Dini Terimler Sözlüğü
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
D
Dabbetülarz
Kıyametin büyük alametlerinden biri olarak kabul edilen ve Kur’an-ı Kerim’in
Neml Suresi 82. ayetinde “Dabbe” diye adı geçen yaratık.
“(Kıyametin alametlerinden) Üç şey ortaya çıkınca daha önce iman etmemiş
olan kimsenin iman etmesi fayda etmez. Bunlar: Güneşin batından doğması,
Deccal ve Dabbetülarz’ın ortaya çıkmaları.”
Hadis-i Şerif
dai
1. Davet eden, çağıran, tebliğ eden.
“(Sana gelince) Ey Peygamber, unutma ki biz seni (hakikatin) bir şahidi, bir
müjdecisi, bir uyarıcısı ve (herkesi) onun izniyle Allah’a dai ve ışık saçan
bir kandil olarak gönderdik.”
Kur’an-ı Kerim 33/45-46
2. Dua eden.
“Eğer kullarım sana benim hakkımda sorarlarsa (bilsinler ki) ben (onlara)
çok yakınım; dainin yakarışına her zaman karşılık veririm. Öyleyse onlar da
çağrımı kabul edip bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.”
Kur’an-ı Kerim 2/186
3. Vaaz eden, öğüt veren.
4. Misyoner.
5. Batıl mezheplerden birine mensup olup mezhebini ısrarla savunan ve
propagandasını yapan kimse.
dâl
1. Yolunu şaşırmış, yanlış yola giden.
“(İbrahim) dedi ki: ‘Dâl olandan başka kim Rabbinin rahmetinden ümit keser…”
Kur’an-ı Kerim 15/56
2. İslam inanç ve hayat tarzından ayrılan, dinden çıkan, sapkın.
“Ey Rabbimiz! Bizi dosdoğru yola ilet. Nimet verdiğin kimselerin yoluna.
Kendilerine gazap edilenlerin ve dâle düşenlerin yoluna değil.”
Kur’an-ı Kerim 1/6-7
dalalet
1. Doğru yoldan sapma, sapkınlık, şaşırma.
“(Ey Peygamber) De ki: Kim dalalette ise, çok merhametli olan Allah ona
mühlet verir. Nihayet kendilerine vaat olunan şeyi –ya azabı (müminler
karşısında yenilgiyi), veya kıyameti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha
kötü ve topluluğu daha zayıf olanın kim olduğunu çok geçmeden görecekler.”
Kur’an-ı Kerim 19/75
2. Bocalama, tereddüt etme.
“(Nuh) dedi ki: ‘Ey kavmim! Bende hiçbir dalalet yok ve ancak ben âlemlerin
Rabbi tarafından gönderilen bir peygamberim.”
Kur’an-ı Kerim 7/61
3. Gizleme, kaybolma.
4. Batıl ve hükümsüz olma.
“İnkârcılar hidayete karşılık dalaleti satın aldılar da bu yüzden
ticaretleri kâr etmedi. Onlar (hiçbir zaman) doğru yolu bulamadılar.”
Kur’an-ı Kerim 2/16
5. Haktan yüz çevirip batıla yönelme, ilahî buyruklara aykırı davranma.
Dalalette bırakıp da insanı
Yapma arzın en korkulu hayvanı
Unutturma doğruluğu, vicdanı
Bizi sana layık kullar eyle.
Orhan Seyfi Orhon
Dâr (ed-Dâr)
“Zarar verici şeyler dâhil her şeyi yaratan; insanları çeşitli biçimlerde
zarara sokanları, azgınları ve sapkınları zarara uğratan.” anlamında
Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“Allah’ın kullarına kim zarar verirse Dâr olan Allah da onları zarara
uğratır.”
Hadis-i Şerif
dârülaceze
1. Acizler, düşkünler, yoksullar evi.
2. Kimsesiz çocukları, yaşlı ve muhtaçları barındırmak amacıyla 1896’da
İstanbul’da açılan ve bugün de varlığını sürdüren bir hayır kurumu.
Dârülerkam
Mekke döneminde Hz. Peygamber’in, Müslümanlara İslam’ı anlattığı, gelen
vahyi tebliğ ettiği, topluca ibadet veya çeşitli görüşmelerin yapıldığı ve
İslami eğitimin verildiği Erkam b. Ebi’l-Erkam(ö. 55/675)’ın evi.
Erkam b. Ebi’l-Erkam İslam’ı ilk kabul edenlerdendir. Kendisi, yedinci
Müslüman olduğunu söylemiştir. Başta Bedir ve Uhut olmak üzere bütün
savaşlara katılmıştır. Hz. Erkam, evini İslam’ın ilk yıllarında Hz.
Peygamber’e ve ilk Müslümanlara bir sığınak olarak açmıştır. İslam’a gönül
verenler orada toplanıp cemaat hâlinde namaz kılmışlardır. Dinî hükümleri
Müslümanlar burada öğrenmişlerdir. Hz. Muhammed, Hz. Ömer Müslüman olduktan
sonra bu evden ayrılmıştır. Yapmış olduğu hizmetlerden dolayı Müslümanlar
arasında Erkam’ın evi hep saygıyla anılmıştır. Daha sonra Hz. Erkam bu evi
Müslümanlara vakfetmiştir. Haremişerif’in çevre düzenlemesi sırasında bu ev
Harem’in sınırları içerisinde kalmıştır.
dârülhadis
1. Hadis öğretimi yapılan medrese.
2. Hadis ilimlerinin öğretildiği ve hadis ilimlerinde uzmanların
yetiştirildiği yüksek öğretim kurumları.
dârülhuffaz
Kur’an-ı Kerim ezberletilen, Kur’an ilimleri okutulan ve hafız yetiştirilen
okul.
dârülkurra
Kur’an-ı Kerim okuma ilmini uzmanlık derecesinde öğreten okul.
Dârülkurrada, Kur’an-ı Kerim’deki kelime ve cümlelerin okunuşlarıyla ilgili
incelikler ve adına ilmikıraat denilen bilgiler öğretilmiştir.
Dârünnedve
Müslümanlıktan önce, Hz. Peygamber’in dedelerinden Kusay b. Kilab (ö. 480?)
tarafından kurulan, Mekke’de Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinin toplanıp
siyasi, hukuki ve idari konuları görüştükleri, ayrıca nikâh vb. törenler
için de kullandıkları yer.
Darunnedve, Kusay b. Kilab tarafından M.S. 440 tarihinde Kâbe’nin güney
batısında ve Kâbe’ye dönük olarak yaptırılmıştır. Bir meclis işlevini gören
Dârünnedve’ye kırk yaşını aşanlar üye olarak katılmıştır. İslamiyet’ten
sonra ise burası, Hz. Muhammed’e karşı çıkan Mekke müşriklerinin,
Müslümanlar aleyhine toplanıp karar verdikleri bir yer olarak işlevini
sürdürmüştür.
Darunnedve, Mekke’nin fethinden sonra Müslümanların eline geçmiştir.
darüsselam
1. Selamet yurdu, barış, huzur ve esenlik yeri.
2. Cennet.
“Şüphesiz ki Allah sizi dârüsselama davet ediyor. O, dilediği kimseleri
dosdoğru yola iletir.”
Kur’an-ı Kerim 10/25
3. (Büyük D ile) Bağdat.
dârüssünne
1. Hz. Peygamber’in sünnetinin en iyi bilindiği ve yaşandığı yer.
2. (Büyük D ile) Medine.
dârüşşifa
1. Sağlık yurdu, hastane.
Nice nice imâretten, dârüşşifadan,
Asırlar boyu dua almış;
Şimdi, öbür dünyadan
Eserlerini seyre dalmış;
Büyük insan
Sinan!
Arif Nihat Asya
2. Tımarhane, akıl hastalarının tedavi edildiği yer.
davet
bk. tebliğ.
Davut Peygamber
İsrailoğulları’na gönderilen, kendisine kitap olarak Zebur verilen ve
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen bir peygamber.
Yahuda kabilesinden Yasa’nın sekizinci oğludur. Davut Peygamber Hz. Yakup’un
soyundandır. Daha küçük yaşta iken zorba bir kral olan Calut’un ordusuna
karşı savaşmış ve bu savaşta Calut’u öldürmüştür. Sonra İsrailoğulları’na
kırk yıl yöneticilik yapmıştır. Yönetimle beraber Allah, Hz. Davut’a
peygamberlik görevi de vermiştir.
İslam kaynaklarında Hz. Davut, devlet yönetiminde gösterdiği adaletle
beraber Zebur’u güzel okuyuşuyla da bilinir. İsrailoğulları, Davut Peygamber
zamanında tarihlerinin en parlak dönemlerini yaşamışlardır. Hz. Muhammed,
onun bir gün oruç tutup bir gün iftar ettiğini ve geceleri namaz kıldığını
haber vermiştir. Yetmiş bir yaşında vefat ettiği ve Kudüs’e defnedildiği
nakledilmiştir.
deccal
1. Çok yalan söyleyen, fesat çıkaran, düzenbaz, sahtekâr, hilekâr.
Mahluk deccal oldu, insan haşarı
Asla bilen yoktur hayırı şerri
Teber çekip şu mağaradan dışarı
Çıkalım bakalım nice olursa olsun.
Pir Sultan Abdal
2. (Büyük D ile) Kıyametin büyük alametlerinden biri olarak ortaya çıkacağı
ifade edilen yalancı bir kişi.
Deccal’in, kıyamet gününe yakın ortaya çıkıp göstereceği olağanüstü
yeteneklerle insanları sapıklığa sürükleyeceği ve tanrılık iddiasında
bulunacağı nakledilmiştir. Hz. Peygamber’in Deccal’den haber verdiği ve
inananları uyardığı rivayet edilmiştir.
dede
1. Bektaşi tarikatında şeyh, baba.
2. Mevlevilik tarikatında çile doldurup dervişlik derecesine erişmiş kişi.
defihacet
İşeme, sidik ve dışkı çıkarma, abdest bozma.
İslam dini temizliğe büyük önem vermiştir. Hz. Peygamber, “Temizlik imanın
yarısıdır.” buyurarak İslam dininin temizliğe vermiş olduğu önemi
belirtmiştir. Defihacet yaparken tuvalete ‘Euzübesmele’ çekerek sol ayakla
girmeyi tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber, defihacetten sonra bol su
kullanarak temizlenmeyi önermiştir.
Defihacetten sonra ellerin bol sabunlu suyla yıkanması gerekir.
“Defihacet yaparken idrarın üzerinize sıçramasından şiddetle kaçınınız…”
Hadis-i Şerif
defin
Ölüyü gömme.
İslam inancına göre bir insanlık borcu ve saygı ifadesi olarak ölü yıkanıp
kefenlenir, cenaze namazı kılınır, kabre götürülür, sağ yanı üzerine ve yüzü
kıbleye dönük biçimde gömülür.
“Ölülerinizi defnetmekte acele ediniz.”
Hadis-i Şerif
dehri
Zamanın ve maddenin ebediliğine inanan, Allah’ın yaratıcılığını inkâr edip
tüm evrenin tabiat kanunları tarafından var edildiğini savunan kimse,
dehriye mezhebine inanan, materyalist.
dehriye
1. Allah’ın varlığını ve birliğini, ahiret gününü, evrenin Allah tarafından
yaratıldığını inkâr edenlerin mezhebi, materyalizm.
2. Zamanın ve maddenin ebedîliğine inanan, dünyadaki tüm olayların tabiat
kanunları tarafından yaratıldığını savunan felsefi akım.
Dehr Suresi
bk. İnsan Suresi.
delil
1. Yol gösteren, kılavuz, rehber, işaret, iz.
“İnsanlara hayır yollarını gösterme konusunda delil olan kişi sanki onu
işlemiş gibi sevap alır.”
Hadis-i Şerif
2. Alamet, emare.
3. Bir konu hakkında olumlu veya olumsuz hüküm vermeye götüren şey.
4. Bir davayı ispat etmeye yarayan şey, kanıt.
“Siz ihtilafa düştüğünüz bir konuda bana gelirsiniz. Biriniz (haksız olduğu
hâlde) delillerini daha iyi anlatır. Ben de dinlediğim şekilde hüküm
veririm. (Dinlediğime göre) kime kardeşinin bir hakkını vermiş olursam onu
almasın. Çünkü o (haksız yere alınan şey), ateşten bir parçadır.”
Hadis-i Şerif
5. İnsanlara, Allah’ın rızasını kazanmanın yollarını tutum ve
davranışlarıyla gösteren kişi, mürşit.
dergâh
1. Kapı, eşik, sığınılacak yer, makam, tekke, zaviye, hankâh.
2. Bir tarikat şeyhi ile o tarikata mensup dervişlerin toplanıp ibadet
yaptıkları ve kendilerini ilmen ve manen geliştirerek eğitim gördükleri yer.
Varalım doğru raha
Yüz sürelim dergâha
Yalvaralım Allah’a
Gelin Allah diyelim
Derviş Himmet
derviş
1. Dünyanın geçici nimetlerine tutku ile bağlanmayan, kendini Allah’a veren
kişi.
2. Tarihte bir şeyhin gözetiminde bir tarikata girip tekkede hizmet ederek
ibadetlerle meşgul olan, kendini bireysel ve ahlaki özellikleriyle
geliştirmeye gayret eden ve böylelikle nefsini arındırmaya ve gönlünü
zenginleştirmeye çalışan kimse.
Gerçek derviş, dinin emirlerine hakkıyla uyan, Allah’ı sevip sayarak ibadet
ve itaat eden ve dünyanın geçiciliğinin farkında olan insandır. Dervişler,
Anadolunun Müslümanlaşmasında çok etkin görevler yapmışlardır.
Dervişler gözü açık,
Dünü günü uyanık
Bu söze Tanrı’m tanık,
Bakmadan gören gelsin.
Yunus Emre
destur
1. İzin, müsaade.
Karac’oğlan der ki: Ben de ben olsam
Güzeller üstüne serdar ben olsam
Mevlam destur verse, bir top gül olsam
Sokulsam zülfünün aralarına.
Karacaoğlan
2. Halk arasında “İzin verin, yol verin.” anlamında, kuytu, karanlık ve
süprüntülü yerlerden geçerken söylenen bir seslenme sözü.
deyiş
Alevi-Bektaşi edebiyatında, çoğunlukla hece vezninde söylenmiş şiirler.
Bektaşiler bu tür şiirlere genellikle nefes derken Aleviler ise deyiş adını
verir.
didar
1. Yüz.
Taşkın sular gibi akıp çağlarım,
Didarın görüben gönül eğlerim,
Dünyaya geleli her dem ağlarım,
Çeşmim karışmadık seller mi kaldı.
Karacaoğlan
2. Görme, seyretme.
3. Sevgili.
4. İlahî güzelliği seyretme.
Ey Allah’ım! Beni senden ayırma
Beni senin didarından ayırma.
Eşrefoğlu Rumi
dil
1. Gönül.
2. Mümin kulun kalbi.
3. İlahî olgunluğun ve güzelliğin ortaya çıktığı yer.
dilenci
1. Geçimini dilenerek sağlayan kimse.
2. Israrla bir şey isteyen.
“Yetime kötü davranma. Dilenciyi de kovma.”
Kur’an-ı Kerim 93/9-10
3. Maddi menfaat sağlamak amacıyla başkalarına el açarak para isteyen.
“Sizden birinizin bir kucak odun toplaması, sonra o odun demetini sırtına
yüklenip satması, dilenci olmasından hayırlıdır.”
Hadis-i Şerif
din
1. Âdet, yol, gidişat.
“Firavun dedi ki: ‘Bırakın Musa’yı öldüreyim de, Rabbine yalvarsın bakalım.
Çünkü ben onun sizin dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesat
çıkaracağından korkuyorum.”
Kur’an-ı Kerim 40/26
2. Ceza, mükâfat, hesap, ceza ve mükâfatın karşılığının verildiği gün.
“Dini yalanlayan adamı gördün mü? İşte o, öksüzü iter kakar, yoksulu
doyurmaya ön ayak olmaz…”
Kur’an-ı Kerim 107/1-3
3. Galip gelmek, hâkimiyet.
4. Bir ülkede uygulanan kanun ve kurallar.
“…(Yusuf) Kralın dinine göre kardeşini yanında alıkoyamazdı. Meğer ki Allah
dilemiş olsun.”
Kur’an-ı Kerim 12/76
5. Boyun eğme, kulluk, itaat.
“(Müşrikler) gemiye bindikleri zaman dini yalnız Allah’a özgü kılarak ona
yalvarırlar. Fakat Allah onları karaya çıkarınca hemen ona ortak koşarlar.”
Kur’an-ı Kerim 29/65
6. İnanç ve ibadet sistemi.
“…Her mescitte bütün benliğinizle Allah’a yönelin ve dini yalnızca Allah’a
özgü kılarak dua edin.”
Kur’an-ı Kerim 7/29
7. Bir ülkede uygulanan ceza hukuku.
“…Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız onun dinini uygularken sizi
onlara (suçlulara) karşı bir acıma duygusu engellemesin…”
Kur’an-ı Kerim 24/2
8. Sorumluluk.
“Allah, sizin için dinde zorluk yaratmadı…”
Kur’an-ı Kerim 22/78
9. Allah tarafından peygamberler aracılığıyla gönderilen, aslını koruyan ve
insan eliyle herhangi bir değişikliğe uğramayan din, gerçek din, İslam dini.
Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gönderilen bütün ilahî dinlerin ortak adı
İslam’dır.
“Yakup Peygamber, oğullarına şöyle vasiyette bulundu: ‘Ey oğullarım! Allah
sizin için bir din seçti ki ondan başkasını kabul etmeyin ve ancak
Müslümanlar olarak ölün.”
Kur’an-ı Kerim 2/132
10. Akıl sahiplerini kendi istek ve hür iradeleri ile hayırlı olan şeylere
sevk eden ilahî kanunlar bütünü.
Din, Allah’ın vahyine dayanan ilahî bildiridir. İnsani ve ahlaki olgunluğa
ulaşmak için tutulacak en doğru yoldur.
“Kim İslam’dan başka bir dine inanmak isterse, bu din Allah tarafından kabul
edilmeyecektir.”
Kur’an-ı Kerim 3/85
11. Hayat tarzı, hayatın nasıl yönlendirilmesi gerektiği konusunda
benimsenen düşünce, inanç, ilke ve değerler bütünü.
“Allah, elçisini hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o (hak) din bütün dinlere
üstün olsun. Şahit olarak Allah yeter.”
Kur’an-ı Kerim 48/28
dindar
Dinin emirlerine hakkıyla uyan ve içtenlikle yerine getiren kişi,
mütedeyyin, dini bütün.
Deve gibi kinciliği terkeyle
Kindar olmaz dindar olan demişler.
Havâi
din günü
İnsanın dünyada yaşamış olduğu hayata göre ahirette iyiliklerinin ve
kötülüklerinin tam karşılığının verileceği gün, ahiret günü, hesap günü.
“Din gününü yalanlayanlara yazıklar olsun.”
Kur’an-ı Kerim 83/10-11
dirayet tefsiri
bk. tefsir.
dirhem
1. Gümüş para, sikke.
“(Kafile Mısır’a vardığında) Yusuf’u değersiz bir pahaya, sayılı birkaç
dirheme sattılar.”
Kur’an-ı Kerim 12/20
2. İslam’ın ilk dönemlerinde kullanılan ve daha sonraları da Müslüman
toplumlarında geçerli olan gümüş para birimi.
Dirhem, İslam hukukunda bazı cezaların ve mali sorumlulukların
belirlenmesinde ölçü kabul edilmiş, İslam tarihinin çeşitli dönemlerinde
farklı ağırlıklarda basılmıştır.
divan
1. Devlet işleri ile alakalı yüksek düzeydeki devlet adamlarından oluşan en
yüksek idari makam.
Mert dayanır, namert kaçar
Meydan gümbür gümbürlenir
Şahlar şahı divan açar
Meydan gümbür gümbürlenir.
Köroğlu
2. Osmanlılarda devlet adamlarının kurduğu, padişahla vezirleri bir araya
getiren toplantı yeri, kurul.
3. Şairlerin şiirlerinin toplandığı kitap.
“Eski şairlerin divanını iyi öğreniniz. Çünkü Kur’an-ı Kerim’deki
kelimelerin birçoğunun karşılığı bu şiirlerdedir.”
Hz. Ömer
diyanet
1. Din.
2. Dinî emirlere hakkıyla uymak, dindarlık.
Unuttum din diyanet kaldı benden
Bu ne mezhepdurur dinden içeri.
Yunus Emre
3. Türkiye’de İslam dini ile ilgili işleri yürütmek, toplumu din konusunda
aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle ilgili kamu kuruluşu; Diyanet
İşleri Başkanlığı.
Diyanet İşleri Başkanlığı 1924 yılından itibaren fiilen, 1961 (md.154) ve
1982 (md. 136) anayasaları ile de anayasa gereği olarak genel idare içinde
yer alan bir kuruluştur.
Diyanet İşleri Başkanlığı, kuruluşundan bugüne kadar gerek Türkiye içinde
Müslüman halka, gerekse 1960’lı yıllardan sonra yurt dışındaki Müslüman Türk
toplumlarına imkânları ölçüsünde din hizmeti vermeye çalışmış; cami
hizmetlerini bir disiplin içerisinde yürütmeyi amaçlamıştır. Bugün de bu
görevini sürdürmektedir.
diyet
1. Bedel.
2. Kan bedeli, tazminat.
3. İslam hukukunda, öldürme ve yaralamalarda suçlunun veya velisinin,
mağdurun kendisine veya yakınlarına ödemek zorunda olduğu bedel, kan parası.
“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz.
Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve
ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki
ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola…”
Kur’an-ı Kerim 4/92
doğruluk
1. Doğru olma hâli, dürüstlük.
“Saadette yükselmek için insana doğruluk lazımdır; insanlık doğruluğun
adıdır, inan.”
Yusuf Has Hacip
2. Sıdk, sadakat.
“Doğruluk, hayâ ve iyi hareket bu üçü kimde birleşirse, o insan mesut olur.”
Yusuf Has Hacip
3. Söz, iş ve davranışlarında gerçeği gözetme.
“Allah buyurdu: ‘Bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağlayacağı bir gündür.
Onlar için içinden ırmaklar akan ve ebedi kalacakları cennetler vardır.’
Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte en
büyük ödül budur.”
Kur’an-ı Kerim 5/119
4. Allah’ın emirlerine ve yasaklarına uygun bir yol izleme, insanların
haklarını gözetme.
“Doğruluk insanı iyiliğe yöneltir. İyilik ise kişiyi cennete götürür...”
Hadis-i Şerif
dost
1. Arkadaş, sevilen kimse, sevgili.
“Kişi dostunun dini üzerinedir. Sizden biriniz dost seçerken dikkatli
olsun.”
Hadis-i Şerif
2. Veli, koruyucu.
“Mümin erkekler ile mümin kadınlar birbirinin dostudurlar.”
Kur’an-ı Kerim 9/71
3. Aynı yolda olan kişiler, dervişler.
4. Birinin iyiliğini isteyen, onu gönülden seven.
“Amellerin en hayırlısı Allah için dost olmaktır.”
Hadis-i Şerif
dua
1. Çağırma, seslenme.
“Peygamberin duasını aranızda herhangi birinizin diğerini çağırması ile bir
tutmayın…”
Kur’an-ı Kerim 24/63
2. Yalvarma, yakarma.
“Orada Zekeriya, Rabbine dua etmiş: ‘Rabbim, demişti, bana katından temiz
bir nesil ver. Sen duayı işitensin.”
Kur’an- Kerim 3/38
3. İbadet.
“Müminler, Allah ile beraber başka bir tanrıya dua etmezler. Hiçbir kimseyi
haksız yere öldürmezler ve zina da yapmazlar.”
Kur’an-ı Kerim 25/68
4. Dileme, yardım isteğinde bulunma.
“Dua, ibadetlerin özüdür.”
Hadis-i Şerif
5. İbadet ve yakarma amacıyla okunan dinî metin.
“Kim abdest aldıktan sonra: ‘Allah’tan başka ilah yoktur. O tektir ve ortağı
yoktur. Mülk ve hamt yalnızca ona aittir ve onun her şeye gücü yeter.’
anlamına gelen ‘La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh. Lehülmülkü
velehülhamdü ve hüve ala külli şey’in kadir.’ duasını kıbleye yönelerek
okursa onun için cennetin kapıları açılır.”
Hadis-i Şerif
6. İnsanın, Allah’ın yüceliği ve büyüklüğü karşısında kendi zayıflığını
kavrayıp ona yalvarması, şükretmesi, onu övmesi ve Allah’la her an beraber
olduğunun bir göstergesi olarak onunla iletişim kurma eylemi.
Kul duayı ya bir hayrın, iyiliğin ve nimetin kendisine verilmesi için ya bir
bela ve kötülüğün, üstünden veya bulunduğu ortamdan kaldırılıp yok edilmesi
için ya da Allah’a karşı bir ibadet, sevgi ve saygı ifadesi olarak yapar.
Bütün insanlar için hayırlı şeyler istemek İslam dininde övülen bir
davranıştır.
İslam dini, insanın isteklerini Allah’a sunmadan önce dileğinin yerine
getirilmesi için çalışıp gayret göstermesini ister.
“Kullarım, beni sana sordukları zaman (de ki): Şüphesiz Ben onlara çok
yakınım. Bana dua ettikleri zaman dualarını kabul ederim.”
Kur’an-ı Kerim 2/186
duha namazı
Güneşin doğup bir miktar yükselmesinden tepe noktasına gelmesine kadarki
sürede iki, dört, sekiz veya on iki rekât olarak kılınan nafile namaz,
kuşluk namazı.
“Hz. Peygamber üç şeyi tavsiye etti: Her aydan üç gün oruç tutmak, duha
namazını ve vitir namazını kılmak.”
Ebu Hureyre
Duha Suresi
Kur’an-ı Kerim’in doksan üçüncü suresidir. Mekke’de indirilmiştir. On bir
ayettir. Adını, “kuşluk vakti” anlamına gelen ve birinci ayette geçen “duha”
kelimesinden almıştır.
Surede, Hz. Peygamber’in kişiliği; Allah’ın dünya ve ahirette ona verdiği
bağışlar ele alınır. Bu çerçevede Allah’ın, Hz. Peygamber’i çeşitli
biçimlerde desteklemesinden, ahiretin kalıcılığından, İslam dininin yayılma
sürecinin gelecekte başarılı olacağından, yetimlere ve fakirlere güzel
davranmanın öneminden bahsedilir. Allah’ın verdiği nimetleri sürekli anmanın
gerekliliğini vurgulayan ayetle sure son bulur.
Duhan Suresi
Kur’an-ı Kerim’in kırk dördüncü suresidir. Mekke’de inmiştir. Elli dokuz
ayettir. Adını, “gökyüzünü kaplayan duman” anlamına gelen ve onuncu ayette
geçen “duhan” kelimesinden almıştır.
Surede, inkârcıların Allah’ın gönderdiği kitaba, Resulüne ve tekrar
dirilmeye inanmayı reddedişleri ele alınır. Küfredenlerin başlarına gelecek
belalara yer verilir. Bütün insanlığa rahmet olarak gönderilen Kur’an-ı
Kerim’in ve bu kitabın inmiş olduğu günün önemine vurgu yapılır.
Surede, yerlerin, göklerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin Rabbinin
Allah olduğu belirtilir. Allah’ın bir olduğu, öldürmeye ve diriltmeye
gücünün yettiği ele alınır. Kur’an-ı Kerim’e inanmayıp alay edenleri tehdit
eden ayetlere yer verilir. Müşrikler ölmeden önce tövbe etmeye çağrılır.
Firavun’un ve kavminin başlarına gelenler haber verildikten sonra insanların
bu olaylardan ibret almaları öğütlenir. İnkârcılar için cehennemdeki korkunç
azaplar ve müminler için de cennet tasvirleri yapılarak sure son bulur.
durak işaretleri
bk. vakıf işaretleri.
Dürzilik
Şiiliğin İsmailiye kolundan ortaya çıkan ve Fatımi halifelerinden el-Hâkim
bi Emrillah (ö. 926-1021)’ın veziri olan Hamza b. Ali (ö. 1021)tarafından
kurulan bir mezhep.
Dürziliğe mensup olanlar, el-Hâkim bi-Emrillah’ın tanrılığına inanırlar.
Mezhebi sistemleştiren Hamza b. Ali ise bu mezhebin peygamberi olduğunu
iddia etmiştir. Günümüzde Dürziler, Lübnan Dağları, Suriye ve İsrail’de
yerleşik vaziyettedirler. İbadet yerlerine “halavat” denir.
düşü azmak
Rüyada boy abdesti almayı gerektirecek bir durumun başa gelmesi sonucunda
meni gelmesi, ihtilam olmak, cünüp olmak.