dindersioyun.com
Dini Terimler Sözlüğü

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

R



Rab

1. Yetiştiren, besleyen, büyüten, olgunlaş-tıran.

“(O) göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Yalnızca ona kulluk et ve ona ibadette devamlı ol.”

Kur’an-ı Kerim 19/65

2. Allah.

“De ki O her şeyin Rabbi iken ben Allah’tan başka bir Rab mı arayım?”

Kur’an-ı Kerim 6/164

3. Yaratan ve yarattıklarını başıboş bırakmayıp terbiye eden.

“Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a özgüdür. O Rahman ve Rahim’dir.”

Kur’an-ı Kerim 1/1-3

4. Rızık veren, bütün varlıkların ihtiyaçlarını karşılıksız olarak bol bol veren.

“Herkese, onlara da bunlara da (müminlere de kâfirlere de) Rabbinin nimetlerinden bol bol veririz. Çünkü Rabbinin nimetleri eksilmez.”

Kur’an-ı Kerim 17/20

5. Yaratmış olduğu varlıkları sürekli gözetim altında tutan, tüm varlıkların hayatlarını devam ettirmeleri için onlarla ilgili doğal kurallar koyan, dünyada mutlu olmaları için katından kanunlar ve vahiy gönderen.

“De ki: “Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm yalnızca bütün âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.”

Kur’an-ı Kerim 6/162



Rab (er-Rab)

“Yaratan, olgunlaştıran, besleyip büyüten, tüm varlıkları gözetim altında tutan, onlarla ilgili her türlü kuralı koyan ve bütün varlıkların rızkını veren.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Allah’tan başka ilah yoktur. Öldüren de dirilten de odur. O sizin de sizden öncekilerin de Rabbi olan Allah’tır.”

Kur’an-ı Kerim 44/8



rabbani

1. Âlim, ilim adamı, din ilimlerinde uzmanlaşan kişi, fakih.

“Rabbani, hikmet sahibi ve takva ehlidir.”

Said b. Cübeyr

2. Sözleri ile davranışları, inancı ile ameli birbiriyle uyumlu, yiyip içtiklerinde helal ve haramı gözeten, iffetini koruyan, işlerinde yalnızca Allah’ın rızasını gözettiği için insanların güvenini kazanan ve ilimde derinleşerek insanların sorunlarına Kur’an-ı Kerim ve sünnetten çözümler üreten en üst düzeydeki İslam âlimi.

“Rabbanilerin ve hahamların onları günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırmaları gerekmez miydi? Onların yaptıkları şey ne kötüdür.”

Kur’an-ı Kerim 5/63



rabbani hadis

bk. kutsi hadis.



rabıta

1. Bağ, bağlantı, ilişki, alaka.

2. Cesaret ve sabır gösterme, savaş hazırlığı yapma, sınırda nöbet bekleme.

“Ey iman edenler! Sabredin, direnin, rabıta edin. Allah’ın emirleri ve yasakları konusunda titiz davranarak onun korumasına girin ki kurtulasınız.”

Kur’an-ı Kerim 3/200

3. Tasavvuf yoluna giren kimsenin, eğitimine girmeyi kabul ettiği kâmil bir mürşidin ahlakından ve güzel davranışlarından yararlanmak amacıyla onun tüm güzel yönlerini ve davranışlarını örnek alarak İslam’ı en güzel bir biçimde yaşayabilme çabası; müridin, mürşidin hâliyle hâllenmesi.

“Bizim gibi Kur’an-ı Kerim ve sünnete uygun yaşamadıktan sonra postumuzu da giyseniz rabıta yapmış olmazsınız.”

Bayezid-i Bistami



rada

1. Süt emme, emzirme.

2. Bir kadının kendi sütü ile bir başkasının çocuğunu iki yaşını bitirene kadarki süre içerisinde bir veya birkaç kez emzirmesi veya çeşitli biçimlerde sütünü vermesi.

İslam’da akrabalık ya soy yoluyla veya süt emzirme yoluyla gerçekleşir. Bir kadın, yabancı birisinin çocuğunu emzirdiğinde o çocuk, kadının süt çocuğu, kadının diğer çocuklarının da süt kardeşi olur. Bir kişinin süt evlatlığının gerçekleşebilmesi için doğumundan iki yaşının bitimine kadar bir süre içerisinde emzirilmesi gerekir. İki yaşından sonra emzirilse bile süte bağlı akrabalık oluşmaz. Sütten doğan bu yakınlık emzirme yoluyla olduğu gibi kaşıkla vermek veya başka bir sıvıyla karıştırarak vermekle de olabilir. Süt akrabaları arasındaki evlenme yasaklığı şu şekilde ifade edilmiştir: “Emenin emzirene kendisi, emzirenin emene nesli (soyu) haramdır.” İslam, süt kardeşler arasındaki evliliği yasakladığı için başkasını emziren ailelerin, emzirdikleri çocukların kaydını tutması ve evlendirmelerde bu durumun göz önünde bulundurulması gerekir.



radıyallahu anh

“Allah ondan razı olsun.” anlamına gelen dua sözü.

‘Radıyallahu anh’ ifadesi, sahabelerden herhangi birinin adı anıldığında veya İslam büyüklerinin adı geçtiğinde onların insanlığa hizmet ve katkılarını hayırla anıp dua etmek amacıyla kullanılır. Bu ifade, yazımda (r.a) kısaltmasıyla gösterilir.



rahmetullahi aleyh

‘Allah’ın rahmeti, bağışı ve şefkati üzerine olsun.’ anlamında dua sözü.

‘Rahmetullahi aleyh’ ifadesi, İslam dinine hizmet etmiş âlimlerin, mezhep imamlarının ve din büyüklerinin adı geçtiğinde onların yapmış oldukları hizmet ve örnek davranışları hayırla anıp dua etmek amacıyla kullanılır. Bu ifade, yazımda (rh.a) kısaltmasıyla gösterilir.



Ra’d Suresi

Kur’an-ı Kerim’in on üçüncü suresidir. Mekke’de inmiştir. Kırk üç ayettir. Adını ‘gök gürültüsü’ anlamına gelen ve on üçüncü ayette geçen ‘ra’d’ kelimesinden almıştır.

Sureye, Kur’an-ı Kerim’in Allah tarafından Hz. Peygamber’e indirilen ilahî bir kitap olduğu bildirilerek başlanır. Allah’ın gökyüzünü ve yeryüzünü mükemmel bir biçimde yaratmasına dikkat çekilir. Dağların yaratılmasındaki hikmetler üzerinde durulur. Gecenin ve gündüzün yaratılmasının nedenleri açıklanır. İnsan için yaratılan meyvelerin öneminden ve güzelliklerinden bahsedilir. Bu kadar nimet kendisi için yaratılan insanın ahireti ve ölümden sonraki dirilişi inkâr etmesinin yanlışlığına vurgular yapılır. Ahireti inkâr edenlerin, inkârlarını doğrulamak amacıyla acele bir azap istemelerinin yanlışlığına değinilir. Allah’ın, evrendeki her şeyi ayrıntılarıyla bildiği açıklanır.

Surede, Allah’ın sosyal değişimle ilgili koyduğu evrensel bir kural üzerinde durulur. Bu kural şöyledir: “Bir toplumun bireyleri kendilerini olumlu yönde değiştirmedikçe Allah, onların durumlarını zorla değiştirmez.” İnsanların sahip oldukları iyilikleri ön plana çıkararak, kötülüklerden de kaçınarak toplumsal değişime iyi yönde katkıda bulunmaları istenilir.

Surede, şimşeğin çakmasının ve gök gürlemesinin rahmetin, yağmurun habercisi olduğuna dikkat çekilir. Bulutlar ve gök gürlemesiyle gelen yağmurun, Allah’ın koyduğu yasalara uygun hareket ederek yağması bir tespih, Allah’ı zikir olarak anlatılır.

Surede, duanın yalnızca Allah’a yapılacağı vurgulanır. Allah’tan başka dua edilen varlıkların hiçbir şeyi yaratmaya güçlerinin yetmediği anlatılır. Her şeyi yaratan Allah’a, tüm varlıklar itaat ederken insanın nankörce davranmasının yanlışlığı üzerinde durulur. Bu çerçevede, insana verilen nimetler hatırlatılır. İnsanın, bu nimetleri veren Allah’a inanması ve onun isteklerini yerine getirmesi durumunda ahirette elde edeceği mükâfatlar sayılır.

Hz. Peygamber’in getirdiği ilahî vahye uymanın, ezelde Allah’a verilen sözü doğrulamak olduğu belirtilir. Bu söze sadık kalan müminlerin nitelikleri açıklanır. Bunlar: ‘Başa gelen musibetlere sabırlı olup haramlardan kaçınmakta kararlı olma, namaz kılma, ihtiyaç sahiplerine maddi yardımda bulunma ve kötülüğe karşı tavır almadır.’ Bu sıfatlarla donanan müminlerin ‘Adn’ cennetine girecekleri müjdelenir. Allah’a verdiği sözde durmayanların da cehennemlik olacakları haber verilir.

Surede, insanların ruhen doyuma ulaşmasının ancak Allah’ı çokça zikretmekle gerçekleşeceği belirtilerek Allah’ı ve onun nimetlerini çokça anmanın önemi anlatılır.

Hz. Muhammed’in Peygamber olarak gönderildiği kavmin özelliklerine ve inkârcı tavırlarına değinilir. Onların Kur’an-ı Kerim’e karşı takındıkları inatçı tutumları kınanır. Allah’ın ilim ve kudretinin büyüklüğü açıklanırken müşriklerin tapındığı putların güçsüzlüğü haber verilir. Allah’ın emirlerine itaat eden kimselerin cennete girecekleri müjdelenir. Kur’an’ın her şeyi açıklayan Arapça bir kitap olarak Hz. Peygamber’e indiği bir kez daha belirtilerek Resulullah’ın Kur’an-ı Kerim gibi bir rehber geldikten sonra müşriklerin arzularına boyun eğmemesi öğütlenir. Surede, Hz. Peygamber’in insani yönüne vurgular yapılır. Onun da diğer peygamberler gibi yiyen, içen, evlenen, çoluk çocuk sahibi bir insan olduğu söylenir. Hz. Muhammed’in görevinin insanlara hakikatleri açıklamak olduğu hatırlatılır ve ona karşı duranların ahirette karşılaşacakları çeşitli azaplar haber verilir. İnkârcıların, Resulullah’ı kabul etmemelerine karşılık Hz. Peygamber’in şöyle bir cevap vermesini emreden ayetle sure son bulur: “De ki: “Benimle sizin aranızda Allah’ın ve yanında kitap bilgisi bulunanların tanık olması yeter.”



Rafi (er-Rafi)

“Kendisinin buyruklarına boyun eğerek emirlerini yerine getirmede ve yasaklarından kaçınmada titizlik gösterenleri, bütün söz ve davranışlarında Kur’an ve sünnete uygun hareket edenleri dünya ve ahirette yüksek derecelerle ödüllendiren, yücelten, şan ve şeref veren.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“… O Allah ki Rafi’dir…”

Hadis-i Şerif



Rafızi

1. İnanç ve hilafetle ilgili konularda ehlisünnet mezheplerinden farklı düşünerek onlardan ayrılan ve Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın halifeliğini meşru saymayan Şii gruplar.

2. Hz. Ali’ye ilahlık payesi verecek kadar ileri giden ve bu aşırı görüşleri ile İslam inanç esaslarından ayrılan aşırı Şiiler.

3. Emevilere karşı verdiği mücadelede Hz. Hüseyin’in torunu Zeyd b. Ali’yi (80-122/699-740) terk ederek yalnız bırakanlar, Zeyd b. Ali’nin ordusundan ayrılanlar.



rahibe

Dünyadan el etek çekerek manastırda yaşayan Hristiyan kadın rahip.

Rahibe terimi, Budizm ve Mecusilik’te de kullanılır.



Rahim (er-Rahim)

“Yaratmış olduğu bütün varlıklara karşılıksız rızık veren, yarattıklarını koruyan, esirgeyen, bağışlayan ve merhamet eden, ahirette ise sadece mümin kullarına şefkat edecek olan.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Şüphesiz, Allah çok Rahim ve tövbeleri mutlaka kabul edendir.”

Kur’an-ı Kerim 4/16



rahip

Hristiyanlık’ta, dünyadan el etek çekerek manastırlarda evlenmeden yaşayan, erkek din adamı, keşiş.

Rahipler, Hristiyanlıkla ilgili dini bilgilere sahip uzman kişilerdir. Hristiyanlar rahipliğin temelini Hz. İsa’nın on iki havarisine dayandırırlar. Hristiyanlığın bütün mezheplerinde, kiliselerde yapılan dinî törenleri rahipler yönetirler. Rahiplik kurumu, Budizm ve Mecusilik gibi dinlerde de vardır.



rahle

Üzerinde Kur’an-ı Kerim, kitap okumak veya yazı yazmak için yapılmış, genellikle camilerde bulunan küçük dar masa.



Rahman (er-Rahman)

“Dünyada, bütün canlılara şefkat gösteren, mümin kâfir ayrımı yapmaksızın insanlara merhamet eden, her türlü nimeti sürekli veren, rahmeti sonsuz olan.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Rahman” Allah’ın özel isimlerindendir. Allah’tan başka hiçbir varlığa isim olarak verilmez.

“Sizin bir tek ilahınız vardır. O da Rahman ve Rahim olan (Allah)dır.”

Kur’an-ı Kerim 2/163



Rahman Suresi

Kur’an-ı Kerim’in elli beşinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Yetmiş sekiz ayettir. Adını surenin ilk ayeti olan “rahman” kelimesinden almıştır.

Sureye, Allah’ın insanlara karşı sevgi ve merhametini haber vererek başlanır. Allah’ın insanı yaratmasına, ona konuşmayı öğretmesine dikkat çekilir. Güneş, ay ve diğer gezegenlerin kendi yörüngelerinde bir hesap üzerine hareket ettikleri haber verildikten sonra insanların da kendi ellerinde bulundurdukları ölçü ve tartıda haddi aşmamaları emredilir. Yeryüzünde insanlar için yaratılan bitki ve meyveler sayılır. Daha sonra da insanların bu nimetleri ve bu nimetleri veren Allah’ı inkâr etmemeleri istenir.

Surede Allah’ın, doğusuyla batısıyla tüm evrene sahip olduğu, denizlerin sularının birbirine karıştırılmadığı, denizlerden süs eşyalarının çıkarıldığı, gemilerin denizlere batmadan yürütülmesinin de birer nimet olduğu belirtilerek bu nimetlerin de inkâr edilmemesi istenir. Tüm bu yaratılanların bir sonunun olduğu ve tek sonsuz olan varlığın Allah olduğu vurgulanır.

Göğün yaratılması ve yaratılışındaki olağanüstülüğe vurgu yapılır. Fakat bu olağanüstü yapının kıyametle beraber Allah tarafından yok edileceği hatırlatılır. Kıyametin kopuşundan sonra suçluların cehenneme konulması üzerinde durulur. Birçok nimete sahip olan insanın, Allah’ın emirlerini yerine getirip inkârcı davranmaması tavsiye edilir.

Allah’ın emirlerine gereği gibi uyan insanlara verilecek olan cennetin tasviri yapılır. Cennet; ağaçlarıyla, kaynak sularıyla, meyveleriyle, köşkleriyle, dinlenme yerleriyle, içindeki hurilerle, inci ve yakutlarıyla, hurmalarıyla ayrıntılı olarak tanıtılır. Tüm bu tanıtımlarda “Rabbinizin nimetlerinin hangisini yalanlayabilirsiniz?” biçiminde vurgular yapılır. Bütün bu nimetleri veren Allah’ın yüceliğini ve ululuğunu bildiren ayetle sure son bulur.



rahmet

1. İncelik, sevgi, şefkat, merhamet.

“…Benim rahmetim her şeyi kuşatmıştır…”

Kur’an-ı Kerim 7/156

2. Birinin suçunu bağışlama, yarlıgama, affetme.

“Rabbiniz, sizden her kim bilmeyerek günah işler de ardından tövbe eder ve kendini düzeltirse ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır.”

Kur’an-ı Kerim 6/54

3. Sevap, lütuf ve ihsan.

“Ey Rabbimiz! Bizleri dosdoğru yola ulaştırdıktan sonra kalplerimizi (gerçeklerden) kaydırma. Katından bize rahmetini bağışla. Şüphesiz ki Sen bol bol lütufta bulunansın.”

Kur’an-ı Kerim 3/8

4. Bütün varlıkların iyiliğini arzu edip onlara her türlü yardımda bulunma isteği.

“(Ey Muhammed) Biz seni âlemlere rahmet olasın diye gönderdik.”

Kur’an-ı Kerim 21/107



rakabe

1. Köle, cariye, hür olmayan kişi.

“Allah, sizi bilerek yaptığınız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutar. Böyle bir yeminin kefareti ailenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut onları giydirmek ya da bir rakabeyi özgürlüğe kavuşturmaktır.”

Kur’an-ı Kerim 5/89

2. Bir malın mülkiyet hakkı, malın mülkiyetine sahip olma.



Rakib (er-Rakib)

“Yarattıklarından bir an bile gafil olmayan, kendisinden hiçbir şey saklı ve gizli kalmayan, yarattıklarını sürekli denetleyip kontrol altında tutan ve koruyup gözeten.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“…Sizin üzerinize Rakib olan yalnızca Allah’tır.”

Kur’an-ı Kerim 4/1



rakım

1. Kitabe, yazılı taş, maden ve benzerlerinden yapılmış levha.

2. Ashabıkehf’in adlarının yazılı olduğu levha.

“Yoksa sen (Ey Muhammed!) Ashabıkehf ve rakımi hayret edilecek ayetlerimizden mi sandın? (Bunların dışında da Allah’ın birliğine ve yaratmasındaki eşsizliğine işaret eden birçok ayetlerimiz vardır.)”

Kur’an-ı Kerim 18/9



rakk

1. Üzerine yazı yazılabilecek duruma getirilen ince deri.

2. Kur’an-ı Kerim’in yazımında kullanılan işlenmiş ince deri.

“Andolsun Tur’a, satır satır yazılmış kitaba ve yayılmış rakka.”

Kur’an-ı Kerim 52/1-3



ramazan

1. Müslümanların oruç tutmakla yükümlü oldukları ay takviminin dokuzuncu ayı.

“Ramazan, insanlara dosdoğru yolu gösteren ve doğru ile yanlışı ayırt edip açıklayan Kur’an-ı Kerim’in indiği aydır. Sizden kim bu aya yetişir ve (hilali) görürse oruç tutsun…”

Kur’an-ı Kerim 2/185

2. Üç aylar adı verilen recep, şaban ve ramazan aylarının sonuncusu.

“Kim iman ederek ve sevabını yalnızca Allah’tan bekleyerek ramazanda oruç tutarsa, geçmiş günahlarını Allah affeder.”

Hadis-i Şerif



Ramazan Bayramı

Bir aylık oruç ibadetinden sonra kamerî aylardan şevval ayının birinci, ikinci ve üçüncü günlerinde Müslümanların kutladığı dinî bayram.

Müslümanlar, birbirlerine karşı duydukları saygı ve sevgiyi; bayramlarda ziyaretleşme, hediyeleşme, fakir ve kimsesizlere yardım etme, yetimleri sevindirme, dargınlıkları giderme, kabir ziyareti yapma gibi davranışlarla ortaya koyarlar. Böylece toplumsal yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örnekleri verilir.

“Allah, size ramazan ve kurban bayramlarını hediye etmiştir.”

Hadis-i Şerif



rasih âlim

1. İlimde derinleşip uzmanlaşan, alanıyla ilgili konularda yeterliliği bilginler tarafından onaylanan kimse.

2. Öğrenmiş olduğu şeyleri en güzel biçimde yaşayan, söyledikleriyle davranışları birbirine ters düşmeyen, Kur’an-ı Kerim’in ve sünnetin içeriğini kavramakta gerekli olan ilimlere sahip âlim, bilgin.

“Rasih âlim, yemininin gereğini yerine getiren, doğru sözlü, iffetli, kalbi hak ve hakikat üzere olan ve haram yemeyen kişidir.”

Hadis-i Şerif



raşit

Öğrendiklerini hayata katmada yüksek gayret sahibi olan ve bu birikimleriyle insanları uyaran, onları aydınlatıp onlara doğru yolu gösteren önder, imam, kılavuz, rehber.

“Bilin ki, Allah’ın Resulü aranızdadır. Eğer o, birçok işte size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirdi ve onu sizin kalplerinizde süsledi. Size küfrü, Allah’a itaatten ayrılmayı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte raşit olanlar bunlardır.”

Kur’an-ı Kerim 49/7



raşit halifeler

Seçimle iş başına gelmiş, ümmetin sorunlarını istişare yoluyla çözüme kavuşturmuş, tevhit inancını ve adalet prensibini ilke edinmiş ve Hz. Peygamber’den sonra devleti yönetmiş ilk dört halife.

Raşit halifeler, yönetime geçiş sırasıyla şunlardır: Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali.

“Benim sünnetime ve benden sonra da (benim sünnetimi devam ettiren) raşit halifelerin yoluna uyun.”

Hadis-i Şerif



Rauf (er-Rauf)

“Yarattığı varlıklara karşılıksız ikramda bulunan, cömert davranan, iyilik edip şefkat gösteren, tehlikelerden koruyan ve yardım eden.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“…Gerçekten Allah (sizlere karşı) çok Rauf ve Rahim’dir.”

Kur’an-ı Kerim 16/47



ravi

1. Hadis nakleden kimse.

2. Hz. Peygamber’in hadislerini, senetleriyle beraber kitaplaşma dönemine kadar rivayet eden kimse.

Bir hadisin sıhhati, onu nakleden ravilerin güvenilir (sika) olmalarına bağlı olduğundan, hadis bilginleri ravilerde şu temel nitelikleri aramışlardır: a. Adalet: Ravinin Müslüman olması, büyük ve küçük günahlardan kaçınması, güzel ahlaklı olması. b. Zabt: Ravinin, gerek sözlü gerekse yazılı olarak aldığı ve öğrendiği hadisleri sonraki raviye aynen nakletmesi.

3. Kur’an-ı Kerim’in okunuşu ile ilgili sahih olan on kıraati temsil eden imamların okuyuş tarzlarını, sonraki nesillere aktaran Kur’an bilgini.



Ravzayimutahhara

1. Hz. Peygamber’in kabrinin bulunduğu yer.

2. Hz. Peygamber’in Medine’deki mescidinde, kabri ile minberi arasındaki “tertemiz gül bahçesi.” anlamına gelen bölüm.

Ravzayimutahhara, on metre genişliğinde yirmi metre uzunluğunda iki yüz metre kare bir alandır. Burada namaz kılmak çok sevap olduğu için, müminler Ravzayimutahhara’da ibadet etmeye ayrı bir önem verirler.

“Evimle minberim arasında bulunan Ravzayimutahhara cennet bahçelerinden bir bahçedir.”

Hadis-i Şerif



rebiyülahir

Ay takvimine göre senenin dördüncü ayı.



rebiyülevvel

Ay takvimine göre senenin üçüncü ayı.

Hz. Peygamber rebiyülevvel ayının on ikinci gecesinde dünyaya gelmiştir.



reca

1. İnsanın, olmasını istediği şeyleri umması, arzu etmesi.

2. Müminlerin günahlarının affedilip cennete gireceklerine dair Allah’a karşı besledikleri duygu, hüsnüzan, Allah’ın bağış ve affını umma.

Müslüman ne ibadet ve davranışlarına güvenerek kesinlikle cennetlik olduğunu iddia edebilir, ne de günahlarının çokluğundan dolayı cennete girme konusunda Allah’tan ümidini kesebilir. Müslümana yakışan ibadetlerini samimi bir biçimde yerine getirmek ve Allah’tan da yardım beklemektir.

“Tüm mahşer halkına cennetten bir ses yükselse:

- Bir kişi cennetlik olacak!

Acaba ben miyim? diye reca ederim. Cehennemden de bir ses yükselse:

-Bir kişi cehennemlik olacak!

Acaba ben miyim? diye korkarım.”

Hz. Ömer



recep

1. Ay takviminin yedinci ayı, Müslümanlarca kutsal kabul edilen üç ayların ilki.

Üç aylar recep, şaban, ramazan şeklinde sıralanır. Recep ayının ilk cuması Regaip Kandili; yirmi yedinci gecesi de Miraç Kandili’dir.

“Recep Allah’ın, şaban benim, ramazan da bütün müminlerin ayıdır.”

Hadis-i Şerif

2. Tarihte, Araplar tarafından içerisinde savaş yapmanın ve kan dökmenin yasak olduğu dört haram aydan biri.

Savaşmanın haram olduğu bu aylar şunlardır: recep, zilkade, zilhicce, muharrem.



recim

Semavi dinlerde, zina eden evli veya dul erkeklerin ve kadınların bu suçları mahkemece kanıtlandığında taşlanarak öldürülmeleri.

Zina, bütün semavi dinlerde haram kılınmış ve en büyük günahlardan biri olarak kabul edilmiştir. İslam dini de zinayı, namus ve insan soyuna yapılan bir hakaret kabul ettiği için en büyük suçlardan saymıştır.



refref

1. Döşek, taht, karyola, yaygı.

“(Cennete girenler) yeşil refrefler ve güzel işlemeli döşeklerde yaslanarak dinlenirler.”

Kur’an-ı Kerim 55/76

2. Hz. Muhammed’in Miraç Gecesi’nde binmiş olduğu binitlerden biri.

Söyleşirken Cebrail ile kelam

Geldi refref önüne, verdi selam.

Süleyman Çelebi



Regaib Gecesi

bk. Regaib Kandili.



Regaib Kandili

Allah’ın, mümin kullarına sayısız nimetler verip bağışta bulunduğu, tövbelerini kabul ettiği, Müslümanlarca kutsal kabul edilen recep ayının ilk cuma gecesi.

Regaib Kandili’nde dua etmek, Allah’tan af dilemek, Kur’an-ı Kerim okumak, Hz. Peygamber’e salatüselam getirmek ve ibadet etmek tavsiye edilmiştir.



regaib namazları

Beş vakit namazın sünnetlerinden ayrıca kılınan kuşluk, teheccüd ve evvabin gibi nafile namazlar.

rehin

1. Bir hak karşılığında güvence olarak alıkonulan herhangi bir mal, paraya karşılık olarak gösterilen şey, ipotek, teminat.

2. Verilen borcu güvence altına almak için, borçlunun alacaklıya verdiği herhangi bir şey.

“Eğer bir yolculuk yapıyorsanız, borcu yazacak bir kâtip de bulamadıysanız; borçludan aldığınız rehinler yeter.”

Kur’an-ı Kerim 2/283



rekât

Namazın, ayakta durma, rükû ve iki secdenin tamamlanmasıyla oluşan bölümü.

Bir namaz, ‘ayakta durma’ anlamına gelen kıyam, rükû ve secdelerin toplamından oluşur. Namazların rekât sayıları şu şekildedir:

Sabah namazının iki rekât sünneti iki rekât da farzı vardır.

Öğle namazının dört rekât ilk sünneti, dört rekât farzı ve iki rekât da son sünneti vardır.

İkindi namazının dört rekât sünneti dört rekât farzı vardır.

Akşam namazının üç rekât farzı iki rekât sünneti vardır.

Yatsı namazının dört rekât ilk sünneti, dört rekât farzı, iki rekât son sünneti vardır.

Vitir ise üç rekâttır. Ramazan ve Kurban Bayramı namazları ikişer rekâttır.

Cuma namazının dört rekât ilk sünneti, iki rekât farzı, dört rekât son sünneti, dört rekât zuhriahiri, iki rekât de vaktin sünneti adıyla kılınan sünneti vardır.

Teravih namazı yirmi rekâttır. Diğer nafile namazlar da en az iki rekât olarak kılınır.

remel

Hacda ihramın bir ucunu sağ koltuğun altından alıp sol omzun üzerine atmak suretiyle, tavafın ilk üç dönüşünde adımları kısa atarak, omuzları silkeleyerek süratli bir biçimde yürüme.

Remel, haccın sünnetlerinden olup hacıların canlılığını ve zindeliğini göstermek amacıyla yapılır. Hz. Peygamber “Umretu’l-Kaza’da” arkadaşları ile beraber bu biçimde tavaf ederek Mekkelilere Müslümanların güçlü ve kuvvetli olduklarını göstermek istemiştir.



remyicimar

bk. şeytan taşlama.



resmihat

bk. Resmiosmani.



Resmiosmani

Hz. Osman döneminde, Kur’an-ı Kerim’in yeniden yazılıp çoğaltılmasında sahabelerden oluşan yazım komisyonunun kabul ettiği ve Kur’an-ı Kerim’in okunmasında uyulması zorunlu olan imla, yazı şekli.

Resmiosmani, günümüze kadar aynen korunmuştur. Müslümanlar başlangıcından beri bu mushafın yazımına titizlikle uymuşlar ve yazım tarzına bağlı kalmışlardır.



resmülmushaf

Kur’an-ı Kerim’in yazımıyla ilgili olarak ortaya çıkan bir ilim.

Resmiosmani denilen yazı şekli Hz. Osman zamanında çoğaltılan mushafta da belirlenmiş ve günümüze kadar aynen korunmuştur. Müslümanlar da başlangıçtan beri bu mushafların yazısına titizlikle uymuşlar ve yazım tarzına bağlı kalmışlardır.

İslam bilginlerinin çoğunluğuna göre, mushafın yazım tarzına uymak zorunludur.

Mushaf, ilk kez Avrupa’da basılmıştır. Eldeki en eski baskı, 1694 yılında basılan Hamburg nüshasıdır. Çeşitli vilayetlerde ve değişik tarihlerde basılan mushaflarla birlikte İstanbul’da ilk basım 1288/1871 ile 1291/1874 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Kahire basımı ise 1281/1864 tarihlidir.



resul

1. Allah tarafından kendisine yeni bir kitap verilen, insanları hak dine çağırmakla, dinî ve toplumsal hayatı Allah’ın emirlerine göre düzenlemekle görevli olan peygamber, nebi, Allah elçisi.

“O (Allah), resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o (hak din)i bütün dinlere üstün kılsın. Şahit olarak Allah yeter.”

Kur’an-ı Kerim 48/28

2. Allah tarafından seçilip kendisine vahiy gönderilen, peygamberliğin özelliklerini taşıyan, Allah’ın kendisine bildirdiği emir ve yasakları, gönderildiği milletin dili ile onlara ulaştırmakla görevli peygamber.

Kur’an-ı Kerim’de resullerin hepsinden bahsedilmemiştir. Bazı resullerin inanç konusunda verdikleri mücadele ibret alınması için anlatılmıştır. Resullere iman etmek İslam dininin iman esaslarındandır. Bir resulü dahi inkâr etmek hepsini inkâr etmek sayılır. Kur’an-ı Kerim, herhangi bir resulün peygamberliğini inkâr edenin İslam’la bir ilgisinin olmadığını bildirir.

“Biz, her resulü kendi toplumunun dili ile gönderdik ki onlara (Allah’ın emirlerini) açıklasın.”

Kur’an-ı Kerim 14/4

3. Allah’ın özel bir görevle göndermiş olduğu melek.

“Ve gerçek şu ki İbrahim’e resullerimiz müjdeyle geldiler ve selam verdiler. O da (onların) selamlarına karşılık verdi.”

Kur’an-ı Kerim 11/69



Reşid (er-Reşid)

“Yaratmış olduğu tüm varlıkların takip edecekleri doğru yolu belirleyen, onları hakka ve hayra yönlendiren, eğiten, insanlara akıl gibi güzel bir nimet veren, onlara peygamber göndererek gerçeği bulmalarına yardım eden.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“… O Allah ki Reşid’dir…”

Hadis-i Şerif



reşit

1. Akli yeteneklerini en güzel biçimde kullanabilen ergin kimse.

“(Lut Peygamber, kavmine şöyle dedi): …Allah’ın emirlerini yerine getirerek onun korumasına girin. Misafirlerime (eziyet ederek) beni sıkıntıya sokmayın. Sizin içinizde hiç mi bir reşit adam yok?”

Kur’an-ı Kerim 11/78

2. İslam dininin koyduğu helal ve haram sınırlarına uyan, dinî görevlerini yerine getiren, Kur’an ve sünnet çizgisinden ayrılmayan.

“Biliniz ki Allah’ın Resulü aranızdadır. Eğer birçok işte o size uysaydı kötü duruma düşerdiniz. Ama Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde güzelleştirdi. Ve hakikati inkâr etmeyi, günah işlemeyi, (Allah ve Resulüne) isyan etmeyi size çirkin gösterdi. İşte bunlar reşit olanlardır.”

Kur’an-ı Kerim 49/7

3. Aklını gereği gibi kullanan, güzel davranışları alışkanlık hâline getirip topluma güven veren ve malını mülkünü saçıp savurmadan en güzel biçimde idare eden kimse.

“Eğer (yetim çocukların) reşit olduklarına kanaat getirirseniz (onların sizin denetiminizdeki) mallarını kendilerine geri veriniz.”

Kur’an-ı Kerim 4/6



revatip namazları

Beş vakit namazın farzından önce veya sonra kılınan nafile namazlar.

Revatip namazları sünnettir. Hz. Peygamber’in kılıp teşvik ettiği revatip namazları şunlardır: Sabah namazının farzından önce iki rekât, öğle namazının farzından önce dört, farzından sonra iki rekât, ikindi namazının farzından önce dört rekât, akşam namazının farzından sonra iki rekât, yatsı namazının farzından önce dört, farzından sonra iki rekât.



rey

1. Görüş, inanç, akıl, düşünce.

2. Kur’an-ı Kerim ve sünnetin açıkça çözüme kavuşturmadığı meseleleri ayet ve hadislerin ışığında karara bağlamak ve bir çözüm bulmak için takip edilen yol, bu konularda görüş belirtme.

İslam bilginlerinin bir kısmı; özellikle Kûfe Ekolü, hukuki konularda reye çokça başvurarak görüş bildirmişlerdir. Reye çok başvurarak olaylara çözüm bulmaya çalışan bu âlimlere Rey Ekolü de denilmiştir. Olayları daha çok hadisler çerçevesinde çözüp reyi az kullananlara da hadis ekolü denilmiştir.



Rey Ekolü

bk. rey.



Rezzak (er-Rezzak)

“Yaratmış olduğu tüm canlıların hava, su başta olmak üzere tüm ihtiyaçlarını karşılayan, onların yeme, içme, mal mülk edinmelerini sağlayan, akıl fikir verip vahiy göndermek suretiyle onları destekleyen, her türlü rızkı sürekli veren.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Şüphesiz, Rezzak olan da güç ve kudret sahibi olan da Allah’tır.”

Kur’an-ı Kerim 51/58



Rıdvan

Cennetin bekçiliğini yapan ve cennete girecek olan müminlere cennetin kapısını açacak melek.

Rıdvan’dır kapı açan

İdris’tir hülle biçen

Kevser şarabını içen

Kanar Allah deyü deyü.

Yunus Emre



Rıdvan Beyati

bk. Hudeybiye Antlaşması.



rıfk

Bir Müslümanda olması gereken incelik, naziklik, yumuşak huyluluk ve kibarlık gibi ahlaki özellikler.

Rıfk, Hz. Muhammed’in temel özelliklerinden biridir. Gerek Kur’an-ı Kerim gerekse Hz. Peygamber tüm Müslümanların ‘rıfk’ ile ahlaklanmalarını tavsiye etmiştir.

“Şüphesiz ki Allah her konuda rıfk ile davranılmasını ister.”

Hadis-i Şerif



rıhlet

1. Bir yerden bir yere yolculuk yapma, göç etme.

“Hiç olmazsa Kureyş (kabilesin)in güvenliğini, onların kışın ve yazın yaptıkları rıhletin emniyetini sağladığı için, onları açlıktan doyurduğu ve korkudan güvende kıldığı için şu Beyt(Kâbe’n)in Rabbine ibadet etsinler.”

Kur’an-ı Kerim 106/1-4

2. İslam’ın ilk dönemlerinde hadis bilginlerinin, Hz. Muhammed’in hadislerini toplamak için yaptıkları yolculuklar.

3. Süleyman Çelebi’nin yazmış olduğu Mevlit’te Hz. Peygamber’in vefatını anlatan bölüm.



rıza

1. Razı olma, hoşnut olma, memnun olma, bir şeyi kendi hür iradesiyle isteme, kabul etme, benimseme.

“Allah’ın rızasını kazanmak ve ruhlarındaki (imanı) kökleştirmek için mallarını harcayanların durumu tepe üzerinde bulunan bir bahçeye benzer; bol yağmur yağınca iki kat ürün verir…”

Kur’an-ı Kerim 2/265

2. Mümin bir kulun Allah’tan gelen sevindirici veya üzücü her şeyden hoşnut olması, sevinçli şeylerden memnun olduğu gibi başına gelen olumsuz şeyleri de gönül huzuru ile karşılayıp isyan etmemesi.

“(Ve hesap günü) Allah şöyle buyuracaktır: Bugün sadıklara, doğruluklarının fayda sağlayacağı gündür, onlar için içinden ırmaklar akan ebedî kalacakları cennetler vardır; Allah onlardan razı olacak, onlar da Allah’ın verdiklerine rıza göstereceklerdir. Bu büyük bir kurtuluştur.”

Kur’an-ı Kerim 5/119



rızık

1. Kendisinden faydalanılan her şey.

“Müminler gayba iman ederler, namazlarını en güzel biçimde kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah rızası için ihtiyaç sahiplerine) harcarlar.”

Kur’an-ı Kerim 2/3

2. İnsan ve diğer canlıların beslenip yaşayabilmeleri için yedikleri ve içtikleri her şey.

“Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların rızkı Allah’a aittir.”

Kur’an-ı Kerim 11/6

3. Allah’ın tüm canlılara kendi katından verdiği yenilen, içilen, giyilen ve maddi manevi yararlanılan mallar, çocuklar, eşler, ilim ve iman gibi şeylerin hepsi.

Bütün canlıların rızkını yaratan Allah’tır. Allah, insanların rızıklarını helal yoldan aramalarını emreder. Bu nedenle, rızık elde etmek için çalışmak en büyük ibadetlerden biridir. Çalışmalarına rağmen insanlar rızık elde etmekte güçlük çekerler ve geçimlerini sağlayamazlarsa; Yüce Allah, zekât başta olmak üzere fakirlere yardım etmeyi emreder.

“Allah’ı bırakıp kendilerine göklerden ve yerden rızık veremeyen şeylere mi tapıyorlar.”

Kur’an-ı Kerim 16/73



riba

bk. faiz.



ribat

1. Nöbet bekleme, sınır boylarında düşmanı gözetleme.

“Allah yolunda sınırda bir gün ribat yapmak; dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.”

Hadis-i Şerif

2. Düşmana karşı her türlü savaş teknolojisi ile hazırlıklı olma ve onlara karşı uyanık bulunma.

3. Eskiden sınır boylarında, vatanı ve milleti koruma, emniyeti sağlama, işlenmeyen toprakları işler hâle getirme gibi görevleri üstlenmek için kurulan tekke.

4. İbadetlere özen gösterme ve devam etme, bir vakit namazı cemaatle kıldıktan sonra diğer vakit için de camiye gitmek amacıyla bekleme.

“Ribat, zor şartlarda bile güzelce abdest alma, uzak da olsa camiye gitme ve namazı kıldıktan sonra tekrar cemaate gitmek üzere beklemedir.”

Hadis-i Şerif



rics

1. Pis, murdar, necis, temiz olmayan.

“… Leş, akıtılmış kan ve domuz eti ricstir…”

Kur’an-ı Kerim 6/145

2. Dinen pis kabul edilen şey.

“Ey iman edenler! Uyuşturucu, şans oyunları, putlar, fal okları şüphesiz şeytanın işi ricstirler. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”

Kur’an-ı Kerim 5/90

3. İslam dininin yasaklamış olduğu yapılması günah olan ve kişinin maneviyatını bozan, ruhunu kirleten, kalbini karartan söz ve davranışlar.

“Kalplerinde (nifak) hastalığı olanlara gelince bu nifak hastalığı ricslerini artırır ve onlar kâfir olarak ölürler.”

Kur’an-ı Kerim 9/125

4. Azap, sıkıntı, felaket, musibet.

“…Allah iman etmeyenlere rics verir.”

Kur’an-ı Kerim 6/125



riddet

bk. irtidat.



rifade

1. Fakir hacılara bakmak için Araplar arasında toplanan yiyecek, mal ve para.

2. Tarihte, Kâbe’yi ziyarete gelen hacılara yapılan yemek dağıtma görevi.

Rifade görevini yürüten kişilere ve kabilelere Kureyşliler tarafından para toplanır, bu paralarla hurma, kuru üzüm ve hububat çeşitleri satın alınır, hac mevsiminde de hacılara dağıtılırdı.



Rifailik

Seyyid Ahmed er-Rifai (ö. 578/1182) tarafından kurulmuş olan tasavvuf okulu, tarikat, Rufailik.

Ahmet Rifai, bazı kaynaklara göre Basra’nın Bataih nahiyesinin Umm Ubeyde köyünde H. 500 tarihinde doğmuştur. Bazı kaynaklar ise Basra’nın Hanan köyünde H. 512’de doğduğunu rivayet etmişlerdir. Ahmet Rifai, genç yaşta İslami ilimlerde uzmanlaşmıştır. Yirmi yedi yaşına geldiğinde insanların ahlaken olgunlaşması için topluma rehberlik yapmaya başlamıştır. H. 578/1182 ‘de vefat etmiştir.

Rıfailer, Allah’a ulaşmanın gönül temizliği ile mümkün olacağını savunurlar ve dokuz aşamadan oluşan bir zikir programı uygularlar. Halka hâlinde oturup def çalmak ve sema yapmak onların âdetlerindendir. Senenin belirli zamanlarında vücutlarına şiş sokmak, kızgın demir yalamak gibi hareketler yapsalar da bu davranışların Rifailiğe sonradan girdiği söylenir. Çünkü İslam dini bu davranışları onaylamaz.



rikaz

1. Yer altından çıkan altın, gümüş ve diğer madenler.

2. Müslüman olmayanların kendi elleri ile toprağın içine gömdükleri hazine, define.

3. İster sonradan konulsun isterse doğal hâlde olsun, yer altında gizlenmiş olan değerli mal, para ve madenler.

“Rikazda beşte bir zekât vardır.”

Hadis-i Şerif



risalet

bk. nübüvvet.



rivayet

1. Nakletme, nakil, haber verme, haber, anlatma.

2. Hz. Peygamber’in söz, onay ve eylemlerinin yazılı veya sözlü olarak sonraki nesillere metin ve senetleriyle aktarılması.

3. Hz. Peygamber’e ait olan hadis-i şerifi ya da sahabeye veya tabiinden birine ait olan bir sözü, kendisine kadar nakleden kişileri isimleriyle beraber iyice dinleyip ezberledikten veya yazdıktan sonra bir başkasına sözlü veya yazılı olarak aktarma, nakletme.

Bir hadisi, Hz. Peygamber’den duyduğu gibi kelimesi kelimesine rivayet etmeye ‘lafzen rivayet’, sadece manasını aktarmaya ‘manen rivayet’ denir. İslam inanç ve hükümlerinde hadislerin yeri çok önemli olduğu için, bütün hadis bilginleri, rivayetleri son derece titiz bir incelemeye tabi tutmuşlardır.

“Benim bir sözümü duyup da onu tıpkı duyduğu gibi rivayet eden kimsenin Allah yüzünü ak etsin.”

Hadis-i Şerif



rivayet tefsiri

Kur’an-ı Kerim’i ayetlerle, Hz. Peygamber’in hadisleri ve sahabenin sözleri ile açıklama, tefsir etme.

Rivayet tefsirinin en önemli özelliği Hz. Peygamber’in hadisleri ve sahabenin sözlerinin ağırlıklı olmasıdır. Bu tefsirlerde Kur’an dili ve kavramları ile ilgili sahabe ve tabiin rivayetleri de yoğunluktadır. Bu tür tefsirlerde rivayetlere öncelik verilir. En önemli rivayet tefsiri İbn Cerir et-Taberi (310/922)nin yazdığı Camiu’l-Beyan adlı eseridir.



riya

1. Gösteriş, iki yüzlülük, sahtekârlık, özü sözü bir olmama.

“Namazlarından gaflet edenlerin (kılmayanların) vay hâline! Onlar, riya için ibadet yaparlar. (Komşularına) en küçük bir iyiliği bile yapmazlar; yapanları da engellerler.”

Kur’an-ı Kerim 107/4-7

2. İnsanlar arasında şöhret, çıkar sağlama veya manevi bir konum elde etme amacıyla gösteriş için ibadet veya iş yapma.

“Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey küçük şirk yani riyadır.”

Hadis-i Şerif

3. Allah rızası için yapılması gereken ibadetleri ve güzel davranışları, insanlara gösteriş için yapıp kendini ve ibadetini beğendirme isteği, ibadetleri Allah’tan başkasına sunma.

“Ey inananlar! İnsanlara riya yaparak malını verip Allah’a ve ahiret gününe inanmayan adam gibi başa kakmak ve eziyet etmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın.”

Kur’an-ı Kerim 2/264



riyakâr

1. Gösteriş yapan, iki yüzlü, sahtekâr, özü sözü birbirine uymayan.

2. Allah rızası için yapması gereken ibadet ve davranışlarını başkalarının takdirini kazanıp onlara beğendirmek arzusuyla gösteriş yapan, samimiyetsiz kişi.

“Riyakâr bir şekilde oruç tutan, namaz kılan, sadaka veren kimse Allah’a şirk koşmuştur.”

Hadis-i Şerif



riyazet

Müminlerin, İslam dininin onaylamadığı kötü söz ve davranışlardan kurtulma, kendini eğiterek iyi olan özelliklerini geliştirme, Kur’an-ı Kerim ve sünnet çerçevesinde ahlaken olgunlaşma çabası.

Riyazet, Kur’an-ı Kerim ve sünnet çerçevesinde yapılmalıdır. İslam’a aykırı ve bidatlarla dolu olan bir ibadet ve uygulama tarzıyla riyazet yapılmaz. İnsanın yaradılışına aykırı bir biçimde riyazet yapmak isteyenleri Hz. Peygamber uyarmış ve böyle bir riyazet anlayışına onay vermemiştir.



rububiyet

1. Tanrılık, ilahlık, uluhiyet.

2. Allah’ın, yaratmış olduğu tüm varlıkların hayatlarını devam ettirmeleri için kurallar koyması, evreni sevk ve idare etmesi, insanların dünyada ve ahirette mutlu olmaları için vahiy ve kitap göndermesi, yarattığı varlıklarla tek tek ilgilenmesi.



Rufailik

bk. Rifailik



ruh

1. İnsanda ve hayvanda canlılık unsuru, hayat, can, öz.

“Ruh taşıyan hiçbir hayvanı atış yaparak hedef edinmeyiniz.”

Hadis-i Şerif

2. Vahiy.

“Sana ruhun ne olduğunu soruyorlar. De ki ‘o Rabbimin emrindedir. Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir.”

Kur’an-ı Kerim 17/85

3. Hz. Muhammed’e Allah’ın göndermiş olduğu kitap, Kur'an-ı Kerim.

“İşte sana böylece emrimizden bir Ruh vahyettik.”

Kur’an-ı Kerim 42/52

4. Cebrail.

“… Derken biz ona (Meryem’e) Ruhumuzu gönderdik.”

Kur’an-ı Kerim 19/17

5. Hz. İsa.

“Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah’ın elçisi, onun Meryem’de “ol” emriyle yaratılan bir kelimesi ve ondan bir Ruhtur.”

Kur’an-ı Kerim 4/171



ruhani

1. Gözle görülmeyen, elle tutulmayan melek ve cin gibi varlıklar.

2. Hristiyan din adamları.

3. İslam dışındaki dinlerin dinî otoriteleri.



ruhban

1. Evlenmeyen papazlar, Hristiyan din adamları, keşişler, İslamiyet dışındaki dinlerin din adamları.

2. Hristiyan mezheplerinin veya Hristiyanlığı kabul etmiş ülkelerin kilise adamlarının hepsi.

“Onlar; hahamlarını, ruhbanlarını ve Meryem oğlu Mesih’i Allah’tan ayrı rabler edindiler. Oysa, kendilerine tek tanrı olan Allah’a ibadet etmeleri emredilmişti. Kesinlikle Allah’tan başka ilah yoktur. Allah, (Yahudi ve Hristiyanların) koşmuş oldukları şirkin her türlüsünden uzaktır. ”

Kur’an-ı Kerim 9/31



ruhbanlık

Dünya işlerinden tamamen uzaklaşarak, manastırlarda, kiliselerde veya insanlardan uzak yerlerde kurulan ibadet yerlerinde sırf ahiret işleriyle meşgul olma, dünyadan el etek çekme, rahiplik, keşişlik.

Hz. Muhammed, İslam’da ruhbanlığın bulunmadığını belirtmiştir. Ruhbanlık, Hristiyanların ortaya koyduğu bir yaşayış ve anlayış tarzıdır. Tarihî kaynakların bildirdiğine göre, Hz. İsa’dan sonra müminler, inkârcılar tarafından yok edilmeye çalışılmış, girişilen üç savaşta ağır kayıplar vermişlerdir. Sağ kalan iman ehli, kendilerinin de ölümü hâlinde dine davet edecek kimsenin kalmayacağı endişesiyle savaş yapmama kararı almışlar ve sadece ibadetle meşgul olmaya başlamışlardır. İşte bu şekilde fitneden kaçarak dinlerinde ihlas ve samimiyet gösteren bu insanlar dünyanın bütün zevklerinden, fazla yiyip içmekten ve evlenmekten vazgeçmişler; dağlarda, mağaralarda ve gizli yerlerde ibadetle meşgul olmuşlardır. Fakat bir çoğu böyle bir hayat tarzına uymayarak, Hz. İsa’nın dinini inkâr etmişler, hükümdarların dinine girerek teslis inancını ortaya atmışlardır.

Tarihte, Hristiyanlar arasında ruhbanlığın ilk önce Mısır’da başladığı kayıtlıdır. Kurucusu Aziz Anthony (M. 250-350)’dir. Hristiyanlık ismini ilk kullanan Aziz Anthony, Feyyum Bölgesinin, bugün Deyru’l-Meymun olarak bilinen Pespir’de ilk manastırı kurmuştur. Aynı rahip, ikinci manastırı da Kızıldeniz kıyısında açmıştır. Aziz Anthony’nin başlattığı bu hareket Mısır’da çığ gibi büyümüş ve kısa bir zamanda ülkede çoğalmıştır.

“Sonra bunların peşinden ardı ardına elçilerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da onlara (peygamber olarak) gönderdik. İsa’ya İncil’i verdik ve ona uyanların kalplerinde şefkat ve merhamet meydana getirdik. İcat ettikleri ruhbanlığı ise onlara biz emretmemiştik…”

Kur’an-ı Kerim 57/27



ruhlar âlemi

bk. âlemiervah.



ruhsat

1. Kolaylık, izin, müsaade, müsamaha, serbestlik.

2. Dinen yükümlü sayılan kişilerden özel durum ve zorunluluk zamanlarında dinî görevlerini hafifletmek, güçlüğü ortadan kaldırmak amacıyla Allah ve Resulünün koyduğu geçici hükümler, mubah kılıp izin verdikleri şeyler.

Ramazan ayında yolcu veya hasta olan bir kimsenin oruç tutmaması ruhsattır. Yolculuk sona erer, hasta sağlığına kavuşursa ruhsatı kullanmanın gerekçesi ortadan kalkar. Ruhsatlar, İslam’ın her şart ve ortamda kolaylıkla yaşanabilmesi, yükümlülerden ağır sorumlulukların kaldırılması ve İslami hükümlere henüz yeterince bağlı olmayanları alıştırmak için başvurulan kolaylıklardır. Ruhsatları din belirler. Kişiler kendi istek ve arzularına göre ruhsat belirleyemezler.



Ruhulemin

bk. Cebrail.



Ruhulkudüs

bk. Cebrail.



Ruhullah

bk. İsa Peygamber.



Hz. Rukiye

Hz. Peygamber’in Hz. Hatice’den doğan ikinci kızı.

Hz. Muhammed’in ilk kızı Zeynep, ikinci kızı Rukiye’dir. Hz. Rukiye, Hz. Osman ile evlenmiştir. Kocası Hz. Osman ile Habeşistan’a hicret eden ilk muhacirlerdendir. Hz. Rukiye’nin tek çocuğu olmuştur. Abdullah adlı bu çocuk 6 yaşında vefat etmiştir. Hz. Rukiye, Habeşistan dönüşünde Bedir Savaşı öncesi hastalanmış ve H.2/624 tarihinde vefat etmiştir. Kabri, Medine’de Cennetülbaki’dedir.



rukye

1. Dua.

Dua okuyarak rukye yapmakta dinen bir sakınca yoktur. Hz. Peygamber Fatiha, İhlas ve Muavvizeteyn Surelerini okuyarak hastalara rukye yapmıştır. Fakat esas olanın ise rukye yapmak değil, doktora gidip tedavi olmak olduğunu şu hadisiyle vurgulamıştır: “Ey Allah’ın kulları tedavi olunuz. Allah her hastalığın şifasını yaratmıştır.”

“Hz Peygamber: ‘Ey insanların rabbi olan Allah’ım! Hastalığı iyileştir, şifa ver, senden başka şifa veren yoktur’ diyerek rukye yapardı.”

Hz. Ayşe

2. Efsun, muska.

3. Sihirbaz ve üfürükçülerin okudukları şey.

Anlaşılmaz sözler, anlamsız ifadeler, bilinmeyen isimler ve harflerle rukye yapmak ve muska yazmak, düğümlere üflemek İslam dininin onay vermediği rukyedir. Allah’tan başkasından yardım beklemek, cin ve melek gibi ruhani varlıklara sığınarak okuyup üflemek hem haram hem de şirktir.



Rum Suresi

Kur’an-ı Kerim’in otuzuncu suresidir. Mekke’de inmiştir. Altmış ayettir. Sure, adını ikinci ayette geçen ‘Rum’ kelimesinden almıştır.

Surenin ilk ayetleri, Bizans ile İran arasında meydana gelen savaşların iman ve inkâr açısından ilişkilendirilmesi çerçevesinde indirilmiştir. Bu ayetler M. 615 yılında Rumların İranlılara yenildiği sırada Hz. Peygamber’e gönderilmiştir. Bu sırada Mekke müşrikleri İslam dininin yayılmasını engellemek için Müslümanlara baskı uyguluyor ve onlara: “İşte görüyorsunuz, putperest İranlılar zafer kazanıyor ve peygamberli bir dine inanan Hristiyanları yeniyorlar. Aynı şekilde biz de sizi yeneceğiz ve yaymaya çalıştığınız din ortadan kalkacaktır.” mesajını vermeye çalışmışlardır. Allah, olayın hiç de onların zannettikleri gibi olmadığını ve ateşe tapan putperestlerin büyük bir yenilgiye uğrayacağını, surenin giriş kısmında bildirmiştir. Buna göre zaferin Allah’ın elinde olduğu ve müminlere, zafer kazanmak için her türlü maddi ve manevi savaş hazırlığı yapmaları önerilmiştir.

Mekke’de inen diğer surelerde olduğu gibi bu surede de Allah’ın yaratmadaki eşsizliğinden bahsedilir. İnkârcıların ahiretin varlığını inkâr etmelerindeki yanlışlığa değinilir. Yine inkârcılara, yapmış oldukları seyahatlerde çevrelerine iyi bakmaları ve tabiattaki varlıklar arasında bulunan uyumla Allah’ın yaratmadaki eşsizliği arasında ilgi kurmaları tavsiye edilir. Allah inancı tam olmayan ve davranışları kötü olanların ahirette uğrayacakları azaba, kıyamet sahnelerine de surede sıkça yer verilir. İnsanların, Allah bilincini hatırlarında canlı tutmaları ve bunun göstergesi olarak içtenlikle ibadet yapmaları emredilir.

Surede, Allah’ın insanlara vermiş olduğu nimetlerin hatırlatılmasındaki amacın; bu nimetleri veren Allah’a insanın şükretmesini sağlamak olduğu vurgulanır. Bu nimetler şöyle sıralanır: İnsanın topraktan yaratılması, huzur bulması için kendisine bir eş yaratılması, insanların renklerinin ve dillerinin farklı olması, dinlenmek için gecenin, çalışmak için gündüzün yaratılması ve tabiatın canlanması için gökten yağmurun yağdırılması. Bu kadar nimeti var eden Allah’a ortak koşmanın, ahireti inkâr etmenin yanlışlığı üzerinde durulur ve tevhit inancına sıkı sıkıya bağlılık öğütlenir. Zaman zaman müşrikler ile ilgili psikolojik tahliller yapılır. Bu çerçevede, onların sıkıntı anlarında yalnızca Allah’a dua etmeleri, sıkıntı geçince tekrar eski hâllerine dönmelerindeki tutarsız davranışlar eleştirilir.

Surede, faizin çirkinliğine vurgu yapıldıktan sonra fakirlere mali yardım yapmanın önemi hikmetleriyle açıklanır.

İnsanların başlarına gelen belalarla, işledikleri günahlar arasında ilgi kurulur. Allah’ın huzurunda hesapları görülmeden önce kişiler, günahlarından tövbeye davet edilir.

Surede rüzgârın, yağmurun habercisi olması ve yağmurun önemi açıklandıktan sonra yağmurun ölü araziyi diriltmesiyle insanın kıyametten sonra yeniden diriltilmesi arasında ilgi kurulur. İnsanın çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık evreleri benzetmelerle açıklanır. Kur’an-ı Kerim’in bu tip örnekleri verme gerekçeleri anlatıldıktan sonra, Hz. Peygamber’in inkârcılara karşı sabırlı davranmasını tavsiye eden ayetle sure son bulur.



ruyetihilal

1. Hilalin görülmesi, hilalin gözetlenmesi.

2. Ramazan orucuna başlamak, bayramı belirlemek veya hac mevsiminin girdiğini tespit etmek için ayın hareketlerini esas alan kamerî takvime göre hilalin gözetlenmesi.

İslam dininin temel ibadetlerinden olan oruç ve haccın vakitleri ayın dünya etrafındaki dönüşüne göre belirlenmiştir. Kur’an-ı Kerim bu konuya şöyle açıklık getirir: “Sana hilalleri soruyorlar. De ki: Onlar insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.” Kur’an-ı Kerim 2/189

Kamerî aylar hilalin batıda görülmesiyle başlar. Hilalin doğmasıyla onun tekrar batıda görülmesi bazen yirmi dokuz bazen otuz gün sürdüğünden, kamerî ayın başlangıcını tespit etmek hilali sürekli izlemekle mümkündür.

“Hilali görmedikçe oruca başlamayın, hilali görmedikçe orucu bozmayın, şayet hava kapalı olursa şaban ayını otuz sayın.”

Hadis-i Şerif

ruyetullah

1. Allah’ı görme, Allah’ın görülmesi.

2. Bazı Kur’an ayetlerinin ve Hz. Peygamber’den nakledilen bir kısım hadislerin bildirdiğine göre, Allah’ın mümin kulları tarafından cennetten görülmesi.

Ehlisünnet mezhepleri, Kur’an-ı Kerim ve hadislerin açık ifadelerine dayanarak ruyetullahın mümkün olduğunu savunmuşlardır. Ehlisünnetin, Allah’ın görülebileceği konusundaki delilleri şunlardır: “O gün öyle yüzler vardır Rablerine bakıp parıldarlar.” Kur’an-ı Kerim 72/22-23 “Siz bulutsuz bir gecede birbirinize sıkıntı vermeden ayı nasıl ki dolunay hâlinde görüyorsanız Rabbinizi de öyle göreceksiniz.”

Hadis-i Şerif



ruziceza

1. Dünyada yapılan her şeyin karşılığının görüleceği hesap günü, mahkeme günü, karar günü, haşr günü.

2. Kıyametin başlangıcından itibaren cennetliklerin cennete, cehennemliklerin cehenneme gidecekleri zamana kadar geçecek süre.



rükû

Namazın farzlarından olmak üzere, kıraatten sonra ellerin dizlerin üzerine konulup tespih dualarını okumak için eğilme.

Rükûya, “Allahüekber” denilerek varılır. Rükûda, “Yüce Allah’ım! Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim.” anlamına gelen ‘Sübhane Rabbiyel Azim’ duası üç defa okunur. Sonra, “Allah kendisine yapılan hamt ve şükrü işitir.” anlamına gelen “Semiallahu limen hamideh” duası okunarak rükûdan kalkılır.

Rükûda kişi, sırtını olabildiğince düz tutar. Cemaate gelen kişi ayakta tekbir alıp imama rükûda yetişirse o rekâta yetişmiş sayılır. Tekbiri rükûda veya rükûya yakın vaziyette alırsa o rekâtı kaçırmış olur.

“Namazı tam olarak kılınız, zekâtı veriniz, rükû edenlerle beraber rükû ediniz.”

Kur’an-ı Kerim 2/43

rükün

1. Bir şeyi oluşturan asıl parçalardan her biri, dayanak.

2. Bir ibadet veya muamelenin varlığı kendisine bağlı olan esas(lar).

3. Hukuki bir işlemin tamamlanabilmesi için yerine getirilmesi gereken şartların her biri.



rüşt

1. Akıl, akıl sahibi olma, ergenlik, büluğa erme, iyiyi kötüden ayırt etme, doğru yolu bulma.

“(Ey yetimlerinin mallarını koruma altına alan veliler!) Yetimlerin rüşdüne tanık olduğunuzda mallarını kendilerine veriniz…”

Kur’an-ı Kerim 4/6

2. Çocukluk devresini geçirip ergin hâle gelme, kişinin dinine ve dünyasına zarar verip vermeyecek şeyleri bilmesi.

3. Kişinin malını her türlü savurganlıktan koruyabilmek için gerekli tedbirleri alması ve malını kendisi, ailesi ve toplumun yararına kullanabilmesi hâli.

“Kişi, sakalından tutulacak kadar büyük olmasına rağmen rüşdünü kazanmamış olabilir.”

İmam Şa’bi

4. Hak din, İslam.

“Dinde zorlama yoktur. Artık rüşt ile batıl iyice ayrılmıştır.”

Kur’an-ı Kerim 2/256





rüşvet

1. Yetkili şahıs ve makamlara hakkı olmayan bir şeyi verme, özel çıkar sağlama.

Rüşvet ile yaşayan ahmaktır

Anı bilmez ki sonu topraktır.

Taşlıcalı Yahya

2. Memurun yapmaya zorunlu olduğu şeyi yapmaması veya yapmamak zorunda olduğu şeyi yapması için ona yarar sağlama.

“Allah rüşvet alana da verene de lanet etsin!”

Hadis-i Şerif

3. Kişinin lehine hüküm vermesi için hâkime verilen mal ve para.

“Mallarınızı aranızda batıl (helal olmayan) yollarla yemeyin; insanların mallarından bir kısmını bilerek haram bir biçimde yemeniz için hâkimlere rüşvet vermeyin!”

Kur’an-ı Kerim 2/188



rüyayısadıka

1. Doğru ve görüldüğü gibi çıkan, gerçekleşen rüya, rüyayısaliha.

“Rüyayısadıkayı doğru sözlü kişiler görür ve bu kişilerin rüyası Allah’ın bir müjdesidir.”

Hadis-i Şerif

2. Hz. Muhammed’in peygamberliğinden önce, peygamber olacağının müjdesi olarak Allah’ın ona gündüz aydınlığı gibi göstermiş olduğu rüya.

“Resulullah’a vahiy rüyayısadıka ile başlamıştır. Hz. Peygamber’in gördüğü bütün rüyalar, sabah aydınlığı gibi apaçık rüyalardı…”

Hz. Ayşe





rüyayısaliha

bk. rüyayısadıka.