Dini Terimler Sözlüğü
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
E
ebabil
Kur'an-ı Kerim’in Fil Suresinde adı geçen ve Hz. Peygamber’in doğumundan
kısa bir süre önce (M.S. 570) Kâbe’yi yıkmaya gelen Habeşli komutan Ebrehe
ve askerlerine taş yağdırarak yok eden dağ kırlangıcı; keçisağan da denilen
kuş sürüsü.
“Ey Muhammed! Rabbinin fil ordusuna neler yaptığını bilmiyor musun? Onların
kurnazca planlarını alt üst etmedi mi? Onların üzerlerine sert taşlar atan
Ebabil kuşları gönderdi ve onları yenilmiş yaprak gibi (delik deşik) yaptı.”
Kur'an-ı Kerim 105/1-5
ebcet
Arap alfabesindeki harflerin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap
sistemi.
Ebcet hesabına göre, Arap alfabesindeki her harfin bir rakam değeri vardır.
Bu rakamlar, önemli olaylara tarih düşürmede kullanılır.
Ebcet hesabında harflerin sayısal değerleri şöyledir:
Elif – 1 s - 60
b – 2 Ayın - 70
c – 3 f - 80
d – 4 Sad - 90
h – 5 k - 100
v – 6 r - 200
z – 7 ş - 300
Ha – 8 t - 400
Tı – 9 Se - 500
y – 10 Hı - 600
Kef – 20 Zel - 700
l – 30 Dad - 800
m – 40 Zı - 900
n – 50 Gayın - 1000
ebdal
bk. abdal.
ebeveyn
İnsanın dünyaya gelmesine, sevgiyle yetiştirilip eğitilmesine ve büyümesine
sebep olan ana baba.
İslam dini, ana ve babaya sevgi ve saygıyla davranmayı, iyilik etmeyi,
onların dine aykırı olmayan isteklerini yerine getirmeyi emreder. Onlara
karşı her türlü kötü davranışı yerer ve “öf” demeyi bile hoş görmez.
“Rabbin, yalnızca kendisine ibadet etmenizi ve ebeveyninize iyilik etmenizi
emreder. Onlardan birisi yahut her ikisi, senin yanında ihtiyarlık çağına
ulaşırlarsa sakın onlara ‘öf’ bile deme, onları azarlama! Onlara en güzel
şekilde (kibar ve nazikçe) konuş. Onlara olan şefkatinden dolayı
alçakgönüllü davran ve: ‘Ey Rabbim! Onlar beni nasıl şefkatle
yetiştirdilerse sen de onlara merhamet et.’ de.”
Kur'an-ı Kerim 17/23-24
ebrar
1. İyiler, hayır sahipleri.
2. İtaat edenler, Allah’a gönülden bağlı olanlar, sadıklar.
“Ebrardan olanlar ahirette nimetler içerisindedirler. Koltuklarına oturmuş
vaziyette (sevinçle) birbirlerine bakarlar.”
Kur’an-ı Kerim 83/22
3. Dinin emirlerine hakkıyla uyan ve bu emirleri içtenlikle yapanlar.
“Ey Rabbimiz! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu
ebrarla beraber al.”
Kur'an-ı Kerim 3/193
ebter
1. Sonunda hayır ve bereket olmayan (iş).
“Besmele ile başlanmayan her iş ebterdir.”
Hadis-i Şerif
2. Hayır ve iyilikle anılmayan (kimse).
Dağda gez belde gez, insafı koyma
İnsafsız olana ebter demişler.
Yesarî
3. Arap kültüründe kendisini takip edecek, neslini devam ettirecek erkek
çocuğu olmayan veya yaşamayan.
Müşrikler ebter ifadesini Hz. Peygamber için kullanmışlardır. Kur'an-ı
Kerim, onların bu ifadesini reddedip gerçek ebterin hakikati inkâr eden
kimse olduğunu söylemiştir. Çünkü, Hz. Peygamber’in soyu Hz. Fatıma yoluyla
devam ettiği gibi, getirdiği din de kıyamete kadar devam edecektir.
Dolayısıyla Hz. Peygamber’in soyunun devamı ve getirdiği dini kabul
edenlerin çokluğu bakımından bir ebterlik söz konusu değildir.
“Ey Muhammed! Biz sana kevseri verdik. Onun için Rabbine kulluk et ve kurban
kes. Asıl ebter olan şüphesiz seni kötüleyendir.”
Kur'an-ı Kerim 108/1-3
Hz. Ebubekir
İlk Müslümanlardan, dört halifenin birincisi.
Hz. Ebubekir(ö. 13/634), Araplarca meşhur olan ‘Fil Olayı’ndan üç yıl kadar
önce dünyaya gelmiştir. Babasının adı Ebu Kuhafe Osman, annesinin adı ise
Selma bt. Sahr’dır. Hz. Peygamber’den iki veya üç yaş küçük olduğu rivayet
edilmiştir. ‘Cehennemden azat edilen’ anlamında ‘Atik’ lakabıyla
isimlendirilmiştir. Çünkü o, İslam’dan önce de saygınlığı, dürüstlüğü ve
putlara tapmayan tevhit ehli kişiliği ile anılmıştır. Hz. Peygamber
tarafından ona Abdullah ismi verilmiştir. Hz. Peygamber’in İsra ve Miraç
olaylarını tereddütsüz kabul ettiği için ‘Sıddik’ lakabıyla da meşhur
olmuştur.
Hz. Ebubekir, gençliğinde Hz. Peygamber’le arkadaş olmuş ve onunla beraber
bazı ticari seferlere katılmıştır. Hz. Muhammed peygamberliğini ilan edince
ondaki eşsiz kişiliği bilen Hz. Ebubekir hemen Müslüman olmuştur. Hz.
Ebubekir’in çalışmalarıyla Mekkeli birçok kimse İslamiyeti kabul etmiştir.
Araplar arasında soy ilmini en iyi bilen Hz. Ebubekir olduğu için, Hz.
Muhammed bir yere İslam davetçisi gönderirken o yerle ilgili toplumsal
bilgileri Hz. Ebubekir’den almıştır.
İslamiyet’in Mekke’de yayılış yıllarında bütün malını İslam uğrunda harcayan
Hz. Ebubekir, hicret esnasında da Hz. Peygamber’e arkadaş olmuştur. Onun
hicret arkadaşı olması Kur’an-ı Kerim’de de vurgulanmıştır. İslam’ın Medine
döneminde de Hz. Peygamber’e olan yardımını devam ettirmiş ve Müslümanların
yapmış olduğu bütün savaşlara katılmıştır. Hicretin sekizinci yılında
Müslümanlar hacca giderken Hz. Peygamber’i temsil etme görevi Hz. Ebubekir’e
verilmiş ve hac emiri olmuştur. Hz. Peygamber’den onunla ilgili övücü
nitelikte birçok hadis rivayet edilmiştir.
Hz. Muhammed’in vefatından sonra Müslümanların ortak seçimiyle halife
olmuştur. İki yıl süren halifelik döneminde İslam toplumunu sağlam bir
temele oturtmak için gayret etmiş ve onun halifeliği döneminde Kur’an-ı
Kerim tek kitap hâline getirilmiştir. Hz. Ebubekir’in, sahabelerin en
âlimlerinden biri olduğu konusunda Müslümanların hepsi ittifak etmiştir.
Hz. Ebubekir, 634 yılında Medine’de vefat etmiş ve Ravzayımutahhara’ya Hz.
Peygamber’in yanına defnedilmiştir.
Ebu Davut
bk. sünen.
Ebu Hanife Numan b. Sabit
bk. Hanefi mezhebi.
ecel
1. Süre, belirlenmiş vakit.
“Ey iman edenler! Belirli bir ecele kadar borçlandığınız vakit onu yazınız
(senetleşiniz).”
Kur’an-ı Kerim 2/282
2. Ölüm için belirlenen ve takdir edilen zaman.
“Allah sizi topraktan yarattı ve sizin için bir ecel belirledi.”
Kur'an-ı Kerim 6/2
3. Hayatın son bulması, ölüm vaktinin gelmesi.
“Her topluluk için bir ecel vardır. Onların eceli geldiği zaman bir an olsun
onu ne geciktirebilirler ne de öne alabilirler.”
Kur'an-ı Kerim 7/34
Kur'an-ı Kerim’e göre dünyanın, medeniyetlerin, toplumların ve insanın bir
eceli vardır. Bu eceli de Allah’tan başka kimse bilemez.
ecir
1. Ücret, karşılık.
“(Nuh Peygamber) Milletine şöyle dedi: Allah’a karşı gelmekten sakının ve
bana itaat edin. Buna karşı sizden hiçbir ecir istemiyorum. Benim ecrimi
verecek olan âlemlerin Rabb’i Allah’tır.”
Kur'an-ı Kerim 26/108-109
2. İbadetlere ve güzel davranışlara verilen ahiret mükâfatı, sevap.
“Allah, iman eden ve iyi işler yapanlara günahlarının bağışlanacağını ve
büyük bir ecre kavuşacaklarını vaat etmiştir.”
Kur'an-ı Kerim 5/9
3. Başa gelen bela ve felaketlere sabretmenin karşılığı olarak verilecek
olan ilahî mükâfat, ödül.
“…(Unutmayın ki) Sıkıntılara sabredenlere ecirleri hesapsız verilecektir.”
Kur'an-ı Kerim 39/10
4. Mehir.
“(Nikâh akdi sırasında) Kadınlar için belirlenen ecirlerini bir hak olarak
onlara veriniz…”
Kur’an-ı Kerim 4/24
eda
1. Yerine getirme, bir hakkı hak sahibine ödeme, verme.
“Allah, emanetleri layık olanlara eda etmenizi emreder.”
Kur’an-ı Kerim 4/58
2. Bir borcu ödeme, bir görevi hakkıyla ifa etme.
“Birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kimse emaneti eda etsin,
Rabbi olan Allah’tan korksun. Şahitliği gizlemeyin, şahitliği gizleyen günah
işlemiş olur. Allah yaptıklarınızı bilir.”
Kur’an-ı Kerim 2/283
3. İslam dininin yapılmasını emrettiği bütün ibadetlerin ve yüklediği
sorumlulukların şartlarına uygun olarak vaktinde yerine getirilmesi.
“Allah’a imandan sonra en faziletli amel vaktinde eda edilen namazdır.”
Hadis-i Şerif
4. Kur'an-ı Kerim’i tecvit kurallarına uygun olarak okuma.
edep
1. İyi ahlak, güzel terbiye, eğitim.
“Beni Rabbim terbiye ettiği için edebim güzel oldu.”
Hadis-i Şerif
2. Utanma, zarafet; insanlara söz ve hareketlerinde güzel davranışta
bulunma.
“Bir baba, çocuğuna edepten daha güzel bir miras bırakmaz.”
Hadis-i Şerif
3. Bir toplumda örf, âdet ve kural hâlini almış iyi tutum ve davranışlar
veya bunları kazandıran bilgi.
“Çocuklarınızı şahsiyetli yetiştiriniz ve onların edeplerinin güzel olması
için çalışınız.”
Hadis-i Şerif
4. Allah’ın razı olmadığı her türlü işten el çekme, günahlardan sakınma
yollarını bilme ve kulluğun hakikatini kavrayarak ibadet etme.
5. Allah ve Resulünün emrettiği bütün istekleri yerine getirip
sakındırdıklarından kaçınarak elde edilen güzel huy.
Edep bir tac imiş nur-ı Huda’dan,
Giy ol tacı emin ol her beladan.
Sarı Mehmet Paşa
edep yeri
1. Avret yeri.
2. İnsanların cinsel organlarının bulunduğu bölge, insan bedeninde görünmesi
ve başkasına gösterilmesi haram ve ayıp sayılan yerler.
edilleyierbaa
bk. edilleyişeriye.
edilleyişeriye
1. Dinî deliller.
2. İslam fıkhının dört ana kaynağı: Kur'an-ı Kerim, sünnet, icma ve kıyas.
Edilleyişeriye’ye edilleyierbaa (dört ana delil) da denir. Bu dört ana
kaynağa ek olarak sahabe kavli, istihsan, istishab, mesalihimürsele,
seddizerayi ve örf de dinî delillerden sayılmaktadır.
efâlimükellefin
1. Dinen sorumluluk çağına gelmiş bireylerin iyi ve kötü olan bütün
davranışları ve bunlarla ilgili hükümler.
2. Allah’ın yapınız veya yapmayınız şeklinde isteklerine muhatap olan
insanların yapmış olduğu iş ve davranışlar.
Efalimükellefin farz, vacip, sünnet, haram, mekruh, müstehap, mubah ve
müfsit gibi bölümlere ayrılır.
efdal
1. Üstün, en üstün, daha üstün, daha makbul, daha uygun.
“Yapılan işlerin en efdali; Allah’a ve Resulüne iman, vaktinde kılınan
namaz, Allah yolunda cihat etmek ve anaya babaya yapılan iyiliktir.”
Hadis-i Şerif
2. Çok faziletli, yapıldığında sevabı çok olan.
“Amellerin efdali, helal kazançtır.”
Hadis-i Şerif
ehad
bk. ahad.
Ehlibeyt
1. Hz. Peygamber’in ev halkı ve yakın akrabaları.
2. Hz. Muhammed’in hanımlarının hepsi, kızları ve damatları.
“…Ey ehlibeyt, Allah sizden her türlü kötülüğü gidermek ve sizleri tertemiz
yapmak istiyor. Sizler de evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti
hatırlayın. Şüphesiz, Allah Latiftir ve her şeyden haberdar olandır.”
Kur’an-ı Kerim 33/33-34
3. Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fatıma (ö. 10/632), damadı Hz. Ali (ö. 40/661)
ve torunları Hz. Hasan (ö. 49/669) ve Hz. Hüseyin (ö. 61/680).
“Benden sonra Kur’an-ı Kerim’e uymanızı ve Ehlibeytimi örnek almanızı
tavsiye ederim.”
Hadis-i Şerif
4. Hz. Peygamber’in vefatından sonra sadaka ve zekât malı yemenin
kendilerine yasak olduğu Hz. Ali, Hz. Cafer (ö. 8/629) ve amcasının oğlu
Akil (ö. 60/680)’in çocukları, kan hısımları.
ehlibidat
1. İslam dinine aykırı bir görüşü benimseyenler.
2. İnanç ve davranışlarında Kur'an-ı Kerim ve sünnete aykırı bir hayat
tarzını kabul eden kişi veya topluluk.
3. Dinî konularda, Hz. Peygamber’in ve seçkin arkadaşlarının yolunu ve
yöntemini terk ederek İslam dışı yollara sapanlar.
“Ehlibidat bidatını terk edene kadar Allah onların namazlarını, oruçlarını
kabul etmez.”
Hadis-i Şerif
ehlidünya
1. Dünyaya tutkuyla bağlanan, dünyayı aşırı sevenler.
2. Keyf ehli, zevkine, safasına düşkün olanlar.
3. Dünyaya fazlaca bağlanarak dine ve dinî emirlere karşı duyarsız, ahiret
bilinci ve hesap verme duygusu olmadan yaşayanlar.
ehlihadis
1. Hadis bilgini, hadisçi, muhaddis, hadis ilimleriyle uğraşan kimseler.
2. Hadislere göre tutum ve davranışlarını düzenlemeye çalışan kimseler.
3. Yeni ortaya çıkan olayların çözümünü Kur'an-ı Kerim’in yanı sıra Hz.
Peygamber’in hadisleri ve sahabelerin görüşlerine dayandıran, Kur'an ve
hadisten bağımsız görüş belirtmekten sakınan İslam âlimleri, Hadis ekolü.
ehlihak
1. Hakka uyanlar, hakikat ehli, doğru kimseler, doğru yolda bulunanlar.
2. Gerçeğe uygun inanç, hüküm ve düşünceleri benimseyenler.
3. İslam dininin emir ve yasaklarını içtenlikle hayata katmaya çalışan,
bunun göstergesi olarak Kâbe’ye yönelerek namaz kılması nedeniyle ehlikıble
olarak da adlandırılan, inançta ve amelde İslam’ın temel ilkelerine özden
bağlı kimseler.
ehlihâl
1. Hâl ehli, gönül adamları.
2. İlahi aşkı içselleştirme sürecinde örnek bir yaşantı sergileyen kişiler.
3. Tasavvuf düşüncesini benimseyip bunu davranış hâline getiren kimse.
ehlihâl velakd
1. Halifenin belirlenmesinde söz sahibi kimseler, İslam bilginleri.
2. Tarihte Müslüman toplumlarda devlet başkanını seçmek ve gerektiğinde
görevine son vermekle yetkili olan, belirli ilmî ve siyasal nitelikleri
taşıyan kişilerden oluşan kurul.
ehliheva
1. İsteklerine, tutkularına esir olanlar.
2. Tutum ve davranışlarını, Allahuteala’nın ve Hz. Peygamber’in gösterdiği
ilkeleri gözardı ederek belirleyenler.
3. İnanç ve davranışlarını peygamberlerce bildirilen ilahî buyruklara
dayandırmaksızın sadece kişisel görüş ve arzularına göre oluşturanlar.
ehlikıble
1. Kıbleye yönelerek namaz kılanlar; Müslümanlar.
2. Kâbe’ye yönelerek namaz kılmanın farz olduğunu kabul edenlerin hepsi.
3. İslam inanç esaslarını dinin özüne aykırı düşmeyecek şekilde yorumlayan
farklı mezheplere bağlı bütün Müslümanlar.
İnanç esaslarını açık bir şekilde inkâr etmeyen ve İslam’ın temel
ilkeleriyle çatışır bir davranış sergilemeyen tüm Müslümanlar ehlikıble
sayılır. İslam bilginleri herhangi bir gerekçeye dayanmadan ehlikıbleyi
küfürle suçlamanın haram olduğunu söylerler.
ehlikitap
1. Kitap sahipleri, kitabi.
2. Yahudiler ve Hristiyanlar.
“Müslüman hanımlar ehlikitabın erkekleriyle evlenmesinler…”
Hadis-i Şerif
3. Yahudiler ve Hristiyanları müşriklerden ayırt etmek için elde bulunan
Tevrat, Zebur ve İncil’e inanan kimseler.
Her ne kadar Yahudi ve Hristiyanlar kendilerine Allah tarafından gönderilmiş
olan kitapların asıllarını bozmuş olsalar da; Allah, peygamber, ahiret gibi
inançları taşımaları nedeniyle ehlikitap denmiştir. Kur'an-ı Kerim,
ehlikitaptan inançlarındaki yanlışlıkları terk etmelerini ve İslam dinine
girmelerini ısrarla ister.
“Ey iman edenler! Ehlikitaptan herhangi bir gruba uyarsanız, onlar sizi iman
etmenizden sonra inkârcı yapmak isterler.”
Kur’an-ı Kerim 3/100
ehlikur’an
1. Kur’an-ı Kerim’i çok okuyanlar.
2. Hafız, Kur'an-ı Kerim’i ezberleyen ve böylece Allah’a dost olan
(kişiler).
3. Okuduğu sure ve ayetleri düşünen, anlayan ve ayetlerden çıkardığı
sonuçları samimiyetle hayatına yansıtan ve başkalarının da yaşaması için
diğer insanlarla paylaşanlar.
“Kim ehlikur’an’dan olursa, Yüce Allah o kişinin babasına parlaklığı
güneşten daha güzel olan altın bir taç giydirir. Siz Kur’an-ı Kerim’i
yaşamayı ne sanıyorsunuz?”
Hadis-i Şerif
ehlirey
1. Görüş, kanaat, fikir sahipleri.
2. Kur'an-ı Kerim ve sünnette çözümü açık olmayan konularda kıyas metodunu
kullanarak hüküm çıkaranlar ve içtihat yapanlar.
3. Sahabe döneminden itibaren Irak bölgesinde ortaya çıkan ve Kufe ekolü
olarak da bilinen fıkhi mezhep.
Ehlirey, Kur’an-ı Kerim ve sünneti terk edip yalnızca rey ile hüküm
vermemiştir. Onlar da Kur’an-ı Kerim ve sünneti asli delil olarak kabul
etmişlerdir. Ayet ve hadislerin yorumunda farklı bir metod takip ettikleri
için ehlihadisten ayrılmışlardır. Kur’an-ı Kerim ve sünneti anlamada ve
yorumlamada akla ve reye ağırlık vermeleri nedeniyle ehlirey olarak
adlandırılmışlardır.
ehlisalat
1. Kâbe’ye doğru yönelerek namaz kılmanın farz olduğuna inanan, değişik
mezheplere bağlı Müslümanların ortak adı.
2. Beş vakit namazı düzenli olarak kılan.
ehlisalip
1. Haçlılar, Hristiyanlar.
2. Baba, oğul ve Ruhu’l-Kudüs’ten meydana gelen teslis inancını haç ile
sembolize edenler.
Sen ki, son ehlisalibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin’i.
Mehmet Akif Ersoy
Ehlisuffe
bk. Ashabısuffa.
ehlisünnet
1. Sünnete bağlı olanlar.
2. İslam dininin temel konularında Hz. Peygamber’in sünnetine ve
sahabelerinin yoluna uymayı ilke edinenlerin izlediği yolu ve yöntemi
benimseyenler.
3. Selefiye, Eşariye ve Maturidiye gibi inançla ilgili mezheplerin ortak
adı, ehl-i sünnet ve’l-cemaat.
4. Dört Sünni fıkıh mezhebinden Hanefilik, Malikilik, Şafiilik ve
Hanbelilik’ten birisinin ibadet ve hayatın diğer alanlarındaki görüşlerine
bağlananlar.
ehlisünnet velcemaat
bk. ehlisünnet.
ehlitarik
1. Dervişler.
2. Bir tarikata bağlı olanlar.
3. Tasavvuf ilminde, farz ve vaciplerden ayrı olarak önerilmiş nafile
ibadetleri içtenlikle yapmak suretiyle Allah’ı sevgi ve saygıyla çokça
zikrederek tevhit bilincini güçlendirmek ve ahlakını güzelleştirmek amacıyla
bir tarikata giren kimseler.
ehlitertip
bk. sahibitertip
ehlitevhit
1. Allah’ın varlığını ve birliğini kesin olarak kabul eden, onun varlığına
iman etmekle hayatın her alanında prensipler koyması arasında ayrım yapmayan
bilinçli müminler.
2. Gerçek Müslümanlığı kendilerinin temsil ettiğini savunan ehlisünnet,
Mutezile veya tasavvuf yoluna bağlı olanların kendilerine verdikleri ad.
ehliyet
1. Yeterlilik, elverişlilik, liyakat.
2. Allah’ın “yapınız” ya da “yapmayınız” şeklindeki isteklerine muhatap olma
hâli.
3. Kişinin hukuki haklardan yararlanmaya ve bu hakları kullanmaya elverişli
olması.
4. Allah’ın koymuş olduğu dinî, hukuki emir ve yasaklarla yükümlü olma
durumu, mükellefiyet.
Delilik, bunama, kölelik, çocukluk, bayılma, uyku ve unutma gibi durumlarda
ehliyet eksikliği meydana geldiği için dinî ve hukuki yükümlülüklerden
bazıları düşer.
ehlizikir
1. Kur’an-ı Kerim ve sünnet ilimlerinde uzmanlaşan, yaşadığı toplumun ve
çağın sorunlarına Kur’an-ı Kerim ve sünnetten çözüm üretebilen İslam
âlimleri.
“Biz senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını
peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız ehlizikre sorun.”
Kur’an-ı Kerim 16/43
2. Allah’ın sürekli olarak kendilerini gördüğünü, duyduğunu ve
davranışlarını bildiğini hissederek hareketlerine Kur’an-ı Kerim ve sünnet
çerçevesinde yön veren Müslümanlar.
3. Allah’ı, isim ve sıfatlarıyla veya Hz. Peygamber’in öğretmiş olduğu
dualarla devamlı olarak ananlar.
4. Hz. Peygamber döneminde Tevrat’ı ve İncil’i iyi bilen ve daha sonra
İslamiyeti kabul eden Yahudi ve Hristiyan asıllı bilginler.
ehlullah
1. Allah dostları, veliler.
2. Allah’ı sevmenin ve saygı duymanın bir göstergesi olarak dinin bütün
emirlerini yerine getiren, Allah’ı görüyormuşçasına bir ibadet bilinciyle
hareket eden ve bu sayede onun yakınlığını kazanarak toplumda
davranışlarıyla örnek alınan kişi veya kişiler.
3. Kur’an-ı Kerim ve sünnet ilimleriyle meşgul olan ve bu ilimlerde
derinleşen âlim.
“Kur’an-ı Kerim’i çokça okuyup gereğiyle amel edenler, ehlullah ve Allah’ın
has kullarıdır.”
Hadis-i Şerif
Ehrimen
bk. Zerdüştilik.
ekrem
1. En şerefli, asil, seçkin.
“Sizin, Allah katında en ekrem olanınız Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak
onun koruması altına girenlerinizdir.”
Kur'an-ı Kerim 49/13
2. Cömert, bağışı ve affı çok olan; şeref ve cömertlikte hiçbir benzeri
olmayan.
“Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan yarattı. Oku, ekrem olan
Rabbin kalemle yazmayı öğretti.”
Kur’an-ı Kerim 96/1-5
Ekremülekremin
“Cömertliği, bağışı ve affı her şeyi kuşatan; şerefte, izzette ve
cömertlikte eşi ve benzeri olmayan.” anlamında Allah.
elçi
bk. resul.
Elest Bezmi
Allah’ın, ruhlar âleminde kullarıyla ezelde yaptığı, kulların da bizzat
şahitlik ettikleri toplantıda yapılan ilahî sözleşme.
Yüce Allah, kullarına “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” anlamında “Elestü
birabbiküm” diye sormuş ve bütün kullar da “Evet, sen bizim Rabbimizsin.”
anlamında “kalubela” şeklinde karşılık vermişlerdir. Bu sözleşme ile Allah,
yaratmada ve emretmede yalnızca kendisinin ilah kabul edilmesini istemiştir.
Araf Suresi’nin yüz yetmiş ikinci ayetinde bu sözleşme anlatılmakta ve
bunun, kıyamet gününde insanların “Bizim bundan haberimiz yoktu.” şeklinde
bahane ileri sürmelerine engel olmak için yapıldığı bildirilmektedir.
elhamdülillah
1. “Allah’a şükürler olsun.”, “Allah’a hamdolsun.” anlamında bir dua sözü.
“Duanın en güzeli elhamdülillah demektir.”
Hadis-i Şerif
2. “Elimizde bulunan ve bulunmasını arzu ettiğimiz her türlü nimetten dolayı
şükür, övgü, yücelik Allah’a özgüdür.” anlamında bir övgü sözü.
“(Cennete girenler) şöyle derler: ‘Elhamdülillah! Allah bize dosdoğru olan
yolu gösterdi. O, bize doğru yolu göstermeseydi biz doğru yolu bulamazdık.”
Kur'an-ı Kerim 7/43
elli dört farz
Müslümanlara inanç, ibadet ve ahlak konusunda İslam’ın temel prensiplerinin
öğrenimini kolaylaştırmak amacıyla İslam âlimlerinin Kur'an-ı Kerim’den ve
sünnetten çıkarmış oldukları bazı emir ve yasaklar.
Türk kültüründe elli dört farz olarak bilinen dinî emir ve yasaklar
şunlardır:
1. Allahuteala’nın var ve bir olduğuna inanmak.
2. Helal yemek ve içmek.
3. Abdest almak.
4. Beş vakit namaz kılmak.
5. Cünüplükten yıkanmak.
6. Rızkı yaratanın Allahuteala olduğuna inanmak.
7. Helal ve temiz elbise giymek.
8. Allah’a tevekkül etmek.
9. Kanaatkâr olmak.
10. Verdiği nimetlerin karşılığında, Allahuteala’ya şükretmek.
11. Allah’ın verdiği hükme (kazaya) razı olmak.
12. Allah’tan gelen belalara sabretmek.
13. Günahlardan tevbe etmek.
14. Allah rızası için ibadet etmek.
15. Şeytanı düşman bilmek.
16. Kur’an-ı Kerim’in hükmüne razı olmak.
17. Ölümün gerçekleşeceğine inanmak.
18. Allah’ın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmak.
19. Anaya ve babaya iyilik etmek.
20. İyiliği emredip kötülükleri yasaklamak.
21. Akrabayı ziyaret etmek.
22. Emanete hıyanet etmemek.
23. Daima Allah’ın gazabından korkup şımarıklığı ve azgınlığı terk etmek.
24. Allaha ve Resulüne itaat etmek.
25. Günahtan kaçıp ibadetlerle meşgul olmak.
26. Müslüman yöneticilere itaat etmek.
27. Âleme ibret nazarıyla bakmak.
28. Allahuteala’nın varlığını tefekkür etmek.
29. Dilini, her türlü kötü sözden korumak.
30. Kalbini temiz tutmak.
31. Hiçbir kimseyle alay etmemek.
32. Harama bakmamak.
33. Sözüne sadık olmak.
34. Kulağını kötü şeyleri dinlemekten korumak.
35. İlim öğrenmek.
36. Tartı ve ölçü âletlerinde hile yapmamak.
37. Allah’ın azabından emin olmayıp daima korkmak.
38. Müslüman fakirlere zekât vermek ve yardım etmek.
39. Allah’ın rahmetinden ümit kesmemek.
40. Nefsinin isteklerine tâbi olmamak.
41. Allah rızası için (fakirlere) yemek yedirmek.
42. Yeterli miktarda rızık kazanmak için çalışmak.
43. Malının ve gelir getiren her türlü kazancının zekâtını vermek.
44. Hayız veya loğusa olan eşiyle cinsel ilişkide bulunmamak.
45. Kalbini günahlardan temizlemek.
46. Kibrli olmaktan sakınmak.
47. Rüşt çağına ulaşmamış yetimin malını korumak.
48. Lutilikten ve her türlü cinsel sapıklıktan uzak durmak.
49. Beş vakit namazı vaktinde kılıp kazaya bırakmamak.
50. Haksız yere kimsenin malını yememek.
51. Allahuteala’ya şirk koşmamak.
52. Zinadan kaçınmak.
53. Şarabı ve alkollü içkileri içmemek.
54. Gereksiz ve yalan yere yemin etmemek.
Elyesa Peygamber
Kur'an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.
Hz. Elyesa’nın M.Ö. VIII. yüzyılda yaşadığı ifade edilmektedir. Hz.
İlyas’tan sonra peygamber olarak görevlendirilmiş ve onun yanından hiç
ayrılmamıştır. Allah’ın izniyle birçok mucize göstermiştir.
İsrailoğulları’nı Allah’ın birliğine inanmaya çağırıp onlara sürekli öğütte
bulunmuştur. Bu çağrısında başarılı olmuş ve tevhit inancını İsrailoğulları
arasında yerleştirmiştir. İsrail Kralı Yoaş zamanında hastalanmış ve vefat
etmiştir.
Hz. Elyesa’dan sonra Hz. Zülkifl, peygamber olmuştur.
eman
1. Af.
2. İzin.
3. Yazılı olarak birisine verilen güvenlik belgesi.
4. Yardım isteme, aman dileme.
5. Emniyette olma, güvenme ve güvende olma.
“İbrahim, Allah’a şöyle dua etti: ‘Ey Rabbim! Mekke’yi bir eman yeri yap…”
Kur’an-ı Kerim 2/126
6. Devletler arası ilişkilerde sığınma ve korunma hakkı.
“(Müşrikler) bir mümine karşı ne bir yemin ne de eman gözetirler. Onlar
gerçekten saldırgan insanlardır.”
Kur’an-ı Kerim 9/10
7. Tarihte Müslüman ülkesine girmek ve Müslüman ordusuna teslim olmak
isteyen bir yabancıya verilen can, mal ve namusunu koruma güvencesi.
“Müslümanların emanı birdir; onlardan herhangi birisinin vermiş olduğu eman
diğer Müslümanları da bağlar.”
Hadis-i Şerif
emanet
1. Güven verme, karşılıklı güven üzerine yapılan anlaşma.
“Ey iman edenler! Allah’a ve resulüne ihanet etmeyin; emanetlerinize de
ihanet etmeyin…”
Kur’an-ı Kerim 8/27
2. Korumak için güvenilen birine veya bir yere bırakılan eşya.
“Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde
sözünde durmaz ve emanete hıyanet eder.”
Hadis-i Şerif
3. “Eminlik, güvenilirlik” anlamında peygamberlerin en önemli
niteliklerinden birisi.
Peygamberler her zaman ve her yerde güvenilir olup kutsal görevlerini yerine
getirmede emanet üzere davranmışlardır. Hem insanların emanetlerini hem de
Allah’ın emaneti olan vahyi gereği gibi korumuşlar ve insanlara gerektiği
gibi ulaştırmışlardır.
4. Akıl ve özgürlük, insana verilen dileme, isteme gücü; irade.
“Emaneti olmayanın dini yoktur.”
Hadis-i Şerif
5. Allah’ın, kullarına peygamberler aracılığıyla göndermiş olduğu dinî
yükümlülükler, sorumluluklar.
“Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara vermeyi teklif ettik de onlar bunu
yüklenmekten çekindiler. Nihayet onu insan yüklendi…”
Kur'an-ı Kerim 33/72
6. Yönetimde ehliyet ve yetki.
“Allah, emanetleri layık olana vermenizi emreder.”
Kur'an-ı Kerim 4/58
emin
1. İnanılan, güvenilen (kimse).
“Ben, size Rabbimin benimle göndermiş olduğu buyrukları duyuruyorum. Ben
sizin için emin bir nasihatçiyim.”
Kur’an-ı Kerim 7/68
2. Emniyetli, tehlikesiz, güvenilir.
“Kâbe’de Allah’ın apaçık ayetleri ve İbrahim makamı vardır. Kim Kâbe’ye
girerse emin olur.”
Kur'an-ı Kerim 3/97
3. Kendisine bırakılan şeyi iyi koruyan, emanete ihanet etmeyen.
“Mümin, insanların mallarından ve canlarından emin olduğu kişidir.”
Hadis-i Şerif
4. Doğru sözlü, sözünde duran, vefalı.
“Doğru sözlü ve emin bir ticaret adamı peygamberlerle beraberdir.”
Hadis-i Şerif
5. (Büyük E ile) Mekkeliler tarafından Hz. Muhammed’e İslamiyetten önce
verilen ve peygamber olduktan sonra da kullanılan sıfat, Hz. Muhammed’in
adlarından biri.
Hz. Peygamber, dürüstlüğü, iyi ahlakı, erdemli ve güvenilir kişiliği ile
bütün Mekke halkının güvenini kazanmış olduğu için, daha peygamberlik
gelmeden önce, gençliğinde kendisine “Muhammedü’l-Emin” denilmiştir. “Emin”,
onun anıldığı bir lakap olmuştur.
Allah’tan, Cebrail vasıtasıyla kendilerine gelen vahyi, ümmetlerine eksiksiz
olarak aktardıkları ve ilahî emirleri en güzel biçimde uyguladıkları için,
tüm peygamberlere Kur’an’da, “emin” sıfatı verilmiştir.
emir
1. Yüce Allah’ın ve Hz. Muhammed’in müminlerin kesin olarak yapmalarını
istediği farzlar.
“Kadınlarınız için âdetten kesilmiş olanlarla, âdet görmeyenler hususunda
tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme
süresi ise doğum yapmalarıdır. Kim Allah’tan korkarsa Allah ona işinde bir
kolaylık verir. İşte bu Allah’ın size indirdiği emridir. Kim Allah’tan
korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını artırır.”
Kur'an-ı Kerim 64/4-5
2. Allah’ın göklerde ve yerde, gerek yaratma ve gerekse hüküm koymadaki
yetki ve kudreti.
“…Bilesiniz ki yaratmak da emir de ona aittir.”
Kur'an-ı Kerim 7/54
3. Emretme, buyurma, bir işin yapılmasını kesin bir şekilde isteme.
“Size dininiz hususunda bir şey emrettiğim zaman onu hemen alıp
uygulayınız.”
Hadis-i Şerif
4. Buyruk, iş.
“Allah ve Resulü bir emir konusunda karar verdiği zaman mümin erkek ve
kadınlar için seçme hakkı yoktur.”
Kur’an-ı Kerim 33/36
5. Yönetici, vali, komutan.
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin, sizden olan
emir sahiplerine de…”
Kur’an-ı Kerim 4/59
6. İslam’da, erginlik çağına girip dinin emir ve yasakları karşısında
yükümlü tutulan erkek ve kadınların yapmakla sorumlu oldukları dinî işler.
emrihak
1. Allah’ın belirlediği kader, varlıklarla ilgili hükmü.
2. Ölüm.
emirülmüminîn
1. Müminlerin emiri, başkanı, yöneticisi, halifesi, komutanı.
2. İslam tarihinde Hz. Ömer’den itibaren halifelere verilen unvan.
emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker
1. İyiliği, hayrı tavsiye etme, kötülüğü ve çirkin olanı yasaklama.
“Ya emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker görevini yaparsınız; bu görevi
yapmazsanız, dua edersiniz de dualarınız kabul olmaz.”
Hadis-i Şerif
2. Dine göre yapılması gereken işleri emir ve teşvik, yapılmaması gereken
işleri de yasaklama, engellemeye gayret etme.
“Sizden insanları hayra çağıran, emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker yapan
bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtulanlardır.”
Kur'an-ı Kerim 3/104
3. Kötü söz, fiil ve ahlaka karşı tavır alıp hayatın her alanında dinin ve
aklın emretmiş olduğu hayır ve güzellikler yerleşinceye kadar insanların
yerine göre elleriyle, mallarıyla, dilleriyle yapmış oldukları her türlü
gayret ve çalışma.
“Mümin erkekler ve kadınlar birbirlerinin velisidirler. Onlar emr-i
bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker (görevini) hakkıyla yerine getirirler,
namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Peygamberine itaat ederler.
Allah onlara rahmet edecektir. Allah her zaman en üstündür, hüküm ve hikmet
sahibidir.”
Kur’an-ı Kerim 9/71
enam
Dinen yenilmesi ve kurban edilmesi caiz olan evcil hayvanlardan deve, sığır,
koyun ve keçi.
“Allah sizin için enamı yarattı. O (hayvanlardan) pek çok yararları yanında
sizi ısıtan elbiseler, besleyen yiyecekler elde ediyorsunuz.”
Kur'an-ı Kerim 16/5
Enam Suresi
Kur’an-ı Kerim’in altıncı suresidir. Mekke’de inmiştir. Yüz altmış beş
ayettir. Adını yüz otuz altı ve yüz otuz dokuzuncu ayetlerde geçen ve “deve,
sığır, koyun, keçi” anlamına gelen “enam” kelimesinden almıştır.
Surede, tevhit inancının, peygamberliğin ve yeniden dirilişin önemi üzerinde
durulur. Şirk ve diğer sapık inançların insanlara verdiği zararlar
anlatılır. Eti yenilen ve yenilmeyen hayvanlarla ilgili açıklayıcı
bilgilere; helal ve harama ait hükümlere yer verilir.
Surede, gökleri ve yeri yaratanın Allah olduğu vurgulandıktan sonra bütün
varlıkları belirli ölçü ve sınırlar çerçevesinde yaratan ve yaşatanın da
yine Allah olduğu bildirilir. Peygamberin bir melek olması, vahiy yerine
yazılı bir kitap gelmesi gerektiği yolundaki tutarsız iddialara cevaplar
verilir. Tüm evrende Allah’ın tek ilah olduğu kesin ifadelerle açıklanır.
Bir tek ilaha inanmanın önemi vurgulanır. En değerli varlık olan insanı,
yaratılmışlara tapınmaktan ve onların önünde küçülmekten kurtarmak için
insanlığa peygamber göndermenin bir rahmet olduğu belirtilir.
Surede, inkârcıların ve müşriklerin bağnazlıkları ve tutarsızlıkları geniş
geniş açıklanırken şirkin insanlığı hüsrana götüreceği söylenir.
İnkârcıların, daha önceki çağlarda peygamberlere karşı direnen kavimlerin
kötü akıbetlerinden ders almayı bilmedikleri dile getirilerek bazı çarpıcı
örnekler verilir. Allah’ın, kitabında hiçbir şeyi eksik bırakmadığı,
dolayısıyla böyle bir kitaba karşı kör ve sağır gibi davranmanın çirkinliği
açıklanır.
Surede, iman edenlerin yaptıkları amellerin karşılıksız bırakılmayacağı ve
ahirette büyük mükâfatlar verileceği müjdelenir. İman konusunda İbrahim
Peygamber’in örnek alınması tavsiye edilir. Bu çerçevede kendilerini İbrahim
Peygamber’in soyundan sayan Mekkelilerin onun yolundan nasıl saptıkları
anlatılır. Hz. İbrahim dâhil bütün peygamberlerin çağrısının aynı olduğu
haber verilir. Evreni en güzel şekilde yaratan Allah’ın, evreni yaratırken
insan, cin ve meleklerden herhangi bir yardımcısının olmadığı bildirilir.
Yüz on sekizinci ayetten itibaren eti yenen ve yenmeyen hayvanlar hakkında
bilgi verilir ve insanların helal ve haram koyma yetkisinin olmadığı dile
getirilir.
Surede, geçim korkusuyla çocukları öldürmenin, zina yapmanın, adam
öldürmenin, yetim malı yemenin, ölçüde ve tartıda hile yapmanın büyük günah
olduğu üzerinde durulur. Adaletli olmak, sözleşmelerin şartlarını yerine
getirmek, suçlulara herhangi bir ceza uygulamada aşırılığa kaçmamak tavsiye
edilir.
Allah’ın dinini yaşama ve başkalarına da anlatma konusunda samimi olmanın
önemini vurgulayan ayetlerle sure son bulur.
enamışerif
Enam Suresiyle beraber Kur'an-ı Kerim’in bazı sure ve ayetlerini içine alan
kitapçık.
enaniyet
1. Kendini beğenme, bencillik, egoistlik.
2. Büyüklenme, kibirlenme, başkasına tepeden bakma.
3. Kişinin kendi çıkarlarını, başkalarının haklarını göz ardı ederek veya
çiğneyerek üstün tutması.
enbiya
Nebiler, peygamberler, resuller.
“Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse işte onlar Allah’ın nimet verdiği
enbiya, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel
dosttur.”
Kur’an-ı Kerim 4/69
Enbiya Suresi
Kur'an-ı Kerim’in yirmi birinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Yüz on iki
ayettir. Sureye, on sekiz peygamberin tebliğ hayatından ve çeşitli
özelliklerinden bahsettiği için “peygamberler” anlamında “enbiya” adı
verilmiştir.
Sureye, ahirete inanmayan ve gaflet içinde yaşayan Mekkeli müşriklerin
cezalandırılma günlerinin yaklaştığı haber verilerek başlanır. Müşrikler,
Hz. Peygamber’i bir şair, Kur'an-ı Kerim’i de onun sözleri olarak
algılamaları nedeniyle kınanırlar. Surede, Hz. Peygamber’in de bir insan
olduğu fakat diğer insanlardan farklı olarak vahiy aldığı vurgulanır.
Tarihte, peygamberlerine karşı gelen toplumların yok olduğu hatırlatılır;
fakat peygamberle ortak hareket eden insanların yüceldikleri ve büyük birer
millet hâline geldikleri açıklanır.
Surede canlı cansız bütün evrenin Allah’ın egemenliği altında bulunduğu,
tabiattaki düzenli işleyişin onun varlığına ve birliğine işaret ettiği ve
Son Peygamber Hz. Muhammed’e verilen mucizelerin ilmî, akli ve evrensel
olduğu hususlarına dikkat çekilir. Peygamberlerin getirdiği hakikate karşı
çıkanların, vahiy ve mucizelerle alay edenlerin, dünya ve ahirette
sonlarının kötü olacağı haber verilir.
Surede, vahiy bilgisine sahip toplumların Kur’an-ı Kerim’i inkâr edişleri
yadırganır. Hz. İbrahim’in tevhit mücadelesi ve onun bu uğurda çektiği
çileler ayrıntılı bir biçimde anlatılır. Ayrıca Hz. Lut, Hz. İshak, Hz.
Yakup, Hz. Nuh, Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. Eyüp, Hz. İsmail, Hz. İdris,
Hz. Zülkifl, Hz. Yunus, Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya Peygamberlerin İslam’a
davet çalışmalarına değinilir. Dünyaya gelişi başlı başına bir mucize olan
Hz. İsa’nın yaratılış olayına vurgular yapıldıktan sonra surenin sonunda
tevhit inancı pekiştirilir; iyilerle kötülerin sonları tasvir edilir ve
yeryüzüne iyilerin hâkim olacağı hatırlatılır. Hz. Muhammed’in tüm insanlık
için gönderilen bir rahmet olduğu “Biz seni bütün âlemlere rahmet olarak
gönderdik.” ifadesi ile vurgulanır.
Allah’ın her şeyi bildiğini ve kıyamet gününde bütün varlıklara adaletle
hükmedeceğini bildiren ayetlerle sure son bulur.
endüljans
Hristiyanlık’ta, işlenen günahlardan dolayı dünyada çekilecek cezanın bir
miktar para ödemek karşılığında affedilmesi.
Endüljans yalnızca Katolikler tarafından kabul edilir. Bu uygulama XI. ve
XII. yüzyıllarda başlamış ve XV. yüzyılda ölüler de endüljansın kapsamına
alınmıştır. Af yetkisini tekeline alan kilise bu sayede rahip ve rahibeleri
ekonomik olarak güçlendirmiştir.
enfal
Ganimet, savaşta düşmandan alınan taşınır ve taşınmaz mallar.
“Sana enfalden sorarlar. De ki: ‘Enfal, Allah’ın ve Resulünündür. Siz
gerçekten iman ediyorsanız Allah’ın koyduğu kurallara uyarak onun korumasına
girin, aranızı düzeltin, Allah’a ve Elçisine itaat edin.”
Kur’an-ı Kerim 8/1
Enfal Suresi
Kur'an-ı Kerim’in sekizinci suresidir. Medine’de inmiştir. Yetmiş altı
ayettir. Adını “ganimet” anlamına gelen ve birinci ayette geçen “enfal”
kelimesinden almıştır.
Sureye, Bedir Savaşı’nda müşriklerden elde edilen ganimetlerin Allah’ın ve
Peygamber’in koyduğu ölçülere göre paylaştırılması gerektiği açıklanarak
başlanır. Müslümanların Allah’tan korkmaları, birbirleriyle iyi geçinmeleri,
Allah’a ve Peygambere itaat etmeleri emredilir. Müminlerin her dönemde
düşmanlarına karşı alacakları tedbirler ve ilkeler sıralanır. Savaşların
kazanılmasında en önemli faktörün her türlü hazırlık yapıldıktan sonra
Allah’tan gelecek yardım olduğu vurgulanır.
Sonraki ayetlerde gerek savaş gerekse barış zamanlarında insanları başarıya
götüren ve ahiret mutluluğunu sağlayan etkenler sıralanır. Bunlar; Allah’a
ve Resulüne itaat etmek, hem kişilere hem de toplumlara hayat hakkı veren
ilahî çağrıya olumlu şekilde karşılık vermektir.
Surede, Allah’ın emirlerine karşı duyarlı olmanın müminlere ‘iyiyi kötüden
ayırma’ niteliği kazandıracağından söz edilir. İlahî bir yasa olarak
insanların, Allah’a ve Peygamberine itaat edip günahlardan sakınarak tövbe
ettiklerinde, herhangi bir cezaya uğramayacakları belirtilir. Kâbe’de ve
Allah’ın adının anıldığı diğer mescitlerde müşriklerin yönetim haklarının
olmadığı üzerinde durulur. Savaşlarda zaferin elde edilmesinde belirleyici
olanın sayısal çokluk değil; inanç, azim, cesaret, hazırlık ve ilahî yardım
olduğu haber verilir. Bu çerçevede Müslümanların her durumda Allah’ı
unutmamaları ve onu dost edinmeleri emredilir.
Allah’ın dostluğu çerçevesinde bir araya gelen müminlerin birbirleriyle
çekişmemeleri; birlik ve dirliklerini yitirmemeleri tavsiye edilir.
Toplumları zaafa düşüren nedenlerin bazıları sayılarak bunların; gösteriş,
inançsızlık ve dünyayı putlaştırmak olduğu anlatılır. Firavun ve hanedanının
bu yüzden helak olduğu açıklanır. Müslümanların bu tür zaaflara düşmemeleri
önerilir.
Surenin sonunda surenin baş tarafı ile irtibat kurularak İslam’da cihattan
amacın esir ve ganimet elde etmek değil; insanları İslam’ın aydınlığına
kavuşturmak olduğu bildirilir. Bu çerçevede Allah için kardeş olmanın, din
uğrunda hicret etmenin, hayırda dayanışma içerisinde bulunmanın, müminlere
yardım etmenin, fitneden uzak durmanın önemi anlatılır.
Müslümanlığı benimseyen bütün müminlerin aynı haklara sahip olduğunu ancak
akrabaların kendi aralarında mirastan doğan farklı hak ve görevleri
bulunduğunu bildiren ayetlerle sure son bulur.
engizisyon
Katolik inançlarına karşı gelenleri cezalandırmak üzere kurulan kilise
yüksek mahkemesi.
Engizisyon mahkemeleri ilk olarak 1233’de kurulmuştur. Batı dünyasında uzun
zaman faaliyette bulunmuş olan bu mahkemeler, çok sayıda bilim adamı ve
düşünürü yargılayarak çeşitli cezalara çarptırmıştır. On dokuzuncu yüzyıla
kadar çeşitli Avrupa ülkelerinde varlığını sürdüren engizisyon, kilisenin
gücünü kaybetmesi ölçüsünde etkinliğini kaybetmiştir.
ensar
1. Yardım edenler, koruyanlar, destekleyenler, himaye edenler.
“Ey iman edenler! Allah’ın ensarı olun. Nitekim Meryem oğlu İsa da
havarilere: ‘Allah yolunda benim ensarım kimdir?’ demişti. Havariler: ‘Allah
(yolun)un ensarı biziz’ dediler. İsrailoğulları’ndan bir grup inandı, bir
grup inkâr etti. Biz, inananları düşmanlarına karşı destekledik de inananlar
üstün geldiler.”
Kur’an-ı Kerim 61/14
2. Hicret sırasında Hz. Peygamber’e ve Mekke’den Medine’ye göç eden diğer
Müslümanlara kucak açıp onları misafir eden; beslenme, barınma ihtiyaçlarını
gideren ve farklı bir ortamda yeni bir yaşamın kurulabilmesinde onlara
yardımcı olan ve sahip oldukları her şeyi onlarla paylaşan Medineli
Müslümanlar.
“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine iman yerleştirilmiş olan
Ensar, kendilerine hicret edip gelenleri severler ve onlara verilenler
karşısında içlerinde bir kaygı duymazlar. Kendileri ihtiyaç içinde
bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim cimrilikten korunursa
işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
Kur'an-ı Kerim 59/9
erbain
Kırk sayısı esas alınarak dinî konularda yazılan eserler.
Hz. Muhammed’e peygamberlik kırk yaşında verildiği için erbain kelimesinin
İslam kültüründe önemli bir yeri vardır.
En çok erbain çalışması hadis alanında yapılmış ve çeşitli konularla ilgili
kırk hadisten oluşan kitapçıklar hazırlanmıştır.
erbain çıkarmak
Tarikat ehli arasından özel insani kazanımlarıyla seçilen ve kâmil bir
mürşidin denetiminde gönüllerin arınması, kalplerin temizlenmesi ve ruhun
yücelmesi amacıyla mescitlerde veya tekkelerde hazırlanmış özel küçük bir
odaya girip kırk gün süreyle ibadet, zikir ve tefekkürle meşgul olma.
eren
bk. veli.
Erhamerrahimin
“Yarattığı tüm varlıklara karşı şefkati, bağışı ve merhameti çok ve eşsiz
olan.” anlamında Allah.
“Ben Erhamürrahimin’im. Bana hiçbir varlığı ortak koşmayan cennetime
girsin…”
Kudsi Hadis
ervah
bk. ruh.
esatir
1. Uydurulmuş sözler, hurafeler.
2. Mitoloji, masal.
3. Bir düşüncenin etkili bir biçimde ifade edilmesi veya yorumlanmasında
şairlerin ve filozofların başvurduğu edebî bir tür.
4. Mekke müşriklerinin Kur'an-ı Kerim’in Allah tarafından gönderildiğini
inkâr etmek ve Hz. Muhammed’in uydurduğu bir söz olduğunu ifade etmek için
kullandıkları bir terim.
“Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman ‘işittik, istersek biz de bunun bir
benzerini getirebiliriz; çünkü bu öncekilerin esatirinden başka bir şey
değildir.’ dediler.”
Kur'an-ı Kerim 8/31
esbabıhadis
bk. esbabıvürudilhadis.
esbabınüzul
1. Tefsir ilminin ayet ve surelerin iniş nedenlerini araştıran dalı.
2. Hz. Muhammed’in peygamberlik döneminde meydana gelen ve Kur’an-ı Kerim’in
bir veya birkaç ayetinin yahut bir suresinin inmesine yol açan olayı, durumu
veya ayet ve surelerin hangi ortam ve şartlarda, ne gibi nedenlerle
indirildiğini bildiren ilim dalı.
Kur'an-ı Kerim’in bir kısım ayet ve sureleri, meydana gelen bazı olaylar ve
Hz. Peygamber’e sorulan sorulara cevap olarak indirilmiştir. Her ayet ve
surenin bir indirilme sebebi de yoktur. Esbabınüzulü bilmek Kur'an-ı Kerim’i
anlamaya önemli bir katkı sağlar.
esbabıvürudilhadis
Hadis ilminde bir hadisin veya sünnetin Hz. Peygamber tarafından hangi
ortamda, ne sebeple, hangi şartlarda söylendiğini veya yapıldığını araştıran
ilim dalı.
Hz. Peygamber, İslam’ı gerek Mekke gerekse Medine döneminde tebliğ ederken
veya ibadetlerle ilgili uygulamaları öğretirken sahabelerine gerekli
açıklamaları yapmıştır. Bu açıklamaları yaparken sahabeler de Resulullah’a
dinî konularda çeşitli sorular sormuşlardır. Esbabıvürudilhadis ilmi Hz.
Peygamber’in bu dönemlerdeki sözlerinin ve uygulamalarının nedenlerini
araştırır. Bu sayede insanlar hadisleri ve sünneti daha iyi anlama imkanını
elde ederler.
eser
1. Hadis.
2. Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirleri.
3. Sahabe ve tabiilere ait her türlü haber.
esfelisafilin
1. İnsanın, görev ve sorumluluklarını kasten terk edip yaratılış amacından
uzaklaşarak Allah katında değer kaybetmesi sonunda düştüğü manevi konum.
“Biz, insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu esfelisafiline gönderdik.
Yalnız, inanıp iyi işler yapanlar hariç. Onlar için kesintisiz bir ödül
vardır…”
Kur’an-ı Kerim 95/4-6
2. Cehennemin dibi.
Esmayıhüsna
1. Allah’ın zatını, sıfatlarını ve fiillerini en güzel şekilde tanımlayan
Allah’a ait güzel isimler.
2. Allah’ın yücelik ve aşkınlığını ifade eden, zikir ve dualarda kullanılan
ve duaların kabul olmasına vesile olan, kalplere huzur veren Yüce Allah’ın
isimleri.
Allah, esmayıhüsna aracılığı ile gereği gibi tanınabilir.
“Esmayıhüsna Allah’ındır. Ona o isimlerle dua edin. İsimleri konusunda
sapkınlığa yeltenenleri terk edin. Onlar yaptıklarının cezasını
göreceklerdir.”
Kur'an-ı Kerim 7/180
Esmayıhüsna şunlardır:
Allah: Varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan zatın özel ve en
kapsamlı adı.
el-Adl: Mutlak adalet sahibi, aşırılığa yönelmeyen.
el-Afüv: Hiçbir sorumluluk kalmayacak biçimde günahları affeden.
el-Ahir: Varlığının sonu olmayan.
el-Aliy: İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce.
el-Alim: Hakkıyla bilen.
el-Azim: Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılmayacak kadar yüce.
el-Aziz: Yenilmeyen yegâne galip.
el-Bais: Ölümden sonra dirilten.
el-Baki: Varlığının sonu olmayan.
el-Bari’: Bütün varlıkları bir model olmaksızın yaratan.
el-Bâsıt: Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan.
el-Basir: Her şeyi gören.
el-Bâtın: Zatının görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açısından gizli.
el-Bedi’: Örneği olmadan sanatkârane yaratan.
el-Ber: İyilik eden, vaadini yerine getiren.
el-Cami: Toplayıp düzenleyen, kıyamet günü hesaba çekmek için yarattıklarını
toplayan.
el-Cebbar: İradesini her durumda yürüten, yaratılmışların hâlini
iyileştiren.
el-Celil: Azamet ve yücelik sahibi.
ed-Dâr: Zalimleri ziyana uğratan.
el-Evvel: Varlığının başlangıcı olmayan.
el-Fettah: İyilik kapılarını açan, hakemlik yapan.
el-Gaffâr: Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan.
el-Gafur: Bütün günahları bağışlayan.
el-Gani: Her şeyden müstağni, kendi dışındaki her şeyin ona muhtaç olması.
el-Habir: Her şeyin iç yüzünden haberdar olan.
el-Hadi: Yol gösteren, murada erdiren.
el-Hafıd: Alçaltan, zillete düşüren.
el-Hafiz: Koruyup gözeten ve dengede tutan.
el-Hak: Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyeti gerçek olan.
el-Hakem: Son hükmü veren.
el-Hâkim: Bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan.
el-Halik: Takdirine uygun bir şekilde yaratan.
el-Halim: Acele ile kızgınlıkla muamele etmeyen.
el-Hamid: Övülmeye layık.
el-Hasib: Kullarına yeten, onları hesaba çeken.
el-Hay: Sonsuz hayatla diri olan.
el-Kâbız: Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan.
el-Kâdir: Her şeye gücü yeten, kudretli.
el-Kahhar: Yenilmeyen, biricik galip.
el-Kavi: Her şeye gücü yeten, kudretli.
el-Kayyum: Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı idare eden.
el-Kebir: Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılmayacak kadar yüce.
el-Kerim: Şan, şeref ve cömertlik başta olmak üzere her türlü üstünlüğe
sahip.
el-Kuddus: Her türlü eksiklikten münezzeh.
el-Latif: Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez
yollarla karşılayan.
el-Macid: Şanlı, şerefli.
Malikü’l-Mülk: Mülkün sahibi.
el-Mâni: Dilemediği şeyin gerçekleşmesine izin vermeyen, kötü şeylere engel
olan.
el-Mecid: Şanlı, şerefli.
el-Melik: Görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibi.
el-Metin: Her şeye gücü yeten, kudretli.
el-Muahhir: Geriye bırakan, erteleyen.
el-Muğni: Zenginlik verip tatmin eden.
el-Muhsi: Her şeyi tek tek ve bütün sıfatlarıyla bilen.
el-Muhyi: Can veren, dirilten.
el-Muid: Tekrar yaratan.
el-Mu‘iz: Yücelten, izzet ve şeref veren.
el-Mukaddim: Öne alan.
el-Mukit: Yaratmış olduğu tüm varlıkların ayırım yapmaksızın gıda ve
yiyeceklerini veren.
el-Muksit: Adaletle hükmeden.
el-Muktedir: Her şeye gücü yeten, kudretli.
el-Musavvir: Şekil ve özellik veren.
el-Mübdi: Örneksiz ilk yaratan.
el-Mücib: Dileklere karşılık veren.
el-Müheymin: Kâinatın bütün işlerini gözetip yöneten.
el-Mümin: Güven veren, vaadine güvenilen.
el-Mümit: Öldüren.
el-Müntakim: Suçluları cezalandıran.
el-Müteali: İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın.
el-Mütekebbir: Azamet ve yüceliğini ortaya çıkaran, gözler önüne seren.
el-Müzil: Alçaltan, zillet veren.
en-Nafi: Fayda veren.
en-Nur: Nurlandıran, nur kaynağı.
er-Rafi: Yücelten, izzet ve şeref veren.
er-Rahîm: Ahirette mümin kullarına keremiyle muamelede bulunan.
er-Rahman: Dünyada, mümin ve kâfir ayırt etmeksizin herkese merhamet eden.
er-Rakib: Gözetleyip kontrol eden.
er-Rauf: Şefkatli.
er-Reşid: Bütün işleri isabetli ve hedefine ulaşıcı, irşat edici.
er-Rezzak: Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren.
es-Sabur: Çok sabırlı.
es-Samed: Arzu ve ihtiyaçları sebebiyle herkesin kendisine yöneldiği,
kendisi ise hiçbir şeye muhtaç olmayan ulular ulusu.
es-Selam: Esenlik veren.
es-Semi: Her şeyi işiten.
eş-Şehid: Her şeyi gözetleyen, bilen.
eş-Şekur: Az iyiliğe çok mükâfat veren.
et-Tevvab: Kullarını tövbeye sevk eden ve tövbelerini kabul eden.
el-Vacid: Dilediğini dilediği zaman bulan bir müstağni.
el-Vahid: Bölünüp parçalara ayrılmaması ve benzerinin bulunmaması anlamında
tek.
el-Vali: Kâinata hâkim olup onu yöneten.
el-Vâris: Varlığının sonu olmayan ve sonunda her şeyin kendisine kalacağı
mutlak varlık.
el-Vâsi: İlmi ve merhameti her şeyi kuşatan.
el-Vedud: Çok seven, çok sevilen.
el-Vehhab: Karşılık beklemeden bol bol veren.
el-Vekil: Güvenilip dayanılan.
el-Veli: Yardımcı ve dost.
ez-Zâhir: Varlığını ve birliğini belgeleyen birçok delilin bulunması
açısından âşikâr.
Zülcelali velikram: Azamet ve kerem sahibi.
esra
bk. isra.
Essenilik
M.Ö. II. yüzyılda ortaya çıkan, dünyadan el etek çekerek gruplar hâlinde
sıkı bir keşişlik disiplini altında yaşamayı öneren mistik yapılı bir Yahudi
mezhebi.
estağfirullah
1. “Allah’tan af ve bağışlama isterim.”, anlamına gelen bir dua cümlesi,
istiğfar.
“Ben günde yüz defa ‘estağfirullah’ diyerek Yüce Allah’tan bağışlanma
dilerim.”
Hadis-i Şerif
2. İnsanın, yapmış olduğu güzel işlerle yetinmeyip onları daha da çoğaltma
isteği ve günah işlememe azmiyle Allah’tan bağışlanma dileği.
“Hz. Peygamber namazın farzını kıldıktan sonra üç defa ‘estağfirullah’
derdi.”
Hz. Sevban
Eşarî
Eşarî mezhebine bağlı olan kimse.
Eşarilik
Ebu’l-Hasan el-Eşari (ö.324/935)’nin, inanca ait konularda ayet ve
hadislerden çıkardığı görüşleri kabul edenlerin bağlı olduğu itikadi mezhep.
Eşarilik, Mutezile mezhebine tepki olarak doğmuştur. Sünni kelam ekollerinin
en önemli temsilcilerindendir. Bu ekol ilk önce Irak ve Suriye’de daha sonra
da Nizamiye medreseleri sayesinde geniş bir alana yayılmıştır.
Eşariliğin temel görüşleri şunlardır:
1. Allah’ın birliği, sıfatları ve isimleri konusunda ayet ve hadisler
esastır.
2. Cennetlikler ahirette Allah’ı göreceklerdir.
3. Kur’an Allah’ın sözüdür ve yaratılmış değildir.
4. Kulun iyiliğine olan şeyleri yaratmak Allah için zorunlu değildir.
5. Büyük günah işleyen günahı helal saymadıkça dinden çıkmaz.
6. Allah’ın zati ve subuti sıfatları vardır.
eşrefimahlukat
Yaratılmışların en şereflisi, en değerlisi olan insan.
İnsan, varlığının amacını kavrayıp bu amaç doğrultusunda çalışır ve Allah’a
karşı görevlerini içtenlikle yerine getirirse eşrefimahlukat
nitelendirmesine hak kazanır.
İnsan
eşrefimahlukattır, derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı.
İsmet Özel
eşhürihurum
Kamerî takvime göre içerisinde savaş yapmanın yasaklandığı recep, zilkade,
zilhicce ve muharrem ayları.
Eşhürihurumdan recep ayı hariç diğer üç ay peş peşe gelir.
İslam öncesi Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı. Yalnız adı geçen
haram aylarda savaş yapılmazdı. Bu aylarda panayırlar kurulur, şiir
yarışmaları düzenlenirdi. Birçok din bilgini kendi dininin propagandasını
yapardı. İslam, eşhürihurumu olduğu gibi kabul etti. Çünkü bu aylarda
insanlar savaşmadan, barış içinde yaşıyorlardı. İslam dini bu uygulamayı
onaylayarak barışa katkı sağlamıştır.
“Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah’ın katında ayların
sayısı on ikidir. Bunlardan dördü eşhürihurumdur.” Kur'an-ı Kerim 9/36
euzü besmele
“Allah’ın rahmetinden kovulup uzaklaştırılan şeytan(ın şerrin)den Allah’a
sığınırım.” ve “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım.” anlamına
gelen “Euzubillahimine’ş-şeytani’r-racim”, “Bismillahi’r-Rahmani’r-Rahîm.”
cümlelerinin kısaltılmış biçimi.
Evamiriaşere
bk. On Emir.
evkaf
bk. vakıf.
evliya
1. Dostlar, yakınlar, arkadaşlar.
“Müminler, müminleri bırakıp da inkârcıları evliya edinmesinler…”
Kur’an-ı Kerim 3/28
2. İdareciler, yönetenler.
“Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları kendinize evliya edinmeyin. Onlar
birbirlerinin evliyasıdır. Kim onları kendine evliya edinirse o da onlardan
olur.”
Kur’an-ı Kerim 5/51
3. Yardım edenler, koruyanlar, himayesine alanlar.
“Sakın zalimlere meyletmeyin, sonra cehennemlik olursunuz. Sizin, Allah’tan
başka evliyanız yoktur. Sonra size hiçbir yardım da gelmez.”
Kur’an-ı Kerim 11/113
4. Allah’ın özel ilgisini, sevgisini ve yardımını elde eden sevgili kulları,
dostları; onun övgüsüne layık olan veliler, ermişler, erenler.
“Şüphesiz ki Allah’ın evliyası ancak muttaki olan müminlerdir. Fakat
insanların çoğu (bu gerçeği) bilmiyorlar.”
Kur’an-ı Kerim 8/34
5. Allah’ı hakkıyla tanımaya çalışan, ibadetlerini içtenlikle yapan,
günahlardan kaçınarak nefsiyle mücadele eden ve ruhunu arıtan, bayağı arzu
ve zevklere dalmayan, Allah’a yakın ermiş kişiler.
“Kullarımdan benim evliyam ve yarattığım insanlardan benim dostlarım beni
sürekli zikredenlerdir, onlar beni andıklarında ben de onları anarım.”
Kudsi Hadis
evliyaullah
Allah’ın evliyası, velileri, dostları, koruması altına aldığı kimseler.
Genel anlamda müminlerin hepsi Allah’ın evliyasıdır.
“İyi bilin ki evliyaullaha korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Çünkü
onlar inandılar ve inançlarının gereğini yerine getirerek takva sahibi
oldular.”
Kur'an-ı Kerim 10/62-63
evrad
1. Hz. Peygamber’in sözlerinden alınan derin ve kuşatıcı anlamları olan ve
tekrarlanması tavsiye edilen dualar.
2. Müslümanlarca belirli zamanlarda okunması âdet olan, Kur'an-ı Kerim ve
hadislerden alınan dua cümleleri.
3. Allah’a yaklaşmak için belirli zamanda ve belli miktarda yapılan ibadet,
dua ve zikirler.
Gülşenihüsnünde evrada başlar
Her bülbülüşeyda seni görünce.
Dertli
evvabin namazı
Allah’a çokça tövbe etmenin ve yalnızca ona yönelmenin sembolik bir ifadesi
olarak akşam namazından sonra en az iki, en çok altı rekât kılınan ve Hz.
Peygamber tarafından tavsiye edilen nafile namaz.
Evvel (el-Evvel)
“Yaratmayı ilk başlatan ve sürdüren, bütün var olanlar ve olaylarla birlikte
tüm evreni ilk kez yaratan, kendisinden evvel hiçbir varlığın olmadığı.”
anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“O Evvel ve Ahirdir(her şey yok olduktan sonra onun varlığı devam
edecektir)…”
Kur’an-ı Kerim 57/3
eyvallah
1. “Evet.”, “Doğrudur.” anlamında onay kelimesi.
Hak erenler buna ummam ki desin: Eyvallah!
Şöyle bir bak: Ne harap ortalığın manzarası…
Ama hiç deşme sakın, çünkü yürekler yarası.
Mehmet Akif Ersoy
2. “Teşekkür ederim.”, “Allah razı olsun.”, anlamında bir söz.
3. “Allah’a ısmarladık.” anlamında ayrılırken söylenen bir söz.
eyyamıbiyd
Kamerî ayların on üçüncü, on dördüncü ve on beşinci günleri.
Eyyamıbiydde oruç tutmak Hz. Peygamber’in sünnetidir. Hz. Muhammed, bu
günlerde oruç tutmayı tavsiye etmiş ve eyyamıbiydde oruç tutan kimsenin
bütün yılı oruçlu olarak geçirmiş gibi sevap kazanacağını bildirmiştir.
“Hz. Peygamber bizim her ayın on üçüncü, on dördüncü ve on beşinci günleri
olan eyyamıbiydde oruç tutmamızı tavsiye etti.”
Ebu Zer el-Gıfari
eyyamınahr
Kurban bayramında kurban kesme günleri olan zilhicce ayının onuncu, on
birinci ve on ikinci günleri.
“Yeme içme günleri olan eyyamınahr’da oruç tutmayı Hz. Peygamber yasakladı.”
Hz. Ömer
Eyüp Peygamber
Kur'an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.
İbrahim Peygamber’in soyundandır. Havran bölgesinde yaşamıştır. Kendisine
büyük bir servet verilmiştir. Rivayetlere göre Allah, onu hastalıklarla ve
servetinin yok olmasıyla sınamıştır. O, bunları sabır ve şükürle
karşılayarak insanlara örnek olmuştur.
Hz. Eyüp takva sahibi, yoksullara karşı merhametli, dulları ve yetimleri
koruyan, misafire ikram eden, yolcunun yardımına koşan bir peygamberdir. Hz.
Yakup veya Yusuf Peygamber ile çağdaş olduğu söylenmiştir. Hz. Eyüb’ün
hastalığının ayrıntıları ile ilgili verilen bilgilerin çoğunun uydurma
olduğu nakledilmiştir.
Eyyubiler
Adını Selâhaddin Eyyubi’nin babası Necmeddin b. Eyyub b. Şadi’den alan,
1171-1348 yılları arasında Ortadoğu, Mısır, Hicaz, Yemen ve Kuzey Afrika’da
hüküm süren bir Türk devleti.
Eyyubiler en parlak zamanlarını Selâhaddin Eyyubi (ö. 589/1193) zamanında
yaşamıştır. Aldığı siyasi tedbirlerle Fatımileri idareden uzaklaştırmış,
Mısır’ı fethederek kendi devletine bağlamıştır. Haçlılara karşı başarılı
savaşlar yapmış, 1182 yılında Haçlıları büyük bir yenilgiye uğratarak
Kudüs’ü geri almıştır. Selâhaddin Eyyubi Şam’da vefat ettiğinde devletinin
sınırları Trablusgarb’dan Hemedan ve Ahlat’a, Yemen’den Malatya’ya kadar
ulaşmıştır.
ezan
Her gün kılınması farz olan namazların ve Cuma namazının vaktinin geldiğini
Müslümanlara duyurmak için okunan ve sözleri Hz. Peygamber’in sünneti ile
belirlenen namaza çağrı sözleri.
Ezan, hicretten sonra Müslümanlar tarafından okunmaya başlanmıştır. Ezanı
terk etmek, İslam dinine göre büyük bir günahtır. Çünkü ezan, anlamı
bakımından hem namaz hem de İslam için bir davettir. Ayrıca ezan, müminleri,
Allah’a ve Resulüne itaat etmeye, dini konularda uyanıklığa ve
sorumlulukları yerine getirmede bir bilinç hâli kazanmaya çağrıdır. Ezan
vasıtasıyla insanlar bir taraftan namaza çağrılırken diğer taraftan tüm
insanlığa İslam’ın üç temel ilkesi hatırlatılır. Bunlar, Allah’ın varlığı ve
birliği, Hz. Peygamber’in Allah’ın elçisi olduğu ve asıl kurtuluşun ahiret
mutluluğunda olduğudur.
Ezan okuyana “müezzin”, ezan okunan yere de ‘mizene’ veya ‘minare’ denir.
Ezan, ilk defa Medine’de Bilal-i Habeşi diye meşhur olan gür ve güzel sesli
sahabe Bilâl bin Rebah (ö.20/641) tarafından okunmuştur.
Ezanın sözleri şöyledir:
Allahüekber (4 kez) “Allah en büyüktür. Allah en büyüktür.”
Eşhedü en lâ ilahe illallah (2 kez) “Allah’tan başka tanrı olmadığına
şehadet ederim.”
Eşhedü enne Muhammeden Resulullah (2 kez) “Muhammed’in, Allah’ın elçisi
olduğuna şehadet ederim.”
Hayye alessalah (2 kez) “Haydi namaza(cemaatle namaz kılmak için topluca
camiye gidin).”
Hayya alelfelah (2 kez) “Haydi kurtuluşa (ahirette kurtulmak ve mutluluğu
elde etmek için hep beraber namaza gidin)."
(Sabah namazı için okunan ezanlarda ek olarak Es-salatü hayrun minennevm
“Namaz uykudan hayırlıdır” cümlesi 2 kez söylenir.)
Allahu ekber (2 kez), “Allah en büyüktür.”
Lâ ilahe illallah (1 kez) “Allah’tan başka tanrı yoktur.”
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.
Mehmet Akif Ersoy
ezan duası
Ezandan sonra okunması sünnet olan dua, vesile duası.
Hz. Peygamber, ezandan sonra müminlere şu duayı okumalarını tavsiye
etmiştir:
“Allahümme rabbe hazihi’d-dâveti’t-tâmmeti ve’s-salâti’l-kâimeti. Âti
Muhammedeni’l-vesilete ve’l-fazilete ve’d-derecete’r-rafîate. Veb’as’hu
makamen Mahmudeni’llezi veatteh. İnneke lâ tuhlifu’l-mîâd.”
Ezan duasının anlamı şöyledir: “Ey bu mükemmel çağrının ve kılınacak namazın
Rabbi olan Allah’ım! Resulün Muhammed’e lütuf, yüksek dereceler ve vesile
ver. Onu, söz verdiğin Makamımahmut’a eriştir. Sen, verdiğin sözü mutlaka
yerine getirirsin.”
ezel
1. Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.
Mehmet Akif Ersoy
2. Zihnen başlangıcı düşünülemeyen süre.
ezelî
1. Başlangıcı olmayan, öncesinde yokluk olmayan.
2. Hiç evveli olmayan varlık, Allah.
ezlam
İslam öncesi Arapların fal açmak veya uğur saymak için kullandıkları kumar
okları.
“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), ezlam birer şeytan
işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.”
Kur'an-ı Kerim 5/90
ezvacıtahirat
“Tertemiz, iffetli, namuslu, terbiyeli eşler.” anlamında Hz. Peygamber’in
hanımları.
Kur'an-ı Kerim, Hz. Peygamber’in hanımlarını “tüm müminlerin anneleri” diye
nitelendirir. Onlara karşı saygılı olmak gerekir. Onlar Hz. Peygamber’in
eşleri olduğundan Müslümanlar arasında ayrı bir değere sahiptirler.
Müminlerin anneleri olmaları nedeniyle Hz. Peygamber’in vefatından sonra da
kimse onlarla evlenemez.