Dini Terimler Sözlüğü
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
H
Haberivahid
bk. ahad haber
Habibullah
“Allah’ın en sevgili kulu.” anlamında Hz. Muhammed için kullanılan saygı ve
hürmet ifadesi, Hz. Peygamber’in sıfatlarından biri.
Ya Habiballah bize imdad kıl,
Son nefes didarın ile şad kıl.
Süleyman Çelebi
Habil
Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın küçük oğlu.
Kur’an-ı Kerim, Habil’in, kardeşi Kabil tarafından haksız yere
öldürülüşünden bahseder. Yüce Allah, Habil’in öldürülmesinin en büyük
günahlardan biri olduğunu vurgulayarak insanları haksız yere kan dökmemeleri
konusunda uyarır. Kur’an-ı Kerim, Habil’in öldürüldükten sonra kardeşi Kabil
tarafından gömülmesini ve Kabil’in daha sonra onun ölümünden duymuş olduğu
üzüntüyü de anlatır.
Habir (el-Habir)
“Her şeyi tüm ayrıntılarıyla bilen ve kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan,
kullarının niyet, söz ve davranışlarından haberdar olan.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
“Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun (fark etmez). Çünkü Allah,
insanın içinden geçenleri bile bilir. Yaratan bilmez mi? Yalnız o,
(hikmetinde) erişilmez bir derinlik sahibi ve Habir’dir.”
Kur'an-ı Kerim 67/13-14
habis
1. Bayağı, kötü, fena, pis.
“Habis olan şeyleri sadaka olarak vermeyin. Bilin ki Allah zengindir ve her
türlü övgüye layıktır.”
Kur'an-ı Kerim 2/267
2. Alçak, soysuz, kötü insan.
3. Haram kazanç.
“…(O Peygamber ki) sizlere temiz olan şeyleri helal kılıyor, habis olan
şeyleri ise haram kılıyor…”
Kur'an-ı Kerim 7/157
4. Kâfir.
“Öyle ki Allah, habisi temizden (müminden) ayırır, kötüleri bir araya toplar
ve hepsini birden cehenneme koyar…”
Kur’an-ı Kerim 8/37
5. Zina yapan.
“Habis kadınlar, habis erkeklere; habis erkekler habis kadınlara layıktır.”
Kur'an-ı Kerim 24/26
6. Kötü ve zararlı olduğu için insan tabiatının hoşlanmadığı, aklın ve dinin
benimsemediği şeyler.
“De ki: ‘Habisin çokluğu hoşuna gitse bile habis ile temiz eşit değildir. Ey
akıl sahipleri! Allah’(ın azabın)dan sakının ki kurtulasınız.”
Kur’an-ı Kerim 5/100
hablullah
1. Kur’an-ı Kerim; Allah’ın peygamberle-rine bildirmiş olduğu vahiy.
“Hep birden topluca hablullaha sarılın, ayrılığa düşmeyin. Allah’ın
üzerinizdeki nimetlerini hatırlayın.”
Kur'an-ı Kerim 3/103
2. Allah’ın dini; İslam.
3. Allah’ın ahdi; sözü, koyduğu kurallar.
4. Hz. Peygamber’in sünneti.
5. Hayırda ve güzelde bir araya gelen, her türlü kötülüğe tavır alan İslam
cemaati.
hac
İmkânı olan Müslümanların zilhicce ayında ihram giyerek, Arafat’ta vakfe
yaparak ve Kâbe’yi tavaf ederek yaptıkları farz ibadet, İslam’ın beş
şartından biri.
İslami kaynaklara göre haccın tarihi Hz. Âdem’e kadar uzanır. Tarih
içerisinde zaman zaman unutulan bu ibadet, İbrahim Peygamber tarafından
tekrar canlandırılmıştır. Kur’an-ı Kerim’e göre, Hz. İbrahim, oğlu Hz.
İsmail ile beraber Kâbe’nin eski temellerini bularak yeniden inşa etmiş ve
insanları hac ibadetini yapmaya çağırmıştır. Hz. İbrahim, haccın kurallarını
tespit ederek insanlara öğretmiştir. Zamanla bu ibadet unutulmuş, insanlar
İslam’ın onaylamadığı bazı uygulamaları hacca karıştırmıştır. İslam’ın
doğuşu sırasında ise Kâbe’yi tavaf, umre, Arafat ve Müzdelife’de vakfe,
kurban kesme gibi âdetler devam ettirilmekle beraber, hacca birçok putperest
gelenek de eklenmiştir. Hz. Peygamber’e hac farz kılınınca, putperestlikten
kalma bütün âdetler kaldırılmıştır. Hz. Muhammed ‘Ben nasıl hac yapıyorsam
siz de öyle hac yapın.’ buyurarak haccın kurallarını özüne uygun olarak
belirlemiş ve bu ibadeti tevhit inancına uygun hâle getirmiştir.
Hac ibadeti dinen zengin sayılan, akıllı, ergin, sağlıklı Müslümanlara
ömürlerinde bir kez olmak üzere farzdır. Kendilerine hac farz olan
Müslümanların en kısa zamanda hacca gitmeleri gerekir.
“Kâbe’yi haccetmek gücü yeten bütün Müslümanların Allah’a karşı yerine
getirmek zorunda oldukları bir görevdir. Kendine hac farz olduğu hâlde,
nimetlere karşı nankörlük edip hacca gitmeyenler, bilsinler ki Allah,
insanlara muhtaç değildir.”
Kur'an-ı Kerim 3/97
“Kendisine hac farz olan kişi hacca gitmekte acele etsin.”
Hadis-i Şerif
haccıasgar
1. Küçük hac, umre.
2. Arafat vakfesinin cumadan başka bir güne denk gelmesiyle yapılan hac.
haccıekber
1. Büyük hac, hac.
“Allah’ın ve Resulünün, müşriklerden uzak olduğunun haccıekber gününde
insanlara duyurusudur: Eğer tövbe ederseniz bu sizin için daha hayırlı olur;
yüz çevirirseniz bilin ki Allah’ı âciz bırakamazsınız. Ey Muhammed! İnkâr
edenlere can yakıcı bir azabı haber ver.”
Kur’an-ı Kerim 9/3
2. Arafat vakfesinin cumaya rastlamasıyla yapılan hac.
Bazı İslam âlimleri, arefe gününün diğer günlere bir üstünlük taşıdığı ve o
gün yapılan duaların daha faziletli olduğuna dair rivayetlerle, Cuma gününün
önemini belirten rivayetleri bir araya getirerek Arafat vakfesinin cumaya
denk gelmesiyle yapılan haccın daha fazla sevap kazandırdığını
söylemişlerdir.
haccıifrad
İhrama girerken yalnız hacca niyet edilip içerisinde umre yapmanın olmadığı
ve kurban kesmenin gerekmediği hac türü.
haccıkıran
İhrama girilirken hac ve umreye birlikte niyet edilip önce umrenin
yapıldığı, sonra da ihramdan çıkılmaksızın hac görevlerinin yerine
getirildiği ve kurban kesmenin de vacip olduğu hac türü.
haccıtemettü
Niyet edilerek önce umre için ihrama girilip umre tamamlandıktan sonra
ihramdan çıkılarak aynı yılın hac ayı içerisinde ikinci kez ihrama girilmek
suretiyle yapılan ve kurban kesmenin de vacip olduğu hac türü.
Haceriesvet
Tavafın başlangıç yerini göstermek üzere Kâbe’nin güneydoğu köşesinde
bulunan, yerden 1.5 metre yüksekliğinde, oval biçiminde, hafif kırmızı ve
sarı damarcıkları bulunan, 30 cm. çapında oldukça parlak siyah bir taş.
Kâbe duvarında bulunan ve Müslümanlarca kutsal sayılan Haceriesvet’in
cennetten geldiğine inanılır. Haceriesvet, Kâbe’yi tavafın başlangıç ve
bitiş noktasıdır.
Ataydım Kâbe’ye özüm,
Göreydi Ravza’yı gözüm,
Haceriesvet’e yüzüm,
Sürsem, yalvarsam, ağlasam.
Âşık Ruhsati
hacet namazı
Herhangi bir ihtiyacı olan Müslümanın bu ihtiyacının karşılanmasını
Allah’tan istemeden önce kılmış olduğu nafile namaz.
“Kimin Allah’a veya insanlardan birine bir ihtiyacı olursa, güzelce abdest
alsın, iki rekât hacet namazı kılsın, hacet duasını okusun sonra da dünya ve
ahiretle ilgili dileğini Allah’tan istesin.”
Hadis-i Şerif
hacı
Hac görevini yerine getiren Müslüman.
“Hacının, Allah yolunda savaşan gazinin ve mazlumun duasını Allah geri
çevirmez.”
Hadis-i Şerif
Hac Suresi
Kur’an-ı Kerim’in yirmi ikinci suresidir. Surenin çoğunluğu Mekke’de
inmesine rağmen içerisinde Medine’de inen ayetler de vardır. Yetmiş sekiz
ayettir. Adını yirmi yedinci ayette geçen “hac” kelimesinden almıştır.
Surede, Allah’ın birliği, kıyametin kopması, öldükten sonra dirilmenin ve
Allah’ın huzurunda hesaba çekilmenin kesinliği vurgulanır. Ayrıca, Mekkeli
müşrikler kendilerinin, soyundan geldiklerini iddia ettikleri İbrahim
Peygamber’in getirdiği Haniflik diniyle bütün bağlarını kopardıkları ve
dinlerini, ibadetlerini bir eğlenceye dönüştürdükleri için uyarılırlar.
Surede, Allah hakkında bilgisizce tartışmaya girmenin yanlışlığı belirtilir.
İnsanları Allah yolundan saptırmak için büyüklük taslayarak müminler
üzerinde egemenlik kurmak isteyen müşrikler uyarılır. İmanla beraber salih
amellerde bulunan müminlere cennet müjdesi verilir. Putperestliğin
anlamsızlığına dikkat çekilir. Tabiattaki varlıklar bile Allah’a secde
ederken insanların inkârı tercih etmesi sebebiyle ilahî azaba uğrayacakları
anlatılır.
Surede, inkârcıların Allah’a inkârla yetinmeyip insanları Allah yolundan
saptırmak ve haccı engellemek suretiyle zulümde ileri gitmelerinden söz
edilir. Haccın sağladığı maddi ve manevi yararlarla birlikte kurban kesmenin
öneminden söz edilir. Kurban ve haccın esas amacı olan takva konusu
vurgulanır. Müminlerin kendilerine yapılan saldırılara karşı inançlarını
koruma uğrunda savaşabilecekleri bildirilir.
Surede, Hz. Peygamber’e karşı direnen Mekke müşriklerinin psikolojik
durumları ele alınır. Hz. Nuh’tan beri bütün peygamberlerin benzer
direnişlerle karşılaştıkları hatırlatılır. Peygamberlerine karşı direnen bu
kavimlerin yok olmasından müşriklerin ibret alması öğütlenir. Kur’an’ın
içeriğinin tamamen gerçekleri yansıttığı ifade edildikten sonra bilgisizliğe
dayalı bir inkârın tehlikeleri üzerinde durulur. Müminlere, imanlarının
karşılığı olarak ahirette elde edecekleri makamlar müjdelenir. Hicretin,
cihadın ve Allah yolunda çekilen sıkıntıların karşılığının Allah tarafından
eksiksiz ödeneceği belirtilir. Allah’a ibadet edenlerle ona ibadet
etmeyenlerin eşit tutulmayacakları haber verilir. Allah’tan başka ibadet
edilen varlıkların batıllığı üzerinde durulur. Hatta, ‘onların hepsinin bir
araya gelmeleri durumunda bile bir sivrisineği yaratamayacakları’
hatırlatılır. Müminlere bu gibi batıl varlıklara iltifat etmemeleri,
yalnızca Allah’a secde ve rükû etmeleri, birbirlerine iyilik yapmaları,
Allah yolunda sürekli çalışmaları, İbrahim Peygamber’in getirmiş olduğu
haniflik yolundan ayrılmamaları emredilir. “Namazı kılınız, zekâtı veriniz,
Allah’ın emirlerine sıkıca sarılınız, o sizin dostunuzdur; ne güzel dost, ne
güzel yardımcıdır.” öğüdüyle sure son bulur.
haç
1. İstavroz, salip.
2. Birbirini dikey olarak kesen iki çizginin oluşturduğu artı şeklinde bir
işaret, Hristiyanlığın simgesi, çarmıh.
Hristiyanlar haçın, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesini temsil ettiğine
inanırlar. Hristiyanlarca haç çıkarma işlemi günahlara tövbeden sonra yerine
getirilir. Katolikler haç çıkarırken ellerini önce alın, sonra göğüs, daha
sonra da sağ ve sol omuz üzerine koyarlar. Ortodokslar ise önce alna, sonra
sağ ve sol omuz üzerine koyarlar. Protestanlar ise haç çıkarmazlar.
Hilal haça yenilmesin! Amin!
Türklük bitti denilmesin! Amin!
Ziya Gökalp
Haçlılar
XI. yüzyılın sonlarında Avrupa dünyasının, Kudüs’ü kurtarma sloganı ile
Türkleri Anadolu’dan atmak ve bütün Orta Doğu’yu ele geçirmek için
başlattığı siyasal amaçlı askerî harekâta katılanlar.
Haçlı seferlerine katılanların elbiselerinin üzerinde haç işareti bulunduğu
için bu ad verilmiştir. 1096 yılında başlayan Haçlı Seferleri 1291’de Latin
Hristiyanların doğuda son merkezi olan Akka’dan çıkarılmasına kadar süren
yaklaşık 200 yıllık dönemi kapsar. Bu dönem içinde 9 büyük sefer yapılmış ve
bazı küçük savaşlar da olmuştur. Daha sonra tarihte Türk-İslam dünyasına
karşı yapılan bütün savaşlar da Haçlı Seferi olarak adlandırılmıştır.
had
1. Sınır, iki şeyin arasını ayırma.
2. İslam dininin koyduğu helal haram sınırları, ölçüleri.
“Bunlar Allah’ın hadleridir. Her kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse Allah
onları içinden ırmaklar akan cennete kor. Onlar orada ebedî olarak kalırlar.
En büyük kurtuluş budur. Her kim de Allah’a ve Resulüne isyan eder ve
Allah’ın hadlerini çiğnerse Allah onu cehennemine kor ve o orada ebedî
olarak kalır. Cehennemde çok şiddetli bir azab vardır.”
Kur'an-ı Kerim 4/13-14
3. Kur'an-ı Kerim ve sünnette suçlular için öngörülen, miktarı dince
belirlenmiş ve tanımlanmış ceza, müeyyide, yaptırım.
“Şüpheli olan şeylerde; kişinin suçlu olduğuna dair kesin bulgular olmadıkça
hadleri uygulamayınız.”
Hadis-i Şerif
4. Bir kavramın özünü tanıtan ve başka kavramlardan farkını belirleyen
mantık terimi.
hades
1. Ayıp, kir, kusur, pis olan şey.
2. Din açısından temizlenmeyi gerektiren manevi kirlilik durumu, cünüplük.
3. Abdestsiz olma hâli.
“Hadesten sonra abdest almak gerekir.”
Hadis-i Şerif
hadesten taharet
1. Kişinin manevi kirlilik durumundan temizlenmesi.
2. Namaz kılacak kişi abdestsiz ise abdest alması; cünüp olanın cünüplük,
hayız olanın hayız, lohusanın da lohusalık durumundan temizlenmesi, gusül
abdesti alması.
Hâdi (el-Hâdi)
“İnsanlara doğru yolu gösteren, rehberlik eden, onların zihinlerini ve
gönüllerini aydınlatarak hayır ve mutluluk veren.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
“(Senin çağında olduğu gibi) Biz her peygambere, günahlara batan kimselerin
arasından düşmanlar çıkarırız. Bununla birlikte sana Hâdi ve yardımcı olarak
Rabbin yeter.”
Kur'an-ı Kerim 25/31
Hadid Suresi
Kur’an-ı Kerim’in elli yedinci suresidir. Medine’de inmiştir. Yirmi dokuz
ayettir. Adını yirmi beşinci ayette geçen ve “demir” anlamına gelen “hadid”
kelimesinden almıştır.
Sure, yeryüzündeki canlı-cansız bütün varlıkların Allah’ı tespih ettiğini
bildiren ayetle başlar. İnsanlar tarafından görünen ve görünmeyen, bilinen
ve bilinmeyen bütün âlemlerde Allah’ın kudretinin ve ilminin sonsuzluğu ele
alınır. İnsanlar peygamberlerin yapmış oldukları çağrıyı kabul etmeye davet
edilir. Dünya malının emanet olduğuna işaret edilerek Allah yolunda
harcamanın, fakirleri gözetmenin gerekliliği üzerinde durulur. Mekke’nin
fethinden önce Allah yolunda harcamada bulunanlar ile cihat edenlerin
üstünlükleri dile getirilir.
Surede, Allah’a samimiyetle inanan erkek ve kadınların ahirette elde
edecekleri mükâfatlar ele alınırken, münafıkların dünyada ve ahirette
uğrayacakları felaketler dile getirilir. İhtiyaç sahiplerine borç vermenin
Allah’a borç vermek gibi önemli bir erdem olduğu vurgulanır.
Surede, dünya hayatının geçiciliği ve aldatıcılığı ele alınır. Bundan dolayı
insanların Allah’ın hoşnutluğunu kazandıracak davranışlarda yarışmaları
tavsiye edilir. Mal ve servet uğruna şımarmanın çirkinliği dile getirilir.
Surede, Allah’ın insanlara yeryüzünde adaleti ayakta tutmaları için kitap
göndermesinden ve onlara çeşitli yararlar sağlayan demiri yaratmasından söz
edilir. Hz. Nuh ve Hz. İbrahim Peygamberlerin gönderiliş amaçları ele
alınır. Hz. İsa Peygambere bağlananların Allah emretmediği hâlde ruhbanlığı
icat ettiklerinden, sonra da ruhbanlığın kurallarına uymadıklarından
haberler verilir.
Müslümanlardan ilahî emirlere uyup sebat göstermelerini, böyle yaptıkları
takdirde Allah’ın kendilerine yardımını müjdeleyen ayetlerle sure son bulur.
hadis
1. Söz, haber.
“Herhâlde sen, onlar bu hadise inanmıyorlar diye, peşlerinde üzüntüden
kendini helak edeceksin.”
Kur’an-ı Kerim 18/6
2. Hz. Peygamber’in sözleri, fiilleri ve takrirleri; sahabelerin dine aykırı
olmayan söz ve davranışlarını onaması.
“Benden bir hadis işitip ezberleyip sonra da onu başkalarına aktaran kişinin
Allah yüzünü ak etsin.”
Hadis-i Şerif
3. Hz. Peygamber’in Kur'an-ı Kerim’den anladıklarını söz ve davranışlarıyla
ifade etmesi.
4. Kur'an-ı Kerim’deki açıklanması gereken yerleri açıklama, emir ve
yasakları insanlara bildirme, Kur'an-ı Kerim’de hükmü olmayan konularda
hüküm koyma, bireysel ve toplumsal hayatın tüm alanlarında kişileri ahlaken
geliştirme amacıyla Hz. Muhammed’in söylemiş olduğu sözler.
Hadis bilginlerine göre “sünnet” terimiyle eş anlamlı olan “hadis”, sünnete
oranla daha genel bir anlama sahiptir. Çünkü sünnet, Hz. Peygamber’in sadece
fiilleri, hadis ise hem sözleri hem de fiilleri anlamında kullanılır.
“Kim benim adıma hadis uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın.”
Hadis-i Şerif
Hadis Ekolü
bk. Ehlihadis.
hadisierbain
bk. kırk hadis.
hadisikuds
bk. Kudsî hadis.
hadisinebevi
bk. nebevi hadis.
hadis usulü
Hz. Peygamber’den nakledilen hadis metinlerinin aslına uygun olarak muhafaza
edilip rivayet edilmesini ve hadislerin rivayet olunma şartlarını,
çeşitlerini, sahih olup olmadıklarını, ravilerin durumlarını ve
özelliklerini inceleyen ilim dalı.
Hadis usulü sayesinde, hadislerin ne derecede sahih ve kabul edilebilir
oldukları ve hangilerinin uydurma oldukları anlaşılır. Ayrıca, hadisleri
doğru anlayıp yorumlamada hadis usulünü bilmenin önemi büyüktür.
hafaza melekleri
İnsanların yaptıkları iyilik ve kötülükleri yazan ve bu amaçla onları takip
edip yerine göre korumakla görevlendirilen melekler, Kiramenkâtibin
Melekleri.
“Sizinle beraber hafaza melekleri vardır. Bu değerli yazıcılar yapmış
olduğunuz her şeyi bilirler.”
Kur'an-ı Kerim 82/10-12
hafazanallah
“Allah bizi her türlü beladan, felaketten ve kazalardan koruyup esirgesin.”
anlamında dua cümlesi.
Hâfıd (el-Hâfıd)
“Kâfirleri, müşrikleri, münafıkları ve emirlerine karşı gelerek çok günah
işleyenleri alçaltan, onlara değer vermeyen.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
“…O Allah ki Hâfıd’dır…”
Hadis-i Şerif
Hafîz (el-Hafîz)
“Yaratmış olduğu tüm varlıkları rızıklandıran, koruyan, görüp gözeten,
ihmalkâr ve gafil davranmayıp dikkatli bulunan ve her şeyi ayrıntısıyla
bilen.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“Müşrikler Allah’tan başka varlıkları veliler edindiler. Şüphesiz ki Allah
onların üzerinde Hafîz olandır.”
Kur’an-ı Kerim 42/6
hafız
1. Ezberleyen, koruyan, saklayan, unutmayan kimse.
2. Kur’an’ı başından sonuna kadar ezberleyip okuyabilen kimse.
“Kim Kur'an-ı Kerim’in hafızı olur ve ezberlediklerine göre yaşarsa, Allah o
kişinin anne ve babasına ahirette altından bir taç giydirir.”
Hadis-i Şerif
3. Hadis nakil ve rivayetlerinde uzmanlaşıp çok sayıda hadisi ezbere bilen
kimse.
haham
1. Yahudi din adamlarına verilen unvan.
“Ey iman edenler, hahamlardan ve rahiplerden bir çoğu, insanların mallarını
haksızlıkla yerler ve insanları Allah yolundan çevirirler. Altın ve gümüşü
yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onlara acı bir
azabı müjdele.”
Kur’an-ı Kerim 9/34
2. Yahudilik dinini iyi bilen, Tevrat’ı açıklamakla görevli, Yahudi
geleneğini öğreten din adamı.
Haham kadroları, hahamlık ve başhahamlık şeklinde ikiye ayrılır. Başhaham,
Yahudilerin en üst düzey sorumlusudur. Hahamların iki görevi vardır:
Öğreticilik ve vaizlik.
“(Yahudiler) Allah’ı bırakıp hahamlarını, (Hristiyanlar da) rahiplerini ve
Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Hâlbuki hepsi de tek bir tanrıya kulluk
etmekle emrolunmuşlardı…”
Kur'an-ı Kerim 9/31
hak
1. Gerçek, doğru, gerçeğe uygun.
“Bile bile hakkı batılla karıştırıp hakkı gizlemeyin.”
Kur’an-ı Kerim 2/42
2. Adalet.
“Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanır, kitap ortaya konur, peygamberler ve
şahitler getirilir ve (insanlar) arasında hak ile karar verilir. Hiçbir
insana haksızlık yapılmaz.”
Kur’an-ı Kerim 39/69
3. Kur’an-ı Kerim.
“De ki: ‘Hak, Rabbinizden (gelmiş)dir. Dileyen iman etsin, dileyen inkâr
etsin…”
Kur’an-ı Kerim 18/29
4. İslam.
“Hak geldi batıl yok oldu. Çünkü batıl yok olmak zorundadır.”
Kur'an-ı Kerim 17/81
5. Gerek sözün, gerekse eylemin zaman ve şartlara göre nasıl söylenmesi ve
yapılması gerekiyorsa öylece yerine getirilmesi.
6. Bir iş ve emeğin maddi veya manevi karşılığı.
“İşçinin hakkını alnının teri kurumadan veriniz.”
Hadis-i Şerif
7. Bir şeye aslına uygun ve doğru olarak inanma, bu şekilde kazanılan inanç
ve bilgi.
8. Dinin veya hukuk düzeninin tanıdığı yetki ve ayrıcalık.
“Allah’ın kulu üzerindeki hakkı, kendisini yaratan Allah’a hiçbir şeyi ortak
koşmamasıdır.”
Hadis-i Şerif
Hak (el-Hak)
“Her şeyi bir hikmete göre -gerekçesine uygun olarak- kullarının dünyada ve
ahirette yararlarını gözeterek adaletli bir biçimde yaratan, kendisinin
varlığı sürekli olan ve bütün hayatı yönlendirmesi, nimetler vermesi
kesintisiz biçimde devam eden.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“Allah’ım! Sen Hak’sın. Senin vaadin haktır, sana kavuşmak haktır, cennet
haktır, cehennem haktır, peygamberler haktır, Muhammed haktır, kıyamet
haktır.”
Hadis-i Şerif
Hak Din
Allah’tan Hz. Peygamber’e geldiği gibi aslını koruyan; Allah’ın inanç,
ibadet, ahlak ve hayatın diğer alanlarındaki koymuş olduğu hükümleri hiçbir
değişikliğe uğramadan varlığını sürdüren; özüne insan düşüncesinin
karışmadığı bozulmamış din, İslam.
“Allah, Resulünü dosdoğru yolu göstermek üzere Hak Din ile bütün batıl din
ve görüşlere egemen olsun diye göndermiştir…”
Kur'an-ı Kerim 9/33
hakem
1. Hüküm ve karar veren.
“Eğer karı kocanın aralarının açılmasından endişe duyarsanız erkeğin
ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar
uzlaştırmak isterlerse, Allah onların arasını bulur.”
Kur’an-ı Kerim 4/35
2. Tarafların, aralarındaki hukuki anlaşmazlıkları veya davaları
sonuçlandırmak için kendi istekleriyle başvurdukları hukuki kurum veya
kimse.
“Allah’a yemin olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin
edip sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu)
tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.”
Kur'an-ı Kerim 4/69
3. Mevcut veya ileride çıkabilecek uyuşmazlığın çözümü için taraflarca
seçilen veya kanunun gösterdiği şekilde atanan özel kişi; uzlaştırıcı;
yargıç.
Hakem (el-Hakem)
“Her şeyi en güzel bir biçimde, yerli yerince, mükemmel olarak yaratan,
bilgisiyle ve adaletiyle en doğru hükmü veren.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
“Allah size kitabı açıklamış olarak indirmişken, ondan başka bir Hakem mi
arayayım?...”
Kur’an-ı Kerim 6/114
hakikat
1. Bir şeyin aslı ve esası, iç yüzü.
Dış yüzüm böyle ağardıkça ağarmakta, fakat,
Sormayın iç yüzümün rengini: yüzler karası!
Beni kendimden utandırdı hakikat şimdi,
Bana hiç benzemeyen suretimin manzarası.
Mehmet Akif Ersoy
2. Gerçek, doğru.
3. Sözün gerçeğe uygun olma durumu.
Şudur cihanda en beğendiğim meslek
Sözün odun gibi olsun hakikat olsun tek.
Mehmet Akif Ersoy
4. Bir sözün, konulmuş olduğu anlamda kullanılması; sözü benzetme ve
mecazdan arındırılmış olarak anlatma.
5. Dinî hayatı en yüksek seviyede yaşamak suretiyle Allah’ın koymuş olduğu
ilahî hikmetlere ve olayların iç yüzüne vâkıf olma, bilme.
Şeriat, tarikat yoldur varana
Hakikat, marifet andan içeri.
Yunus Emre
6. Gösterişten arınmış amel.
Hakîm (el-Hakîm)
“Bütün sözleri ve fiilleri adalete ve ilme dayanan, her şeyi bilen, hikmetli
bir biçimde yaratmasını sürdüren, dünyada adaletin kaynağı, ahirette ise tüm
insanlar arasında adaleti ile hükmedecek olan.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
“Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar Allah’ı tespih ederler. O,
güçlüdür ve Hakîm’dir.”
Kur’an-ı Kerim 61/1
hâkim
1. Hüküm veren.
“Sana vahyolunana uy; Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hâkimlerin
hayırlısıdır.”
Kur'an-ı Kerim 10/109
2. Kadı.
“Hâkim, haksızlık etmediği sürece Allah onunla beraberdir.”
Hadis-i Şerif
3. Yönetici.
“Birbirinizin mallarını haksız yere yiyip tüketmeyin ve başkalarına ait
meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hâkimlere
aktarmayın.”
Kur’an-ı Kerim 2/188
4. Her şeye hükmeden; hükümlerin koyucusu ve kaynağı; Allah.
“(Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret.
O, hâkimlerin en hayırlısıdır.”
Kur’an-ı Kerim 10/109
5. Rivayet edilen bütün hadisleri; metin, senet ve ravilerin durumunu her
yönüyle bilen hadis bilgini.
Hâkka Suresi
Kur’an-ı Kerim’in altmış dokuzuncu suresidir. Mekke’de inmiştir. Elli iki
ayettir. Adını, birinci ayetteki; ‘hak, hukuk, hesap ve her şeyin ortaya
çıkacağı gün’ anlamına gelen “hâkka” kelimesinden almıştır.
Kur'an-ı Kerim’in edebî üstünlüğünü en üst seviyede ifade eden Hâkka suresi,
Mekke döneminin ilk yıllarında inmiştir. Sure iki bölümden meydana gelir.
Birinci bölümde; Semud, Âd, Firavun ve Lut kavimlerinin peygamberlerine
karşı gelip Allah’ın vahyini yalan saymaları yüzünden helak edildikleri
haber verilir. İnkârcıların çekecekleri büyük cezanın ahiretteki azap olduğu
vurgulanır. Allah’ın huzurunda herkesin hesaba çekileceği, o günde
insanların amelleriyle başbaşa kalacağı anlatılır. Hesabını kolay bir
şekilde verenlerin cennetlik olacakları belirtilirken Allah’a inanmayanların
ve yoksullara yardım elini uzatmayanların o günde yardımsız kalacakları
bildirilir.
Surenin ikinci bölümünde, müşriklerin Kur'an-ı Kerim’e yaptıkları iftiralara
cevaplar verilir. Görülen ve görülmeyen ilahî kuvvetlere yeminle başlayan bu
bölümde, Kur'an-ı Kerim’in bir şairin ve sihirbazın sözü olmadığı üzerinde
durulur. Onun şerefli bir elçiyle gelen vahiy olduğu vurgulanır. Surede,
Kur'an-ı Kerim’in temiz kalplere bir öğüt, kâfirlere bir uyarı olduğu
belirtilir. Allah’ı yüceltmeyi emreden ayetlerle sure son bulur.
hâl
1. Durum, oluş, vaziyet, keyfiyet, tutum, tavır, hareket, davranış.
“Siz, benim yanımdaki hâlinizi benden ayrıldıktan sonra da koruyabilseniz
yollarda melekler bile sizinle selamlaşır.”
Hadis-i Şerif
2. İçinde bulunulan vakit, zaman, an.
“Hâl dediğimiz şey yarından sonra ‘mazi’ olacaktır.”
Yahya Kemal Beyatlı
3. İlahî bir bağış olarak, tasavvuf yoluna giren müridin kalbine gelen
duygu, bu duygunun davranış biçiminde ruh ve bedenine yansıması.
“Hâl kalbe inen bir şey olup devam etmez.”
Cüneyd Bağdadi
hal’ etme
Tarihte, işbaşındaki halifenin -devlet başkanının- yönetim ehliyetini
kaybetmesi durumunda görevden uzaklaştırılması, yetkilerine ve halifeliğine
son verilmesi.
halife
1. Birinin yerine geçen, vekil; vekili olduğu kişi adına görev yapan kimse.
“Allah’ın sizi Nuh kavminin yerine halifeler kıldığını ve yaratılış olarak
da onlardan üstün kıldığını hatırlayın. (Dünyada ve ahirette) kurtuluşa
erebilmeniz için Allah’ın nimetlerini düşünün.”
Kur’an-ı Kerim 7/69
2. Allah’ın emir ve yasaklarının muhatabı olan üstün varlık, insan.
“Rabbin meleklere: ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’ demişti.
Melekler ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birini mi var edeceksin,
oysa biz seni överek yüceltiyor, seni devamlı tespih ediyoruz ve övüyoruz.’
dediler. Allah ‘Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.”
Kur'an-ı Kerim 2/30
3. Hz. Peygamber’in vefatından sonra onun yerine devlet başkanlığına geçen
yöneticilerin ortak adı.
Ömer halife iken kim çıkar mesul?
Ömer ne yapsın, İlahî, beşer zalûm u cehûl!
Mehmet Akif Ersoy
4. Tarihte bütün Müslümanların ortak iradesiyle işbaşına geçen ve yönetimde
İslami kurallara uyma konusunda titizlik gösteren, işlerini istişare ile
yürüten, toplumda adaletle hükmeden, peygambere vekâleten bütün İslam
ümmetini yöneten kişi.
5. Şeyhin yetkilendirmesiyle tarikata girenleri eğitme faaliyetinde bulunan
ve onun ölümünden sonra tarikat sorumluluğunu üstlenen kimse.
Hâlık (el-Hâlık)
“Tüm varlıkların işlerini ölçülü ve ahenkli bir şekilde var eden, evreni bir
plan ve amaca uygun olarak yoktan ve örneksiz bir biçimde yaratan.”
anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“O Hâlık, var eden ve şekil veren Allah’tır. En güzel isimler onundur.
Göklerde ve yerde olanlar Onun şanını yüceltmektedirler. O galiptir, hikmet
sahibidir.”
Kur'an-ı Kerim 59/24
halil
1. Dost, arkadaş, veli.
“Kişi halilinin dini üzerinedir. Halilinizi seçerken dikkat edin.”
Hadis-i Şerif
2. Eş, hanım.
3. Sırdaş.
“Kıyamet günü zalim kimse pişmanlıktan ellerini kemirerek: ‘Keşke
peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke filancayı
halil edinmeseydim.’ der.”
Kur’an-ı Kerim 25/27-28
Halîlullah
“Allah’ın dostu” anlamında İbrahim Peygamber için kullanılan övgü ifadesi,
Hz. İbrahim’in unvanı.
Nur Muhammed nurudur, Halilullah sırrıdır,
Sanasın kim açıldı uçmaktan bir deriçe.
Yunus Emre
Halîm (el-Halîm)
“İnsanlara güzel muamele yapan, onlara nazik ve şefkatli davranan,
işledikleri suçlara hemen karşılık vermeyen, sabırlı ve temkinli olan, acele
davranmayıp ileride olacak gelişmelere fırsat tanıyan.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
“Güzel bir söz söylemek ve affetmek, kendisine yardım edilen kişiye sıkıntı
veren bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah çok yücedir ve Halîm’dir.”
Kur'an-ı Kerim 2/263
Hz. Halime
Hz. Peygamber’in sütannesi.
Hevazin kabilesinin Sad b. Bekir koluna mensuptur. Halime es-Sadiyye olarak
da bilinir. Mekke’nin havasının çok sıcak olması ve edebî Arapçayı
öğrenebilmeleri için çocukların sütanneye verilmesi âdeti vardı. Bu âdetlere
uyularak Hz. Peygamber de sütannesi olarak seçilen Hz. Halime’ye verilmiş ve
beş yaşına kadar onun yanında kalmıştır. Hz. Halime’nin ölüm tarihi kesin
olarak bilinmemekle beraber Mekke’nin fethinden sonra vefat ettiği
nakledilmektedir. Hz. Peygamber, Müslümanlığı kabul eden Hz. Halime’ye zaman
zaman hediyeler göndererek onun gönlünü almıştır.
halvet
1. Dinen evlenmelerinde bir sakınca olmayan bir erkekle bir kadının bir
yerde üçüncü bir şahıs olmadan baş başa kalmaları.
2. Nikâh yapıldıktan sonra ve zifaftan önce kadın ve erkeğin baş başa
kalmaları.
3. Tasavvuf yoluna giren birinin zihnini ve duygularını dağınıklıktan
koruyabilmesi ve günahlardan uzak kalabilmesi için, belirli bir süre
mürşidin denetiminde tenha bir yerde yalnız başına kalıp, kendisini bütün
varlığıyla Allah’a vermesi.
Dün gün riyazat çeküp halvetlerde diz çöküp
Sohbetlerde baş çatup yanmayan âşık mıdır?
Yunus Emre
halvethane
1. Tasavvuf yoluna giren dervişlerin halvete çekildikleri küçük boyutlu ve
genellikle dış dünyaya kapalı yer.
2. Dervişlerin kendilerini eğitmek, ibadet ve tefekküre dalmak ve yapmış
oldukları ibadetlerden manevi lezzet alabilmek için geçici bir süre bir
mürşidin denetiminde yalnız başlarına kaldıkları yer.
hamail
bk. muska.
hamd
1. İyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, övme, ululama,
yüceltme.
“Hamd o Allah’a ki, gökleri ve yeri yarattı, karanlığı ve aydınlığı var
etti. Yine de inkârcılar Allah’a ortaklar koşuyorlar.”
Kur’an-ı Kerim 6/1
2. Allah’a teşekkür, şükran.
“Hamd, bizi bu (bahtiyarlığa) eriştiren Allah’a yakışır; eğer o bize yol
göstermeseydi biz asla doğru yolu bulamazdık…”
Kur’an-ı Kerim 7/43
3. Bütün övgü çeşitlerini içeren sevgi ve saygıyla Allah’a yapılan şükür.
“Allah’ın yardımı ve fetih geldiği, insanların dalga dalga Allah’ın dinine
girdiklerini gördüğün zaman Rabbini hamd ile tespih et, ondan bağışlanma
dile. Çünkü o tövbeleri çokça kabul edendir.”
Kur’an-ı Kerim 110/1-3
4. Yapılan iyiliğin kendisine yönelik olma şartını aramadan, Allah’ın mutlak
manada lütufkâr ve iyiliksever olmasını dile getirme.
“Meleklerin, arşın çevresinde dönerek Rablerini hamt ile tespih ettiklerini
görürsün. İnsanlar arasında hak ile hükmedilmiş ve: ‘Hamd âlemlerin Rabbine
mahsustur’ denilmiştir.”
Kur’an-ı Kerim 39/75
5. Nimetlerin, güzelliklerin kaynağı ve sahibi olan Allah’ı, övgü ve
yüceltme sözleriyle anma, emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınma.
“Cennetliklerin oradaki duaları: ‘Ey Allah’ım! Sen her türlü eksiklikten
uzaksın.’ birbirlerine esenlik duaları da: ‘Selam’, sözüdür. Onların
dualarının sonu da: ‘Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.’ (şeklindedir.)”
Kur'an-ı Kerim 10/10
hamdele
“Hamt yalnızca Allah’a mahsustur.” anlamına gelen “Elhamdülillah” dua
cümlesinin kısaltılmış biçimi.
Evvela hamdeleden salveleden başlayarak,
Girmeden maksada dibâceyi serdim çabucak.
Mehmet Akif Ersoy
hameleyikur’an
1. Kur'an-ı Kerim’i ezberleyenler, hafızlar.
2. Kur’an-ı Kerim’i baştan sona ezberleyip anlamını bilen, insanların
sorunlarına Kur'an-ı Kerim’den çözümler üreten ve hükümlerini yerine getiren
kimse.
Hamîd (el-Hamîd)
“Bütün varlıkların kendisini güzellikle niteleyip övdüğü, verdiği
nimetlerden dolayı kendisine teşekkür ettiği, zatında, sıfatlarında ve
fiillerinde övgüye layık olan tek varlık.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
“Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük yaparsa
Allah’ın insanların övgüsüne ihtiyacı yoktur. Şüphesiz o Hamîd olandır.”
Kur'an-ı Kerim 31/12
hamiyet
1. Aile, namus, şeref, din, vatan gibi üstün değerlere yönelik saldırılar
karşısında öfkelenme.
Eğer sende var ise hamiyet
Tahsiline eyle sarfı himmet.
Ziya Paşa
2. Utanç verici işleri yapmaktan kaçınma ve Allah’ın koyduğu yasak
sınırlarına riayet etme.
hamr
1. Örtme, gizleme.
2. Şarap.
3. İnsanı sarhoş eden katı ve sıvı her şey, tüm içki çeşitleri,
uyuşturucular.
İçki, aklın fonksiyonlarını örtüp yok ettiği için hamr adını almıştır.
Allah’ın, peygamberler vasıtasıyla göndermiş olduğu bütün dinlerde hamr
haramdır. Çoğu sarhoşluk veren birşeyin azı da haramdır. İslamiyet, hamrı
aşamalı olarak yasaklamıştır.
“Sarhoşluk veren her şey hamr’dır ve haramdır.”
Hadis-i Şerif
“Allah, hamrı içene, sunana, satana, satın alana, yapana, kendisine
yaptırana, taşıyıcısına ve kendisine taşıttırana lanet etsin.”
Hadis-i Şerif
“Şeytan, hiç şüphe yok ki hamr ve şans oyunlarıyla aranıza düşmanlık ve kin
sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (hamr ve
kumardan) vazgeçtiniz değil mi?”
Kur’an-ı Kerim 5/91
Hz. Hamza b. Abdülmuttalip
Hz. Peygamber’in, kahramanlığı ve savaşçı kişiliği ile ünlenen ve Uhut
Savaşı’nda şehit olan amcası.
Hz. Hamza, 570 yılında Mekke’de doğmuştur. Ebu Lehep’in cariyesi Süveybe’den
süt emdikleri için aynı zamanda Resulullah’ın süt kardeşidir. Peygamberliğin
ikinci (612) veya altıncı yılında (616) Müslüman olmuştur. Hz. Peygamber’le
beraber Medine’ye hicret etmiş ve Bedir Savaşı’nda büyük kahramanlık
göstermiştir. Uhut Savaşı’nda Ebu Sufyan’ın karısı Hind’in teşviki ve
ödüllendirmesiyle Habeşli bir köle olan Vahşi tarafından şehit
edilmiştir.(ö. 3/625) “Allah’ın Arslanı” olarak nitelendirilen Hz. Hamza’nın
vefatına Hz. Peygamber çok üzülmüş, cenaze namazını diğer şehitlerle beraber
kıldırıp Uhut mevkisinde toprağa vermiştir.
Hanbeli
Hanbeli mezhebinden olan, Hanbeli mezhebinin görüşlerini benimseyen kimse.
Hanbeli mezhebi
Ahmet b. Hanbel’in(ö. 241/855) görüşleri etrafında oluşan ve ona nispet
edilen mezhep, fıkıh ekolü.
Hanbeli mezhebi, bugün de varlığını devam ettiren dört sünni mezhepten
biridir. Hanbeli mezhebinin ilk imamı olan Ahmet b. Hanbel 164/780 yılında
Bağdat’ta doğmuş ve 241/855 yılında yine orada vefat etmiştir. Ahmet b.
Hanbel, çok iyi bir öğrenim görmüş, ilim uğrunda birçok seyahat yapmıştır.
Hadis ekolünün önderlerindendir.
Hanbeli mezhebinde, meseleler çözüme kavuşturulurken önce Kur’an-ı Kerim’e
sonra da Hz. Peygamber’in sünnetine başvurulmuştur. Hz. Peygamber’in
sahabelerinin sözleri de icma niteliğinde kabul görmüştür. Hanbeli
mezhebinde kıyasa çok az yer verilmiştir. İstihsan ve istishaba da hüküm
çıkarmada zaman zaman başvurulmuştur. Seddizerayi metodunu ise en şiddetli
bir biçimde uygulayan mezhebin Hanbelilik olduğu söylenmiştir.
Ahmet b. Hanbel, Mutezile mezhebinin görüşlerine karşı çıkmış ve bu mezhebin
görüşlerini savunan dönemin Abbasi yöneticileri tarafından işkenceye
uğramıştır. Birçok öğrenci yetiştirmiştir. Kendisinin en ünlü eseri,
binlerce hadisi içinde bulunduran “Müsned” adlı hadis kitabıdır. Ahmet b.
Hanbel, fıkıh alanından ayrı olarak akait konularındaki eserleriyle de
kendisinden sonra ekol hâline gelecek olan Selefiye’ye öncülük etmiştir.
Ahmet b. Hanbel’in görüşleri, oğulları Salih (ö. 266/879) ve Abdullah (ö.
290/903) vasıtasıyla gelecek nesillere nakledilmiştir. Ayrıca mezhebin
yayılmasında öğrencileri: Ahmet b. Muhammed b. el-Esrem (ö. 273/886),
Abdülmelik b. Abdullah (ö. 274/887), Ahmet b. Muhammed el-Haccac (ö.
275/888), Ebubekir el-Hallal (ö.311/923)’ın çalışmaları etkili olmuştur.
Sonraki dönemlerde Şeyhülislam İbn Teymiye (ö. 728/1328) ve öğrencisi İbn
Kayyım el-Cevziyye (ö. 751/1350) de Hanbeli mezhebinde fetvalarıyla meşhur
olmuşlardır. Günümüzde Hanbeli mezhebi daha çok Suudi Arabistan’da
yaygındır.
Hanefi
Hanefi mezhebinden olan, Hanefi mezhebinin görüşlerini benimseyen kimse.
Hanefi Mezhebi
Ebu Hanife’nin (ö. 150/767) görüşleri etrafında oluşan ve ona nispet edilen
mezhep, fıkıh ekolü.
Ebu Hanife, 80/699 yılında Kûfe’de doğmuş 150/767 yılında Bağdat’ta vefat
etmiştir. Önceleri kelam ilminde meşhur olmuş, daha sonra fıkıh öğrenimi
yapmıştır. Ebu Hanife, Hz. Ömer döneminden itibaren büyük bir kültür merkezi
olan ve Hz. Ali (ö. 40/661) ile Abdullah b. Mesud’un (ö.32/653) etkilerinin
görüldüğü Bağdat fıkıh ekolünde yetişmiştir. Hocasının adı Hammad b.
Süleyman (ö. 120/738)’dır. Ondan yaklaşık 30 yıla yakın ders almıştır. Ebu
Hanife 800’e yakın öğrenci yetiştirmiştir. Mezhebinin sistemleşmesinde ve
yayılmasında en çok pay sahibi olan öğrencileri İmam Ebu Yusuf (ö. 182/798)
ile İmam Muhammed (ö. 189/805)’dir. Bu iki imama ‘imameyn’ lakabı
verilmiştir.
Kur’an-ı Kerim ve sünnetten hüküm çıkarma yönteminin oluşmasında en büyük
paya sahip olan Hanefi mezhebi içtihada çok önem vermiş ve meydana gelmemiş
fakat gelme olasılığı olan olaylara bile çözüm üretmiştir. Ebu Hanife, fıkhi
içtihatlarını İslami ilimlerin bütün dallarından oluşturmuş olduğu büyük bir
komisyonla yürütmüştür. Meseleler ortaya atılıp uzun uzun tartışıldıktan
sonra ağırlık kazanan görüş çerçevesinde Ebu Hanife tarafından karara
bağlanmıştır. Karara bağlanan içtihatlar öğrencisi ve Hanefi mezhebinin
ikinci imamı olan Ebu Yusuf tarafından kayda geçirilmiştir.
Hanefi mezhebinde, meseleler çözüme kavuşturulurken önce Kur’an-ı Kerim’e
sonra da Hz. Peygamber’in sünnetine başvurulmuştur. Sünnetin tercihinde daha
çok fakih sahabelerin rivayetleri öncelenmiştir. Sahabe kavillerinde de aynı
esasa göre hareket edilip müçtehit sahabelerin fetvalarına ağırlık
verilmiştir. Kıyasa en çok müracaat eden mezhep olmakla meşhur olan
Hanefilik, gizli kıyas denilen istihsanı da çok kullanmıştır.
Hanefi mezhebi, Irak’ta doğmuş fakat dünyanın birçok yerinde yayılma imkânı
bulmuştur. En yaygın olduğu yerler; Türkiye, Afganistan, Pakistan,
Türkistan, Buhara, Semerkant’tır. Ayrıca Balkan Türkleri, Arnavutluk,
Bosna-Hersek, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Irak ve Suriye Müslümanları
arasında da yaygındır.
hanif
1. Doğruya ve hakka bağlanan, gerçeğe dönen.
“Ey Muhammed! Hanif bir kişi olarak bütün benliğinle dine yönel…”
Kur’an-ı Kerim 30/30
2. Müslüman, muvahhit, Allah’ı birleyen, tevhit ehli.
“(İbrahim, kavmine şöyle dedi:) Doğrusu ben bir hanif olarak bütün
benliğimle gökleri ve yeri yaratana yöneldim. Ben, Allah’a ortak koşanlardan
değilim.”
Kur'an-ı Kerim 6/79
3. Temiz, gusül abdesti alan, cünüplükten yıkanan.
4. Hac ibadetini yerine getiren, hacı.
5. Şirk ve sapıklığı hiçbir zaman iyi görmeyen, şirke meyletmeyen.
“İbrahim ne bir Yahudi ne de bir Hristiyandı. O hanif bir Müslümandı ve
müşriklerden değildi.”
Kur'an-ı Kerim 3/67
6. Allah’ı birleyen, tevhit ehli.
7. Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği tevhit inancını koruyan; Hz. Muhammed’in
peygamber olarak gönderilmesinden önce Allah’ın varlığına ve birliğine
inanan kimse.
“Şimdi Ey Muhammed! Hanif olarak İbrahim’in yoluna uy! diye vahyettik...”
Kur'an-ı Kerim 16/123
hankah
1. Tekke, zaviye, dergah.
2. Tarikat önderlerinin gözetiminde dervişlerin kendilerini ilmen ve ruhen
geliştirmek, sohbet ve zikir yapmak amacıyla toplanmış oldukları, zaman
zaman da inzivaya çekildikleri yer.
3. Minnet altında bırakmamak şartıyla fakir, derviş ve öğrencilere yemek
verilip misafir edilen yer.
hannas
İnsanın duygu ve düşüncelerini bozmaya çalışan, onu Allah’ı zikretmekten
vazgeçirmeye zorlayan, kötü fikirleri insana sinsi bir biçimde ilham eden
(şeytan).
“De ki: İnsanların kalbine fısıldayan cinlerin ve kötü insanların bütün
ayartmalarından ve hannasın vesvesesinin şerrinden insanların Rabbine,
insanların Hâkimine, insanların İlahına sığınırım.”
Kur'an-ı Kerim 114/1-6
haraç
1. Ücret, mükâfat.
“(Resulüm) yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbinin vergisi daha
hayırlıdır. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
Kur’an-ı Kerim 23/72
2. Ticari mallardan alınan gümrük veya pazar vergisi.
3. Tarihte gayrimüslimlerden alınan ve miktarı şartlara göre belirlenen
toprak vergisi.
4. Bir yerden, bir kimseden zorbalıkla alınan para.
haram
1. Yasaklanmış, koruluk, yasak bölge.
“Kim, yaratmada ve emretmede Allah’a ortak koşarsa şüphesiz ki Allah ona
cenneti haram kılmıştır. Varacağı yer cehennemdir.”
Kur'an-ı Kerim 5/72
2. Dince yasak edilmiş, din kurallarına aykırı olan.
“De ki! Benim Rabbim zinanın açık olanını da gizli olanını da haram
kılmıştır.”
Kur’an-ı Kerim 7/33
3. Dinen sorumluluk çağında ulaşmış olan herkese, Allah’ın yapılmasını kesin
olarak yasakladığı söz ve davranış.
“De ki: ‘Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri bildireyim: Ona hiçbir
şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla
çocuklarınızı öldürmeyin; sizin ve onların rızkını veren biziz. Gizli ve
açık kötülüklere yaklaşmayın ve Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere
kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.”
Kur’an-ı Kerim 6/151
4. Herhangi bir ayetle veya mütevatir bir hadisle yapılması ve söylenmesi
yasaklanan şey.
Haram işlemek, Allah katında büyük günahtır. Kişinin haramlardan kaçınması
gerekir. Haramlar ayetlerle veya mütevatir ve meşhur hadislerle belirlenir.
İnsan, haram bir fiili veya sözü helal kabul ettiğinde İslam dininden çıkar.
“Dinde helal olan şeyler de haram olan şeyler de apaçık bellidir. Helal ve
haram olan şeylerin arasında ise insanların çoğunun bilemediği şüpheli
şeyler vardır. Kim şüpheli şeylerden kaçınacak olursa dinini ve kişiliğini
korumuş olur…”
Hadis-i Şerif
haram aylar
İçinde savaş yapmanın, adam öldürmenin hatta Kâbe çevresinde avlanmanın bile
yasak kabul edildiği dört kutsal ay; zilkade, zilhicce, muharrem, recep.
“Gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah’ın yasalarına göre onun katında
ayların sayısı on ikidir. Bu aylardan dördü haram aylardır…”
Kur'an-ı Kerim 9/36
haram liaynihi
Geçici bir sebebe dayanmaksızın bir şeyin bizzat kendi varlığındaki bir
zarar, kötülük veya çirkinlik nedeniyle Allah ve Resulünün yasaklamış olduğu
söz ve davranışlar.
Şirk koşma, adam öldürme, zina etme, içki içme, hırsızlık yapma, yalan
söyleme, ölü hayvanın etini yeme gibi söz ve davranışlar Kur'an-ı Kerim’in
gelmeye başladığı andan itibaren yasaklanmıştır. Bu fiillerin haram olması,
bunların özündeki çirkinlikten ve bunları işlemekteki suçun büyüklüğünden
dolayıdır.
haram ligayrihi
Özünde bulunan bir zarar, kötülük ve çirkinlikten dolayı değil de, başka bir
nedenden dolayı Allah ve Resulü tarafından yasaklanan şey.
İnsanların helal ölçüler içerisinde yiyip içmelerinde bir sakınca yoktur.
Hayatın devamı için bunlar zorunludur. Fakat başkasına ait bir malı onun
izni olmaksızın yemek ise haramdır. Oruç tutmak dinin emridir. Fakat Ramazan
Bayramının birinci ve Kurban Bayramının ilk üç günü oruç tutmak, bu günler
Müslümanların yeme içme günleri olduğu için haramdır.
harem
1. Korunan yer, korunan şey, yasak bölge.
2. Herkesin girmesine izin verilmeyen, saygıdeğer ve kutsal yer.
“Herkesin evi haremidir.”
Hadis-i Şerif
3. Hac ve umre için ihrama girilen yerlerden itibaren Mekke’de Kâbe’ye doğru
olan kısım, Kâbe ve çevresi.
4. Mekke ve Medine’nin sınırları, Hz. Peygamber tarafından belirlenen
çevresi.
“Her peygamberin bir haremi vardır. Benim haremim ise Medine’dir.”
Hadis-i Şerif
5. Erkeğin hanımı, eşi.
6. Müslümanların evlerinde yabancıların girmesi yasak olan, kadınlara
ayrılmış daire veya bölüm.
7. Eski saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm, daire.
Haremeyn
1. Müslüman olmayanların girmesi dinen yasak olan iki şehir; Mekke ve
Medine.
2. Mekke’de bulunan Kâbe ile Medine’de Hz. Peygamber’in kabrinin olduğu yer.
Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslam;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnam!
Bizar edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn’i
En sonra, salib ormanı görmek Harameyn’i!
Mehmet Akif Ersoy
Haremişerif
1. Kâbe ve çevresi.
2. Hz. Peygamber’in mescidi ve çevresi.
3. Kudüs’teki Mescidiaksa ve çevresi.
Hariciler
Sıffin savaşından (M.S. 657) sonra gerçekleşen Hakem Olayında “Hz. Ali,
insanların hakemliğine razı oldu.” diyerek onu ve ordusunu terk edenler, bu
olaya bağlı olarak Hz. Ali ve Muaviye’yi (ö. 60/670) küfürle suçlayan siyasi
ve dinî gruplar.
Haricilerin genel fikirleri şunlardır: Halifenin Kureyş kabilesinden olması
şart değildir. Hilafet konusunda hür seçim esastır. Zalim yöneticilere isyan
etmek zorunludur. Büyük günah işleyen kişi kâfir olur ve ahirette ebedî
olarak cehennemde kalır.
Harun Peygamber
Hz. Musa’nın kardeşi olup onun yardımcısı olarak İsrailoğulları’na
gönderilen ve Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.
Kur’an-ı Kerim’de yirmi yerde adı geçmekle birlikte hayatı ve tevhit
mücadelesiyle ilgili fazla bilgi bulunmayan Harun Peygamber genellikle Hz.
Musa ile beraber anılır. Hz. Musa’dan üç yaş daha küçük olduğu rivayet
edilmiştir. Hz. Musa, Medyen’de iken o Mısır’da kalmıştır. Musa Peygamber
tebliğ görevine başlayınca kardeşi Harun’la beraber Firavun’a giderek
İsrailoğulları’nı özgür bırakmasını istedikleri Kur’an-ı Kerim’de haber
verilmiştir. Hz. Musa, Tur Dağı’na çıkınca Harun Peygamber
İsrailoğulları’nın başkanlığını üstlenmiştir. İbrani kaynaklara göre Harun
Peygamber’in, Hor Dağı’nın tepesinde veya Mosera denilen yerde 123
yaşındayken öldüğü nakledilmiştir.
Harut ve Marut
Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresi’nin yüz ikinci ayetinde adları geçen ve
Babil’de yaşadıkları belirtilen iki melek.
Hz. Hasan
Hz. Peygamber’in torunu, Hz. Fatıma ile Hz. Ali’nin büyük oğlu (ö. 50/670).
Hz. Hasan, hicretin üçüncü yılı ramazan ayının ortalarında Medine’de
doğmuştur. Adını Hz. Peygamber koymuştur. Hz. Hasan, dedesi Hz. Peygamber’in
terbiyesinde yetişmiştir. Fiziksel olarak dedesi Hz. Peygamber’e çok
benzeyen Hz. Hasan’ın Resulullah vefat ettiğinde sekiz yaşında olduğu
rivayet edilmiştir.
Hz. Hasan’ın, tarihî bir şahsiyet olarak ortaya çıkması ise babası Hz.
Ali’nin şehit edilmesinden sonra olmuştur. Kûfeliler Hz. Hasan’a babasının
vefatından sonra biat edip halife olarak seçmişlerdir. Hz. Hasan halife
seçildikten sonra, daha önceden Hz. Ali’ye biat etmeyen Muaviye savaşın
devamına karar vermiştir. Durumun korkunçluğunu fark eden Muaviye, savaştan
hoşlanmayan ve Müslümanlara karşı çok merhametli olan, onları içten bir
sevgi ile seven, Müslümanlar arasında çıkacak fitneden nefret eden Hz.
Hasan’la antlaşma yollarını aramıştır. Yukarıda sayılan özelliklere sahip
olan Hz. Hasan, ordusu içerisinde çıkan ihtilafları da göz önünde
bulundurarak Müslümanların daha fazla kanının dökülmemesi için Muaviye ile
anlaşmıştır. Bu antlaşmaya göre hilafet Muaviye’ye bırakılmış ve Hz.
Hasan’ın ordusuna savaş tazminatı verilmiştir.
Cömertliği ve takva sahibi olmasıyla meşhur olan Hz. Hasan iki defa bütün
malını fakirlere bağışlamıştır. Hz. Hasan, 2 Nisan 670 günü vefat etmiş ve
Medine’deki Baki mezarlığına defnedilmiştir. Hz. Peygamber’in soyu iki
torunu olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etmiştir. Hz. Hasan’ın
soyundan gelenlere “şerif” adı verilmiştir.
Hasbünallah
“Allah bize yeter!” anlamında Allah’tan sabır ve yardım dileme sözü.
“Hasbünallah” şeklindeki dua ve yardım isteme sözü “Allah bize yeter. O, ne
güzel Vekil; ne güzel yardımcıdır.” anlamında “Hasbünallahu ve nimelvekil”
biçiminde de kullanılır.
“Bir kısım insanlar müminlere, “Düşmanlar size karşı toplandılar; aman
sakının onlardan!” dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha artırmış
ve ‘hasbünallahü ve nimelvekil’ demişlerdir.”
Kur'an-ı Kerim 3/173
hasenat
bk. hasene.
hasene
1. Güzel, güzellik, iyilik, hayır.
“Şüphesiz ki haseneler kötülükleri yok eder…”
Kur’an-ı Kerim 11/114
2. Aklın ve dinin iyi ve güzel kabul ettiği şey.
“Kim (Allah’ın huzuruna) bir hasene ile çıkarsa bu yaptığının on katını
kazanacaktır; ama kim de bir kötü fiil ile çıkarsa onun aynısı ile
cezalandırılacaktır; ve kimseye haksızlık yapılmayacaktır.”
Kur’an-ı Kerim 6/160
3. Dünya ve ahirette kişinin yararına olan her şey.
“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da ahirette de hasene ver. Bizi cehennem
ateşinden koru.”
Kur'an-ı Kerim 2/201
4. İyi hâl ve hareketlerle hoşa giden, ulaşılmak istenen nimet ve imkânlar.
“Allah yolunda hicret edip cihat eden ve bu yolda şehit olanları Allah
hasene bir rızıkla rızıklandıracaktır.”
Kur'an-ı Kerim 22/58
5. Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla içtenlikle yapılan her türlü ibadet,
söz ve davranış.
“Kim bir hasene işlerse Allah ona on katından yedi yüz katına kadar sevap
verir.”
Hadis-i Şerif
hasen hadis
Sahih hadisin şartlarını taşımakla beraber hadisleri başkasına aynen
nakletmede bazı kusurları olan ravinin naklettiği hadis.
Hadisler sağlamlık bakımından üç gruba ayrılır: Sahih, hasen, zayıf.
Hasen hadisler, ravide, zaptla ilgili hata etme ve yanılma gibi bir kusur
sebebiyle sahih hadis derecesine çıkamayan hadislerdir. Hasen hadisler dinî
konularda sahih hadisler gibi delil kabul edilirler. Hasen hadis terimi ilk
defa Tirmizi (ö. 279/892) tarafından kullanılmıştır.
haset
1. Kıskançlık, çekememezlik.
“Ateş odunu nasıl yakıp yok ederse haset de kişinin amellerinin sevabını yok
eder.”
Hadis-i Şerif
2. Başkasının elinde bulunan maddi ve manevi imkânların kendisine verilmesi
ve kıskanılan kişinin bu imkânları kaybetmesi için kalpte bulunan temenni ve
istek.
İslam dini, hasedi en çirkin davranışlardan biri olarak kabul etmiştir.
Kur’an-ı Kerim hasetlik yapmayı münafıkların ve müşriklerin temel ahlaki
niteliklerinden biri olarak haber vermiş, müminlere de bu kötü sıfattan uzak
durmalarını emretmiştir.
“Bir kulun kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.”
Hadis-i Şerif
Hasîb (el-Hasîb)
“Tüm yarattıklarının ihtiyaçlarını bir ölçü içerisinde karşılayan, dünyada
da ahirette de onların yardımına yetişen; dünyadaki yapmış oldukları söz ve
davranışlara göre insanları ahirette hesaba çekip yapmış olduklarının
karşılığını eksiksiz olarak verecek en yüce varlık.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
“(Ey yetimlerin velileri!) Yetimlerin mallarını onlar büyüyüp de alacaklar
diye alelacele ve savurganlıkla yemeyin. Kim zengin ise onların mallarını
yemekten çekinsin. Fakir ise ölçülü bir şekilde faydalansın. Onların
mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahitler bulundurun. Allah
Hasîb olarak yeter.”
Kur'an-ı Kerim 4/6
hasis
bk. cimri.
haşa
1. Asla, katiyen, hiçbir vakit, Allah göstermesin, Allah korusun
anlamlarında bir ünlem ifadesi.
2. Bir durum veya davranışın kesinlikle kabul edilmediğini anlatan söz.
“Kadınlar, önlerine konan meyveleri soyup yerlerken Yusuf’u görünce onu
gözlerinde büyüttüler. Ona hayranlıklarından ötürü ellerini kestiler ve:
‘Allah için, haşa bu insan değildir, bu güzel bir melektir.’ dediler.”
Kur'an-ı Kerim 12/31
3. Dine aykırı olma ihtimali olan sözler için, ‘tövbe, Allah göstermesin.’
anlamında kullanılan bir söz.
Haşimi
Hz. Peygamber’in de bağlı olduğu Kureyş kabilesinin bir kolu.
Haşimiler Kureyş kabilesinin en önemli kollarından biridir. Hz. Peygamber de
bu soydan gelmiştir. Haşimiler, İslamiyet’ten önce de hem Mekke’nin hem de
Kureyş kabilesinin yöneticiliğini yapmışlardır. Çok önemli bir görev sayılan
Kâbe muhafızlığı ve hac işlerini yönetmek Haşimilere verilmiştir.
haşir
1. Toplanma, bir araya gelme.
“Kişi sevdiğiyle beraber haşrolacaktır.”
Hadis-i Şerif
2. Bütün canlıların öbür dünyada yeniden diriltilerek ‘mahşer’ denilen yerde
dünyadaki yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını vermek üzere bir araya
gelmeleri, getirilmeleri.
“O gün yer yarılır, onlar (mezarlarından) çabucak çıkarlar. Bu bize göre
kolay olan bir haşirdir.”
Kur'an-ı Kerim 50/44
Kur'an-ı Kerim, bütün insanların hesaba çekileceğini haber vermiştir.
Allah’ın vahyinden yüz çeviren kâfirlerin kör, sağır ve dilsiz olarak
haşredileceğini bildirmiştir. Bu çerçevede insanların haşir gününde
hesaplarını kolay verebilmeleri için dünyada iman edip salih ameller
işleyerek hazırlıklı olmaları tavsiye edilmiştir.
“Hepsini haşrettiğimiz gün ortak koşanlara ‘Hani, Allah’a ortak sandığınız
şeyler nerede?’ denir.”
Kur'an-ı Kerim 6/22
haşiye
Fıkıh, tefsir, hadis, kelam, tasavvuf gibi İslami ilimler başta olmak üzere
mantık, felsefe, astronomi ve tıp dâhil geçmişte eser veren bilginlerin
yazmış oldukları herhangi bir kitabın sayfa kenarlarına ya kendilerinin ya
da başkalarının yazdıkları kısa açıklamalar, tamamlayıcı notlar.
haşr
bk. haşir.
Haşr Suresi
Kur’an-ı Kerim’in elli dokuzuncu suresidir. Yirmi dört ayettir. Medine’de
inmiştir. Adını ikinci ayette geçen ve ‘bir araya toplama’ anlamına gelen
‘haşr’ kelimesinden almıştır.
Sure, göklerdeki ve yerdeki bütün varlıkların Allah’ın yüceliğini dile
getirdiğini, Onun güçlü ve hikmet sahibi olduğunu bildiren bir ayetle
başlar. Savaş yapmadan elde edilen başarıların Allah’ın müminlere bir
yardımı olduğu üzerinde durulur. Sözleşmelerini bozan ve inançlarına
bağlılıklarını yitiren toplumların dünyada da ahirette de cezalandırılacağı
açıklanır. Silah kullanmadan elde edilen ganimetlerin nasıl dağıtılacağı
bildirilir. Kamu mallarının sosyal adaleti sağlayacak biçimde dağıtılmasının
önemi vurgulanır. Medineli Müslümanların Mekkeli muhacirlere iman
kardeşliğini gözeterek yapmış oldukları fedakârlıklardan örnekler verilir.
Ayrıca bencillikten, bireysel çıkarları öne çıkarmaktan kurtulmanın önemi
ele alınır ve müminlerin birbirlerine kin tutmamaları tavsiye edilir.
Surede, Yahudilerin ve Medineli münafıkların yalanları, sözlerinden
dönmeleri, birbirlerinin aleyhinde çalışmaları da gözler önüne serilir.
Yahudilerin birbirlerine tutkun gibi gözükseler de tutkun olmadıkları
belirtilir. Yahudi ve münafıklar, Medine’deki çirkin eylemlerinden
vazgeçmeyecek olurlarsa ilahi azap ile tehdit edilirler.
Surede, müminlere ahiret için hazırlık yapmaları ve takva sahibi olmaları
öğütlenir. Tüm kötülüklerin Allah’ı ve ahireti unutmaktan doğduğuna işaret
edilir. Cennetlikler ile cehennemliklerin eşit olmadığı haber verildikten
sonra Kur’an-ı Kerim’in önemi üzerinde durulur. Daha sonra da Yüce Allah’ın
birliği, yüceliği, eşsizliği, rahmeti, şefkati, gücü ve kudreti dile
getirilir.
Yerde ve gökte bulunan her şeyin Allah’ı tespih edip ona boyun eğdiğini
bildiren ayetle sure son bulur.
haşyet
1. Korku, endişe, üzüntü, ürperti.
“Kendilerine savaş farz kılınınca hemen içlerinden (münafık) bir grup,
insanlardan Allah’ın haşyeti gibi haşyet duymaya başladılar: ‘Rabbimiz niçin
bize savaşı farz kıldın? Bize (savaşı) yakın bir zamana kadar ertelesen
olmaz mıydı?’ dediler. De ki: Dünyanın geçimliği azdır, takva sahipleri için
ahiret daha iyidir. Size kıl kadar haksızlık edilmeyecektir.”
Kur'an-ı Kerim 4/77
2. Kulun işlediği günahlar sebebiyle veya Allah’ın gazabının kendisine
ulaşacağı düşüncesiyle kalbinde duyduğu endişe, ahirete yönelik Allah
korkusu.
“İnsanlardan ilk kalkacak olan şey haşyettir. Öyle ki insanlar arasında
haşyet sahibi kimseler neredeyse bulunmayacaktır.”
Hadis-i Şerif
3. Gelecekte hoşa gitmeyecek bir şeyin beklentisinden kaynaklanan endişe,
üzüntü.
“(İleride başınıza gelebilecek) yoksulluk haşyetiyle çocuklarınızı
öldürmeyin. Onların da sizin de rızkını verecek olan biziz. Çocukları
öldürmek (çok) büyük bir günahtır.”
Kur’an-ı Kerim 17/31
hat
bk. hüsnühat.
hata
1. Yanlış, yanılma, kusur.
“Müçtehit içtihatında hata ederse (çalışıp yorulmasına karışlık) bir sevap,
doğru karar verirse iki sevap alır.”
Hadis-i Şerif
2. Düşünürken, konuşurken veya bir iş yaparken meydana gelen yanlışlık,
hedefleneni ve doğruyu tutturamama.
“…‘Rabbimiz! Eğer unutacak veya hata edecek olursak bizi sorumlu tutma…”
Kur’an-ı Kerim 2/286
3. Küçük günah.
“Suyun ateşi söndürdüğü gibi fakirlere verilen sadaka da hataları yok eder.”
Hadis-i Şerif
4. Mükelleften sorumluluğu tamamen veya kısmen kaldıran ve Allah’a isyan
kastedilmeden söylenen söz, yapılan davranış; kasıtsız günah.
“Allah, ümmetimi üç konuda bağışlamıştır: Hata olarak, unutarak ve
başkasının zorlamasıyla yaptığı işlerden ve söylediği sözlerden.”
Hadis-i Şerif
Hatemienbiya
“Peygamberlerin sonuncusu, kendisinden sonra kesinlikle peygamber gelmeyecek
olan.” anlamında Hz. Muhammed’in sıfatı.
Peygamberlik, Hz. Âdem’le başlayıp Hz. Muhammed’le sona ermiştir. Hz.
Muhammed’in getirdiği din ve kitap, geldiği günkü gibi bozulmadan aslını
koruduğu için yeni bir peygamber ve kitap gelmesini gerektirecek bir durum
yoktur. Ayrıca İslam dini kıyamete kadar bütün insanların ihtiyacını
karşılayacak özellikte ve esneklikte gönderilmiştir.
“Muhammed, Allah’ın elçisi ve Hatemienbiya’dır…”
Kur'an-ı Kerim 33/40
Hateminübüvvet
1. Peygamberlik mührü.
2. Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu gösteren ve iki kürek kemiğinin
arasındaki güvercin yumurtası büyüklüğünde olan ben.
Hz. Hatice
Hz. Peygamber’in ilk hanımı, kadınlardan ilk Müslüman.
Hz. Hatice (ö. 620), Miladi 556 yılında Mekke’de doğmuştur. Kureyş’in ileri
gelenlerinden Huveylid’in kızıdır. İslam öncesi hayatının temizliğinden
dolayı “iffetli, tertemiz” anlamına gelen “Tahire” lakabıyla, Hz.
Peygamber’in en büyük eşi olduğu için de “Kübra” sıfatıyla anılmıştır.
Hz. Hatice, ticaretle uğraşmıştır. Bir ara ticaret mallarını çalıştırmayı
Hz. Muhammed’e teklif etmiş, o da bu öneriyi kabul etmiş ve yaptığı
ticaretten büyük kazançlar sağlamıştır. Hz. Muhammed’in doğruluğunu,
ahlakının güzelliğini, vefakârlığını gören Hz. Hatice, daha sonra ona
evlilik teklifinde bulunmuştur. Hz. Muhammed de bu teklifi kabul etmiş ve
akrabalarının da katıldığı bir törenle nikâhları yapılmıştır. Hz. Hatice’nin
bu evlilikten, Kasım, Abdullah, Zeynep, Rukiye, Ümmügülsüm ve Fatıma adlı
çocukları doğmuştur.
Hz. Muhammed, otuz beş yaşından sonra evrenin yaratılışı ve insanlığın
gidişatı ile ilgili konularda derin bir tefekkür hayatı yaşamıştır. O, bu
tefekkür hayatını yaşarken Hz. Hatice ona gerekli ilgiyi gösterdiği gibi ilk
vahiy geldikten sonra da hemen iman etmiş ve bütün varlığıyla Allah yolunda
eşinin destekçisi olmuştur. Hz. Peygamber’i herkes yalanlarken o doğrulamış
ve onu her an destekleyerek teselli etmiştir. Bütün bu fedakârlıklarından
dolayı Hz. Peygamber’in en sevgili ve en kıymetli eşi olmuştur. Hz.
Peygamber’le evlilikleri yirmi beş yıldan fazla sürmüştür. Hz. Peygamber’e
ve Müslümanlara yapılan işkencenin en yoğun olduğu dönemde Mekke’de vefat
etmiştir. (19 Nisan 620) Hz. Muhammed, onun vefatına çok üzüldüğü için o
yıla “hüzün yılı” denmiştir.
hatim
1. Sona erdirme, bitirme.
2. Kur'an-ı Kerim’i ilk suresi olan Fatiha Suresi’nden başlayıp en son
suresi olan Nas Suresi’ne kadar tek başına veya cemaatin huzurunda yüzüne
veya ezberden okuma.
“Üç günden kısa sürede hatim yapmayınız. Üç günden kısa sürede tüm Kur’an’ı
hatim yaparsanız bir şey anlamazsınız.”
Hadis-i Şerif
3. Hadis âlimlerince muteber kabul edilen herhangi bir hadis kitabının bir
hadis bilgini tarafından talebelerine baştan sona okutulup bitirilmesi veya
maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulmak için cemaat tarafından okunup
tamamlanması.
Hatîm
Kâbe ile kuzey tarafındaki yarım daire şeklinde ve bir buçuk metre
yüksekliğindeki duvarın arasında kalan yer, Hicr.
Kâbe, M.S. 605 yılında yeniden yapılırken malzeme eksikliğinden dolayı yapı
daraltılmış ve Hatîm denilen yer dışarıda kalmıştır. Burası Kâbe’nin içinden
sayılır. Tavafın, Hatîm’in dışından yapılması zorunludur. Hatîm’de namaz
kılmak Kâbe’nin içinde namaz kılmak gibidir.
“Eğer Kureyş kabilesi, küfürden yeni çıkmamış olsaydı Kâbe’yi İbrahim
Peygamber’in yaptığı temeller üzerine yeniden yaptırır, Hatîm’i de Kâbe’nin
içine alırdım.”
Hadis-i Şerif
hatip
1. Bir topluluk karşısında etkili, düzgün ve güzel konuşan kimse, konuşmacı.
2. Cuma günleri, cuma namazından önce camide, İslam dininin emirlerini,
yasaklarını hatırlatarak ayetlerden ve hadislerden öğütler veren kimse,
imam, hutbe okuyan.
“Hatibin hutbeyi kısa okuyup namazda Kur'an-ı Kerim’den çokça ayet okuması
onun dinî bilgisinin derinliğindendir.”
Hadis-i Şerif
hatmihacegân
bk. Nakşibendilik.
havaiciasliye
1. Sıkıntıların giderilmesi ve hayatın devamı için insanın muhtaç olduğu
temel ihtiyaç maddeleri.
2. Zekâta tabi olmayan temel ihtiyaç maddeleri.
havari
1. Taraftar, dost, arkadaş, yardımcı, seçkin kimse.
“Her peygamberin bir havarisi vardır. Benim havarim ise Zübeyr b.
Avvam’dır.”
Hadis-i Şerif
2. Hz. İsa’nın, kendisine yardımcı olarak seçtiği ve İncil’in içerisindeki
hükümleri ve öğütleri insanlara bildirmekle görevlendirdiği on iki mümin
kişiden her biri.
“Meryem oğlu İsa havarilerine: ‘Allah yolunda benim yardımcılarım kimdir?’
demişti. Havariler: “Allah (yolu)nun yardımcıları biziz.’ dediler…”
Kur'an-ı Kerim 61/14
Havarilerin isimleri:
Petrus denen Simun; Andreas; Zebedinin oğlu Yakup; Yuhanna; Filipus;
Bartolomeus; Tomas, Matta; Alfeus’un oğlu Yakup; Taddeus; Gayyur Simun ve
Yahuda İskariyot.
havas
1. İleri gelen, seçkin kişiler.
Kitabı sünneti icmaı kaldırıp attık
Havası maskara yaptık, avamı aldattık.
Mehmet Akif Ersoy
2. Tasavvuf yoluna girdikten sonra almış oldukları eğitim sayesinde Allah’ın
emirlerini ve bu emirlerin konuluş nedenlerini hemen kavrayıp Allah’ı
görüyormuşçasına dinin hükümlerini yaşamayı amaç edinen Müslümanlar.
3. Allah’ın sıfatları, fiilleri, yaratması ve emretmesi konularında bilgi
sahibi olan ve bu bilgiye göre hayatına anlam vererek Allah’ın sevgisini
kazanan kişiler.
havassıkur'an
Kur'an-ı Kerim’deki bazı kelime, ayet ve surelerin belli bir düzene göre
okunması veya yazılması durumunda yapılan duaların gerçekleşeceğinden
bahseden ilim veya bu konuda yazılan eserler.
havassıselime
İslam dinine göre bilgi elde etme yollarından biri olan ve herhangi bir
etkenle kendisine ait özelliğini kaybetmemiş bulunan beş duyu; işitme,
görme, koku alma, tatma ve dokunma.
İslam dinine göre bilgi elde etmenin çeşitli yolları vardır. Havassıselime,
akıl, vahiy ve tecrübe bilgi elde etme yollarının en önemlileridir.
havatır
1. Hatıra gelenler, hatırlananlar, kalbe doğan düşünceler.
2. İnsanın iradesi dışında zihnine gelen veya kalpte hissedilen duygu ve
düşünceler.
3. Tasavvuf yoluna giren kimsenin kalbine Allah’tan, melekten, nefisten veya
şeytandan gelen hitaplar, sesler.
“Bazen gönlüme havatır gelir. Gelen bu havatırı Kur’an-ı Kerim ve sünnete
göre test ederim. Eğer onlara uyuyorsa alırım uymuyorsa almam.”
Cüneyt el-Bağdadi
havf
1. Korku, kaygı, endişe.
“Kimseden havf eylemez Allah’tan havf eyleyen.”
İzzet Molla
2. Hoşlanılmayan bir durumun başa gelmesinden veya arzulanan bir şeyin
kaybedilmesinden dolayı duyulan endişe.
“Ant olsun sizi havf, açlık, mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden
eksiltmek gibi şeylerle deneriz; sabredenleri müjdele!”
Kur’an-ı Kerim 2/155
3. Allah’a onun istediği gibi ibadet edememekten, işlenen günahları çokça
hatırlamaktan, ahiret hâllerini düşünmekten ve bunlara bağlı olarak Allah’ın
rızasını kaybetme endişesiyle duyulan korku.
“Güzellik ve asalet sahibi bir kadının yapmış olduğu cinsel teklifi
reddederek “Ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan havf ederim.” diyen kişiyi,
Allah kıyamet gününde kendi korumasına alacaktır…”
Hadis-i Şerif
haviye
Münafıkların ve küfürde aşırı gidenlerin girecekleri cehennemin en derin
yeri, yedinci tabakası.
“Kıyamet günende kimin tartıda (sevapları) daha ağır gelirse o cennette
hoşnut olacağı bir hayatı sürecektir. Tartıda (sevapları) hafif gelenlerin
varacağı yer ise haviyedir. Sen haviyenin ne olduğunu bilir misin? O çılgın
bir ateştir.”
Kur'an-ı Kerim 101/6-11
havkale
“Güç ve kuvvetin kaynağı sadece Allah’tır.” anlamına gelen “La havle vela
kuvvete illa billah” biçimindeki dua cümlesinin kısaltılmış şekli.
havlihavelan
1. Bir yılın geçip sona ermesi.
2. Zekâtı verilecek bir ticaret malının üzerinden bir kamerî yılın (yaklaşık
354 gün) geçmesi.
Havlihavelan, ticaret mallarına zekâtın farz olmasının şartlarından
birisidir. İslam bilginleri bu konuda görüş birliği içerisindedirler. Toprak
mahsullerinde ise zekât verilirken havlihavelan şartı aranmaz, ürün elde
edilince zekâtı verilir.
“Üzerinde havlihavelan gerçekleşmeyen bir (ticaret) malı için zekât yoktur.”
Hadis-i Şerif
havra
1. Yahudilerin ibadethanesi, sinagog.
2. Gerek günlük gerekse haftalık ibadetin yapılması, kutsal kitapların
okunması ve dinî emirlerin öğrenilmesi için Yahudi cemaatinin toplandığı
ibadet yeri, küçük mabet.
Havra, M.Ö. 586’da Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra Yahudiler
tarafından halkın ibadet edeceği bir kurum hâline getirilmiştir. Kurban
dışındaki ibadetler havrada gelişmiştir. Havradaki en kutsal şey, doğu
yönündeki bir hücrede korunan Tevrat tomarlarıdır.
Havrada yapılan ayinler, Tevrat’tan bazı bölümlerin okunması, belirli dualar
ve vaazlardan ibarettir. İbadet için en az on iki yaşını geçmiş on erkeğin
bir araya gelmesi gerekir. Kadınlar ibadete katılamaz ve erkeklerle bir
arada bulunamazlar. Zorunlu olmamakla beraber çoğu aileler nikâhlarını
havrada kıydırırlar. Yahudi toplumunda havra ile dini hayat iç içedir.
“Allah, bir kısım insanları diğer bir kısım ile savmasaydı, manastırlar,
kiliseler, havralar ve Allah’ın ismi içerisinde çokça anılan mescitler
yıkılıp giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere mutlak
surette yardım eder.”
Kur'an-ı Kerim 22/40
Hz. Havva
İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’in hanımı, ilk kadın, insanlığın anası.
İslami kaynaklara göre Hz. Havva, Hz. Âdem ile aynı maddeden yaratılmıştır.
Hz. Âdem’le beraber cennete yerleştirilmiş ve Allah’ın koyduğu sınırlar
çiğnenince Hz. Âdem’le beraber oradan çıkarılmıştır. İslam dini Hz. Havva’yı
ve onun şahsında tüm kadınları suçlayan Yahudilik ve Hristiyanlığın bu
konudaki düşüncelerini benimsememiştir. İslam, Hz. Havva’nın kişiliğinde
kadınlara yönelik suçlamaları reddetmiştir.
Hz. Havva, rivayetlere göre cennetten çıkarıldıktan sonra Âdem Peygamberle
Arafat’ta buluşmuştur. Birçok çocuğu dünyaya gelmiştir. İnsanlık Hz. Âdem ve
Hz. Havva’nın çocuklarından türemiştir.
Havzıkevser
bk. Kevser.
Hay (el-Hay)
“Varlığı devamlı olan, hayat sahibi, ölmeyen diri, her şeyin varlığı onun
varlığına bağlı olan.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“Allah’tan başka ilah yoktur. O Hay ve her şeyi koruyup gözetendir…”
Kur'an-ı Kerim 2/255
hayâ
1. Utanma, sıkılma duygusu, edep, ar.
“Hayâ imandandır.”
Hadis-i Şerif
2. Kişinin, Allah’a olan içten sevgi ve saygısından dolayı kötü, çirkin,
ahlak dışı ve günah olan davranışlardan rahatsız olup onlardan kaçınması.
“Dört şey peygamberlerin sünnetlerin-dendir: Hayâlı olmak, güzel koku
sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.”
Hadis-i Şerif
3. Kınanma endişesiyle dinî kurallara aykırı davranmaktan kaçınma.
“İmanın yetmişten fazla derecesi vardır. Hayâ da imanın derecelerinden
biridir.”
Hadis-i Şerif
hayat
1. Canlılık, dirilik, sağlık, faaliyet, hareketlilik.
“Allah, hayat veren ve öldürendir. Allah, yaptığınız şeyleri bütün
ayrıntılarıyla görmektedir.”
Kur’an-ı Kerim 3/156
2. Doğumdan ölüme kadar olan süre, ömür, yaşam.
Elindeyse zamana, dur, geçme diye dayat!
Bir sigara içmekten daha kısa bu hayat…
Necip Fazıl Kısakürek
3. Allah’ın canlı, diri ve her an faaliyet hâlinde olmasını ifade eden bir
sıfatı.
“Hayat sahibi olup ölmeyen varlığa tevekkül et ve onu överek tespih et….”
Kur’an-ı Kerim 25/58
Hayber Savaşı
Hicretin yedinci yılında (M.S. 628), Medine Suriye yolu üzerinde ve
Yahudilerin yerleşim merkezi olarak seçtikleri Hayber denilen yerde Hz.
Muhammed ile Yahudiler arasında yapılan savaş.
Medine’nin 150 kilometre kuzeyinde bir ticaret merkezi olan Hayber’de
çeşitli Yahudi kabileleri yaşamıştır. Bu kabilelerin bir kısmını Medine’den
çıkartılan Yahudiler oluşturmuştur. Hayber Yahudileri, Mekke müşrikleri ile
ortak hareket ederek Medine’den Suriye’ye giden ticaret kervanlarına
baskınlar düzenlemişlerdir. Hz. Peygamber’e saldırma konusunda bazı
putperest Arap kabileleri ile anlaşma yapan Hayber Yahudilerine karşı Hz.
Muhammed de savaş ilan etmiştir. Hz. Peygamber, 1500 kişilik bir ordu
hazırlamış ve ordunun sancağını Hz. Ali’ye vermiştir. Hz. Ali Hayber
Savaşı’nda çok büyük kahramanlıklar göstermiştir. Bu savaşta Hayber
Yahudileri yenilmiştir. Savaştan sonra yapılan anlaşmaya göre Yahudiler,
Medine İslam Devleti’ne cizye verme karşılığında içişlerinde serbest
bırakılmışlardır.
hayır
1. Servet, mal.
“İnsanda aşırı derece hayır sevgisi vardır.”
Kur'an-ı Kerim 100/6-8
2. İbadet.
“Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin. Rabbinize ibadet edin, hayır
işleyin ki kurtuluşa eresiniz.”
Kur'an-ı Kerim 22/77
3. İlim, hikmet.
“Kim şu mescidimize girer de hayır öğrenir ve öğretirse Allah yolunda cihat
etmiş mücahit gibidir.”
Hadis-i Şerif
4. Dinin ve aklın yapılmasını iyi ve güzel gördüğü, kişinin sadece Allah’ın
rızasını gözeterek yaptığı iş, amel.
“Kim zerre kadar hayır yaparsa onun (karşılığını) görür. Kim de zerre kadar
şer yaparsa o da (karşılığını) görür.”
Kur'an-ı Kerim 99/7-8
hayız
1. Kadınların ay hâli, âdet görmesi, aybaşı.
“Sana hayızı soruyorlar. De ki: ‘O (bedenî ve psikolojik bir) sıkıntıdır.’
Hayızlı iken kadınlarınızla cinsel ilişkiden sakının. Temizlenip yıkanıncaya
kadar onlara yaklaşmayın.”
Kur'an-ı Kerim 2/222
2. Doğum veya bir başka rahatsızlık olmaksızın, ergenlik çağındaki kız veya
kadının döl yatağından gelen ve bir süre devam ederek bazı ibadetlerin
yerine getirilmesine engel olan kan.
Hayız günlerinde kadınlar namaz kılamazlar, oruç tutamazlar ve Kur'an-ı
Kerim’e dokunmazlar. Hayız günleri bittikten sonra kılamadıkları namazları
kaza etmezler fakat tutamadıkları oruçlarını daha sonra kaza ederler. Evli
kadınlar ise hayız günlerinde kocalarıyla cinsel ilişkide bulunmazlar.
“Biz, Resulullah’ın zamanında hayız olduğumuz vakit namazı bırakır daha
sonra da kılamadığımız namazları kaza etmezdik. Hayızlı olduğumuz günlerde
tutamadığımız oruçları ise kaza ederdik.”
Hz. Ayşe
hayrat
1. İyilikler, güzellikler, hayırlar.
“Allah, sizi vermiş olduğu nimetlerle sınamaktadır. (Sizler verilen bu
nimetlerin hakkını vererek) hayratta yarışınız.”
Kur’an-ı Kerim 5/48
2. Allah’ın rızası gözetilerek toplumun faydalanması için yapılan ve kişinin
ölümünden sonra da amel defterine sevap yazılmasına sebep olan güzel işler.
Türk toplumunda cami, okul, yol, köprü, hastane, aşevi yaptırmak hayrattan
sayılmıştır. Hz. Peygamber, Müslümanlara hayrat yapımını teşvik etmiştir.
“Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülüğe
engel olurlar ve hayratta yarışırlar, işte bunlar salih insanlardır.”
Kur'an-ı Kerim 3/114
Hayrulbeşer
“İnsanların en hayırlısı.” anlamında Hz. Muhammed için kullanılan övgü sözü.
Ol gece kim doğdu ol Hayrulbeşer
Anası anda neler gördü neler.
Süleyman Çelebi
hazret
1. Bir kimsenin huzuru, önü, makam.
Gel gidelim hazrete Ya Mustafa.
Muntazırdır anda ashabısafa.
Süleyman Çelebi
2. Saygı ve yüceltme ifadesi olarak değerli ve yüce kabul edilen kişilerin
isimlerinin başına getirilen unvan.
3. Çeşitli hatalar sebebiyle Allah’tan uzaklaşan müridin yeniden onun
rızasını kazanmak ve Allah’a ulaşmak için birtakım manevi makamları tek tek
aşmak suretiyle ilahî huzura varması ve Allah katında değer kazanmasıyla
elde edilen konum.
helal
1. Dinî bakımdan kullanılmasına, yapılmasına, söylenmesine, yenilip
içilmesine izin verilen şey.
“Peygamber, onlara iyiliği emreder; kötülükleri yasaklar; temiz olan şeyleri
helal, çirkin şeyleri de haram kılar…”
Kur'an-ı Kerim 7/157
2. Dinin haram kılmadığı yollardan elde edilen kazanç.
“Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerin helal ve temiz olanlarından
yeyin. Eğer Allah’a kulluk ediyorsanız onun nimetlerine şükredin.”
Kur'an-ı Kerim 16/114
3. Nikâhlı ve hukuksal anlamda karı koca olan kimseler, eşler.
Helalim Ayşe, kızım Fatıma
Evlatlarım size olsun elveda.
Süleyman Çelebi
4. İhramlı iken yasak olan şeylerin hac ve umre görevlerini bitirdikten
sonra serbest olması.
Hendek Savaşı
Medineli Müslümanlarla, Mekkeli müşrikler ve bu müşriklerle ortak hareket
eden Arap kabileleri arasında yapılan savaş.
Bedir ve Uhut Savaşları’nda istedikleri neticeyi alamayan Mekke müşrikleri
Hz. Peygamber ve Medineli Müslümanlara saldırılarını aralıksız
sürdürmüşlerdir. Müslümanlara son bir darbe daha vurup onları Medine’de imha
etmek amacıyla büyük bir orduyla Medine’ye hücum etmişlerdir. Mekkeli
müşriklerle Medineli Müslümanlara arasında meydana gelen Hendek Savaşı
hicretin 5. yılı Şevval ayının yedisinde başlayıp (1 Mart 627), zilkadenin
birinci günü (24 Mart 627) sona ermiştir.
Medine’yi savunma amacıyla Selman Farisî’nin teklifi üzerine şehrin etrafına
hendekler kazıldığı için bu savaşa Hendek Savaşı denilmiştir. Saldırgan
tarafı Kureyşliler, Hayber Yahudileri, Gatafanlılar, Fezareliler,
Esedoğulları ve Süleymoğulları kabileleri oluşturmuştur. Bütün bu grupları
‘hizip’ kelimesinin çoğulu olan “ahzab” kelimesiyle ifade eden Kur'an-ı
Kerim bu savaşa ‘Ahzap Savaşı’ adını vermiştir. Bu savaşta düşman ordusu on
iki bin kişiden oluşmuştur.
Medine’yi hendeğin gerisinde üç hafta kadar kuşatan Mekke müşrikleri kendi
aralarında çıkan ayrılıklar ve bir gece ansızın meydana gelen korkunç kum
fırtınası nedeniyle dağılıp gitmişlerdir. Bu savaşta yer yer vuruşmalar olsa
da iki ordu hendekten dolayı karşı karşıya gelememiştir. Fırtına, açlık ve
gruplar arasındaki ayrılıklara daha fazla dayanamayan Kureyş ordusu bu
savaşta da yenilmiştir. Hendek Savaşı’nda beş Müslüman şehit olmuştur. Bu
savaştan sonra müşrikler bir daha Medine’ye saldıramamışlardır.
hervele
1. Çabuk ve hızlı yürüme, koşturma, koşar gibi süratlice yürüme, süratli
olma.
“Kulum bana yürüyerek gelirse ben ona hervele ile giderim…”
Kudsi Hadis
2. Hac ve umre yaparken Kâbe’nin yakınındaki Safa ile Merve tepeleri
arasında yer alan iki yeşil direk arasında erkeklerin koşmaları veya canlı
ve diri bir biçimde yürümeleri.
Hz. Peygamber ve müminler Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde Mekkeli
müşrikler; ‘Müslümanların Medine’nin havasına alışamadıkları ve sıtmaya
yakalanarak hastalandıklarına’ dair aralarında söylentiler çıkarmışlardır.
Bu söylentiler uzun bir müddet devam etmiştir. Hz. Peygamber ve müminler
Hudeybiye Anlaşması’ndan bir yıl sonra umre için Mekke’ye gittiklerinde
onlara bu söylentilerin gerçeği yansıtmadığını göstermek amacıyla Safa ile
Merve arasındaki kısa bir mesafede koşar adım, omuzları dik ve çalımlı bir
şekilde yürümüşler; hervele yapmışlardır. O günden itibaren bu uygulama bir
sünnet olarak devam ettirilmektedir.
hesap günü
Dinen yükümlü insanların inançlarından ve dünyada yaptıkları iyilik ve
kötülüklerden dolayı Allah tarafından ahirette hesaba çekilecekleri gün,
ceza günü, din günü, ruziceza, ahiret günü, haşir günü.
“Ey Rabbim! Hesap günü beni, anamı babamı ve müminleri bağışla!”
Kur'an-ı Kerim 14/41
heva
1. Arzu, istek, meyletme.
“Kim ki hevasını benim getirmiş olduğum dine tabi kılmazsa bana iman etmiş
sayılmaz.”
Hadis-i Şerif
2. Kişinin, dinini dikkate almaksızın arzuladığı şeylere yönelmesi.
“Allah’ın yeryüzünde en çok buğzettiği ilah hevadır.”
Hadis-i Şerif
3. Kişinin, akıl ve dince kötü görülen şeylere karşı eğilimi.
“Gördün mü hevasını tanrı edineni? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın.”
Kur'an-ı Kerim 25/43
Hevazin Savaşı
bk. Huneyn Savaşı.
heybet
1. Celal, azamet, ululuk, büyüklük, haşmet.
Gökte top sesleri bir bir nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor
Kosava’dan, Niğbolu’dan, Varna’dan, İstanbul’dan…
Anıyor her biri bir vak’ayı heybetle bu an.
Yahya Kemal Beyatlı
2. Yüce Allah’a yakın olmanın ve onu sevmenin karşılığında insanda meydana
gelen manevi bir hâl.
3. İnsanda korku ile karışık saygı uyandıran hâl veya görünüş.
hezl
1. Şaka, latife.
“Üç şey vardır ki ciddisi de ciddidir, hezli de ciddidir: Nikâh, boşama ve
köleyi hürriyetine kavuşturma.”
Hadis-i Şerif
2. Alay, eğlenme, anlamsız söz ve davranış.
“Kur'an hak ile batılı ayıran bir sözdür. O asla bir hezl değildir.”
Kur'an-ı Kerim 86/13-14
3. Sözün anlamını ve hükmünü kastetmemekle gerçekleşen ve iç irade ile beyan
arasında kasıtlı uygunsuzluk durumunu doğuran ciddiyetsizlik.
4. Ciddi fikirlerin mizahi bir anlatımla dile getirildiği edebî tür.
Hıdırellez
1. Hızır ve İlyas Peygamber’in her baharın başlangıcında karada ve denizde
darda kalanlara yardım amacıyla buluştuklarına inanılan Miladi 6 Mayıs, Rumi
23 Nisan’a rastlayan gün.
2. İslam öncesi, eski Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu yaz bayramlarına
dayanan, Hızır ve İlyas kavramları etrafında dinî bir içerik kazanmış halk
bayramı.
3. İnsanların kıştan kurtulma, bahardan faydalanma, piknik yapma, eğlenme,
nişan, düğün, sünnet törenleri tertip etme, adak ve dilekte bulunma gibi
düşünceleri gerçekleştirmek amacıyla kutladıkları bahar bayramı.
hıfz
1. Ezberleme, hatırda tutma, unutmama.
2. Saklama, muhafaza etme, koruma.
“Kur’an-ı Kerim’i biz indirdik; onun hıfzı da bize aittir.”
Kur’an-ı Kerim 15/9
3. Kur’an-ı Kerim’in belirli bir bölümünü ya da tamamını ezberleme ve
ezberde tutma.
“Kim Kur’an-ı Kerim’i hıfz ederse (Allah’ın izniyle) bu kişi ahiret gününde
akrabasından on kişiye şefaatte bulunur.”
Hadis-i Şerif
4. Allah’ın, veli denilen seçkin ve sevilen kullarını günahta ısrar etmekten
koruması.
“Sen, Allah’ın koymuş olduğu buyruklara uy ki Allah da seni hıfzetsin.”
Hadis-i Şerif
hıkd
bk. kin.
Hırkayısaadet
Kâb b. Züheyr (ö. 24/645) adlı şair Müslüman olup Hz. Peygamber’in huzurunda
İslam dinini ve Müslümanları öven kasidesini okuduğunda Hz. Muhammed’in onu
ödüllendirmek amacıyla sırtından çıkarıp hediye ettiği hırka.
Hırkayısaadet, 124 santimetre boyunda, geniş kollu, siyah yünlü kumaştan
dikilmiş krem renginde, yün astarlı bir hırkadır. Kumaş uzmanlarının yapmış
olduğu incelemede hırkanın Hz. Muhammed devrine ait olduğu kanaatine
varılmıştır. Muaviye döneminden itibaren hırka, törenlerde halifeler
tarafından giyilmiştir. Moğol istilası sırasında Bağdat’tan Mısır’a
götürülen hırkayı, Yavuz Sultan Selim 1517 yılında Mısır’ı fethettiğinde
İstanbul’a getirmiştir. Bugün bu hırka Topkapı Sarayı’nda ‘Mukaddes
Emanetler Dairesi’nde bulunmaktadır.
Hırkayışerif
Hz. Peygamber’in vasiyeti üzerine Hz. Ömer (ö. 23/644) ile Hz. Ali’nin (ö.
40/661) Yemen’deki Karan köyüne giderek Veysel Karani’ye (ö. 37/657) hediye
ettiklerine inanılan krem renginde yünlü bir kumaştan dokunan hırka.
Bugün, İstanbul’da Hırkayışerif Camisi’nde korunan Resulullah’a ait bu
hırka, ramazan ayının ilk haftasından başlayarak arefe gününe kadar halkın
ziyaretine açık bulundurulmaktadır.
hırs
1. Bir şeye çok düşkün olma, şiddetli arzu ve istek.
“Andolsun, içinizden size öyle bir peygamber geldi ki sıkıntıya uğramanız
ona çok ağır gelir; size karşı çok hırslı, müminlere şefkatli ve
merhametlidir.”
Kur'an-ı Kerim 9/128
2. Bir amaca ulaşma konusunda kişinin bütün benliğini saran tutku, aç
gözlülük, tamahkâr olma.
“Sen, (Yahudileri) Allah’a ortak koşanlardan bile daha hırslı olarak hayata
sarılmış göreceksin. Onlardan her biri binlerce yıl yaşamak ister; hâlbuki
uzun yaşaması böyle birini (ahirette) azaptan kurtarmaz. Zira Allah onların
bütün yapıp ettiklerini görmektedir.”
Kur'an-ı Kerim 2/96
hırsızlık
1. Başkasına ait bir malı mülk edinmek amacıyla korunmuş olduğu yerden
gizlice alma, çalma, sirkat.
“Mümin, mümin olarak hırsızlık yapmaz.”
Hadis-i Şerif
2. Hukuki ehliyeti olan bir kimsenin başkasına ait belli miktarda, dayanıklı
ve kıymetli bir malı kendi isteği ile alması.
“Geliniz, bana Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmama, hırsızlık yapmama, zina
etmeme, çocuklarınızı öldürmeme, hiçbir kimseye iftira etmeme, iyi olan
şeylerde karşı gelmeme konularında kesin söz veriniz.”
Hadis-i Şerif
3. Başkasının taşınabilir malını onun rızası olmaksızın yararlanmak amacıyla
bulunduğu yerden alma.
“Sizden önceki toplumlar, ileri gelen ailelerden bir kişi hırsızlık
yaptığında onlara ceza vermeyip zayıf kimselere hukuku uyguladıkları için
helak oldular. Siz, cezaları herkese eşit şekilde uygulayın…”
Hadis-i Şerif
hıyanet
bk. ihanet.
Hızır
Hz. Musa zamanında yaşadığı rivayet edilen ve peygamber mi, melek mi, yoksa
bir veli mi olduğu konusunda çeşitli görüşler olan ve kendisine ilahî ilim
verilen kişi.
Kur’an-ı Kerim’de Hızır’ın isminden açıkça bahsedilmez. Kehf Suresi’nin
60-82. ayetlerinde yer alan Hz. Musa ile ilgili kıssada; “Katımızdan
kendisine bir rahmet ve ilim verdiğimiz kullarımızdan bir kul…” diye
anlatılan şahsın Hızır olduğu söylenmektedir. Hz. Peygamber’den gelen
rivayetlerde de bu şahsın Hızır olduğu belirtilmektedir.
Türk kültüründe Hızır’ın, Allah’ın izniyle darda kalan insanların yardımına
koştuğuna inanılır.
Karac’oğlan düşse yola
Hızır yardım etse bile
Yâr dediğin demir kale
Ya alınır ya alınmaz.
Karacaoğlan
hızlan
1. Yardımı kesme, kendi hâline bırakma.
“Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenecek yoktur. Eğer sizi Allah
hızlanda bırakırsa Allah’tan başka size kim yardım edebilir? O hâlde
müminler ancak Allah’a güvenip dayansınlar!”
Kur'an-ı Kerim 3/160
2. Gaflet veya kasıt sebebiyle kişinin kendisine verilen nimetleri
koruyamaması.
3. Buyruklarına boyun eğmeyen, açıkça emirlerine karşı gelen, ilahî yasalara
meydan okuyan ve günahlara çokça dalan kimselerden Allah’ın yardımını
kesmesi, onları kendi hâllerine bırakması.
hibe
1. Bağış, bağışlama, bir şeyi karşılıksız verme, ihsan.
“Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve çocuklar hibe et ve bizi
Allah’tan gereği gibi sakınanlara önder yap.”
Kur'an-ı Kerim 20/74
2. Hediye, sadaka.
“Kişinin yaptığı hibeden dönmesi helal değildir.”
Hadis-i Şerif
3. Karşılıklı şart koşulmaksızın bir malın hayatta iken sahibi tarafından
bir başkasına mülk edinmek amacıyla bağışlanması.
hicap
1. Örtü, perde, engel.
“Ey iman edenler! Peygamber’in evine (rastgele) girmeyin. Ancak yemek için
size izin verilir de girerseniz (erkenden gelip) yemeğin pişmesini
beklemeyin. Çağrıldığınız zaman girin; yemeği yeyince dağılın, söze
dalmayın. Çünkü bu davranışınız Peygamberi incitiyor, fakat o (size bunu
söylemekten) utanıyor. Ama Allah, gerçekleri söylemekten utanmaz.
Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman hicap arkasından
isteyin…”
Kur’an-ı Kerim 33/53
2. Utanma duygusu, ar, hayâ, namus.
Salındı bahçeye girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menevşe boyun burdu
Gül utandı hicabından
Ercişli Emrah
3. Müslüman kadınların İslam dininin koymuş olduğu kurallara göre giyinmiş
oldukları örtü, başörtüsü, giyinme biçimleri.
“Büluğa eren bir kızın hicapsız olarak namaz kılması uygun değildir.”
Hadis-i Şerif
4. Kâfirlerin, peygamberlerin Allah’tan getirmiş oldukları vahye ve tüm
hakikatlere zihinlerini ve gönüllerini kapatmaları; takınmış oldukları bu
inkârcı tavırların vahye ve hakikate ulaşmalarına oluşturduğu engel.
“(İnkârcılar, Ey Muhammed!) derler, kalplerimiz bizi çağırdığın her şeye
kapalıdır, kulaklarımız sağırdır ve bizimle senin aranda bir hicap vardır.
Öyleyse sen (ne istersen) yap, unutma ki biz de (her zaman yaptığımızı) yine
yapacağız!”
Kur’an-ı Kerim 41/5
5. Tasavvuf yoluna giren dervişle Yüce Allah arasında bulunan ve Allah’ı
hakkıyla tanımaya engel olan her şey.
“Allah’ım! Bana hicap arkasında kalma azabıyla azap etme de neyle azap
edersen et.”
Seri es-Sakatî
6. Ahiret gününde inkârcıların Allah’ı görmelerine engel olan perde.
“Doğrusu onlar (kâfirler) ile Rableri arasında hicap vardır.”
Kur'an-ı Kerim 83/15
hicabe
Kâbe’nin kapısının, örtüsünün ve anahtarlarının bakımı ve korunması,
Makamıibrahim’in ve Kâbe’nin belli zamanlarda ziyaretçilere açılması görevi.
Hicabe görevi eskiden beri Kâbe’ye yapılan hizmetlerin en önemlilerinden
birisidir. Bu görevi üstlenmeyi Mekkeliler kutsal kabul etmişlerdir. Hz.
Peygamber Mekke’yi fethettiğinde Osman b. Talha’yı çağırarak Kâbe’nin
anahtarlarını ona teslim etmiş ve şöyle demiştir:
“Ey Ebu Talha oğulları! Emaneti kıyamete kadar sizde kalmak üzere alın;
hicabeyi sizden ancak zalimler alır.”
Hadis-i Şerif
Hicaz
Arabistan Yarımadasında Kızıldeniz’in doğu sahili boyunca uzanan, Mekke ve
Medine ile hac ve umre yapacakların ihrama girecekleri yerleri de içine alan
coğrafi bölge.
Hicaz bölgesi, Kızıldeniz’in doğusunda, kuzeyde Ürdün’ün liman şehri
Eyle’den, güneyde Yemen sınırındaki Aşire’ye ve doğuda Necid çöllerinden
Irak’a kadar uzanır. Bölgenin kuzey ve doğu sınırlarının nerede bittiği
tartışmalıdır. Tebük ve Filistin’in de buraya dâhil olduğunu söyleyenler
vardır. Bazı bilginler Mekke’yi Hicaz’ın merkezi saymışlardır.
Hicr
bk. Hatim
hicret
1. Terk etme, ayrılma, ilgiyi kesme.
“(Ey Muhammed!) Müşriklerin sana söylemiş olduğu şeylere karşı sabırlı
davran. Onlardan en güzel biçimde hicret et.”
Kur’an-ı Kerim 73/10
2. Bir yerden bir yere göçme, taşınma, ayrılma.
“Ameller niyetlere göre değerlendirilir. Kişi için ancak niyet ettiğinin
karşılığı vardır. Kim dünyalık (bir nimet) elde etmek için ya da bir kadınla
evlenmek için hicret ederse onun hicreti onadır.”
Hadis-i Şerif
3. Hz. Peygamber’in ve sahabelerinin İslam’ı gereği gibi yaşamak, diğer
insanlara Allah’ın emirlerini duyurmak ve müşriklerin işkencelerinden
kurtulmak amacıyla Mekke’den Medine’ye M.S. 622 tarihinde yapmış oldukları
göç.
“Şüphesiz ki iman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve
canlarıyla cihat edenler, muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler var
ya işte bunlar birbirlerinin dostudurlar…”
Kur'an-ı Kerim 8/72
4. İnkârcıların maddi ve manevi işkenceleri karşısında can, mal, akıl, namus
ve din emniyetlerini yitiren Müslümanların insanca bir hayat sürmek ve
inançlarının gereğini yerine getirebilmek için yapmış oldukları göç.
“Melekler, kendilerine yazık eden kimselerin canlarını alırken ‘(dininiz
için) ne yapıyordunuz?’ dediler. (Bu insanlar): ‘Yeryüzünde biz zayıf
düşürülmüştük.’, cevabını verdiler. Bunun üzerine melekler dediler ki:
‘Allah’ın yarattığı yeryüzü geniş değil miydi ki oraya hicret etseydiniz
ya!’ İşte onların varacağı yer cehennemdir. Varacakları yer ne kötüdür!”
Kur'an-ı Kerim 4/97
5. İslam dininin yasaklamış olduğu şirk, münafıklık, isyan, cimrilik, haset,
kin, gıybet ve dedikodu başta olmak üzere tüm kötü huyları terk ederek Hz.
Muhammed’in örnek ahlakıyla ahlaklanma.
“Hicret, her türlü kötü davranışı terk etmektir.”
Hadis-i Şerif
hicri takvim
Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı olarak kabul
eden ve ayın yörüngesi üzerinde dönüşüne göre düzenlenen kamerî takvim, ay
takvimi.
Müslümanlar İslam tarihinde en önemli olay olarak Hz. Peygamber’in hicretini
kabul etmişler ve Hz. Ömer döneminden itibaren hicri takvimi esas
almışlardır. Hicri takvimde esas alınan kamerî aylar sırasıyla şöyledir:
Muharrem, safer, rebiülevvel, rebiülahir, cemaziyelevvel, cemaziyelahir,
recep, şaban, ramazan, şevval, zilkade ve zilhicce. Hicri takvime göre bir
ay bazen yirmi dokuz bazen otuz olur. Hicri takvimin esas alındığı kamerî
yıl 354 gündür. Miladi takvime göre hicri takvim her yıl 11 gün önce gelir.
Hicr Suresi
Kur'an-ı Kerim’in on beşinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Doksan dokuz
ayettir. Adını, sekseninci ayette geçen ve Salih Peygamberin kavmi
Semudluların yaşadığı bölgenin adı olan “Hicr” kelimesinden almıştır.
Sureye, Kur'an-ı Kerim’in her türlü bozulmadan korunacağı ve Hz. Peygamber’e
yapılan iftiraların boşa çıkacağı haber verilerek başlanır. Peygamberlerine
iftira eden zalimlerin sonlarının kötü olacağı açıklanır. Cinlerin ve
şeytanların peygambere gelen vahye müdahale etmeye güçlerinin yetmeyeceği
haber verilir. Allah’ın bütün evrene hâkim olduğuna dikkat çekilir. Hayat
verenin de öldürenin de ölümden sonra insanları diriltip toplayacak olanın
da Allah olduğu vurgulanır.
Âdem Peygamberin yaratılışına da yer verilir. Hz. Âdem’in üstünlüğünü kabul
etmediği için İblis’in lanetlenmesi anlatılır ve İblis’in Allah’ın iyi
kulları üzerinde herhangi bir egemenliğinin olmadığı belirtilir. Cennet ve
cehennem tasvirleri yapılır. İnanan ve ibadet eden insanların cennette
ağırlanacakları müjdesi verilirken cehennemliklere Allah’ın azabının
şiddetli olacağı uyarısı yapılır.
Surede, İbrahim Peygamberin ilerlemiş yaşına rağmen çocuk sahibi olmasına
yer verilir. Lut Peygamberin cinsel sapkınlığı huy edinen kavminin yok oluşu
uyarıcı bir dille anlatılır. Peygamberlerini dinlemeyen ve peygamberlerine
eziyet veren Şuayp Peygamberin kavmi olan Eykelilerin yok oluşu da surede
işlenenir.
Surenin son bölümünde dağları oyan, oralara köşkler yapan fakat
peygamberleri inkâr eden Salih Peygamberin kavminin başına gelen ilahî azaba
dikkat çekilir. Kur’an-ı Kerim’i vahiy yoluyla Hz. Peygamber’e gönderen
Allah’ın gücünün Hz. Muhammed’i, diğer peygamberleri koruduğu gibi her türlü
tehlikeden koruyacağına vurgu yapılır. Hz. Peygamber’e, kâfirlerin alaycı
tavırlarına aldırış etmemesi tavsiye edilir. Ona, Allah’ı tespih etmesi ve
İslam’ı tüm insanlığa tebliğ etmesi emredilir. Ölene kadar ibadeti yalnızca
Allah’a yapmasını emreden ayetle sure son bulur.
hidane
1. Bir şeyi yanına alma, çocuğu kucağa alma ve besleme.
2. Boşanma, ölüm veya başka bir nedenden dolayı muhtaç duruma düşen bir
çocuğa bakmakla yükümlü olan kimsenin onu yanına alarak gözetimi altında
yetiştirmesi, koruması ve eğitmesi.
hidayet
1. Doğru yolu gösterme, doğru yolu bulma, rehberlik yapma, irşat etme.
“Bu kitap ki doğruluğu konusunda hiç şüphe yoktur. Allah’tan gereği gibi
sakınanlar için bir hidayettir.”
Kur'an-ı Kerim 2/2
2. Allah’ın, insanlara kendi yolunda gidebilecek akıl, düşünme, öğrenme,
hatırlama gibi yetenekler vermesi ve insanların da bunları kullanarak doğru
yolu bulması.
“Allah kime hidayet verdiyse onu kimse hak yoldan saptıramaz.”
Kur'an-ı Kerim 39/37
3. Allah’ın, kişiye dünya ve ahirette huzurun kaynağı olan ve onu sürekli
mutlu edecek yolu göstermesi.
“Bizim uğrumuzda (rızamız için) çalışanları (mutlu edecek) yollarımıza
hidayet ederiz.”
Kur'an-ı Kerim 29/69
4. Günahlarla iç içe bir hayat yaşayan kimsenin dindar hâle gelmesi;
günahlarını terk ederek İslam dinine uygun ahlak, ibadet ve davranışlar
kazanması.
Bir ömürdür içiyorsun, bırak artık şunu! der
Derviş Ahmet bu hidayetle hemen tövbe eder.
Mehmet Akif Ersoy
5. Müslüman olmayan bir kimsenin İslam dinine girmesi, Müslüman olması,
hidayete ermesi, ihtida etmesi.
“Bir kişinin senin aracılığın ile hidayete ermesi dünya ve içindeki her
şeyden daha hayırlıdır.”
Hadis-i Şerif
hikmet
1. Bilgelik, felsefe.
2. Allah’ı gereği gibi bilme bilgisi.
“Kime hikmet verilmişse ona bol hayır verilmiştir.”
Kur’an-ı Kerim 2/269
3. Kur’an-ı Kerim, vahiy.
4. İnsanı cahilce davranışlardan alıkoyan şey.
5. Hz. Peygamber’in sünneti.
“O, daha önceden kendilerine kitap gönderilmeyen bir topluma, kendilerine
Allah’ın ayetlerini okuyan, onları arındıran, ayetlerini ve hikmeti öğreten
bir peygamber göndermiştir.”
Kur'an-ı Kerim 62/2
6. İnsanın varlıkların hakikatini, gerçek yüzünü, gücü oranında bilip ona
göre hareket etmesi.
Allah’a dayan, saye sarıl, hikmete ram ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!
Mehmet Akif Ersoy
7. Nübüvvet, peygamberlik.
“Allah Davut’a mülk ve hikmet verdi ve daha başka dilediklerini ona
öğretti…”
Kur’an-ı Kerim 2/251
8. Kur’an-ı Kerim ve sünneti doğru bir şekilde anlayabilme ve amel etme
yeteneği.
“Ey Allah’ım! Abdullah b. Abbas’ı dinde anlayış sahibi kıl ve ona hikmeti
öğret.”
Hadis-i Şerif
9. Hüküm vermede doğru karar verme yeteneği.
“Şüphesiz biz Lokman’a hikmet verdik.”
Kur'an-ı Kerim 31/12
10. Kişinin davranışlarını Allah’ın emirlerine uygun hâle getirmesi.
11. Gerçeği açıklayan, şüpheyi gideren kesin delil, kanıt.
“(Ey Muhammed!) İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et.
Onlarla en güzel şekilde mücadele et…”
Kur’an-ı Kerim 16/125
12. Müslümanların işine yarayan her türlü doğru bilgi ve söz.
“Hikmet müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa alır.”
Hadis-i Şerif
13. İslam dinindeki hükümlerin konuluş amaçları.
hil
1. Bir şeyin helal olması.
“Denizin suyu temizdir ve (deniz ürünlerinin) ölüsü ise hildir.”
Hadis-i Şerif
2. Bir yeminin yerine getirilmesi.
3. Mekke’nin haremini belirleyen işaretlerin dışında kalan bölge.
4. Savaş yapılması yasak olan zilkade, zilhicce, muharrem ve recep dışındaki
aylar.
hilaf
1. Karşı gelme, aykırı davranma, zıtlaşma, münakaşa etme.
2. Fıkıh ilminin konularına göre uyarlanan münakaşa tekniği.
3. İslam hukukunun fıkıh mezhepleri arasındaki ayrılıkları konu alan dalı.
hilafet
1. Birinin yerine geçme, bir kimseden sonra gelip onun yerini alma, vekâlet,
başkasının yerine onun adına görev yapma.
“Nübüvvet aranızda Allah’ın dilediği kadar kalacak sonra kalkacaktır.
Nübüvvetten sonra ise Allah’ın dilediği vakte kadar raşit hilafet
sürecektir…”
Hadis-i Şerif
2. İslam tarihindeki devlet başkanlığı, yöneticilik kurumu.
3. Özgür bir seçimle Hz. Peygamber’e vekâleten İslam toplumunun başına
getirilen kişinin adalet, şûra ve İslam dininin ilkelerine göre Müslümanları
yönetme biçimi.
“En layığınız olmadığım hâlde hilafet makamına getirildim… Allah’ın kitabı
ile amel ettiğim sürece dinleyin ve itaat edin; Allah’ın kitabı ile amel
etmezsem dinlemek ve itaat etmek zorunda değilsiniz…”
Hz. Ebubekir
hilal
1. Yüksek sesle haykırma, ortaya çıkma.
2. Ayın kavuşum öncesi ve sonrasında uçları sivri, ince bir yay gibi
yeryüzünden görünen şekli.
Kur’an-ı Kerim’de hac, oruç ve bazı ibadetlerin vakitlerinin ayın
hareketlerine bağlı olduğu bildirilir. Kamerî ayların ölçü alındığı bu tür
ibadet ve muamelelerin zaman veya sürelerinin tam olarak tespit edilmesi
kamerî ayların başlangıcının doğru olarak belirlenmesine bağlıdır. Kamerî
aylar hilalin batıda görülmesiyle başlar. Hilalin tekrar batıda görülmesi
bazen yirmi dokuz bazen de otuz gün sürdüğünden kamerî ayın başlangıcını
tespit etmek hilali sürekli izlemekle mümkün olur.
“Allah, hilalleri insanlar için vakit ölçüsü yaptı. Hilali görünce oruca
başlayınız, onu tekrar görünce iftar ederek bayram ediniz.”
Hadis-i Şerif
3. İslamiyet’in sembolü.
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Mehmet Akif Ersoy
4. Türk bayrağı.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Mehmet Akif Ersoy
5. Cami kubbesi ile minare tepesine yerleştirilen alem.
hileyişeriye
1. Dinle ilgili bir meselede uygun yoldan bir kolaylık ve çare arama, dini
çözüm.
2. İslam hukukuna aykırı bir fiili, yerinde ve dinin amacına uygun
değişiklikler yaparak hukuka uygun hâle getirme.
3. Normalde yasalara aykırı olan bir işin, yapay işlemlerle görünürde
yasallaştırılması, kanunlara uydurulması, meşrulaştırma.
Hilfulfudul
M.S. 580’li yıllarda Arap kabileleri arasında süregelen savaşlar sonucunda
ortaya çıkan anarşi ortamında, can ve mal güvenliğinin sağlanması, zayıf ve
güçsüzlerin korunması, zulmün önlenmesi gibi amaçlarla, toplumda sözü geçen,
saygın ve iyi niyetli kişilerin önderliğinde kurulan ve Hz. Peygamber’in de
üye olduğu barış cemiyeti.
Hilfulfudul cemiyeti, sadece tarihsel bir kurum değildir. İnsanların, farklı
dünya görüşlerine sahip olsalar da, temel ahlaki ilkelerde haksızlığı
engellemek için uzlaşmalarının toplumsal zorunluluk olduğunun bir
göstergesidir.
Hilfulfudul cemiyeti, Mekke’de zulme uğrayan insanların haklarını
zalimlerden almak için Abdullah b. Cud’an’ın evinde kurulmuş; Hz. Muhammed
de yaklaşık yirmi yaşlarındayken bu cemiyete üye olmuştur. Bu cemiyete
‘erdemli ve faziletli insanların sözleşmesi’ anlamında “hilfulfudul”
denilmiştir.
hilim
1. Yumuşak huylu, kibar, efendi, ağırbaşlı ve akıllı olma, uygarca davranma.
“Allah, şu iki niteliği olan insanı sever: Hilim ve aceleci olmama.”
Hadis-i Şerif
2. Gücü kuvveti yerinde olan birinin öfke anında haklı olduğu hâlde
karşısındakini cezalandırmak yerine onu bağışlayıp affetmesi.
“Allah kalplerinizde olan her şeyi bilir. O, hilim ve ilim sahibidir.”
Kur’an-ı Kerim 33/51
3. Akıllı ve kültürlü olmakla kazanılan kişisel davranışlarda hoşgörülü,
bağışlayıcı ve medeni olma.
“Müslüman dininde güçlü ve kararlı kişidir; imanı sağlam, bilgili ve hilim
sahibi, zeki ve merhametlidir; hem haklı hem bağışlayıcıdır…”
Hasan el-Basri
hilye
1. Süs, ziynet, kolye.
2. Güzel nitelikler, güzel yüz, şemail.
3. Hz. Peygamber’in bedensel ve ahlaki özelliklerini ayrıntılarıyla anlatan
edebî eser, hilyeyişerif.
4. Türk kültüründe, Hz. Peygamber’in niteliklerinin hat sanatıyla yazılıp
süslendiği levhalar.
hilyeyişerif
bk. hilye.
himmet
1. Arzu, meyil, istek, azim.
2. Gayret, emek, çabalama, manevi yardım.
Sen dua et babadan topladığın mirasa,
Hep onun himmetidir üç satır ilmin varsa.
Mehmet Akif Ersoy
3. Manevi olgunluğa ermek ve başkasını da eriştirmek için kalbin gaye olarak
Allah’ı bilip sadece onun rızasına yönelme çabası.
4. Ermişlerin ve velilerin, manevi ilgi, yardım ve desteği; velilerde var
olduğu kabul edilen çok güçlü irade.
Erenlerin himmetini ben bana yoldaş eyleyem
Her nere varır isem cümle işim hoş eyleyem.
Yunus Emre
Hinduizm
Hintlilerin inanç, düşünüş, his ve hayat tarzı olan Hindistan’ın geleneksel
dini.
Günümüzde Hinduizm. büyük ölçüde Brahmanizm, kısmen putperestlik, Budizm ve
Janizm gibi Hindistan’ın yerel inançlarının birleşmesi biçimindedir. Çok az
da olsa İslami etkiler de vardır. Hinduizm dünya nüfusunun yaklaşık yüzde on
üçünü oluşturur.
Hinduizm ari ırkın üstünlüğü, kast sistemi, sınırsız bir vatan sevgisi ve
bağlılık duygusu üzerine temellenmiştir. Hinduizm’de tanrı sayısı çoktur.
Hinduizm’e göre dünyayı yaratan tanrı Brahma’dır. Tabiattaki olaylarda ve
hayatın ayrıntılarında diğer tanrılar da etkindir. Tanrı Şiva ve Vişnu,
Brahma’dan sonra gelir. Güneş tanrısı Suya, ay tanrısı Soma, rüzgar tanrısı
Vayu, su tanrısı Varun, yağmur tanrısı İndra, ateş tanrısı Agni, ölüler
âleminin tanrısı Yama’dır. Kutsal kitapları dört bölümden oluşan
Veda’lardır. Vedalar ilahi, dua, vaaz, tılsım ve büyüleri içerir. Duaların
kabul edilmesi için kalbin aydınlanması gerekir. Bu çerçevede meditasyon
şarttır. Hindistan halkı Brahman (rahip ve âlim), Satriye (asker), Vaikya
(tüccar) ve Çudralar (işçi)dan oluşur. Her kast kendi içinden evlenir.
Ölülerin büyük bir kısmı yakılır. Her ruh dünyadaki yaşayış şekline göre
başka bir varlığa geçer ki buna “reankarnasyon” denir. Reankarnasyon
Hinduizm’in inanç esaslarından biridir. Hinduizm’de inek kutsaldır ve etinin
yenilmesi yasaktır. Evlerde tapınılan putlar için özel odalar vardır.
Hira Dağı
Hz. Muhammed’e ilk vahyin geldiği mağaranın bulunduğu dağ.
Hira, “Cebelinur (Nur dağı)” adıyla da bilinir. Hira dağı, Mekke’nin kuzey
doğusunda Kâbe’ye yaklaşık beş kilometre uzaklıktadır. Hz. Peygamber’in
hayatında önemli bir yeri olan Hira mağarası dağın zirvesinden yirmi metre
kadar aşağıdadır. İlk vahiy olan Alak Suresi’nin ilk beş ayeti Resulullah’a
burada indirilmiştir. Hz. Peygamber’in 35 yaşından 40 yaşına kadar bu
mağaraya gelerek insanlığın kurtuluşu ile ilgili derin bir düşünce hayatı
yaşadığı İslam tarihi ile ilgili eserlerde anlatılmıştır.
hisbe teşkilatı
Tarihte, İslam devletlerinde genel ahlakı, kamu düzenini korumak ve
denetlemek; iyiliği emretmek, kötülükleri engellemek için kurulmuş bir
teşkilat.
İslam âlimleri fert, toplum ve devlet düzeninin korunması ile ilgili
çalışmalar yapan hisbe teşkilatının kurulmasını farzıkifaye bir görev
saymışlardır. Bu teşkilat çarşı ve pazarlarda denetleme görevi yapmıştır. Bu
çerçevede, ölçü ve tartı aletlerini, satılan ürünlerin kalitelerini,
fiyatlardaki uygunluğu kontrol etmiştir. Bunlardan ayrı olarak kamu düzeni
ile ilgili birçok görevi hisbe teşkilatı üstlenmiştir.
hitabet
1. Hutbe okuma, güzel söz söyleme, vaaz ve nasihat etme, nutuk.
2. Bir topluluğa bir maksadı anlatmak, bir fikri açıklamak, öğüt vermek, bir
görüşü benimsetmek, bir eyleme teşvik etmek gibi amaçlarla yapılan güçlü ve
etkileyici konuşma veya güzel konuşma sanatı, retorik.
hitan
Erkek çocuklarının üreme organlarının ucundaki deri parçasının alınması,
sünnet olma.
“Dört şey, bütün peygamberlerin önemli davranışlarındandır: Hitan, güzel
koku sürünme, dişleri temizleme ve evlenme.”
Hadis-i Şerif
hiyel
bk. hileyişeriye.
hizip
1. Bölük, parti, grup, cemaat, kısım, taraftar.
“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun, babaları, oğulları,
kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allah’a ve Resulüne düşman olanlarla
dostluk ettiklerini göremezsin. Allah, onların kalplerine imanı yazmış ve
onları kendinden bir ruh ile (vahiy) desteklemiştir. Onları içinden ırmaklar
akan cennetlere sokacaktır. Orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı
olmuş onlar da Ondan razı olmuşlardır. İşte Allah’ın hizbi bunlardır.
Muhakkak ki Allah’ın hizbi başarıya ulaşacaktır.”
Kur’an-ı Kerim 58/22
2. Kur’an-ı Kerim’in beş sayfalık her bir bölümü.
3. Belli zamanlarda, belli sayıda, sürekli olarak okunan dua, zikir.
“Sizden biriniz hizbini geceleyin okumayı unutacak olursa sabah ile öğle
arasında okusun.”
Hadis-i Şerif
hoca
1. Öğretici, öğretmen, muallim.
Yirmi dokuz hece okursun uçtan uca,
Sen elif dersin hoca, manası ne demektir?
Yunus Emre
2. İmam, müezzin, vaiz, müftü gibi din görevlilerinin ortak adı.
3. Din bilgini.
4. Bazı İslam ülkelerinde eğitim, bürokrasi, ticaret, maliye ve ilahiyat
alanlarındaki çeşitli meslek sahipleri için kullanılan bir unvan.
Horasan Erenleri
İslami ilimlerin merkezlerinden Horasan bölgesinde yaşamış olan Ahmed
Yesevi’nin (M. 1093-1166), Anadolu’yu İslamlaştırmak için seçip gönderdiği
dervişler.
Ahmet Yesevi’nin, medrese tahsili görmüş ve İslami ilimleri yaşantılarıyla
içselleştirmiş öğrencileri Anadolunun her tarafında İslam’ı tebliğ görevi
yapmışlardır. Sözleriyle yaşantıları arasındaki uyumu gören birçok
gayrimüslim bu insanlar sayesinde Müslüman olmuş ve böylece Anadolu Türklere
kapılarını açmıştır. Bu dervişlerin türbeleri Anadolu’nun birçok yerinde
hâlen ziyaret edilmektedir.
Hristiyan
Hz. İsa’nın getirmiş olduğu ilahî dinin, insanlar tarafından
değiştirildikten sonraki hâline inanan kimse, Nasrani.
Hristiyanlık
Hz. İsa’ya vahyedilen dinin insan eliyle değiştirildikten sonra almış olduğu
ad.
Hristiyanlık, dünyada en çok bağlısı olan dinlerden biridir. Filistin
civarında doğmuştur. Bu dine Nasranilik de denir. Allah’ın göndermiş olduğu
ilk şeklinde tevhit inancı hâkimken insanlar tarafından sonradan teslis
inancı sokulmuştur. Buna göre tanrı; Baba-Oğul ve Ruhulkudüs’ün
birleşmesinden meydana gelmiştir. Hz. İsa kendisinin peygamberliğine inanan
müminlere hiçbir zaman “Mesihî” veya “Hristiyan” kelimelerini
kullanmamıştır.
Teslis inancı, putperest Mısır dinlerinden Hristiyanlığa sokulmuştur. Bu
dinde ayrıca peygamber, melek, ahiret ve kader inancı vardır. Fakat bu
inançlar İslam dinindekinden çok farklıdır. Hristiyanlar Kur’an-ı Kerim’i
ilahî kitap ve Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul etmezler. Onlara göre
Hz. İsa, merkezî bir öneme sahiptir. Bugünkü Hristiyanlık Yahudi inanç,
ibadet ve gelenekleriyle, Yunan-Roma kültürlerini birleştiren bir kurtarıcı
tanrı dinidir.
Hz. İsa’nın getirmiş olduğu dini tevhit inancından soyutlayarak kendi
felsefesine göre biçimlendiren Yahudi asıllı Pavlus’dur. Pavlus havari de
değildir ve Hz. İsa’yı hiç görmemiştir.
Hristiyanlık terimi ilk defa Hz. İsa’dan yirmi otuz sene sonra Antakya’da
kullanılmıştır. İnciller daha çok Hz. İsa’ya ağırlık verir. Hristiyanlığın
kutsal kitabı olan İncil’ler ne tanrı sözüdür ne de Hz. İsa’nın sözleridir.
Daha çok Hz. İsa’nın hayatı ile ilgili rivayet edilen bilgileri içerir.
Hristiyanlığın İslam’dan ayrıldığı noktalar şunlardır:
1. Hristiyanlıkta teslis inancı olduğu hâlde İslam’da Allah’ın tek ve
eşsizliğine dayanan tevhit inancı vardır.
2. İslam, Allah’ın göndermiş olduğu bütün din ve peygamberleri hak kabul
eder ve onlara iman etmeyi zorunlu görür. Hristiyanlık ise; İslam’ı,
Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmez.
3. Hristiyanlık, insanın doğuştan günahkâr olduğunu ve bundan dolayı
temizlenmesi için vaftiz edilmesi gerektiğini savunur. İslam’a göre ise;
insan günahsız olarak doğar. Ayrıca hiç kimsenin bir başkasının günahını
yüklenemeyeceğini belirtir.
4. Hristiyanlıkta papaz ve rahiplerin günah çıkarmak ve affetmek yetkisi
vardır. İslam’da ise günahlar yalnızca Allah tarafından bağışlanır.
5. Hristiyanlıkta, Hz. İsa’nın bizzat kendisi vahiy olarak kabul edilir,
İslam’da ise; Allah, sözlerini peygamberlerine vahiy yoluyla bildirmiştir.
6. Hristiyanlığa göre Hz. İsa çarmıha gerilmiştir. İslam’a göre ise Hz.
İsa’ya benzetilen birisi çarmıha gerilmiş, Hz. İsa öldürülememiştir.
Hu
1. Arapçada, Allah’ın zatına işaret eden hu (hüve) kelimesi.
Ey safa ehli sufi, gönülden Allah Hu de!
Ey vefalı âşık candan Allah Hu de!
Mevlana
2. Dervişlerin kendisiyle zikir yaptığı, Allah’ın güzel isimlerinden biri.
Konsun –yine- pervazlara
Güvercinler;
“Hu hu”lara karışsın
Âminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!
Arif Nihat Asya
Hucurat Suresi
Kur’an-ı Kerim’in kırk dokuzuncu suresidir. Medine’de inmiştir. On sekiz
ayettir. Adını, Hz. Peygamber’in evinin odalarından bahseden ve “odalar”
anlamına gelen dördüncü ayetteki “hucurat” kelimesinden almıştır.
Surede, Allah’a ve Peygambere saygılı olma emredilir. İlk beş ayette
müminlerin Allah’a, Peygambere ve Kur’an-ı Kerim’e karşı takınmaları gereken
ahlaki kurallar ele alınır. Hz. Peygamber’in odalarının dışından kaba bir
tavırla bağırıp onu ismiyle çağıran bedevilerin yanlış tutumlarına dikkat
çekilir ve müminlerin bu insanlar gibi Hz. Peygamber’e davranmamaları
öğütlenir. Ayrıca Müslümanlara her duydukları şeye inanmamaları, özellikle
güven vermeyen kişilerin aktardığı yanlış haberleri araştırmaları emredilir.
Önemli konuların çözümünde Allah’ın ve Peygamberinin koymuş olduğu ölçülere
uymanın gereği belirtilir. Birbirleriyle çatışan Müslüman grupların
barıştırılması ve saldırganlığın önlenmesi tavsiye edilir. Bu çerçevede
bütün müminlerin kardeş olduğu önemle vurgulanır.
Surede, müminlerin birbirleriyle alay etmesinin çirkinliği üzerinde durulur.
Birbirlerine lakap takmamaları emredilir. En büyük toplumsal hastalıklardan
olan gıybet ve başkasının aybını araştırmak yasaklanır. Bütün insanların bir
tek anne ve babadan yaratıldığı açıklandıktan sonra üstünlüğün soyda değil,
takvada yani Allah’ın emirlerine ve yasaklarına içtenlikle uymada olduğu
haber verilir. İnsan hayatında imanın ve cihadın önemine vurgu yapılır.
İnsana verilen en büyük nimetin İslam olduğu açıklandıktan sonra, gaybı
yalnızca Allah’ın bildiğini ve göklerdeki ve yerdeki her şeyin bilgisinin
Allah katında kayıtlı olduğunu belirten ayetlerle sure son bulur.
Huda
Allah.
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin, tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Mehmet Akif Ersoy
Hudeybiye Antlaşması
Mekkeli müşriklerin Medine İslam devletini resmen tanıdıklarını gösteren
belgeyi imzaladıkları barış antlaşması (6/628).
Hudeybiye, Mekke’nin on yedi km batısında ve eski Cidde yolu üzerindedir.
Buranın asıl şöhreti hicretin 6. yılı zilkade ayının başında (M. 628) Hz.
Peygamber’in gördüğü bir rüya üzerine ashabı ile birlikte umre yapmak için
Medine’den Mekke’ye giderken burada konaklamasından ve Mekke müşrikleriyle
bir barış antlaşması yapmasından ileri gelmektedir.
Hudeybiye Antlaşması’ndan önce Medine’nin siyasi durumunun parlak olmadığı
rivayet edilmiştir. Medineliler; Mekkelilerin, yağmacı Gatafan ve Fezare
kabilelerinin, Hayber’e yerleşen Yahudi kabilelerinin tehdidi altında
kalmışlardır. Siyasi şartların böylesine ağırlaştığı bir dönemde Hz.
Muhammed, yaklaşık 1400 veya 1500 Müslümanla birlikte umre için Medine’den
Mekke’ye doğru yola çıkmıştır. Umreye niyet ettikleri için yanlarına silah
almamışlardır. Müslümanların Mekke’ye girip Kâbe’yi tavaf etmelerini
hazmedemeyen müşrikler onlara şiddetle karşı çıkmışlardır. Hz. Peygamber’in
Mekkelilerle antlaşmak için gönderdiği Hz. Osman’ın öldürüldüğüne dair
haberler yayılmıştır. Bu haberi duyan Hz. Peygamber bir ağacın altında bütün
Müslümanlardan Hz. Osman’ın intikamını alma konusunda söz almıştır.
Sahabelerle Hz. Muhammed arasında yapılan bu sözleşmeye “Rıdvan Bey’atı”
denmiştir. Müslümanların gerektiğinde savaş konusundaki kararlılığını gören
Mekkeli müşrikler onlarla antlaşmaya karar vermişlerdir. Süheyl b. Amr’ı
elçi olarak göndermişler ve Hz. Peygamber’le bir antlaşma yapmışlardır. Bu
antlaşmaya “Hudeybiye Antlaşması” denilmiştir. Yapılan antlaşmaya göre
Müslümanlar o sene Kâbe’yi ziyaret etmeyecekler, gelecek sene umre
yapacaklar, Hz. Muhammed’in yanından Mekke’ye kaçan birisi iade edilmeyecek
ve bu antlaşma on yıl yürürlükte kalacaktır.
Hudeybiye’de on iki veya yirmi gün kalan Hz. Peygamber ve arkadaşları, umre
niyetiyle geldikleri için kurbanlarını kesip ihramdan çıkmışlardır. Bu
antlaşmayla müşrikler Müslümanları devlet olarak resmen tanımışlardır.
Kur’an-ı Kerim Müslümanların bu siyasi başarısını apaçık bir “zafer, fetih”
olarak nitelendirmiştir.
Hud Peygamber
Kur'an-ı Kerim’de adı geçen ve Ad kavminin yaşamış olduğu Ahkaf bölgesine
gönderilen peygamber.
Hud Peygamberin, Hz. Nuh’un oğullarından Sam’ın soyundan geldiği rivayet
edilmiştir. Hz. Nuh’un kavminden sonra gelen Âd kavmine peygamber olarak
gönderilmiştir. Görevini hakkıyla yapmasına rağmen kavmi iman etmeyince yedi
gece sekiz gün süren kasırganın sonunda kavminin iman etmeyenleri helak
olmuştur.
Hud Peygamber, bazı rivayetlere göre Babil’de yaşamıştır. Farklı dillerin
çıkması üzerine Arapçayı ilk konuşanın o olduğu söylenmiştir. Ad kavminin
yok olmasından sonra Mekke’ye gitmiş ve orada vefat etmiştir. Kabrinin
Kâbe’deki Hicr’in altında olduğu nakledilmiştir.
Hud Suresi
Kur’an-ı Kerim’in on birinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Yüz yirmi üç
ayettir. Sure, adını elli ile altmışıncı ayetler arasında kıssası anlatılan
Hud Peygamberden almıştır.
Surenin girişinde insanların Allah’a kulluk etmelerinden ve yalnızca ona
tövbe etmelerinden bahsedilir. Daha sonra müşriklerin yapmış oldukları
eziyetlere karşılık Hz. Peygamber teselli edilir. Kur’an-ı Kerim’in Hz.
Muhammed tarafından uydurulduğunu iddia eden müşriklere onun bir benzerini
yapmaları konusunda meydan okunur. Bütün canlıların rızkını verenin Allah
olduğuna dikkat çekilir ve dünya hayatının bir sınav olduğu vurgulanır. Bu
sınavı kaybeden kâfirlerin dünyada yapmış olduklarının ahirette kendilerine
bir yararı olmayacağı bildirilir. Hz. Muhammed’in davetine olumlu cevap
verenlerin ise cennetle ödüllendirilecekleri belirtilir.
Surede Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lut, Şuayp ve Musa Peygamberlerin tevhit
mücadelesi ele alınır. Bu peygamberlerin davetlerini kabul etmeyen
kavimlerin başlarına gelen ilahî azap, Kur’an-ı Kerim’in muhataplarını
sarsacak bir dille anlatılır. Surenin son bölümünde, peygamber kıssaları
tahlil edilerek onların kavimlerinin başlarına gelen azaplarda kendilerine
bir haksızlık edilmediği belirtilir. Geçmişte putperestler nasıl ilahî
cezaya çarptırıldılarsa peygamber döneminin Mekkeli putperestleri de
inkârlarının cezalarını çekecekleri vurgulanır. Bu çerçevede Hz. Peygamber
ve müminler teselli edilir; onların dosdoğru olmaları, yalnızca Allah’ı dost
edinmeleri, namaz kılmaları ve sabretmeleri öğütlenir. Surede, toplumu
düzeltmeye çalışanların sevaplarının yok olmayacağı ve onlara herhangi bir
felaket verilmeyeceği anlatılır. Surenin sonunda Allah’ın azabını gerektiren
en büyük suçun zulüm olduğu vurgulanır. Her yapılan işin Allah tarafından
değerlendirileceğini ve Allah’ın, insanların yapmış olduğu işlerden habersiz
olmadığını bildiren uyarıcı ifadelerle sure son bulur.
hududullah
1. Allah’ın sınırları, Allah’ın koymuş olduğu helal ve haramlar.
“Kim Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve hududullahı çiğnerse Allah, onu
içinde ebedî kalacağı cehennem sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.”
Kur’an-ı Kerim 4/14
2. İslam’da insanların uyması gereken dinî inanç, ibadet, ahlak ve sosyal
hayatla ilgili kurallar.
“Tövbe edenler, ibadet edenler, hamt edenler, oruç tutanlar, rükû edenler,
secde edenler, iyiliği emredip kötülükten men edenler ve hududullahı
koruyanlar var ya işte o müminleri (cennetle) müjdele.”
Kur'an-ı Kerim 9/12
3. Allah’a ve Allah’ın yarattığı kullarına karşı ağır suç işleyen ve
insanların can, mal, akıl, namus ve din gibi dokunulmaz alanlarına tecavüz
edenlere verilmek üzere miktarının dince belirlendiği cezalar, yaptırımlar.
“Yeryüzünde hududullahtan bir hükmün uygulanması kırk gün sabah yağmuru
yağmasından daha hayırlıdır.”
Hadis-i Şerif
Hulefayıraşidin
1. Hz. Peygamber’in vefatından sonra seçimle yönetime getirilen ve halkın
önderleri konumunda olan dört ünlü halife: Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman
ve Hz. Ali.
“Benim sünnetime ve benden sonra hulefayıraşidinin yoluna uyun.”
Hadis-i Şerif
2. Hür bir seçimle iş başına gelen, İslam dininin ilkelerine göre hareket
eden, adaletten ayrılmayan, kamuya ait işleri görüş alış verişinde bulunarak
çözüme bağlayan halifeler.
hulul
1. Girme, sinme, geçişme, intikal etme, yerleşme.
2. Allah’ın kendisinin veya sıfatlarının yarattıklarından birine veya
tamamına geçtiğine ve onların bedenine yerleştiğine inanma.
İslam dini hulul inancını kesin olarak reddeder. Hulul düşüncesi daha çok
eski Mısır, Yunan, Hint ve İran dinlerinde vardır. İslam kelam bilginleri,
hulul düşüncesine sahip olanların Müslüman olmadıkları hususunda görüş
birliğine varmışlardır.
humus
1. Beşte bir.
2. Tarihte, İslam devletlerinde savaş ganimetlerinden elde edilen
gelirlerden devlet hazinesine ayrılan beşte birlik pay.
Savaş ganimetlerinden alınan beşte birlik payın dağıtım yerlerini Kur’an-ı
Kerim belirlemiştir. Humustan arta kalan beşte dörtlük pay ise savaşa
katılanlara dağıtılır.
“Biliniz ki ele geçirdiğimiz ganimetin humusu Allah’ın, Peygamberin ve yakın
akrabalarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır…”
Kur'an-ı Kerim 8/41
3. Yer altından çıkartılan maden, define ve hazinelerden alınan ve harcama
yerleri fıkıh bilginlerince belirlenmiş olan beşte birlik vergi.
“Yer altından çıkarılan hazine, define ve madenlerden humus alınır.”
Hadis-i Şerif
Huneyn Savaşı
Mekke’nin fethinden sonra Müslümanlarla Havazin kabilesinin müşrikleri
arasında meydana gelen savaş. (M.S. 630)
Hz. Peygamber, Mekke’nin fethi için Medine’den ayrıldığı zaman, nereye
gideceğini açıklamamıştır. Hevazin kabilesi de Hz. Peygamber’in kendi
üzerlerine geleceği endişesi ile savaş hazırlıklarına başlamıştır.
Müslümanlar Mekke’yi fethedince Hevazinliler, Hz. Muhammed kendilerine
saldırmadan kendilerinin Müslümanlara saldırmalarının daha uygun olduğunu
hesaplamışlardır. Taif’teki Sakif kabilesini de yanlarına alarak yirmi bin
kişilik bir ordu hazırlamışlardır. Hz. Muhammed de onların bu hazırlığını
haber alır almaz on iki bin kişilik bir ordu ile Mekke’den ayrılmıştır. Bu
orduyla Huneyn vadisine gelmiş ve ordu komutanlığını Halid b. Velid’e
vermiştir. Müslümanlar, savaşın başlarında düşmanlarına karşı direnememişler
ve dağılmalar olmuştur. Hz. Peygamber ve ilk Müslümanların gayretleriyle
dağılan ordu toplanmış ve yapılan yeni hücumlarla müşrikler bozguna
uğratılmıştır. Müslümanların zaferiyle sonuçlanan bu savaşta müminler birçok
ganimet elde etmiş ve Medine’ye dönmüşlerdir.
hurafe
1. Sapık, doğru olmayan, uydurma, asılsız söz.
2. Akla ve gerçeğe aykırı olan, yalan haber.
3. Batıl dinlerden ve halk arasında uydurulan masallardan kalma aslı esası
olmayan inanışlar.
Hurafeler, üfürükler, düğüm düğüm bağlar;
Mezar mezar dolaşıp hasta baktıran sağlar!
Mehmet Akif Ersoy
4. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in sünnetiyle çatışma hâlinde olan her
türlü düşünce, inanç, davranış ve bidat.
Çalış! Dedikçe şeriat, çalışmadın durdun
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!
Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!
Mehmet Akif Ersoy
huri
1. Beyaz tenli, nazik, gözünün beyazı saf, siyahı koyu ve yuvarlak, göz
kapakları ince, ceylan bakışlı bakire hizmetçi.
Aydan arıdır yüzleri
Miski amberdir sözleri
Cennette huri kızları
Gezer Allah deyü deyü
Yunus Emre
2. Allah’ın emirlerini hakkıyla yaşayan, ona karşı inanç, ibadet, ahlak ve
itaatinde Hz. Peygamber’i örnek alan, hayatının tüm alanlarında ve bütün
davranışlarında Allah’ın rızasını amaçlayan müminlere cennette hizmet etmek
üzere verilecek güzel kadın.
“Allah’tan gereği gibi sakınanları cennette iri gözlü hurilerle
evlendiririz.”
Kur'an-ı Kerim 44/54
Hurufilik
Harflerden anlamlar ve hükümler çıkaran bir fırka, inanç sistemi.
Hurufiliğin kurucusu olarak İranlı Fazlullah el-Hurufi (ö. 796/1394) kabul
edilir. Hurufiliğe göre, birtakım harf ve rakamlar kutsal sayılmış ve
bunlara çeşitli anlamlar verilmiştir. Hatta Allah’a ait sırların bu
sayıların anlamlarında gizli olduğu söylenmiştir.
Hurufilik inancının temellerinin, eski Hint, Yunan ve Mısır medeniyetlerine
dayandığı söylenmiştir. Musevilik ve Hristiyanlık’ta da Hurufilik inancının
olduğuna dair görüşler nakledilmiştir. Hurufiler bütün dinî hükümleri kendi
düşünceleri doğrultusunda açıklamışlardır. Kelimeişehadet, namaz, oruç, hac
ve zekât gibi emirler yorumlanmış ve rakamlar çerçevesinde açıklamalar
yapılmıştır.
Hurufilik, İran’da XIV. asır sonlarında Esterâbat çevresinde ortaya çıkmış;
daha sonra Hindistan, Azerbaycan, Irak, Suriye, Anadolu ve Rumeli’ye
geçmiştir. İran’da sık sık takibata uğrayan Hurufiler, inançlarını yaymak
için Osmanlı devletine sığınmışlardır. Fazlullah’ın baş halifesi Ali el-Âlâ
(ö. 822/1419), Anadolu’ya gelerek Hacı Bektaş tekkesine yerleşmiş ve
Hurufiliği yaymaya başlamıştır. Hurufilerin inançları, Bektaşiler arasında
“sır” adı altında yaygınlık kazanmıştır. Kutsal kitapları Fazlullah’ın
yazmış olduğu “Cavidanname”dir.
hurufumukattaa
bk. mukattaa harfleri.
husuf namazı
Dünyanın güneşle ay arasına girmesi yüzünden geceleyin ay ışığının tamamının
veya bir bölümünün dünyaya ulaşamaması sebebiyle oluşan ay tutulması
esnasında karanlıktan kurtulmanın ve Allah’ın büyüklüğünü kabullenmenin bir
işareti olarak kılınan nafile namaz.
Hz. Peygamber, ay tutulduğu zaman husuf namazı kılmış; Müslümanlar da Hz.
Peygamber’in bu sünnetine uyarak bu namazı kılmışlardır. İslam bilginleri,
ay tutulması anında isteyen Müslümanların bu namazı kılabileceklerini
söylemişlerdir.
husumet
1. Düşmanlık, kin, hasım olma durumu.
2. Çekişme, delil ile karşı tarafa üstün gelme, tartışma, münakaşa etme.
3. İki veya daha fazla taraf arasında herhangi bir dinî ve dünyevi konuda
meydana gelen ve bilgisizliğe, inada ve ön yargıya dayanan tartışma.
“Kim, biri aleyhine haksız yere husumetten dolayı yardımda bulunursa
Allah’ın gazabına uğrar.”
Hadis-i Şerif
4. Yargılama hukukunda şahısların davaya taraf olma sıfat ve ehliyeti.
“Kimde şu dört özellik bulunursa halis münafıktır: Konuştuğunda yalan
söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, emanet edildiğinde hıyanet eder,
husumet anında doğruluktan ayrılır.”
Hadis-i Şerif
huşu
1. İtaat etme, boyun eğme, tevazu gösterme, alçak gönüllü olma.
“Biz, bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirseydik muhakkak sen onu Allah
korkusundan huşu ile paramparça olduğunu görürdün. Biz, bu tür misalleri
insanların gereği gibi düşünmeleri için (sık sık) veriyoruz.”
Kur’an-ı Kerim 59/21
2. Mutlak bir teslimiyetle Allah’ın isteklerini yerine getirme.
“Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar,
Allah’a itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, sözlerinde doğru
erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşulu
erkekler ve huşulu kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar,
oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkekler ve
kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlar yok mu? İşte bunlara
Allah kendi katından bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
Kur’an-ı Kerim 36/33-35
3. Allah’a duyulan saygının bir gereği olarak başta namaz olmak üzere
ibadetlerin yerine getirilmesi sırasında kulun sükûnet ve vakar içinde
bulunması.
“Müminler namazlarını huşu içinde kılarlar.”
Kur'an-ı Kerim 23/3
4. Müminin her an ve her yerde Allah’ın kendisini gördüğü bilinci içerisinde
tevazu ile hareket etmesi ve gönlünü her türlü kötülükten arındırması.
“Bu ümmetten ilk kalkacak olan şey huşudur.”
Hadis-i Şerif
5. Allah’ın büyüklüğünün kalpte hissedilip dinin emirlerine karşı tam bir
bağlılık gösterme ve nefsin geçici tutkularına değer vermeme.
“Sabır ve namaz ile Allah’a sığınıp yardım dileyin. Rablerine kavuşup ona
döneceklerini umanlar ve huşu duyanlardan başkasına namaz (kılmak) elbette
ağır gelir.”
Kur’an-ı Kerim 2/45-46
hutame
1. Cehennem.
“İftira atanın, insanların ayıp ve kusurlarını arayanın vay hâline! Serveti
biriktirip onu sayanın vay hâline! O kişi zanneder ki serveti onu ebedî
olarak yaşatacak. Hayır, aksine (ahirette) hutameye atılacaktır. Sen
hutamenin ne olduğunu bilir misin? Allah tarafından tutuşturulan bir ateştir
ki günahkâr kimselerin gönüllerine işler. O, onların üzerine kapatılacak
sonra uzatılmış direkler arasında bağlı kalacaklardır.”
Kur’an-ı Kerim 104/1-8
2. Cehennemin yedi katından biri.
hutbe
1. Bir topluluk karşısında yapılan etkileyici konuşma, nutuk, hitabet.
2. Cuma ve bayram namazları başta olmak üzere bazı ibadet ve törenlerin
yerine getirilmesi esnasında topluluğa karşı yapılan konuşma.
Cuma namazlarında hutbe okumak farz, bayram namazlarında ise sünnettir. Cuma
hutbesi namazdan önce, bayram hutbesi ise namazdan sonra okunur. Hz.
Peygamber cuma hutbelerinde genellikle Kur’an-ı Kerim’den ayetler ve sureler
okumuş ve insanların ihtiyacına göre cemaati bilgilendirmiştir. Hutbe
sırasında zorunlu olmadıkça konuşmamak gerekir. Hutbe, imamın namaz
kıldırdığı mihrabın sağ yanında bulunan ve minber denilen yüksekçe bir yerde
okunur.
“Cuma günü hutbe okunurken kişi yanındakine ‘sus’ diyecek olsa boş konuşmuş
olur ve böylece cuma namazının sevabını kaçırır.”
Hadis-i Şerif
huzur
1. Hazır bulunma, var olma.
2. Gönül rahatlığı, sükûnet.
Bir ipek seccade üstünde gibi huzurla…
Durdun mu toprakta namaza.
Yavuz Bülent Bakiler
3. Hadis âlimlerinin toplantılarında, ilim meclislerinde bulunma.
4. Tasavvuf yoluna giren kişinin yalnızlığı tercih etmesi ve insanın var
oluş amacıyla ilgili derin bir tefekkür hayatı yaşayıp tüm bunların
sonucunda gönlünde Allah sevgisinin oluşması.
Hübel
İslamiyet’ten önce müşriklerin Kâbe’de bulundurduğu kırmızı akikten yapılmış
insan şeklindeki put.
Hübel putu, M.Ö. III. yüzyılın ilk yarısında el-Cezire’deki Hit şehrinden
getirilmiştir. Hübel’i Mekke’ye getirenin Amr b. Luhay olduğu söylenmiştir.
Hübel’in getirilişiyle beraber Araplarda puta tapınma başlamıştır. Araplar
gündelik hayatla ilgili birçok işini Hübel’in önünde fal oklarına bakmak
suretiyle ayarlamışlardır. Hübel putu Mekke’nin fethi sırasında diğer
putlarla beraber ortadan kaldırılmıştır.
hüccet
1. Delil, senet, vesika.
“De ki en üstün hüccet Allah’ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru
yola iletirdi.”
Kur'an-ı Kerim 6/149
2. Bir gerçeği açığa çıkaran ve dayanaklarını akıldan, tabiattan ve dinden
alan delil.
3. İslam fıkhına göre karar veren mahkemelerde şahitlik, yemin ve yeminden
dönme gibi davayı ispata yarayan hukuki deliller.
“Ben de sizin gibi bir insanım. Bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde bana
gelirsiniz ve sizden biriniz hüccetini bana daha iyi anlatabilir. Ben de
dinlediğime göre karar veririm. Hakkı olmadığı hâlde kime bir Müslümanın
hakkını (bilmeden) verirsem; haksız yere almış olduğu o şey ateşten bir
parçadır. Artık ister onu alsın ister sahibine geri versin.”
Hadis-i Şerif
4. Bir hükmün doğruluğunu veya yanlışlığını kanıtlamak için karşı tarafa
üstün gelmek amacıyla ileri sürülen delil.
5. İslam bilginlerine verilen unvan.
6. Hadis ilimlerinde herkes tarafından otorite kabul edilen ve yaklaşık üç
yüz bin hadis rivayetini metin ve senetleriyle ezbere bilen hadis âlimi.
Hücreyisaadet
Hz. Peygamber’in içerisinde vefat edip sonra da defnedildiği Hz. Aişe’ye ait
oda.
Hücreyisaadet, bugün Ravzayimutahhara’nın bitişiğindeki Mescidinebevi’nin
içerisinde kalmıştır. Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer’in kabirleri de buradadır.
Her yıl Hücreyisaadeti milyonlarca Müslüman ziyaret eder. Bu ziyarette:
“Vefatımdan sonra kabrimi ziyaret eden, beni sağlığımda iken ziyaret etmiş
gibidir.” hadis-i şerifinin etkisi büyüktür. Hücreisaadet ziyaret edilirken
Hz. Peygamber’e bol bol salatüselam okunur ve yüksek sesle konuşulmaz.
hüküm
1. Karar verme, idare etme.
“Şüphesiz ki Allah size emanetleri layık olanlara vermenizi ve insanlar
arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi emreder.”
Kur’an-ı Kerim 4/57
2. Bir şeyi yerli yerince ve sağlam yapma.
“Allah’a yemin olsun ki aralarındaki çekişmeli işlerde seni hakem yapıp
sonra da senin verdiğin hükme, içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla
teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”
Kur'an-ı Kerim 4/65
3. Allah’ın, sorumluluk çağına gelmiş insanların inanç, ibadet, ahlak ve
davranışlarına dair yapınız veya yapmayınız şeklindeki emirleri, yasakları.
“Hüküm ancak Allah’ındır. O gerçeği anlatır ve hüküm verenlerin en hayırlısı
odur.”
Kur'an-ı Kerim 6/57
4. İki farklı düşünce arasında, olumlu veya olumsuz yönde verilen karar.
“…Aralarında hükmettiğin zaman adaletle hükmet. Allah, adaletle hükmedenleri
sever.”
Kur’an-ı Kerim 5/42
5. Mahkemede hâkimin verdiği karar, mahkeme kararları.
“Hâkim kızgınlık anında hüküm vermesin.”
Hadis-i Şerif
hülle
Kocasından kesin olarak boşanıp ayrılmış olan bir kadının boşandığı kocasına
tekrar dönebilmek amacıyla bir başka erkekle, anlaşmalı bir şekilde geçici
olarak nikâhlanması, evlenmesi.
İslam fıkıh ekolleri hülle yapmanın dinen haram olduğunu belirtmişlerdir.
Buna bağlı olarak, hülle şartıyla yapılan evliliğin önceki kocaya helal
oluşunu sağlamayacağını ifade etmişlerdir. İslam bilginleri, eski kocaya
dönmek için başvurulan bir hile olan hülleyi, İslam’daki nikâh kurumunu
küçük düşürmeye çalışan ve insan onurunu zedeleyen bir uygulama olarak
görmüşlerdir.
“Allah, hülle yapana da yaptırana da lanet etsin.”
Hadis-i Şerif
Hümeze Suresi
Kur’an-ı Kerim’in yüz dördüncü suresidir. Dokuz ayettir. Mekke’de inmiştir.
Adını, birinci ayette geçen ve “insanların şeref ve haysiyetleriyle alay
edip kınayanlar” anlamına gelen “hümeze” kelimesinden almıştır.
Sureye, fakir Müslümanlarla alay eden, Peygamber ve etrafındakileri küçük
düşürmek için kaş göz işareti yapan inkârcılara ‘Yazıklar olsun!’ denilerek
başlanır.
Surede, fakir Müslümanları, zayıf konumları nedeniyle ayıplayan inkârcı
insanların dünyada ebedî kalacakmışçasına mal ve servet yığmaları anlatılır.
Bu kötü niyetli insanların ahirete hiç önem vermedikleri belirtilir. Serveti
biriktirip fakirin hakkını vermeyen ve zenginliği tek değer ölçüsü olarak
kabul eden Mekke müşrikleri ahiret azabıyla uyarılırlar. Eğer inkârlarında
devam edecek olurlarsa çok çetin bir cehennem azabıyla karşılaşacakları
tehdidi yapılır. Böylece, servet hırsına kapılıp zenginlikleriyle
şımaranların, Allah’ın sınamak için verdiği malı mutlak bir değer ölçüsü
olarak algılayan ve mal çokluğu ile insanları küçük düşüren ahlaksız
kişilerin, ahirette hak ettikleri cezayı alacakları, surede veciz bir
şekilde anlatılır.
hünkâr
1. Osmanlı padişahlarına verilen bir unvan.
Ne çeker kulların serhat elinde
Bilinmez hünkârım görülmeyince
Bunca memleketin kâfir elinde
Kaldı, inanmadın ayrılmayınca.
Âşık Hasan
2. Allah’ın veli kulları ve tasavvuf büyükleri için kullanılan bir unvan.
hünsa
Doğuştan kendisinde hem erkeklik hem de dişilik organları bulunan veya erkek
mi kadın mı olduğu tespit edilemeyen kimse, çift cinsiyetli.
İslam dini, biyolojik olarak bir insanın hem kadınlık hem de erkeklik
özelliği taşımasını doğal karşılamıştır. Bu insanların uymaları gereken dini
ve hukuki kuralları da belirlemiştir.
hürmüz
bk. Zerdüştilik.
hürriyet
1. Özgürlük, bağımsızlık, köle olmama.
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal!
Mehmet Akif Ersoy
2. Kişinin, başkalarının haklarını da gözetip saygı göstererek hareket etme
özgürlüğü.
3. Bir kişinin, zümrenin veya kurumun kanuni haklarını koruma ve kullanma
serbestliği.
“Ben kıyamet gününde hürriyet sahibi bir insanı köle olarak satıp sonra da
parasını yiyen insandan davacıyım…”
Hadis-i Şerif
4. İnsanın; nefsinin, şehvetlerinin ve dünyaya karşı olan tutkularının
etkisinden kurtulup amaç olarak yalnızca Allah’ı bilmesi ve bütün
davranışlarını Allah’ın rızasına düzenlemesi durumu.
Hz. Hüseyin
Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fatıma ile damadı Hz. Ali’den olma torunu (ö.
h.61/680).
Hz. Hüseyin, ‘Kerbela Şehidi’ olarak tanınmıştır. Hicretin dördüncü yılı
şaban ayının beşinci günü (10 Ocak 626) Medine’de doğmuştur. “Şehit”
lakabıyla meşhur olmuştur. Adını, Hz. Peygamber koymuştur. Hz. Peygamber,
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çok sevmiş ve “Allah’ım! Ben onları seviyorum sen
de sev!” diye dua etmiştir. Her iki torununu da Hz. Muhammed kendi
eğitiminden geçirmiştir.
Hz. Hüseyin, raşit halifeler döneminde çok saygın bir hayat yaşamıştır.
Hilafet saltanata dönüştürülüp Muaviye’nin oğlu Yezid’e siyasi iktidar
verilince, bu duruma Hz. Hüseyin başta olmak üzere birçok sahabe karşı
çıkmıştır. Halkın iradesinin hesaba katılmadığı bir siyasi otoriteye ömrü
boyunca bağlılık göstermemiştir. Kendisi için değil, yönetim saltanatla
ehliyetsiz ellere teslim edildiği için Yezid’e karşı çıkmış ve bu karşı
çıkış ikisi arasında savaşa dönüşmüştür. Kerbela’da yapılan bu savaş sonunda
Hz. Hüseyin ve Hz. Peygamber’in torunlarının da içinde bulunduğu
Ehlibeyt’ten yetmiş iki kişi şehit edilmiştir. Hicretin 61. yılı muharrem
ayının 10. günü Hz. Hüseyin şehit edildiğinde elli yedi yaşında olduğu
rivayet edilmiştir.
Hz. Hüseyin’in soyundan gelenlere “seyit” adı verilmiştir.
hüsnühat
1. Güzel yazı yazma, sanatkârane yazılmış yazı, hat.
2. Arap harflerinin yazımından doğarak İslam medeniyetinde başlı başına bir
konum kazanan güzel yazı sanatı.
Hüsnühat sanatının celi, sülüs, nesih, talik, divani gibi çeşitleri vardır.
Bu sanat en çok Türkler arasında gelişmiştir. Şu söz Türklerin hat sanatına
katkılarından dolayı özdeyiş hâline gelmiştir: “Kur’an-ı Kerim Mekke ve
Medine’de indirildi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.”
hüsnühatime
1. Bir işi sonunu hayır olacak biçimde bitirme, iyilikle sonuçlandırma.
2. Müslüman olarak ölme.
hüsnüzan
Bir kimse hakkında iyi bir düşünceye sahip olma, biri hakkında iyimser olma,
iyi zanda bulunma.
İslam ahlakına göre Müslümanların birbirleri hakkında hüsnüzan sahip
olmaları gerekir. Bu, onların birbirlerine karşı ahlaki görevleri
arasındadır. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber müminlere hüsnüzan sahibi
olmalarını tavsiye etmiştir.
“Hüsnüzan ibadetlerin en güzellerinden biridir.”
Hadis-i Şerif
hüsran
1. Zarar etme, mal eksilmesi.
2. İmanın yokluğuna ve salih amellerin imanın üzerine bina edilmemesine
bağlı olarak dünya ve ahiret mutluluğunu kaybetme.
“Kim, İslam’dan başka bir din ararsa asla kabul edilmeyecektir ve bu kişiler
ahirette hüsran içerisinde olacaklardır.”
Kur'an-ı Kerim 3/85
3. İnsanın ömrünün boşa gitmesi ve kişinin bütün manevi değerlerini
kaybetmesi.
Ne ekmiştin ki mahsül istiyorsun bir de ferdadan?
Senin meşru olan hakkın bugün hüsran, yarın hüsran!
Mehmet Akif Ersoy
4. İmandan, hayırdan, Allah’ın hoşnutluğundan, İslam nimetinden yoksun olma
durumu.
Kur’an-ı Kerim şu insanların hüsranda olduğunu açıklar: Allah’ın ayetlerini
inkâr edenler, Allah’a şirk koşanlar, Allah’ın bağışından mahrum kalanlar,
Allah’a isyan edenler, ilahi buyruklara karşı gelenler, peygamberleri inkâr
edip batılı seçenler, Hz. Peygamber’e inanmayanlar, başına gelen bir musibet
sebebiyle İslam’dan yüz çevirenler, İslam’dan başka din arayanlar, imandan
sonra inkârı seçenler, inkârcılara itaat edenler, yeryüzünde bozgunculuk
çıkaranlar, akrabayla ilgiyi kesenler ve münafıklar.
“Asra yemin olsun ki, iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine
Hakk’ı tavsiye edenler, birbirlerine sabretmeyi tavsiye edenler hariç bütün
insanlar hüsrandadır.”
Kur'an-ı Kerim 103/1-3
hüsün
1. Güzellik, beğenilen ve sevilen şey, iyilik.
“Kadın dört şey nedeniyle nikâhlanır: Soyu, malı, hüsnü ve ahlakı için. Sen
bunlardan ahlakı güzel olanını tercih et.”
Hadis-i Şerif
2. Allah’a kulluk etme, tevhit.
3. Bolluk, genişlik, nimet.
4. Dünya ve ahiret hayatı açısından insanın yararına ve kurtuluşuna sebep
olan söz, davranış, niyet.
Hüsün ve ‘çirkin, kötü, dinin onaylamadığı düşünce ve davranışlar’ anlamına
gelen kubuh, kelam ilminin önemli tartışma konularından biridir. Kelam
bilginleri hüsün ve kubuhun akılla bilinip bilinemeyeceği konusunu
ayrıntılarıyla ele almışlar ve bu konuda farklı görüşler ortaya
koymuşlardır.
hüthüt
1. Çavuş kuşu, ibibik.
2. Kur'an-ı Kerim’e göre Hz. Süleyman ile Sebe Kraliçesi Belkıs arasında
haber getirip götüren kuş.
Hüthüt, Hz. Süleyman’a onun bilmediği Sebe ülkesinden haberler getirmiştir.
Hüthüt, Sebe’yi bir kadının yönettiğini söylemiş ve onların dinî inançları
hakkında bilgi getirmiştir. Bunun üzerine Hz. Süleyman hüthüte bir mektup
vererek Sebe ülkesine götürmesini söylemiştir. Böylece iki yönetici arasında
ilk diyalog başlamıştır. Hz. Süleyman, Belkıs’ı ve yönetmiş olduğu Sebe
halkını İslam’a davet etmiştir. Bu davete olumlu cevap veren Sebe Kraliçesi
Belkıs ve halkı topluca Müslüman olmuştur.
hüzün yılı
Mekke döneminin en sıkıntılı anında Hz. Peygamber’in eşi Hz. Hatice ile
amcası Ebu Talip’in vefat ettikleri yıl. (M.S. 620)
Kureyş müşrikleri bu iki insanın vefatından sonra Hz. Muhammed’e
işkencelerini daha çok artırmışlardır. İşkenceler artıp İslam daveti yeni
üyeler bulmada zorlanınca Hz. Peygamber hicret etmeye karar vermiştir.