Dini Terimler Sözlüğü
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
N
naaş
1. Ölen kimsenin cesedi, vücudu.
Annemin naaşını gömdümdü;
Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle,
Acıdan çıldıracaktım.
Yahya Kemal Beyatlı
2. İçerisinde ölü bulunan tabut, cenaze.
naat
Hz. Muhammed’in niteliklerini övmek amacıyla yazılan şiir, kaside.
Büyük Itrî’ye eskiler derler
Bizim öz musıkîmizin pîrî
Bize mirası kaldı yirmi eser
‘Naat’ıdır en mehîbi, en derini.
Yahya Kemal Beyatlı
nafaka
1. Harcanan, bağışlanan, sarf edilen ve infak edilen şey.
2. Bir şahsın normal ölçülerde, temel ihtiyaçlarının karşılanması için
yapılan harcama, geçimi için ayrılan para.
3. Yetim, yaşlı ve yoksul kimseler veya boşanmış olduğu hâlde kocalarıyla
henüz ilişkileri tam olarak kesilmemiş olan kadınlar için belirlenen
yiyecek, giyecek, ev ve benzeri şeyler veya bunları karşılayacak para.
“Hâli vakti geniş olan nafakayı genişliğine göre versin. Rızkı kendisine
daraltılan fakir de nafakayı Allah’ın ona verdiğinden versin. Allah hiçbir
kişiye gücünün yettiğinden başkasını yüklemez.”
Kur'an-ı Kerim 65/7
nafile
1. Fazlalık, fazladan yapılan iş, tatavvu.
2. Savaşlarda düşmanlardan alınan ganimet, her türlü mal, para.
“Sana nafileler hakkında soruyorlar. De ki: ‘Nafilelerin paylaştırılması
Allah’a ve Resulüne aittir. Gerçek anlamda mümin iseniz Allah’a ve
Peygamberine itaat edin, aranız(dak)i anlaşmazlıkları düzeltin ve Allah’ın
emir ve yasaklarına uyarak onun koruması altına girin!”
Kur’an-ı Kerim 8/1
3. Farz ve vacip dışında sevap kazanmak amacıyla yapılan ve Hz. Peygamber’in
de yapmış olduğu ibadetler ve davranışlar.
“Kulum bana nafilelerle yaklaşır; ben de böylece kulumu severim. Onu sevince
de kulumun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli olurum…”
Kudsi Hadis
Nahl Suresi
Kur'an-ı Kerim’in on altıncı suresidir. Mekke’de inmiştir. Yüz yirmi sekiz
ayettir. Adını altmış sekizinci ayette geçen ve ‘bal arısı’ anlamına gelen
‘nahl’ kelimesinden almıştır.
Sureye, şirkin kötülüğü ve çirkinliği dile getirilerek başlanır. Vahyi
melekler aracılığıyla gönderen Allah’ın birlik ve yüceliğine dikkat çekilir.
İnsanın yoktan yaratılışı ve hizmetine verilen nimetler sıralanır. Allah’ın
yağmuru yağdırması, ekinleri, meyveleri yaratması, gezegenleri, yeryüzünü ve
güneşi insanların emrine vermesi, birçok yarar için denizleri var etmesinin
birer lütuf olduğu üzerinde durulur.
Surede, dağların, ırmakların ve yolların yaratılış hikmet ve gerekçeleri
anlatılır. Bütün bunları yoktan var edenin sayısız nimetler veren Allah
olduğu vurgulanır. Allah’ın gizli açık her şeyi bildiğinden bahsedilir.
Putların dualara cevap veremeyen âciz varlıklar olduğu belirtildikten sonra
insanlarda ahiret bilincinin kuvvetlenmesi için kıyamet ve ölümün mutlaka
gerçekleşeceği ile ilgili açıklamalar yapılır. Salih müminlerin ölüm anında
canlarının çok kolay bir şekilde çıkması ve ahirette onlara bağışlanacak
nimetlere yer verilir. İnkârcıların ölüm anı anlatıldıktan sonra onların
hesaba çekilirken, yaptıkları kötülükleri itiraf etmeleri ve inançlarında
başkalarını taklit ettikleri için duydukları pişmanlıklar gözler önüne
serilir. Bu çerçevede elçi göndermenin amacına değinildikten sonra tekrar
dirilme üzerinde durulur. Dünyada, dini uğrunda zulme uğrayıp sabreden
müminlere cennetteki konumlarıyla ilgili müjdeler verilir. Kur'an-ı Kerim’in
gönderiliş amacı açıklandıktan sonra müminler Kur'an-ı Kerim’in ayetleri
üzerinde düşünmeye davet edilirler. Tabiattaki tüm varlıklar, ayrıca
melekler Allah’a sürekli kulluk ederken insanların bazısının ibadet
yapmaması ve inkârcı davranışlar sergilemesi kınanır.
Surede müşriklerin, melekleri Allah’ın kızları olarak kabul edip sonra da
kendilerinin kız çocuğu olunca bu durumdan utanma duymalarındaki çelişkiye
dikkat çekilir. Her topluma içine düştükleri inanç alanıyla ilgili
yanlışları düzeltmek için peygamber gönderilmesine ve gönderilen bu
peygamberlerin görevlerine değinilir. Tüm canlıların insana hizmet için
yaratıldığı ve bal arısının da Allah’ın emri üzerine insanların yararlanması
için gösterdiği çaba açıklanır. İnsanlara çocuklar, eşler, torunlar ve rızık
veren Allah’ı ululamanın önemi belirtilerek kişiler Allah’a şükretmeye davet
edilirler. Bütün bu nimetleri insanlara karşılıksız verenin Allah olduğu
vurgulanır. İnsanın, bu nimetlerin şükrü için tabiata ve içindeki olaylara
bakıp ibret alması öğütlenir. Evler, hayvanlar, elbiseler ve savunma amaçlı
yapılan savaş aletlerinin her birisi birer nimet olarak takdim edilir. Tüm
bu nimetlere şayet insan nankörlük eder ve Allah’a şirk koşarsa bu durumun
insanın aleyhine olacağı belirtilir.
Hz. Peygamber’in, ümmeti ve tüm insanlık için şahit ve örnek olduğu
belirtildikten sonra insanlık için çok önemli evrensel ilkeler açıklanır.
Bunlar; adalet, iyi ve güzel davranma ve akrabalara yardım etmektir. Ayrıca
zina, zulüm, akla ve dine aykırı olan her türlü davranış yasaklanır.
Surede, Allah’a ve insanlara verilen sözlerde durmanın gereği hatırlatılıp
yapılan yeminleri yerine getirme tavsiye edilir. Kur'an-ı Kerim’i okumanın
önemi üzerinde durulduktan sonra Kur'an-ı Kerim’in yaşanan olaylar üzerine
inen ve insanların sorunlarını çözen ilahî kelam olduğu anlatılır. Bu ilahî
kelama karşı çıkanların hüsrana uğrayacaklarına işaret edildikten sonra da
ahirette verilecek olan cezaların bireyselliğine değinilir. Leş, kan, domuz
eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların haram oluşu anlatılarak
insanların Allah’a rağmen haram ve helal koymada yetkili olmadıkları
söylenir.
Günahlara tövbe etmenin önemi üzerinde durulur. Müminlerin inançlarını
korumakta İbrahim Peygamber gibi olmaları önerilir. İnsanların dinin özünde
düştükleri ayrılıkları Allah’ın kıyamet günü açıklayacağı bildirilerek
Yahudilerin düşmüş olduğu dinî ayrılıklara Müslümanların düşmemesi tavsiye
edilir.
Surede, İslam dinine davetin evrensel ilkelerine vurgular yapılır. Her İslam
davetçisinin Allah yoluna bilgi ve öğütle çağırıp insanlarla en güzel
biçimde iletişimde bulunmaları emredilir. İnkârcılar İslami davete olumlu
cevap vermezlerse davetçilerin sabır ahlakı ile ahlaklanmaları önerilir.
Allah’ın inanç ve ibadetlerine karşı duyarlı olan Müslümanları koruyacağını
bildiren ayetle sure son bulur.
Nakşibendi
Muhammed Bahauddin Nakşibendi’nin (ö. 791/1389) kurmuş olduğu tasavvuf
ekolüne bağlı olan kimse.
Nakşibendilik
Büyük İslam Bilgini Şeyh Muhammed Bahauddin Nakşibendi’nin (ö. 791/1389)
kurduğu, insanlara Allah sevgisini kazandırmayı amaçlayan ve hayatın akışı
içerisinde gönülde sessizce zikretmeyi esas alan bir tasavvuf ekolü.
Nakşibendiliğin kurucusu olan Muhammed Bahauddin, 718/1318’de Buhara
yakınlarındaki Kasrı Arifan kasabasında doğmuştur. Devrinin büyük
âlimlerinden çeşitli ilimler okumuş ve hadis ilimlerinde uzmanlaşmıştır.
Kendisi Hanefi mezhebine mensuptur.
Nakşibendiliğin esası sohbet, vaaz ve nasihate dayanır. Dinin emirlerine
sıkı sıkıya sarılma, tarikat vasıtasıyla gönül dünyasını temizleme, aşkla
Allah’a yaklaşma, bilgi ve marifetle Allah’a ulaşma Nakşibendiliğin temel
ilkelerindendir. Bu tarikatta ilimle meşgul olma, pozitif ilimlerden
bilhassa fizik, kimya, biyoloji gibi Allah’ın kudret ve yüceliğini anlamaya
vesile olan ilimlerden faydalanma zikir olarak tanımlanır. Dinin kurallarına
uyma, mekruhlardan birini terk etme zikirden ve diğer nafile ibadetlerden
daha önemlidir. İnsanların kendilerini geliştirip iç dünyalarını
temizlemeleri için kötü alışkanlıkları bırakmaları, günahlardan tövbe ve
istiğfar etmeleri, zikir, tefekkürle meşgul olmaları ve nafile namaz
kılmaları önemle tavsiye edilir. Bu tarikatta yapılan toplu zikirlere
‘hatmihacegân’ denilir. Nakşibendilik Fatih Sultan Mehmet zamanında Molla
Simavi (ö. 896/1490) vasıtasıyla İstanbul’a girmiştir. Osmanlı padişahları
da Nakşibendiliği himaye etmişlerdir.
namahrem
1. Mahrem olmayan, yasak olmayan, el, yabancı.
Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli,
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Mehmet Akif Ersoy
2. Evlenilmesi dinen yasak olmayan yani birinci dereceden akraba sayılmayan
kişi.
namaz
1. Allah’a imandan sonra her Müslümanın yerine getirmesi gereken İslam’ın
beş temel esasından biri.
“İslam beş temel üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına
ve Muhammed’in onun elçisi olduğuna şehadet getirme; namaz kılma; zekât
verme; oruç tutma; hacca gitme.”
Hadis-i Şerif
2. Tekbir ile başlayıp selam ile son bulan, Hz. Peygamber’in yapıp öğrettiği
belirli fiil, söz ve duaları içine alan ve en az günde beş vakit kılınan
ibadet.
“Allahuteala, insanlara farz kıldığı beş vakit namazı, hakkını vererek
eksiksiz olarak kılan kimseyi cennetine girdirmeye söz vermiştir.”
Hadis-i Şerif
3. Allah’ın verdiği nimetlere şükrün bir gereği olarak onun rızasını
kazanmak, manevi yönden Allah’la iletişim kurup ruhen yücelmek ve Kur’an-ı
Kerim’in teşvik ettiği güzel ahlakla donanmak için her Müslümanın yerine
getirmesi emredilen ibadet.
Namaz Allah’ın gönderdiği bütün dinlerde vardır. Kur’an-ı Kerim Hz. Nuh’un,
Hz. İbrahim’in, Hz. İsmail’in, Hz. Şuayp’ın, Hz. Musa’nın, Hz. Zekeriya’nın,
Hz. İsa’nın namazlarından bahseder. Bütün peygamber-lerin ümmetlerinin
yerine getirmiş olduğu bu ibadet, Hz. Muhammed’in peygamberliğinin
başlangıcından itibaren Müslümanlara da farz kılınmıştır. Müslümanlar bu
ibadeti gereğince yerine getirmişlerdir. İslam bilginleri, insan ile Allah
arasındaki iletişimi gerçekleştiren en önemli ibadetin namaz olduğunu
belirtmişlerdir.
Namaz akıllı, ergin her Müslümana farzdır. Namazın farz, vacip ve nafile
çeşitleri vardır.
“Beş vakit namaz sizden birinizin evinin önünden akan bir nehir gibidir.
Günde beş defa bu nehirde yıkanan kimsede nasıl ki kir kalmazsa, beş vakit
namazı kılan insan da (manevi yönden) arınarak tertemiz olur.”
Hadis-i Şerif
namazgâh
Açıkta namaz kılmak üzere hazırlanmış olan ve kıble yönünde Kâbe’yi
göstermek için dikili taş bulunan geniş alan, musalla.
Namazgâhlar, mevcut cami ve mescitlerin halkın tamamını almaması nedeniyle
oluşturulmuşlardır. Bazı mezheplerde cuma ve bayram namazlarının tek yerde;
büyük bir namazgâhta kılınması esas kabul edilmiştir.
“Kim kurban kesebilecek zenginliğe sahip olur da kurban kesmezse
namazgâhımıza yaklaşmasın.”
Hadis-i Şerif
namus
1. Irz, edep, haya, iffet, şeref, haysiyet.
Asım’ın nesli… Diyordum ya… Nesilmiş gerçek;
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Mehmet Akif Ersoy
2. Kanun, hüküm, din.
“Helal apaçık bellidir. Haram da apaçık bellidir. İkisinin arasında ise
şüpheli şeyler vardır. Kim şüpheli şeylerden kaçınırsa dinini ve namusunu
korumuş olur.”
Hadis-i Şerif
3. (Büyük N ile) Dört büyük melekten biri olan Cebrail, Namusuekber.
“Sana (Hz. Muhammed’e) gelen melek Hz. Musa’ya da vahiyler getiren
Namus’tur.”
Varaka b. Nevfel
Namusuekber
bk. Namus 3.
nankör
Kendisine yapılan iyiliğin değerini bilemeyen, iyiliğe kötülükle karşılık
veren.
Nankörlük, insanlar arası ilişkilerde olabildiği gibi, verdiği sayısız
nimetleri fark etmeyerek Allah’a karşı da olabilir. Kur'an-ı Kerim,
nankörlüğü kâfirlerin ve münafıkların bir sıfatı olarak anlatır.
“Doğrusu biz insana bir nimet tattırırsak, ona sevinir ama kendi yaptıkları
yüzünden başlarına bir kötülük gelirse işte o zaman insan pek nankör olur.”
Kur'an-ı Kerim 42/48
Nasara
bk. Hristiyan.
nasih
bk. nesh
nasihat
1. Öğüt, akıl verme, yol gösterme, doğruya yönlendirme, güzel tavsiyede
bulunma.
“(Hud, kavmine dedi ki) ‘Size Rabbimin gönderdiklerini tebliğ ediyorum ve
ben size nasihat eden güvenilir biriyim.”
Kur’an-ı Kerim 7/68
2. Allah’a imanda samimiyet, ibadetlere niyette saflık ve temizlik, dinin
gereklerini içtenlikle yerine getirme.
“Din; Allah için, kitabı, peygamberi, müminlerin yöneticileri ve
Müslümanların hepsi için nasihattir.”
Hadis-i Şerif
3. İnsanın dünya ve ahirette zararlı şeylerden kurtulmasını sağlamak
amacıyla yapılan öğüt ve uyarı.
“(Salih Peygamber kavmine) döndü de onlara ‘Ey kavmim! Ben size Allah’ın
bana verdiği peygamberliğin gereklerini tebliğ ettim ve nasihat ettim,
hayrınıza çalıştım. Fakat sizler nasihat edenleri sevmiyorsunuz.’ dedi.”
Kur’an-ı Kerim 7/79
4. İslam’ın pratik hayata aktarılması, ahlaki prensiplerin yaşanması, insani
değerlerin, görgü kurallarının öğrenilmesi amacıyla bilenlerin bilmeyenlere
öğretmesi ve hatırlatması amacıyla yaptığı öğütler.
“Namazı dosdoğru kılma, zekâtı verme ve her Müslümana nasihatte bulunma
konusunda Resulullah’a söz verdik.”
Cerir b. Abdullah (r.a)
Nasrani
bk. Hristiyan.
Nasr Suresi
Kur'an-ı Kerim’in yüz onuncu suresidir. Medine’de indirilmiştir. Üç ayettir.
Kur'an’ın en son inen suresidir. Adını birinci ayette geçen ve ‘yardım etme’
anlamına gelen “nasr” kelimesinden almıştır.
Sureye, Mekke’nin fethinin yakın olduğunu bildiren ayetle başlanır. Bu
fetihle Müslümanlar kuvvetlenmiş, İslam Arap Yarımadasına yayılmış, şirk ve
sapıklık sona ermiştir. Mekke’nin fethiyle insanlar bölük bölük Allah’ın
dinine girmiş ve putperestlik yıkılmıştır.
Surede, henüz Mekke fethedilmeden Mekke’nin fethinin önceden haber
verilmesi, Hz. Muhammed’in peygamberliğinin doğruluğunu gösteren en açık
delillerdendir. Bu surenin işlemiş olduğu konudan Hz. Muhammed’in,
peygamberlik görevinin sona erdiği ve vefatının yaklaştığı anlamı
çıkarılmıştır. Hz. Peygamber, surede vurgulanan tövbe etme emrine bağlı
olarak Allah’a tövbe edip çokça yarlıganma dilemiştir. Allah’ın kendisine
yönelen ve sık sık tövbe eden kullarının tövbelerini kabul edeceğini
bildiren ayetle sure son bulmuştur.
nass
1. Anlaşılması konusunda yoruma ihtiyacı olmayan, anlamı açık, ihtimalden
uzak, tek bir anlama işaret eden söz.
2. Kur'an-ı Kerim ve hadislerde bir konu hakkındaki açık hüküm ve bunu
gösteren sözler.
3. Kur’an-ı Kerim ayetleri ve hadisler.
Herhangi bir hükmün nassa dayandığını söyleme, onun ayetlerde ve hadislerde
bulunduğunu ifade eder.
“Herhangi bir konuda nass varsa içtihada gerek yoktur.”
Mecelle Maddesi
Nas Suresi
Kur'an-ı Kerim’in yüz on dördüncü ve son suresidir. Mekke’de indirilmiştir.
Altı ayettir. Felak Suresi ile birlikte “Muavvizeteyn” diye anılır. Adını
birinci ayette geçen ve ‘insanlar’ anlamına gelen “nas” kelimesinden
almıştır.
Sureye, şeytanın ve şeytanın denetimine girmiş olan insanların şerrinden
Allah’a sığınmayı tavsiye eden ayetlerle başlanır. Mekkeli müşriklerin
İslam’ın mesajını yok etmek ve Hz. Peygamber’i susturmak istedikleri bir
zamanda bu sure nazil olmuştur. Allah’ın, Peygamberini ve ona inananları
şeytanların ve şeytanlaşmış insanların zararından korumak için bu sureyi
gönderdiği rivayet edilmiştir.
Surenin ilk üç ayetinde Allah’ın rablık, hükümranlık ve ilahlık sıfatlarına
yer verilir. Dolayısıyla şeytan ve benzeri kötü varlıkların şerrinden
insanları ancak ilahî sıfatlara sahip olan Allah koruyabilir. İnsanları
doğrudan, güzelden, iyiden saptırmak için şeytanın ve ‘şeytanlaşmış
insanların’ kullandığı bir araç olan vesvesenin şerrinden Allah’a sığınma
tavsiye edilir. Vesvesenin, insanın anlayışını ve davranışlarını etkileyen
bir alışkanlık hâline gelmeden önce Müslüman birey tarafından önlem alınması
önerilir. Önlem olarak da Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in rehberliği ile
zihni aydınlatıp sonra da Allah’tan yardım isteme gösterilir.
nasuh tevbe
1. Bir daha bozmamak üzere içtenlikle ve kesin bir karar ile yapılan tövbe.
2. Kulun yapmış olduğu günaha pişman olup Allah’a sığınıp bağış dilemesi ve
“sütün memeye geri dönmemesi” gibi bir daha o günaha dönmemek üzere yapılan
tövbe.
İslam bilginleri bir tövbenin nasuh tövbe olabilmesi için şu şartların
bulunması gerektiğini söylemişlerdir:
1) Günahı terk etme.
2) O günahı işlemiş olmaktan ötürü gönülden pişmanlık duyma.
3) Ölünceye kadar bir daha aynı günahı işlememeye kararlı olma.
4) Tövbe edilen günah, kul hakkı ile ilgili ise, hak sahibine hakkını
ödeyerek helalleşme.
“Ey iman edenler! Allah’a nasuh tövbe ile tövbe edin. Şüphesiz ki Allah
sizin kötülüklerinizi örter; Allah, Peygamberi ve ona iman edenleri
utandırmayacağı bir günde sizi içinden ırmaklar akan cennetlere koyar.”
Kur'an-ı Kerim 66/8
nazar
1. Göz atma, bakma, bakış.
2. Göz değmesi, nazara gelme.
Kur’an-ı Kerim, nazardan bahsetmiş ve Hz. Peygamber de hadislerinde nazarın
gerçek olduğunu bildirmiştir. Hz. Muhammed, nazardan korunmak için Allah’a
sığınmayı, Felak ve Nas Sureleri başta olmak üzere bazı duaları okumayı
önermiştir.
İslam dininde, nazardan korunmak için nazarlık denilen mavi boncuk,
sarımsak, at nalı vb. nesnelerle, içinde ne yazılı olduğu bilinmeyen acayip
birtakım şifrelerle yazılmış muskaları takmak tevhit inancına aykırıdır.
Çünkü bu davranışlarda Allah’tan başka bir varlıktan zararı ortadan
kaldırması için yardım istemek vardır. Bu anlayış İslam’ın tevhit inancı ile
çelişir.
“Nazardan Allah’a sığınınız. Çünkü nazar, gerçektir.”
Hadis-i Şerif
Naziat Suresi
Kur'an-ı Kerim’in yetmiş dokuzuncu suresidir. Mekke’de indirilmiştir. Kırk
altı ayettir. Adını birinci ayette geçen ve ‘meleklerin insanların ruhlarını
bedenlerinden çekip alması’ anlamına gelen “naziat” kelimesinden almıştır.
Sureye, inkârcıların canlarının bedenlerinden zor bir şekilde çıkması,
müminlerin ise ruhlarını kolay bir biçimde Allah’a teslim etmelerini anlatan
ayetlerle başlanır. Kıyamet gününün ve ölümden sonraki hayatın varlığı ile
ilgili ayetlere sıkça yer verilir. Ölümden sonraki hayatı inkâr edenlere
ahiret hayatının mutlaka gerçekleşeceği anlatılır.
Allah’ın birliğini ve ahiret hayatını inkâr ederek Hz. Muhammed’e karşı
çıkan Mekke müşriklerine Hz. Musa ile Firavun arasında geçen olaylar
hatırlatılarak Hz. Peygamber teselli edilir.
Allahuteala, Hz. Musa’yı mucizelerle donatarak Firavun’a göndermiş fakat o
ve kavmi Hz. Musa’ya inanmamıştır. Hakikate sırtını dönmüş ve ilahlığını
iddia edecek kadar ileri gitmiştir. Allah da onu ve sapkın kavmini helak
etmiştir. Bu olayın anlatılmasında “Hz. Peygamber’e karşı çıkarsanız siz de
helak olursunuz.” mesajı vardır.
Surede, Allah’ın gücünün büyüklüğünden bahsedilir. Bu çerçevede Allah’ın;
yeri, göğü, denizleri, ırmakları ve dağları yaratması anlatılır. Bu büyük
varlıkların yaratılmasının yanında insanın yaratılışının daha kolay olduğu
vurgulanır. Surenin sonunda çok canlı kıyamet tasvirleri yapılır. Kıyamet
gününün bilinemeyeceği belirtildikten sonra iyilerin cennete kötülerin de
cehenneme gideceği bir defa daha hatırlatılır. Kıyametle beraber
inkârcıların duymuş olduğu pişmanlığın kendilerine hiçbir yarar
sağlamayacağını bildirilen ayetlerle sure son bulur.
Nebe Suresi
Kur'an-ı Kerim’in yetmiş sekizinci suresidir. Mekke’de indirilmiştir. Kırk
ayettir. Adını ikinci ayette geçen ve ‘önemli haber’ anlamına gelen “nebe”
kelimesinden almıştır. Sureye meşhur adıyla ‘Amme Suresi’ de denir.
Sureye ad olan önemli haberin, kıyametin kopması olduğu belirtilir.
İnsanlar, bu büyük gün için hazırlık yapmaya çağırılır. Kıyametin kopmasını
ve yeni bir yaratılışı imkânsız görenlere Allah’ın yaratmasındaki
eşsizliğinden örnekler verilir. Buna bağlı olarak yeryüzünün, dağların,
insanların çift çift, gecenin dinlenme, gündüzün çalışma için, bulutların ve
meyve bahçelerinin yaratılışına ve bunlardaki hikmetlere dikkat çekilir.
Bütün bunların sonlu olduğu belirtilerek kıyametin gerçekleşeceği
hatırlatıldıktan sonra, kıyametle ilgili sahnelerin tasvirleri yapılır. Sura
üfleniş, dağların pamuk gibi atılışı ve ardından cehennemin hazırlanışı,
inkârcıların cehenneme girişi, küfürlerinin karşılığı olarak orada ebedî
kalışları ayrıntılı olarak verilir.
Surede, insanları imana davet etmek için cennetle ilgili çok güzel
tasvirlere de yer verilir. Cennetteki bahçelerden, içeceklerden ve
hizmetçilerden bahsedilir. Allah’ın her topluma uyarıcı olarak peygamberler
gönderdiği belirtildikten sonra bir defa daha inkârcıların cehennem
korkusundan dolayı ‘Keşke toprak olsaydık da bugünleri görmeseydik.’
şeklindeki pişmanlık dilekleriyle sure son bulur.
nebevi hadis
Hem manası hem de sözleri Hz. Peygamber’e ait olan hadis, hadisinebevi.
Hadislerin büyük bir çoğunluğu nebevi hadis şeklinde olduğu için hadis
denildiğinde nebevi hadis anlaşılır.
nebi
1. Elçi, peygamber, resul, yalavaç.
“Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet
verdiği nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne
güzel arkadaştır.”
Kur’an-ı Kerim 4/69
2. Allah’ın kendisine vahyettiği şeyleri öğrenip olduğu gibi insanlara
aktaran, onları vahye inanmaya ve itaat etmeye çağıran peygamber.
Nebi kelimesinin çoğulu enbiyadır. Nebi kavramı resul kavramından daha
geneldir. Her resul nebidir fakat her nebi resul değildir. Bununla birlikte
nebi ve resul kavramları Kur'an-ı Kerim’de eş anlamlı olarak da
kullanılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de Hz Muhammed’e hem nebi, hem de resul denilmiştir. O hem
nebilerin, hem de resullerin sonuncusudur. Ondan sonra bir daha peygamber
gelmeyecektir. Onun getirmiş olduğu din de kıyamete kadar geçerlidir.
Müslüman olabilmek için İslam’ın diğer prensipleri ile beraber Hz.
Muhammed’in nebiliğini de kabul etmek şarttır.
“Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları Resule; ümmi
olan Nebi’ye (Hz. Muhammed’e) uyarlar. O (peygamber) ki kendilerine iyiliği
emreder, kötülüklerden meneder. Onlara güzel şeyleri helal, çirkin şeyleri
haram kılar. İnsanların üzerlerindeki yükleri ve sırtlarındaki (kölelik)
zincirlerini kaldırıp atar. Ona inanan; destekleyerek saygı gösteren; yardım
eden ve onunla beraber indirilen nura (Kur'an'a) uyanlar; işte kurtuluşa
erenler bunlardır.”
Kur'an-ı Kerim 7/157
necaset
1. Pislik, murdarlık, temiz olmama, kirlilik, necislik.
Necasete müştak olan kargalar,
Has bahçede gülün kadrin ne bilsin?
Seyrani
2. Dince pis sayılan, elle tutulabilen, gözle görülebilen, ağırlığı ve hacmi
olan kan, sidik, dışkı, leş gibi şeyler.
necasetten taharet
1. Pisliklerden arınma ve temizlenme.
2. Dince pis sayılan; elle tutulabilen; gözle görülebilen; ağırlığı ve hacmi
olan kan, sidik, dışkı ve leş gibi şeylerden bedeni, elbiseleri ve namaz
kılınacak yeri arıtma; temizleme.
Necasetten taharet, namaza durmadan önce yerine getirilmesi gereken
şartlardan birisidir. Kişinin üzerinde veya namaz kılacağı yerde bulunan
pislik, Allah katında namazın kabulüne engeldir. Hz. Peygamber, hem manevi
hem de maddi temizliği teşvik etmiş ve temizliği “imanın yarısı olarak”
değerlendirmiştir. Bunun için müminlere haftada en az bir kez banyo
yapmalarını tavsiye etmiştir.
neceş
Alışverişte satış bedelini artırma, müşteri kızıştırma, bir kimsenin gerçek
alıcı olmadığı hâlde alıcı gibi gözüküp o malın fiyatını yükseltmesi.
“Birbirinize haset etmeyiniz, birbirinize kin gütmeyiniz, birbirinizin gizli
hâllerini ve kusurlarını araştırmayınız, neceş yapmayınız. Ey Allah’ın
kulları! Kardeş olunuz.”
Hadis-i Şerif
Necm Suresi
Kur'an-ı Kerim’in elli üçüncü suresidir. Mekke’de indirilmiştir. Altmış iki
ayettir. Sure adını ilk ayette geçen ve ‘yıldız’ anlamına gelen “necm”
kelimesinden alır.
Sureye, Allah’ın evrende yaratmış olduğu gezegenlerin önemini belirten bir
ayetle başlanır. Hz. Peygamber’in Allah tarafından desteklendiği, vahiyle
hareket ettiği, onun yolunun dosdoğru ve bütün konuşmalarının ilahî isteğe
uygun olduğu vurgulanır. Vahiy meleği Cebrail’in, Hz. Muhammed’e yakınlığı
ve vahyin keyfiyeti ile ilgili açıklamalar yapılır. Mekkeli müşriklerin
hayatlarında önemli bir yer edinen Lat, Menat ve Uzza putlarına değinilir ve
bu putların herhangi bir fayda veya zarar vermeye güçlerinin yetmediği
anlatılır. Allah katında, onun izni olmadan hiçbir varlığın şefaatçi
olamayacağı haber verilir. Bu çerçevede melekleri ‘Allah’ın kızları’ olarak
değerlendiren Mekkeli müşrikler kınanır. Her şeyin sahibinin Allah olduğu
belirtildikten sonra Allah’ın tüm varlıkları sürekli olarak denetlediği
açıklanır.
Surede, müminlerin temel ahlaki vasıfları üzerinde durulur. Bunlar, ‘her
türlü ahlaksızlıktan ve dine aykırı davranışlardan kaçınmak’ olarak
tanımlanır. Surede, insanın yoktan yaratılışı hatırlatıldıktan sonra vahye
kulak asmayan ve insanlara karşı cimri davranan müşrikler ayıplanır. İşlenen
günahların cezasının bireysel olacağı haber verilir. Her insanın hiçbir
haksızlığa uğratılmadan yaptığının karşılığını alacağı belirtilir. Kıyamet
günündeki tekrar dirilmeye dikkat çekilir. Ahiret bilinci olmayan ve buna
bağlı olarak kötülük yapmayı alışkanlık hâline getiren Semud ve Nuh kavminin
helak oluşlarına değinilir. Hz. Peygamber’in, insanların yeniden bir helak
yaşamamaları için uyarıcı olduğu vurgulanır. İnsanın vurdum duymaz
tavırlardan vazgeçerek ahiret için hazırlık yapması emredilir. Allah’a
mutlak itaatin simgesi olan secde ayetiyle sure son bulur.
nefhayisani
1. İkinci üfürüş, İsrafil adlı meleğin sura ikinci kez üfürmesi.
2. Tüm insanlar öldükten sonra Allah’a hesap vermeleri ve bu hesaplarının
sonucuna göre cennet veya cehenneme gönderilmeleri amacıyla tekrar
dirilmeleri için İsrafil isimli meleğin sura ikinci kez üflemesi.
“Allah’ın (yaşamasını) dilediği varlıklar hariç yerde ve gökteki bütün
canlılar (korkudan) bayılıp ölmüştür. Sonra nefhayisani gerçekleştiğinde
(akıl sahibi) bütün varlıklar kalkmışlar ve (hesap için) bekliyorlar.”
Kur'an-ı Kerim 39/68
nefhayiula
1. Birinci üfleme, İsrafil adlı meleğin sura ilk üfürüşü.
2. Kıyametin koparak Allah’ın evrenle ilgili koymuş olduğu düzenin bozulması
ve Allah’ın diledikleri hariç tüm canlıların ölmesi için İsrafil adlı
meleğin sura üflemesi.
“Nefhayiula gerçekleştiği, yeryüzü ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle
birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman, işte o gün olan olmuştur.
(Kıyamet kopmuştur.)”
Kur'an-ı Kerim 69/13-15
nefis
1. Kişi, zat, varlığın kendisi.
“O gün her nefis yaptığı her hayrı karşısında hazır olarak bulacaktır;
işlediği kötülüğü de hazır bulacaktır.”
Kur'an-ı Kerim 3/30
2. Can.
“Allah’ın öldürmesini haram kılmış olduğu nefsi sakın öldürmeyin.”
Kur'an-ı Kerim 5/151
3. Gönül, iç dünya.
“Rabbini, nefsinde içtenlikle yalvararak ve saygıyla (dua ve zikirle) an.”
Kur'an-ı Kerim 7/205
4. Ruh.
“Allah, öleceklerin ölümleri anında ölmeyeceklerin de uykuları esnasında
nefislerini alır.”
Kur'an-ı Kerim 39/42
5. Arzu, istek, tutku.
“Kim nefsinin cimriliğinden korunursa onlar (dünyada ve ahirette) kurtuluşa
erecektir.”
Kur'an-ı Kerim 59/9
6. Kötü huy ve çirkin davranışların kaynağı.
“Ben nefsimi temize çıkarmam. Şüphesiz ki nefis insanlara kötülükleri
emreder.”
Kur'an-ı Kerim 12/53
İslam ahlak bilginleri insanın istek ve arzularının yönelmiş olduğu alana
göre nefisle ilgili tanımlar ortaya koymuşlardır. İnsanın istek ve arzuları,
sürekli günah işlemeye eğilimli olup dine aykırı davranışları yapmaktan
sakınmıyorsa, buna nefsiemmare, yaptığı kötülükten pişmanlık duyuyor
vicdanen rahatsız oluyorsa buna da nefsilevvame demişlerdir. İnsanın Allah’a
olan yakınlığı ibadet ve ahlakta tam bir ilahî aşka dönüşmüşse nefsimülhime,
istek ve arzular Allah’ın emirlerine tam tabi olup, kişi şehvetlerini ön
plana çıkarmıyorsa nefsimutmainne adını vermişlerdir. Allah’tan gelen her
türlü kaza ve belaya razı olup sabreden nefse nefsiradiye, Allah’ın razı
olduğu kulun manevi hâli ise nefsimardiye olarak ifade edilmiştir. Her türlü
istek ve arzularını vahye tabi kılan, basit tutkularını dizginleyen ve
hayatında model olarak Hz. Muhammed’i örnek alan nefis ise nefsikâmile
olarak tanımlanmıştır.
nehiy
1. Yasaklama, engelleme, menetme.
“Siz insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder
kötülükten nehyedersiniz…”
Kur'an-ı Kerim 3/110
2. İslam’ın, haram olan söz ve davranışları ve yapılmasında fayda olmayan
şeyleri hoş görmemesi, çirkin kabul etmesi, yasaklaması.
“Allah, adaleti, her türlü hayırda güzel davranmayı, akrabaya yardım etmeyi
emreder. Edepsizlikten, çirkin davranışlardan ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt
almanız için size böyle öğüt verir.”
Kur'an-ı Kerim 16/90
nemime
1. Söz getirip götürme, kovculuk yapma, arabozuculuk, münafıklık.
“(Yalan yere) yemin edip duran, aşağılık, (insanları arkadan veya yüzüne)
çekiştiren, nemime yapanlara sakın itaat etme.”
Kur’an-ı Kerim 68/10-11
2. İnsanlar arasındaki iletişimi zedeleyen, engelleyen ve toplumdaki
dayanışmayı bozan sözleri bir kişiden başka bir kişiye taşıma.
“Nemime yapan kişi cennete giremez.”
Hadis-i Şerif
Neml Suresi
Kur'an-ı Kerim’in yirmi yedinci suresidir. Mekke’de indirilmiştir. Doksan üç
ayettir. Adını on sekizinci ayette geçen ve ‘karınca’ anlamına gelen “neml”
kelimesinden alır.
Sureye, Kur'an-ı Kerim ayetlerinin apaçık oluşunu ve Kur’an’ın müminlere en
doğru yolu gösterdiğini belirten ayetle başlanır. Müminlerin namaz kılma,
zekât verme ve ahirete inanma gibi inanç ve ibadetle ilgili niteliklerine
değinilir.
Surede, Hz. Musa’nın Medyen’e yaptığı yolculuğa, kendisine peygamberlik
görevinin verilmesine, Allah’ın ona bağışlamış olduğu mucizelere yer
verilir. Görmüş oldukları mucizelere rağmen inanmayan inkârcıların helak
olmasından bahsedilir. Hz. Süleyman ve Hz. Davut’a verilen ilim ve
hükümdarlık üzerinde durulur. Bu çerçevede cinlerin, kuşların Hz.
Süleyman’ın emrine verilmesi, onun yapmış olduğu askeri seferler ve
Belkıs’la olan diyaloğu anlatılır. Hz. Süleyman’ın şahsında yöneticilerin
ruhsal ve siyasal duruşlarının tahlilleri yapılır.
Hz. Salih’in bozguncu, inatçı ve inkârcı kavminin onun davetine kulak
vermeyip sonra da toptan helak oluşlarına değinilir. Eşcinsellikten
vazgeçmediği için ilahî azaba çarptırılan Lut kavmine de kısaca yer verilir.
Allah’ın yaratmasındaki eşsizlikler üzerinde durulur ve konuyla ilgili
insanın fiziki yapısındaki ve tabiattaki olaylardan örnekler sunulur. Gaybı
Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği açıklandıktan sonra ahiret hayatı ile
ilgili vurgular yapılır. İnkârcıların atalarını körü körüne taklit etmeleri
ve akıllarını gereği gibi kullanmamaları eleştirilir. İnsanların tüm
davranışlarının Allah katında kayıtlı olduğuna dikkat çekilir. Kur'an-ı
Kerim’in yol göstericiliğine inanmayan inkârcılar ölülere benzetilir.
Kıyamet alameti olarak çıkacak ‘Dabbe’ denilen bir canlıdan bahsedilir.
İnkârcıların başına gelen musibetlerin işledikleri günahlar yüzünden olduğu
hatırlatılır. Sura üflendikten sonra dağların, taşların yok oluşu heyecan
verici bir dille sunulur. Günahların ve sevapların bireyselliği belirtilir.
Mekke’nin insanlık için önemine vurgu yapılır. Kur'an-ı Kerim’le doğru yolu
bulmanın mümkün olduğunu ve Allah’ın her şeyi bildiğini anlatan ayetlerle
sure son bulur.
Nemrut
Hz. İbrahim’in yaşadığı dönemin hükümdarı.
Kur’an-ı Kerim’de adından açıkça söz edilmeyen fakat Hz. İbrahim ile
mücadele ettiği belirtilen bir kraldır. Kendisini krallıktan da öte, tanrı
olarak ilan ettiği için inkârcılığın simgelerinden biri sayılmıştır. Nitekim
Hz. Musa ile mücadele eden Mısır kralı Firavun da aynı ölçüde inkârcılık ve
tanrılık iddiasından dolayı Nemrut’la benzeşmektedir. Nemrut’un, Şanlıurfa,
Ninova (Musul), Harran gibi bölgelerde yaşadığı rivayet edilse de kesin
değildir. Kur'an-ı Kerim’de doksan bir ayette Hz. İbrahim ile Nemrut
arasındaki mücadeleden bahsedilir.
Nesai
bk. sünen.
nesep
Soy, baba tarafından soy, nesil, silsile, akrabalık.
İslam dini nesebin korunması için meşru evliliği tavsiye eder ve nesebin
bozulmasına yol açan zinayı ve zinaya götüren yolları haram sayar. Nesebe
dil uzatıp insanların şerefleriyle oynamayı da yasaklar.
“İnsanların yapmış olduğu iki şey Allah’ın nimetlerine karşı nankörlüktür.
Bunlar: Ölüye yaka paça yırtarak ağlama ve insanların nesebine dil
uzatma(insanların soyları ile ilgili dedikodu yapma)dır.”
Hadis-i Şerif
nesh
1. Değiştirme, yok etme, nakletme, iptal, bir şeyin başka bir şeyin yerine
konulması, kaldırma, hükümsüz kılma.
2. Dinî bir hükmün sonradan gelen dinî bir hükümle ortadan kaldırılması,
geçerliliğine son verilmesi.
Kendinden önceki hükmü kaldıran dinî hükme “nasih”, yürürlükten kalkan hükme
de “mensuh” denir. Örneğin, Hz. Peygamber, insanlar putperestliğe kayar
endişesi ile mezar ziyaretini bir dönem yasaklamış fakat İslam inancı
gönüllere yerleşince serbest bırakmıştır. Nesh, ancak ayetle ayet, hadisle
hadis arasında gerçekleşir. Dinler açısından ise İslam nasihtir. Yani
kendisinden önceki bütün dinleri neshetmiştir.
“Biz, bir ayeti ondan daha iyisini veya onun gibisini getirmeden neshetmeyiz
ve unutturmayız…”
Kur'an-ı Kerim 2/106
neuzübillah
1. İmanı, ibadeti ve ahlakı tehlikeye sokacak şeylerden veya yaratılmışların
şerlerinden Allah’a sığınmak amacıyla söylenen “Allah’a sığınırız; Allah
korusun.” anlamında dua sözü.
2. Kötü bir haber, bir felaket veya kötülük karşısında duyulan hayret ve
şaşkınlığı bildiren ünlem cümlesi.
nezafet
1. Temizlik, taharet, saflık, paklık.
2. İnsan bedeninin, giysilerinin ve ibadet ettiği yerlerin ibadeti
engelleyecek her türlü pislikten temiz tutulması.
“Nezafet imandandır.”
Hadis-i Şerif
nezahet
Ahlaken temiz olma, kötü huy ve davranışlardan uzak durma, nazik ve kibar
olma.
nezair
1. Eş anlamlı kelimeler.
2. Kur’an-ı Kerim’de birkaç kelimenin tek anlama gelecek biçimde
kullanılması.
Kur’an-ı Kerim, nezairden bir kelime olan cehennemi; ‘nar’, ‘sakar’,
‘hutame’, ‘cahim’, ‘veyl’ biçimleriyle kullanmıştır.
nezir
1. Uyarıcı, korkutucu, sakındırıcı.
“Ey Muhammed! Müminlere karşı şefkatli ol, onları koru. Onlara ‘ben apaçık
bir nezirim’ de!”
Kur’an-ı Kerim 15/89
2. ‘Allah’ın emirlerine karşı gelen insanları onun azabıyla korkutan ve
inançsızlara, günahkârlara ilahî emirleri duyurmak suretiyle onları uyaran.’
anlamında peygamberlerin sıfatı.
“Biz seni gerçeklerle birlikte müjdeleyici ve nezir olarak gönderdik. Her
millet için mutlaka bir nezir gelip geçmiştir.”
Kur’an-ı Kerim 35/24
3. İnsanları doğru yola iletmek için gözdağı vererek korkutan.
Nezir, Hz. Peygamber’in niteliklerinden biridir. O, hem müjdeleyici hem de
uyarıcıdır. O, müminlere istikamet üzere olma başarısının ödülü olarak
cenneti müjdeleyici, mümin olmayanlara istikamet üzere olmak yerine
inkârcılığı tercihlerinden dolayı cehennemle uyarıcıdır.
“Ben ancak bana vahyolunana (Kur’an'a) uyarım. Ben (size gönderilen) apaçık
bir nezirim.”
Kur'an-ı Kerim 46/9
nezr
bk. adak.
nifak
1. Çok yüzlü olma, içi dışı ayrı olma, iki yüzlülük.
“İnsanlara kötü söz söyleyerek eziyet etmek ve nifak çıkarmak münafıklığın
iki türüdür.”
Hadis-i Şerif
2. Bir kimsenin İslam’ı gerçekten kabul etmediği hâlde Müslüman gibi
görünmesi.
“Üç şey nifak alametidir: Konuşunca yalan söyleme, söz verince sözünde
durmama, emanete ihanet etme.”
Hadis-i Şerif
3. İslam’a inandığını söylemekle beraber, yaşayışta sorumsuz davranma,
ibadetlere kayıtsız, haramlara karşı duyarsız olma ve İslam ahlakına aykırı
olan her türlü kötü durum.
“Ey Allah’ım! İhtilaftan, nifaktan ve kötü ahlaktan sana sığınırım.”
Hadis-i Şerif
nifas
bk. lohusalık.
nikâh
Evlenmelerine dinî bir engel bulunmayan ve belirli şartları taşıyan erkek ve
kadının beraberce bir hayat sürmek için şahitler önünde gerçekleştirdikleri
evlilik anlaşması.
Nikâh akdi eşlerin serbest seçimleri ile gerçekleşir. Mutlu bir yuvanın
kurulabilmesi için İslam hukukuna göre anne babanın rızası, sosyal, ekonomik
ve ahlaki denkliğin göz önünde bulundurulması gerekir. Geçici bir süre için
nikâh akdi (anlaşması) yapılmaz. İslam, hem kadını ve erkeği hem de nesli
koruyup devam ettirmeyi ve ahlaken temiz kalmayı amaçladığı için evliliği
tavsiye etmiştir.
“Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi terk ederse benden değildir.”
Hadis-i Şerif
nimet
1. İyilik, mutluluk, bağış, ihsan.
“Allah’ın (size verdiği) nimetlerini sayamazsınız.”
Kur'an-ı Kerim 14/34
2. Hayırlı mal, servet, varlık, yiyecek, içecek gibi şeyler.
“Bizi hidayete erdiren, yediren, içiren ve nimetlendiren Allah’a hamdolsun.”
Hadis-i Şerif
3. Ekmek.
4. Allah tarafından insanlara iman başta olmak üzere her çeşit iyiliğin
verilmesi ve her çeşit zararın uzaklaştırılması.
“Kim Allah’a ve elçiye itaat ederse işte onlar, Allah’ın nimet verdiği
peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel
arkadaştır.”
Kur'an-ı Kerim 4/69
nisap
Zekât ve fıtır sadakası verebilmek, hacca gidebilmek, kurban kesebilmek ve
diğer bazı mali ibadetleri yerine getirebilmek için Allah ve Resulü
tarafından belirlenen dinen mali yeterlilik ve zenginlik ölçüsü.
Borçlarının ve temel gereksinimlerinin dışında, sermayesinin üzerinden bir
yıl geçmesine rağmen nisap miktarı mala sahip olan kişi dinen zengin
sayılır. Nisap altın, gümüş, nakit, hayvanlar, madenler, hububat ve
meyvelere göre değişir.
Nisap miktarı gümüşte 640 gram, altında ise yaklaşık 80 gramdır. Nakit
paralarda ise nisap, altına göre hesaplanır.
Nisa Suresi
Kur’an-ı Kerim’in dördüncü suresidir. Medine’de indirilmiştir. Yüz yetmiş
altı ayettir. Adını, kadınların ekonomik ve sosyal haklarıyla ilgili birçok
konuyu ele aldığı için ‘kadınlar’ anlamına gelen ‘nisa’ kelimesinden
almıştır.
Sureye, insanlığın aslının bir kadın ve bir erkekten yaratıldığını haber
veren ayetle başlanır. Surede, yetim ve öksüzlerin hukukunu gözetme
emredilir. Özellikle yetim kızların mallarını yemek için yapılan evlilikler
kapalı bir üslupla eleştirilir. Yapılan evliliklerde kadınların mehirlerinin
tam olarak ödenmesi istenir. Velilerinin denetimindeki yetim çocuklara büluğ
çağına erişince kendilerine ait malların teslim edilmesi tavsiye olunur.
Surede, kadınların ve erkeklerin mirastan alacakları paylar ayrıntıları ile
anlatılır. Ayrıca ölenin bırakmış olduğu mirastan anne, baba ve kardeşlerin
alacağı hisselere de ayrıntılı olarak yer verilir. İslamiyet’ten önce
mirastan pay verilmeyen kadınların, mirastan kesinlikle mahrum edilmemesi ve
Allah’ın miras konusunda ortaya koyduğu sınırlara titizlikle uyulması
emredilir.
Fuhuş yapanlara karşı uygulanan yaptırımlar ele alınır. Bu çirkin hareket
şahitlerle tespit edilirse yapanlara hapis cezası verilir. İnsanlar, fuhuş
dâhil her türlü günahtan ölüm anı gelmeden evvel tövbe etmeye çağrılır. Ölüm
anındaki tövbenin ise geçerli olmadığı bildirilir. Kadının bir eşya gibi
alınıp satılması, mallarına zorla mirasçı olunması yasaklanır. Kadınlara
mehir olarak “kantarla altın” verilse bile onlardan geri alınmaması
buyrulur. Dinen evlenme yasağı olan kimseler tek tek sayılır. Bu arada, evli
kadınlarla evlenmek ve zina yapmak da yasaklanır. Savaş tutsağı kadınlara
insanca muamele yapıp onlara iyi bir ev ortamı hazırlama tavsiye edilir.
Büyük ve küçük bütün günahlara karşı duyarlı olma konusunda uyarılar
yapılır.
Surede, kadınların ve erkeklerin mal ayrılığı üzerinde durulur. Erkeklere,
geçimlerini sağlamakla yükümlü oldukları kadınların her türlü mali haklarını
korumaları söylenir. Kadınlardan yana bir geçimsizlik ortaya çıkarsa, aile
düzeninin nasıl korunacağı ve bu konuda kocaya düşen görevler sıralanır. Bu
konuların arasına ahlaki öğütler yerleştirilir ve Allah’a şirk koşmanın
çirkinliği, ana baba ve komşu hakları üzerinde durulur.
Surede, münafıkların inanç konularındaki tutarsızlıkları ve psikolojik
durumları ile ilgili bilgiler verilir. Sarhoşken namaz kılma yasaklanır.
Yahudilerin kaypaklıkları üzerinde durulur ve Müslümanların onları dost
edinmemeleri emredilir. Allah inancı konusunda bile samimi olmayan
Yahudilerin ahirette karşılaşacakları cezalar anlatılır. Müminlerin Allah’a
ve Peygambere mutlak itaat etmeleri emredilir ve anlaşmazlıklarını Kur'an-ı
Kerim ve sünnetin hükümlerine göre çözmeleri önerilir.
Surede, sıkça anlatılan münafıkların iki yüzlülükleri, inanç konusundaki
samimiyetsizlikleri sergilenir. Ayrıca onların, başları sıkışınca veya maddi
bir kazanç elde etme amacıyla müminlere karşı riyakâr tavırları haber
verilir. Münafıkların, Müslümanca muamele görmeleri tek şarta bağlanır: ‘Tüm
davranışlarında Hz. Muhammed’i örnek almak.’ Surede, münafıkların savaşlarda
ağır davranmaları, yurt savunmasını önemsememeleri de ele alınır. Onlardan
namaz kılmaları, zekât vermeleri ve cihat etmeleri istenir. “Nerede olsanız,
sağlam kaleler içinde bulunsanız bile ölüm sizi bulacaktır.” ayeti delil
getirilerek ölüm korkusuyla cihadı terk etmenin anlamsızlığına yer verilir.
Surede, Hz. Muhammed’e inanmanın önemi üzerinde durulur. Hz. Peygamber’e
iman etmeden Allah’a iman etmenin gerçek bir iman olmadığına dikkat çekilir.
İnsanlar, Kur'an-ı Kerim’in ayetlerini okumaya ve üzerinde düşünmeye davet
edilirler. Hz. Peygamber’den, müminleri cihada teşvik etmesi istenir.
Müminlere, münafıklara aldanarak ayrılığa düşmemeleri konusunda uyarılar
yapılır. Savaşta anlaşmalara uymaları ve adaletli olmaları tavsiye edilir.
Herhangi bir mümini haksız yere öldürmenin “ebedî cehennemde kalmayı
gerektiren” bir suç olduğu belirtilir.
Surede, özürsüz olarak savaştan kaçma yerilir. Savaşa katılmama konusunda
hiçbir maddi ve manevi gücü olmayan zayıf erkekler, kadınlar ve çocuklar
özür grubundan sayılır. Savaş şartlarında bile namaz kılmanın önemi üzerinde
durulur ve bu olağanüstü durumlarda kılınacak olan “korku namazı” tarif
edilir. Günaha, zulme ve her türlü kötülüğe karşı duyarlı olma konusunda
öğütler verilir. Şirkin çirkinliği ve şirk konusunda şeytanın, insanları
doğru yoldan saptırma çabası ile ilgili örnekler sunulur. Şirke sapmayıp
Müslümanca kalanların ahirette elde edecekleri mükâfatlar anlatılır.
Müminlere, tevhit konusunda İbrahim Peygamber gibi mükemmel davranışlar
sergilemeleri önerilir.
Kadın hakları ile ilgili açıklamalara tekrar dönülerek kadınlara zulmetmeme
emredilir. Çok eşlilikte adaletin sağlanamayacağı endişesiyle tek eşliliğin
tercih edilmesi tavsiye edilir.
Surede, Allah’ın gönderdiği hak din İslam’dan çıkanlara cehennem tehdidi
yapılırken Kur'an-ı Kerim’in hükümleri ile alay eden kimselerle birlikte
olmak yasaklanır. Bu durumla münafıklık arasında bir ilgi kurulur.
Münafıkların inkârcılıkları, namaza ve Allah’ı zikretmeye karşı üşengeç
tavırları ve Yahudileri dost edinmeleri teşhir edilir. Bu ahlaktan kurtulmak
için tövbenin önemi üzerinde durulur.
Surede, inancın sahih olmasının şartları anlatılır. Bunlar: ‘Allah’a tam bir
teslimiyet ve Allah’ın elçilerine iman etmede herhangi bir ayırım
yapmamaktır.’ Bir peygamberi inkâr etmenin bütün elçileri inkâr etmekle aynı
oranda suç olduğu önemle açıklanır. Hz. Musa ve kavmi arasındaki sorunlara
değinilir. Yahudiler yaptıkları haksızlıklar, bilgiyi gizlemeleri ve yiyip
içtikleri şeylerde helal haram sınırlarını gözetmemeleri nedeniyle
eleştirilirler. Hz. İsa’nın bir insan olduğuna; tanrı olmadığına ve ölümlü
oluşuna vurgular yapılır. Onu tanrılaştırmanın dinde aşırılık olduğu
belirtilir. Diğer peygamberlerle ümmetleri arasındaki ilişkilere de kısaca
değinilir. İnsanlara, ‘Hz. Muhammed’e iman edin, ona yardımda bulunun, çünkü
bütün yaptıklarınızı Allah görüyor.’ uyarısı yapılır.
Anası, babası ve çocukları olmayan bir kişinin mirasının kimlere
verileceğini bildiren ayetle sure son bulur.
niyet
1. Kastetme, yönelme, meyletme.
2. Mükellefin yapacağı ibadetlerin geçerli olabilmesi için hangi ibadeti
yapacağına kalben karar vererek bütün ibadetlerinde Allah’ın rızasını
kastedip ona yönelmesi.
İslam’da yapılan ibadetlerin değeri niyetlere bağlıdır. Niyet edilmeden
kılınan namazın, tutulan orucun, verilen zekâtın değeri yoktur. Niyet kalben
yapılır ve dil ile de söylenir.
“Ameller, ancak niyetlere göredir: Herkesin niyeti ne ise eline geçecek olan
da odur. Kimin hicreti, Allah ve Resulünün rızası ve hoşnutluğu ise, onun
hicreti Allah ve Resulünedir. Kim de elde edeceği bir dünya malı ve
nikâhlanacağı bir kadından ötürü hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği
şeye göredir.”
Hadis-i Şerif
Noel
1. Hristiyanların Hz. İsa’nın doğum günü olarak kabul ettikleri gün
dolayısıyla yaptıkları bayram.
2. Hristiyanların bayram olarak kutladığı miladi ocak ayının birinci gününün
gecesi.
Bütün kiliselerin ortak kararına göre 25 Aralık’tan itibaren Noel
kutlamaları başlar. Noel gecesi Hz. İsa’nın doğum günü olarak kabul edilse
de Hz. İsa’nın doğum günü kesin olarak belli değildir. Kudüs civarında
dünyaya gelen Hz. İsa’nın doğumu hakkında o zamana ait eserlerde herhangi
bir bilgiye rastlanmamıştır. Anlatılanlara göre putperestlikten
Hristiyanlığa geçiş yapan Büyük Kostantin (M.S. 313) Noel’le ilgili
kutlamaları Hristiyanlığa sokmuştur.
Hristiyanların Noel gecelerindeki kesip süsledikleri çam ağacına milattan
sonra 1605 yılında ilk defa Almanlarda rastlanmıştır. O geceye renk katan
Noel Baba ise Muğla, Antalya çevresi başpiskoposu olan Saint Nicola’dır.
Hristiyanlar Noel’den bir hafta önce hazırlıklar yaparlar. Caddelerini,
vitrinlerini, kiliselerini, resmi daire ve okullarını çam ağacı ve Noel Baba
resimleriyle süslerler.
Nuh Peygamber
Tevhit mücadelesinin ve sabrının büyüklüğü ile övülen ve Kur’an-ı Kerim’de
adı geçen peygamberlerden biri.
Kur’an-ı Kerim’de Âdem, Şit ve İdris peygamberlerden sonra adı geçer. Babil
yöresinde bir topluma peygamber olarak gönderilmiştir. Kur’an-ı Kerim’in
verdiği bilgilere göre peygamberlik süresi 950 yıldan fazla sürmüştür. Gece
gündüz insanları İslam’a davet etmesine rağmen insanlar bu davetten
kaçınmışlar, başkalarına kötülük yapmada çok aşırı gitmişlerdir. Bunun
üzerine Allah, Hz. Nuh’a bir gemi yapmasını ve bu gemiye her canlıdan bir
çift almasını emretmiştir. Gemiyi yaptıktan sonra gökten yağmurlar boşalmış,
yerden sular fışkırmış ve tarihte Nuh Tufanı diye bilinen olay meydana
gelmiştir. Tufandan sadece gemiye binen müminler kurtulmuştur. Kur’an-ı
Kerim’in verdiği bilgilere göre tufan bittikten sonra gemi Cudi Dağının
üzerine oturmuş ve yeni bir hayat başlamıştır. Bundan dolayı Hz. Nuh’a, Hz.
Âdem’den sonra insanlığın ikinci babası denilmiştir. Sabrının ve çalışma
temposunun büyüklüğünden dolayı Kur’an-ı Kerim Nuh Peygamberi en önde gelen
beş peygamberden biri olarak tanıtmıştır.
Nuh Suresi
Kur’an-ı Kerim’in yetmiş birinci suresidir. Mekke’de indirilmiştir. Yirmi
sekiz ayettir. Hz. Nuh ile kavmi arasındaki mücadeleyi anlattığı için bu adı
almıştır.
Sureye, Hz. Nuh’un kavmine uyarıcı olarak gönderildiğini bildiren ayetle
başlanır. Nuh Peygamberin, kavmini Allah’a iman ve ibadete çağırması, onları
yaptıkları günahlardan dolayı tövbeye davet etmesi, çağrısına olumlu davet
alamayan Hz. Nuh’un çaresizliği, Nuh Peygamberin dilinden şöyle anlatılır:
“Ey Rabbim! Kavmimi hem gece hem gündüz, hem açıktan hem gizlice (İslam’a)
davet ettim. Fakat onlar benden kaçtılar.” Bu ifadelerle Hz. Nuh, kavminin
durumunu Allah’a havale etmiştir.
İnatçı ve inkârcı kavmini bu tutumlarından vazgeçirmeye çalışırken Hz. Nuh,
onlara Allah’ın nimetlerini hatırlatarak vicdanlarına hitap etmiştir. Bu
çerçevede toplumuna Allah’ın yağmuru yağdırdığını, onlara çocuklar ve
bahçeler verdiğini, çeşitli aşamalardan sonra onları yarattığını, gökleri,
ayı ve güneşi insanların emrine verdiğini, çeşitli bitkiler bitirdiğini,
yollar açıp yeri döşek gibi yaydığını ve tekrar onları dirilteceğini
hatırlatmıştır. Bütün bu nimetlerin kadrini bilen ve bunların bir kısmına
sahip olan kendisi de bu nimetler için Allah’a şükretmiştir. Putperestlerin,
taptıkları cansız varlıklardan yardım ummalarının anlamsızlığına
değinmiştir.
Sure, uzun süreli ve çok yorucu bir çalışmaya rağmen kavminden hiçbir olumlu
cevap alamayan Hz. Nuh’un şu duası ile son bulur: “Rabbim! Yeryüzünde
kâfirlerden tek kişi bırakma. Çünkü sen onları bırakırsan kullarını
şaşırtırlar ve sadece ahlaksız, inkârcı (insanlar) doğururlar. Rabbim! Beni,
babamı-anamı, inanarak evime gireni, inanan erkek ve kadınları bağışla,
zalimlerin de sadece helakini artır. (Onların köklerini kurut.)”
Nun Suresi
bk. Kalem Suresi.
nur
1. Aydınlık, parlaklık, ışık.
“Hamdolsun o Allah’a ki gökleri ve yeri yarattı; karanlıkları ve nuru var
etti.”
Kur'an-ı Kerim 6/1
2. Elle tutulup gözle görülemeyen ama hissedilen parıltı, insanı
neşelendiren coşku, güzellik, ferahlık.
3. İslam dini.
“Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar oysa kâfirler hoşlanmasa
da Allah nurunu tamamlayacaktır.”
Kur'an-ı Kerim 61/8
4. Kur'an-ı Kerim
“Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin deliller geldi ve size apaçık bir nur
indirdik.”
Kur'an-ı Kerim 4/174
5. Allah’ın verdiği hidayet.
“Allah dilediği kimseleri nuruna ulaştırır.”
Kur'an-ı Kerim 24/35
Nur (en-Nur)
“Evrendeki her şeye aydınlık veren, katından vahiy göndererek insanları
küfrün, şirkin ve zulmün karanlığından İslam’ın aydınlığına çıkaran, onlara
hak ile batılı birbirinden ayırt etme yeteneğini veren, kullarının
gönüllerini ilahî rahmetle dolduran.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından
biri.
“Allah, göklerin ve yerin Nur’udur. Onun Nur’u, içinde lamba bulunan bir
kandile benzer. Lamba cam içerisindedir. Cam ise sanki inciden bir yıldız.
Yakıtı ne doğuda ne de batıda bulunan, yağı neredeyse ateş değmese de ışık
veren bereketli bir zeytin ağacından sağlanır. Işığı parıl parıldır. Allah
dilediği kimseyi Nur’una iletir. Allah, insanlara misaller verir. Allah, her
şeyi bilendir.”
Kur’an-ı Kerim 24/35
Nur Suresi
Kur’an-ı Kerim’in yirmi dördüncü suresidir. Medine’de indirilmiştir. Altmış
dört ayettir. Adını otuz beşinci ayette geçen “nur” kelimesinden almıştır.
Sureye, içerisindeki hükümlere uymanın zorunluluğunu bildiren ayetle
başlanır. Fert ve toplum için zinanın çirkinliği, zina yapanlara verilecek
ceza ve insanlara zina iftirasında bulunmanın yanlışlığı dile getirilir.
Karı ve kocanın birbirlerini zina yapmakla suçladıklarında izlenecek hukuki
yol üzerinde durulur.
Surede, Hz. Peygamber’in tertemiz eşinin namusuna iftira eden münafıkların
ahlaksızlıkları sergilenir. Onların iftira kampanyasından etkilenen
Müslümanlara uyarılarda bulunulur. Münafıkların, Hz. Peygamber’in ailesini
yıpratarak dine yapacakları saldırılara karşı müminlerin dikkatli olmaları
istenir. Resulullah’ın ailesinin şahsında namuslu kadınlara zina iftirası
yapanlar, acıklı bir azapla tehdit edilirler.
Surede, evlilikte denkliğin önemi üzerinde durulur. Namuslu kadınların
namuslu erkeklere, namuslu erkeklerin de namuslu kadınlara layık olduğu
bildirilir. Zenginlerin fakir akrabalarına yardım etmeleri söylenir. Evlere
girerken izin isteme dâhil bir kısım ahlaki öğütler verilir. Bu çerçevede
erkeklerin ve kadınların harama bakmaktan sakınmaları, Müslüman kadınların,
yabancı erkeklerin yanında örtünmeleri emredilir. Evlenmeye gücü yeten
bekârlara da iffetlerini korumaları için evlenmeleri tavsiye olunur.
Surede, yer ve göklerin Allah’ın varlığı sayesinde ayakta durduğu, Allah’ın
evrene değişmez yasalar koyduğu, peygamber ve kitap göndererek insanlara
yardımda bulunduğu anlatılır. Müminlerin Allah’tan başka bir varlığa ibadet
etmemeleri öğütlenirken İslam’ı güzel yaşarlarsa ahirette elde edecekleri
mükâfattan bahsedilir. İnkârcılarla ilgili psikolojik değerlendirmeler
yapılır. Küfür kavramı ile karanlık arasında ilgi kurularak insanlar,
Allah’ın gönderdiği vahyin aydınlığına çağrılır. Allah’ın yaratmadaki
eşsizliğine örnekler verilir. Allah’la beraber Peygambere de iman etmenin
zorunluluğu vurgulanır. Hz. Peygamber’e karşı iki yüzlü tavırlar sergileyen,
onun hükümlerini hiçe sayan münafıklar kınanır. Namaz ve zekâtın önemi
hatırlatılır.
Çocukların ahlaken iyi yetiştirilmesi istenir ve aile içerisinde uymaları
gereken görgü kuralları ele alınır. Herkesin uyması gereken bir kural olarak
selamlaşma, topluca veya ayrı ayrı ya da dostların birbirlerinin evlerinde
yemek yemelerinin sınırları belirlenir.
Surenin son bölümünde Hz. Muhammed’e iman, ona gönülden bağlılık ve
emirlerine itaat etmenin önemi tekrar vurgulanır. Allah’ın her şeyi görüp
denetlediğini ve ölümden sonra onun huzurunda toplanılacağını bildiren
ayetle sure son bulur.
Nusayrilik
Muhammed b. Nusayr (ö. 270/883) tarafından kurulan ve Hz. Ali’nin ilahlığını
savunan bir mezhep.
Mezhebin kurucusu olan Muhammed b. Nusayr, kendisinin peygamber olduğunu
ilan etmiştir. Karmatilerin M. 903 yılında Suriye’yi ele geçirmesi üzerine
genellikle Suriye bölgesinde yayılmış bulunan Nusayrilerin bir kısmı
Suriye’de kalırken diğer bir kısmı Antakya’ya yerleşmiştir. Malazgirt
savaşından sonra (1071) Antakya’yı ele geçirmişlerdir. Nusayriler, Haçlı
seferleri esnasında Müslümanların aleyhine olarak haçlılara yardım
etmişlerdir. Bundan dolayı Selahattin Eyyubi onları cezalandırmıştır. Daha
sonra da Moğollara yardım ettikleri için Memluklu Sultanı Baybars
cezalandırmıştır. Osmanlı devleti zamanında tüm dinî grup ve azınlıklara
sağlanan haklardan yararlanarak günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Bugün Suriye’nin çeşitli bölgelerinde, Hatay, Tarsus, Adana ve Lübnan’da
Nusayri gruplarına rastlanmaktadır.
Nusayriliğin inanç esasları: 1. Şehadet: Nusayriler şehadeti şöyle
tanımlarlar: “Ben Ali’den başka ilah bulunmadığına şehadet ederim.”
Hristiyanlarda olduğu gibi bir tür teslis inancı vardır. Bu anlayışa göre
Ali tanrı, ruhundan Muhammed’i o da Selmanı Farisi’yi yaratmıştır. 2. Namaz
sadece duadan ibarettir. 3. Oruç sessizliktir. 4. Zekât dini öğrenmek ve
anlatmaktır. 5. Hac da Nusayrilerin dini liderlerinin mezarını ziyaret
etmektir.
Tenasüh denilen ruh göçü Nusayriliğin en temel inanç esaslarından biridir.
Buna iman etmek zorundadırlar. Nusayrilerden bir kısmı Hz. Ali’nin güneşte,
bir kısmı da ayda oturduğuna inanır. Onlara göre şarap kutsaldır.
1920 yılında Fransızlar Suriye bölgesini işgal ettiğinde Nusayrilere bazı
ayrıcalıklar tanımışlardır. Nusayriler günümüzde, Suriye nüfusunun ancak
yüzde onunu oluştururlar.
nübüvvet
1. Peygamberlik, nebilik, elçilik, risalet.
2. Allah’ın gönderdiği vahiyleri, emir ve yasakları alıp insanlara dinin
gerçeklerini duyurma; söz, tutum ve davranışlarıyla açıklama makamı olan
peygamberlik.
3. İslam akait ilminde, Allah’ın birliği, sıfatları ve isimleri konusundan
sonra üzerinde en çok durulan konu, peygamberlik.
“Benim gönderilişimle beraber nübüvvet sona ermiştir.”
Hadis-i Şerif
nüzulülkur’an
1. Kur’an-ı Kerim’in indirilmesi.
2. Kur’an-ı Kerim’in Levhimahfuz’dan dünya semasına; insanların
ihtiyaçlarına ve olaylara göre de dünya semasından yeryüzüne yirmi üç yılı
bulan peygamberlik süresince ayet ayet, sure sure indirilmesi.
nüzul sebebi
bk. esbabınüzul.