Dini Terimler Sözlüğü
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Ş
şaban
1. Ay takvimine göre sekizinci ay.
“Şaban ayının yarısı gelince gecesini namazla gündüzünü oruçla geçiriniz…”
Hadis-i Şerif
2. Recep, şaban ve ramazan diye bilinen üç ayların ikincisi.
Şaban ayında Hz. Peygamber, çok sayıda nafile oruç tutmuştur. Şaban ayının
on beşinci gecesi Beraat Kandili’dir.
“Şaban’ın on beşinci gecesi Allahuteala’nın rahmeti bütün evreni kaplar.
Allah, ana-babaya karşı çıkanlarla, Allah’a şirk koşanların dışında bütün
kullarını bağışlar.”
Hadis-i Şerif
şabat
bk. sebt günü.
Şafii
İmam Muhammed b. İdris eş-Şafii’nin (ö. 204/819) kurmuş olduğu fıkıh
mezhebine bağlı kimse.
Şafii Mezhebi
İmam Muhammed b. İdris eş-Şafii’nin (ö. 204/819) görüşleri etrafında oluşan
ve ona nispet edilen mezhep, fıkıh ekolü.
İmam Şâfii, h. 150/767 yılında Filistin’in Gazze şehrinde doğmuş, h.204/819
yılında Mısır’da vefat etmiştir. Çocuk yaşta Mekke’ye götürülmüş ve orada
dinî ilimleri öğrenmeye başlamıştır. İmam Malik’in (ö. 179/795) Muvatta adlı
hadis kitabını ezberlemiş ve İmam Malik’e okumuştur. İslam hukuk ilmini
Müslim b. Halid ez-Zenci’den öğrenmiştir. Irak’ta hâkim olan Hanefi
Mezhebi’nin görüşlerini ise Muhammed b. Hasen eş-Şeybani’den öğrenmiştir.
İmam Şafii, dinî konularda karar verirken hüküm çıkarma yöntemi olarak şöyle
bir yol izlemiştir: Hükmünü aradığı meselenin çözümünü önce Kur’an-ı
Kerim’de, sonra Hz. Peygamber’in sünnetinde, onlarda da bulamazsa İslam
bilginlerinin ortak görüş ve kararlarında aramıştır. Burada da bir çözüm
bulamadığında ise olaylar arasındaki benzerlikten hareket ederek zaman zaman
kıyas metodunu kullanmıştır. İslam hukuk metodolojisinde ilk usül kitabı
sayılan ‘er-Risale’yi İmam Şafii yazmıştır.
Şafii Mezhebi Mısır’da, Anadolu’nun doğu kesiminde, Kafkasya, Azerbaycan,
Filistin, Seylan, Malaya ve Endonezya adalarında yayılmıştır.
şahit
1. Gören, tanık olan, hazır bulunan, görgü tanığı.
“Ben, onları ne göklerin ne yerin yaratılmasında, ne de kendilerinin
yaratılmasında şahit tuttum.”
Kur’an-ı Kerim 18/51
2. İşaret, alamet.
3. Örnek alınan, başkasına örnek olan.
“Ey Muhammed! Biz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.”
Kur’an-ı Kerim 48/8
4. Herhangi bir davanın açıklığa kavuşması için gördüğü veya bildiği bir
şeyi mahkeme önünde söyleyen veya yazan.
“Müminler yalan yere şahitlik yapmazlar…”
Kur’an-ı Kerim 25/72
5. Allah’ın birliğine, emir ve yasaklarının doğruluğuna, Hz. Muhammed’in
elçiliğine kesinlikle ve içtenlikle inanan.
“Kim, Allah’tan başka ilah olmadığına, ortağının bulunmadığına ve Hz.
Muhammed’in onun kulu ve resulü olduğuna şahitlik ederse cennete girer.”
Hadis-i Şerif
şaki
1. Bedbaht, kötü hâlli, sapık, yol kesen.
2. Yapmış olduğu kötü davranışların ve inançsızlığın sonunda cehennemlik
olmayı hak eden inkârcı kişi.
“Ben, sizi alev saçan bir ateşle uyardım. Ona şaki olandan başkası girmez.
Öyle şaki ki (dini) yalanlamış ve yüz çevirmiştir.”
Kur’an-ı Kerim 92/14-16
3. Allah’ın rızasından ve ahiret mutluluğundan yoksun olan.
“O gün gelince, onun izni olmadıkça kimse konuşamayacak; ve (bir araya
getirilenlerden) kimileri şaki kimileri de bahtiyar olacak.”
Kur’an-ı Kerim 11/105
şakkulkamer
1. Ayın ikiye yarılması.
2. Hz. Muhammed’in, peygamberliğini ispat etmek için Mekke müşriklerine
hicretin beşinci yılında Allah’ın izniyle göstermiş olduğu ayın ikiye
yarılma mucizesi.
Hz. Peygamber, Kureyş müşriklerine ayın ikiye bölündüğünü göstererek
peygamberliğine iman etmelerini istemiştir. Fakat müşrikler bu durumu mucize
olarak değil de sihir olarak değerlendirmişler ve inkârlarını
sürdürmüşlerdir. Bazı müfessirler Kur’an-ı Kerim’in elli dördüncü suresi
olan Kamer Suresi’nde şakkulkamer olayına işaret edildiği görüşündedirler.
şaman
Şamanizm’de dinî ayinleri ve törenleri idare etmekle görevli olan din adamı.
Türk kavimleri şamanlara ‘kam’, ‘baksı’, ‘oyun’ ve ‘ozan’ gibi adlar
vermişlerdir. Şamanlık babadan oğula geçmek suretiyle devam etmiştir.
Tarihte, yeni şamanlar yaşlı şamanlardan ders almışlardır. Şamanlar
genellikle gelecekten haber verme, büyü ve efsun yapma, ruhlara kurban sunma
gibi işler yapmışlardır. Zeki ve şair tabiatlı kimseler şaman olmuştur.
Ayinleri, kopuz denilen çalgı eşliğinde gerçekleştirmişlerdir.
Şamanizm
Ruhlarla insanlar arasında aracılık yaptığı ve hastaları iyileştirme gücüne
sahip olduğuna inanılan şamanlar çevresinde oluşan inanç sistemi.
Şamanizm’de, bir dinde bulunması gereken din kurucusu, kutsal kitap ve
ibadetler yoktur.
şari
1. Kanun koyucu, din gönderen, haram ve helali belirleyen.
2. (Büyük Ş ile) “Din ve ilahî yasalar gönderen; ibadetlerin şeklini,
niteliklerini ve vaktini belirleyen.” anlamında Allah.
3. (Büyük Ş ile) “Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini açıklayan, tebliğ eden ve
hüküm olmayan konularda Allah’ın izni ve denetimi ile hüküm koyan.”
anlamında Hz. Muhammed.
şarkiyatçı
bk. müsteşrik.
şart
1. Yerine getirilmesi gerekli olan şey.
“Müslümanlar, kendi aralarında belirledikleri şartlara uymak zorundadırlar.
Ancak, helali haram, haramı helal yapan bir şart geçersizdir.”
Hadis-i Şerif
2. Hükmün varlığı kendisine bağlı olan şey, rükün.
Namaz için abdest almak, evlilik akdi yapılırken şahit bulundurmak birer
şarttır. Bu şartlar bulunmadığında; abdest olmadığı için namaz, şahit
olmadığı için de nikâh geçerli değildir.
3. Alamet, işaret.
“İlmin kalkıp cahilliğin çoğalması, fuhşun yaygınlaşması, uyuşturucunun
çokça kullanılması kıyametin şartlarındandır.”
Hadis-i Şerif
şavt
1. Tur, devir, dönme.
2. Hac ve umre yapılırken veya nafile tavaf esnasında Hacerulesvet’i
selamlayarak başlamak ve yine onu selamlayarak bitirmek üzere sağdan sola
doğru Kâbe’nin etrafında bir kez dönme.
Yedi şavt ile bir tavaf yapılmış olur.
3. Hac ve umrede say yapılırken Safa ile Merve tepeleri arasındaki her bir
gidiş veya geliş.
şebiarus
1. Düğün gecesi, kavuşma gecesi.
2. (Büyük Ş ile) Mevlana Celaleddin Rumi (ö. 672/1273)’nin ölüm gününün
hatırası olarak yapılan merasim, tören.
Mevlana, ölümü kişinin aslına dönüşü ve Allah’a kavuşması olarak kabul
etmiştir. Ölümle beraber can beden kafesinden kurtulup Allah’a döndüğü için
bu gece vuslat gecesi, kavuşma günü olarak değerlendirilmiştir. Mevlana,
Allah’a kavuşmayı ‘sevgiliye kavuşma günü.’ anlamında “şebiarus” (düğün
gecesi) olarak ifade etmiştir.
Yıkanıp, süslenip tabutlanmak;
Halka ilandır cülusumuzu…
Sonra, her yıl, bizim de kutlayacak
Çıkar elbet şebiarusumuzu
Arif Nihat Asya
şecaat
1. Yiğitlik, kahramanlık, cesaret.
“Hz. Peygamber insanların en şecaatlisi, en cömerdi ve en güzeli idi.”
Hz. Ayşe
2. Bir Müslüman’da bulunması gereken öfke ile korkaklık arasındaki güzel
huy, ahlak.
3. Hakkını alma, haksızlığa boyun eğmeme ve savaşlarda düşmana karşı
cesaretli davranma.
şefaat
1. Birinden başkası adına ricada bulunma, aracı olma, kusurlarının
bağışlanmasını dileme.
2. İman eden salih bir müminin Allah’ın ve kullarının haklarını gözeterek
müminlerin iyiliği için uğraşması, onları kötülüklerden ve zararlı şeylerden
korumaya çalışması.
“Kim güzel bir iş için şefaatte bulunursa (o güzel işin sevabından) o kişiye
bir pay verilir. Kim de kötü bir iş için şefaatte bulunursa (o kötü işin
günahından) o kişiye bir pay verilir.”
Kur’an-ı Kerim 4/85
3. Allah’ın katında değerli bir müminin; peygamberlerin, sıddıkların,
âlimlerin ve şehitlerin başka bir Müslüman için Allah’tan hayır istemeleri,
onun günahlarının affedilmesi ve ahirette karşılaşacağı azabın kaldırılması
için Allah’tan dilekte bulunmaları.
Allah’ın iznine bağlı olarak ahirette şefaatin olacağı Kur’an-ı Kerim ve Hz.
Peygamber’in sünneti ile belirlenmiştir. Şefaat, şefaat edilecek kişinin
mümin olması şartına bağlanmıştır. Peygamberler bile kâfirlere şefaat
edemezler. Hz. Peygamber’in ahirette müminler için gerçekleşecek olan
şefaatine ise ‘en büyük şefaat.’ anlamında “şefaatiuzma” denilmiştir.
“Allah’tan başka (inanıp ibadet edilecek) tanrı yoktur. Daima diri ve
yarattıklarını koruyup gözetendir. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku
tutar. Göklerde ve yerde olanların hepsi onundur. Onun izni olmadan katında
kim şefaat edebilir?...”
Kur’an-ı Kerim 2/255
şehadet
1. Tanıklık, şahitlik, bir şeyin doğruluğuna inanma.
“Kim Allah’tan başka tanrı olmadığına ve benim onun peygamberi olduğuma
şehadet ederse Allah o kişiye cehennemi haram kılar.”
Hadis-i Şerif
2. Kendisinden tanıklık istenen kişinin görmüş olduğu bir olayı Allah’ın
huzurunda bulunuyor gibi bir duyguyla dosdoğru haber vermesi, şahitlik
yapması.
“Hainin, zina yapanın, Müslüman kardeşine düşmanlık besleyenin şehadeti
kabul edilmez.”
Hadis-i Şerif
3. Kesin olarak bildiği veya gördüğü bir şeyi mahkeme önünde veya
sorulduğunda dosdoğru haber verme.
“Allah katında şehadeti gizleyen kimseden daha zalim kim vardır. Allah
yapmış olduğunuz şeylerden habersiz değildir.”
Kur’an-ı Kerim 2/140
4. Gözle görülür şeyler, varlıklar, dünya.
“O Allah ki ondan başka ilah yoktur. O, gaybı da şehadeti de bilir…”
Kur’an-ı Kerim 59/22
5. “Allah’tan başka tanrı olmadığına ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi
olduğuna inanırım.” anlamına gelen “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü
enne Muhammeden abdühü ve resulühü” cümlesini gönülden, inanarak, anlamını
bilerek söyleme.
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Mehmet Akif Ersoy
6. Allah yolunda veya onun korunmasını emrettiği kutsal değerler olan, din,
vatan, namus, mal ve can güvenliği için mücadele ederken ölme, şehitlik.
“Kim gönülden şehadet isteyecek olursa, yatağında bile ölse şehit sevabını
elde eder.”
Hadis-i Şerif
şehit
1. Şahit olan, tanıklık eden, kesin bir haberi veren, bilen, hazır olan.
2. Allah’ın dininin tüm insanlığa ulaştırılması ve bu esnada ortaya çıkan
engelleri kaldırırken Allah yolunda ölen veya öldürülen Müslüman.
“Allah yolunda öldürülmek, şehide karıncanın ısırması kadar bile acı
vermez.”
Hadis-i Şerif
3. Allah yolunda veya Allah’ın kutsal kabul ettiği din, vatan, namus, mal ve
can güvenliği için cihat ederken öldürülen mümin.
Allah yolunda öldürülen kimselere şehit denmesinin nedeni, onların cennetlik
olduklarına Müslümanlar tarafından şahitlik edilmesi, meleklerin de
şehitlerin imanlı bir şekilde öldüklerine şahitlik etmeleri, Allah huzurunda
her zaman diri olmaları veya doğrudan cennete giderek Allah’ın onlar için
hazırladığı çeşitli nimetleri görmelerindendir. Peygamberlik makamından
sonra gelen en yüce makam, şehitliktir.
“Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine
nimetler verdiği peygamberler sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraber
olacaklardır. Bunlarla arkadaşlık ne güzeldir.”
Kur’an-ı Kerim 4/69
4. Allah’tan bir bağış olmak üzere savaş dışında haksız yere öldürülen, suda
boğularak, deprem, sel, yangın gibi doğal afetlerle veya tıbbın çare
bulamadığı bir hastalık nedeniyle ölen mümin.
“Ümmetimin şehitleri azdır. Allah yolunda şehit olanlardan ayrı olarak
koleradan, karın ağrısından, yangından, suda boğularak, deprem ve göçük
altında kalarak ölen müminler şehittir. Doğum esnasında ölen (mümin) kadın
da şehittir.”
Hadis-i Şerif
şehvet
1. Aşırı sevgi, şiddetli arzu ve istek.
2. Kişinin insan olarak ulaşmak isteği şeylere karşı duymuş olduğu sınırsız
arzu, dünya nimetlerine karşı aşırı istek.
“Daha sonra başka bir toplum geldi ve namazı boş verip kendi şehvetlerinin,
dünyevi tutkularının peşine düştüler. Böyle yaptıkları için de çok yakında
azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir.”
Kur’an-ı Kerim 19/59
3. İnsan soyunun devamı için Allah tarafından kadın ve erkeklerin doğasına
yerleştirilen cinsel arzu ve istek.
İslam dini, şehvetin öldürülmesi ve yok edilmesi gibi aşırı tutuma yol açan
anlayışları benimsemez. Şehvetin insan neslinin devam edebilmesi için temel
bir duygu olduğunu kabul eder ve bu ihtiyacın nikâhla helal yoldan
karşılanmasını ister.
“Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve
develere, ekinlere karşı şehvet ve arzu insanlara güzel gösterildi…”
Kur’an-ı Kerim 3/14
Şekûr (eş-Şekûr)
“Yapılan iyilikleri çok büyük sevap vererek ödüllendiren, kendisine karşı
yapılan ibadetleri ve ahlaki davranışları karşılıksız bırakmayan.” anlamında
Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“Kim bir iyilik yaparsa iyiliğine karşı kat kat sevap veririz. Allah Şekûr
ve Gafur’dur.”
Kur’an-ı Kerim 42/23
şemailişerif
1. Hz. Muhammed’in ahlak ve alışkanlıklarını konu edinen eserler.
2. Kur’an-ı Kerim’in Müslümanlar için örnek olarak gösterdiği Hz.
Peygamber’i ibadet, ahlak, hayat tarzı, davranışları, kişisel özellikleri ve
fiziki yapısı ile ele alıp anlatan ilim, bu konuda yazılan kitaplar.
Şems Suresi
Kur’an-ı Kerim’in doksan birinci suresidir. Mekke’de inmiştir. On beş
ayettir. Adını ilk ayette geçen ve ‘güneş’ anlamına gelen “şems”
kelimesinden almıştır.
Sureye, güneşin, sabah aydınlığının, ayın, gündüzün, gecenin, yeryüzünün ve
insanın kişiliğinin önemine vurgular yapılarak başlanır. İnsanlar, bu
varlıkların yaratılışı üzerinde düşünmeye ve bunların yaratılışındaki
güzellikler ile yaratıcının mükemmelliği arasında ilgi kurmaya çağırılırlar.
Allah’ın, insanlara doğru yolu da yanlış yolu da gösterdiği anlatılır.
Doğruları bulmak için sadece doğruyu göstermek yeterli olmadığından,
Allah’ın insanlara peygamber göndererek onları doğruyu bulma konusunda
desteklediği haber verilir.
Surede, sapıklıklarına değinilen Semud Kavminin hem peygamberlerini, hem de
peygamberlerinin getirmiş olduğu hakikatleri ve mucizeleri yalanlamaları
anlatılır. Kendilerine mucize olarak gönderilen deveyi öldürerek ilahî
yasalara meydan okumaları yerilir. Onların bu isyanlarına karşı, Allah’ın
Semud Kavmini helak ettiğini ve tarih sahnesinden sildiğini bildiren ayetle
sure son bulur.
şer
1. Kötü, fena, kötü iş, bela, musibet.
“Hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olabilir. Sevip hoşunuza giden
bir şey de sizin hakkınızda şer olabilir.”
Kur’an-ı Kerim 2/216
2. Günah.
“Kim zerre kadar hayır yaparsa karşılığını görür, kim de zerre kadar şer
işlerse o da karşılığını görür.”
Kur’an-ı Kerim 99/7-8
3. Bu dünyada hukuki yaptırımları ve kınamayı, ahirette de cehennem azabını
ve Allah’ın gazabını gerektiren kötü sözler, inançlar, davranışlar.
“Şüphesiz Allah, müminleri o günün (kıyametin) şerrinden korumuş, onların
yüzlerine aydınlık; gönüllerine ferahlık vermiştir.”
Kur’an-ı Kerim 76/11
şerefe
1. Balkon, loca, kale burcundaki girintili çıkıntılı siper.
2. Minarede gövdeyi çepeçevre dolaşan ve kenarları korkuluklu, müezzinin
ezan okuması için yapılmış yer.
Allah’a giden yol buralardadır
Kapılar açılır şerefelerden
Buradan uğurlanır mübarek aylar,
Bayram buralardan başlar arifelerden.
Arif Nihat Asya
şerh
1. Yayma, açma ve genişletme.
2. İlk bakışta ne demek istediği açıkça anlaşılamayan metinlere yorumlar
getirmek suretiyle açıklama yapma.
3. Bir şeyi açıklamak ve yorumlamak amacıyla yazılan kitap.
Ellerde gezen kutlu Kitab’ın, yedi yüz
Yıldır yazarız, bitmedi hâlâ şerhi.
Arif Nihat Asya
şer’î
1. Şeriatla ilgili ve şeriata uygun olan.
2. Söz ve davranış olarak dine uygun olan, dinin onayladığı.
3. İslamiyetin temel kurallarına ve İslam dininin emrettiği hayat tarzına
uygun olan.
şeriat
1. Suya, suyun kaynağına ulaştıran yol, insanların kana kana su içtikleri
kaynak, takip edilmesi gereken açık ve doğru yol.
“… Her biriniz için bir şeriat ve yöntem belirledik, Allah dileseydi sizi
bir tek ümmet yapardı…”
Kur’an-ı Kerim 5/48
2. Kur’an-ı Kerim ve sünnet.
Çalış dedikçe şeriat, çalışmadın durdun
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun.
Mehmet Akif Ersoy
3. Allah’ın peygamberler aracılığıyla insanlara gönderdiği dini kurallar
bütünü.
“O, size dinden Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi İbrahim’e,
Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi şeriat (hukuk düzeni) yaptı…”
Kur’an-ı Kerim 42/13
4. Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerden, peygamberin sözlerinden çıkarılan, dinî
temellere dayanan Müslümanlık kanunları, İslam fıkhı.
5. İslam dininin namaz, oruç, hac, zekât, cihat, nikâh vb. amel ve
uygulamaya yönelik hükümleri.
6. Allah’ın, Hz. Muhammed aracılığı ile insanlara gönderdiği İslam dini.
şerif
1. Şerefli, asaletli, saygın, onurlu, yüce.
2. Allah’ın koymuş olduğu helal ve haram sınırlarına uyarak din bilincini
yükselten kimse.
3. Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hasan’ın soyundan gelen mümin.
şerik
bk. şirk.
şevval
Ramazan ve zilkade ayları arasında bulunan ve kamerî ayların onuncusu olan
ay.
Şevval ayının birinci günü ramazan bayramıdır. Şevval ayı içinde altı gün
oruç tutmak Hz. Peygamber tarafından tavsiye edilmiştir.
“Kim ramazan orucuna ilaveten şevvalde altı gün oruç tutarsa bütün sene oruç
tutmuş gibi sevap alır.”
Hadis-i Şerif
şeyh
1. Üstat, hoca, âlim.
2. Reis, kabile başkanı.
3. Doğru yolu göstermeye yardımcı olmak, tasavvuf bilgisi vermek, ahlaken
eğitmek ve çeşitli dini konularda bilgilendirmek üzere bir tekke ve zaviyede
ibadetle meşgul olan dervişlere başkanlık eden kimse, tarikat piri, mürşit.
Şeyhim güldür ben onun yaprağı
İlahî yaprağı gülden ayırma
Eşrefoğlu Rûmi
4. Hz. Peygamber’in hadislerini rivayet eden hadis âlimi, muhaddis.
şeyhayn
1. İslam tarihi, hadis, fıkıh gibi ilimlerde derinleşerek öne geçen ilk iki
kişi.
2. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer.
3. İki büyük hadis âlimi olan Buhari ve Müslim.
4. Hanefi Mezhebi’nin iki büyük imamı, İmam Ebu Hanife ve İmam Ebu Yusuf.
şeyhülislam
Tarihte Osmanlı Devletinde ilmiye sınıfının başı olan ve sadrazamdan sonra
devletin ikinci en büyük görevlisi.
İslam âleminde hicri IV. miladi X. yüzyılda ortaya çıkan bu kavram, meşhur
fıkıh ve İslam bilginlerine verilen bir şeref unvanıdır. Osmanlılar ilk defa
II. Murat zamanında, devlet yapısında şeyhülislamlığa yer vermiştir. II.
Murat bu makama Fahrettin A’cemi’yi (ö. 865/1460) atamıştır.
şeytan
1. İnatçı, haddi aşıp kibirlenen, azgın, taşkın, şerli olan bütün kötü
varlıklar.
“Biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Şeytanlar
aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi
bunu yapamazlardı. Artık onları, uydurdukları şeylerle baş başa bırak.”
Kur’an-ı Kerim 6/112
2. İblis.
“Şeytan, onların (Âdem ile Havva’nın) ayağını kaydırdı, içinde bulundukları
nimet yurdundan (cennetten) çıkardı.”
Kur’an-ı Kerim 2/36
3. Allah’ın, “Âdem’e itaat et.” emrine karşı gelip isyan ettiği için ilahî
rahmetten kovulan cinlerin inkârcı olanlarından gizli varlık.
“Ey Âdemoğulları! Ben sizden şeytana ibadet etmeyin diye söz almadım mı? O,
sizin apaçık düşmanınızdır. Yalnızca bana ibadet edin. En doğru yol budur.”
Kur’an-ı Kerim 36/60-61
şeytan taşlama
Hac görevini yerine getiren Müslümanların haccın vaciplerinden olmak üzere
kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günleri Mina’da şeytanı
sembolize eden küçük kule şeklindeki üç ayrı yapıya, şeytanı lanetlemek
amacıyla yedişer tane taş atmaları.
Şia
1. Dördüncü halife Hz. Ali’nin tarafını tutanlar ve onun bütün sahabelerden
üstün olduğunu kabul edenler.
2. Hz. Muhammed’in vefatından sonra, Hz. Ali’nin imam ve halife olması
gerektiğini, imamet ve hilafetin onun soyundan gelenlere ait olduğunu iddia
eden farklı mezhep ve görüşlerin ortak adı, Şiilik.
Şia’nın temel görüşleri şunlardır: 1. Hz. Ali, Hz. Peygamber’den sonra
insanların en üstünüdür. 2. Halifelik ve imamet konusu, çözümü halka
bırakılabilecek işlerden olmayıp oruç, hac, zekât gibi dinin
esaslarındandır. Hz. Peygamber, kendisinden sonra gelecek imamı (halifeyi)
belirlemiştir. O da Hz. Ali, ondan sonra da onun oğulları ve torunlarıdır.
3. Ayet ve hadislerle belirlenen imamlar, küçük ve büyük bütün günahlardan
korunmuş olup masumdurlar. 4. Hz. Ali ve çocukları dışında imamet makamına
geçen kişiler zalimdirler. 5. Büyük günah işleyen kimse, tövbe etmeden
ölürse ebedi olarak cehennemde kalır.
Şii
Şia’nın temel görüşlerini benimseyen kimse.
Şiilik
bk. Şia.
şirk
1. Denklik, ortaklık, ortak olma, eş koşma.
2. Allah’a inanmakla birlikte başka varlıkları da tanrı kabul etme.
“Şüphesiz Allah şirkin dışındaki bütün günahları bağışlayabilir. Fakat şirki
asla bağışlamaz.”
Kur’an-ı Kerim 4/48
3. Zatında, sıfatlarında, fiillerinde, yaratma ve emretme konularında
Allah’a başka bir varlığı denk görme.
“Paramparça da edilseniz, ateşlere de atılsanız Allah’a hiçbir şeyi şirk
koşmayın.”
Hadis-i Şerif
4. İbadetleri başkalarına gösteriş için yapma; ibadetleri yerine getirmede
Allah’ın rızasını gözetmeme, riyakârlık, küçük şirk.
İslam’a göre şirk en büyük günahlardan biridir. Kur’an-ı Kerim ve Hz.
Peygamber’ şirkin her türlüsüne karşı insanları uyarmıştır.
“Şirk, damarlarınızdaki kanın akışından daha gizli hareket eder.”
Hadis-i Şerif
Şit Peygamber
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.
Hz. Şit, Hz. Âdem ile Havva’nın beşinci çocuğudur. Allah, Habil’in ölümünden
sonra aileye bir teselli olarak Hz. Şit’i vermiştir. Hz. Âdem’den sonra o,
peygamberlikle görevlendirilmiş ve insanları hak dine çağırmıştır. Kendisine
elli sayfalık bir kitap verilmiştir. Vefat ettiğinde cenazesinin Mekke
yakınlarında bulunan Ebu Kubeys Dağı’na defnedildiği dini kaynaklarda yer
almıştır.
Şuara Suresi
Kur’an-ı Kerim’in yirmi altıncı suresidir. İki yüz yirmi yedi ayettir.
Mekke’de indirilmiştir. Sure, adını ‘şairler’ anlamına gelen “şuara”
kelimesinin geçtiği iki yüz yirmi dördüncü ayetten almıştır.
Sureye, Allah’ın birliği, peygamberlik ve öldükten sonra dirilme gibi İslam
dininin inanç esaslarının anlatıldığı ayetlerle başlanır. Mekkeli
putperestlerin, Hz. Peygamber tarafından açıklanan İslam davetini ısrarla
reddedişleri ele alınır. Bu inkârcılara karşı Hz. Peygamber teselli edilir.
Surede, yüz doksan birinci ayete kadar şu konunun üzerinde durulur: “Evren,
gerçeği arayan kimseyi doğruya iletecek mucize ve ibretlerle doludur.
İnkârcılar ve yanlış yolda olanlar mucizeleri gördükten sonra da
inanmazlarsa ilahî cezaya uğrarlar.”
Surede, birçok peygamberin tevhit mücadelesi anlatılır. Bu çerçevede, Hz.
Peygamber’in, Mekkeli müşriklerin inkârlarındaki ısrarları dolayısıyla
duyduğu üzüntüden, Hz. Musa ile Firavun arasında geçen olaylardan,
Firavun’un yenik düşmesinden, Hz. İbrahim, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz.
Lut ve Hz. Şuayp Peygamberlerin inkârcılara karşı verdiği mücadeleden,
kavimlerinin inkâr edişleri yüzünden azaba uğramalarından da söz edilir.
Surede, Kur’an-ı Kerim’in bir şiir, Hz. Muhammed’in de bir şair olmadığı
vurgulanır. Gaybdan haber aldığını iddia eden kâhinlerin yalancılıkları ve
şeytanın etkisi altında oldukları belirtilir. Günahı, iftirayı ve inkârı
telkin eden şiir ve şairler kınanır. İnanıp yararlı iş işleyen, Allah’ı çok
anan ve şiirini bir haksızlık ve zulüm aracı olarak kullanmayan şairlerin
övüldüğü ayetlerle sure son bulur.
Şuayp Peygamber
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberden biri.
Hz. Şuayp, Hz. İbrahim’in soyundandır. Medyen ve Eyke halkına peygamber
olarak gönderilmiştir. Hz. Şuayp hitabet sanatını en mükemmel biçimde
kullanmış olduğundan ‘peygamberlerin en güzel konuşanı’ anlamında
‘Hatibulenbiya’ olarak adlandırılmıştır.
Hz. Şuayp, Hz. Musa’dan önce peygamberlik yapmıştır. Kızlarından birini Hz.
Musa ile evlendirmiştir.
Hz. Şuayp, peygamberliği süresince ölçü ve tartının doğru yapılması üzerinde
titizlikle durmuştur. Hz. Şuayp’ın uyarılarına kulak vermeyen ve ölçüde,
tartıda hile yapan Eyke halkı da sonunda helak olmuştur.
Hz. Şuayp’ın Mekke’de vefat edip oraya defnedildiği dini kaynaklarda yer
almıştır.
şûra
1. Danışma kurulu, meclis, kurultay.
2. Danışma yapılan yer.
3. Devlet ve hükümet başkanının, önemli işlerde, alanında uzman olan
kişilere ve toplumun ileri gelenlerine danışması ve onların görüşlerini
alması.
“Hz. Peygamber kadar, sorunları şûra ile çözüme kavuşturan başka bir insan
görmedim.”
Ebu Hureyre
4. Uzlaşma ve dayanışma yoluyla hükümet etme.
5. Çözüm aranan hayatla ilgili bütün meselelerde danışmaya layık,
alanlarında uzman ve ilmî yeterlilik sahibi kişilerle fikir alışverişinde
bulunma.
Kur'an-ı Kerim, şûraya çok önem vermiş ve çeşitli konularda görüş alış
verişinde bulunmayı müminlerin önemli nitelikleri arasında saymıştır. Bir
konuda ayet ve hadis varsa şûraya gerek yoktur. Şûrada çoğunluğun almış
olduğu kararlar bağlayıcıdır.
“…Müminler, işlerini şûra ile çözüme kavuştururlar…”
Kur’an-ı Kerim 42/38
Şûra Suresi
Kur’an-ı Kerim’in kırk ikinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Elli üç ayettir.
Adını, otuz sekizinci ayette geçen ve ‘görüş alışverişinde bulunma, danışma’
anlamına gelen “şûra” kelimesinden almıştır.
Sureye, Allah’ın yerleri ve gökleri en güzel biçimde yaratmasından, yerler
ve gökler için koymuş olduğu ilahî kanunlardan bahsedilerek başlanır. Hz.
Muhammed’in Mekke’den başlayıp her tarafa yayılması gereken İslam’a
çağrısının önemi anlatılır. Allah’tan başka herhangi bir varlık veya kurumu
dost edinmenin sakıncaları üzerinde durulur.
Surede, Allah’ın ilk peygamberden itibaren göndermiş olduğu dinlerin
özlerinde bir oldukları anlatılır. Dinî konulardaki farklı yorumları dayatıp
tek doğru olarak kişisel görüşleri öne çıkarmanın yanlışlığı ele alınır. Hz.
Peygamber’in her alanda topluma örnek olması ve davranışlarında
aşırılıklardan kaçınması emredilir. Sık sık ahiret vurgusu yapılır. Ahirette
kazançlı çıkmak için şirkin her türlüsünden uzak durma ve hayırlı işler
yapma tavsiye edilir. Bu çerçevede insanların Hz. Peygamber’in çağrısına
kulak vermeleri emredilir.
Surede, namazın, fakirlere çokça maddi yardımda bulunmanın ve müminlerin
işlerini karşılıklı görüş alışverişinde bulunarak yapmalarının önemi
vurgulanır. Müminlerin, zalimlere karşı ilkeli olmaları ve haksızlığa boyun
eğmemeleri önerilir. İnsanların cehennemden sakınmaları için cehennemle
ilgili betimlemeler yapılır. Müşrikleri cehenneme sürükleyen en çirkin
amelin kız çocuklarını diri diri toprağa gömme olduğu anlatılır. Hâlbuki
çocuğun kız veya erkek olarak yaratılmasının Allah’ın elinde olduğu; insanın
belirleyici olmadığı vurgulanır. Surede, Allah’ın peygamberleriyle vahiy
şeklinde kurmuş olduğu iletişime de değinilir. Kur’an-ı Kerim’in, insanlığın
hidayeti için önemini vurgulayan ayetle sure son bulur.
şüheda
şehitler. bk. şehit.
şükür
1. Görülen iyiliğe karşı söz ve davranış ile hoşnutluk gösterme ve yapılan
iyiliğin kıymetini bilme.
“İnsanlara (yapmış oldukları iyilikten dolayı) teşekkür etmeyen Allah’a da
şükretmez.”
Hadis-i Şerif
2. Kulun, Allah’ın vermiş olduğu sayısız nimetlerin onun sonsuz iyilik ve
bağışının sonucu olduğunu fark ederek kalbinin teşekkür duygusuyla dolması
ve bunu diliyle ifade etmesi; tutum ve davranışlarıyla haramlardan kaçınarak
ve farzları yerine getirerek Allah’a bağlanması.
“Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük yaparsa
Rabbimin onun şükrüne ihtiyacı yoktur. Şüphesiz Allah çok değerli ve
yücedir.”
Kur’an-ı Kerim 27/40
şükür secdesi
Hayırlı ve güzel şeyleri elde etmekten, bir nimete kavuşmaktan veya bir
beladan kurtulmaktan dolayı kıbleye yönelip tekbir alarak yapılan ve Allah’a
hamt, dua ve şükürden ibaret olan bir secde.
“Hz. Peygamber bir şeye sevindiğinde veya sevindirici bir haber duyduğunda
hemen şükür secdesi yapardı.”
Ebu Bekre