Dini Terimler Sözlüğü
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Z
zapt
Bir ravinin, işittiği hadisleri, aradan uzun zaman geçse bile duyduğu
biçimde başkalarına rivayet edebilme yeteneği.
Adalet ve zapt sahibi olmak; bir ravinin hadislerinin kabul edilebilmesi
için gereken iki önemli özelliktir. Ravinin, hadisleri aslına uygun biçimde
öğrenip kendisinden sonrakilere nakletmesi; o ravinin güvenilirliğini,
naklettiği hadisin sıhhatini ve sağlamlığını gösterir.
Zahir (ez-Zahir)
“Evrendeki her şeyin apaçık olarak varlığına işaret etmesi, yarattıklarına
yardım edip desteklemesi, çok güçlü olup onun gücünün üzerinde güç ve kuvvet
olmaması.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“O, Evvel’dir (Kendisinden önce hiçbir varlık yoktur.), Ahir’dir
(Kendisinden sonraya hiçbir şeyin kalmayacağı sondur.), Zahir’dir (Varlığı
aşikar olup her şeyde onun varlığının kanıtı vardır.), Batın’dır (Zatının
hakikati gizlidir, akıllar onun özünü kavrayamaz.) O, her şeyi bilendir.”
Kur’an-ı Kerim 57/3
Zahiriye Mezhebi
Davut b. Ali ez-Zahiri (ö. 270/884) tarafından kurulan bir fıkıh mezhebi.
Davut ez-Zahiri, önceleri Şafii Mezhebi’nden iken daha sonra ayrılıp kendi
mezhebini kurmuştur. Kur’an-ı Kerim ve hadis metinlerinin zahirleriyle hüküm
verdiği için bu adı almıştır. Görüşlerindeki farklılıklarından dolayı
Zahiriye Mezhebi İslam hukukçuları tarafından eleştirilmiştir. İçtihadı
reddettiği gibi, icmayı da reddeden Zahiriye Mezhebi sadece sahabe icmasını
kabul etmiştir. Mezhep, önceleri Bağdat ve civarında yayılmış daha sonraları
Kuzey Afrika ve Endülüs’te taraftar bulmuştur. Zahiriye Mezhebi’nin
gelişmesine Endülüslü büyük hukukçu İbn Hazm (ö. 1064), katkıda bulunmuştur.
Zahiriye Mezhebi, daha sonraki asırlarda, toplumun değişen ve gelişen hukuki
ihtiyaçlarına çözüm üretemediği için taraftar bulamamıştır.
zahit
1. Kendini ibadete veren, sürekli ibadet yapan.
2. Şeytanın hile ve tuzaklarına, aşırı istek ve tutkulara karşı durabilen,
dünya nimetlerine gereğinden fazla bağlanmayıp kendini Allah’a vermeye
gayret eden; bu sayede ahlaken ve ruhen gelişen kimse.
“Dünyada zahit ol ki Allah seni sevsin, insanların elinde bulunan nimetlere
karşı da zahit ol ki insanlar seni sevsin.”
Hadis-i Şerif
zakir
1. Zikreden, anan, hatırlayan, okuyan, söyleyen.
“Gündüzün iki tarafında (sabah ve akşam) ve geceye yakın saatlerde namaz
kıl; çünkü iyilikler kötülükleri yok eder. Bu zakirler için bir öğüttür.”
Kur’an-ı Kerim 11/114
2. Tekkelerde, zikir esnasında dervişleri Allah aşkıyla coşturmak için
ilahiler okuyan kimse.
Nice bir dertler ile odlara yanam yakılam
Nice bir şakir olam zakir olam mihman olam.
Yunus Emre
3. Yüce Allah’ın isimlerini ve Hz. Peygamber’in öğretmiş olduğu duaları
sürekli okuyarak Allah’ın yüceliğini her zaman hatırlamaya çalışan kimse.
“Allah’ı zakir olan erkek ve kadınlar için, Allahuteala kendi katından bağış
ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
Kur’an-ı Kerim 33/35
zakkum ağacı
1. Kur’an-ı Kerim’e göre, inkârcıların yemesi için cehennemde bitirilen ve
meyvesi çok acı olan bir ağaç; cehennem ağacı.
“Zakkum ağacı, günahkârların yiyeceğidir. Erimiş bakır gibi karınlarda
kaynar.”
Kur’an-ı Kerim 44/43-45
2. Yaprakları küçük, çiçek açan, yasemine benzeyen, kokusu çok kötü ve
meyvesi de çok acı olan bir çeşit ağaç, ağu ağacı.
zalim
1. Haksızlık eden, adaletsiz, hukuk dışı davranan.
“…Allah zalimleri sevmez.”
Kur’an-ı Kerim 3/140
2. Baskı, şiddet ve işkence uygulayan, gaddar, merhametsiz.
“Allah’ı, zalimlerin yapmış olduğu şeylerden habersiz sanma.”
Kur’an-ı Kerim 14/42
3. Allah’ı inkâr eden; müşrik, kâfir.
“Ey iman edenler! Ne alışverişin, ne dostluğun ne de şefaatin olmadığı gün
gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan (Allah için) harcayın. Kâfirler
zalimlerin ta kendileridir.”
Kur’an-ı Kerim 2/254
4. Bir hak veya görevi yerine getirmeyen, dünya hayatında Allah’ın emir ve
yasaklarına aykırı davranan; büyük günah işleyen, günahkâr, fasık.
“Kim ki Allah’ın koymuş olduğu dinî sınırları aşarsa gerçek zalimler
onlardır.”
Kur’an-ı Kerim 2/229
zammısure
1. Sure ekleme.
2. Namazda, Fatiha Suresi’nden sonra okunması zorunlu olan sure veya
ayetler.
Fatiha Suresi ile beraber zammısure okumak, namazın şartlarından olan kıraat
içinde değerlendirilir. Sadece zammısure okumak vaciptir. Zammı sure, nafile
namazların her rekatında, farz namazların ilk iki rekatında okunur. Namazda
okunacak olan zammısurenin miktarı, en az üç kısa ayet veya üç kısa ayete
denk bir ayet ya da başlı başına bir sure olmalıdır.
zan
1. Şüphe, tereddüt, şek, sanma, sanı.
“Onların (müşriklerin) çoğu zanna uyarlar; gerçekte ise zan, hakikat
karşısında bir şey ifade etmez. Allah, yaptıklarını şüphesiz bilir.”
Kur’an-ı Kerim 10/36
2. Doğruluğu ya da yanlışlığı kesin olarak kanıtlanmayan şey.
İslam dini, insanlar hakkında suçu veya kötülükleri kanıtlanana kadar
haklarında iyi düşünmeyi (hüsnizanda bulunmayı) önermiş, kötü zan (suizan)
beslemeyi ise hoş karşılamamıştır.
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz
ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz; Allah’tan
sakının, şüphesiz Allah tövbeleri daima kabul edendir ve size karşı çok
şefkatlidir.”
Kur’an-ı Kerim 49/12
Zariyat Suresi
Kur’an-ı Kerim’in elli birinci suresidir. Altmış ayettir. Mekke’de inmiştir.
Adını birinci ayette geçen ve “şiddetli esen rüzgârlar” anlamına gelen
“zariyat” kelimesinden almıştır.
Sureye, Allah’ın yaratmasından ve yaratmasındaki eşsizlikten bahsedilerek
başlanır ve insanların dikkatleri evrendeki tabiat olaylarına çekilir.
İnsanın, tabiat olaylarındaki uyumdan ibret alarak Allah’ı çokça hatırlaması
tavsiye edilir.
Surede, yoğun olarak ahirete vurgu yapılır. Müminlerin ahiret günü için
yaptıkları hazırlıklar ele alınır ve geceleri namaz kılmaları, seher
vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dilemeleri ve fakirlere yardım etmeleri
dile getirilir. Hz. Muhammed’e, peygamberlik görevini aksatmadan yapması
emredilir. Ahirete inanmayan müşriklerle, iman edip ibadet eden müminler
karşılaştırılır ve müminler övülür. Peygamber kıssalarına kısa kısa yer
verilir. Hz. İbrahim ve onun misafirperverliği anlatılır. Hz. Lut’a, Hz.
Musa’ya, Hz. Hud’a, Hz. Salih’e ve Hz. Nuh’a toplumlarının iman etmeyip
onları yalanladıkları için başlarına gelen felaketler anlatılır. Bu
çerçevede, Hz. Peygamber’in insanlara öğüt vermesi söylenir. Eğer insanlar
peygamberin öğüdüne kulak vermezlerse diğer toplumların başına gelenlerin
Kureyşli müşriklerin ve tüm inkârcıların da başına geleceği vurgulanır.
Surede, insanların ve cinlerin Allah’a ibadet için yaratıldıkları
belirtilir; insanın ibadetler aracılığı ile Allah’la sürekli bir iletişim
kurmasının önemi hatırlatılır. Müşrikler, inkârlarında devam ederlerse,
kıyamet gününde başlarına büyük bir azabın gelmesinin kesin olduğunu
bildiren ayetlerle sure son bulur.
zaruratıdiniye
1. İnanılması dince zorunlu olan şeyler.
2. Hz. Peygamber tarafından haber verilen ve her Müslümanın da iman etmesi
zorunlu olan dinî hükümler.
Zaruratıdiniyeden olan hükümlere iman etmek farzdır. Bunlardan bir tanesini
bile inkâr etmek haramdır. Zaruratıdiniyeden bazıları şunlardır: Allah’ın
varlığına, birliğine, gönderdiği kitaplara, ayrım yapmaksızın bütün
peygamberlere, meleklere, ahiret gününe, cennet ve cehenneme, kıyametin
kopmasına, beş vakit namazın, orucun, zekâtın, haccın farziyetine;
uyuşturucu kullanmanın, haksız yere adam öldürmenin, kumar oynamanın, zina
etmenin, yetim malı yemenin ve faizin haram olduğuna inanmak ve iman etmek.
zaruret
1. Çaresizlik, muhtaçlık, aşırı sıkıntı, zorda kalma.
“Kim bir zaruret olmaksızın üç cuma namazını terk ederse Allah onun işini
gücünü rast getirmez.”
Hadis-i Şerif
2. İslam dininin yasakladığı bir şeyi yapmaya veya yemeye zorlayan durum.
Zaruret hâlinde yasak olan şeyler serbest olur. Açlıktan ölme tehlikesi olan
bir insan leş, kan ve domuz eti gibi haram olan yiyecek ve içeceklerden
ölmeyecek kadar yararlanabilir.
“Şüphesiz ki Allah; leşi, kanı, domuz etini ve bir de Allah’tan başkası
adına kesilenleri haram kılmıştır. Bir kimse mecbur kalırsa, zaruret hâlini
aşmadan ve başkalarının hakkına tecavüz etmeden bunlardan yemesinde bir
günah yoktur.”
Kur’an-ı Kerim 2/173
zaviye
1. Köşe, bucak, evin küçük odası, odanın bir köşesi.
2. Şehir ve kazaların kenarlarında veya uzak yerlerinde kurulan küçük tekke.
3. Bir dervişin ibadetle meşgul olmak için çekildiği tenha yer.
zayıf hadis
1. Sahih ya da hasen hadis derecesinde olmayan hadis.
2. Gerek ahlaki ve dini yaşantı bakımından, gerekse hadisleri ezberleme ve
nakletme açısından bazı eksiklikleri ve kusurları bulunan ravilerin
naklettikleri hadis.
İslam âlimleri, zayıf hadisleri inanç ve dinî hüküm bildiren konularda delil
olarak kabul etmemişlerdir. Ancak, iyi bir davranışı teşvik eden veya kötü
bir davranışı engelleyen ahlakla ilgili konulardaki zayıf hadisleri almada
bir sakınca görmemişlerdir. Çünkü zayıf hadis, uydurma hadis değildir. Hz.
Peygamber’in söyleme ihtimali olduğu için ahlaki konularda zayıf hadislerden
yararlanmanın bir sakıncası yoktur.
zebani
1. Cehennemde görevli melek.
2. Dünyadayken, Allah’ı inkâr etmenin ve emirlerini yerine getirmemenin
sonucunda cehenneme girmeyi hak edenleri cehenneme atmakla görevli melek.
Zebaniler, Kur’an-ı Kerim’e göre son derece güçlü ve sert tabiatlıdırlar,
Allah’ın emri dışında bir şey yapmazlar.
“(Hz. Peygamber’i, namaz kılmaktan engelleyen) kimse, Allah’ın her şeyi
görmekte olduğunu bilmez mi? O, bu(davranışı)ndan vazgeçmezse, onu
perçeminden; yalancı ve günahkâr perçeminden cehenneme sürükleriz; o zaman
kafadarlarını çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız.”
Kur’an-ı Kerim 96/14-18
Zebur
Hz. Davut’a indirilen mukaddes kitap.
Zebur; Mezmurlar veya Mezamir adıyla da anılır. İbranice indirilen Zebur,
daha sonraları Latinceye ve diğer dillere çevrilmiştir. Zebur, bugün Kitab-ı
Mukaddes içinde yüz elli bölüm olarak yer almaktadır. İlahi ve yakarışları
bir arada bulunduran Zebur, hem Yahudiler hem de Hristiyanlar tarafından dua
niyetiyle okunmaktadır. Zebur’un orijinal hâli bugün elde mevcut değildir.
“Rabbin göklerde ve yerlerde olanları en iyi bilendir. Biz, peygamberlerin
kimini kiminden üstün kıldık. Davut’a da Zebur’u verdik.”
Kur’an-ı Kerim 17/55
zekât
1. Temizlenme, temizleme, arınma.
2. Çoğalma, bereketlenme, gelişme, büyüme.
3. Dinen zengin olan Müslümanların dinî bir görev olarak her yıl mallarının
ve paralarının yüzde iki buçuğunu ibadet niyetiyle, fakirler başta olmak
üzere Kur’an-ı Kerim’in belirlemiş olduğu yerlere vermeleri.
Zekât, toplumsal barışı sağlayan en önemli ibadetlerden biridir. Zekât
ibadeti ile zengin ve fakir arasındaki ekonomik dengesizliğin giderilmesi
hedeflenir. Ayrıca, zekât verenle zekât alanı birbirine kaynaştırır.
Fakirlerden zenginlere karşı oluşacak bir hoşnutsuzluğu giderir. İslam
dininin en temel farzlarından biri olan zekât ibadetinin önemine Kur’an-ı
Kerim’de elliye yakın ayette ve Hz. Peygamber’in birçok hadisinde vurgu
yapılmıştır. Zekât, sadece paradan değil; altından, gümüşten, tahıl ve
bakliyat cinsinden, meyvelerden, madenlerden, taşımacılıktan, kira ve
işyerlerinin gelirlerinden; kısacası gelir getiren her şeyden verilir.
“Zekâtlar, Allah’tan bir farz olarak ancak fakirlere, düşkünlere, zekât
toplayan memurlara, kalpleri İslam dinine ısındırılacak olanlara, kölelere,
borçlulara, Allah yolunda cihat edenlere ve yolculara verilir. Allah, her
şeyi bilendir; hüküm ve hikmet sahibidir.”
Kur’an-ı Kerim 9/60
Zekeriya Peygamber
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.
Zekeriya Peygamberin soyu, Davut Peygambere, ondan da Yakup Peygambere kadar
uzanır. İsrailoğulları’na gönderilen peygamberlerdendir. Hz. Zekeriya, Hz.
Meryem’in teyzesi ile evli olduğu için Hz. Meryem’in velayetini
üstlenmiştir. Marangozluk yaparak elinin emeği ile geçinen bir peygamberdir.
Yüce Allah, ona bir bağış olarak yaşlılık yıllarında Hz. Yahya’yı oğul
olarak vermiştir. Zekeriya Peygamber ömrünü ibadetle geçirmiş ve insanları
Allah’ın varlığına ve birliğine inanmaya çağırmıştır. Fakat inkârcı
Yahudiler bu çağrıya kulak vermedikleri gibi onu şehit etmişlerdir.
zelle
1. Yanılma, hata, dil sürçmesi, ayak kayması.
2. Herhangi bir kasıt olmaksızın peygamberlerde unutma, yanılma veya hata
olarak ortaya çıkan kusur.
Peygamberlerin kasıtlı günah işlemeleri mümkün değildir. Çünkü
peygamberlerin, ‘kasıtlı günah işlememe’ anlamına gelen ismet sıfatları
vardır. Bu sıfatla donanan bir peygamber, büyük günah işlemediği gibi küçük
hatalar üzerinde de ısrar etmez. Daha iyisini yapabilmek için tercihte
bulunduklarında bazen yanılabilirler.
zelletülkari
1. Okuyanın hata etmesi, yanılması.
2. Namaz kılan bir Müslümanın, namaz esnasında okumuş olduğu sure veya
ayetlerde yanlışlık yapması; yanlış okuması.
Zelletülkari denilen yanlışlık, kasıtlı yapılır veya yapılan yanlışlıkla
ayetlerdeki anlam değişirse namaz bozulur. Kasten yanlış okumanın ayrıca
günahı da vardır. Eğer yapılan yanlışlık, anlamı değiştirmiyorsa ve
söylenenlerin bir benzeri Kur’an-ı Kerim’de varsa, namaz bozulmaz. Fakat
namaz kılan kişinin en doğru şekilde okumaya gayret etmesi gerekir.
zemzem
Hz. İbrahim, oğlu İsmail ve eşi Hz. Hacer’i Mekke’ye bıraktığında Allah
tarafından onlara ikram olarak verilen Kâbe’nin yanındaki kaynak suyu.
Tarihte, zemzem suyunun çıkmasıyla beraber Kâbe ve civarına birçok kabile
gelip yerleşmişlerdir. Şifalı bir sudur. İçen kişilerin açlığını ve
susuzluğunu giderir. Mekke’ye gelen hacılar, memleketlerine dönerken bu
sudan götürürler. Zemzemi ayakta içip dua etmek sünnettir.
“Allah, İsmail’in annesi Hacer’e rahmet etsin! O, zemzemi kendi hâline
bıraksaydı; suyun etrafını kumla çevirip havuz yapmasaydı, zemzem akan bir
ırmak olurdu.”
Hadis-i Şerif
Zerdüştlük
İranlı Zerdüşt (M.Ö. 551-479) tarafından kurulan inanç sistemi.
Zerdüştlük eski İran dinlerindendir. Zerdüştler, inanmış oldukları tanrıya
Ahuramazda adını verdiklerinden dolayı Mazdeistler de denir. Daha sonraki
dönemlerde Mecusilik adıyla da anılmışlardır. Tanrı Ahuramazda; göklerin,
yerin, maddi ve manevi her şeyin yaratıcısıdır. Kutsal kitapları üç bölümden
oluşan Zend Avesta’dır. Tanrı Ahuramazda’nın karşısında kötülüğü simgeleyen
Ehrimen vardır. İyilik ve kötülük sürekli çatışma hâlindedir. İyiliği Hürmüz
temsil eder. Zerdüştün kurduğu inanç sistemi İran’dan Afganistan’a kadar
olan bölgede yayılmıştır. Semavi aydınlığın ve sonsuzluğun sembolü olan
ateş, Zerdüştlükte kutsaldır. Ateş tapınaklarında ayinleri idare eden
rahipler vardır.
İslam’ın, İran’da yayılmasından sonra Zerdüştlük VIII ile X. yüzyıllar
arasında tamamen kaybolmuştur. Zerdüştler İran’dan Hindistan’a göçmüşlerdir.
Hindistan’da Zerdüşt dinine inananlara Parsiler denir. Ayinlerinde Zend
Avesta’dan ilahiler okurlar.
zeval vakti
Güneşin gökyüzünün tam ortasından batıya doğru hareket etme zamanı.
Zeval vakti, öğle namazının vaktini belirlemek için önemlidir. Öğle
namazının vakti ise, güneşin gökyüzünde çıktığı en yüksek noktadan(zeval
vaktinden) batıya doğru kaymasıyla başlar ve ikindi namazı vaktine kadar
devam eder. Zeval vaktinde yani güneş tam tepe noktasına geldiğinde namaz
kılmak mekruhtur.
Zeydilik
bk. Zeydiye.
Zeydiye
Hz. Peygamber’in torunu olan Hz. Hüseyin’in torunlarından İmam Zeyd(ö.
122/740)’in mezhebine bağlananlara verilen ad.
Zeydiye, amelî konularda Hanefi Mezhebi’ne, itikadi konularda ise Mutezile
Mezhebi’ne yakındır. Zeydiye Mezhebi Yemen’de yaygındır. Temel fikirleri
şöyledir:
1. Bütün Şia gruplarında olduğu gibi İmam (halife) Hz. Fatma’nın soyundan
olmalıdır.
2. Hz. Peygamber’den sonra en üstün insan Hz. Ali’dir.
3. Hz. Ali, verdiği mücadelelerde ve yaptığı savaşlarda haklıdır.
4. Büyük günah işleyenin arkasında namaz kılmak caiz değildir.
5. Büyük günah işleyen, tövbe etmeden ölürse ebedî olarak cehennemde kalır.
zıhar
İslam öncesi Arap geleneğinde bir kimsenin hanımına kızdığında, “Sen bana
anamın sırtı gibisin.” diyerek eşini kendisine haram kılması, eşiyle karı
koca ilişkisini askıya alması.
Zıhar yapılan kadın ne boşanmış ne de evli sayılır. Kadınlara yapılan bu tür
bir haksızlığı İslam dini onaylamaz. Zıhar yapan birisi hanımını ebedî
olarak boşlukta bırakamaz.
Kişi, bir yemin türü olan zıhar yaptığında kefaretini vererek evliliği devam
ettirir. İslam dinine göre zıhar, bir boşama çeşidi değildir.
İslam âlimleri, zıharın haram olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Zıhar
yapan büyük günah işlemiş olur.
“Eşlerine zıhar yapıp sonra sözlerinden dönenlerin, eşleriyle cinsel
yakınlık kurmadan önce, bir köleyi hürriyetine kavuşturmaları gerekir. Size
bu hususta böylece öğüt verilmektedir. Allah işlediklerinizi bilir. Azad
edecek köle bulamayan kimse, eşleriyle cinsel yakınlık kurmadan önce iki ay
ara vermeden oruç tutmalı, oruç tutmaya da gücü yetmezse altmış fakiri
doyurmalıdır…”
Kur’an-ı Kerim 58/3-4
zındık
1. Allah’a, ahiret gününe ve öldükten sonra dirilmeye inanmayan; Allah’la
beraber başka tanrılar edinen; İslam’ın temel prensiplerini reddeden
imansız, müşrik, mülhit, mürtet, ateist.
2. Hz. Peygamber’e küfreden, onu küçümseyip değer vermeyen.
3. İslam öncesi sahip olduğu sapık fikirleri İslam geldikten sonra da devam
ettiren kimse.
4. İnkârcıların inanç ve davranışlarını benimsediği hâlde Müslüman gibi
görünen kimse, münafık.
zikir
1. Anma, hatırlama.
“Siz beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim. Bana şükredin, nankörlük
etmeyin.”
Kur’an-ı Kerim 2/152
2. Öğüt, nasihat, vaaz.
“Ona (Hz. Muhammed’e) vahyedilen, bir zikir ve apaçık bir Kur’an’dır.”
Kur’an-ı Kerim 36/39
3. Şeref, saygı, övgü.
“Zikir sahibi Kur’an’a ant olsun ki inkâr edenler boş bir gurur ve ayrılık
içindedirler.”
Kur’an-ı Kerim 38/1-2
4. Kur’an-ı Kerim.
“Şüphesiz zikri biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz.”
Kur’an-ı Kerim 15/9
5. Hz. Muhammed.
“Allah, size gerçekten bir zikir indirmiştir. (Öyle bir zikir ki) Allah’ın
apaçık mesajlarını size aktaran bir elçi…”
Kur’an-ı Kerim 65/ 10-11
6. Allah’ı anmak amacıyla yapılması ve söylenmesi istenen dua, ibadet,
tespih ve övgü sözleri.
“Kendilerini ne ticaretin ne de alışverişin Allah’ı zikirden, namaz
kılmaktan, zekât vermekten alıkoymadığı kimseler vardır. Onlar, yüreklerin
ve gözlerin korku içinde olduğu bir günden çekinirler.”
Kur’an-ı Kerim 24/37
7. Allah’ın bazı isimlerinin anlamlarını düşünerek belli sayıda ve belli
miktarlarda okuma.
Allah daim sever zikir edeni
Zikir ile doğru yola gideni
Zikir için yaptı iş bu bedeni
Durmasın zikretsin dil Allah Allah.
Zeynel Baba
8. Kalubela’da, Allah’tan başka yaratan ve emreden olmadığına dair Allah’la
yapılan sözleşmenin yeryüzünde tekrar hatırlanması ve hatırlatılması.
zikir ehli
1. Kur’an-ı Kerim ve sünneti okuyan, Kur’an ve sünnet ilimlerini derinden
kavrayıp onlardan müminlerin sorunlarına çözümler getirebilen âlim; Hz.
Peygamber’in yolunda olan İslam bilgini.
2. İbadetlerini aksatmadan yapan, Allah’ın isim ve sıfatlarını belli
zamanlarda okumak suretiyle kendini geliştirmeyi amaç edinen kişi.
3. Tevrat ve İncil’i anlamada derinleşen ve buna bağlı olarak Hz.
Peygamber’in sıfatları ve onun getirdiği gerçekler karşısında bilgisine
başvurulan Yahudi ve Hristiyan din bilgini.
“(Ey Muhammed) Biz senden önceki çağlarda da, kendilerine vahyettiğimiz
(ölümlü) adamlardan başka kimseyi (elçi olarak) göndermedik. Bu konuda
yeterli bilgiye sahip değilseniz, zikir ehline sorun.”
Kur’an-ı Kerim 16/43
zikrullah
1. Allah’ı anma, hatırlama, ona dua ve ibadet etme.
“(Müminlerden öyle) insanlar var ki onları ne ticaret ne de alışveriş
zikrullahdan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin
ve gözlerin dehşete düşeceği bir günden korkarlar.”
Kur’an-ı Kerim 24/37
2. Kur’an-ı Kerim okuma, ayetler üzerinde yoğunlaşarak düşünme, tefekkür.
“Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden kitabını,
sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların (bu ilahî
kitabı okumaktan dolayı) tüyleri ürperir. Sonra zikrullahtan dolayı kalpleri
ve tenleri yumuşar, sakinleşir.”
Kur’an-ı Kerim 39/23
3. Cuma hutbesi; hutbede Allah’ın emirlerini ve yasaklarını anlatma,
Kur’an-ı Kerim ve sünnetten öğütler verme.
“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman zikrullaha koşun;
alım satımı bırakın. Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.”
Kur’an-ı Kerim 62/9
4. Kulun helal ve haramlara dikkat ederek yaşaması, Allah’ın rızasını
kazanacak ameller ortaya koyması ve Allah’ın sevgisini kazanmasının bir
mükâfatı olarak da Allah’ın kulunu anması, zikretmesi.
“(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki namaz
hayasızlıktan ve fenalıktan alıkoyar. Zikrullah en büyük (erdem ve
iyilik)tir. Allah bütün yaptıklarınızı bilir.”
Kur’an-ı Kerim 29/45
zilhicce
1. Kamerî ayların on ikincisi.
2. Eski Arap geleneğine göre içerisinde savaş yapılması yasak olan dört
haram aydan biri.
Haram aylar; recep, zilkade, zilhicce ve muharremdir. Hac ve kurban
ibadetleri zilhicce ayı içerisinde yerine getirilir.
“Zilhiccenin ilk on gününde yapılan ibadetler, Allah katında diğer aylarda
yapılan salih amellerden daha değerlidir.”
Hadis-i Şerif
zilkade
1. Kamerî ayların on birincisi.
2. Eski Arap geleneğine göre içerisinde savaş yapılması yasak olan dört
haram aydan biri.
Zilzal Suresi
Kur’an-ı Kerim’in doksan dokuzuncu suresidir. Medine’de inmiştir. Sekiz
ayettir. Adını birinci ayette geçen ve “zelzele, deprem, yer sarsıntısı”
anlamına gelen zilzal kelimesinden almıştır.
Surede, kıyametin kopması ve bu kopma anında yeryüzünde meydana gelecek olan
doğa olayları anlatılır. Bu çerçevede yerin sarsılmasıyla beraber kıyametin
kopması, insanların mezarlarından çıkarılması dile getirilir. Surede,
kıyameti yaşayan insanların “Ne oluyor, nereye gidiyoruz?” biçimindeki
şaşkınlık bildiren ifadelerine yer verilir.
Surede, kıyamet gününde her şeyin Allah’ın huzurunda tanıklık yapacağına
değinilir; buna bağlı olarak yeryüzü de, üzerinde işlenen her türlü iyilik
ve kötülüğü Allah’ın isteği üzerine tek tek anlatır. İnsanların sorgulanmak
için Allah’ın huzuruna çıkacakları haber verilir. Yüce Allah’ın, insanın
yaptığı en küçük hayır ve şerri hesaba katıp insanın lehine ve aleyhine
olarak değerlendireceğini bildiren ayetle sure son bulur.
zimmet
1. Söz verme, güvence verme, eman, taahhüt.
“Kim, bizim kıldığımız gibi namaz kılar, yönelmiş olduğumuz kıbleye yönelir
ve kestiklerimizi de yerse, işte bu kişi Müslümandır ve Allah’ın da,
Resulünün de zimmetindedir…”
Hadis-i Şerif
2. Hak ve borçlara ehil olma.
3. Kişiyi, dinin ve hukukun emirlerini ve yükümlülüklerini yerine getirmeye
layık hâle getiren bir sıfat.
“Müslümanların zimmeti eşittir. En alt derecede olan Müslüman bile zimmet
verebilir.”
Hadis-i Şerif
4. Savaş durumunda bulunan bir kişinin veya bir grubun İslam ülkesinin
güvencesini alıp bu ülkenin bağlısı olması.
zimmi
Tarihte, yaşadıkları İslam ülkeleri tarafından canları, malları, namusları,
akılları ve dinleri koruma altına alınan gayri müslim vatandaşlar.
Tarih boyunca İslam ülkeleri, zimmilere çok iyi davranmış ve onlara birer
misafir muamelesi yapmıştır. Devlet, zimmi vatandaşların din, mal, namus,
akıl ve can güvenliklerini koruma altına almasına karşılık onlardan vergi
alır. Almış olduğu vergiye karşılık askerlik yaptırmaz. Eğer askerlik
yaptırırsa aldığı vergi düşer. Çocuklardan, kadınlardan, yaşlılardan,
fakirlerden ve din adamlarından vergi alınmaz.
“Kim bir zimmiye haksızlık eder veya ona gücünün üzerinde yük yükler veya
ondan gönül rızasının dışında bir şey alırsa, kıyamet gününde o kişi beni
karşısında bulacaktır.”
Hadis-i Şerif
zina
Aralarında nikâh bağı bulunmayan erkek ve kadın arasındaki cinsel ilişki.
İslam dinine göre zina en büyük günahlardan biridir. Kur’an-ı Kerim ve
hadislerde, zina yasaklandığı gibi zinaya sebep olacak davranışlar da
yasaklanmıştır. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gelen bütün peygamberler
zinanın haram olduğunu bildirmişlerdir.
“Zinaya (ve zinaya sebep olacak şeylere) yaklaşmayın. Çünkü, zina çok büyük
bir ahlaksızlıktır.”
Kur’an-ı Kerim 17/32
zinnureyn
1. İki nur sahibi.
2. Hz. Peygamber’in kızlarından, önce Hz. Rukiye ile Hz. Rukiye’nin
vefatından sonra da diğer kızı Hz. Ümmü Gülsüm ile evlenerek Hz. Muhammed’e
iki kez damat olan Hz. Osman’a, ‘iki nur sahibi’ anlamında verilen lakap,
unvan.
zuhriahir namazı
1. En son öğle namazı.
2. Cuma namazının şartlarının yerine gelmediği yer ve durumlarda, cuma
namazı kılındıktan sonra o günün öğle namazının yerine geçmek üzere tedbir
olarak kılınan namaz.
Zuhriahir namazı, cumanın son sünnetinden sonra dört rekât olarak kılınır.
Zuhriahir namazı ya öğle namazının ilk sünneti gibi ya da öğle namazının
farzı gibi kılınabilir. Zuhriahir namazının kılınabileceği görüşü, sonraki
dönem Hanefi âlimlerine aittir.
Zuhruf Suresi
Kur’an-ı Kerim’in kırk üçüncü suresidir. Mekke’de inmiştir. Seksen dokuz
ayettir. Adını otuz beşinci ayette geçen ve ‘süs, altın takı’ anlamına gelen
“zuhruf” kelimesinden almıştır.
Sureye, Kur’an-ı Kerim’in özellikleri anlatılarak başlanır. İnsanlara,
Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlamaları tavsiye edilir. Peygamberlerini alaya
alıp sonra da inkârda direnen toplumların başlarına gelen felaketler
anlatılır. Müşriklerin, Allah’ın varlığını kabul etmelerine rağmen onun
emirlerine ve yasaklarına kulak vermemelerindeki duyarsızlıkları kınanır.
Surede, insanlığın yararı için Allah’ın verdiği bazı nimetler sayılır.
İnsanların bu nimetlere karşılık Allah’a şükretmeleri istenir. ‘Allah çocuk
edindi.’ diye iftira etmenin, melekleri ‘dişi varlıklar’ olarak saymanın ve
putları Allah ile insan arasında aracı yapmanın çirkinliğine değinilir. Bu
çerçevede, İbrahim Peygamberin putperestlere karşı yaptığı mücadeleye de yer
verilir. Hz. Muhammed’e karşı inkârda direnen ve Kur’an-ı Kerim’i sihir
olarak kabul eden müşriklerin yanlış düşünceleri üzerinde durulur.
Surede, peygamberlik makamının Allah’ın lütfuyla verildiği belirtilir.
Peygamber seçiminde maddi değerlerin öneminin olmadığı üzerinde durulur.
Dünyadaki her türlü ‘kıymetli eşyanın’ Allah katında bir değerinin olmadığı
açıklandıktan sonra, Allah’ın zikri olan Kur’an-ı Kerim’e karşı saygısızca
davrananların şeytanın dostları olduğu anlatılır. Hz. Peygamber’i teselli
etmek için, geçmişte Musa Peygamberin de İsrailoğulları ve Firavun
tarafından yalanlandığı ele alınır. İsrailoğulları’na sürekli işkence yapan
Firavun’un kötülüklerine yer verilir.
Surede, kıyamet vurguları yapılır. İnkârcıları bekleyen cehennem
tasvirlerine sıkça yer verilir. Müminler için hazırlanan cennet nimetleri de
tek tek sayılarak insanlar cennete özendirilir. Kur’an-ı Kerim’in mutlak
doğruyu gösteren bir kitap olduğu tekrar hatırlatıldıktan sonra insanların
vahye sıkıca tutunmaları tavsiye edilir. İnsana hiçbir yararı olmayan putlar
ve putçuluk yerilir. Körü körüne bir iman yerine bilinçli bir iman önerilir.
Allah’ın güç ve kuvvetindeki eşsizliğinin vurgulandığı ayetlerle sure son
bulur.
zulüm
1. Baskı, şiddet, eziyet, işkence, haksızlık etme, haddi aşma.
“…Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız…”
Hadis-i Şerif
2. Allah’a ortak koşma, sapıklık, dalalet, Allah’ın birliğini inkâr etme.
“Güven içinde bulunacak olanlar; iman edip imanlarına zulüm
karıştırmayanlardır. Çünkü bunlar dosdoğru yoldadırlar.”
Kur’an-ı Kerim 6/82
3. Kendisine tanınan hukuki sınırı geçme, başkasının hakkını alma.
“Kim, başkasına ait bir toprak parçasını zulüm ile alırsa; kıyamet gününde o
toprak parçası bu kişinin boynuna yedi kat ağırlığıyla geçirilecektir.”
Hadis-i Şerif
4. Büyük günahlardan birini işleme, günahına tövbe etmeme, isyan.
“Kim, bir zulüm yaptıktan sonra tövbe eder, durumunu düzeltirse Allah onun
tövbesini kabul eder.”
Kur’an-ı Kerim 5/39
5. Allah’ın vahiyle koyduğu ilke ve sınırları tanımama, dinde keyfi hareket
etme.
“Dosdoğru din budur (İslam’dır). Bu dinin emirlerini yerine getirirken
kendinize zulüm yapmayınız.”
Kur’an-ı Kerim 9/36
züht
1. Yüz çevirme, değer vermeme, terk etme.
2. Ahirette mutlu olabilmek için kişiyi Allah’ı anmaktan alıkoyacak
şeylerden yüz çevirme; helalleri işleme, haramları terk etme ve ibadetleri
yerine getirme.
3. Kur’an-ı Kerim ve sünnette dünya ve içindekiler nasıl tanıtıldıysa öylece
kabul edip dünyaya ve dünyalıklara tapmama.
“Mezarları ziyaret ediniz. Çünkü mezar ziyareti size (ölümü) hatırlatır ve
züht sahibi yapar.”
Hadis-i Şerif
Zülcelalivelikram
“En yüce olan, her türlü nimet, iyilik, cömertlik ve şerefin sahibi.”
anlamında Yüce Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“Zülcelalivelikram olan Rabbinin adı çok yücedir.”
Kur’an-ı Kerim 55/78
Zülfikar
Uhut Savaşı’nda, Hz. Peygamber’in Hz. Ali’ye hediye ettiği ucu iki çatallı
ünlü kılıç.
Türk Halk Edebiyatı’nda Hz. Ali ile ilgili kahramanlıklar anlatılırken
Zülfikar’dan sıkça bahsedilir.
Efkârın cenk ise Zülfikarın al
Her kılınç giremez feth pazarına.
Sümmani
Zülkarneyn
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen fakat peygamber mi yoksa veli mi olduğu açıkça
bilinmeyen kişi.
Kehf Suresi’nde, Zülkarneyn’den iyilik ve adaletle ülkesini yöneten bir
fatih olarak bahsedilir. Kendisine ilim ve hikmet verilmiştir. Dünyanın
doğusuna ve batısına egemen olduğu için “her iki tarafa hâkim olan” anlamına
“Zülkarneyn” denilmiştir. Esas ismi konusunda değişik görüşler vardır.
Birçok kişi onun Büyük İskender (M.Ö. 356-323) olduğunu söylese de Büyük
İskender ile Zülkarneyn’in nitelikleri birbirine benzemez. Çünkü,
kaynakların verdiği bilgilere göre Zülkarneyn, inançlı bir Müslüman; Büyük
İskender’in ise birçok tanrıya inanan bir putperest olduğu tarih
kitaplarında anlatılmıştır. Zülkarneyn, İslami kaynaklara göre bilgili,
kültürlü, dünya coğrafyasını iyi bilen, ilahî yardım alan, zalimlere karşı
çıkan, adaletli, ahlaklı, zayıfları koruyan ve ahiret gününe iman eden bir
komutandır.
Zülkifl Peygamber
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.
Kur’an-ı Kerim’de sadece iki ayette (Enbiya Suresi 85-86) Zülkifl
Peygamberden bahsedilir. Bazı İslam bilginleri, onun İsrailoğulları’na
gönderilen bir peygamber olduğunu, bazıları da Eyüp Peygamberin oğlu
olduğunu söylemişlerdir. Zülkifl Peygamber, insanları, Allah’ın varlığına ve
birliğine inanmaya çağıran ve Allah’ın övgüsünü kazanan bir peygamber olarak
anılır. Peygamberlik görevini Şam civarında yapmış ve orada vefat etmiştir.
Zümer Suresi
Kur’an-ı Kerim’in otuz dokuzuncu suresidir. Mekke’de inmiştir. Yetmiş beş
ayettir. Adını, cennetlik ve cehennemlik zümreleri anlatan yetmiş bir ve
yetmiş üçüncü ayetlerindeki “zümreler, gruplar” anlamına gelen “zümer”
kelimesinden almıştır.
Sureye, Allah’ın insanlara ilahî kitap göndermesinin önemi anlatılarak
başlanır. Dinde samimi olmanın, içtenlikle davranmanın ve her işte Allah’ın
rızasını gözetmenin önemine vurgu yapılır. Allah’a şirk koşmanın kötü bir
davranış olduğu bildirilir. “Allah’ın çocuk edindi.” biçimindeki müşriklerin
iftiralarının çirkinliği üzerinde durulur. İnsanın, ana rahminde
yaratılışına ve geçirdiği evrelere değinilir. Zaman zaman psikolojik
tahliller yapılır. İnsanın zor duruma düştüğünde Allah’a nasıl içtenlikle
dua ettiği ve bu zor durumdan kurtulunca da nasıl nankörleştiği ele alınır.
İnançlarında samimi olan müminlere, Allah’ın dünyada ve ahirette vereceği
güzellikler hatırlatılır.
Surede, Kur’an-ı Kerim’in ilahî bir kelam olduğu bir kez daha yinelendikten
sonra, insanların bu ilahî kitaba iman etmeleri istenir. Allah’a şirk
koşanlar yerilir. Müşrikler, ‘birçok efendiye hizmet eden şaşkın köleye’
benzetilerek şirki terk etmeye çağırılırlar. Müşriklerin, Allah’ın varlığını
kabul etmelerine rağmen onun emirlerini yerine getirmemeleri ve
davranışlarını vahye göre düzenlememeleri sebebiyle şirke düştükleri
hatırlatılır. Allah’ı, hayat tarzlarına karıştırmayan Mekke müşrikleri,
ilahî azapla tehdit edilirler. Neticeye katlanmak koşuluyla iman veya
inkârda insanların serbest oldukları duyurulur. Ahiret azabının bireyselliği
hatırlatılır. İman konusunda Allah’ın kullarına yardımının önemi açıklanır.
Kitaplara ve peygamberlere iman konuları üzerinde önemle durulur. Ölüm ve
ölümden sonra diriliş, baharla gelen canlanmaya benzetilir. İnsanlar,
ölümden sonraki hayat için hazırlık yapmaya çağrılır. Ahiret için dünyada
iken hazırlık yapmayanların kıyamet günü sızlanmalarına yer verilir. Allah’a
ortak koşmanın insanların güzel davranışlarını boşa çıkaran bir sapkınlık
olduğu belirtilir. Allah’ı gereği gibi bilmeyen müşriklerin kıyamet
günündeki acıklı durumlarıyla ilgili betimlemeler yapılır.
Surenin son bölümünde, cehennemlikler ve cennetliklerin gruplar hâlinde
cehenneme ve cennete girişleri sembolik olarak anlatılır. Allah’ı tespih
eden ve yalnızca Allah’a hamdeden melekler övülür. Kıyamet günü Allah’ın en
doğru kararı vereceğini bildiren ayetle sure son bulur.
zünnar
1. Kuşak, kemer.
2. Hristiyan papazların bellerine bağladıkları kıldan, kaba, kalın ve ucunda
haç bulunan kuşak.
3. Yahudi, Mecusi, Hristiyan gibi zimmilerin bellerine bağladıkları ve
kendilerinin zimmi olduklarını gösteren kemer.
4. Yahudilerin, alınlarının iki yanlarına uzattıkları saç buketi.
Zünnun
bk. Yunus Peygamber.