Dini Terimler Sözlüğü
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
S
saat
1. Zaman, belirli bir zaman, vakit, an, günün yirmi dörtte biri ölçüsünde
zaman dilimi.
“Onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat ertelenir ne de bir saat öne
alınır.”
Kur’an-ı Kerim 10/49
2. Kıyamet, kıyametin kopması, kıyametin kopma zamanı.
“Ey insanlar! Allah’ın emir ve yasaklarına titizlikle uyarak Rabbinizin
korumasına giriniz. Şüphesiz ki saatin sarsıntısı çok korkunç bir şeydir.”
Kur’an-ı Kerim 22/1
sabah namazı
Sabaha karşı doğu tarafında görülen beyazlığın yayılmasından veya tan
yerinin ağarmasından güneşin doğmasına kadar geçen sürede kılınan iki
rekâtlık farz namaz.
Sabah namazının önce iki rekât sünneti, daha sonra da iki rekât farzı
kılınır. En önemli sünnet namaz, sabah namazının sünnetidir.
“İki rekâtlık sabah namazının sünneti dünya ve içindeki her şeyden
hayırlıdır.”
Hadis-i Şerif
“Münafıklara sabah namazından ve yatsı namazından daha ağır gelen bir namaz
yoktur. Hâlbuki insanlar bu namazdaki sevabı bilselerdi emekleye emekleye de
olsa gelir, cemaate katılırlardı.”
Hadis-i Şerif
sabır
1. Tutma, engelleme, direnç gösterme, kararlılık, cesaretli olma, acele
etmeme.
2. Hoşa gitmeyen olaylar, nefse ağır gelen şeyler ve insanı zorlayan
durumlar karşısında ruhsal dengeyi bozmamak için, dünya ve ahiret
yararlarını düşünerek insanın kalbinde yer tutan sükûnet ve dayanma kuvveti,
Allah’a sığınıp güvenerek bela ve felaketlere direnç gösterme.
“Biz, sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden
eksiltmekle deneriz. Sabır gösterenleri müjdele!”
Kur’an-ı Kerim 2/155
3. Mümin bir kişinin farzları yerine getirmede devamlılık ve kararlılık
göstermesi.
“Ailene namazı emret, sen de namazları kılmada sabırlı ve sebatlı ol!”
Kur’an-ı Kerim 20/132
4. İnsanın, arzu ve isteklerini kontrol altına alması; aşırı tutku ve
şehvete karşı doğruluk ve dürüstlükte kararlı olması, helal olmayan
yollardan elde edilecek kazançlardan kaçınması, eksik ve yetersiz de olsa,
helal yollarla kazandığı ile yetinmesi.
“Sabırlı olmalarına karşılık Allah, onları (müminleri) cennette köşklerle
ödüllendirecektir.”
Kur’an-ı Kerim 25/75
5. Müminlerin hakikati inkâr edenlerden görmüş oldukları maddi ve manevi
işkencelerden dolayı yılgınlık göstermeyip inançlarına bağlılıkta kararlı
olmaları.
“Ey inananlar! Sabredin, direnin, savaşa hazırlıklı, uyanık olun ve Allah’ın
emir ve yasaklarına uyarak onun koruması altına girin ki başarıya eresiniz!”
Kur’an-ı Kerim 3/200
Sabii
Sabiîlik dinine inanan kimse.
Sabiilik
Kur’an-ı Kerim’de Yahudi ve Hristiyanlarla birlikte anılan bir din.
Sabiiliğin ilahî bir din olduğunu söyleyenler olmuşsa da zamanla felsefi ve
siyasi etkilerle bozulma ve sapmalara uğrayarak Batıni bir özellik
kazanmıştır. Sabiiler, ilk Sabiiler ve sonraki Sabiiler olmak üzere ikiye
ayrılır. İlk Sabiilik; Hindistan, eski Mısır, Suriye ve Keldanilerin bağlı
oldukları bir ekoldür. Sonraki Sabiilik; İsrail, İran, Yunan ve Roma gibi
değişik kültürlerin etkisinde kalan Süryani ve Keldanilerin bağlı olduğu
dindir.
Tarihi bilgilere göre Sabiiler, önceleri Hz. İbrahim’in dinine bağlı iken
sonradan yıldızlara tapmaya başlamışlardır. Sabiiler, Yahudilik ve Mecusilik
arasında bir cemaat olup Zebur okurlar. İslam bilginleri Sabiilere ehlikitap
muamelesi yapılacağı görüşünü benimsemişlerdir.
Sabiiler yaşadıkları coğrafyaya göre adlandırılmışlardır. Cezire bölgesinde
yaşayanlara Mandeiler, Harran bölgesindekilere ise Sabiiler denir. Başlıca
özellikleri: İlahî bir kitaptan ayrılmış olmaları, meleklere, putlara ve
yıldızlara tapmalarıdır.
“Allah, Müminler ile Yahudiler, Sabiiler, Hristiyanlar, Mecusiler ve
(Allah’a) ortak koşanlar arasında kıyamet günü hüküm verecek (haklıyı
haksızı ortaya çıkaracak)tır. Şüphesiz Allah her şeye şahittir.”
Kur’an-ı Kerim 22/17
Sabur (es-Sabur)
“Kullarını yaratıp onların her türlü ihtiyaç ve gereksinimlerini karşıladığı
hâlde onların ibadet ve şükür etmemelerine hatta isyan ve inkârlarına rağmen
nimetlerini vermeye devam eden, kullarının isyan ve küfürlerine sabır
gösteren.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“… O Allah ki Sabur’dur…”
Hadis-i Şerif
sadak
bk. mihr.
sadaka
1. Allah yolunda harcama, Allah rızası için fakirlere yapılan karşılıksız
yardım ve her türlü iyilik.
“Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden başa kakma ve eziyetle gelen sadakadan
daha hayırlıdır.”
Kur’an-ı Kerim 2/263
2. Zekât.
“Allah, faizle elde edilen paraların bereketini yok eder, sadakası verilen
malları ise bereketlendirir.”
Kur’an-ı Kerim 2/276
3. Allah’ın rızasını kazanmak için fakirlere ve her türlü ihtiyaç sahibine
mülkiyeti onlara ait olmak üzere verilen mal, para.
“Eğer sadakaları açıktan verirseniz ne güzel; eğer onları fakirlere gizlice
verirseniz bu sizin için daha da güzeldir.”
Kur’an-ı Kerim 2/271
sadakayıcariye
1. Yol, köprü, çeşme, cami, aşevi, hastane ve okul gibi hayır kurumları.
2. Müslüman bir kişinin insanlığın yararlanması için ortaya koyduğu keşifler
ve bilimsel çalışmalar.
3. İnsanlığın yararına sunulmak için meydana getirilen dinî, ilmî, kültürel
ve tarihsel eserler.
4. Kişinin ölümünden sonra da kendisinin rahmetle anılmasına sebep olacak
nesil yetiştirmeyi de içine alan tüm güzel ameller.
“İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır. Fakat dünyada yapmış olduğu şu üç
şeyin sevabı devam eder. Bunlar: sadakayicariye, kendisinden yararlanılan
ilim, kendisine hayır duada bulunacak evlat.”
Hadis-i Şerif
sadakayıfıtır
bk. fitre.
sadakat
1. Dostluk, bağlılık, güven duyma, vefalı olma, sözünde durma, doğruyu
söyleme.
2. Sevdiği birisini yalnızca Allah rızası için sevme, maddi bir çıkar
gözetmeme, sevdiği kişiye karşı içtenlikle davranma ve kendisine iyilikte
bulunan kimsenin iyiliğini hiçbir zaman unutmama.
İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah
Doğruların yardımcısıdır Hz. Allah.
Ziya Paşa
sadat
bk. seyit.
sadık
1. Doğru, yalan söylemeyen, sözleri ve davranışları birbirine uyan, içi dışı
bir olan.
“Ey iman edenler! Allah’ın emirlerine itaat ederek onun korumasına girin ve
sadıklarla beraber olun.”
Kur’an-ı Kerim 9/119
2. Allah’a ve Resulüne iman eden, imanını bilgi temeline oturtup inanç
konusunda herhangi bir şüpheye düşmeden gereğinde inancı için canını ve
malını feda edebilen mümin.
“Gerçek müminler Allah’a ve Peygamberine inanıp imanlarında herhangi bir
şüpheye düşmeyenlerdir. Onlar (gereğinde) Allah yolunda mallarıyla ve
canlarıyla cihat ederler. İşte gerçek sadıklar bunlardır.”
Kur’an-ı Kerim 49/15
Sad Suresi
Kur’an-ı Kerim’in otuz sekizinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Seksen sekiz
ayettir. Adını birinci ayette geçen “sad” harfinden almıştır.
Sureye, Kur’an-ı Kerim’in yüceliğine işaret eden bir ayetle başlanır.
Hakikati inkâr edenlerin psikolojik durumlarına değinilir. İnkârcıların
birbirlerine düşman oldukları ve inanç konularında düşmüş oldukları
ayrılıklar açıklanır. İnkârları yüzünden kâfirlerin helak oluşlarına
değinilerek Mekkeli inkârcılar uyarılır. Hz. Muhammed’e vahiy ve
peygamberlik verilmesinin Allah’ın bir bağışı olduğu belirtilir.
İnkârcıların Allah katındaki güçsüzlüğüne değinilir.
Surede, peygamberlerine karşı düşmanlıkta ileri giden Nuh Kavminin, Âd
Kavminin, Hz. Musa’ya karşı çıkan Firavun’un, Semud Kavminin ve Hz. Şuayp’a
itaat etmeyen Eyke Halkının başlarına gelen felaketler kısa ayetlerle
hatırlatılır. Bu hatırlatmalarda Mekkeli müşriklere uyarılar yapılır. Hz.
Muhammed’den de inkârcılardan gelen saldırılara karşı sabırlı olması
istenir.
Surede, Hz. Davut Peygambere verilen nimetler üzerinde durulur. Onun,
kendisine verilen ilahî kitap olan Zebur’u okumasındaki güzelliğe
değinildikten sonra davalılar arasında karar vermedeki üstün kabiliyeti ele
alınıp verdiği kararlardan örnekler verilir. Davut Peygamber’in şahsında
yöneticilere şu hatırlatmalar yapılır: “İnsanlar arasında adaletli
davranınız, hukuk kurallarına uymayan davranışlardan sakınınız ve her
işinizde ahiret bilincini canlı tutunuz.”
Surede, tabiattaki varlıkların yaratılışından ibretler alma tavsiye
edildikten sonra birçok varlık emrine verilmiş olan Süleyman Peygamber
kıssası anlatılır. Bu kıssanın arasında Kur’an-ı Kerim okuma ile ilgili
müminlerin uyması gereken kurallar yer alır. Bunlar: “Okuma, düşünme,
düşünülen ayetlerden hükümler çıkarma ve bu hükümleri diğer insanlarla
paylaşmadır.”
Surede, Hz. Eyub’un yakalandığı hastalığa sabretmesine, Hz. İbrahim’in oğlu
İshak Peygamber ve torunu Yakup Peygamber’in sahip oldukları ahiret
bilincine, Hz. İsmail, Elyesa ve Zülkifl Peygamberlerin örnek insanlar
oluşuna kısaca vurgular yapılır. Peygamberleri örnek alarak güzel bir hayat
yaşayan müminlere cennette verilecek ödüller teker teker sayılır.
Peygamberlere inanmayanların da cehennemde tadacakları azaplar üzerinde
durulur.
İnkârcıların cehennemde birbirlerini suçlamaları dramatik bir dille ele
alınır. İnsanın ilk yaratılış sürecine değinilir ve onun ardından insanın
şerefli bir konuma sahip olduğu vurgulanır. İblisin hakikate karşı çıkıp
Allah’a isyan etmesi anlatıldıktan sonra insandan intikam almak için
Allah’tan kendisi için süre istemesinden bahsedilir.
Hz. Peygamber’in uyarıcı, Kur’an-ı Kerim’in de tüm insanlar için bir öğüt ve
rehber olduğunu bildiren ayetlerle sure son bulur.
saf
Cemaatle namaz kılan müminlerin imamın arkasında kıbleye paralel olarak
yaptıkları düzgün sıralardan her biri.
Hz. Peygamber, namazda safların düzgün ve sık olmasını istemiş, aralarda
boşluk bırakılmamasını tavsiye etmiştir. Cemaate erken gelmeyi teşvik için
ilk safta kılınan namazın sevabının daha çok olduğunu belirtmiştir.
“Safları düzgün yapınız. Çünkü safların düzgünlüğü namazın
güzelliğindendir.”
Hadis-i Şerif
Safa
Hac ve umrede say ibadetinin başladığı Kâbe’nin doğu tarafındaki küçük tepe.
Hac ve umre yaparken karşılıklı iki tepe olan Safa ile Merve arasında
yürümek haccın vaciplerindendir. Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail’i ve annesi
Hz. Hacer’i Kâbe’nin bulunduğu yere bıraktığında susuz kalan oğluna su
bulmak için Hacer, önce Safa’ya çıkıp etrafa bakmış daha sonra Merve’ye
doğru koşmuştur. Hac ve umre yapanlar Safa ile Merve arasında koşarak bu
olayı canlandırırlar.
“Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah’ın kutsal yerlerindendir. Kim hacceder
veya umre yaparsa bunlar arasında gidip gelmesinde (say yapmasında) hiçbir
sakınca yoktur…”
Kur’an-ı Kerim 2/158
Saf Suresi
Kur'an-ı Kerim’in altmış birinci suresidir. Medine’de inmiştir. On dört
ayettir. Dördüncü ayette müminlerin ‘saf saf dizilerek Allah yolunda
savaştıklarını’ anlattığından bu adı almıştır.
Sureye, göklerde ve yerde bulunan tüm varlıkları Allah’ın yarattığını ve bu
varlıkların kendi dilleri ile Allah’a ibadet ettiklerini açıklayan ayetlerle
başlanır. İnsanın yapmadığı şeyleri söylememesi tavsiye edilir ve kişinin
yapmadığı şeyi söylemesinin büyük bir günah olduğu belirtilir. Bu ifadelerle
müminlerden, inançları ile davranışları arasında uyumun bulunması istenir.
Müslümanların savaş hâli başta olmak üzere birbirleri ile dayanışma içinde
olmaları emredilir. İsrailoğulları’nın Hz. Musa’yı incitmesi yerilerek
Müslümanlardan da Hz. Muhammed’i incitmemeleri istenir.
Surede, Hz. İsa tarafından, kendisinden sonra tüm insanlığa gönderilecek
olan ‘Ahmed’ adındaki peygamberin müjdesi verilerek Hz. Muhammed’in son
peygamber oluşuna vurgu yapılır. Allah adına yalan söylemenin yanlışlığı
belirtildikten sonra İslam’ın her tarafa yayılması için müminlerin
çalışmaları tavsiye edilir. İnkâr edenler zorluk çıkarsa da Allah’ın dininin
yayılmasına kimsenin engel olamayacağı bildirilir.
Surede, insanlığın kurtuluşunun, Allah’a iman, Peygamberine iman ve Allah’ın
dinini bütün insanlığa ulaştırmak için çalışmakla olabileceği anlatılır. Bu
görevler yerine getirildiğinde, Allah’ın cennette vereceği ödüllerden
bahsedilir. Mekke’nin müminler tarafından fethedileceği müjdesi de surede
yer alır.
Hz. Muhammed’e inanan müminlerin, İsa Peygamberin havarileri gibi Allah’ın
dininin yayılmasına yardımcı olmalarını tavsiye eden ayetle sure son bulur.
Saffat Suresi
Kur'an-ı Kerim’in otuz yedinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Yüz seksen iki
ayettir. Sure, adını ilk kelimesi olan ve ‘saf saf dizilen melekler’
anlamına gelen “Saffat” kelimesinden almıştır.
Sureye, saf saf dizilen meleklerin, namaz kılan müminlerin, kötülüklere
engel olan İslam davetçilerinin, Kur’an-ı Kerim okuyup Allah’ın emirlerini
diğer insanlara hatırlatanların önemini vurgulayan ayetlerle başlanır. Daha
sonra Allah’ın gökyüzünü yaratmasındaki eşsizlik ve güzelliğe işaret edilir
ve gökyüzünün Allah tarafından korunmasına değinilir. Evreni en güzel
şekilde yaratmasına rağmen yine de Allah’ın emirleriyle alay eden müşriklere
uyarılar yapılır. Ölümden sonra dirilmeyi inkâr edenlerin, ahiret gününde
inkârlarından dolayı duyacakları pişmanlıklar ele alınır. İnkârda
birbirlerine yardım edenlerin ahirette yardımlaşamayacakları anlatılır.
İnkârcıların cehennem azabını hak edişleri gerekçeleriyle sunulduktan sonra
bu azaptan kurtulmanın şartının Allah’a gerçek anlamda iman etmek olduğu
belirtilir. Müminlerin cennette yararlanacakları nimetler sayılır.
İnkârcılar için hazırlanan cehennem azabıyla ilgili sahnelere tekrar yer
verilir ve dünyada iken birbirini inkâra teşvik eden, ayartmaya çalışan
sözde dostların çekişmeleri dile getirilir. Cennet veya cehennemde kalışın
sürekli olacağı anlatıldıktan sonra cehennemliklerin çekecekleri azaplar
korkutucu bir dille açıklanır.
Surede, Hz. Nuh’un inkârcı kavminin başına gelenlere kısaca değinildikten
sonra Hz. İbrahim’in babasına ve toplumuna karşı verdiği iman mücadelesi ele
alınır. Hz. İbrahim’in Allah’a bağlılıkta en sevdiği varlıkları bile feda
edecek kadar samimi oluşuna yer verilir. Ayrıca peygamberliğin, Hz.
İbrahim’in soyu olan Hz. İsmail ve Hz. İshak’la devam edeceği müjdelenir.
Surede, Hz. Musa ve Hz. Harun’un peygamberlik mücadeleleri de kısaca yer
aldıktan sonra Hz. İlyas’ın peygamber gönderildiği topluma yaptığı uyarılar,
kavminin onu yalanlaması ve başlarına gelen belalar açıklanır. Hz. Lut’un
ahlaksızlıklara karşı vermiş olduğu mücadeleye yer verilir ve sapık olan Lut
Kavminin helak oluşuna vurgular yapılır. Daha sonra da Hz. Yunus’un
peygamberliği ve peygamberlik görevini yaparken yaşadığı sıkıntılar
anlatılır. Yunus Peygamberin, balığın karnında bile Allah’ı zikretmesine yer
verilerek en zor şartlarda bile Allah’la iletişim kurmanın önemine vurgu
yapılır.
Allah’a çocuk isnat edip melekleri Allah’ın kızları olarak değerlendiren
Mekkeli müşriklerin yanlış anlayışı üzerinde durulur. Allah’ın çocuk
edinmekten uzak olduğu kesin bir dille belirtilir. İnkârcıların sapıklıkta
ısrar etmelerinin kendilerine göre gerekçeleri anlatılır; fakat ahirette
inkârcıların pişmanlıklarının bir faydası olmayacağı haber verilir.
Hz. Peygamber’e Allah’ın rahmetini haber veren, her türlü çalışmayı
yaptıktan sonra kâfirlere tavır koymasını emreden ve müminlere vaat edilen
zaferin mutlaka gerçekleşeceğini bildiren ayetlerle sure son bulur.
Safiyullah
“Allah’ın seçkin kıldığı, tertemiz insan.” anlamında Hz. Âdem.
sahabe
1. Arkadaş, dost, veli.
2. Hz. Peygamber zamanında yaşamış, Müslüman olarak Peygamberi çok kısa bir
süre olsa da görmüş, onun sohbetinde bulunmuş ve yine Müslüman olarak ölmüş
kimse.
“Sahabelerim gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu
bulursunuz.”
Hadis-i Şerif
3. Hz. Peygamber’e yetişmiş, ona iman etmiş ve örfen “arkadaş” diye
anılabilecek ölçüde uzun süre onunla birlikte bulunup sohbetine devam etmiş;
Hz. Muhammed’in ilminden, ahlakından yeterince yararlanmış kimse.
Arapçada, sahabe kelimesinin çoğulu sahabedir. Sahabe ile eş anlamlı olarak
kullanılan ‘ashap’ kelimesi ise ‘arkadaş’ anlamına gelen sahip kelimesinin
çoğuludur. Sahabeler, İslam dininin yayılmasında Hz. Peygamber’le birlikte
mücadele etmiş, müşriklerin saldırılarına ve çeşitli işkencelere sabırla
göğüs germiş kimselerdir. Bu sebepledir ki Allahuteala, Kur’an-ı Kerim’de
onları övmüş ve onlardan razı olduğunu bildirmiştir. Sahabelerin hepsi
fazilet yönünden aynı derecede değildir. Çünkü Hz. Peygamber’i bir defa da
olsa Müslüman olarak gören kimselerle Hz. Peygamber’in yanında sürekli kalıp
onunla birlikte bütün savaşlara katılan, onun ilminden, ahlakından
yararlanan kimselerin aynı derecede oldukları düşünülemez.
“Sahabelerime küfretmeyin. Sizden biriniz Allah yolunda Uhut Dağı kadar
altın bağışlasa, onların yaptığı en küçük bir bağışın bile sevabına
ulaşamaz.”
Hadis-i Şerif
sahabe kavli
İslam hukukçularının, uygulamaya ait herhangi bir konuda hüküm verirken
Kur’an-ı Kerim ve sünnette bir delil bulamadıklarında meselelerin çözümünde
göz önünde bulundurdukları müçtehit sahabelerin ortak görüşleri veya
herhangi bir müçtehit sahabenin görüşü.
sahihan
bk. sahiheyn.
sahiheyn
Hz. Peygamber’den gelen sahih hadisleri içerisinde toplayan Buhari ve Müslim
adlı İslam âlimlerinin hadis kitaplarına verilen ortak ad.
Buhari ve Müslim’den başka İslam âlimleri de kendilerine göre sahih
hadisleri kitaplarında toplamışlardır. Fakat bu eserler sahiheyn kadar
güvenilirlik kazanamamıştır. Bu iki kitap, Kur’an-ı Kerim’den sonra İslam
dininin en temel iki kaynağı olarak kabul edilmiştir.
sahibitertip
Ergenlik çağına girdikten sonra farz olan beş vakit namazı ara vermeden
vaktinde kılan ve üzerinde peş peşe altı vakit namaz borcu olmayan kimse.
Kişinin, kazaya kalan namazı altı vakit olursa sahibitertip olmaktan çıkar.
Sahibitertip olan kimse kazaya kalmış namazları ile vakit namazları arasında
tertibe uyması gerekir. Kazaya kalan namazını kılmadan vakit namazını
kılması uygun değildir.
sahih hadis
İslam dininin emir ve yasaklarına uymada titiz davranan, temel inanç
konularında Kur’an ve sünnete uygun bir anlayışa sahip olan, duyup öğrendiği
hadisleri aynen başkalarına aktarabilen ravilerin, aralarında kopukluk
olmadan birbirlerine aktardıkları, diğer güvenilir ravilerin rivayetlerine
aykırı olmayan ve hiçbir kusuru bulunmayan hadis.
Bir hadisin sahih olması için Kur’an-ı Kerim ve diğer sahih hadislerle mana
bakımından uyumlu olması gerekir. İslam dininin temel ilkelerine ve inanç
anlayışına aykırı olan bir hadis sahih kabul edilemez. Ayrıca sahih hadisler
tarihî olaylar ile uyum içinde olduğu gibi, ilim, akıl ve mantık kurallarına
da aykırı olamaz.
Sahihibuhari
Muhammed b. İsmail el-Buhari (194/810-256/870) tarafından hazırlanan ve en
sahih hadislerden meydana gelen hadis kitabı.
İmam Buhari tarafından hazırlanan bu kitaba adına nispetle kısaca Buhari de
denilmiştir. Çok farklı konulardaki en sağlam hadisleri içerdiğinden
‘el-Camiu’s-Sahih’ adı da verilmiştir. İmam Buhari, çok geniş İslam
topraklarına dağılmış olan muhaddislerden zamanının ilim geleneğine uyarak
gençliğini hadis toplamakla geçirmiş ve elde ettiği tahminen altı yüz bin
rivayetten en sağlam kabul ettiği yedi bin üç yüz civarında rivayeti seçerek
bu eseri meydana getirmiştir. Sahihibuhari, tarih boyunca İslam âlimleri
tarafından Kur’an-ı Kerim’den sonra en güvenilir kitap olma özelliğini
kazanmıştır. İmam Buhari, kitabına aldığı hadislerin Hz. Peygamber’e kadar
ulaşan senedindeki ravilerin ahlaken mükemmel olmalarını, hafıza ve zihin
bakımından kusursuz olmalarını ve her ravinin diğerinden bizzat görüşerek
hadisi alıp öğrenmesini şart koştuğu için eseri ayrı bir önem kazanmıştır.
Sahihimüslim
Müslim b. Haccac el-Kuşeyri (204/820-261/875) tarafından hazırlanan ve en
sahih hadislerden meydana gelen hadis kitabı.
İmam Müslim tarafından derlenen bu kitaba adına nispetle “Müslim” de
denilir. Ayrıca “el- Camiu’s-Sahih” şeklinde de isimlendirilir. İmam Müslim,
hayatı boyunca topladığı tahminen üç yüz bin rivayetten titizlikle seçtiği
yaklaşık üç bin hadisi kitabına almıştır. Sahihimüslim en güvenilir hadis
kitabı kabul edilen Sahihibuhari ile eşdeğerde görülmüş ve ikisine birden
‘en sahih iki hadis kitabı’ anlamında “Sahiheyn” denilmiştir. Buhari ve
Müslim’de birlikte yer alan bir hadis için sahih olmanın en yüksek
derecesinde olduğunu belirtmek üzere bu ‘iki hadis âliminin ittifak ettiği
hadis’ anlamına “muttefekun aleyh” terimi kullanılmıştır. İmam Müslim de
İmam Buhari gibi kitabına aldığı hadislerin ravilerinin ahlaken ve hafıza
bakımından mükemmel olmalarını gözetmiş ve hadisin senedinde yer alan
ravilerin birbirleriyle görüşmüş olmalarını değil, aynı çağda yaşamış
olmalarının bilinmesini yeterli görmüştür.
sahur
1. Oruç tutan Müslümanların imsak vaktinden (tan yerinin ağarmasından) önce
yedikleri yemek.
2. Sahur yemeğinin yenildiği vakit.
Sahura kalkmak Hz. Peygamber’in sünnetidir. Hz. Muhammed, sahura kalkmayı,
bir yudum su ile de olsa sahur yapmayı Müslümanlara tavsiye etmiştir.
“Sahura kalkınız. Çünkü sahurda bereket vardır.”
Hadis-i Şerif
sait
1. Memnun, mutlu, huzurlu, neşeli, bahtı açık.
2. Dünyada iken inancını Kur’an-ı Kerim ve sünnet temeline oturtup
davranışlarını ilahî emirlere göre uyarlamak suretiyle Allah’ın rızasını
kazanıp cenneti hak eden mümin.
“Saitler cennettedirler. Allah onları çıkarmayı istemedikçe, gökler ve
yerler de var oldukça kendilerine verilen sonsuz bir lütuf olarak orada
(cennette) sürekli kalacaklardır.”
Kur’an-ı Kerim 11/108
sakalışerif
‘Kıymetli, değerli, mübarek ve şerefli sakal’ anlamında Hz. Peygamber’in
sakalının telleri için kullanılan bir ifade.
İslam dünyasında, Müslümanlar tarafından Hz. Peygamber’e saygının ve
sevginin bir belirtisi olarak sakalışerif titizlikle korunmaktadır.
Sakalışerif, özel günlerde; kandillerde, arefe günlerinde büyük camilerde
ziyarete açılır.
sala
1. Dua, rahmet.
2. Hz. Muhammed’e dua amacıyla okunan naat.
3. Müslümanları bayram ve Cuma namazına çağırmak, kandilleri duyurmak veya
bazı yerlerde cenaze için kılınacak namazı dost, akraba ve komşulara haber
vermek amacıyla okunan salatuselam.
Ölürken aynı ahenk, sala sesinden sızan,
Kulağıma doğduğum gün okunan ezan.
Necip Fazıl Kısakürek
salat
bk. namaz.
salatıvusta
bk. ikindi namazı.
salatüselam
1. ‘Allah’ın rahmeti ve bereketi, Hz. Muhammed’in, ailesinin ve ona iman
edenlerin üzerine olsun.’ anlamında ‘Allahümme salli ala Muhammedin ve ala
âli Muhammed’ biçimindeki dua cümlesi.
“Kıyamet gününde benim dostluğumu ve yakınlığımı kazanacak olanlar bana en
çok salatüselam getirenlerdir.”
Hadis-i Şerif
2. Hz. Peygamber’in sağlığında onun sıhhat ve afiyet içerisinde olmasını
arzu etmek, Allah katındaki derecesinin daha da artmasını istemek ve
Allah’ın ona olan bağışlarının ahirette çoğalmasını dilemek için yapılan dua
cümlesi.
Salatüselama, salavatışerife veya salatışerife de denir. Birçok şekli
olmakla beraber en yaygın olanları: “Sallellahu aleyhi vesellem”, “Allahümme
salli ala Muhammedin ve ala âli Muhammed” “Allahümme salli ala seyyidina
Muhammedin ve ala âlihi vesahbihi vesellim” ve “Salli-Barik” dualarıdır.
Salatüselam, yazımda (s.a.v) kısaltmasıyla gösterilir.
“Şüphesiz Allah ve melekleri, Peygamber Muhammed’e salatüselam ederler. Ey
iman edenler! Siz de ona gönülden bağlanarak salatüselam getirin!”
Kur’an-ı Kerim 33/56
salavatışerife
bk. salatüselam.
salih
1. İyi, hayırlı, faydalı, güzel.
“Kim Allah’a ve ahiret gününe iman eder, salih bir iş yaparsa onlar için
Allah katında büyük ödüller vardır.”
Kur’an-ı Kerim 2/62
2. Dinin emir ve yasaklarına uygun hareket eden, sorumluluk bilinci taşıyan,
inancı ile amelleri arasında uygunluk bulunan samimi mümin.
“Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın nimet verdiği
peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel
arkadaştır!”
Kur’an-ı Kerim 4/69
3. İnancında, niyetinde, sözlerinde ve davranışlarında dosdoğru olan ve
hayatının her anında doğruluğu benimseyen kimse.
“ ‘Ant olsun ki, Tevrat’tan sonra Zebur’da da yeryüzüne salih kullarım
mirasçı olacaktır.’ diye yazmıştık.”
Kur’an-ı Kerim 21/105
salih amel
1. İyi, güzel, yararlı iş ve davranış.
“İman eden kadın olsun erkek olsun kim salih amel işlerse onlara güzel bir
hayat yaşatacağız. Onların sevaplarını yaptıklarının kat kat fazlasıyla
vereceğiz.”
Kur’an-ı Kerim 16/97
2. Dayanaklarını Kur’an-ı Kerim ve sünnetten alan, insanın imanını
güçlendirmek için niyetli olarak yapılan tüm güzel davranışlar, inançlar,
ibadetler ve insanlığın faydasına yapılan işler.
“Düşün zamanın akıp gidişini! Gerçek şu ki, insan ziyandadır. Ancak inanıp
salih amel işleyenler, birbirine hakkı tavsiye edenler ve sabırlı olmayı
tavsiye edenler bunun dışındadır.”
Kur’an-ı Kerim 103/1-3
Salih Peygamber
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.
Hz. Salih’in soyu Hz. Nuh’un oğlu Sam’a kadar uzanır. Hz. Salih, Şam ile
Hicaz arasındaki Hicr denilen yerde yaşayan Semud Kavmine peygamber olarak
gönderilmiştir. Putlara tapan Semud Kavmi, dağları delmiş, taşları oymuş,
görkemli binalar yaparak büyük bir medeniyet kurmuştur. Allah’a inanmayan bu
insanları Hz. Salih yıllarca iman etmeye ve tövbeye çağırmıştır. Allah, bu
toplumu mucize olarak yarattığı bir dişi deve ile imtihan etmiştir. Salih
Peygambere mucize olarak verilen bu deveye dokunmak ve öldürmek
yasaklanmıştır. Daha sonra bu inkârcılar hem Salih Peygamberi yalanlamaya
devam etmişler hem de toplumda bozgunculuklarının şiddetini artırıp deveyi
öldürmüşlerdir. Allah, Salih Peygamberi ve müminleri kurtarmış, bu kötü
davranışlı insanları da bütün mal ve mülkleriyle yok etmiştir.
salik
1. Bir yola giren, izleyen, bir yolu tutan, belli bir biçimde davranan.
2. Allah’ın isim ve sıfatlarını iyice öğrenip bu isim ve sıfatların
anlamlarını kendi hayatında içselleştirmek, ahlaki olgunluğa erişmek ve Hz.
Muhammed’in ahlakıyla ahlaklanmak için tasavvuf yoluna giren kimse, derviş,
mürit.
Tasavvuf yoluna giren salikin, Allah’ın rızasını kazanmak için ahlaki
olgunluğa erişmesi gerekir. Bu olgunluk, salikin nefsini mevki ve şöhret
hırsından, hasetten, kin ve nefretten, kibir ve cimrilikten, yalan, gıybet,
iftira, dünya hırsı, zulüm gibi her türlü kötü davranışlardan uzak tutması
ile elde edilir.
salip
bk. haç.
salvele
1. Hz. Muhammed’in adlarından biri anıldığında ona sevgi ve saygının bir
göstergesi olarak salatüselam okuma.
2. İslam kültürünün yazı ve konuşma dilinde Allah’a hamt ettikten sonra Hz.
Peygamber’e salatüselam okumanın veya yazmanın kısaltılmış biçimi.
Samed (es-Samed)
“Doğmayan, doğurmayan, dengi olmayan, yemeyen, içmeyen, yaratılmışların
hiçbirine benzemeyen, hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeyin varlığı ve
varlığının devamı kendisine bağlı bulunan, tüm var olanların başvurup yardım
dileyeceği tek varlık.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“De ki: O Allah birdir. Allah Sameddir. Doğurmamıştır, doğmamıştır. Hiçbir
şey Onun dengi değildir.”
Kur’an-ı Kerim 112/1-4
Samiri
Hz. Musa döneminde yaşamış ve Musa Peygamber Allah’tan vahiy almak için
toplumundan ayrıldığında İsrailoğulları’na altından buzağı heykeli yapıp
buna tapmaya çağıran put ustası.
Hz. Musa, Tur Dağında Allah’tan vahiy almaya gittiği bir sırada onun
kavminden ayrılışını fırsat bilen Samiri, altından bir buzağı heykeli
yapmıştır. Daha sonra da insanları bu buzağı heykeline tapmaya çağırmıştır.
Samiri, İsrailoğulları’nın ve Musa Peygamberin gerçek ilahının bu olduğunu
ve Hz. Musa’nın bu ilahı aramaya gittiği yalanını söyleyerek oradakilerin
çoğunun tapınmasını sağlamıştır.
Hz. Musa döndükten sonra İsrailoğulları yaptıkları hatayı anlamışlardır. Hz.
Musa da kavminin arasında puta tapınma âdetini çıkaran Samiri’yi lanetlemiş
ve kovmuştur. Bundan sonra Samiri de ölünceye kadar yalnız yaşamak zorunda
kalmıştır.
sarık
1. Başa giyilen başlık üzerine sarılan tülbent veya şal.
2. İmamın namaz kıldırırken başına giydiği, üzerinde tülbent veya şal sarılı
takke, kavuk, fes.
savm
bk. oruç.
say
1. Çalışma, gayret gösterme, koşma, yürüme.
“İnsan kendi say ve gayretinin karşılığını (mükafatını) mutlaka görecektir.”
Kur’an-ı Kerim 53/39
2. Hac veya umre ibadeti sırasında Kâbe’nin yanında bulunan Safa ile Merve
tepeleri arasında dört gidiş, üç geliş olmak üzere yedi kez gidip gelme.
“Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah’ın belirlediği kutsal yerlerdendir. Her
kim, Kâbe’yi hacceder yahut umre yaparsa bunların arasında say etmesinde
hiçbir sakınca yoktur...”
Kur’an-ı Kerim 2/158
Sebe Suresi
Kur'an-ı Kerim’in otuz dördüncü suresidir. Mekke’de inmiştir. Elli dört
ayettir. Adını, Yemen’de bir bölge ve kabile olan ‘Sebe’ kelimesinin geçtiği
on beşinci ayetten almıştır.
Sureye, dünyada ve ahirette her türlü övgü ve hamdın yalnızca Allah’a ait
olduğunu haber veren ayetlerle başlanır. Allah’ın yerde ve gökte olan her
şeyi bildiği gibi gaybı da bildiği haber verilir. İnsanın yapmış olduğu her
şeyi Allah’ın kayda aldığı anlatılır. Ölümden sonra dirilmenin gerçek olduğu
hatırlatılır. Hz. Peygamber’in vermiş olduğu haberleri müşriklerin
yalanlamaları kınanır ve Allah’ın tüm evreni korumasıyla ilgili örnekler
verilir.
Surede, hükümdar bir peygamber olan Hz. Davut’un Zebur’u okurken bütün
varlıkların kendi dilleriyle Allah’ı tespih ettiği bildirilir. Hz. Davut’un
geçimini zırh yaparak sağladığı anlatılır. Hz. Süleyman’ın emrine verilen
maddi ve manevi güçler sayılır. Çok güçlü bir peygamber olan Hz. Süleyman’ın
gaybı bilmediği örneklerle vurgulanır. Surede, Sebe halkının Allah’ın vermiş
olduğu nimetlerin değerini bilmeyerek nankörlük yapmalarından dolayı helak
oluşlarına değinilir. İnkârcıların, dünyada İblis’in yalanlarından
etkilenmeleri dile getirilirken ahirette ise şeytanın herhangi bir etkisinin
olmayacağı belirtilir. Ahirette cezaların bireyselliği hatırlatılır ve Allah
izin vermedikçe hiçbir kimsenin yardımının olmayacağı vurgulanır. Allah’ın
insana verdiği nimetlere karşı insanın yeterince şükretmemesinden dolayı,
ahirette bu nimetlerden sorgulanmalarıyla ilgili açıklamalar yapılır.
İnkârcıların bu dünyada ve kıyamet gününde başlarına gelecek azabı inkâr
etmelerinin yanlışlığına değinilir. Ahiret gününde inkârcıların kendi
aralarındaki hesaplaşmaları ele alınır. Mekke zenginlerinin şımarıklıkları
ile inkârda ileri gitmeleri arasında ilgi kurulur. Ahirette ise onlara bu
zenginliklerinin hiçbir yararının olmayacağı kesin bir dille belirtilir.
Surede, meleklere tapan putperestlerle meleklerin yüzleştirilmelerine ve
müşriklerin bu tapınmadan duydukları pişmanlıklara yer verilir. Müşriklerin
inkârcılıklarında, atalarının taklitçisi oldukları belirtilir.
Putperestlere, Hz. Peygamber’in bir öğüt getirdiği, bu öğüt karşılığı ücret
istemediği hatırlatılarak Hz. Muhammed’e iman etmeleri tavsiye edilir.
Putların hiçbir şeyi yaratmaya güçlerinin yetmeyeceği söylendikten sonra
insanın her türlü sapkınlıktan Kur’an-ı Kerim ile korunacağı bildirilir.
Ahirette azabı görünce tüm inkârcıların iman etmek isteyeceklerini fakat
böyle bir günde imanın yararlı olmayacağını anlatan ayetlerle sure son
bulur.
sebil
1. Yol, cadde, tarik.
2. Yüce Allah’ın yapılmasını emrettiği, Hz. Peygamber’in uygulamada örnek
olduğu her türlü hayır.
Türk kültüründe sebil denilince daha çok çeşme akla gelir. Bundan dolayı
birçok hayır sahibi, Allah’ın rızasını kazanmak için çeşme yaptırır. Cami,
okul, hastane, yol, aşevi, huzur evi ve öksüzler yurdu yaptırmak da sebil
olarak adlandırılır.
Kanalların izi yok, köprüler harap olmuş,
Sebiller kurumuş, çeşmeler serap olmuş.
Mehmet Akif Ersoy
sebt günü
Yahudilerce dinlenme günü kabul edilen ve kutsal sayılan cumartesi günü,
şabat.
sebulmesani
1. Farz olsun nafile olsun bütün namazlarda okunması zorunlu olan ve yedi
ayetten oluşan Fatiha Suresi.
“Ant olsun ki sana sebulmesaniyi ve şanı yüce olan Kur’an’ı verdik.”
Kur’an-ı Kerim 15/87
2. Kur’an-ı Kerim’deki emirler, yasaklar, müjdeler, uyarılar, örneklemeler,
verilen nimetler ve geçmiş ümmetlerin haberlerine verilen ortak ad.
3. Kur’an-ı Kerim’in Bakara, Âl-i İmran, Nisa, Maide, Enam, A’raf ve Yunus
Surelerinden oluşan yedi uzun suresi.
secavend
1. Kur'an-ı Kerim okurken nerelerde durulup durulmayacağını veya durak
yerlerini gösteren işaretler, harfler.
2. Kur'an-ı Kerim’i doğru ve anlamına uygun biçimde okumak için konulan
işaretler.
Secavendler, Türkçedeki noktalama işaretlerine benzer. Okunan yerin anlamı
göz önüne alınarak konulur. Secavendler, ilk defa Muhammed b. Tayfur
es-Secavendi (ö. 560/1165) tarafından belirlendiğinden dolayı onun adına
nispeten Secavend denilmiştir.
seccade
Üzerinde namaz kılınan halı, yaygı, tahta, kumaş, hasır ve tabaklanmış
hayvan postu.
Seccadeler dinen temiz sayılan şeylerden yapılmalıdır. Kullanımı yasak olan
şeylerden seccade yapılmaz.
Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat,
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat…
Yalnız seccademin yüzünde şefkat,
Beni kimsecikler okşamaz madem,
Öp beni alnımdan sen öp seccadem!
Necip Fazıl Kısakürek
secde
1. İtaat etme, emrine uyma, baş eğme.
“Bilmez misin? Göklerde ve yerde olan tüm varlıklar; güneş, ay, yıldızlar,
dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah’a secde
etmektedirler…”
Kur’an-ı Kerim 22/18
2. Namazda alnı, burnu, elleri, dizleri ve ayak parmaklarını yere koyup
orada Allah’ın yüceliğini Hz. Peygamber’in öğrettiği dualarla anma.
Hz. Peygamber secdede “Ey Yüce Rabbim! Sen her türlü eksik ve yanlış
anlayıştan uzaksın.” anlamındaki “Subhane Rabbiye’l-Âlâ” duasının okunmasını
istemiştir.
“Sevabı en çok olan namaz, secdesi uzun olandır.”
Hadis-i Şerif
3. Allah’ın vermiş olduğu nimetlere şükür amacıyla veya başa gelen bir
belanın Allah tarafından giderilmesinden dolayı alınla burun yere değecek
biçiminde yere kapanma ve dua etme.
İslam dinine göre Allah’tan başka hiçbir varlığa ve kutsala secde edilmez.
Secde sadece Allah’a yapılır.
“Kulun Allah’a en yakın olduğu an secde anıdır. Secde hâlinde çok dua
ediniz.”
Hadis-i Şerif
secdeyisehiv
bk. sehiv secdesi.
secdeyitilavet
bk. tilavet secdesi.
Secde Suresi
Kur’an-ı Kerim’in otuz ikinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Otuz ayettir.
Adını on beşinci ayette geçen “secde” kelimesinden almıştır.
Sureye, Kur’an-ı Kerim’in Allah tarafından indirildiğini bildiren ayetlerle
başlanır. Hz. Peygamber’in görevinin en yakınından başlayarak insanları
uyarmak olduğu bildirilir. Yaratmada eşsiz olan, görülen ve görülmeyen
âlemlerde birçok şeyi yaratan Allah’ın kitap göndermeye de gücünün yettiği
haber verilir.
Surede, insanın hiçbir şey değilken önce topraktan yaratılıp sonra da ana
rahminde geçirdiği evreler sayılır. Ölümden sonra dirilişin mutlaka
gerçekleşeceği, insanların Allah’ın huzurunda hesaba çekilecekleri, hesabı
kötü olanların cehennem azabını hak edişleri örnekleriyle anlatılır.
Surede, Allah’ın ayetlerine iman eden müminlerin niteliklerine yer verilir.
Bunlar: “Allah’a tam anlamıyla iman ve itaat, kibirlenmeme, geceleri namaz
kılma, günahlardan tövbe etme ve kendilerine verilen rızıklardan fakirlere
pay ayırmadır.” Tüm bu güzel nitelikleri davranışa dönüştürmenin
karşılığının cennet olduğu müjdelenir. Bu niteliklere sahip olan müminlerle
inkârcıların eşit olmadığı açıklandıktan sonra inkârcıların ahiretteki
barınağı olan cehennemin tasviri yapılır. İnsanı cehenneme girdirecek olan
en büyük suçun ‘inkâr’ olduğu vurgulanır.
Surede, Allah’ın İsrailoğulları’na verdiği nimetler hatırlatılır.
Mekkelilere; “Hz. Peygamber’in ve Kâbe’nin değerini bilirseniz sizi de
insanlığın önderi yaparız.” mesajı verilir. Mekke gibi sıcak ve suyun az
olduğu bir yerde suyun önemine değinilir. Hayattan ümit kesildikten sonra;
ölüm anında iman etmenin geçerli olmayacağını ve kıyamet gününde
inkârcıların pişmanlıklarının kendilerine bir yarar sağlamayacağını bildiren
ayetle sure son bulur.
seddizerayi
1. Kötü, çirkin iş ve davranışları, harama giden yolları engelleme.
2. Kur’an-ı Kerim ve sünnette yasaklanmış olan şeyleri işlemeye sebep olacak
yolları ortadan kaldırma, engelleme.
Kur’an-ı Kerim’e göre içki ve uyuşturucu yasaktır. İçki ve uyuşturucu
kullanımını özendiren her türlü reklamın yapılmasına yasal engeller getirmek
seddizerayidir. İslam fıkhındaki seddizerayi ilkesiyle, kötülükle beraber
kötülüğe götüren yolların kapatılması amaçlanır.
sefih
1. Akılsız, beyinsiz, bilgisiz, cahil, kıt görüşlü, düşüncesiz.
“Sefih bir şekilde cahilce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine
verdiği rızkı, Allah’a iftira ederek haram sayanlar (dünyada ve ahirette)
büyük bir zarardadırlar; onlar sapıtmışlardır ve zaten doğru yolda da
değillerdi.”
Kur’an-ı Kerim 6/140
2. İslam dininin ve aklın gereklerine aykırı davranan ve harcamalarda
bulunan.
“Allah’ın sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı sefihlere vermeyin…”
Kur’an-ı Kerim 4/5
3. İslam dininin ve örfün uygun görmediği alanlarda zamanını geçiren ve
toplumun hiçbir değer yargısını önemsemeyen.
seferî
1. Yolculuğa çıkan, uzak yere giden.
2. Doğup büyüdüğü, yerleştiği veya işi gereği yaşamını sürdürdüğü yerden
doksan kilometre uzaklıktaki bir yere on beş günden az kalmak üzere yolculuk
yapan kişi.
İslam bilginleri, seferî olan kimsenin namaz, cuma namazı, oruç, kurban,
mest üzerine mesh gibi ibadetlerinin durumu açısından, vatanı üç grupta ele
almışlardır: 1. Vatanıasli: İnsanın doğduğu, büyüdüğü, yerleşmeye karar
verdiği yer. 2. Vatanısükna: Kişinin 15 günden az kalmak niyeti ile
memleketinden ayrılıp gittiği yer. Kişi burada seferi olduğundan 4 rekâtlı
farzları 2 rekât kılar, isterse orucunu kazaya bırakabilir. 3. Vatanıikamet:
Kişinin bir görev ya da benzeri bir sebepten ötürü on beş günden fazla
kalmaya niyet edip yerleştiği yer. Vatanıikamette bulunan kişiler misafire
tanınan kolaylıklardan yararlanamazlar.
Seferî olan kimse isterse cuma namazını kılar, isterse cemaat cuma
namazından çıktıktan sonra öğle namazını kılabilir. Kurban kesmek de seferî
olan kimseye vacip değildir; isterse kesebilir.
“Mukim olanlar bir gün bir gece mest üzerine mesh yaparlar. Seferî olanlar
ise üç gün üç gece mesh yaparlar.”
Hadis-i Şerif
seferîlik
1. Yolculuk, yolculuğa çıkma, uzak bir yere gitme.
2. Bir kimsenin doğup büyüdüğü, yerleştiği veya işi gereği yaşamını
sürdürdüğü bir yerden yaklaşık doksan kilometre uzaklıktaki bir yere on beş
günden az kalmak üzere yapmış olduğu yolculuk.
“… Sizden kim (Ramazan ayında) hasta olur veya seferîlik hâlinde bulunursa
tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar…”
Kur’an-ı Kerim 2/184
seher
Tan yerinin ağarmasından veya sabah namazının vaktinin girmesinden önceki
gecenin son üçte birlik vakti.
Seher vakitlerini değerlendirmek, Hz. Peygamber’in sünnetidir. Kur’an-ı
Kerim’de de seher vaktinde kalkmayı, tövbe etmeyi, dua etmeyi, Kur’an-ı
Kerim okumayı ve namaz kılmayı tavsiye eden ayetler vardır.
“(Allah’ın korumasına giren ve İslam’ın helal-haram sınırına uyan) müminler,
geceleri az uyurlar; seherlerde Allah’tan bağışlanma dilerler.”
Kur’an-ı Kerim 51/17-18
sehiv secdesi
1. Yanılma, unutma secdesi.
2. Bir namazın vaciplerinden birini unutarak veya hatalı olarak terk eden
veya erteleyen ya da namazın farzlarından birini geciktiren kişinin bu
hatasına bedel olarak namazın sonunda yapması gereken iki secde.
Sehiv secdesinin yapılış biçimi şöyledir: Namazın son oturuşunda Tahiyyat
Duası okunur, sağ tarafa veya her iki tarafa selam verilir, sonra peş peşe
iki secde yapılır. Sonra da oturulup Tahiyyat, Salli-Barik ve Rabbena
Duaları okunarak selamla namaz bitirilir.
“Sizden birisi namazında şüpheye düşerse, doğrusunu araştırsın ve namazını
kanaatine göre tamamlasın. Sonra selam verip sehiv secdesi yapsın.”
Hadis-i Şerif
selam
1. Barış.
“Rahman’ın has kulları, yeryüzünde tevazu ve vakar içinde yürürler ve ne
zaman kötü niyetli, dar kafalı kimseler kendilerine laf atacak olsalar
(sadece) selam derler.”
Kur’an-ı Kerim 25/63
2. Esenlik.
“Allah, (sizi) selam yurduna (cennete) davet ediyor. O, dilediğini en doğru
yola ulaştırır.”
Kur’an-ı Kerim 10/25
3. Emniyet, güven.
“…Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun!”
Kur’an-ı Kerim 20/47
4. Kurtuluş, doğruyu bulma, hidayete erme.
“Allah, onunla (Peygamberle) rızasına uyanları selam yollarına iletir. Ve
onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp dosdoğru yola iletir.”
Kur’an-ı Kerim 5/6
5. Müslümanların birbirlerine iyi niyet ve saygı, sevgi dileklerini
bildirmek üzere söyledikleri “Allah sana sağlık, afiyet, esenlik, barış,
güven, huzur, sevgi versin.” anlamında dua cümlesi.
İslam dininde selamlaşmak önemli bir sünnettir. Selam veren kişiye “aleyküm
selam” ya da “ve aleyküm selam” diye karşılık vermek gerekir.
“Küçük, büyüğe; yürüyen, oturana; sayıca az olan çok olanlara selam verir.”
Hadis-i Şerif
“İnsanların en hayırlısı fakir ve muhtaçlara yemek yediren ve tanıdığına
tanımadığına (ayrım yapmadan) selam verendir.”
Hadis-i Şerif
Selam (es-Selam)
“Her türlü eksiklikten, noksanlıktan uzak olan, yaratmasında kusursuz,
kullarına güvenlik, barış, esenlik ve sağlık veren.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
“Selam Allah’ın isimlerinden birisidir. Bu nedenle selamı aranızda yayınız.”
Hadis-i Şerif
selefisalihin
1. Hz. Peygamber dönemi ve ondan sonraki üç asırda yaşamış olan İslam
büyükleri, âlimler, değerli insanlar.
2. Hz. Peygamber’in döneminden itibaren sahabe, tabiin ve tebeitabiinden
olan Müslümanlar.
Selefiye
Allah’ın sıfatları ve fiilleri başta olmak üzere inanç konularına ait olan
ayet ve hadisleri hiçbir yorum yapmadan oldukları gibi kabul edip iman eden
ehlisünnet mezhebi.
Sahabe döneminden sonraki ilk devir mezhep imamları, önde gelen fıkıh ve
hadis âlimleri Selefiye olarak kabul edilir. Selefiye Mezhebi sonraki
asırlarda Ahmed b. Hanbel’in fıkıh ekolüne bağlı âlimler tarafından devam
ettirilmiştir. Ayet ve hadis metinlerine sıkı sıkıya bağlı olan Selefiye,
tartışmalı konulara fazla girmemişlerdir.
selem
Bir malın parasının peşin ödenip malın ise daha sonra teslim edilmesi
yoluyla gerçekleşen bir alışveriş biçimi.
Selemin caiz olduğu konusunda fakihler, Kur’an-ı Kerim’den, sünnetten ve
icmadan deliller ortaya koymuşlardır. Bundan dolayı paranın peşin, malın ise
veresiye olarak teslimi konusunda İslam bilginleri görüş birliği
içindedirler. Selem akdine toplumun ihtiyacı olduğu gibi ticaretin canlılık
kazanmasında da selem akdinin büyük katkısı vardır.
“Kim bir selem alışverişi yaparsa (alacağı malın) ölçüsünü, tartısını ve
teslim zamanını tam olarak belirlesin.”
Hadis-i Şerif
sema
1. Mevlana Celaleddin Rumi’nin kurmuş olduğu Mevlevîlik tarikatında
dervişlerin kendilerinden geçerek ayakta Allah’ı zikretmeleri, musikinin
etkisiyle coşup dönmeleri.
Yerden kanat kanat kopan azade ruhlar
Rabbim!... Bırak; semalara varsın sema ile!
Arif Nihat Asya
2. Hadislerin toplanma döneminde bir öğrencinin hadis âlimi olan hocasından
hadisleri dinleyerek öğrenme şekli.
semavi din
Allah tarafından gönderilen, vahye dayanan, Allah’tan geldiği şekliyle
korunan ve insanlara, yalnızca Allah’a imanı ve ibadet etmeyi emreden din.
İslam dinine göre, din koyucu sadece Allah’tır. Hiçbir insan hatta
peygamberler bile kendiliklerinden din oluşturamazlar. Allah’ın vahyine ve
peygamberlerin davetine dayanmayan inanç ve ibadet biçimleri semavi din
değildir. Semavi din, Allah’ın zat ve sıfatlarında tek olduğunu ve ondan
başkasına ibadet edilmeyeceğini bildirir. Kur’an-ı Kerim, Hz. Âdem’den Hz.
Muhammed’e kadar Allah’ın göndermiş olduğu tek semavi dinin İslam olduğunu
söyler.
semavi kitaplar
bk. İlahî kitaplar.
Semi (es-Semi)
“Gizli ve açık her şeyi duyan, insanın kalbinden geçenleri bile işitip
bilen, kullarının yapmış olduğu duaları boş çevirmeyen.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
Semi, aynı zamanda Allah’ın sıfatlarından biridir.
“Ey iman edenler! Allah’ın ve Resulünün (emrettiği şeyin) önüne kendinizi
koymayın, Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Allah, kesinlikle
Semi ve Âlimdir.”
Kur’an-ı Kerim 49/1
Semud Kavmi
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen ve kendilerine peygamber olarak Hz. Salih’in
gönderildiği, Hicaz ile Suriye arasındaki Vadilkura’da yaşamış eski bir Arap
kabilesi.
Semud Kavmi, Ad Kavminden sonra Allah’a isyan edip inkâra sapmış ve
kendilerine putlar edinmişlerdir. Bu kavmin Kur’an-ı Kerim’de anılmasının
nedeni; inkârcılıklarında ileri gidip helak olmalarından dolayı insanların
ibret almalarını sağlamak içindir. Kur’an-ı Kerim’e göre Allah, Semud
Kavmine mucize olarak dişi bir deve göndermiş ve ona dokunmamalarını
emretmiştir. Onlar ise mucize olarak gönderilen bu deveyi öldürmüşlerdir.
Yüce Allah da koyduğu kurallara uymayan bu kavmi helak etmiştir.
senet
bk. isnat.
seriyye
1. Hz. Peygamber’in kumanda etmediği küçük askeri birlik, öncü kuvvet,
akıncı birliği.
2. Hz. Muhammed’in kendisinin katılmayıp askerî sancağı arkadaşlarından
birine vererek onun komutası altında gerçekleştirdiği askerî ve siyasi
manevralar, çarpışmalar.
Serverikâinat
‘Kâinatın önderi, efendisi ve övünç kaynağı’ anlamında Hz. Muhammed’e
verilen unvan.
setriavret
Müslüman erkek ve kadınların namazda ya da dinen evlenmesi yasak olmayan
kişilerin yanında örtülmesi gereken yerlerini örtmeleri, dinin belirlediği
avret yerlerini kapatmaları.
Setriavret, aynı zamanda namazın farzlarından biridir. Erkeklerin avret
yerleri ile kadınların avret yerleri farklıdır. İslam dinine göre erkekler
için avret yeri göbekten diz kapaklarının altına kadar olan yerdir.
Kadınların ise yüzleri ile elleri dışında bütün bedenleri avret kabul
edilir.
sevap
1. Bir şeyin karşılığını verme, ödeme, mükâfat, ecir.
2. Kişinin iman, ibadet, ahlak ve tüm güzel davranışlarının karşılığı olarak
Allah tarafından kendisine verilen ödül; mükâfat.
“…Hicret edip Allah yolunda eziyet çeken müminlerin günahlarını affedeceğim
ve onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Allah, katından bir
sevap olarak (bunları verecektir). Çünkü sevabın en güzeli Allah
katındadır.”
Kur’an-ı Kerim 3/195
3. Allah’ın rızasına uygun iş ve davranışın karşılığı, ilahî ödül.
“…Kim ki ahiret sevabını isterse, kendisine kesinlikle ondan veririz.
Şükredenleri mükâfatlandıracağız.”
Kur’an-ı Kerim 3/145
Sevr mağarası
Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicreti esnasında Hz. Ebubekir ile
beraber Mekkeli müşriklerden gizlenmek için üç gün kaldığı mağara.
Sevr mağarası, Mekke’nin güney tarafına yaklaşık beş kilometre uzaklıktaki
Sevr dağındadır. Büyüklü küçüklü birçok tepeden oluşan Sevr dağında çok
sayıda mağara vardır. Hz. Peygamber, müşriklerin baskısından kurtulmak,
İslam dinini yaymak ve dinin emirlerini rahatça yaşamak için Medine’ye
hicret ederken bu mağaraya sığınmıştır.
seyfullah
1. Allah’ın kılıcı.
2. Orduyu sevk ve idaredeki üstün başarısı ve cesaretinden dolayı Hz.
Peygamber tarafından Hz. Halid b. Velid’e verilen unvan.
seyit
1. Efendi, reis, ileri gelen, başkan, önder, eşraftan olan.
“(Cehennemlikler) Ey Rabbimiz! Seyitlerimize ve büyüklerimize itaat ettik,
onlar da dosdoğru yoldan bizi saptırdılar.”
Kur’an-ı Kerim 33/67
2. İlim, ahlak ve erdem bakımından üstün olan.
“(Melekler) seyit, nefsine hâkim ve iyilerden bir peygamber olacak Yahya’nın
(doğumunu) müjdelediler.”
Kur’an-ı Kerim 3/39
Hz. Peygamber, bir üstünlük ve şeref unvanı olan seyit kelimesini kötü
insanlar için kullanmayı yasaklamıştır.
“Münafıklara seyit demeyin. Eğer onlara “seyidim” derseniz Rabbiniz Allah’ı
kızdırmış olursunuz.”
Hadis-i Şerif
3. Hz. Peygamber’in soyunu, torunu Hz. Hüseyin aracılığıyla devam ettiren
müminler, Hz. Hüseyin’in soyundan gelenler.
seyyie
1. Günah, kötülük, çirkinlik, fenalık.
“Kim bir seyyie işler ve işlemiş olduğu günah bütün benliğini kuşatırsa,
işte onlar cehennem ehlidirler ve orada sürekli kalacaklardır.”
Kur’an-ı Kerim 2/81
2. İşlenmesine dinin onay vermediği küçük günahlar, suçlar.
“Eğer size yasaklanan günahların büyüklerinden kaçınırsanız, seyyielerinizi
bağışlarız…”
Kur’an-ı Kerim 4/31
3. İslam’ın haram sayıp çirkin gördüğü söz, inanış, iş ve davranış.
“Şayet kitap ehli iman edip, Allah’ın emirlerine uygun davransaydı; onların
seyyielerini kesinlikle bağışlardık…”
Kur’an-ı Kerim 5/65
4. Dünyada ve ahirette insanı üzüp kederlendiren her türlü kötülük.
“İyilikle seyyie bir olmaz. Sen (seyyieyi) en güzel bir tavırla önle. O
zaman görürsün ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki yakın bir
dost olur”
Kur’an-ı Kerim 41/34
seyrisüluk
Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in sünnetini bilen, onun ahlakıyla
ahlaklanan manevi bir önderin denetiminde Allah’ı gerçek anlamda tanıma, onu
aşk derecesinde sevme ve onu görüyormuşçasına bir ibadet bilinci kazanabilme
amacıyla çıkılan manevi yolculuk; ruh ve ahlak eğitimi.
Tasavvuf ilminde seyrisülukunu tamamlamayan insanların bir başkasını
eğitmesine izin verilmez. Seyrisülukunu tamamlamayan insanlar tasavvuf
eğitimi vermeye kalkarlarsa insanların doğru yoldan sapmalarına neden
olurlar.
sıdk
1. Doğruluk, doğru sözlülük, samimi davranış, içtenlik.
“Allah hakkında yalan uyduran ve kendisine gelen sıdkı yalanlayandan daha
zalim kim olabilir? İnkârcıların durak yeri cehennem değil midir?”
Kur’an-ı Kerim 39/32
2. Öz ile sözün, söz ile davranışların birbirine uyması, kişinin olduğu gibi
görünüp göründüğü gibi olması durumu.
“Sıdk, insanı iyilik yapmaya; yapılan iyilik ise kişiyi cennete götürür.
Yalan ise insanı kötülük yapmaya; yapılan kötülük ise insanı cehenneme
götürür.”
Hadis-i Şerif
3. “Allah’tan almış oldukları emirleri insanlara olduğu gibi bildiren ve
hayatlarının hiçbir anında hiçbir şekilde yalan söylemeyen ve dosdoğru
davranan.” anlamında peygamberlerin sıfatlarından biri.
“(Peygamberleri) rahmetimizle ödüllendirdik. Ve onlara doğru olanı
başkalarına ulaştırmaları için üstün bir sıdk dili bahşettik.”
Kur’an-ı Kerim 19/50
sıddık
1. Hiçbir zaman yalan söylemeyen ve yerine getiremeyeceği sözü vermeyen,
sözünde duran, çok dürüst.
“Kitapta bir de İbrahim’i an. Gerçekten o, sıddık bir peygamberdi.”
Kur’an-ı Kerim 19/41
2. Hakkı ve gerçeği tereddütsüz kabullenen, gerçeklere içtenlikle inanan.
“Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine
nimet verdiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdir.
Onlar ne güzel arkadaştır!”
Kur’an-ı Kerim 4/69
3. “Hz. Peygamber’e ve onun Allah tarafından getirmiş olduğu dinî emirlere
içtenlikle ve gösterişten uzak olarak inanan.” anlamında Hz. Ebubekir’in
sıfatı.
Mekkeli müşrikler, Hz. Peygamber’in Miraç olayını inkâr etmişler ve diğer
insanların da inkâr etmeleri için yoğun çaba göstermişlerdir. Hz. Ebubekir’e
de Miraç olayını anlatmışlar ve inkâr etmesini istemişlerdir. Hz. Ebubekir
ise müşriklerin bu isteklerini reddetmiştir. Hz. Peygamber’in Miracını
tereddüt etmeden kabul ettiğini onlara söylemiş ve bu güzel davranışının
üzerine Hz. Peygamber de ona sıddık sıfatını vermiştir.
sılayırahim
1. Akraba ziyareti.
“Sılayırahim yapmayan cennete giremez.”
Hadis-i Şerif
2. Anne baba başta olmak üzere tüm akrabalar arasında güzel ilişki kurma,
onları ziyaret etme, hâl ve hatırlarını sorma, maddi manevi yardımda
bulunma, gönüllerini alma.
Akrabaları arayıp sorma, ihtiyacı olanlara yardımda bulunma, onlarla
görüşme, sohbette bulunma, kendilerine selam ve hediye gönderme İslam
ahlakının gereklerindendir. İslam dini, akrabaları fakirlik içinde
kıvranırken, kişinin zevk ve sefa içinde yaşamasını günah sayar ve
sılayırahim çerçevesinde onlara yardımda bulunmayı emreder.
“Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa sılayırahim yapsın.”
Hadis-i Şerif
sıratımüstakim
1. Allah’ın gösterdiği dosdoğru yol, İslam dini.
“Şüphesiz ki Allah benim de sizin de Rabbinizdir. Her türlü kulluğu yalnızca
ona yapınız. İşte sıratımüstakim budur.”
Kur’an-ı Kerim 3/51
2. Kur’an-ı Kerim’in emirlerinin ve koymuş olduğu ahlaki ilkelerin Hz.
Peygamber’in yaşadığı biçimde yaşanması.
“(Ya Rabbi!) Yalnızca sana kulluk eder, yalnızca senden yardım dileriz. Bizi
sıratımüstakime; nimet verdiğin kimselerin sıratına (yoluna) ulaştır. Gazaba
uğramış olanların ve sapmış olanların sıratına (yoluna) değil.”
Kur’an-ı Kerim 1/5-7
sırat köprüsü
1. Kıyamet koptuktan sonra insanların mahşerde sorgulanmalarının sonucunda
cennetlik veya cehennemlik olmak için üzerinden geçecekleri yol.
Ne güzel yapıdır cennet yapısı
Çok aradım görünmedi kapısı
Benim korktucağım sırat köprüsü
Cehennem üstüne kurulur bir gün.
Karacaoğlan
2. Mahşer yerinden itibaren cehennemin üzerinden cennete kadar uzanan ve
insanların dünyada yapmış oldukları davranışlar ve imanlarına göre üzerinden
geçecekleri veya geçemeyecekleri köprü.
“Cehennemin ortasına sırat köprüsü kurulur. Oradan, peygamberlerden
ümmetleriyle beraber geçenlerin ilki ben olacağım. Peygamberlerden başka o
gün kimse konuşamaz. Peygamberlerin sözleri de ‘Ey Allah’ım! (Ümmetimi)
kurtar.’ olur.”
Hadis-i Şerif
siccin
1. Yerin en alt tabakası.
2. Kâfirlerin ve Allah’a isyanda aşırı gidenlerin dünyada iken yapmış
oldukları her türlü söz ve davranışın yazıya geçirildiği amel defteri.
“Facir olanların kitabı şüphesiz siccindedir. Siccinin ne olduğunu bilir
misin? Siccin yazılı bir kitaptır.”
Kur’an-ı Kerim 83/7-9
3. Allah’ı ve emirlerini inkârda direnenlerin girecekleri cehennemin bir
bölümü.
sihir
1. Büyü, tılsım, aldatma, hile yapma, bir şeyi veya bir olayı gerçek
şeklinin dışında gösterme.
2. İnsana yönelik olarak birtakım gizli güçlerin aracılığı ve yardımı ile
belli bir amacı gerçekleştirmek için çeşitli biçimlerde uygulanan ve etkili
olduğu kabul edilen eylem.
“İnsanı helake düşüren yedi büyük günahtan kaçının: Allah’a hiçbir varlığı
ortak koşmayın, hırsızlık yapmayın, zina etmeyin, kimseyi haksız yere
öldürmeyin, sihir yapmayın, cihattan kaçmayın, insanların namusuna iftirada
bulunmayın!”
Hadis-i Şerif
3. Bedenlere, ruhlara, gönüllere etki eden, insanı hasta eden, öldüren, karı
ile kocanın arasını açan birtakım dökümler, yazılar, tılsımlar ve ayinler.
İslam dinine göre sihir yapmak ve yaptırmak kesinlikle haramdır. Sihrin her
türlüsünden uzak durmak gerekir.
“Bir düğüme üfüren sihir yapmış olur. Sihir yapan da şirke girer.”
Hadis-i Şerif
sihirbaz
Sihir yapan, sihirle uğraşan, büyücü.
“Her kim falcıya, gaipten haber verene ve sihirbaza giderek onlardan bir şey
sorar, söylediklerine inanır ve tasdik ederse küfre düşer.”
Hadis-i Şerif
sika
1. Adalet ve zapt özelliği taşıyan hadis ravisi.
2. Temel inanç konularında Kur’an ve sünnete uygun bir anlayışa sahip olan,
dinî sorumluluklarını yerine getirmede titiz davranan, ahlaki ölçülere uyan,
hafıza bakımından bir kusuru olmayıp duyduğu ve ezberlediği hadisleri aynen
nakledebilen ravi, hadis bilgini.
Hadis âlimleri, bugün elimizde bulunan hadis kitaplarını meydana getirirken
“sika” olan kişilerden hadis almaya özen göstermişlerdir. Çünkü bir hadisin
sahih olması öncelikle ravilerinin sika olmasına bağlıdır. Bu nedenle
muhaddisler, ravilerin sika olup olmamaları ile ilgili geniş çaplı
çalışmalar yapmışlardır.
sikaye
Kâbe’ye gelen hacılara ve ziyaretçilere su ve zemzem dağıtma görevi.
Sikaye görevi, Hz. Peygamber’in dedelerinden olan Kusay(ö. 480?)’dan
itibaren kurumsallaşmıştır. Kureyş kabilesi, Kusay’dan kalma bu geleneği
sürdürmüştür. Hz. Peygamber, sağlığında sikaye görevini amcası Abbas’a
vermiştir.
“(Siz ey müşrikler!)Hacılara karşı yaptığınız sikaye görevini ve
Mescidiharam’a karşı vermiş olduğunuz tamirat ve bakım görevlerini, Allah’a,
ahiret gününe ve Allah yolunda cihat etmekle denk mi tutuyorsunuz? Allah
katında bunlar eş değerde değildir…”
Kur’an-ı Kerim 9/19
sinagog
bk. havra.
siyer
1. Yol, gidiş, hâl ve hareket, yaşayış tarzı.
2. Hz. Muhammed’in hayatını, onun yaşayış biçimini, niteliklerini, ahlakını,
savaşlarını anlatan ve İslam tarihi içinde yer alan özel bir ilim dalı.
3. Hz. Peygamber’in Müslüman olmayan topluluklar ve onların ileri
gelenleriyle yapmış olduğu savaş ve barış ilişkilerini, bu alandaki
rivayetleri ve bunların Kur'an ayetlerinde geçen dayanaklarını titizlikle
inceleyerek bu konulardaki hukuki sonuçları veya hükümleri anlatan eserler.
suffe ashabı
bk. ashabısuffe.
sufi
1. Yünden dokunmuş elbise giyen.
2. Dünyaya olduğundan fazla değer vermeyen, derviş.
“Sufi, kalbi Hz. İbrahim’in kalbi gibi dünyaya ait kaygılardan uzak olduğu
hâlde Allah’ın emirlerine uyan kişidir.”
Cüneydi Bağdadi
3. Dünyaya taparcasına bağlanmayarak her an Allah’la olma bilinci taşıyan,
sürekli Allah’ı zikreden ve kendisini onun yoluna adayan, bunun göstergesi
olarak insanlara güzel davranışlarıyla örnek olan, Allah ve Resulünün
emirlerini sırf Allah sevgisi ve rızası için yerine getiren Müslüman.
“Sufi, hiçbir şeyin kendisini kirletemediği ve her şeyin kendisiyle
temizlendiği kişidir.”
Ebu Türab
suhuf
1. Sayfalar, yapraklar, kitapçıklar.
2. Dört büyük kitaptan ayrı olarak Yüce Allah’ın Cebrail aracılığı ile bazı
peygamberlerine gönderdiği dinî emirler ve bu emirleri içeren sayfalar.
Suhuf denilen kitapçıklar şu peygamberlere gönderilmiştir: Hz. Âdem’e 10,
Hz. Şit’e 50, Hz. İdris’e 30, Hz. İbrahim’e 10 sayfa.
“Ahiret (hayatı) daha iyi ve daha kalıcıdır. Bu (hükümler) elbette ilk
suhufta da vardı. İbrahim’in ve Musa’nın suhufunda.”
Kur’an-ı Kerim 87/17-19
sulh
1. Barış, anlaşma.
“Eğer bir kadın kocasının uzaklaşmasından veya yüz çevirmesinden endişe
ederse, o kadınla erkeğin aralarını sulh yoluyla düzeltmelerinde bir sakınca
yoktur. Çünkü sulh, çok hayırlı (bir davranış)dır…”
Kur’an-ı Kerim 4/128
2. İki kişi veya iki grup arasındaki anlaşmazlığın, davanın veya savaşın
sona ermesi için yapılan anlaşma, barış.
İslam dininin amaçlarından biri de her türlü bozgunculuğa son verip
yeryüzünde sulhu gerçekleştirmektir. Bunun bir göstergesi olarak Hz.
Peygamber, Medine’ye hicret ettiğinde oradaki kabilelerle anlaşmalar
yapmıştır. Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki bitmeyen savaşlara son
vermiştir. Mekkeli müşriklerle Hudeybiye Sulhunu yapmış ve hiç kimsenin
burnu bile kanamadan Mekke’yi fethetmiştir.
“Eğer müminlerden iki grup savaşırlarsa aralarını sulh edin; şayet biri
ötekine saldırırsa Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla siz
de savaşın. Allah’ın buyruğuna dönerse aralarında sulh yapın ve adaletli
olun. Çünkü Allah adaletli davrananları sever.”
Kur’an-ı Kerim 49/9
sûr
Kıyametin kopmasını ve kıyamet koptuktan sonra yeniden dirilmeyi duyurmak
için İsrafil adlı melek tarafından üflenilecek olan bir boru.
Kur’an-ı Kerim ve sünnetten çıkarılan hükümlere göre sûra üfürülüş üç kez
olacaktır. Birinci üfürülüşte korku ve dehşetten bütün yaratıklar
sarsılacak, ikinci üfürülüşte kıyamet kopup bütün canlılar ölecektir. Üçüncü
üfürülüşte ise bütün ölülerin ruhları, Allah’ın huzurunda hesap vermek için
bedenlerine girerek yeniden dirileceklerdir. Daha sonra da hesap, kitap,
mizan, şefaat, sırat, cennet, cehennem gibi kıyamet olayları
gerçekleşecektir.
“Sûra üfürüldüğü gün, Allah’ın diledikleri bir yana göklerde olanlar da
yerde olanlar da korku içinde kalırlar. (Hesap verecek olanların) hepsi
Allah’ın huzuruna boyun eğmiş olarak gelirler.”
Kur’an-ı Kerim 27/87
sure
1. Yüksek rütbe, şan ve şeref, yüksek bina, binanın bölüm ve katları.
2. Kur’an-ı Kerim’in her biri diğerinden besmele ile ayrılmış 114 bölümünden
biri.
Sureler, isimlerini içerisindeki bir kelimeden, kavramdan veya anlatılan
olaydan alır. Bazı surelerin birden fazla ismi vardır. Kur’an-ı Kerim’in ilk
suresi Fatiha, son suresi Nas Suresi’dir. Kur’an-ı Kerim’in en uzun suresi
Bakara, en kısa suresi de Kevser Suresi’dir. Mekke’de inen surelere Mekki
Sure, Medine’de inen surelere de Medeni Sure denir.
“Kulumuz Muhammed’e indirdiğimiz Kur’an’dan (gerçekliğinden) şüphe
ediyorsanız, siz de onun (içindeki surelerin) benzeri bir sure meydana
getirin. Eğer iddianızda kararlıysanız Allah’tan başka güvendiklerinizi de
yardıma çağırın.”
Kur’an-ı Kerim 2/23
süphanallah
1. “Allah her türlü eksiklik, kusur ve ayıptan uzaktır.” anlamında bir dua
cümlesi.
“Kim namazdan sonra otuz üç kez süphanallah, elhamdulillah, Allahuekber
derse, Yüce Allah o kişinin günahlarını affeder.”
Hadis-i Şerif
2. Ani durumlarda şaşkınlık ifade eden bir dua cümlesi.
“…Süphanallah! Kesinlikle ben müşriklerden değilim.”
Kur’an-ı Kerim 12/108
sücud
bk. secde.
Süleyman Peygamber
Kur'an-ı Kerim’de adı geçen büyük peygamberlerden biri.
Hz. Süleyman, İsrailoğulları’na gönderilmiş peygamberlerden ve
hükümdarlardan Hz. Davut’un oğludur. Kur'an-ı Kerim, Hz. Süleyman’ın,
kuşların ve diğer hayvanların dilinden anladığını bildirmiştir. Hatta o,
cinleri bile hizmetinde çalıştırmış hükümdar bir peygamberdir. Allah,
rüzgârı da onun emrine vermiştir.
Sebe kraliçesi Belkıs, Hz. Süleyman’ın gücünü, adaletini ve doğruluğunu
görerek dine davetini kabul edip Müslüman olmuştur. İsrailoğulları sosyal ve
kültürel açıdan en büyük gelişmeyi onun zamanında yaşamıştır. Onun adaleti
ve saltanatı divan edebiyatına bile ilham kaynağı olmuştur.
sünen
1. Hz. Peygamber’in sözleri, fiilleri ve takrirleri anlamına gelen sünnet
kelimesinin çokluk biçimi, sünnetler.
2. Fıkıh ilminin konuları esas alınarak bölümlere ayrılan hadis kitapları.
Sünen türü kitaplardaki hadisler çoğunlukla ibadetler, muamelat ve işlenen
suçlara verilecek cezalarla ilgilidir. Bazen de ahlak konusuyla ilgili
hadislere de yer verilmiştir. Sünenlerde genellikle, Hz. Peygamber’in
‘merfu’ adı verilen rivayetleri bulunur. Sünen tarzında pek çok hadis kitabı
derlenmiştir. Kütübisitte denilen altı sahih hadis kitabından dördü
sünendir. Bu dört sünen ve hazırlayanları şunlardır:
1. Sünen-i Ebi Davut; Ebu Davut, Süleyman b. Eş’as (202/817-275-889).
2. Sünen-i Nesei; Ebu Abdurrahman, Ahmed b. Ali b. Şuayp (215/830/303-915).
3. Sünen-i İbn Mace; Ebu Abdillah, Muhammed b. Yezid (209-824/273-886).
4. Sünen-i Tirmizi; Muhammed b. İsa (210-825/279-892).
sünnet
1. Yol, âdet, gidişat, huy, karakter, mizaç, hâl, tavır, davranış.
“Kim benim sünnetimden yüz çevirirse; benden değildir.”
Hadis-i Şerif
2. Hz. Peygamber’in Kur’an-ı Kerim’den anlamış olduğu şeyleri hayatında
yaşama biçimi, Hz. Muhammed’in hayat tarzı.
“Kim Hz. Peygamber’in sünnetinden ayrılırsa sapıtır.”
Abdullah b. Mesud
3. Hz. Peygamber’in sözleri, davranışları ve sahabelerinin yapmış olduğu
olumlu davranışları onaylaması.
Hz. Peygamber’in sözlerine kavlî sünnet, davranışlarına fiilî sünnet,
sahabelerinin yaptığı olumlu şeyleri onaylamasına ise takrirî sünnet denir.
4. Hz. Peygamber’in yapmış olduğu farz ve vacibin dışındaki tavsiyeler,
öğütler.
“Size iki emanet bırakıyorum. Bunlara sarıldığınız sürece sapıklığa
düşmezsiniz. Bu iki emanet, Kur’an-ı Kerim ve sünnetimdir.”
Hadis-i Şerif
5. Dinî emir ve yasakların çıkarılmış olduğu Kur’an-ı Kerim’den sonra İslam
hukukunun ikinci kaynağı.
6. Hz. Peygamber’in kendi döneminde İslam toplumunu inanç, ibadet, tebliğ,
hukuk, ekonomi, eğitim, ahlak, siyaset gibi çeşitli alanlarda; kısacası
bireysel, toplumsal ve evrensel olmak üzere hayatın her alanında yönlendirip
yönetmede, Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere esas aldığı ilke ve prensipler
bütününün oluşturduğu bir zihniyet, dünya görüşü.
Sünnet, İslam’ın anlaşılması için Kur’an-ı Kerim’den sonra vazgeçilmez bir
kaynaktır. Kur’an-ı Kerim’in pratik değeri ancak sünneti dikkate almakla
anlaşılabilir. Bu nedenle sünneti dikkate almadan yapılan Kur’an yorumları
ve Kur’an’dan pratik çözüm üretme gayretleri İslam bilginleri tarafından
onaylanmamıştır. Namazın nasıl kılınacağı, orucun nasıl tutulacağı, haccın
nasıl yapılacağı ve kurbanın nasıl kesileceği sünnet bilinmeden anlaşılamaz.
Bütün ibadetlerin, ahlaki davranışların ve insanlar arası ilişkilerin
bilinmesi sünnetin iyi kavranmasına bağlıdır.
sünnetihüda
bk. sünnetimüekkede.
sünnetigayrimüekkede
Hz. Peygamber tarafından bazen yapılıp bazen yapılmayan iş, davranış ve
ibadetler.
Cuma namazına erken gitmek, güzel koku sürünmek, ikindi ve yatsı namazının
ilk sünneti vb. gayrimüekked sünnetlerdendir. Sünnetigayrimüekkedeye
sünnetizevaid de denir.
sünnetimüekkede
Hz. Peygamber’in devamlı olarak yaptığı, çok az terk ettiği farz ve vacibin
dışındaki iş, davranış ve ibadetler.
Sabah namazının iki rekâtlık sünneti, öğle namazının ilk ve son sünnetleri,
namazı cemaatle kılma, selamlaşma, dişleri temizleme gibi davranışlar
sünnetimüekkededir. Sünnetimüekkedeye sünnetihüda da denir.
sünnetizevaid
bk. sünnetigayrimüekkede.
sünnet olma
bk. hitan.
sünnetullah
1. Allah’ın evren ve evrenin içindeki canlı cansız tüm varlıklar ile ilgili
koyduğu kurallar, tabiat kanunları.
Evrende meydana gelen olaylar; dünyanın dönmesi, güneş sistemindeki
hareketler, rüzgârın esmesi, suyun yüz derecede kaynaması, yer çekimi
sünnetullahtandır.
2. Yüce Allah’ın insanlara; iman, güzel ahlak, çalışma ve gayret gösterme
gibi sebeplerle vermiş olduğu nimetleri artırması veya ahlaksızlık, inkâr ve
tembellik gibi olumsuz tutum ve davranışlar nedeniyle de cezalandırması.
“Şiddetli azabımızı gördüklerinde: “Yalnız Allah’a inandık, ona koştuğumuz
ortakları inkâr ettik.” dediler. Ama, bizim şiddetli azabımızı görünce
inanmaları kendilerine fayda vermedi. Allah’ın kulları hakkında geçerli olan
sünnetullahı budur. İşte inkârcılar o zaman hüsranda kaldılar.”
Kur’an-ı Kerim 40/84-85
sünni
1. Sünnete bağlı, sünnetle ilgili.
2. İnanç ve uygulama ile ilgili konularda ehlisünnet denilen Selefilik,
Eşarilik ve Maturidilik gibi inanç ekollerine veya Hanefilik, Malikilik,
Şafiilik ve Hanbelilik gibi İslam fıkıh ekollerine göre hayatını düzenleyen
kimse.
süt akrabalığı
bk. rada.
sütre
1. Engel, örtü, perde.
2. Herhangi bir yerde özellikle de açık alanlarda namaz kılan bir kişi ya da
cemaatin önünden başkalarının geçme ihtimaline karşı önlerine dikilen taş,
değnek vb. cisim.
Cemaatle namaz kılınırken sütrenin yalnızca imamın önünde olması yeterlidir.
“Sizden biriniz namaz kılacağı zaman bir sütreye doğru namaz kılsın. Hiç
kimseyi önünden geçirmesin.”
Hadis-i Şerif