Dini Terimler Sözlüğü
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
C
Caferî
Şiiliğin bir kolu olan Caferîlik’e bağlı kimse.
Caferîlik
İnanışta, ibadetlerde ve sosyal ilişkilerde Cafer es-Sadık’ın (ö. 148/765)
görüşlerine dayanan bir Şii mezhebi. Bu mezhebe “İmamiye” adı da
verilmiştir.
Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin’in kurmuş olduğu bir mezheptir. İmam
Cafer es-Sadık ömrünü İslam’ı savunmak ve esaslarını yaymakla geçirmiştir.
Emeviler döneminde kendini ilmî çalışmalara, tartışmalara ve ders öğretmeye
vermiştir. İmam Sadık, dinî meseleleri çözümlerken diğer İslam mezheplerinin
imamları gibi birinci derecede Kur’an-ı Kerim ve sünneti esas almıştır.
Caferîler on iki imamı günahsız kabul ederler. Bu, onları diğer mezheplerden
ayıran en önemli özelliklerinden biridir. Onlara göre sünnet; peygamber
olsun, imam olsun masum kimsenin söz ve fiiline denir. Meşhur dört mezhep
ile Şia’nın Caferiye kolunun kurucusu Cafer es-Sadık’ın görüşleri arasında
birçok konuda yakınlık vardır.
cahil
1. Bilgisiz, bilmeyen.
“Cahili olduğunuz bir konuyu âlim kişilere sorunuz.”
Hadis-i Şerif
2. Aptal, ahmak.
3. Hak bilgisinden yoksun olduğu için gerçeğe aykırı olarak inanan ve
hareket eden.
“…(Musa dedi ki:) Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.”
Kur’an-ı Kerim 2/67
4. Allah’ı ve dinini tanımayan, İslam’ın buyruklarından habersiz (kimse).
“Affedici ol, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.”
Kur’an-ı Kerim 7/199
5. Genç, toy, acemi, tecrübesiz.
Bağdat’a varmak gerek
Kınaya parmak gerek
Cahilidim bilmedim
Yâre yalvarmak gerek.
Suat Akalın
cahiliye
1. Hz. Muhammed’in peygamberliğinden önce, insanların yaşadıkları ve özünde,
putlara tapma, soy-sopla övünme, hukuksuzluk, kibir ve zayıfları ezme gibi
olumsuzlukları barındıran sosyal ve kültürel ortam.
“…Cahiliyeden kalma her türlü çirkin âdet kaldırılmıştır.”
Hadis-i Şerif
2. Yaratılmış olmanın bilincine varamamış insanların oluşturduğu, ilahî
hikmetten yoksun, dünyevileştirilmiş bilgi ve değerler felsefesinin egemen
olduğu sosyal ortam.
“(Kitap ehlinden olanlar) Yoksa cahiliye hükmünü (kanunlarıyla yönetilmeyi)
mü istiyorlar? Hakikati bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm
veren kim olabilir?”
Kur’an-ı Kerim 5/50
cahim
1. Çok kızgın alevli ve şiddetli ateş.
2. Cehennem.
“Kim ki (Allah’ın emirlerine karşı) azgınlık gösterir ve dünya hayatını
(ahirete) tercih ederse onun varacağı yer şüphesiz cahimdir.”
Kur’an-ı Kerim 79/37-39
3. Cehennemin yedi katından biri.
“Allah’ın ayetlerini inkâr edip yalanlayanlar cahimin içinde kalacaklardır.”
Kur’an-ı Kerim 5/10
caiz
1. Serbest ve geçerli olma.
2. Din, yasa, örf, âdet ve törelere göre yapılmasında sakınca olmayan;
işlenmesine izin verilen şey.
3. İslam’da, yapılması veya yapılmaması konusunda emir bulunmayıp kişinin
isteğine bırakılan, işlenmesinden dolayı bir mükafat veya işlenmemesinden
dolayı da bir cezayı gerektirmeyen davranışlar, mubah.
cami
1. Toplayan, bir araya getiren, toplayıcı, kaplayan, içine alan.
2. Mabet, mescit.
Şu dört minareli cami ki yoktu hiçbir eşi
Ki parlıyordu hilalinde sanatın güneşi.
Mehmet Akif Ersoy
3. İçinde cuma namazı kılınabilen büyük mescit.
“Sizden biriniz cuma namazı için camiye gittiğinde gusül abdesti alsın.”
Hadis-i Şerif
4. Müslümanların ibadet amacıyla toplandıkları, dini eğitimin gerektirdiği
her türlü konunun konuşulup çözüm arandığı yer.
“Bir kişinin, camiye sürekli olarak gittiğini gördüğünüzde onun mümin
olduğuna tanıklık ediniz.”
Hadis-i Şerif
5. Hz. Peygamber’in çeşitli konulardaki hadislerini bir araya getiren
kitaplar.
can
1. Gönül, yürek.
2. Ruh.
3. İnsanlar ve hayvanlarda hayatı devam ettiren ve ölümle vücuttan ayrılan
unsur, öz.
İşbu söze Hak tanuktur
Bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide
Kafesten kuş uçmuş gibi
Yunus Emre
4. İnsanın varlığı, kendisi, zatı, nefis.
“Her can ölümü tadacaktır, sonra dönüşünüz de Allah’a olacaktır.”
Kur’an-ı Kerim 29/57
5. Mevlevilik ve Bektaşilik’te, tarikata kabul edilmek isteğiyle gelen yeni
derviş.
Can olanı can bilür
İnsanı insan bilür
Her sırrı Sultan bilür
La ilahe illallah.
Kaygusuz Abdal
6. Dost, arkadaş.
cariye
1. Eskiden savaşta ele geçirilen kadın köle.
“Allah’a ortak koşan (hür) kadınlarla onlar iman edinceye kadar evlenmeyin.
İman etmiş cariye bir hanım, -hoşunuza gitse bile- Allah’a ortak koşan hür
bir kadından (evlenmeniz için), daha hayırlıdır…”
Kur’an-ı Kerim 2/221
2. Hukuki, iktisadi ve sosyal bakımlardan hür insanlara oranla daha aşağı
bir konumda bulunan kadın köle.
“Sizden birisi kölesine ve cariyesine yediğinden yedirsin, giydiğinden
giydirsin. Onlara köle, cariye demesin, oğlum kızım desin.”
Hadis-i Şerif
3. Parayla alınıp satılan hizmetçi kız, halayık.
Casiye Suresi
Kur’an-ı Kerim’in kırk beşinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Otuz yedi
ayettir. Sure, adını yirmi sekizinci ayette geçen ve ‘diz çöken’ anlamına
gelen “casiye” kelimesinden almıştır.
Surede, öncelikli olarak Kur’an-ı Kerim’in Hz. Peygamber’e indirilmesinden
bahsedilir. Daha sonra yeryüzünde ve gökyüzünde Allah’ın varlığına tanıklık
eden mucizeler anlatılır. Kur’an-ı Kerim ayetleri karşısında Mekkelilerin
olumsuz tavırları ele alınır ve bu çerçevede cehennem tasvirleri yapılır.
Daha önceki toplumlara gönderilen peygamberlerden bahsedilir. Hz.
Peygamber’e, müşrikleri dost edinmemesi emredilir. İnsanların, tutkularına
ve şehvetlerine düşkün olmamaları tavsiye edilir.
Surede, dönemin müşrikleri ahireti inkâr ettikleri için kıyamet ve ahiret
sahnelerine yer verilir. Kıyamet gününden önce insanlar imana davet edilir.
Başlangıcında olduğu gibi, yerde ve gökte övgüye layık olan tek varlığın
Allah olduğunu bildiren ayetlerle sure son bulur.
Cebbar (el-Cebbar)
“Düzeni bozulan her şeyi gerektiğinde zor kullanarak düzelten,
yaratılmışların durumunu iyileştiren, hakkı üstün tutan, her güçlüğü
kolaylaştıran, güç, kuvvet ve ululuk sahibi.” anlamında Allah’ın
esmayıhüsnasından biri.
“O, kendisinden başka ilah olmayan, hükümran, her türlü eksiklikten uzak
olan, esenlik ve güven veren, (her şeyi) görüp gözeten, güçlü, Cebbar, ulu
olan Allah’tır. Allah, müşriklerin eş koşmalarından uzaktır.”
Kur’an-ı Kerim 59/23
Cebelürrahme
bk. Arafat.
Cebrail
1. Dört büyük melekten birinin adı.
Söyleşirken Cebrail ile kelam
Geldi Refref önüne verdi selam.
Süleyman Çelebi
2. “Allah’ın kulu, Allah eri” anlamına gelen ve Allah tarafından
peygamberlere vahiy iletmekle görevlendirilmiş melek.
Kur’an-ı Kerim’de, Cebrail birçok isimle anılır. Bunların içinde en ünlüleri
şunlardır: Cibril, Ruhulemin, Ruhulkudüs ve Ruh.
“(Ey Muhammed!) De ki, ‘Cebrail’e düşman olan kimse Allah’a düşmandır.’
çünkü o, Kur’an’ı Allah’ın izniyle kendinden önceki (kitapları) doğrulayıcı,
yol gösterici ve inananlara müjdeci olarak senin kalbine indirmiştir.”
Kur’an-ı Kerim 2/97
Cebriye
İnsanın özgürlük ve seçme hakkının olmadığını, tüm davranışlarının Allah
tarafından zorla yaptırıldığını ve kişinin rüzgâr önündeki tüy gibi olduğunu
savunan mezhep.
Cebriye’nin kurucusu Cehm b. Safvan (ö. 128/746)dır. Cebriye, Emevi
idarecilerinin yaptığı işleri haklı göstermek amacıyla kurulmuş siyasi bir
mezheptir. Hristiyanlık dâhil farklı din ve fikirlerden etkilenmiştir.
Cebriye’ye inananlar Allah’ın sıfatlarını kabul etmezler. Savunmuş oldukları
bu ve benzeri düşüncelerinden dolayı ehlisünnet âlimleri tarafından
eleştirilmişlerdir.
cedel
1. Bir konu üzerinde tartışma, çekişme, münakaşa.
“Hidayete erdikten sonra (inanç konularında) cedel yapan topluluklar
sapıtmışlardır.”
Hadis-i Şerif
2. Tartıştığı kişiyi susturmak için üstün gelmeye çalışma.
“Biz, bu Kur’an’da insanlar(ın yararlanması) için çeşitli açılardan türlü
türlü dersler ortaya koyduk. Bununla birlikte, insan cedele çok düşkündür.”
Kur’an-ı Kerim 18/54
3. Kendi mezheplerine ait görüşlerin doğruluğunu birbirlerine kanıtlamak
amacıyla fıkıh âlimleri arasında meydana gelen tartışma yöntemlerini
açıklayan bir ilim.
4. Bir tezin, bir düşüncenin doğruluk veya yanlışlığını ya da çelişkilerini
göstermek amacıyla yapılan tartışma kurallarından bahseden ilim, tartışma
sanatı.
cehennem
1. Ateş, ateş çukuru, derin hendek.
Karac’oğlan der ki her sözüm haktır
Yiğit olmayanın yalanı çoktur.
Cehennem yerinde hiç ataş yoktur
Herkes ataşını bile götürür.
Karacaoğlan
2. Çok sıcak, çok sıkıntılı yer.
3. İnanılması gereken şeylere inanmayan ya da inandığı hâlde inanmayanların
hayatını sürdüren ve günahı affedilmeyen insanların ahiret âleminde
cezalandırılacakları yer.
Cehennem, Kur’an-ı Kerim’de şu isimlerle de anılır: Sair, sakar, cahim,
hutame, leza, haviye.
“O küfredenler, bölükler hâlinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri
zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, ‘İçinizden Rabbinizin
ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi
mi?’ derler. ‘Evet geldi.’ derler ama azap sözü kâfirlerin üzerine hak
olmuştur. Onlara: ‘İçinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin;
kibirlenenlerin yeri ne kötü!’ denilir.”
Kur’an-ı Kerim 39/71-72
Celal (el-Celal)
“Yücelik ve şeref sahibi Rab, şanı ve büyüklüğü pek yüce olan, inkârcılara
ve zalimlere karşı kahredici, azameti ve ululuğu her şeyi kuşatan.”
anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
Kur’an-ı Kerim’de “şeref ve ululuk sahibi” anlamında “Zü’l-Celali
ve’l-İkram” biçiminde geçer. Bazı İslam âlimleri ‘Zü’l-Celali ve’l-İkrâm’
isminin İsmiazam olduğunu söylemişlerdir.
“Göklerde ve yerde var olan her şey yok olup gitmeye mahkûmdur. Yalnız
Zü’l-Celali ve’l-İkram olan Rabbin baki kalacaktır.”
Kur’an-ı Kerim 55/26-27
Celil (el-Celil)
“Ululuk sahibi, her şeyi kudretiyle kuşatan, zatında ve sıfatlarında büyük
ve eşsiz.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.
“…O Allah ki Celil’dir…”
Hadis-i Şerif
cemaat
1. Topluluk, insan kalabalığı.
Ölenler öldü, kalanlarla mustarip kaldık
Vatanda hor görülen bir cemaatiz artık.
Yahya Kemal Beyatlı
2. Aynı düşünce etrafında bir araya gelen topluluk.
3. Bir dinden veya bir soydan olanların hepsi.
4. Müslümanlığın din kardeşliği esasına dayalı olarak sevgi ve saygı temelli
gerçekleştirilmesini istediği birlik, beraberlik.
“Cemaatte Allah’ın rahmeti, ayrılık da ise azap vardır.”
Hadis-i Şerif
5. Namaz kılmak için bir araya gelen ve imama uyan topluluk.
İslam dini beş vakit namazın camide cemaatle kılınmasını teşvik etmiştir.
Cemaat, cuma ve bayram namazının şartlarındandır.
Cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan yirmi yedi kat daha
üstündür.
Hadis-i Şerif
6. Bir ülkede yaşayan dinî azınlık.
Cemal (el-Cemal)
“Allah’ın mutlak güzelliğine, lütfuna ve iyiliğine işaret eden; mutlak
güzelliğinin, yaratılışta mükemmellik olarak varlıklara yansıması.”
anlamında Allah’ın sıfat isimlerinden biri.
cenabet
1. Cinsel ilişkide bulunmak veya başka sebeplerle cinsel zevk duyarak cünüp
olma durumu, cünüplük.
“Ey iman edenler! Cenabet iseniz, yıkanınız.”
Kur’an-ı Kerim 5/6
2. Bazı temel ibadetlerin yerine getirilmesine engel olan manevi kirlilik.
3. Cünüp olup da yıkanmamış (gusül abdesti almamış) kimse.
“Cenabet kimselerin bulunduğu eve (rahmet) melekleri girmez.”
Hadis-i Şerif
4. Pis, kötü, hoşlanılmayan kimse veya şey.
Cenabıhak
Yüce Allah.
cenaze
Gömülmemiş insan ölüsü.
Nerden çıktı bu cenaze, ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
Cahit Sıtkı Tarancı
cenaze namazı
Müslüman bir kişi gömülmeden önce Allah rızası için dua amacıyla cemaatle
kılınan namaz, meyyit namazı.
Cenaze namazının kılınışı şöyledir: Ölen kimsenin erkek ya da kadın olmasına
göre niyet edilerek imama uyulur. Tekbir alınır, Sübhaneke duası okunur,
tekrar eller kaldırılmadan tekbir alınır, Salli-barik duaları okunur, tekrar
tekbir alınır. Bilenler cenaze duasını, bilmeyenler ise Kunut dualarını ya
da Rabbena dualarını okur ve tekrar tekbir alırlar. Rükû ve secde yapılmadan
selam verilerek namaz tamamlanır.
“Müslümanın Müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selamını almak, hastalığında
ziyaret etmek, cenazesine katılıp cenaze namazını kılmak, davet ettiğinde
davetine katılmak, aksırdığında “Allah sana merhamet etsin.” diyerek dua
etmektir.”
Hadis-i Şerif
cenin
1. Ana rahminde doğma zamanını tamamlayamamış veya vaktinden önce düşmüş
çocuk.
2. Henüz doğmamış, doğum vaktine kadar ana rahminde kalan çocuk.
Kur’an-ı Kerim’de insanın yaratılışı anlatılırken onun anne karnında çeşitli
evrelerden geçtiği ve belli bir süre sonunda rahimdeki gelişmesini
tamamlayıp dünyaya geldiği belirtilmektedir. Çocuğun anne karnında geçirmiş
olduğu bu sürece cenin dönemi denilir.
Fıkıh bilginleri cenini, hayat hakkına sahip bir varlık olarak kabul
etmişlerdir. Hakkında miras, vasiyet vb. hükümler geçerlidir. Dinen ve
tıbben geçerli olmayan bir nedenle cenini düşürmek veya aldırmak helal
görülmemiştir.
cennet
1. Bahçe, çok güzel ve ferahlık veren yer; meyvelik, ağaçların, suların ve
gölgelerin bol olduğu yer; uçmak.
Dediler: “Cehennem’de odun bulunmaz;
Yolcu, yakacağını kendi götürür!”
Anladım ki cennete giden de buradan
Gülünü zambağını kendi götürür!
Arif Nihat Asya
2. Günahsız, günahları affedilen ya da günahlarının cezasını cehennemde
çekmiş olan müminlerin, içerisinde sonsuza dek kalacakları yer.
Kur’an-ı Kerim ve hadislerde sekiz cennet ismi geçmektedir: Firdevs, Adn,
Me’va, Naîm, Huld, Karâr, Dârüsselâm ve Dârülmukame.
Her mümin, yaptığı iyi işler ve amellerine göre cennette bir derece kazanır.
Kur’an-ı Kerim ve hadislerde, cennet hakkında verilen bilgiler ve
betimlemeler, müminlere anlayış ve kavrayış imkânı verir, yoksa bunların
dünyadaki nimetlere benzemesi ve niteliklerin aynıyla orada bulunması
kastedilmez. Cennetin mahiyeti ve özü akılla da kavranamaz.
“Müttakilere vadolunan cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren cennet
şarabından ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi
onlarındır. Rablerinden de bağışlama vardır…”
Kur’an-ı Kerim 47/15
Cennetülbaki
Medine’de Hz. Peygamber tarafından kurulan ilk mezarlık.
Hz. Muhammed tarafından mezarlık olarak kullanılmasına karar verilmeden önce
Cennetülbaki, “gargad” adı verilen bir tür çalılıkla kaplı bir yerdi.
Resulullah arkadaşlarından vefat edenlerin defnedilmesi için bir yer aramış
ve Baki mevkiini mezarlık olarak kararlaştırmıştır. Türkler arasında
Cennetülbaki adıyla meşhurdur. Cennetülbaki’ye ilk defnedilen, muhacirlerden
Osman b. Mazun’dur. Daha sonra vefat eden bir kimsenin nereye defnedileceği
sorulduğu zaman Hz. Peygamber “Ahirete ilk gidenimiz olan Osman b. Mazun’un
yanına.” buyurmuştur. Ensar’dan Cennetülbaki’ye ilk defnedilen ise Esad b.
Zürare’dir.
Cennetülbaki, günümüzde de Medine’de mezarlık olarak kullanılmaktadır.
Cennetülmualla
Mekke’nin en eski mezarlığı.
Cahiliye devrinden bugüne kadar Mekke mezarlığı olan ve Kâbe’nin yaklaşık
iki kilometre kuzeyinde Cin Mescidi’nin yanındaki bu yer İslam öncesi
kaynaklarda “Hacun” diye geçmektedir. Hz. Peygamber’in dedelerinden Kusay
ile Abdülmuttalip’in ve amcası Ebu Talip ile Hz. Peygamber’in hanımı Hz.
Hatice’nin buraya defnedildiği bilinmektedir. Rivayetlere göre, Kusay
defnedildikten sonra burası mezarlık olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Cennetülmualla’daki sahabelerin mezarlarına Osmanlılar tarafından kubbeler
yaptırılmış ancak Abdülaziz b. Suûd’un emriyle 1926 yılında bütün türbeler
yıktırılmış ve mezar taşları kaldırılmıştır. Bugün hiçbir türbe ve mezar
taşının bulunmadığı Cennetülmualla hâlen mezarlık olarak kullanılmaktadır.
cerh
Bir hadis ravisinin temel inanç esasları, dinî sorumluluklarını yerine
getirme ve duyup öğrendiği hadisleri başkalarına aynen rivayet etme
bakımından bir kusurunun ve yanlışının bulunması.
İslam tarihinde nesilden nesile aktarılan hadisler çok sıkı bir inceleme
yapılarak hadis kaynaklarına kaydedilmiştir. Bunun için, hadisleri rivayet
edenlerin; iman esasları, Kur’an ve sünnete bağlılık gibi birçok açıdan
değerlendirilmeleri yapılmıştır. Bu ölçülere aykırı bulunan ravilerin
naklettiği hadisler makbul sayılmamıştır. Ayrıca, bir hadis ravisi
kitabındaki veya ezberindeki hadisleri değiştirmeden aynen veya farklı
kelimelerle de olsa yanlış anlamaya sebep olmayacak biçimde rivayet
etmelidir.
cevamiulkelim
1. Kelimeleri, ifadeleri toplayan, az sözle çok şey anlatan özlü sözler.
2. Az sözcükle çok manayı anlatma sanatı.
3. Kur’an-ı Kerim.
Kur’an-ı Kerim’in özelliklerinden birisi de hem lafız hem de anlam olarak
mucize olmasıdır. Söz söyleme sanatının en güzel örneklerini sunan Kur’an-ı
Kerim, tüm insanlara kendisinin bir benzerinin yapılamayacağı; hatta en kısa
suresinin bile insanlar tarafından söylenemeyeceği konusunda meydan
okumuştur. Kur’an-ı Kerim’e bu üstünlüğü veren niteliklerden birisi de
cevamiulkelim olmasıdır. Tek bir cümlede derin anlamları içermesi ve bir
cümle ile ilgili ciltler dolusu tefsir yapılması, Kur’an-ı Kerim’in
cevamiulkelim olmasının bir göstergesidir.
4. ‘Az kelime ile çok zengin anlamlar içeren sözler söylemesi.’ anlamında
Hz. Peygamber’in sıfatı.
“…Bana cevamiulkelim verildi…”
Hadis-i Şerif
cevaz
bk. mubah.
ceza
1. Bir şeyin bedeli ve tam karşılığı.
“Cennet halkı, yaptıklarının cezası olarak cennette ebedî olarak
kalacaklardır.”
Kur’an-ı Kerim 46/14
2. Mükâfat, ödül.
“İyiliğin cezası iyilikten başka bir şey olabilir mi?”
Kur’an’ı Kerim 55/60
3. Yaptırım.
“İnkârcılar sizinle savaşacak olurlarsa siz de onlara aynısıyla karşılık
vererek savaşın. İnkârcılara verilecek ceza budur.”
Kur’an-ı Kerim 2/191
4. Bir şeyin hem iyi hem de kötü karşılığı. Türkçede sadece suçluya ve kötü
davranışlarda bulunanlara uygulanan maddi ve manevi yaptırımlar ceza olarak
nitelenir.
“Her kim bir mümini kasten öldürürse onun cezası, içinde sürekli kalacağı
cehennemdir…”
Kur’an-ı Kerim 4/93
5. Uygun görülmeyen tepki ve davranışları önlemek için üzüntü, sıkıntı ve
acı veren uygulama.
ceza günü
bk. kıyamet.
cezbe
1. Kendinden geçme, ruhsal coşku.
2. Bir duygu veya inanışın etkisiyle aşırı şekilde coşup kendinden geçme
durumu.
3. Allah aşkıyla insanın kendi varlığından geçip kendinden habersiz duruma
gelmesi ve ilahî aşk hâline ermesi.
Cezbeye tutulan kişiye “meczup” adı verilmiştir; ancak bunu halk dilinde
“deli/mecnun” anlamında kullanılan meczuptan ayırt etmek gerekir.
4. Allah’ın kulunu kendine çekmesi ve bundan doğan coşkun aşk ile kulun da
kendinden geçme durumu.
Cibril
bk. Cebrail.
cidal
bk. cedel.
cihat
1. Söz ve fiille bütün kuvvetini harcayarak çalışma, yorulma, aşırı gayret
etme.
“Mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle (Allah yolunda) cihat ediniz.”
Hadis-i Şerif
2. İslam dininin, insanlığın huzuru ve güzelliği için koymuş olduğu ilkeleri
hayata katıp yaşanabilir duruma getirebilmek için çalışma ve gayret sarf
etme.
“Yoksa siz, Allah içinizden cihat edenleri ve sabredenleri sınayıp
belirlemeden cennete gireceğinizi mi sandınız .”
Kur’an-ı Kerim 3/142
3. İyiliğin yerleşmesi ve kötülüğün ortadan kalkması için maddi ve manevi
tüm imkânlarını kullanarak Allah yolunda mücadele etme.
“(Şunu bilin ki) Gerçek müminler, yalnızca, Allah’a ve Resulüne iman edenler
ve (bu konuda) bütün şüphelerden uzak duranlar; Allah yolunda bütün malları
ve canları ile cihat edenlerdir. İşte onlar imanlarında sadık olanlardır.”
Kur’an-ı Kerim 49/15
4. Düşmanlara karşı ülkeyi savunmak amacıyla silahlı mücadele verme.
“Amellerin en üstünü; vaktinde kılınan namaz, anne babaya iyi davranmak ve
Allah yolunda cihat etmektir.”
Hadis-i Şerif
5. İnsanın her türlü kötülüğe, şeytana karşı verdiği mücadele ve içindeki
çirkin tutkuları yenme çabası.
“Gerçek mücahit; kendi nefsiyle ve tutkularıyla cihat edendir.”
Hadis-i Şerif
cimri
1. Elindeki maddi ve manevi imkânları kullanmaktan aşırı derecede kaçınan,
her türlü sıkıntıya katlanarak mal biriktiren ve harcanması gereken yerde
harcamayan; pinti, hasis.
“…İman ile cimrilik aynı gönülde bir araya gelmez.”
Hadis-i Şerif
2. Malı yaratılış amacına uygun olarak harcamayan ve elinde tutan.
“Cimriler cennete giremezler.”
Hadis-i Şerif
cin
Duyularla kavranamayan, insanlar gibi irade ve anlama yeteneğine sahip,
ilahî emirlere uymakla yükümlü tutulan ve mümin-kâfir gruplardan oluşan
varlık türü.
Cinlerin varlığı, Kur’an-ı Kerim’de haber verilmiştir. Cinler de insanlar
gibi Allah’a ibadet için yaratılmışlardır. Cinlerin inkârcılarına şeytan
denir. Cinler de yaptıklarından sorumludurlar.
“Ben cinleri ve insanları sadece bana ibadet etsinler diye yarattım.”
Kur’an-ı Kerim 51/56
cincilik
Cinlerle uğraşmayı, muska ve büyü ile meşgul olmayı meslek edinme.
Cinciler, gizemli bazı sözleri okuyup üfürerek gelecekten haber vermeye
çalışıp ilme ve akla aykırı hareketlerde bulundukları için “üfürükçü” olarak
da anılırlar.
İslam dinine göre cincilik büyük günahlardandır.
Cin Suresi
Kur’an-ı Kerim’in yetmiş ikinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Yirmi sekiz
ayettir. Sure, birinci ayetten onuncu ayete kadar Hz. Muhammed’in okuduğu
Kur’an-ı Kerim ayetlerini cinlerden bir grubun dinleyip iman ettiklerini ve
yalnız insanların değil, cinlerin de Kur’an-ı Kerim’e uyduklarını
bildirildiği için bu adı almıştır.
Surede, Kur’an-ı Kerim dinleyen ve onun üstün ifade özelliği ile yüce
gerçeklerinden etkilenip iman eden cinlerin ilahî vahye duydukları hayranlık
dile getirilir. Kur’an-ı Kerim ayetlerinin içerdiği gerçekler cinleri bile
etkileyip yola getirdiği hâlde Mekke müşriklerinin bu gerçeklere karşı
direnmelerindeki tutarsızlık gözler önüne serilir.
Surede, Allah’ın birliği, yüceliği, gizli açık her şeyi bildiği anlatılır.
Cinleri tanrı yerine koyarak onlara tapmanın yanlışlığı dile getirilir.
Cinler hakkında abartılmış bilgi ve inançların asılsızlığı vurgulanır.
İnsanlar ve cinler için ahiret hayatının kesin olduğu haber verilir.
Allah’a inanmayan cinlerin de tıpkı insanların kâfirleri gibi cehenneme
atılacağı anlatılır. İnanan insanların onlardan korkmasına gerek olmadığı
söylenir. Cinlerin Allah’a sığınanlara ve onun koruduklarına hiçbir zarar
veremeyeceği özellikle belirtilir. Cinlerin gaybı bilmesinin imkânsız
olduğunu ve gaybı ancak Allah’ın bildiğini haber veren ayetlerle sure son
bulur.
cizye
1. Vergi.
2. Geçmişte Müslüman devletlerde, gayrimüslimlerin canlarını, mallarını,
namuslarını korumak ve inançlarını özgür bir şekilde yaşamaları için
devletin sağlamış olduğu imkânlara karşılık çalışabilir durumda olan
erkeklerinden almış olduğu vergi.
Kişi Müslüman olursa cizye vermekten de kurtulur. Müslüman olmayanlar, İslam
devletinin kendilerine sağlamış olduğu can, mal, namus, din emniyetlerine
karşılık bu vergiyi öderler. Cizye ödeyenler askere alınmazlar. Hasta ve
yaşlılardan, yatalak kimselerden, delilerden, görme özürlülerden,
sakatlardan, din adamlarından, kadın ve çocuklardan cizye alınmaz.
“Gayrimüslimlerden kim Müslüman olursa onlardan cizyeyi kaldırınız.”
Ömer b. Abdülaziz
cömert
1. Karşılık beklemeden veren.
2. Elindeki maddi ve manevi imkânları meşru ölçüler içinde gönüllü olarak ve
karşılık beklemeden başkalarının yararına sunup gereken yerde harcayabilen.
Kur’an-ı Kerim, insanlara dünyada verilen mal ve mülkü Allah’ın bir lütfu
olarak tanımlar. İnsana sadece harcama yetkisi verildiğini belirtir. Yüce
Allah cömerttir. Kullarının da cömert olmasını ister. Fakirleri gözetmek
için sadaka ve zekât verme emri Müslümanı cömert olmaya alıştırır. Cömertlik
konusunda peygamberler kendi toplumlarına örnek olmuşlardır.
“Cömert, Allah’a, cennete ve insanlara yakın; cehennemden uzak olan kişidir.
Cimri ise Allah’tan, cennetten ve insanlardan uzak; cehenneme yakın olan
kişidir.” Hadis-i Şerif
Cudi
1. Nuh tufanı sona erdiğinde Hz. Nuh’un gemisinin karaya oturduğu dağ.
Cudi Dağı’nın yeri ile ilgili farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu dağın
Musul’da, el-Cezire’de, Diyarbakır’da veya Şam’da olduğu söylenmektedir.
“(İnkârcılar tufanda boğulduktan sonra) “Ey yer suyunu yut, ey gök (sen de
suyunu) tut!” denildi. Su çekilip azaldı. (Allah’ın) hükmü yerine geldi.
(Gemi de) Cudi (Dağı’na) oturdu. Ve “O zalimler topluluğu yok olsun!”
denildi.”
Kur’an-ı Kerim 11/44
2. Şırnak Cizre arasındaki bölgede yer alan dağ.
cuma günü
1. Toplama, toplanma, bir araya gelme günü.
2. Müslümanların cemaat ile topluca namaz kılmak için bir araya geldikleri
perşembe ile cumartesi arasındaki gün.
Cuma günü müminler için haftalık bayram günü olarak kabul edilmiştir. Hz.
Peygamber cuma gününde duaların kabul edileceği bir zaman diliminin
bulunduğunu müjdeleyerek müminleri bu günde daha çok dua etmeye teşvik
etmiştir.
“Güneşin doğduğu en hayırlı gün cuma günüdür...”
Hadis-i Şerif
cuma ezanı
1. Cuma günü öğle vaktinde cami dışında okunan dış ezan.
2. Cuma namazının ilk sünneti kılınıp da hatip minbere çıktıktan sonra
okunan iç ezan.
Hz. Peygamber, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer dönemlerinde imam hutbe okumak için
minbere çıktığında sadece iç ezan okunurdu. Medine’nin nüfusu artınca şehrin
uzak yerlerindeki Müslümanların da cuma namazına yetişebilmeleri için Hz.
Osman döneminde ayrıca dış ezan da okunmaya başlamıştır.
cuma mescidi
Cuma namazı kılınabilecek yerleşim yerlerinde sadece cuma ve bayram
namazlarını kılmak için belirlenen büyük cami veya namaz kılınacak açık
alan, musalla.
cuma salası
Cuma namazından önce okunup namazın yaklaştığını haber veren; müminlere
maddi ve manevi olarak cuma namazına hazırlanmayı hatırlatan ve Hz.
Peygamber’e okunan salavatışerifelerden meydana gelen çağrı sözleri.
cuma namazı
Cuma günü öğle namazı vaktinde cemaatle kılınması zorunlu olan namaz.
Cuma gününde Müslümanlar namaz için bir araya gelirler; okunan hutbeyi
dinlerler; bireysel ve toplumsal sorunlarına ilişkin birbirlerine çözüm
önerilerinde bulunurlar. Müminlerin, cuma namazına gusül abdesti alarak,
güzel kokular sürerek, temiz elbise ve çoraplarını giyerek bir bayram
neşesiyle gelmeleri sünnettir. Yaşadıkları toplumun ve tüm dünyadaki
insanların huzuru ve kardeşliği için dua ederler.
Hz. Peygamber ilk cuma namazını Medine’ye hicreti sırasında “Ranuna” denen
yerde kıldırmıştır. İslam âlimleri beş vakit namazla beraber cuma namazına
da devam etmenin önemini belirtmişlerdir. Ayrıca cuma namazını terk etmenin
büyük günahlardan olduğunu vurgulamışlardır.
“Ey iman edenler! Cuma günü cuma namazına çağrıldığınız (ezan okunduğu)
zaman, Allah’ı anmaya koşun; alışverişi bırakın…”
Kur’an-ı Kerim 62/9
Cuma Suresi
Kur’an-ı Kerim’in altmış ikinci suresidir. Medine’de inmiştir. On bir
ayettir. Adını, Müslümanların, cuma ezanı okununca, her türlü işlerini
bırakıp camilere gitmelerini bildiren dokuzuncu ayetten almıştır.
Sureye, Allah’ı her türlü eksiklikten kutsamayı ifade eden ayetle başlanır.
Hz. Peygamber’in Kur’an-ı Kerim’i okumak, insanlara öğretmek ve insanların
gönüllerini kötülüklerden arındırmak gibi birtakım görevlerle donatıldığı
haber verilir. Onun peygamberliğinin kıyamete kadar gelecek olan bütün
insanlığı kapsadığı vurgulanır.
Surede, Yahudilerin iki yüzlülükleri üzerinde durulur ve öğrenmiş oldukları
vahiy bilgisini Allah yolunda kullanmayıp bu bilgilerle amel etmedikleri
için kınanmaları anlatılır. Kendilerini Allah’ın dostu olarak
tanımlamalarının Allah katında geçerli olmadığı haber verilir.
Surenin son bölümünde, cuma günü ezan okunduğunda müminlerin alışverişi
bırakıp namaza ve hutbeye yetişmeleri emredilir. Namazdan sonra geçimlerini
temin etmek için ticaret yapmalarında bir sakınca olmadığı belirtilir. Bütün
bunlara rağmen Allah’ın katındaki nimetlerin ve rızıkların daha hayırlı
olduğunu haber veren ayetle sure son bulur.
cumhur
1. Çoğunluk, halk.
Kubben altından bu cumhura bakarken şimdi
Senelerden beri rüyada görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim.
Yahya Kemal Beyatlı
2. Herhangi bir şeyin en büyük kısmı, bir topluluğun çoğunluğu veya önde
gelenleri.
3. Âlimlerin çoğunluğu.
cumhurıfuhaka
1. Fıkhın herhangi bir konusunda bir araya gelen ve bu konuda ortak kararlar
bildiren fıkıh bilginlerinin çoğunluğu.
2. Genellikle Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbeli gibi ehlisünnet
mezheplerinden üçünün fıkıhla ilgili bir meselede aynı görüşte olmaları.
3. Aynı mezhep içindeki fıkıh bilginlerinin çoğunluğunun herhangi bir konuda
ortak görüşe varmaları.
cülus
1. Oturma.
“Sizi yol kenarlarında cülustan men ederim. Eğer oturacaksanız; gözünüzü
haramdan sakınarak, kötülükleri engelleyerek ve selamı alarak yolun hakkını
veriniz.”
Hadis-i Şerif
2. Allah ile baş başa kalmak üzere oturup Allah’ı anma, Kur’an okuma,
düşünme ve Allah’ı görüyormuşçasına ibadet ile meşgul olma.
3. Osmanlılarda padişah tahta oturduğunda, yeniçerilere dağıtılan bahşiş.
cübbe
1. Üstlük olarak kullanılan uzun, geniş, düğmesiz, yakası dar ve dik bir
giyecek.
2. Hukukçuların mahkeme salonlarında, öğretim üyelerinin törenlerde ve
diyanet işleri başkanı, imam, hatip ve vaizlerin görev sırasında giydikleri
bir giysi.
3. Osmanlılarda ilim adamlarının ve din bilginlerinin giymiş oldukları özel
kıyafet.
cünah
1. Sorumluluk, vebal.
2. Günah, cürüm, dinen suç sayılan söz ve davranış.
“Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden veya kendisinden yüz
çevirmesinden endişe ederse, aralarında anlaşma yapmalarında bir cünah
yoktur.”
Kur'an-ı Kerim 4/128
cünun
1. Delilik.
2. Kişiye cinlerin dokunması suretiyle aklının çalışamaz duruma gelmesi.
3. Kişinin dini yükümlülüklerden, söz ve işlerinden sorumluluğunu kaldıran
akıl bozukluğu.
Cünun hâlindeki kişiye mecnun denilir.
“Üç kişiden sorumluluk kalkmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, büluğ çağına
ulaşıncaya kadar çocuktan ve aklı başına gelene kadar cünun hâlindeki
kişiden.”
Hadis-i Şerif
cünüp
1. Cinsel ilişki veya başka sebeplerden dolayı cinsel tatmine ulaşarak meni
gelmesi sonucunda boy abdesti alması gereken kişi.
2. Cinsel tatmine ulaşsın veya ulaşmasın eşiyle cinsel ilişkide bulunan
kimse.
3. Bazı temel ibadetleri boy abdesti almadığı için yerine getiremeyen kişi.
Cünüp olan insanların namaz kılmak, Kâbe’yi tavaf etmek, Kur’an-ı Kerim
okumak gibi bazı ibadetleri yapması yasaklanmıştır.
cürüm
1. Günah, kabahat, suç, isyan, hata.
Ey rahmeti bol padişah!
Cürmüm ile geldim sana
Ben eyledim hadsiz günah
Cürmüm ile geldim sana.
Kuddusi
2. Kur’an-ı Kerim ve hadislerde yapılması yasaklanan her türlü söz ve
davranış.
“Ey iman edenler! Allah için adaleti ayakta tutan şahitler olunuz. Bir
topluluğa olan kininiz sakın sizi adaletten ayrılarak cürüm işlemenize neden
olmasın. Adaletli davranmaktan ayrılmayın. Takvaya uygun olan budur…”
Kur’an-ı Kerim 5/8
3. Hukuken yasaklanan ve yapılması durumunda yapan kişiye yaptırım
uygulanması gereken eylem.
cüz
1. Parça, bölüm, kısım, bir bütünün parçalarından her biri.
“İmanın yetmiş kadar cüzü vardır. En üstün derecesi Allah’tan başka ilah
olmadığına iman etmek; en alt derecesi ise yollardan insanlara eziyet veren
şeyleri kaldırmaktır.”
Hadis-i Şerif
2. Kur’an-ı Kerim’in yirmi sayfadan oluşan otuz bölümünden her biri.
Cüzler, Mushafın sol taraflarındaki sayfa kenarına konan işaretle gösterilir
ve bu işaretin içine de kaçıncı cüz olduğu yazılır.
3. Hadis tarihinde bir kişinin rivayet ettiği hadisleri veya bir konuya dair
rivayetleri toplayan hadislerin yazıldığı kitapçıklar.
cüziirade
bk. irade.