dindersioyun.com
Dini Terimler Sözlüğü

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

H



Haberivahid

bk. ahad haber



Habibullah

“Allah’ın en sevgili kulu.” anlamında Hz. Muhammed için kullanılan saygı ve hürmet ifadesi, Hz. Peygamber’in sıfatlarından biri.

Ya Habiballah bize imdad kıl,

Son nefes didarın ile şad kıl.

Süleyman Çelebi



Habil

Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın küçük oğlu.

Kur’an-ı Kerim, Habil’in, kardeşi Kabil tarafından haksız yere öldürülüşünden bahseder. Yüce Allah, Habil’in öldürülmesinin en büyük günahlardan biri olduğunu vurgulayarak insanları haksız yere kan dökmemeleri konusunda uyarır. Kur’an-ı Kerim, Habil’in öldürüldükten sonra kardeşi Kabil tarafından gömülmesini ve Kabil’in daha sonra onun ölümünden duymuş olduğu üzüntüyü de anlatır.



Habir (el-Habir)

“Her şeyi tüm ayrıntılarıyla bilen ve kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, kullarının niyet, söz ve davranışlarından haberdar olan.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Sözünüzü ister gizleyin, ister onu açığa vurun (fark etmez). Çünkü Allah, insanın içinden geçenleri bile bilir. Yaratan bilmez mi? Yalnız o, (hikmetinde) erişilmez bir derinlik sahibi ve Habir’dir.”

Kur'an-ı Kerim 67/13-14



habis

1. Bayağı, kötü, fena, pis.

“Habis olan şeyleri sadaka olarak vermeyin. Bilin ki Allah zengindir ve her türlü övgüye layıktır.”

Kur'an-ı Kerim 2/267

2. Alçak, soysuz, kötü insan.

3. Haram kazanç.

“…(O Peygamber ki) sizlere temiz olan şeyleri helal kılıyor, habis olan şeyleri ise haram kılıyor…”

Kur'an-ı Kerim 7/157

4. Kâfir.

“Öyle ki Allah, habisi temizden (müminden) ayırır, kötüleri bir araya toplar ve hepsini birden cehenneme koyar…”

Kur’an-ı Kerim 8/37

5. Zina yapan.

“Habis kadınlar, habis erkeklere; habis erkekler habis kadınlara layıktır.”

Kur'an-ı Kerim 24/26

6. Kötü ve zararlı olduğu için insan tabiatının hoşlanmadığı, aklın ve dinin benimsemediği şeyler.

“De ki: ‘Habisin çokluğu hoşuna gitse bile habis ile temiz eşit değildir. Ey akıl sahipleri! Allah’(ın azabın)dan sakının ki kurtulasınız.”

Kur’an-ı Kerim 5/100



hablullah

1. Kur’an-ı Kerim; Allah’ın peygamberle-rine bildirmiş olduğu vahiy.

“Hep birden topluca hablullaha sarılın, ayrılığa düşmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetlerini hatırlayın.”

Kur'an-ı Kerim 3/103

2. Allah’ın dini; İslam.

3. Allah’ın ahdi; sözü, koyduğu kurallar.

4. Hz. Peygamber’in sünneti.

5. Hayırda ve güzelde bir araya gelen, her türlü kötülüğe tavır alan İslam cemaati.



hac

İmkânı olan Müslümanların zilhicce ayında ihram giyerek, Arafat’ta vakfe yaparak ve Kâbe’yi tavaf ederek yaptıkları farz ibadet, İslam’ın beş şartından biri.

İslami kaynaklara göre haccın tarihi Hz. Âdem’e kadar uzanır. Tarih içerisinde zaman zaman unutulan bu ibadet, İbrahim Peygamber tarafından tekrar canlandırılmıştır. Kur’an-ı Kerim’e göre, Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail ile beraber Kâbe’nin eski temellerini bularak yeniden inşa etmiş ve insanları hac ibadetini yapmaya çağırmıştır. Hz. İbrahim, haccın kurallarını tespit ederek insanlara öğretmiştir. Zamanla bu ibadet unutulmuş, insanlar İslam’ın onaylamadığı bazı uygulamaları hacca karıştırmıştır. İslam’ın doğuşu sırasında ise Kâbe’yi tavaf, umre, Arafat ve Müzdelife’de vakfe, kurban kesme gibi âdetler devam ettirilmekle beraber, hacca birçok putperest gelenek de eklenmiştir. Hz. Peygamber’e hac farz kılınınca, putperestlikten kalma bütün âdetler kaldırılmıştır. Hz. Muhammed ‘Ben nasıl hac yapıyorsam siz de öyle hac yapın.’ buyurarak haccın kurallarını özüne uygun olarak belirlemiş ve bu ibadeti tevhit inancına uygun hâle getirmiştir.

Hac ibadeti dinen zengin sayılan, akıllı, ergin, sağlıklı Müslümanlara ömürlerinde bir kez olmak üzere farzdır. Kendilerine hac farz olan Müslümanların en kısa zamanda hacca gitmeleri gerekir.

“Kâbe’yi haccetmek gücü yeten bütün Müslümanların Allah’a karşı yerine getirmek zorunda oldukları bir görevdir. Kendine hac farz olduğu hâlde, nimetlere karşı nankörlük edip hacca gitmeyenler, bilsinler ki Allah, insanlara muhtaç değildir.”

Kur'an-ı Kerim 3/97

“Kendisine hac farz olan kişi hacca gitmekte acele etsin.”

Hadis-i Şerif



haccıasgar

1. Küçük hac, umre.

2. Arafat vakfesinin cumadan başka bir güne denk gelmesiyle yapılan hac.



haccıekber

1. Büyük hac, hac.

“Allah’ın ve Resulünün, müşriklerden uzak olduğunun haccıekber gününde insanlara duyurusudur: Eğer tövbe ederseniz bu sizin için daha hayırlı olur; yüz çevirirseniz bilin ki Allah’ı âciz bırakamazsınız. Ey Muhammed! İnkâr edenlere can yakıcı bir azabı haber ver.”

Kur’an-ı Kerim 9/3

2. Arafat vakfesinin cumaya rastlamasıyla yapılan hac.

Bazı İslam âlimleri, arefe gününün diğer günlere bir üstünlük taşıdığı ve o gün yapılan duaların daha faziletli olduğuna dair rivayetlerle, Cuma gününün önemini belirten rivayetleri bir araya getirerek Arafat vakfesinin cumaya denk gelmesiyle yapılan haccın daha fazla sevap kazandırdığını söylemişlerdir.



haccıifrad

İhrama girerken yalnız hacca niyet edilip içerisinde umre yapmanın olmadığı ve kurban kesmenin gerekmediği hac türü.



haccıkıran

İhrama girilirken hac ve umreye birlikte niyet edilip önce umrenin yapıldığı, sonra da ihramdan çıkılmaksızın hac görevlerinin yerine getirildiği ve kurban kesmenin de vacip olduğu hac türü.



haccıtemettü

Niyet edilerek önce umre için ihrama girilip umre tamamlandıktan sonra ihramdan çıkılarak aynı yılın hac ayı içerisinde ikinci kez ihrama girilmek suretiyle yapılan ve kurban kesmenin de vacip olduğu hac türü.



Haceriesvet

Tavafın başlangıç yerini göstermek üzere Kâbe’nin güneydoğu köşesinde bulunan, yerden 1.5 metre yüksekliğinde, oval biçiminde, hafif kırmızı ve sarı damarcıkları bulunan, 30 cm. çapında oldukça parlak siyah bir taş.

Kâbe duvarında bulunan ve Müslümanlarca kutsal sayılan Haceriesvet’in cennetten geldiğine inanılır. Haceriesvet, Kâbe’yi tavafın başlangıç ve bitiş noktasıdır.

Ataydım Kâbe’ye özüm,

Göreydi Ravza’yı gözüm,

Haceriesvet’e yüzüm,

Sürsem, yalvarsam, ağlasam.

Âşık Ruhsati

hacet namazı

Herhangi bir ihtiyacı olan Müslümanın bu ihtiyacının karşılanmasını Allah’tan istemeden önce kılmış olduğu nafile namaz.

“Kimin Allah’a veya insanlardan birine bir ihtiyacı olursa, güzelce abdest alsın, iki rekât hacet namazı kılsın, hacet duasını okusun sonra da dünya ve ahiretle ilgili dileğini Allah’tan istesin.”

Hadis-i Şerif



hacı

Hac görevini yerine getiren Müslüman.

“Hacının, Allah yolunda savaşan gazinin ve mazlumun duasını Allah geri çevirmez.”

Hadis-i Şerif



Hac Suresi

Kur’an-ı Kerim’in yirmi ikinci suresidir. Surenin çoğunluğu Mekke’de inmesine rağmen içerisinde Medine’de inen ayetler de vardır. Yetmiş sekiz ayettir. Adını yirmi yedinci ayette geçen “hac” kelimesinden almıştır.

Surede, Allah’ın birliği, kıyametin kopması, öldükten sonra dirilmenin ve Allah’ın huzurunda hesaba çekilmenin kesinliği vurgulanır. Ayrıca, Mekkeli müşrikler kendilerinin, soyundan geldiklerini iddia ettikleri İbrahim Peygamber’in getirdiği Haniflik diniyle bütün bağlarını kopardıkları ve dinlerini, ibadetlerini bir eğlenceye dönüştürdükleri için uyarılırlar.

Surede, Allah hakkında bilgisizce tartışmaya girmenin yanlışlığı belirtilir. İnsanları Allah yolundan saptırmak için büyüklük taslayarak müminler üzerinde egemenlik kurmak isteyen müşrikler uyarılır. İmanla beraber salih amellerde bulunan müminlere cennet müjdesi verilir. Putperestliğin anlamsızlığına dikkat çekilir. Tabiattaki varlıklar bile Allah’a secde ederken insanların inkârı tercih etmesi sebebiyle ilahî azaba uğrayacakları anlatılır.

Surede, inkârcıların Allah’a inkârla yetinmeyip insanları Allah yolundan saptırmak ve haccı engellemek suretiyle zulümde ileri gitmelerinden söz edilir. Haccın sağladığı maddi ve manevi yararlarla birlikte kurban kesmenin öneminden söz edilir. Kurban ve haccın esas amacı olan takva konusu vurgulanır. Müminlerin kendilerine yapılan saldırılara karşı inançlarını koruma uğrunda savaşabilecekleri bildirilir.

Surede, Hz. Peygamber’e karşı direnen Mekke müşriklerinin psikolojik durumları ele alınır. Hz. Nuh’tan beri bütün peygamberlerin benzer direnişlerle karşılaştıkları hatırlatılır. Peygamberlerine karşı direnen bu kavimlerin yok olmasından müşriklerin ibret alması öğütlenir. Kur’an’ın içeriğinin tamamen gerçekleri yansıttığı ifade edildikten sonra bilgisizliğe dayalı bir inkârın tehlikeleri üzerinde durulur. Müminlere, imanlarının karşılığı olarak ahirette elde edecekleri makamlar müjdelenir. Hicretin, cihadın ve Allah yolunda çekilen sıkıntıların karşılığının Allah tarafından eksiksiz ödeneceği belirtilir. Allah’a ibadet edenlerle ona ibadet etmeyenlerin eşit tutulmayacakları haber verilir. Allah’tan başka ibadet edilen varlıkların batıllığı üzerinde durulur. Hatta, ‘onların hepsinin bir araya gelmeleri durumunda bile bir sivrisineği yaratamayacakları’ hatırlatılır. Müminlere bu gibi batıl varlıklara iltifat etmemeleri, yalnızca Allah’a secde ve rükû etmeleri, birbirlerine iyilik yapmaları, Allah yolunda sürekli çalışmaları, İbrahim Peygamber’in getirmiş olduğu haniflik yolundan ayrılmamaları emredilir. “Namazı kılınız, zekâtı veriniz, Allah’ın emirlerine sıkıca sarılınız, o sizin dostunuzdur; ne güzel dost, ne güzel yardımcıdır.” öğüdüyle sure son bulur.



haç

1. İstavroz, salip.

2. Birbirini dikey olarak kesen iki çizginin oluşturduğu artı şeklinde bir işaret, Hristiyanlığın simgesi, çarmıh.

Hristiyanlar haçın, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesini temsil ettiğine inanırlar. Hristiyanlarca haç çıkarma işlemi günahlara tövbeden sonra yerine getirilir. Katolikler haç çıkarırken ellerini önce alın, sonra göğüs, daha sonra da sağ ve sol omuz üzerine koyarlar. Ortodokslar ise önce alna, sonra sağ ve sol omuz üzerine koyarlar. Protestanlar ise haç çıkarmazlar.

Hilal haça yenilmesin! Amin!

Türklük bitti denilmesin! Amin!

Ziya Gökalp



Haçlılar

XI. yüzyılın sonlarında Avrupa dünyasının, Kudüs’ü kurtarma sloganı ile Türkleri Anadolu’dan atmak ve bütün Orta Doğu’yu ele geçirmek için başlattığı siyasal amaçlı askerî harekâta katılanlar.

Haçlı seferlerine katılanların elbiselerinin üzerinde haç işareti bulunduğu için bu ad verilmiştir. 1096 yılında başlayan Haçlı Seferleri 1291’de Latin Hristiyanların doğuda son merkezi olan Akka’dan çıkarılmasına kadar süren yaklaşık 200 yıllık dönemi kapsar. Bu dönem içinde 9 büyük sefer yapılmış ve bazı küçük savaşlar da olmuştur. Daha sonra tarihte Türk-İslam dünyasına karşı yapılan bütün savaşlar da Haçlı Seferi olarak adlandırılmıştır.



had

1. Sınır, iki şeyin arasını ayırma.

2. İslam dininin koyduğu helal haram sınırları, ölçüleri.

“Bunlar Allah’ın hadleridir. Her kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse Allah onları içinden ırmaklar akan cennete kor. Onlar orada ebedî olarak kalırlar. En büyük kurtuluş budur. Her kim de Allah’a ve Resulüne isyan eder ve Allah’ın hadlerini çiğnerse Allah onu cehennemine kor ve o orada ebedî olarak kalır. Cehennemde çok şiddetli bir azab vardır.”

Kur'an-ı Kerim 4/13-14

3. Kur'an-ı Kerim ve sünnette suçlular için öngörülen, miktarı dince belirlenmiş ve tanımlanmış ceza, müeyyide, yaptırım.

“Şüpheli olan şeylerde; kişinin suçlu olduğuna dair kesin bulgular olmadıkça hadleri uygulamayınız.”

Hadis-i Şerif

4. Bir kavramın özünü tanıtan ve başka kavramlardan farkını belirleyen mantık terimi.



hades

1. Ayıp, kir, kusur, pis olan şey.

2. Din açısından temizlenmeyi gerektiren manevi kirlilik durumu, cünüplük.

3. Abdestsiz olma hâli.

“Hadesten sonra abdest almak gerekir.”

Hadis-i Şerif



hadesten taharet

1. Kişinin manevi kirlilik durumundan temizlenmesi.

2. Namaz kılacak kişi abdestsiz ise abdest alması; cünüp olanın cünüplük, hayız olanın hayız, lohusanın da lohusalık durumundan temizlenmesi, gusül abdesti alması.



Hâdi (el-Hâdi)

“İnsanlara doğru yolu gösteren, rehberlik eden, onların zihinlerini ve gönüllerini aydınlatarak hayır ve mutluluk veren.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“(Senin çağında olduğu gibi) Biz her peygambere, günahlara batan kimselerin arasından düşmanlar çıkarırız. Bununla birlikte sana Hâdi ve yardımcı olarak Rabbin yeter.”

Kur'an-ı Kerim 25/31



Hadid Suresi

Kur’an-ı Kerim’in elli yedinci suresidir. Medine’de inmiştir. Yirmi dokuz ayettir. Adını yirmi beşinci ayette geçen ve “demir” anlamına gelen “hadid” kelimesinden almıştır.

Sure, yeryüzündeki canlı-cansız bütün varlıkların Allah’ı tespih ettiğini bildiren ayetle başlar. İnsanlar tarafından görünen ve görünmeyen, bilinen ve bilinmeyen bütün âlemlerde Allah’ın kudretinin ve ilminin sonsuzluğu ele alınır. İnsanlar peygamberlerin yapmış oldukları çağrıyı kabul etmeye davet edilir. Dünya malının emanet olduğuna işaret edilerek Allah yolunda harcamanın, fakirleri gözetmenin gerekliliği üzerinde durulur. Mekke’nin fethinden önce Allah yolunda harcamada bulunanlar ile cihat edenlerin üstünlükleri dile getirilir.

Surede, Allah’a samimiyetle inanan erkek ve kadınların ahirette elde edecekleri mükâfatlar ele alınırken, münafıkların dünyada ve ahirette uğrayacakları felaketler dile getirilir. İhtiyaç sahiplerine borç vermenin Allah’a borç vermek gibi önemli bir erdem olduğu vurgulanır.

Surede, dünya hayatının geçiciliği ve aldatıcılığı ele alınır. Bundan dolayı insanların Allah’ın hoşnutluğunu kazandıracak davranışlarda yarışmaları tavsiye edilir. Mal ve servet uğruna şımarmanın çirkinliği dile getirilir.

Surede, Allah’ın insanlara yeryüzünde adaleti ayakta tutmaları için kitap göndermesinden ve onlara çeşitli yararlar sağlayan demiri yaratmasından söz edilir. Hz. Nuh ve Hz. İbrahim Peygamberlerin gönderiliş amaçları ele alınır. Hz. İsa Peygambere bağlananların Allah emretmediği hâlde ruhbanlığı icat ettiklerinden, sonra da ruhbanlığın kurallarına uymadıklarından haberler verilir.

Müslümanlardan ilahî emirlere uyup sebat göstermelerini, böyle yaptıkları takdirde Allah’ın kendilerine yardımını müjdeleyen ayetlerle sure son bulur.



hadis

1. Söz, haber.

“Herhâlde sen, onlar bu hadise inanmıyorlar diye, peşlerinde üzüntüden kendini helak edeceksin.”

Kur’an-ı Kerim 18/6

2. Hz. Peygamber’in sözleri, fiilleri ve takrirleri; sahabelerin dine aykırı olmayan söz ve davranışlarını onaması.

“Benden bir hadis işitip ezberleyip sonra da onu başkalarına aktaran kişinin Allah yüzünü ak etsin.”

Hadis-i Şerif

3. Hz. Peygamber’in Kur'an-ı Kerim’den anladıklarını söz ve davranışlarıyla ifade etmesi.

4. Kur'an-ı Kerim’deki açıklanması gereken yerleri açıklama, emir ve yasakları insanlara bildirme, Kur'an-ı Kerim’de hükmü olmayan konularda hüküm koyma, bireysel ve toplumsal hayatın tüm alanlarında kişileri ahlaken geliştirme amacıyla Hz. Muhammed’in söylemiş olduğu sözler.

Hadis bilginlerine göre “sünnet” terimiyle eş anlamlı olan “hadis”, sünnete oranla daha genel bir anlama sahiptir. Çünkü sünnet, Hz. Peygamber’in sadece fiilleri, hadis ise hem sözleri hem de fiilleri anlamında kullanılır.

“Kim benim adıma hadis uydurursa, cehennemdeki yerine hazırlansın.”

Hadis-i Şerif



Hadis Ekolü

bk. Ehlihadis.



hadisierbain

bk. kırk hadis.



hadisikuds

bk. Kudsî hadis.



hadisinebevi

bk. nebevi hadis.



hadis usulü

Hz. Peygamber’den nakledilen hadis metinlerinin aslına uygun olarak muhafaza edilip rivayet edilmesini ve hadislerin rivayet olunma şartlarını, çeşitlerini, sahih olup olmadıklarını, ravilerin durumlarını ve özelliklerini inceleyen ilim dalı.

Hadis usulü sayesinde, hadislerin ne derecede sahih ve kabul edilebilir oldukları ve hangilerinin uydurma oldukları anlaşılır. Ayrıca, hadisleri doğru anlayıp yorumlamada hadis usulünü bilmenin önemi büyüktür.



hafaza melekleri

İnsanların yaptıkları iyilik ve kötülükleri yazan ve bu amaçla onları takip edip yerine göre korumakla görevlendirilen melekler, Kiramenkâtibin Melekleri.

“Sizinle beraber hafaza melekleri vardır. Bu değerli yazıcılar yapmış olduğunuz her şeyi bilirler.”

Kur'an-ı Kerim 82/10-12



hafazanallah

“Allah bizi her türlü beladan, felaketten ve kazalardan koruyup esirgesin.” anlamında dua cümlesi.



Hâfıd (el-Hâfıd)

“Kâfirleri, müşrikleri, münafıkları ve emirlerine karşı gelerek çok günah işleyenleri alçaltan, onlara değer vermeyen.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“…O Allah ki Hâfıd’dır…”

Hadis-i Şerif



Hafîz (el-Hafîz)

“Yaratmış olduğu tüm varlıkları rızıklandıran, koruyan, görüp gözeten, ihmalkâr ve gafil davranmayıp dikkatli bulunan ve her şeyi ayrıntısıyla bilen.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Müşrikler Allah’tan başka varlıkları veliler edindiler. Şüphesiz ki Allah onların üzerinde Hafîz olandır.”

Kur’an-ı Kerim 42/6



hafız

1. Ezberleyen, koruyan, saklayan, unutmayan kimse.

2. Kur’an’ı başından sonuna kadar ezberleyip okuyabilen kimse.

“Kim Kur'an-ı Kerim’in hafızı olur ve ezberlediklerine göre yaşarsa, Allah o kişinin anne ve babasına ahirette altından bir taç giydirir.”

Hadis-i Şerif

3. Hadis nakil ve rivayetlerinde uzmanlaşıp çok sayıda hadisi ezbere bilen kimse.



haham

1. Yahudi din adamlarına verilen unvan.

“Ey iman edenler, hahamlardan ve rahiplerden bir çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve insanları Allah yolundan çevirirler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onlara acı bir azabı müjdele.”

Kur’an-ı Kerim 9/34

2. Yahudilik dinini iyi bilen, Tevrat’ı açıklamakla görevli, Yahudi geleneğini öğreten din adamı.

Haham kadroları, hahamlık ve başhahamlık şeklinde ikiye ayrılır. Başhaham, Yahudilerin en üst düzey sorumlusudur. Hahamların iki görevi vardır: Öğreticilik ve vaizlik.

“(Yahudiler) Allah’ı bırakıp hahamlarını, (Hristiyanlar da) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Hâlbuki hepsi de tek bir tanrıya kulluk etmekle emrolunmuşlardı…”

Kur'an-ı Kerim 9/31



hak

1. Gerçek, doğru, gerçeğe uygun.

“Bile bile hakkı batılla karıştırıp hakkı gizlemeyin.”

Kur’an-ı Kerim 2/42

2. Adalet.

“Yeryüzü, Rabbinin nuru ile aydınlanır, kitap ortaya konur, peygamberler ve şahitler getirilir ve (insanlar) arasında hak ile karar verilir. Hiçbir insana haksızlık yapılmaz.”

Kur’an-ı Kerim 39/69

3. Kur’an-ı Kerim.

“De ki: ‘Hak, Rabbinizden (gelmiş)dir. Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin…”

Kur’an-ı Kerim 18/29

4. İslam.

“Hak geldi batıl yok oldu. Çünkü batıl yok olmak zorundadır.”

Kur'an-ı Kerim 17/81

5. Gerek sözün, gerekse eylemin zaman ve şartlara göre nasıl söylenmesi ve yapılması gerekiyorsa öylece yerine getirilmesi.

6. Bir iş ve emeğin maddi veya manevi karşılığı.

“İşçinin hakkını alnının teri kurumadan veriniz.”

Hadis-i Şerif

7. Bir şeye aslına uygun ve doğru olarak inanma, bu şekilde kazanılan inanç ve bilgi.

8. Dinin veya hukuk düzeninin tanıdığı yetki ve ayrıcalık.

“Allah’ın kulu üzerindeki hakkı, kendisini yaratan Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamasıdır.”

Hadis-i Şerif



Hak (el-Hak)

“Her şeyi bir hikmete göre -gerekçesine uygun olarak- kullarının dünyada ve ahirette yararlarını gözeterek adaletli bir biçimde yaratan, kendisinin varlığı sürekli olan ve bütün hayatı yönlendirmesi, nimetler vermesi kesintisiz biçimde devam eden.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Allah’ım! Sen Hak’sın. Senin vaadin haktır, sana kavuşmak haktır, cennet haktır, cehennem haktır, peygamberler haktır, Muhammed haktır, kıyamet haktır.”

Hadis-i Şerif



Hak Din

Allah’tan Hz. Peygamber’e geldiği gibi aslını koruyan; Allah’ın inanç, ibadet, ahlak ve hayatın diğer alanlarındaki koymuş olduğu hükümleri hiçbir değişikliğe uğramadan varlığını sürdüren; özüne insan düşüncesinin karışmadığı bozulmamış din, İslam.

“Allah, Resulünü dosdoğru yolu göstermek üzere Hak Din ile bütün batıl din ve görüşlere egemen olsun diye göndermiştir…”

Kur'an-ı Kerim 9/33



hakem

1. Hüküm ve karar veren.

“Eğer karı kocanın aralarının açılmasından endişe duyarsanız erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar uzlaştırmak isterlerse, Allah onların arasını bulur.”

Kur’an-ı Kerim 4/35

2. Tarafların, aralarındaki hukuki anlaşmazlıkları veya davaları sonuçlandırmak için kendi istekleriyle başvurdukları hukuki kurum veya kimse.

“Allah’a yemin olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.”

Kur'an-ı Kerim 4/69

3. Mevcut veya ileride çıkabilecek uyuşmazlığın çözümü için taraflarca seçilen veya kanunun gösterdiği şekilde atanan özel kişi; uzlaştırıcı; yargıç.



Hakem (el-Hakem)

“Her şeyi en güzel bir biçimde, yerli yerince, mükemmel olarak yaratan, bilgisiyle ve adaletiyle en doğru hükmü veren.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Allah size kitabı açıklamış olarak indirmişken, ondan başka bir Hakem mi arayayım?...”

Kur’an-ı Kerim 6/114

hakikat

1. Bir şeyin aslı ve esası, iç yüzü.

Dış yüzüm böyle ağardıkça ağarmakta, fakat,

Sormayın iç yüzümün rengini: yüzler karası!

Beni kendimden utandırdı hakikat şimdi,

Bana hiç benzemeyen suretimin manzarası.

Mehmet Akif Ersoy

2. Gerçek, doğru.

3. Sözün gerçeğe uygun olma durumu.

Şudur cihanda en beğendiğim meslek

Sözün odun gibi olsun hakikat olsun tek.

Mehmet Akif Ersoy

4. Bir sözün, konulmuş olduğu anlamda kullanılması; sözü benzetme ve mecazdan arındırılmış olarak anlatma.

5. Dinî hayatı en yüksek seviyede yaşamak suretiyle Allah’ın koymuş olduğu ilahî hikmetlere ve olayların iç yüzüne vâkıf olma, bilme.

Şeriat, tarikat yoldur varana

Hakikat, marifet andan içeri.

Yunus Emre

6. Gösterişten arınmış amel.



Hakîm (el-Hakîm)

“Bütün sözleri ve fiilleri adalete ve ilme dayanan, her şeyi bilen, hikmetli bir biçimde yaratmasını sürdüren, dünyada adaletin kaynağı, ahirette ise tüm insanlar arasında adaleti ile hükmedecek olan.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar Allah’ı tespih ederler. O, güçlüdür ve Hakîm’dir.”

Kur’an-ı Kerim 61/1



hâkim

1. Hüküm veren.

“Sana vahyolunana uy; Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hâkimlerin hayırlısıdır.”

Kur'an-ı Kerim 10/109

2. Kadı.

“Hâkim, haksızlık etmediği sürece Allah onunla beraberdir.”

Hadis-i Şerif

3. Yönetici.

“Birbirinizin mallarını haksız yere yiyip tüketmeyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hâkimlere aktarmayın.”

Kur’an-ı Kerim 2/188

4. Her şeye hükmeden; hükümlerin koyucusu ve kaynağı; Allah.

“(Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hâkimlerin en hayırlısıdır.”

Kur’an-ı Kerim 10/109

5. Rivayet edilen bütün hadisleri; metin, senet ve ravilerin durumunu her yönüyle bilen hadis bilgini.



Hâkka Suresi

Kur’an-ı Kerim’in altmış dokuzuncu suresidir. Mekke’de inmiştir. Elli iki ayettir. Adını, birinci ayetteki; ‘hak, hukuk, hesap ve her şeyin ortaya çıkacağı gün’ anlamına gelen “hâkka” kelimesinden almıştır.

Kur'an-ı Kerim’in edebî üstünlüğünü en üst seviyede ifade eden Hâkka suresi, Mekke döneminin ilk yıllarında inmiştir. Sure iki bölümden meydana gelir. Birinci bölümde; Semud, Âd, Firavun ve Lut kavimlerinin peygamberlerine karşı gelip Allah’ın vahyini yalan saymaları yüzünden helak edildikleri haber verilir. İnkârcıların çekecekleri büyük cezanın ahiretteki azap olduğu vurgulanır. Allah’ın huzurunda herkesin hesaba çekileceği, o günde insanların amelleriyle başbaşa kalacağı anlatılır. Hesabını kolay bir şekilde verenlerin cennetlik olacakları belirtilirken Allah’a inanmayanların ve yoksullara yardım elini uzatmayanların o günde yardımsız kalacakları bildirilir.

Surenin ikinci bölümünde, müşriklerin Kur'an-ı Kerim’e yaptıkları iftiralara cevaplar verilir. Görülen ve görülmeyen ilahî kuvvetlere yeminle başlayan bu bölümde, Kur'an-ı Kerim’in bir şairin ve sihirbazın sözü olmadığı üzerinde durulur. Onun şerefli bir elçiyle gelen vahiy olduğu vurgulanır. Surede, Kur'an-ı Kerim’in temiz kalplere bir öğüt, kâfirlere bir uyarı olduğu belirtilir. Allah’ı yüceltmeyi emreden ayetlerle sure son bulur.



hâl

1. Durum, oluş, vaziyet, keyfiyet, tutum, tavır, hareket, davranış.

“Siz, benim yanımdaki hâlinizi benden ayrıldıktan sonra da koruyabilseniz yollarda melekler bile sizinle selamlaşır.”

Hadis-i Şerif

2. İçinde bulunulan vakit, zaman, an.

“Hâl dediğimiz şey yarından sonra ‘mazi’ olacaktır.”

Yahya Kemal Beyatlı

3. İlahî bir bağış olarak, tasavvuf yoluna giren müridin kalbine gelen duygu, bu duygunun davranış biçiminde ruh ve bedenine yansıması.

“Hâl kalbe inen bir şey olup devam etmez.”

Cüneyd Bağdadi

hal’ etme

Tarihte, işbaşındaki halifenin -devlet başkanının- yönetim ehliyetini kaybetmesi durumunda görevden uzaklaştırılması, yetkilerine ve halifeliğine son verilmesi.



halife

1. Birinin yerine geçen, vekil; vekili olduğu kişi adına görev yapan kimse.

“Allah’ın sizi Nuh kavminin yerine halifeler kıldığını ve yaratılış olarak da onlardan üstün kıldığını hatırlayın. (Dünyada ve ahirette) kurtuluşa erebilmeniz için Allah’ın nimetlerini düşünün.”

Kur’an-ı Kerim 7/69

2. Allah’ın emir ve yasaklarının muhatabı olan üstün varlık, insan.

“Rabbin meleklere: ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’ demişti. Melekler ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birini mi var edeceksin, oysa biz seni överek yüceltiyor, seni devamlı tespih ediyoruz ve övüyoruz.’ dediler. Allah ‘Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.”

Kur'an-ı Kerim 2/30

3. Hz. Peygamber’in vefatından sonra onun yerine devlet başkanlığına geçen yöneticilerin ortak adı.

Ömer halife iken kim çıkar mesul?

Ömer ne yapsın, İlahî, beşer zalûm u cehûl!

Mehmet Akif Ersoy

4. Tarihte bütün Müslümanların ortak iradesiyle işbaşına geçen ve yönetimde İslami kurallara uyma konusunda titizlik gösteren, işlerini istişare ile yürüten, toplumda adaletle hükmeden, peygambere vekâleten bütün İslam ümmetini yöneten kişi.

5. Şeyhin yetkilendirmesiyle tarikata girenleri eğitme faaliyetinde bulunan ve onun ölümünden sonra tarikat sorumluluğunu üstlenen kimse.



Hâlık (el-Hâlık)

“Tüm varlıkların işlerini ölçülü ve ahenkli bir şekilde var eden, evreni bir plan ve amaca uygun olarak yoktan ve örneksiz bir biçimde yaratan.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“O Hâlık, var eden ve şekil veren Allah’tır. En güzel isimler onundur. Göklerde ve yerde olanlar Onun şanını yüceltmektedirler. O galiptir, hikmet sahibidir.”

Kur'an-ı Kerim 59/24



halil

1. Dost, arkadaş, veli.

“Kişi halilinin dini üzerinedir. Halilinizi seçerken dikkat edin.”

Hadis-i Şerif

2. Eş, hanım.

3. Sırdaş.

“Kıyamet günü zalim kimse pişmanlıktan ellerini kemirerek: ‘Keşke peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke filancayı halil edinmeseydim.’ der.”

Kur’an-ı Kerim 25/27-28



Halîlullah

“Allah’ın dostu” anlamında İbrahim Peygamber için kullanılan övgü ifadesi, Hz. İbrahim’in unvanı.

Nur Muhammed nurudur, Halilullah sırrıdır,

Sanasın kim açıldı uçmaktan bir deriçe.

Yunus Emre



Halîm (el-Halîm)

“İnsanlara güzel muamele yapan, onlara nazik ve şefkatli davranan, işledikleri suçlara hemen karşılık vermeyen, sabırlı ve temkinli olan, acele davranmayıp ileride olacak gelişmelere fırsat tanıyan.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Güzel bir söz söylemek ve affetmek, kendisine yardım edilen kişiye sıkıntı veren bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah çok yücedir ve Halîm’dir.”

Kur'an-ı Kerim 2/263



Hz. Halime

Hz. Peygamber’in sütannesi.

Hevazin kabilesinin Sad b. Bekir koluna mensuptur. Halime es-Sadiyye olarak da bilinir. Mekke’nin havasının çok sıcak olması ve edebî Arapçayı öğrenebilmeleri için çocukların sütanneye verilmesi âdeti vardı. Bu âdetlere uyularak Hz. Peygamber de sütannesi olarak seçilen Hz. Halime’ye verilmiş ve beş yaşına kadar onun yanında kalmıştır. Hz. Halime’nin ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber Mekke’nin fethinden sonra vefat ettiği nakledilmektedir. Hz. Peygamber, Müslümanlığı kabul eden Hz. Halime’ye zaman zaman hediyeler göndererek onun gönlünü almıştır.



halvet

1. Dinen evlenmelerinde bir sakınca olmayan bir erkekle bir kadının bir yerde üçüncü bir şahıs olmadan baş başa kalmaları.

2. Nikâh yapıldıktan sonra ve zifaftan önce kadın ve erkeğin baş başa kalmaları.

3. Tasavvuf yoluna giren birinin zihnini ve duygularını dağınıklıktan koruyabilmesi ve günahlardan uzak kalabilmesi için, belirli bir süre mürşidin denetiminde tenha bir yerde yalnız başına kalıp, kendisini bütün varlığıyla Allah’a vermesi.

Dün gün riyazat çeküp halvetlerde diz çöküp

Sohbetlerde baş çatup yanmayan âşık mıdır?

Yunus Emre



halvethane

1. Tasavvuf yoluna giren dervişlerin halvete çekildikleri küçük boyutlu ve genellikle dış dünyaya kapalı yer.

2. Dervişlerin kendilerini eğitmek, ibadet ve tefekküre dalmak ve yapmış oldukları ibadetlerden manevi lezzet alabilmek için geçici bir süre bir mürşidin denetiminde yalnız başlarına kaldıkları yer.



hamail

bk. muska.



hamd

1. İyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, övme, ululama, yüceltme.

“Hamd o Allah’a ki, gökleri ve yeri yarattı, karanlığı ve aydınlığı var etti. Yine de inkârcılar Allah’a ortaklar koşuyorlar.”

Kur’an-ı Kerim 6/1

2. Allah’a teşekkür, şükran.

“Hamd, bizi bu (bahtiyarlığa) eriştiren Allah’a yakışır; eğer o bize yol göstermeseydi biz asla doğru yolu bulamazdık…”

Kur’an-ı Kerim 7/43

3. Bütün övgü çeşitlerini içeren sevgi ve saygıyla Allah’a yapılan şükür.

“Allah’ın yardımı ve fetih geldiği, insanların dalga dalga Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman Rabbini hamd ile tespih et, ondan bağışlanma dile. Çünkü o tövbeleri çokça kabul edendir.”

Kur’an-ı Kerim 110/1-3

4. Yapılan iyiliğin kendisine yönelik olma şartını aramadan, Allah’ın mutlak manada lütufkâr ve iyiliksever olmasını dile getirme.

“Meleklerin, arşın çevresinde dönerek Rablerini hamt ile tespih ettiklerini görürsün. İnsanlar arasında hak ile hükmedilmiş ve: ‘Hamd âlemlerin Rabbine mahsustur’ denilmiştir.”

Kur’an-ı Kerim 39/75

5. Nimetlerin, güzelliklerin kaynağı ve sahibi olan Allah’ı, övgü ve yüceltme sözleriyle anma, emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınma.

“Cennetliklerin oradaki duaları: ‘Ey Allah’ım! Sen her türlü eksiklikten uzaksın.’ birbirlerine esenlik duaları da: ‘Selam’, sözüdür. Onların dualarının sonu da: ‘Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.’ (şeklindedir.)”

Kur'an-ı Kerim 10/10



hamdele

“Hamt yalnızca Allah’a mahsustur.” anlamına gelen “Elhamdülillah” dua cümlesinin kısaltılmış biçimi.

Evvela hamdeleden salveleden başlayarak,

Girmeden maksada dibâceyi serdim çabucak.

Mehmet Akif Ersoy

hameleyikur’an

1. Kur'an-ı Kerim’i ezberleyenler, hafızlar.

2. Kur’an-ı Kerim’i baştan sona ezberleyip anlamını bilen, insanların sorunlarına Kur'an-ı Kerim’den çözümler üreten ve hükümlerini yerine getiren kimse.



Hamîd (el-Hamîd)

“Bütün varlıkların kendisini güzellikle niteleyip övdüğü, verdiği nimetlerden dolayı kendisine teşekkür ettiği, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde övgüye layık olan tek varlık.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük yaparsa Allah’ın insanların övgüsüne ihtiyacı yoktur. Şüphesiz o Hamîd olandır.”

Kur'an-ı Kerim 31/12



hamiyet

1. Aile, namus, şeref, din, vatan gibi üstün değerlere yönelik saldırılar karşısında öfkelenme.

Eğer sende var ise hamiyet

Tahsiline eyle sarfı himmet.

Ziya Paşa

2. Utanç verici işleri yapmaktan kaçınma ve Allah’ın koyduğu yasak sınırlarına riayet etme.



hamr

1. Örtme, gizleme.

2. Şarap.

3. İnsanı sarhoş eden katı ve sıvı her şey, tüm içki çeşitleri, uyuşturucular.

İçki, aklın fonksiyonlarını örtüp yok ettiği için hamr adını almıştır. Allah’ın, peygamberler vasıtasıyla göndermiş olduğu bütün dinlerde hamr haramdır. Çoğu sarhoşluk veren birşeyin azı da haramdır. İslamiyet, hamrı aşamalı olarak yasaklamıştır.

“Sarhoşluk veren her şey hamr’dır ve haramdır.”

Hadis-i Şerif

“Allah, hamrı içene, sunana, satana, satın alana, yapana, kendisine yaptırana, taşıyıcısına ve kendisine taşıttırana lanet etsin.”

Hadis-i Şerif

“Şeytan, hiç şüphe yok ki hamr ve şans oyunlarıyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (hamr ve kumardan) vazgeçtiniz değil mi?”

Kur’an-ı Kerim 5/91



Hz. Hamza b. Abdülmuttalip

Hz. Peygamber’in, kahramanlığı ve savaşçı kişiliği ile ünlenen ve Uhut Savaşı’nda şehit olan amcası.

Hz. Hamza, 570 yılında Mekke’de doğmuştur. Ebu Lehep’in cariyesi Süveybe’den süt emdikleri için aynı zamanda Resulullah’ın süt kardeşidir. Peygamberliğin ikinci (612) veya altıncı yılında (616) Müslüman olmuştur. Hz. Peygamber’le beraber Medine’ye hicret etmiş ve Bedir Savaşı’nda büyük kahramanlık göstermiştir. Uhut Savaşı’nda Ebu Sufyan’ın karısı Hind’in teşviki ve ödüllendirmesiyle Habeşli bir köle olan Vahşi tarafından şehit edilmiştir.(ö. 3/625) “Allah’ın Arslanı” olarak nitelendirilen Hz. Hamza’nın vefatına Hz. Peygamber çok üzülmüş, cenaze namazını diğer şehitlerle beraber kıldırıp Uhut mevkisinde toprağa vermiştir.



Hanbeli

Hanbeli mezhebinden olan, Hanbeli mezhebinin görüşlerini benimseyen kimse.



Hanbeli mezhebi

Ahmet b. Hanbel’in(ö. 241/855) görüşleri etrafında oluşan ve ona nispet edilen mezhep, fıkıh ekolü.

Hanbeli mezhebi, bugün de varlığını devam ettiren dört sünni mezhepten biridir. Hanbeli mezhebinin ilk imamı olan Ahmet b. Hanbel 164/780 yılında Bağdat’ta doğmuş ve 241/855 yılında yine orada vefat etmiştir. Ahmet b. Hanbel, çok iyi bir öğrenim görmüş, ilim uğrunda birçok seyahat yapmıştır. Hadis ekolünün önderlerindendir.

Hanbeli mezhebinde, meseleler çözüme kavuşturulurken önce Kur’an-ı Kerim’e sonra da Hz. Peygamber’in sünnetine başvurulmuştur. Hz. Peygamber’in sahabelerinin sözleri de icma niteliğinde kabul görmüştür. Hanbeli mezhebinde kıyasa çok az yer verilmiştir. İstihsan ve istishaba da hüküm çıkarmada zaman zaman başvurulmuştur. Seddizerayi metodunu ise en şiddetli bir biçimde uygulayan mezhebin Hanbelilik olduğu söylenmiştir.

Ahmet b. Hanbel, Mutezile mezhebinin görüşlerine karşı çıkmış ve bu mezhebin görüşlerini savunan dönemin Abbasi yöneticileri tarafından işkenceye uğramıştır. Birçok öğrenci yetiştirmiştir. Kendisinin en ünlü eseri, binlerce hadisi içinde bulunduran “Müsned” adlı hadis kitabıdır. Ahmet b. Hanbel, fıkıh alanından ayrı olarak akait konularındaki eserleriyle de kendisinden sonra ekol hâline gelecek olan Selefiye’ye öncülük etmiştir. Ahmet b. Hanbel’in görüşleri, oğulları Salih (ö. 266/879) ve Abdullah (ö. 290/903) vasıtasıyla gelecek nesillere nakledilmiştir. Ayrıca mezhebin yayılmasında öğrencileri: Ahmet b. Muhammed b. el-Esrem (ö. 273/886), Abdülmelik b. Abdullah (ö. 274/887), Ahmet b. Muhammed el-Haccac (ö. 275/888), Ebubekir el-Hallal (ö.311/923)’ın çalışmaları etkili olmuştur. Sonraki dönemlerde Şeyhülislam İbn Teymiye (ö. 728/1328) ve öğrencisi İbn Kayyım el-Cevziyye (ö. 751/1350) de Hanbeli mezhebinde fetvalarıyla meşhur olmuşlardır. Günümüzde Hanbeli mezhebi daha çok Suudi Arabistan’da yaygındır.



Hanefi

Hanefi mezhebinden olan, Hanefi mezhebinin görüşlerini benimseyen kimse.



Hanefi Mezhebi

Ebu Hanife’nin (ö. 150/767) görüşleri etrafında oluşan ve ona nispet edilen mezhep, fıkıh ekolü.

Ebu Hanife, 80/699 yılında Kûfe’de doğmuş 150/767 yılında Bağdat’ta vefat etmiştir. Önceleri kelam ilminde meşhur olmuş, daha sonra fıkıh öğrenimi yapmıştır. Ebu Hanife, Hz. Ömer döneminden itibaren büyük bir kültür merkezi olan ve Hz. Ali (ö. 40/661) ile Abdullah b. Mesud’un (ö.32/653) etkilerinin görüldüğü Bağdat fıkıh ekolünde yetişmiştir. Hocasının adı Hammad b. Süleyman (ö. 120/738)’dır. Ondan yaklaşık 30 yıla yakın ders almıştır. Ebu Hanife 800’e yakın öğrenci yetiştirmiştir. Mezhebinin sistemleşmesinde ve yayılmasında en çok pay sahibi olan öğrencileri İmam Ebu Yusuf (ö. 182/798) ile İmam Muhammed (ö. 189/805)’dir. Bu iki imama ‘imameyn’ lakabı verilmiştir.

Kur’an-ı Kerim ve sünnetten hüküm çıkarma yönteminin oluşmasında en büyük paya sahip olan Hanefi mezhebi içtihada çok önem vermiş ve meydana gelmemiş fakat gelme olasılığı olan olaylara bile çözüm üretmiştir. Ebu Hanife, fıkhi içtihatlarını İslami ilimlerin bütün dallarından oluşturmuş olduğu büyük bir komisyonla yürütmüştür. Meseleler ortaya atılıp uzun uzun tartışıldıktan sonra ağırlık kazanan görüş çerçevesinde Ebu Hanife tarafından karara bağlanmıştır. Karara bağlanan içtihatlar öğrencisi ve Hanefi mezhebinin ikinci imamı olan Ebu Yusuf tarafından kayda geçirilmiştir.

Hanefi mezhebinde, meseleler çözüme kavuşturulurken önce Kur’an-ı Kerim’e sonra da Hz. Peygamber’in sünnetine başvurulmuştur. Sünnetin tercihinde daha çok fakih sahabelerin rivayetleri öncelenmiştir. Sahabe kavillerinde de aynı esasa göre hareket edilip müçtehit sahabelerin fetvalarına ağırlık verilmiştir. Kıyasa en çok müracaat eden mezhep olmakla meşhur olan Hanefilik, gizli kıyas denilen istihsanı da çok kullanmıştır.

Hanefi mezhebi, Irak’ta doğmuş fakat dünyanın birçok yerinde yayılma imkânı bulmuştur. En yaygın olduğu yerler; Türkiye, Afganistan, Pakistan, Türkistan, Buhara, Semerkant’tır. Ayrıca Balkan Türkleri, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Irak ve Suriye Müslümanları arasında da yaygındır.



hanif

1. Doğruya ve hakka bağlanan, gerçeğe dönen.

“Ey Muhammed! Hanif bir kişi olarak bütün benliğinle dine yönel…”

Kur’an-ı Kerim 30/30

2. Müslüman, muvahhit, Allah’ı birleyen, tevhit ehli.

“(İbrahim, kavmine şöyle dedi:) Doğrusu ben bir hanif olarak bütün benliğimle gökleri ve yeri yaratana yöneldim. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”

Kur'an-ı Kerim 6/79

3. Temiz, gusül abdesti alan, cünüplükten yıkanan.

4. Hac ibadetini yerine getiren, hacı.

5. Şirk ve sapıklığı hiçbir zaman iyi görmeyen, şirke meyletmeyen.

“İbrahim ne bir Yahudi ne de bir Hristiyandı. O hanif bir Müslümandı ve müşriklerden değildi.”

Kur'an-ı Kerim 3/67

6. Allah’ı birleyen, tevhit ehli.

7. Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği tevhit inancını koruyan; Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesinden önce Allah’ın varlığına ve birliğine inanan kimse.

“Şimdi Ey Muhammed! Hanif olarak İbrahim’in yoluna uy! diye vahyettik...”

Kur'an-ı Kerim 16/123



hankah

1. Tekke, zaviye, dergah.

2. Tarikat önderlerinin gözetiminde dervişlerin kendilerini ilmen ve ruhen geliştirmek, sohbet ve zikir yapmak amacıyla toplanmış oldukları, zaman zaman da inzivaya çekildikleri yer.

3. Minnet altında bırakmamak şartıyla fakir, derviş ve öğrencilere yemek verilip misafir edilen yer.



hannas

İnsanın duygu ve düşüncelerini bozmaya çalışan, onu Allah’ı zikretmekten vazgeçirmeye zorlayan, kötü fikirleri insana sinsi bir biçimde ilham eden (şeytan).

“De ki: İnsanların kalbine fısıldayan cinlerin ve kötü insanların bütün ayartmalarından ve hannasın vesvesesinin şerrinden insanların Rabbine, insanların Hâkimine, insanların İlahına sığınırım.”

Kur'an-ı Kerim 114/1-6



haraç

1. Ücret, mükâfat.

“(Resulüm) yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.”

Kur’an-ı Kerim 23/72

2. Ticari mallardan alınan gümrük veya pazar vergisi.

3. Tarihte gayrimüslimlerden alınan ve miktarı şartlara göre belirlenen toprak vergisi.

4. Bir yerden, bir kimseden zorbalıkla alınan para.



haram

1. Yasaklanmış, koruluk, yasak bölge.

“Kim, yaratmada ve emretmede Allah’a ortak koşarsa şüphesiz ki Allah ona cenneti haram kılmıştır. Varacağı yer cehennemdir.”

Kur'an-ı Kerim 5/72

2. Dince yasak edilmiş, din kurallarına aykırı olan.

“De ki! Benim Rabbim zinanın açık olanını da gizli olanını da haram kılmıştır.”

Kur’an-ı Kerim 7/33

3. Dinen sorumluluk çağında ulaşmış olan herkese, Allah’ın yapılmasını kesin olarak yasakladığı söz ve davranış.

“De ki: ‘Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri bildireyim: Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; sizin ve onların rızkını veren biziz. Gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın ve Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.”

Kur’an-ı Kerim 6/151

4. Herhangi bir ayetle veya mütevatir bir hadisle yapılması ve söylenmesi yasaklanan şey.

Haram işlemek, Allah katında büyük günahtır. Kişinin haramlardan kaçınması gerekir. Haramlar ayetlerle veya mütevatir ve meşhur hadislerle belirlenir. İnsan, haram bir fiili veya sözü helal kabul ettiğinde İslam dininden çıkar.

“Dinde helal olan şeyler de haram olan şeyler de apaçık bellidir. Helal ve haram olan şeylerin arasında ise insanların çoğunun bilemediği şüpheli şeyler vardır. Kim şüpheli şeylerden kaçınacak olursa dinini ve kişiliğini korumuş olur…”

Hadis-i Şerif



haram aylar

İçinde savaş yapmanın, adam öldürmenin hatta Kâbe çevresinde avlanmanın bile yasak kabul edildiği dört kutsal ay; zilkade, zilhicce, muharrem, recep.

“Gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah’ın yasalarına göre onun katında ayların sayısı on ikidir. Bu aylardan dördü haram aylardır…”

Kur'an-ı Kerim 9/36



haram liaynihi

Geçici bir sebebe dayanmaksızın bir şeyin bizzat kendi varlığındaki bir zarar, kötülük veya çirkinlik nedeniyle Allah ve Resulünün yasaklamış olduğu söz ve davranışlar.

Şirk koşma, adam öldürme, zina etme, içki içme, hırsızlık yapma, yalan söyleme, ölü hayvanın etini yeme gibi söz ve davranışlar Kur'an-ı Kerim’in gelmeye başladığı andan itibaren yasaklanmıştır. Bu fiillerin haram olması, bunların özündeki çirkinlikten ve bunları işlemekteki suçun büyüklüğünden dolayıdır.



haram ligayrihi

Özünde bulunan bir zarar, kötülük ve çirkinlikten dolayı değil de, başka bir nedenden dolayı Allah ve Resulü tarafından yasaklanan şey.

İnsanların helal ölçüler içerisinde yiyip içmelerinde bir sakınca yoktur. Hayatın devamı için bunlar zorunludur. Fakat başkasına ait bir malı onun izni olmaksızın yemek ise haramdır. Oruç tutmak dinin emridir. Fakat Ramazan Bayramının birinci ve Kurban Bayramının ilk üç günü oruç tutmak, bu günler Müslümanların yeme içme günleri olduğu için haramdır.



harem

1. Korunan yer, korunan şey, yasak bölge.

2. Herkesin girmesine izin verilmeyen, saygıdeğer ve kutsal yer.

“Herkesin evi haremidir.”

Hadis-i Şerif

3. Hac ve umre için ihrama girilen yerlerden itibaren Mekke’de Kâbe’ye doğru olan kısım, Kâbe ve çevresi.

4. Mekke ve Medine’nin sınırları, Hz. Peygamber tarafından belirlenen çevresi.

“Her peygamberin bir haremi vardır. Benim haremim ise Medine’dir.”

Hadis-i Şerif

5. Erkeğin hanımı, eşi.

6. Müslümanların evlerinde yabancıların girmesi yasak olan, kadınlara ayrılmış daire veya bölüm.

7. Eski saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm, daire.



Haremeyn

1. Müslüman olmayanların girmesi dinen yasak olan iki şehir; Mekke ve Medine.

2. Mekke’de bulunan Kâbe ile Medine’de Hz. Peygamber’in kabrinin olduğu yer.

Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslam;

Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnam!

Bizar edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn’i

En sonra, salib ormanı görmek Harameyn’i!

Mehmet Akif Ersoy



Haremişerif

1. Kâbe ve çevresi.

2. Hz. Peygamber’in mescidi ve çevresi.

3. Kudüs’teki Mescidiaksa ve çevresi.



Hariciler

Sıffin savaşından (M.S. 657) sonra gerçekleşen Hakem Olayında “Hz. Ali, insanların hakemliğine razı oldu.” diyerek onu ve ordusunu terk edenler, bu olaya bağlı olarak Hz. Ali ve Muaviye’yi (ö. 60/670) küfürle suçlayan siyasi ve dinî gruplar.

Haricilerin genel fikirleri şunlardır: Halifenin Kureyş kabilesinden olması şart değildir. Hilafet konusunda hür seçim esastır. Zalim yöneticilere isyan etmek zorunludur. Büyük günah işleyen kişi kâfir olur ve ahirette ebedî olarak cehennemde kalır.



Harun Peygamber

Hz. Musa’nın kardeşi olup onun yardımcısı olarak İsrailoğulları’na gönderilen ve Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.

Kur’an-ı Kerim’de yirmi yerde adı geçmekle birlikte hayatı ve tevhit mücadelesiyle ilgili fazla bilgi bulunmayan Harun Peygamber genellikle Hz. Musa ile beraber anılır. Hz. Musa’dan üç yaş daha küçük olduğu rivayet edilmiştir. Hz. Musa, Medyen’de iken o Mısır’da kalmıştır. Musa Peygamber tebliğ görevine başlayınca kardeşi Harun’la beraber Firavun’a giderek İsrailoğulları’nı özgür bırakmasını istedikleri Kur’an-ı Kerim’de haber verilmiştir. Hz. Musa, Tur Dağı’na çıkınca Harun Peygamber İsrailoğulları’nın başkanlığını üstlenmiştir. İbrani kaynaklara göre Harun Peygamber’in, Hor Dağı’nın tepesinde veya Mosera denilen yerde 123 yaşındayken öldüğü nakledilmiştir.



Harut ve Marut

Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresi’nin yüz ikinci ayetinde adları geçen ve Babil’de yaşadıkları belirtilen iki melek.



Hz. Hasan

Hz. Peygamber’in torunu, Hz. Fatıma ile Hz. Ali’nin büyük oğlu (ö. 50/670).

Hz. Hasan, hicretin üçüncü yılı ramazan ayının ortalarında Medine’de doğmuştur. Adını Hz. Peygamber koymuştur. Hz. Hasan, dedesi Hz. Peygamber’in terbiyesinde yetişmiştir. Fiziksel olarak dedesi Hz. Peygamber’e çok benzeyen Hz. Hasan’ın Resulullah vefat ettiğinde sekiz yaşında olduğu rivayet edilmiştir.

Hz. Hasan’ın, tarihî bir şahsiyet olarak ortaya çıkması ise babası Hz. Ali’nin şehit edilmesinden sonra olmuştur. Kûfeliler Hz. Hasan’a babasının vefatından sonra biat edip halife olarak seçmişlerdir. Hz. Hasan halife seçildikten sonra, daha önceden Hz. Ali’ye biat etmeyen Muaviye savaşın devamına karar vermiştir. Durumun korkunçluğunu fark eden Muaviye, savaştan hoşlanmayan ve Müslümanlara karşı çok merhametli olan, onları içten bir sevgi ile seven, Müslümanlar arasında çıkacak fitneden nefret eden Hz. Hasan’la antlaşma yollarını aramıştır. Yukarıda sayılan özelliklere sahip olan Hz. Hasan, ordusu içerisinde çıkan ihtilafları da göz önünde bulundurarak Müslümanların daha fazla kanının dökülmemesi için Muaviye ile anlaşmıştır. Bu antlaşmaya göre hilafet Muaviye’ye bırakılmış ve Hz. Hasan’ın ordusuna savaş tazminatı verilmiştir.

Cömertliği ve takva sahibi olmasıyla meşhur olan Hz. Hasan iki defa bütün malını fakirlere bağışlamıştır. Hz. Hasan, 2 Nisan 670 günü vefat etmiş ve Medine’deki Baki mezarlığına defnedilmiştir. Hz. Peygamber’in soyu iki torunu olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile devam etmiştir. Hz. Hasan’ın soyundan gelenlere “şerif” adı verilmiştir.



Hasbünallah

“Allah bize yeter!” anlamında Allah’tan sabır ve yardım dileme sözü.

“Hasbünallah” şeklindeki dua ve yardım isteme sözü “Allah bize yeter. O, ne güzel Vekil; ne güzel yardımcıdır.” anlamında “Hasbünallahu ve nimelvekil” biçiminde de kullanılır.

“Bir kısım insanlar müminlere, “Düşmanlar size karşı toplandılar; aman sakının onlardan!” dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha artırmış ve ‘hasbünallahü ve nimelvekil’ demişlerdir.”

Kur'an-ı Kerim 3/173



hasenat

bk. hasene.



hasene

1. Güzel, güzellik, iyilik, hayır.

“Şüphesiz ki haseneler kötülükleri yok eder…”

Kur’an-ı Kerim 11/114

2. Aklın ve dinin iyi ve güzel kabul ettiği şey.

“Kim (Allah’ın huzuruna) bir hasene ile çıkarsa bu yaptığının on katını kazanacaktır; ama kim de bir kötü fiil ile çıkarsa onun aynısı ile cezalandırılacaktır; ve kimseye haksızlık yapılmayacaktır.”

Kur’an-ı Kerim 6/160

3. Dünya ve ahirette kişinin yararına olan her şey.

“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da ahirette de hasene ver. Bizi cehennem ateşinden koru.”

Kur'an-ı Kerim 2/201

4. İyi hâl ve hareketlerle hoşa giden, ulaşılmak istenen nimet ve imkânlar.

“Allah yolunda hicret edip cihat eden ve bu yolda şehit olanları Allah hasene bir rızıkla rızıklandıracaktır.”

Kur'an-ı Kerim 22/58

5. Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla içtenlikle yapılan her türlü ibadet, söz ve davranış.

“Kim bir hasene işlerse Allah ona on katından yedi yüz katına kadar sevap verir.”

Hadis-i Şerif



hasen hadis

Sahih hadisin şartlarını taşımakla beraber hadisleri başkasına aynen nakletmede bazı kusurları olan ravinin naklettiği hadis.

Hadisler sağlamlık bakımından üç gruba ayrılır: Sahih, hasen, zayıf.

Hasen hadisler, ravide, zaptla ilgili hata etme ve yanılma gibi bir kusur sebebiyle sahih hadis derecesine çıkamayan hadislerdir. Hasen hadisler dinî konularda sahih hadisler gibi delil kabul edilirler. Hasen hadis terimi ilk defa Tirmizi (ö. 279/892) tarafından kullanılmıştır.



haset

1. Kıskançlık, çekememezlik.

“Ateş odunu nasıl yakıp yok ederse haset de kişinin amellerinin sevabını yok eder.”

Hadis-i Şerif

2. Başkasının elinde bulunan maddi ve manevi imkânların kendisine verilmesi ve kıskanılan kişinin bu imkânları kaybetmesi için kalpte bulunan temenni ve istek.

İslam dini, hasedi en çirkin davranışlardan biri olarak kabul etmiştir. Kur’an-ı Kerim hasetlik yapmayı münafıkların ve müşriklerin temel ahlaki niteliklerinden biri olarak haber vermiş, müminlere de bu kötü sıfattan uzak durmalarını emretmiştir.

“Bir kulun kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.”

Hadis-i Şerif



Hasîb (el-Hasîb)

“Tüm yarattıklarının ihtiyaçlarını bir ölçü içerisinde karşılayan, dünyada da ahirette de onların yardımına yetişen; dünyadaki yapmış oldukları söz ve davranışlara göre insanları ahirette hesaba çekip yapmış olduklarının karşılığını eksiksiz olarak verecek en yüce varlık.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“(Ey yetimlerin velileri!) Yetimlerin mallarını onlar büyüyüp de alacaklar diye alelacele ve savurganlıkla yemeyin. Kim zengin ise onların mallarını yemekten çekinsin. Fakir ise ölçülü bir şekilde faydalansın. Onların mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahitler bulundurun. Allah Hasîb olarak yeter.”

Kur'an-ı Kerim 4/6



hasis

bk. cimri.



haşa

1. Asla, katiyen, hiçbir vakit, Allah göstermesin, Allah korusun anlamlarında bir ünlem ifadesi.

2. Bir durum veya davranışın kesinlikle kabul edilmediğini anlatan söz.

“Kadınlar, önlerine konan meyveleri soyup yerlerken Yusuf’u görünce onu gözlerinde büyüttüler. Ona hayranlıklarından ötürü ellerini kestiler ve: ‘Allah için, haşa bu insan değildir, bu güzel bir melektir.’ dediler.”

Kur'an-ı Kerim 12/31

3. Dine aykırı olma ihtimali olan sözler için, ‘tövbe, Allah göstermesin.’ anlamında kullanılan bir söz.



Haşimi

Hz. Peygamber’in de bağlı olduğu Kureyş kabilesinin bir kolu.

Haşimiler Kureyş kabilesinin en önemli kollarından biridir. Hz. Peygamber de bu soydan gelmiştir. Haşimiler, İslamiyet’ten önce de hem Mekke’nin hem de Kureyş kabilesinin yöneticiliğini yapmışlardır. Çok önemli bir görev sayılan Kâbe muhafızlığı ve hac işlerini yönetmek Haşimilere verilmiştir.



haşir

1. Toplanma, bir araya gelme.

“Kişi sevdiğiyle beraber haşrolacaktır.”

Hadis-i Şerif

2. Bütün canlıların öbür dünyada yeniden diriltilerek ‘mahşer’ denilen yerde dünyadaki yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını vermek üzere bir araya gelmeleri, getirilmeleri.

“O gün yer yarılır, onlar (mezarlarından) çabucak çıkarlar. Bu bize göre kolay olan bir haşirdir.”

Kur'an-ı Kerim 50/44

Kur'an-ı Kerim, bütün insanların hesaba çekileceğini haber vermiştir. Allah’ın vahyinden yüz çeviren kâfirlerin kör, sağır ve dilsiz olarak haşredileceğini bildirmiştir. Bu çerçevede insanların haşir gününde hesaplarını kolay verebilmeleri için dünyada iman edip salih ameller işleyerek hazırlıklı olmaları tavsiye edilmiştir.

“Hepsini haşrettiğimiz gün ortak koşanlara ‘Hani, Allah’a ortak sandığınız şeyler nerede?’ denir.”

Kur'an-ı Kerim 6/22



haşiye

Fıkıh, tefsir, hadis, kelam, tasavvuf gibi İslami ilimler başta olmak üzere mantık, felsefe, astronomi ve tıp dâhil geçmişte eser veren bilginlerin yazmış oldukları herhangi bir kitabın sayfa kenarlarına ya kendilerinin ya da başkalarının yazdıkları kısa açıklamalar, tamamlayıcı notlar.



haşr

bk. haşir.



Haşr Suresi

Kur’an-ı Kerim’in elli dokuzuncu suresidir. Yirmi dört ayettir. Medine’de inmiştir. Adını ikinci ayette geçen ve ‘bir araya toplama’ anlamına gelen ‘haşr’ kelimesinden almıştır.

Sure, göklerdeki ve yerdeki bütün varlıkların Allah’ın yüceliğini dile getirdiğini, Onun güçlü ve hikmet sahibi olduğunu bildiren bir ayetle başlar. Savaş yapmadan elde edilen başarıların Allah’ın müminlere bir yardımı olduğu üzerinde durulur. Sözleşmelerini bozan ve inançlarına bağlılıklarını yitiren toplumların dünyada da ahirette de cezalandırılacağı açıklanır. Silah kullanmadan elde edilen ganimetlerin nasıl dağıtılacağı bildirilir. Kamu mallarının sosyal adaleti sağlayacak biçimde dağıtılmasının önemi vurgulanır. Medineli Müslümanların Mekkeli muhacirlere iman kardeşliğini gözeterek yapmış oldukları fedakârlıklardan örnekler verilir. Ayrıca bencillikten, bireysel çıkarları öne çıkarmaktan kurtulmanın önemi ele alınır ve müminlerin birbirlerine kin tutmamaları tavsiye edilir.

Surede, Yahudilerin ve Medineli münafıkların yalanları, sözlerinden dönmeleri, birbirlerinin aleyhinde çalışmaları da gözler önüne serilir. Yahudilerin birbirlerine tutkun gibi gözükseler de tutkun olmadıkları belirtilir. Yahudi ve münafıklar, Medine’deki çirkin eylemlerinden vazgeçmeyecek olurlarsa ilahi azap ile tehdit edilirler.

Surede, müminlere ahiret için hazırlık yapmaları ve takva sahibi olmaları öğütlenir. Tüm kötülüklerin Allah’ı ve ahireti unutmaktan doğduğuna işaret edilir. Cennetlikler ile cehennemliklerin eşit olmadığı haber verildikten sonra Kur’an-ı Kerim’in önemi üzerinde durulur. Daha sonra da Yüce Allah’ın birliği, yüceliği, eşsizliği, rahmeti, şefkati, gücü ve kudreti dile getirilir.

Yerde ve gökte bulunan her şeyin Allah’ı tespih edip ona boyun eğdiğini bildiren ayetle sure son bulur.



haşyet

1. Korku, endişe, üzüntü, ürperti.

“Kendilerine savaş farz kılınınca hemen içlerinden (münafık) bir grup, insanlardan Allah’ın haşyeti gibi haşyet duymaya başladılar: ‘Rabbimiz niçin bize savaşı farz kıldın? Bize (savaşı) yakın bir zamana kadar ertelesen olmaz mıydı?’ dediler. De ki: Dünyanın geçimliği azdır, takva sahipleri için ahiret daha iyidir. Size kıl kadar haksızlık edilmeyecektir.”

Kur'an-ı Kerim 4/77

2. Kulun işlediği günahlar sebebiyle veya Allah’ın gazabının kendisine ulaşacağı düşüncesiyle kalbinde duyduğu endişe, ahirete yönelik Allah korkusu.

“İnsanlardan ilk kalkacak olan şey haşyettir. Öyle ki insanlar arasında haşyet sahibi kimseler neredeyse bulunmayacaktır.”

Hadis-i Şerif

3. Gelecekte hoşa gitmeyecek bir şeyin beklentisinden kaynaklanan endişe, üzüntü.

“(İleride başınıza gelebilecek) yoksulluk haşyetiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onların da sizin de rızkını verecek olan biziz. Çocukları öldürmek (çok) büyük bir günahtır.”

Kur’an-ı Kerim 17/31



hat

bk. hüsnühat.



hata

1. Yanlış, yanılma, kusur.

“Müçtehit içtihatında hata ederse (çalışıp yorulmasına karışlık) bir sevap, doğru karar verirse iki sevap alır.”

Hadis-i Şerif

2. Düşünürken, konuşurken veya bir iş yaparken meydana gelen yanlışlık, hedefleneni ve doğruyu tutturamama.

“…‘Rabbimiz! Eğer unutacak veya hata edecek olursak bizi sorumlu tutma…”

Kur’an-ı Kerim 2/286

3. Küçük günah.

“Suyun ateşi söndürdüğü gibi fakirlere verilen sadaka da hataları yok eder.”

Hadis-i Şerif

4. Mükelleften sorumluluğu tamamen veya kısmen kaldıran ve Allah’a isyan kastedilmeden söylenen söz, yapılan davranış; kasıtsız günah.

“Allah, ümmetimi üç konuda bağışlamıştır: Hata olarak, unutarak ve başkasının zorlamasıyla yaptığı işlerden ve söylediği sözlerden.”

Hadis-i Şerif



Hatemienbiya

“Peygamberlerin sonuncusu, kendisinden sonra kesinlikle peygamber gelmeyecek olan.” anlamında Hz. Muhammed’in sıfatı.

Peygamberlik, Hz. Âdem’le başlayıp Hz. Muhammed’le sona ermiştir. Hz. Muhammed’in getirdiği din ve kitap, geldiği günkü gibi bozulmadan aslını koruduğu için yeni bir peygamber ve kitap gelmesini gerektirecek bir durum yoktur. Ayrıca İslam dini kıyamete kadar bütün insanların ihtiyacını karşılayacak özellikte ve esneklikte gönderilmiştir.

“Muhammed, Allah’ın elçisi ve Hatemienbiya’dır…”

Kur'an-ı Kerim 33/40



Hateminübüvvet

1. Peygamberlik mührü.

2. Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu gösteren ve iki kürek kemiğinin arasındaki güvercin yumurtası büyüklüğünde olan ben.



Hz. Hatice

Hz. Peygamber’in ilk hanımı, kadınlardan ilk Müslüman.

Hz. Hatice (ö. 620), Miladi 556 yılında Mekke’de doğmuştur. Kureyş’in ileri gelenlerinden Huveylid’in kızıdır. İslam öncesi hayatının temizliğinden dolayı “iffetli, tertemiz” anlamına gelen “Tahire” lakabıyla, Hz. Peygamber’in en büyük eşi olduğu için de “Kübra” sıfatıyla anılmıştır.

Hz. Hatice, ticaretle uğraşmıştır. Bir ara ticaret mallarını çalıştırmayı Hz. Muhammed’e teklif etmiş, o da bu öneriyi kabul etmiş ve yaptığı ticaretten büyük kazançlar sağlamıştır. Hz. Muhammed’in doğruluğunu, ahlakının güzelliğini, vefakârlığını gören Hz. Hatice, daha sonra ona evlilik teklifinde bulunmuştur. Hz. Muhammed de bu teklifi kabul etmiş ve akrabalarının da katıldığı bir törenle nikâhları yapılmıştır. Hz. Hatice’nin bu evlilikten, Kasım, Abdullah, Zeynep, Rukiye, Ümmügülsüm ve Fatıma adlı çocukları doğmuştur.

Hz. Muhammed, otuz beş yaşından sonra evrenin yaratılışı ve insanlığın gidişatı ile ilgili konularda derin bir tefekkür hayatı yaşamıştır. O, bu tefekkür hayatını yaşarken Hz. Hatice ona gerekli ilgiyi gösterdiği gibi ilk vahiy geldikten sonra da hemen iman etmiş ve bütün varlığıyla Allah yolunda eşinin destekçisi olmuştur. Hz. Peygamber’i herkes yalanlarken o doğrulamış ve onu her an destekleyerek teselli etmiştir. Bütün bu fedakârlıklarından dolayı Hz. Peygamber’in en sevgili ve en kıymetli eşi olmuştur. Hz. Peygamber’le evlilikleri yirmi beş yıldan fazla sürmüştür. Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara yapılan işkencenin en yoğun olduğu dönemde Mekke’de vefat etmiştir. (19 Nisan 620) Hz. Muhammed, onun vefatına çok üzüldüğü için o yıla “hüzün yılı” denmiştir.



hatim

1. Sona erdirme, bitirme.

2. Kur'an-ı Kerim’i ilk suresi olan Fatiha Suresi’nden başlayıp en son suresi olan Nas Suresi’ne kadar tek başına veya cemaatin huzurunda yüzüne veya ezberden okuma.

“Üç günden kısa sürede hatim yapmayınız. Üç günden kısa sürede tüm Kur’an’ı hatim yaparsanız bir şey anlamazsınız.”

Hadis-i Şerif

3. Hadis âlimlerince muteber kabul edilen herhangi bir hadis kitabının bir hadis bilgini tarafından talebelerine baştan sona okutulup bitirilmesi veya maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulmak için cemaat tarafından okunup tamamlanması.





Hatîm

Kâbe ile kuzey tarafındaki yarım daire şeklinde ve bir buçuk metre yüksekliğindeki duvarın arasında kalan yer, Hicr.

Kâbe, M.S. 605 yılında yeniden yapılırken malzeme eksikliğinden dolayı yapı daraltılmış ve Hatîm denilen yer dışarıda kalmıştır. Burası Kâbe’nin içinden sayılır. Tavafın, Hatîm’in dışından yapılması zorunludur. Hatîm’de namaz kılmak Kâbe’nin içinde namaz kılmak gibidir.

“Eğer Kureyş kabilesi, küfürden yeni çıkmamış olsaydı Kâbe’yi İbrahim Peygamber’in yaptığı temeller üzerine yeniden yaptırır, Hatîm’i de Kâbe’nin içine alırdım.”

Hadis-i Şerif



hatip

1. Bir topluluk karşısında etkili, düzgün ve güzel konuşan kimse, konuşmacı.

2. Cuma günleri, cuma namazından önce camide, İslam dininin emirlerini, yasaklarını hatırlatarak ayetlerden ve hadislerden öğütler veren kimse, imam, hutbe okuyan.

“Hatibin hutbeyi kısa okuyup namazda Kur'an-ı Kerim’den çokça ayet okuması onun dinî bilgisinin derinliğindendir.”

Hadis-i Şerif

hatmihacegân

bk. Nakşibendilik.



havaiciasliye

1. Sıkıntıların giderilmesi ve hayatın devamı için insanın muhtaç olduğu temel ihtiyaç maddeleri.

2. Zekâta tabi olmayan temel ihtiyaç maddeleri.



havari

1. Taraftar, dost, arkadaş, yardımcı, seçkin kimse.

“Her peygamberin bir havarisi vardır. Benim havarim ise Zübeyr b. Avvam’dır.”

Hadis-i Şerif

2. Hz. İsa’nın, kendisine yardımcı olarak seçtiği ve İncil’in içerisindeki hükümleri ve öğütleri insanlara bildirmekle görevlendirdiği on iki mümin kişiden her biri.

“Meryem oğlu İsa havarilerine: ‘Allah yolunda benim yardımcılarım kimdir?’ demişti. Havariler: “Allah (yolu)nun yardımcıları biziz.’ dediler…”

Kur'an-ı Kerim 61/14

Havarilerin isimleri:

Petrus denen Simun; Andreas; Zebedinin oğlu Yakup; Yuhanna; Filipus; Bartolomeus; Tomas, Matta; Alfeus’un oğlu Yakup; Taddeus; Gayyur Simun ve Yahuda İskariyot.



havas

1. İleri gelen, seçkin kişiler.

Kitabı sünneti icmaı kaldırıp attık

Havası maskara yaptık, avamı aldattık.

Mehmet Akif Ersoy

2. Tasavvuf yoluna girdikten sonra almış oldukları eğitim sayesinde Allah’ın emirlerini ve bu emirlerin konuluş nedenlerini hemen kavrayıp Allah’ı görüyormuşçasına dinin hükümlerini yaşamayı amaç edinen Müslümanlar.

3. Allah’ın sıfatları, fiilleri, yaratması ve emretmesi konularında bilgi sahibi olan ve bu bilgiye göre hayatına anlam vererek Allah’ın sevgisini kazanan kişiler.



havassıkur'an

Kur'an-ı Kerim’deki bazı kelime, ayet ve surelerin belli bir düzene göre okunması veya yazılması durumunda yapılan duaların gerçekleşeceğinden bahseden ilim veya bu konuda yazılan eserler.



havassıselime

İslam dinine göre bilgi elde etme yollarından biri olan ve herhangi bir etkenle kendisine ait özelliğini kaybetmemiş bulunan beş duyu; işitme, görme, koku alma, tatma ve dokunma.

İslam dinine göre bilgi elde etmenin çeşitli yolları vardır. Havassıselime, akıl, vahiy ve tecrübe bilgi elde etme yollarının en önemlileridir.



havatır

1. Hatıra gelenler, hatırlananlar, kalbe doğan düşünceler.

2. İnsanın iradesi dışında zihnine gelen veya kalpte hissedilen duygu ve düşünceler.

3. Tasavvuf yoluna giren kimsenin kalbine Allah’tan, melekten, nefisten veya şeytandan gelen hitaplar, sesler.

“Bazen gönlüme havatır gelir. Gelen bu havatırı Kur’an-ı Kerim ve sünnete göre test ederim. Eğer onlara uyuyorsa alırım uymuyorsa almam.”

Cüneyt el-Bağdadi



havf

1. Korku, kaygı, endişe.

“Kimseden havf eylemez Allah’tan havf eyleyen.”

İzzet Molla

2. Hoşlanılmayan bir durumun başa gelmesinden veya arzulanan bir şeyin kaybedilmesinden dolayı duyulan endişe.

“Ant olsun sizi havf, açlık, mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksiltmek gibi şeylerle deneriz; sabredenleri müjdele!”

Kur’an-ı Kerim 2/155

3. Allah’a onun istediği gibi ibadet edememekten, işlenen günahları çokça hatırlamaktan, ahiret hâllerini düşünmekten ve bunlara bağlı olarak Allah’ın rızasını kaybetme endişesiyle duyulan korku.

“Güzellik ve asalet sahibi bir kadının yapmış olduğu cinsel teklifi reddederek “Ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan havf ederim.” diyen kişiyi, Allah kıyamet gününde kendi korumasına alacaktır…”

Hadis-i Şerif



haviye

Münafıkların ve küfürde aşırı gidenlerin girecekleri cehennemin en derin yeri, yedinci tabakası.

“Kıyamet günende kimin tartıda (sevapları) daha ağır gelirse o cennette hoşnut olacağı bir hayatı sürecektir. Tartıda (sevapları) hafif gelenlerin varacağı yer ise haviyedir. Sen haviyenin ne olduğunu bilir misin? O çılgın bir ateştir.”

Kur'an-ı Kerim 101/6-11



havkale

“Güç ve kuvvetin kaynağı sadece Allah’tır.” anlamına gelen “La havle vela kuvvete illa billah” biçimindeki dua cümlesinin kısaltılmış şekli.



havlihavelan

1. Bir yılın geçip sona ermesi.

2. Zekâtı verilecek bir ticaret malının üzerinden bir kamerî yılın (yaklaşık 354 gün) geçmesi.

Havlihavelan, ticaret mallarına zekâtın farz olmasının şartlarından birisidir. İslam bilginleri bu konuda görüş birliği içerisindedirler. Toprak mahsullerinde ise zekât verilirken havlihavelan şartı aranmaz, ürün elde edilince zekâtı verilir.

“Üzerinde havlihavelan gerçekleşmeyen bir (ticaret) malı için zekât yoktur.”

Hadis-i Şerif



havra

1. Yahudilerin ibadethanesi, sinagog.

2. Gerek günlük gerekse haftalık ibadetin yapılması, kutsal kitapların okunması ve dinî emirlerin öğrenilmesi için Yahudi cemaatinin toplandığı ibadet yeri, küçük mabet.

Havra, M.Ö. 586’da Süleyman Mabedi’nin yıkılmasından sonra Yahudiler tarafından halkın ibadet edeceği bir kurum hâline getirilmiştir. Kurban dışındaki ibadetler havrada gelişmiştir. Havradaki en kutsal şey, doğu yönündeki bir hücrede korunan Tevrat tomarlarıdır.

Havrada yapılan ayinler, Tevrat’tan bazı bölümlerin okunması, belirli dualar ve vaazlardan ibarettir. İbadet için en az on iki yaşını geçmiş on erkeğin bir araya gelmesi gerekir. Kadınlar ibadete katılamaz ve erkeklerle bir arada bulunamazlar. Zorunlu olmamakla beraber çoğu aileler nikâhlarını havrada kıydırırlar. Yahudi toplumunda havra ile dini hayat iç içedir.

“Allah, bir kısım insanları diğer bir kısım ile savmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve Allah’ın ismi içerisinde çokça anılan mescitler yıkılıp giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere mutlak surette yardım eder.”

Kur'an-ı Kerim 22/40



Hz. Havva

İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’in hanımı, ilk kadın, insanlığın anası.

İslami kaynaklara göre Hz. Havva, Hz. Âdem ile aynı maddeden yaratılmıştır. Hz. Âdem’le beraber cennete yerleştirilmiş ve Allah’ın koyduğu sınırlar çiğnenince Hz. Âdem’le beraber oradan çıkarılmıştır. İslam dini Hz. Havva’yı ve onun şahsında tüm kadınları suçlayan Yahudilik ve Hristiyanlığın bu konudaki düşüncelerini benimsememiştir. İslam, Hz. Havva’nın kişiliğinde kadınlara yönelik suçlamaları reddetmiştir.

Hz. Havva, rivayetlere göre cennetten çıkarıldıktan sonra Âdem Peygamberle Arafat’ta buluşmuştur. Birçok çocuğu dünyaya gelmiştir. İnsanlık Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın çocuklarından türemiştir.

Havzıkevser

bk. Kevser.



Hay (el-Hay)

“Varlığı devamlı olan, hayat sahibi, ölmeyen diri, her şeyin varlığı onun varlığına bağlı olan.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Allah’tan başka ilah yoktur. O Hay ve her şeyi koruyup gözetendir…”

Kur'an-ı Kerim 2/255



hayâ

1. Utanma, sıkılma duygusu, edep, ar.

“Hayâ imandandır.”

Hadis-i Şerif

2. Kişinin, Allah’a olan içten sevgi ve saygısından dolayı kötü, çirkin, ahlak dışı ve günah olan davranışlardan rahatsız olup onlardan kaçınması.

“Dört şey peygamberlerin sünnetlerin-dendir: Hayâlı olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek.”

Hadis-i Şerif

3. Kınanma endişesiyle dinî kurallara aykırı davranmaktan kaçınma.

“İmanın yetmişten fazla derecesi vardır. Hayâ da imanın derecelerinden biridir.”

Hadis-i Şerif



hayat

1. Canlılık, dirilik, sağlık, faaliyet, hareketlilik.

“Allah, hayat veren ve öldürendir. Allah, yaptığınız şeyleri bütün ayrıntılarıyla görmektedir.”

Kur’an-ı Kerim 3/156

2. Doğumdan ölüme kadar olan süre, ömür, yaşam.

Elindeyse zamana, dur, geçme diye dayat!

Bir sigara içmekten daha kısa bu hayat…

Necip Fazıl Kısakürek

3. Allah’ın canlı, diri ve her an faaliyet hâlinde olmasını ifade eden bir sıfatı.

“Hayat sahibi olup ölmeyen varlığa tevekkül et ve onu överek tespih et….”

Kur’an-ı Kerim 25/58



Hayber Savaşı

Hicretin yedinci yılında (M.S. 628), Medine Suriye yolu üzerinde ve Yahudilerin yerleşim merkezi olarak seçtikleri Hayber denilen yerde Hz. Muhammed ile Yahudiler arasında yapılan savaş.

Medine’nin 150 kilometre kuzeyinde bir ticaret merkezi olan Hayber’de çeşitli Yahudi kabileleri yaşamıştır. Bu kabilelerin bir kısmını Medine’den çıkartılan Yahudiler oluşturmuştur. Hayber Yahudileri, Mekke müşrikleri ile ortak hareket ederek Medine’den Suriye’ye giden ticaret kervanlarına baskınlar düzenlemişlerdir. Hz. Peygamber’e saldırma konusunda bazı putperest Arap kabileleri ile anlaşma yapan Hayber Yahudilerine karşı Hz. Muhammed de savaş ilan etmiştir. Hz. Peygamber, 1500 kişilik bir ordu hazırlamış ve ordunun sancağını Hz. Ali’ye vermiştir. Hz. Ali Hayber Savaşı’nda çok büyük kahramanlıklar göstermiştir. Bu savaşta Hayber Yahudileri yenilmiştir. Savaştan sonra yapılan anlaşmaya göre Yahudiler, Medine İslam Devleti’ne cizye verme karşılığında içişlerinde serbest bırakılmışlardır.



hayır

1. Servet, mal.

“İnsanda aşırı derece hayır sevgisi vardır.”

Kur'an-ı Kerim 100/6-8

2. İbadet.

“Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin. Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.”

Kur'an-ı Kerim 22/77

3. İlim, hikmet.

“Kim şu mescidimize girer de hayır öğrenir ve öğretirse Allah yolunda cihat etmiş mücahit gibidir.”

Hadis-i Şerif

4. Dinin ve aklın yapılmasını iyi ve güzel gördüğü, kişinin sadece Allah’ın rızasını gözeterek yaptığı iş, amel.

“Kim zerre kadar hayır yaparsa onun (karşılığını) görür. Kim de zerre kadar şer yaparsa o da (karşılığını) görür.”

Kur'an-ı Kerim 99/7-8



hayız

1. Kadınların ay hâli, âdet görmesi, aybaşı.

“Sana hayızı soruyorlar. De ki: ‘O (bedenî ve psikolojik bir) sıkıntıdır.’ Hayızlı iken kadınlarınızla cinsel ilişkiden sakının. Temizlenip yıkanıncaya kadar onlara yaklaşmayın.”

Kur'an-ı Kerim 2/222

2. Doğum veya bir başka rahatsızlık olmaksızın, ergenlik çağındaki kız veya kadının döl yatağından gelen ve bir süre devam ederek bazı ibadetlerin yerine getirilmesine engel olan kan.

Hayız günlerinde kadınlar namaz kılamazlar, oruç tutamazlar ve Kur'an-ı Kerim’e dokunmazlar. Hayız günleri bittikten sonra kılamadıkları namazları kaza etmezler fakat tutamadıkları oruçlarını daha sonra kaza ederler. Evli kadınlar ise hayız günlerinde kocalarıyla cinsel ilişkide bulunmazlar.

“Biz, Resulullah’ın zamanında hayız olduğumuz vakit namazı bırakır daha sonra da kılamadığımız namazları kaza etmezdik. Hayızlı olduğumuz günlerde tutamadığımız oruçları ise kaza ederdik.”

Hz. Ayşe



hayrat

1. İyilikler, güzellikler, hayırlar.

“Allah, sizi vermiş olduğu nimetlerle sınamaktadır. (Sizler verilen bu nimetlerin hakkını vererek) hayratta yarışınız.”

Kur’an-ı Kerim 5/48

2. Allah’ın rızası gözetilerek toplumun faydalanması için yapılan ve kişinin ölümünden sonra da amel defterine sevap yazılmasına sebep olan güzel işler.

Türk toplumunda cami, okul, yol, köprü, hastane, aşevi yaptırmak hayrattan sayılmıştır. Hz. Peygamber, Müslümanlara hayrat yapımını teşvik etmiştir.

“Onlar Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülüğe engel olurlar ve hayratta yarışırlar, işte bunlar salih insanlardır.”

Kur'an-ı Kerim 3/114



Hayrulbeşer

“İnsanların en hayırlısı.” anlamında Hz. Muhammed için kullanılan övgü sözü.

Ol gece kim doğdu ol Hayrulbeşer

Anası anda neler gördü neler.

Süleyman Çelebi



hazret

1. Bir kimsenin huzuru, önü, makam.

Gel gidelim hazrete Ya Mustafa.

Muntazırdır anda ashabısafa.

Süleyman Çelebi

2. Saygı ve yüceltme ifadesi olarak değerli ve yüce kabul edilen kişilerin isimlerinin başına getirilen unvan.

3. Çeşitli hatalar sebebiyle Allah’tan uzaklaşan müridin yeniden onun rızasını kazanmak ve Allah’a ulaşmak için birtakım manevi makamları tek tek aşmak suretiyle ilahî huzura varması ve Allah katında değer kazanmasıyla elde edilen konum.



helal

1. Dinî bakımdan kullanılmasına, yapılmasına, söylenmesine, yenilip içilmesine izin verilen şey.

“Peygamber, onlara iyiliği emreder; kötülükleri yasaklar; temiz olan şeyleri helal, çirkin şeyleri de haram kılar…”

Kur'an-ı Kerim 7/157

2. Dinin haram kılmadığı yollardan elde edilen kazanç.

“Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerin helal ve temiz olanlarından yeyin. Eğer Allah’a kulluk ediyorsanız onun nimetlerine şükredin.”

Kur'an-ı Kerim 16/114

3. Nikâhlı ve hukuksal anlamda karı koca olan kimseler, eşler.

Helalim Ayşe, kızım Fatıma

Evlatlarım size olsun elveda.

Süleyman Çelebi

4. İhramlı iken yasak olan şeylerin hac ve umre görevlerini bitirdikten sonra serbest olması.



Hendek Savaşı

Medineli Müslümanlarla, Mekkeli müşrikler ve bu müşriklerle ortak hareket eden Arap kabileleri arasında yapılan savaş.

Bedir ve Uhut Savaşları’nda istedikleri neticeyi alamayan Mekke müşrikleri Hz. Peygamber ve Medineli Müslümanlara saldırılarını aralıksız sürdürmüşlerdir. Müslümanlara son bir darbe daha vurup onları Medine’de imha etmek amacıyla büyük bir orduyla Medine’ye hücum etmişlerdir. Mekkeli müşriklerle Medineli Müslümanlara arasında meydana gelen Hendek Savaşı hicretin 5. yılı Şevval ayının yedisinde başlayıp (1 Mart 627), zilkadenin birinci günü (24 Mart 627) sona ermiştir.

Medine’yi savunma amacıyla Selman Farisî’nin teklifi üzerine şehrin etrafına hendekler kazıldığı için bu savaşa Hendek Savaşı denilmiştir. Saldırgan tarafı Kureyşliler, Hayber Yahudileri, Gatafanlılar, Fezareliler, Esedoğulları ve Süleymoğulları kabileleri oluşturmuştur. Bütün bu grupları ‘hizip’ kelimesinin çoğulu olan “ahzab” kelimesiyle ifade eden Kur'an-ı Kerim bu savaşa ‘Ahzap Savaşı’ adını vermiştir. Bu savaşta düşman ordusu on iki bin kişiden oluşmuştur.

Medine’yi hendeğin gerisinde üç hafta kadar kuşatan Mekke müşrikleri kendi aralarında çıkan ayrılıklar ve bir gece ansızın meydana gelen korkunç kum fırtınası nedeniyle dağılıp gitmişlerdir. Bu savaşta yer yer vuruşmalar olsa da iki ordu hendekten dolayı karşı karşıya gelememiştir. Fırtına, açlık ve gruplar arasındaki ayrılıklara daha fazla dayanamayan Kureyş ordusu bu savaşta da yenilmiştir. Hendek Savaşı’nda beş Müslüman şehit olmuştur. Bu savaştan sonra müşrikler bir daha Medine’ye saldıramamışlardır.



hervele

1. Çabuk ve hızlı yürüme, koşturma, koşar gibi süratlice yürüme, süratli olma.

“Kulum bana yürüyerek gelirse ben ona hervele ile giderim…”

Kudsi Hadis

2. Hac ve umre yaparken Kâbe’nin yakınındaki Safa ile Merve tepeleri arasında yer alan iki yeşil direk arasında erkeklerin koşmaları veya canlı ve diri bir biçimde yürümeleri.

Hz. Peygamber ve müminler Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde Mekkeli müşrikler; ‘Müslümanların Medine’nin havasına alışamadıkları ve sıtmaya yakalanarak hastalandıklarına’ dair aralarında söylentiler çıkarmışlardır. Bu söylentiler uzun bir müddet devam etmiştir. Hz. Peygamber ve müminler Hudeybiye Anlaşması’ndan bir yıl sonra umre için Mekke’ye gittiklerinde onlara bu söylentilerin gerçeği yansıtmadığını göstermek amacıyla Safa ile Merve arasındaki kısa bir mesafede koşar adım, omuzları dik ve çalımlı bir şekilde yürümüşler; hervele yapmışlardır. O günden itibaren bu uygulama bir sünnet olarak devam ettirilmektedir.



hesap günü

Dinen yükümlü insanların inançlarından ve dünyada yaptıkları iyilik ve kötülüklerden dolayı Allah tarafından ahirette hesaba çekilecekleri gün, ceza günü, din günü, ruziceza, ahiret günü, haşir günü.

“Ey Rabbim! Hesap günü beni, anamı babamı ve müminleri bağışla!”

Kur'an-ı Kerim 14/41



heva

1. Arzu, istek, meyletme.

“Kim ki hevasını benim getirmiş olduğum dine tabi kılmazsa bana iman etmiş sayılmaz.”

Hadis-i Şerif

2. Kişinin, dinini dikkate almaksızın arzuladığı şeylere yönelmesi.

“Allah’ın yeryüzünde en çok buğzettiği ilah hevadır.”

Hadis-i Şerif

3. Kişinin, akıl ve dince kötü görülen şeylere karşı eğilimi.

“Gördün mü hevasını tanrı edineni? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın.”

Kur'an-ı Kerim 25/43



Hevazin Savaşı

bk. Huneyn Savaşı.



heybet

1. Celal, azamet, ululuk, büyüklük, haşmet.

Gökte top sesleri bir bir nerelerden geliyor?

Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor

Kosava’dan, Niğbolu’dan, Varna’dan, İstanbul’dan…

Anıyor her biri bir vak’ayı heybetle bu an.

Yahya Kemal Beyatlı

2. Yüce Allah’a yakın olmanın ve onu sevmenin karşılığında insanda meydana gelen manevi bir hâl.

3. İnsanda korku ile karışık saygı uyandıran hâl veya görünüş.



hezl

1. Şaka, latife.

“Üç şey vardır ki ciddisi de ciddidir, hezli de ciddidir: Nikâh, boşama ve köleyi hürriyetine kavuşturma.”

Hadis-i Şerif

2. Alay, eğlenme, anlamsız söz ve davranış.

“Kur'an hak ile batılı ayıran bir sözdür. O asla bir hezl değildir.”

Kur'an-ı Kerim 86/13-14

3. Sözün anlamını ve hükmünü kastetmemekle gerçekleşen ve iç irade ile beyan arasında kasıtlı uygunsuzluk durumunu doğuran ciddiyetsizlik.

4. Ciddi fikirlerin mizahi bir anlatımla dile getirildiği edebî tür.



Hıdırellez

1. Hızır ve İlyas Peygamber’in her baharın başlangıcında karada ve denizde darda kalanlara yardım amacıyla buluştuklarına inanılan Miladi 6 Mayıs, Rumi 23 Nisan’a rastlayan gün.

2. İslam öncesi, eski Orta Asya, Ortadoğu ve Anadolu yaz bayramlarına dayanan, Hızır ve İlyas kavramları etrafında dinî bir içerik kazanmış halk bayramı.

3. İnsanların kıştan kurtulma, bahardan faydalanma, piknik yapma, eğlenme, nişan, düğün, sünnet törenleri tertip etme, adak ve dilekte bulunma gibi düşünceleri gerçekleştirmek amacıyla kutladıkları bahar bayramı.



hıfz

1. Ezberleme, hatırda tutma, unutmama.

2. Saklama, muhafaza etme, koruma.

“Kur’an-ı Kerim’i biz indirdik; onun hıfzı da bize aittir.”

Kur’an-ı Kerim 15/9

3. Kur’an-ı Kerim’in belirli bir bölümünü ya da tamamını ezberleme ve ezberde tutma.

“Kim Kur’an-ı Kerim’i hıfz ederse (Allah’ın izniyle) bu kişi ahiret gününde akrabasından on kişiye şefaatte bulunur.”

Hadis-i Şerif

4. Allah’ın, veli denilen seçkin ve sevilen kullarını günahta ısrar etmekten koruması.

“Sen, Allah’ın koymuş olduğu buyruklara uy ki Allah da seni hıfzetsin.”

Hadis-i Şerif



hıkd

bk. kin.



Hırkayısaadet

Kâb b. Züheyr (ö. 24/645) adlı şair Müslüman olup Hz. Peygamber’in huzurunda İslam dinini ve Müslümanları öven kasidesini okuduğunda Hz. Muhammed’in onu ödüllendirmek amacıyla sırtından çıkarıp hediye ettiği hırka.

Hırkayısaadet, 124 santimetre boyunda, geniş kollu, siyah yünlü kumaştan dikilmiş krem renginde, yün astarlı bir hırkadır. Kumaş uzmanlarının yapmış olduğu incelemede hırkanın Hz. Muhammed devrine ait olduğu kanaatine varılmıştır. Muaviye döneminden itibaren hırka, törenlerde halifeler tarafından giyilmiştir. Moğol istilası sırasında Bağdat’tan Mısır’a götürülen hırkayı, Yavuz Sultan Selim 1517 yılında Mısır’ı fethettiğinde İstanbul’a getirmiştir. Bugün bu hırka Topkapı Sarayı’nda ‘Mukaddes Emanetler Dairesi’nde bulunmaktadır.



Hırkayışerif

Hz. Peygamber’in vasiyeti üzerine Hz. Ömer (ö. 23/644) ile Hz. Ali’nin (ö. 40/661) Yemen’deki Karan köyüne giderek Veysel Karani’ye (ö. 37/657) hediye ettiklerine inanılan krem renginde yünlü bir kumaştan dokunan hırka.

Bugün, İstanbul’da Hırkayışerif Camisi’nde korunan Resulullah’a ait bu hırka, ramazan ayının ilk haftasından başlayarak arefe gününe kadar halkın ziyaretine açık bulundurulmaktadır.



hırs

1. Bir şeye çok düşkün olma, şiddetli arzu ve istek.

“Andolsun, içinizden size öyle bir peygamber geldi ki sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir; size karşı çok hırslı, müminlere şefkatli ve merhametlidir.”

Kur'an-ı Kerim 9/128

2. Bir amaca ulaşma konusunda kişinin bütün benliğini saran tutku, aç gözlülük, tamahkâr olma.

“Sen, (Yahudileri) Allah’a ortak koşanlardan bile daha hırslı olarak hayata sarılmış göreceksin. Onlardan her biri binlerce yıl yaşamak ister; hâlbuki uzun yaşaması böyle birini (ahirette) azaptan kurtarmaz. Zira Allah onların bütün yapıp ettiklerini görmektedir.”

Kur'an-ı Kerim 2/96



hırsızlık

1. Başkasına ait bir malı mülk edinmek amacıyla korunmuş olduğu yerden gizlice alma, çalma, sirkat.

“Mümin, mümin olarak hırsızlık yapmaz.”

Hadis-i Şerif

2. Hukuki ehliyeti olan bir kimsenin başkasına ait belli miktarda, dayanıklı ve kıymetli bir malı kendi isteği ile alması.

“Geliniz, bana Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmama, hırsızlık yapmama, zina etmeme, çocuklarınızı öldürmeme, hiçbir kimseye iftira etmeme, iyi olan şeylerde karşı gelmeme konularında kesin söz veriniz.”

Hadis-i Şerif

3. Başkasının taşınabilir malını onun rızası olmaksızın yararlanmak amacıyla bulunduğu yerden alma.

“Sizden önceki toplumlar, ileri gelen ailelerden bir kişi hırsızlık yaptığında onlara ceza vermeyip zayıf kimselere hukuku uyguladıkları için helak oldular. Siz, cezaları herkese eşit şekilde uygulayın…”

Hadis-i Şerif



hıyanet

bk. ihanet.



Hızır

Hz. Musa zamanında yaşadığı rivayet edilen ve peygamber mi, melek mi, yoksa bir veli mi olduğu konusunda çeşitli görüşler olan ve kendisine ilahî ilim verilen kişi.

Kur’an-ı Kerim’de Hızır’ın isminden açıkça bahsedilmez. Kehf Suresi’nin 60-82. ayetlerinde yer alan Hz. Musa ile ilgili kıssada; “Katımızdan kendisine bir rahmet ve ilim verdiğimiz kullarımızdan bir kul…” diye anlatılan şahsın Hızır olduğu söylenmektedir. Hz. Peygamber’den gelen rivayetlerde de bu şahsın Hızır olduğu belirtilmektedir.

Türk kültüründe Hızır’ın, Allah’ın izniyle darda kalan insanların yardımına koştuğuna inanılır.

Karac’oğlan düşse yola

Hızır yardım etse bile

Yâr dediğin demir kale

Ya alınır ya alınmaz.

Karacaoğlan



hızlan

1. Yardımı kesme, kendi hâline bırakma.

“Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenecek yoktur. Eğer sizi Allah hızlanda bırakırsa Allah’tan başka size kim yardım edebilir? O hâlde müminler ancak Allah’a güvenip dayansınlar!”

Kur'an-ı Kerim 3/160

2. Gaflet veya kasıt sebebiyle kişinin kendisine verilen nimetleri koruyamaması.

3. Buyruklarına boyun eğmeyen, açıkça emirlerine karşı gelen, ilahî yasalara meydan okuyan ve günahlara çokça dalan kimselerden Allah’ın yardımını kesmesi, onları kendi hâllerine bırakması.



hibe

1. Bağış, bağışlama, bir şeyi karşılıksız verme, ihsan.

“Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve çocuklar hibe et ve bizi Allah’tan gereği gibi sakınanlara önder yap.”

Kur'an-ı Kerim 20/74

2. Hediye, sadaka.

“Kişinin yaptığı hibeden dönmesi helal değildir.”

Hadis-i Şerif

3. Karşılıklı şart koşulmaksızın bir malın hayatta iken sahibi tarafından bir başkasına mülk edinmek amacıyla bağışlanması.



hicap

1. Örtü, perde, engel.

“Ey iman edenler! Peygamber’in evine (rastgele) girmeyin. Ancak yemek için size izin verilir de girerseniz (erkenden gelip) yemeğin pişmesini beklemeyin. Çağrıldığınız zaman girin; yemeği yeyince dağılın, söze dalmayın. Çünkü bu davranışınız Peygamberi incitiyor, fakat o (size bunu söylemekten) utanıyor. Ama Allah, gerçekleri söylemekten utanmaz. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman hicap arkasından isteyin…”

Kur’an-ı Kerim 33/53

2. Utanma duygusu, ar, hayâ, namus.

Salındı bahçeye girdi

Çiçekler selama durdu

Mor menevşe boyun burdu

Gül utandı hicabından

Ercişli Emrah

3. Müslüman kadınların İslam dininin koymuş olduğu kurallara göre giyinmiş oldukları örtü, başörtüsü, giyinme biçimleri.

“Büluğa eren bir kızın hicapsız olarak namaz kılması uygun değildir.”

Hadis-i Şerif

4. Kâfirlerin, peygamberlerin Allah’tan getirmiş oldukları vahye ve tüm hakikatlere zihinlerini ve gönüllerini kapatmaları; takınmış oldukları bu inkârcı tavırların vahye ve hakikate ulaşmalarına oluşturduğu engel.

“(İnkârcılar, Ey Muhammed!) derler, kalplerimiz bizi çağırdığın her şeye kapalıdır, kulaklarımız sağırdır ve bizimle senin aranda bir hicap vardır. Öyleyse sen (ne istersen) yap, unutma ki biz de (her zaman yaptığımızı) yine yapacağız!”

Kur’an-ı Kerim 41/5

5. Tasavvuf yoluna giren dervişle Yüce Allah arasında bulunan ve Allah’ı hakkıyla tanımaya engel olan her şey.

“Allah’ım! Bana hicap arkasında kalma azabıyla azap etme de neyle azap edersen et.”

Seri es-Sakatî

6. Ahiret gününde inkârcıların Allah’ı görmelerine engel olan perde.

“Doğrusu onlar (kâfirler) ile Rableri arasında hicap vardır.”

Kur'an-ı Kerim 83/15



hicabe

Kâbe’nin kapısının, örtüsünün ve anahtarlarının bakımı ve korunması, Makamıibrahim’in ve Kâbe’nin belli zamanlarda ziyaretçilere açılması görevi.

Hicabe görevi eskiden beri Kâbe’ye yapılan hizmetlerin en önemlilerinden birisidir. Bu görevi üstlenmeyi Mekkeliler kutsal kabul etmişlerdir. Hz. Peygamber Mekke’yi fethettiğinde Osman b. Talha’yı çağırarak Kâbe’nin anahtarlarını ona teslim etmiş ve şöyle demiştir:

“Ey Ebu Talha oğulları! Emaneti kıyamete kadar sizde kalmak üzere alın; hicabeyi sizden ancak zalimler alır.”

Hadis-i Şerif



Hicaz

Arabistan Yarımadasında Kızıldeniz’in doğu sahili boyunca uzanan, Mekke ve Medine ile hac ve umre yapacakların ihrama girecekleri yerleri de içine alan coğrafi bölge.

Hicaz bölgesi, Kızıldeniz’in doğusunda, kuzeyde Ürdün’ün liman şehri Eyle’den, güneyde Yemen sınırındaki Aşire’ye ve doğuda Necid çöllerinden Irak’a kadar uzanır. Bölgenin kuzey ve doğu sınırlarının nerede bittiği tartışmalıdır. Tebük ve Filistin’in de buraya dâhil olduğunu söyleyenler vardır. Bazı bilginler Mekke’yi Hicaz’ın merkezi saymışlardır.



Hicr

bk. Hatim



hicret

1. Terk etme, ayrılma, ilgiyi kesme.

“(Ey Muhammed!) Müşriklerin sana söylemiş olduğu şeylere karşı sabırlı davran. Onlardan en güzel biçimde hicret et.”

Kur’an-ı Kerim 73/10

2. Bir yerden bir yere göçme, taşınma, ayrılma.

“Ameller niyetlere göre değerlendirilir. Kişi için ancak niyet ettiğinin karşılığı vardır. Kim dünyalık (bir nimet) elde etmek için ya da bir kadınla evlenmek için hicret ederse onun hicreti onadır.”

Hadis-i Şerif

3. Hz. Peygamber’in ve sahabelerinin İslam’ı gereği gibi yaşamak, diğer insanlara Allah’ın emirlerini duyurmak ve müşriklerin işkencelerinden kurtulmak amacıyla Mekke’den Medine’ye M.S. 622 tarihinde yapmış oldukları göç.

“Şüphesiz ki iman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat edenler, muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler var ya işte bunlar birbirlerinin dostudurlar…”

Kur'an-ı Kerim 8/72

4. İnkârcıların maddi ve manevi işkenceleri karşısında can, mal, akıl, namus ve din emniyetlerini yitiren Müslümanların insanca bir hayat sürmek ve inançlarının gereğini yerine getirebilmek için yapmış oldukları göç.

“Melekler, kendilerine yazık eden kimselerin canlarını alırken ‘(dininiz için) ne yapıyordunuz?’ dediler. (Bu insanlar): ‘Yeryüzünde biz zayıf düşürülmüştük.’, cevabını verdiler. Bunun üzerine melekler dediler ki: ‘Allah’ın yarattığı yeryüzü geniş değil miydi ki oraya hicret etseydiniz ya!’ İşte onların varacağı yer cehennemdir. Varacakları yer ne kötüdür!”

Kur'an-ı Kerim 4/97

5. İslam dininin yasaklamış olduğu şirk, münafıklık, isyan, cimrilik, haset, kin, gıybet ve dedikodu başta olmak üzere tüm kötü huyları terk ederek Hz. Muhammed’in örnek ahlakıyla ahlaklanma.

“Hicret, her türlü kötü davranışı terk etmektir.”

Hadis-i Şerif



hicri takvim

Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicretini tarih başlangıcı olarak kabul eden ve ayın yörüngesi üzerinde dönüşüne göre düzenlenen kamerî takvim, ay takvimi.

Müslümanlar İslam tarihinde en önemli olay olarak Hz. Peygamber’in hicretini kabul etmişler ve Hz. Ömer döneminden itibaren hicri takvimi esas almışlardır. Hicri takvimde esas alınan kamerî aylar sırasıyla şöyledir: Muharrem, safer, rebiülevvel, rebiülahir, cemaziyelevvel, cemaziyelahir, recep, şaban, ramazan, şevval, zilkade ve zilhicce. Hicri takvime göre bir ay bazen yirmi dokuz bazen otuz olur. Hicri takvimin esas alındığı kamerî yıl 354 gündür. Miladi takvime göre hicri takvim her yıl 11 gün önce gelir.



Hicr Suresi

Kur'an-ı Kerim’in on beşinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Doksan dokuz ayettir. Adını, sekseninci ayette geçen ve Salih Peygamberin kavmi Semudluların yaşadığı bölgenin adı olan “Hicr” kelimesinden almıştır.

Sureye, Kur'an-ı Kerim’in her türlü bozulmadan korunacağı ve Hz. Peygamber’e yapılan iftiraların boşa çıkacağı haber verilerek başlanır. Peygamberlerine iftira eden zalimlerin sonlarının kötü olacağı açıklanır. Cinlerin ve şeytanların peygambere gelen vahye müdahale etmeye güçlerinin yetmeyeceği haber verilir. Allah’ın bütün evrene hâkim olduğuna dikkat çekilir. Hayat verenin de öldürenin de ölümden sonra insanları diriltip toplayacak olanın da Allah olduğu vurgulanır.

Âdem Peygamberin yaratılışına da yer verilir. Hz. Âdem’in üstünlüğünü kabul etmediği için İblis’in lanetlenmesi anlatılır ve İblis’in Allah’ın iyi kulları üzerinde herhangi bir egemenliğinin olmadığı belirtilir. Cennet ve cehennem tasvirleri yapılır. İnanan ve ibadet eden insanların cennette ağırlanacakları müjdesi verilirken cehennemliklere Allah’ın azabının şiddetli olacağı uyarısı yapılır.

Surede, İbrahim Peygamberin ilerlemiş yaşına rağmen çocuk sahibi olmasına yer verilir. Lut Peygamberin cinsel sapkınlığı huy edinen kavminin yok oluşu uyarıcı bir dille anlatılır. Peygamberlerini dinlemeyen ve peygamberlerine eziyet veren Şuayp Peygamberin kavmi olan Eykelilerin yok oluşu da surede işlenenir.

Surenin son bölümünde dağları oyan, oralara köşkler yapan fakat peygamberleri inkâr eden Salih Peygamberin kavminin başına gelen ilahî azaba dikkat çekilir. Kur’an-ı Kerim’i vahiy yoluyla Hz. Peygamber’e gönderen Allah’ın gücünün Hz. Muhammed’i, diğer peygamberleri koruduğu gibi her türlü tehlikeden koruyacağına vurgu yapılır. Hz. Peygamber’e, kâfirlerin alaycı tavırlarına aldırış etmemesi tavsiye edilir. Ona, Allah’ı tespih etmesi ve İslam’ı tüm insanlığa tebliğ etmesi emredilir. Ölene kadar ibadeti yalnızca Allah’a yapmasını emreden ayetle sure son bulur.



hidane

1. Bir şeyi yanına alma, çocuğu kucağa alma ve besleme.

2. Boşanma, ölüm veya başka bir nedenden dolayı muhtaç duruma düşen bir çocuğa bakmakla yükümlü olan kimsenin onu yanına alarak gözetimi altında yetiştirmesi, koruması ve eğitmesi.



hidayet

1. Doğru yolu gösterme, doğru yolu bulma, rehberlik yapma, irşat etme.

“Bu kitap ki doğruluğu konusunda hiç şüphe yoktur. Allah’tan gereği gibi sakınanlar için bir hidayettir.”

Kur'an-ı Kerim 2/2

2. Allah’ın, insanlara kendi yolunda gidebilecek akıl, düşünme, öğrenme, hatırlama gibi yetenekler vermesi ve insanların da bunları kullanarak doğru yolu bulması.

“Allah kime hidayet verdiyse onu kimse hak yoldan saptıramaz.”

Kur'an-ı Kerim 39/37

3. Allah’ın, kişiye dünya ve ahirette huzurun kaynağı olan ve onu sürekli mutlu edecek yolu göstermesi.

“Bizim uğrumuzda (rızamız için) çalışanları (mutlu edecek) yollarımıza hidayet ederiz.”

Kur'an-ı Kerim 29/69

4. Günahlarla iç içe bir hayat yaşayan kimsenin dindar hâle gelmesi; günahlarını terk ederek İslam dinine uygun ahlak, ibadet ve davranışlar kazanması.

Bir ömürdür içiyorsun, bırak artık şunu! der

Derviş Ahmet bu hidayetle hemen tövbe eder.

Mehmet Akif Ersoy

5. Müslüman olmayan bir kimsenin İslam dinine girmesi, Müslüman olması, hidayete ermesi, ihtida etmesi.

“Bir kişinin senin aracılığın ile hidayete ermesi dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.”

Hadis-i Şerif



hikmet

1. Bilgelik, felsefe.

2. Allah’ı gereği gibi bilme bilgisi.

“Kime hikmet verilmişse ona bol hayır verilmiştir.”

Kur’an-ı Kerim 2/269

3. Kur’an-ı Kerim, vahiy.

4. İnsanı cahilce davranışlardan alıkoyan şey.

5. Hz. Peygamber’in sünneti.

“O, daha önceden kendilerine kitap gönderilmeyen bir topluma, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, onları arındıran, ayetlerini ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermiştir.”

Kur'an-ı Kerim 62/2

6. İnsanın varlıkların hakikatini, gerçek yüzünü, gücü oranında bilip ona göre hareket etmesi.

Allah’a dayan, saye sarıl, hikmete ram ol,

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!

Mehmet Akif Ersoy

7. Nübüvvet, peygamberlik.

“Allah Davut’a mülk ve hikmet verdi ve daha başka dilediklerini ona öğretti…”

Kur’an-ı Kerim 2/251

8. Kur’an-ı Kerim ve sünneti doğru bir şekilde anlayabilme ve amel etme yeteneği.

“Ey Allah’ım! Abdullah b. Abbas’ı dinde anlayış sahibi kıl ve ona hikmeti öğret.”

Hadis-i Şerif

9. Hüküm vermede doğru karar verme yeteneği.

“Şüphesiz biz Lokman’a hikmet verdik.”

Kur'an-ı Kerim 31/12

10. Kişinin davranışlarını Allah’ın emirlerine uygun hâle getirmesi.

11. Gerçeği açıklayan, şüpheyi gideren kesin delil, kanıt.

“(Ey Muhammed!) İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde mücadele et…”

Kur’an-ı Kerim 16/125

12. Müslümanların işine yarayan her türlü doğru bilgi ve söz.

“Hikmet müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa alır.”

Hadis-i Şerif

13. İslam dinindeki hükümlerin konuluş amaçları.



hil

1. Bir şeyin helal olması.

“Denizin suyu temizdir ve (deniz ürünlerinin) ölüsü ise hildir.”

Hadis-i Şerif

2. Bir yeminin yerine getirilmesi.

3. Mekke’nin haremini belirleyen işaretlerin dışında kalan bölge.

4. Savaş yapılması yasak olan zilkade, zilhicce, muharrem ve recep dışındaki aylar.



hilaf

1. Karşı gelme, aykırı davranma, zıtlaşma, münakaşa etme.

2. Fıkıh ilminin konularına göre uyarlanan münakaşa tekniği.

3. İslam hukukunun fıkıh mezhepleri arasındaki ayrılıkları konu alan dalı.



hilafet

1. Birinin yerine geçme, bir kimseden sonra gelip onun yerini alma, vekâlet, başkasının yerine onun adına görev yapma.

“Nübüvvet aranızda Allah’ın dilediği kadar kalacak sonra kalkacaktır. Nübüvvetten sonra ise Allah’ın dilediği vakte kadar raşit hilafet sürecektir…”

Hadis-i Şerif

2. İslam tarihindeki devlet başkanlığı, yöneticilik kurumu.

3. Özgür bir seçimle Hz. Peygamber’e vekâleten İslam toplumunun başına getirilen kişinin adalet, şûra ve İslam dininin ilkelerine göre Müslümanları yönetme biçimi.

“En layığınız olmadığım hâlde hilafet makamına getirildim… Allah’ın kitabı ile amel ettiğim sürece dinleyin ve itaat edin; Allah’ın kitabı ile amel etmezsem dinlemek ve itaat etmek zorunda değilsiniz…”

Hz. Ebubekir



hilal

1. Yüksek sesle haykırma, ortaya çıkma.

2. Ayın kavuşum öncesi ve sonrasında uçları sivri, ince bir yay gibi yeryüzünden görünen şekli.

Kur’an-ı Kerim’de hac, oruç ve bazı ibadetlerin vakitlerinin ayın hareketlerine bağlı olduğu bildirilir. Kamerî ayların ölçü alındığı bu tür ibadet ve muamelelerin zaman veya sürelerinin tam olarak tespit edilmesi kamerî ayların başlangıcının doğru olarak belirlenmesine bağlıdır. Kamerî aylar hilalin batıda görülmesiyle başlar. Hilalin tekrar batıda görülmesi bazen yirmi dokuz bazen de otuz gün sürdüğünden kamerî ayın başlangıcını tespit etmek hilali sürekli izlemekle mümkün olur.

“Allah, hilalleri insanlar için vakit ölçüsü yaptı. Hilali görünce oruca başlayınız, onu tekrar görünce iftar ederek bayram ediniz.”

Hadis-i Şerif

3. İslamiyet’in sembolü.

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Mehmet Akif Ersoy

4. Türk bayrağı.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Mehmet Akif Ersoy

5. Cami kubbesi ile minare tepesine yerleştirilen alem.



hileyişeriye

1. Dinle ilgili bir meselede uygun yoldan bir kolaylık ve çare arama, dini çözüm.

2. İslam hukukuna aykırı bir fiili, yerinde ve dinin amacına uygun değişiklikler yaparak hukuka uygun hâle getirme.

3. Normalde yasalara aykırı olan bir işin, yapay işlemlerle görünürde yasallaştırılması, kanunlara uydurulması, meşrulaştırma.



Hilfulfudul

M.S. 580’li yıllarda Arap kabileleri arasında süregelen savaşlar sonucunda ortaya çıkan anarşi ortamında, can ve mal güvenliğinin sağlanması, zayıf ve güçsüzlerin korunması, zulmün önlenmesi gibi amaçlarla, toplumda sözü geçen, saygın ve iyi niyetli kişilerin önderliğinde kurulan ve Hz. Peygamber’in de üye olduğu barış cemiyeti.

Hilfulfudul cemiyeti, sadece tarihsel bir kurum değildir. İnsanların, farklı dünya görüşlerine sahip olsalar da, temel ahlaki ilkelerde haksızlığı engellemek için uzlaşmalarının toplumsal zorunluluk olduğunun bir göstergesidir.

Hilfulfudul cemiyeti, Mekke’de zulme uğrayan insanların haklarını zalimlerden almak için Abdullah b. Cud’an’ın evinde kurulmuş; Hz. Muhammed de yaklaşık yirmi yaşlarındayken bu cemiyete üye olmuştur. Bu cemiyete ‘erdemli ve faziletli insanların sözleşmesi’ anlamında “hilfulfudul” denilmiştir.



hilim

1. Yumuşak huylu, kibar, efendi, ağırbaşlı ve akıllı olma, uygarca davranma.

“Allah, şu iki niteliği olan insanı sever: Hilim ve aceleci olmama.”

Hadis-i Şerif

2. Gücü kuvveti yerinde olan birinin öfke anında haklı olduğu hâlde karşısındakini cezalandırmak yerine onu bağışlayıp affetmesi.

“Allah kalplerinizde olan her şeyi bilir. O, hilim ve ilim sahibidir.”

Kur’an-ı Kerim 33/51

3. Akıllı ve kültürlü olmakla kazanılan kişisel davranışlarda hoşgörülü, bağışlayıcı ve medeni olma.

“Müslüman dininde güçlü ve kararlı kişidir; imanı sağlam, bilgili ve hilim sahibi, zeki ve merhametlidir; hem haklı hem bağışlayıcıdır…”

Hasan el-Basri



hilye

1. Süs, ziynet, kolye.

2. Güzel nitelikler, güzel yüz, şemail.

3. Hz. Peygamber’in bedensel ve ahlaki özelliklerini ayrıntılarıyla anlatan edebî eser, hilyeyişerif.

4. Türk kültüründe, Hz. Peygamber’in niteliklerinin hat sanatıyla yazılıp süslendiği levhalar.

hilyeyişerif

bk. hilye.



himmet

1. Arzu, meyil, istek, azim.

2. Gayret, emek, çabalama, manevi yardım.

Sen dua et babadan topladığın mirasa,

Hep onun himmetidir üç satır ilmin varsa.

Mehmet Akif Ersoy

3. Manevi olgunluğa ermek ve başkasını da eriştirmek için kalbin gaye olarak Allah’ı bilip sadece onun rızasına yönelme çabası.

4. Ermişlerin ve velilerin, manevi ilgi, yardım ve desteği; velilerde var olduğu kabul edilen çok güçlü irade.

Erenlerin himmetini ben bana yoldaş eyleyem

Her nere varır isem cümle işim hoş eyleyem.

Yunus Emre



Hinduizm

Hintlilerin inanç, düşünüş, his ve hayat tarzı olan Hindistan’ın geleneksel dini.

Günümüzde Hinduizm. büyük ölçüde Brahmanizm, kısmen putperestlik, Budizm ve Janizm gibi Hindistan’ın yerel inançlarının birleşmesi biçimindedir. Çok az da olsa İslami etkiler de vardır. Hinduizm dünya nüfusunun yaklaşık yüzde on üçünü oluşturur.

Hinduizm ari ırkın üstünlüğü, kast sistemi, sınırsız bir vatan sevgisi ve bağlılık duygusu üzerine temellenmiştir. Hinduizm’de tanrı sayısı çoktur. Hinduizm’e göre dünyayı yaratan tanrı Brahma’dır. Tabiattaki olaylarda ve hayatın ayrıntılarında diğer tanrılar da etkindir. Tanrı Şiva ve Vişnu, Brahma’dan sonra gelir. Güneş tanrısı Suya, ay tanrısı Soma, rüzgar tanrısı Vayu, su tanrısı Varun, yağmur tanrısı İndra, ateş tanrısı Agni, ölüler âleminin tanrısı Yama’dır. Kutsal kitapları dört bölümden oluşan Veda’lardır. Vedalar ilahi, dua, vaaz, tılsım ve büyüleri içerir. Duaların kabul edilmesi için kalbin aydınlanması gerekir. Bu çerçevede meditasyon şarttır. Hindistan halkı Brahman (rahip ve âlim), Satriye (asker), Vaikya (tüccar) ve Çudralar (işçi)dan oluşur. Her kast kendi içinden evlenir. Ölülerin büyük bir kısmı yakılır. Her ruh dünyadaki yaşayış şekline göre başka bir varlığa geçer ki buna “reankarnasyon” denir. Reankarnasyon Hinduizm’in inanç esaslarından biridir. Hinduizm’de inek kutsaldır ve etinin yenilmesi yasaktır. Evlerde tapınılan putlar için özel odalar vardır.



Hira Dağı

Hz. Muhammed’e ilk vahyin geldiği mağaranın bulunduğu dağ.

Hira, “Cebelinur (Nur dağı)” adıyla da bilinir. Hira dağı, Mekke’nin kuzey doğusunda Kâbe’ye yaklaşık beş kilometre uzaklıktadır. Hz. Peygamber’in hayatında önemli bir yeri olan Hira mağarası dağın zirvesinden yirmi metre kadar aşağıdadır. İlk vahiy olan Alak Suresi’nin ilk beş ayeti Resulullah’a burada indirilmiştir. Hz. Peygamber’in 35 yaşından 40 yaşına kadar bu mağaraya gelerek insanlığın kurtuluşu ile ilgili derin bir düşünce hayatı yaşadığı İslam tarihi ile ilgili eserlerde anlatılmıştır.



hisbe teşkilatı

Tarihte, İslam devletlerinde genel ahlakı, kamu düzenini korumak ve denetlemek; iyiliği emretmek, kötülükleri engellemek için kurulmuş bir teşkilat.

İslam âlimleri fert, toplum ve devlet düzeninin korunması ile ilgili çalışmalar yapan hisbe teşkilatının kurulmasını farzıkifaye bir görev saymışlardır. Bu teşkilat çarşı ve pazarlarda denetleme görevi yapmıştır. Bu çerçevede, ölçü ve tartı aletlerini, satılan ürünlerin kalitelerini, fiyatlardaki uygunluğu kontrol etmiştir. Bunlardan ayrı olarak kamu düzeni ile ilgili birçok görevi hisbe teşkilatı üstlenmiştir.



hitabet

1. Hutbe okuma, güzel söz söyleme, vaaz ve nasihat etme, nutuk.

2. Bir topluluğa bir maksadı anlatmak, bir fikri açıklamak, öğüt vermek, bir görüşü benimsetmek, bir eyleme teşvik etmek gibi amaçlarla yapılan güçlü ve etkileyici konuşma veya güzel konuşma sanatı, retorik.



hitan

Erkek çocuklarının üreme organlarının ucundaki deri parçasının alınması, sünnet olma.

“Dört şey, bütün peygamberlerin önemli davranışlarındandır: Hitan, güzel koku sürünme, dişleri temizleme ve evlenme.”

Hadis-i Şerif



hiyel

bk. hileyişeriye.



hizip

1. Bölük, parti, grup, cemaat, kısım, taraftar.

“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allah’a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiklerini göremezsin. Allah, onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile (vahiy) desteklemiştir. Onları içinden ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş onlar da Ondan razı olmuşlardır. İşte Allah’ın hizbi bunlardır. Muhakkak ki Allah’ın hizbi başarıya ulaşacaktır.”

Kur’an-ı Kerim 58/22

2. Kur’an-ı Kerim’in beş sayfalık her bir bölümü.

3. Belli zamanlarda, belli sayıda, sürekli olarak okunan dua, zikir.

“Sizden biriniz hizbini geceleyin okumayı unutacak olursa sabah ile öğle arasında okusun.”

Hadis-i Şerif



hoca

1. Öğretici, öğretmen, muallim.

Yirmi dokuz hece okursun uçtan uca,

Sen elif dersin hoca, manası ne demektir?

Yunus Emre

2. İmam, müezzin, vaiz, müftü gibi din görevlilerinin ortak adı.

3. Din bilgini.

4. Bazı İslam ülkelerinde eğitim, bürokrasi, ticaret, maliye ve ilahiyat alanlarındaki çeşitli meslek sahipleri için kullanılan bir unvan.



Horasan Erenleri

İslami ilimlerin merkezlerinden Horasan bölgesinde yaşamış olan Ahmed Yesevi’nin (M. 1093-1166), Anadolu’yu İslamlaştırmak için seçip gönderdiği dervişler.

Ahmet Yesevi’nin, medrese tahsili görmüş ve İslami ilimleri yaşantılarıyla içselleştirmiş öğrencileri Anadolunun her tarafında İslam’ı tebliğ görevi yapmışlardır. Sözleriyle yaşantıları arasındaki uyumu gören birçok gayrimüslim bu insanlar sayesinde Müslüman olmuş ve böylece Anadolu Türklere kapılarını açmıştır. Bu dervişlerin türbeleri Anadolu’nun birçok yerinde hâlen ziyaret edilmektedir.



Hristiyan

Hz. İsa’nın getirmiş olduğu ilahî dinin, insanlar tarafından değiştirildikten sonraki hâline inanan kimse, Nasrani.



Hristiyanlık

Hz. İsa’ya vahyedilen dinin insan eliyle değiştirildikten sonra almış olduğu ad.

Hristiyanlık, dünyada en çok bağlısı olan dinlerden biridir. Filistin civarında doğmuştur. Bu dine Nasranilik de denir. Allah’ın göndermiş olduğu ilk şeklinde tevhit inancı hâkimken insanlar tarafından sonradan teslis inancı sokulmuştur. Buna göre tanrı; Baba-Oğul ve Ruhulkudüs’ün birleşmesinden meydana gelmiştir. Hz. İsa kendisinin peygamberliğine inanan müminlere hiçbir zaman “Mesihî” veya “Hristiyan” kelimelerini kullanmamıştır.

Teslis inancı, putperest Mısır dinlerinden Hristiyanlığa sokulmuştur. Bu dinde ayrıca peygamber, melek, ahiret ve kader inancı vardır. Fakat bu inançlar İslam dinindekinden çok farklıdır. Hristiyanlar Kur’an-ı Kerim’i ilahî kitap ve Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul etmezler. Onlara göre Hz. İsa, merkezî bir öneme sahiptir. Bugünkü Hristiyanlık Yahudi inanç, ibadet ve gelenekleriyle, Yunan-Roma kültürlerini birleştiren bir kurtarıcı tanrı dinidir.

Hz. İsa’nın getirmiş olduğu dini tevhit inancından soyutlayarak kendi felsefesine göre biçimlendiren Yahudi asıllı Pavlus’dur. Pavlus havari de değildir ve Hz. İsa’yı hiç görmemiştir.

Hristiyanlık terimi ilk defa Hz. İsa’dan yirmi otuz sene sonra Antakya’da kullanılmıştır. İnciller daha çok Hz. İsa’ya ağırlık verir. Hristiyanlığın kutsal kitabı olan İncil’ler ne tanrı sözüdür ne de Hz. İsa’nın sözleridir. Daha çok Hz. İsa’nın hayatı ile ilgili rivayet edilen bilgileri içerir.

Hristiyanlığın İslam’dan ayrıldığı noktalar şunlardır:

1. Hristiyanlıkta teslis inancı olduğu hâlde İslam’da Allah’ın tek ve eşsizliğine dayanan tevhit inancı vardır.

2. İslam, Allah’ın göndermiş olduğu bütün din ve peygamberleri hak kabul eder ve onlara iman etmeyi zorunlu görür. Hristiyanlık ise; İslam’ı, Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmez.

3. Hristiyanlık, insanın doğuştan günahkâr olduğunu ve bundan dolayı temizlenmesi için vaftiz edilmesi gerektiğini savunur. İslam’a göre ise; insan günahsız olarak doğar. Ayrıca hiç kimsenin bir başkasının günahını yüklenemeyeceğini belirtir.

4. Hristiyanlıkta papaz ve rahiplerin günah çıkarmak ve affetmek yetkisi vardır. İslam’da ise günahlar yalnızca Allah tarafından bağışlanır.

5. Hristiyanlıkta, Hz. İsa’nın bizzat kendisi vahiy olarak kabul edilir, İslam’da ise; Allah, sözlerini peygamberlerine vahiy yoluyla bildirmiştir.

6. Hristiyanlığa göre Hz. İsa çarmıha gerilmiştir. İslam’a göre ise Hz. İsa’ya benzetilen birisi çarmıha gerilmiş, Hz. İsa öldürülememiştir.



Hu

1. Arapçada, Allah’ın zatına işaret eden hu (hüve) kelimesi.

Ey safa ehli sufi, gönülden Allah Hu de!

Ey vefalı âşık candan Allah Hu de!

Mevlana

2. Dervişlerin kendisiyle zikir yaptığı, Allah’ın güzel isimlerinden biri.

Konsun –yine- pervazlara

Güvercinler;

“Hu hu”lara karışsın

Âminler…

Mübarek akşamdır;

Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!

Arif Nihat Asya



Hucurat Suresi

Kur’an-ı Kerim’in kırk dokuzuncu suresidir. Medine’de inmiştir. On sekiz ayettir. Adını, Hz. Peygamber’in evinin odalarından bahseden ve “odalar” anlamına gelen dördüncü ayetteki “hucurat” kelimesinden almıştır.

Surede, Allah’a ve Peygambere saygılı olma emredilir. İlk beş ayette müminlerin Allah’a, Peygambere ve Kur’an-ı Kerim’e karşı takınmaları gereken ahlaki kurallar ele alınır. Hz. Peygamber’in odalarının dışından kaba bir tavırla bağırıp onu ismiyle çağıran bedevilerin yanlış tutumlarına dikkat çekilir ve müminlerin bu insanlar gibi Hz. Peygamber’e davranmamaları öğütlenir. Ayrıca Müslümanlara her duydukları şeye inanmamaları, özellikle güven vermeyen kişilerin aktardığı yanlış haberleri araştırmaları emredilir. Önemli konuların çözümünde Allah’ın ve Peygamberinin koymuş olduğu ölçülere uymanın gereği belirtilir. Birbirleriyle çatışan Müslüman grupların barıştırılması ve saldırganlığın önlenmesi tavsiye edilir. Bu çerçevede bütün müminlerin kardeş olduğu önemle vurgulanır.

Surede, müminlerin birbirleriyle alay etmesinin çirkinliği üzerinde durulur. Birbirlerine lakap takmamaları emredilir. En büyük toplumsal hastalıklardan olan gıybet ve başkasının aybını araştırmak yasaklanır. Bütün insanların bir tek anne ve babadan yaratıldığı açıklandıktan sonra üstünlüğün soyda değil, takvada yani Allah’ın emirlerine ve yasaklarına içtenlikle uymada olduğu haber verilir. İnsan hayatında imanın ve cihadın önemine vurgu yapılır. İnsana verilen en büyük nimetin İslam olduğu açıklandıktan sonra, gaybı yalnızca Allah’ın bildiğini ve göklerdeki ve yerdeki her şeyin bilgisinin Allah katında kayıtlı olduğunu belirten ayetlerle sure son bulur.



Huda

Allah.

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,

Etmesin, tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Mehmet Akif Ersoy



Hudeybiye Antlaşması

Mekkeli müşriklerin Medine İslam devletini resmen tanıdıklarını gösteren belgeyi imzaladıkları barış antlaşması (6/628).

Hudeybiye, Mekke’nin on yedi km batısında ve eski Cidde yolu üzerindedir. Buranın asıl şöhreti hicretin 6. yılı zilkade ayının başında (M. 628) Hz. Peygamber’in gördüğü bir rüya üzerine ashabı ile birlikte umre yapmak için Medine’den Mekke’ye giderken burada konaklamasından ve Mekke müşrikleriyle bir barış antlaşması yapmasından ileri gelmektedir.

Hudeybiye Antlaşması’ndan önce Medine’nin siyasi durumunun parlak olmadığı rivayet edilmiştir. Medineliler; Mekkelilerin, yağmacı Gatafan ve Fezare kabilelerinin, Hayber’e yerleşen Yahudi kabilelerinin tehdidi altında kalmışlardır. Siyasi şartların böylesine ağırlaştığı bir dönemde Hz. Muhammed, yaklaşık 1400 veya 1500 Müslümanla birlikte umre için Medine’den Mekke’ye doğru yola çıkmıştır. Umreye niyet ettikleri için yanlarına silah almamışlardır. Müslümanların Mekke’ye girip Kâbe’yi tavaf etmelerini hazmedemeyen müşrikler onlara şiddetle karşı çıkmışlardır. Hz. Peygamber’in Mekkelilerle antlaşmak için gönderdiği Hz. Osman’ın öldürüldüğüne dair haberler yayılmıştır. Bu haberi duyan Hz. Peygamber bir ağacın altında bütün Müslümanlardan Hz. Osman’ın intikamını alma konusunda söz almıştır. Sahabelerle Hz. Muhammed arasında yapılan bu sözleşmeye “Rıdvan Bey’atı” denmiştir. Müslümanların gerektiğinde savaş konusundaki kararlılığını gören Mekkeli müşrikler onlarla antlaşmaya karar vermişlerdir. Süheyl b. Amr’ı elçi olarak göndermişler ve Hz. Peygamber’le bir antlaşma yapmışlardır. Bu antlaşmaya “Hudeybiye Antlaşması” denilmiştir. Yapılan antlaşmaya göre Müslümanlar o sene Kâbe’yi ziyaret etmeyecekler, gelecek sene umre yapacaklar, Hz. Muhammed’in yanından Mekke’ye kaçan birisi iade edilmeyecek ve bu antlaşma on yıl yürürlükte kalacaktır.

Hudeybiye’de on iki veya yirmi gün kalan Hz. Peygamber ve arkadaşları, umre niyetiyle geldikleri için kurbanlarını kesip ihramdan çıkmışlardır. Bu antlaşmayla müşrikler Müslümanları devlet olarak resmen tanımışlardır. Kur’an-ı Kerim Müslümanların bu siyasi başarısını apaçık bir “zafer, fetih” olarak nitelendirmiştir.



Hud Peygamber

Kur'an-ı Kerim’de adı geçen ve Ad kavminin yaşamış olduğu Ahkaf bölgesine gönderilen peygamber.

Hud Peygamberin, Hz. Nuh’un oğullarından Sam’ın soyundan geldiği rivayet edilmiştir. Hz. Nuh’un kavminden sonra gelen Âd kavmine peygamber olarak gönderilmiştir. Görevini hakkıyla yapmasına rağmen kavmi iman etmeyince yedi gece sekiz gün süren kasırganın sonunda kavminin iman etmeyenleri helak olmuştur.

Hud Peygamber, bazı rivayetlere göre Babil’de yaşamıştır. Farklı dillerin çıkması üzerine Arapçayı ilk konuşanın o olduğu söylenmiştir. Ad kavminin yok olmasından sonra Mekke’ye gitmiş ve orada vefat etmiştir. Kabrinin Kâbe’deki Hicr’in altında olduğu nakledilmiştir.



Hud Suresi

Kur’an-ı Kerim’in on birinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Yüz yirmi üç ayettir. Sure, adını elli ile altmışıncı ayetler arasında kıssası anlatılan Hud Peygamberden almıştır.

Surenin girişinde insanların Allah’a kulluk etmelerinden ve yalnızca ona tövbe etmelerinden bahsedilir. Daha sonra müşriklerin yapmış oldukları eziyetlere karşılık Hz. Peygamber teselli edilir. Kur’an-ı Kerim’in Hz. Muhammed tarafından uydurulduğunu iddia eden müşriklere onun bir benzerini yapmaları konusunda meydan okunur. Bütün canlıların rızkını verenin Allah olduğuna dikkat çekilir ve dünya hayatının bir sınav olduğu vurgulanır. Bu sınavı kaybeden kâfirlerin dünyada yapmış olduklarının ahirette kendilerine bir yararı olmayacağı bildirilir. Hz. Muhammed’in davetine olumlu cevap verenlerin ise cennetle ödüllendirilecekleri belirtilir.

Surede Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lut, Şuayp ve Musa Peygamberlerin tevhit mücadelesi ele alınır. Bu peygamberlerin davetlerini kabul etmeyen kavimlerin başlarına gelen ilahî azap, Kur’an-ı Kerim’in muhataplarını sarsacak bir dille anlatılır. Surenin son bölümünde, peygamber kıssaları tahlil edilerek onların kavimlerinin başlarına gelen azaplarda kendilerine bir haksızlık edilmediği belirtilir. Geçmişte putperestler nasıl ilahî cezaya çarptırıldılarsa peygamber döneminin Mekkeli putperestleri de inkârlarının cezalarını çekecekleri vurgulanır. Bu çerçevede Hz. Peygamber ve müminler teselli edilir; onların dosdoğru olmaları, yalnızca Allah’ı dost edinmeleri, namaz kılmaları ve sabretmeleri öğütlenir. Surede, toplumu düzeltmeye çalışanların sevaplarının yok olmayacağı ve onlara herhangi bir felaket verilmeyeceği anlatılır. Surenin sonunda Allah’ın azabını gerektiren en büyük suçun zulüm olduğu vurgulanır. Her yapılan işin Allah tarafından değerlendirileceğini ve Allah’ın, insanların yapmış olduğu işlerden habersiz olmadığını bildiren uyarıcı ifadelerle sure son bulur.



hududullah

1. Allah’ın sınırları, Allah’ın koymuş olduğu helal ve haramlar.

“Kim Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve hududullahı çiğnerse Allah, onu içinde ebedî kalacağı cehennem sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.”

Kur’an-ı Kerim 4/14

2. İslam’da insanların uyması gereken dinî inanç, ibadet, ahlak ve sosyal hayatla ilgili kurallar.

“Tövbe edenler, ibadet edenler, hamt edenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten men edenler ve hududullahı koruyanlar var ya işte o müminleri (cennetle) müjdele.”

Kur'an-ı Kerim 9/12

3. Allah’a ve Allah’ın yarattığı kullarına karşı ağır suç işleyen ve insanların can, mal, akıl, namus ve din gibi dokunulmaz alanlarına tecavüz edenlere verilmek üzere miktarının dince belirlendiği cezalar, yaptırımlar.

“Yeryüzünde hududullahtan bir hükmün uygulanması kırk gün sabah yağmuru yağmasından daha hayırlıdır.”

Hadis-i Şerif



Hulefayıraşidin

1. Hz. Peygamber’in vefatından sonra seçimle yönetime getirilen ve halkın önderleri konumunda olan dört ünlü halife: Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali.

“Benim sünnetime ve benden sonra hulefayıraşidinin yoluna uyun.”

Hadis-i Şerif

2. Hür bir seçimle iş başına gelen, İslam dininin ilkelerine göre hareket eden, adaletten ayrılmayan, kamuya ait işleri görüş alış verişinde bulunarak çözüme bağlayan halifeler.



hulul

1. Girme, sinme, geçişme, intikal etme, yerleşme.

2. Allah’ın kendisinin veya sıfatlarının yarattıklarından birine veya tamamına geçtiğine ve onların bedenine yerleştiğine inanma.

İslam dini hulul inancını kesin olarak reddeder. Hulul düşüncesi daha çok eski Mısır, Yunan, Hint ve İran dinlerinde vardır. İslam kelam bilginleri, hulul düşüncesine sahip olanların Müslüman olmadıkları hususunda görüş birliğine varmışlardır.



humus

1. Beşte bir.

2. Tarihte, İslam devletlerinde savaş ganimetlerinden elde edilen gelirlerden devlet hazinesine ayrılan beşte birlik pay.

Savaş ganimetlerinden alınan beşte birlik payın dağıtım yerlerini Kur’an-ı Kerim belirlemiştir. Humustan arta kalan beşte dörtlük pay ise savaşa katılanlara dağıtılır.

“Biliniz ki ele geçirdiğimiz ganimetin humusu Allah’ın, Peygamberin ve yakın akrabalarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır…”

Kur'an-ı Kerim 8/41

3. Yer altından çıkartılan maden, define ve hazinelerden alınan ve harcama yerleri fıkıh bilginlerince belirlenmiş olan beşte birlik vergi.

“Yer altından çıkarılan hazine, define ve madenlerden humus alınır.”

Hadis-i Şerif



Huneyn Savaşı

Mekke’nin fethinden sonra Müslümanlarla Havazin kabilesinin müşrikleri arasında meydana gelen savaş. (M.S. 630)

Hz. Peygamber, Mekke’nin fethi için Medine’den ayrıldığı zaman, nereye gideceğini açıklamamıştır. Hevazin kabilesi de Hz. Peygamber’in kendi üzerlerine geleceği endişesi ile savaş hazırlıklarına başlamıştır. Müslümanlar Mekke’yi fethedince Hevazinliler, Hz. Muhammed kendilerine saldırmadan kendilerinin Müslümanlara saldırmalarının daha uygun olduğunu hesaplamışlardır. Taif’teki Sakif kabilesini de yanlarına alarak yirmi bin kişilik bir ordu hazırlamışlardır. Hz. Muhammed de onların bu hazırlığını haber alır almaz on iki bin kişilik bir ordu ile Mekke’den ayrılmıştır. Bu orduyla Huneyn vadisine gelmiş ve ordu komutanlığını Halid b. Velid’e vermiştir. Müslümanlar, savaşın başlarında düşmanlarına karşı direnememişler ve dağılmalar olmuştur. Hz. Peygamber ve ilk Müslümanların gayretleriyle dağılan ordu toplanmış ve yapılan yeni hücumlarla müşrikler bozguna uğratılmıştır. Müslümanların zaferiyle sonuçlanan bu savaşta müminler birçok ganimet elde etmiş ve Medine’ye dönmüşlerdir.



hurafe

1. Sapık, doğru olmayan, uydurma, asılsız söz.

2. Akla ve gerçeğe aykırı olan, yalan haber.

3. Batıl dinlerden ve halk arasında uydurulan masallardan kalma aslı esası olmayan inanışlar.

Hurafeler, üfürükler, düğüm düğüm bağlar;

Mezar mezar dolaşıp hasta baktıran sağlar!

Mehmet Akif Ersoy

4. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in sünnetiyle çatışma hâlinde olan her türlü düşünce, inanç, davranış ve bidat.

Çalış! Dedikçe şeriat, çalışmadın durdun

Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!

Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,

Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!

Mehmet Akif Ersoy



huri

1. Beyaz tenli, nazik, gözünün beyazı saf, siyahı koyu ve yuvarlak, göz kapakları ince, ceylan bakışlı bakire hizmetçi.

Aydan arıdır yüzleri

Miski amberdir sözleri

Cennette huri kızları

Gezer Allah deyü deyü

Yunus Emre

2. Allah’ın emirlerini hakkıyla yaşayan, ona karşı inanç, ibadet, ahlak ve itaatinde Hz. Peygamber’i örnek alan, hayatının tüm alanlarında ve bütün davranışlarında Allah’ın rızasını amaçlayan müminlere cennette hizmet etmek üzere verilecek güzel kadın.

“Allah’tan gereği gibi sakınanları cennette iri gözlü hurilerle evlendiririz.”

Kur'an-ı Kerim 44/54



Hurufilik

Harflerden anlamlar ve hükümler çıkaran bir fırka, inanç sistemi.

Hurufiliğin kurucusu olarak İranlı Fazlullah el-Hurufi (ö. 796/1394) kabul edilir. Hurufiliğe göre, birtakım harf ve rakamlar kutsal sayılmış ve bunlara çeşitli anlamlar verilmiştir. Hatta Allah’a ait sırların bu sayıların anlamlarında gizli olduğu söylenmiştir.

Hurufilik inancının temellerinin, eski Hint, Yunan ve Mısır medeniyetlerine dayandığı söylenmiştir. Musevilik ve Hristiyanlık’ta da Hurufilik inancının olduğuna dair görüşler nakledilmiştir. Hurufiler bütün dinî hükümleri kendi düşünceleri doğrultusunda açıklamışlardır. Kelimeişehadet, namaz, oruç, hac ve zekât gibi emirler yorumlanmış ve rakamlar çerçevesinde açıklamalar yapılmıştır.

Hurufilik, İran’da XIV. asır sonlarında Esterâbat çevresinde ortaya çıkmış; daha sonra Hindistan, Azerbaycan, Irak, Suriye, Anadolu ve Rumeli’ye geçmiştir. İran’da sık sık takibata uğrayan Hurufiler, inançlarını yaymak için Osmanlı devletine sığınmışlardır. Fazlullah’ın baş halifesi Ali el-Âlâ (ö. 822/1419), Anadolu’ya gelerek Hacı Bektaş tekkesine yerleşmiş ve Hurufiliği yaymaya başlamıştır. Hurufilerin inançları, Bektaşiler arasında “sır” adı altında yaygınlık kazanmıştır. Kutsal kitapları Fazlullah’ın yazmış olduğu “Cavidanname”dir.



hurufumukattaa

bk. mukattaa harfleri.



husuf namazı

Dünyanın güneşle ay arasına girmesi yüzünden geceleyin ay ışığının tamamının veya bir bölümünün dünyaya ulaşamaması sebebiyle oluşan ay tutulması esnasında karanlıktan kurtulmanın ve Allah’ın büyüklüğünü kabullenmenin bir işareti olarak kılınan nafile namaz.

Hz. Peygamber, ay tutulduğu zaman husuf namazı kılmış; Müslümanlar da Hz. Peygamber’in bu sünnetine uyarak bu namazı kılmışlardır. İslam bilginleri, ay tutulması anında isteyen Müslümanların bu namazı kılabileceklerini söylemişlerdir.



husumet

1. Düşmanlık, kin, hasım olma durumu.

2. Çekişme, delil ile karşı tarafa üstün gelme, tartışma, münakaşa etme.

3. İki veya daha fazla taraf arasında herhangi bir dinî ve dünyevi konuda meydana gelen ve bilgisizliğe, inada ve ön yargıya dayanan tartışma.

“Kim, biri aleyhine haksız yere husumetten dolayı yardımda bulunursa Allah’ın gazabına uğrar.”

Hadis-i Şerif

4. Yargılama hukukunda şahısların davaya taraf olma sıfat ve ehliyeti.

“Kimde şu dört özellik bulunursa halis münafıktır: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, emanet edildiğinde hıyanet eder, husumet anında doğruluktan ayrılır.”

Hadis-i Şerif



huşu

1. İtaat etme, boyun eğme, tevazu gösterme, alçak gönüllü olma.

“Biz, bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirseydik muhakkak sen onu Allah korkusundan huşu ile paramparça olduğunu görürdün. Biz, bu tür misalleri insanların gereği gibi düşünmeleri için (sık sık) veriyoruz.”

Kur’an-ı Kerim 59/21

2. Mutlak bir teslimiyetle Allah’ın isteklerini yerine getirme.

“Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, Allah’a itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, sözlerinde doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşulu erkekler ve huşulu kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkekler ve kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlar yok mu? İşte bunlara Allah kendi katından bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”

Kur’an-ı Kerim 36/33-35

3. Allah’a duyulan saygının bir gereği olarak başta namaz olmak üzere ibadetlerin yerine getirilmesi sırasında kulun sükûnet ve vakar içinde bulunması.

“Müminler namazlarını huşu içinde kılarlar.”

Kur'an-ı Kerim 23/3

4. Müminin her an ve her yerde Allah’ın kendisini gördüğü bilinci içerisinde tevazu ile hareket etmesi ve gönlünü her türlü kötülükten arındırması.

“Bu ümmetten ilk kalkacak olan şey huşudur.”

Hadis-i Şerif

5. Allah’ın büyüklüğünün kalpte hissedilip dinin emirlerine karşı tam bir bağlılık gösterme ve nefsin geçici tutkularına değer vermeme.

“Sabır ve namaz ile Allah’a sığınıp yardım dileyin. Rablerine kavuşup ona döneceklerini umanlar ve huşu duyanlardan başkasına namaz (kılmak) elbette ağır gelir.”

Kur’an-ı Kerim 2/45-46



hutame

1. Cehennem.

“İftira atanın, insanların ayıp ve kusurlarını arayanın vay hâline! Serveti biriktirip onu sayanın vay hâline! O kişi zanneder ki serveti onu ebedî olarak yaşatacak. Hayır, aksine (ahirette) hutameye atılacaktır. Sen hutamenin ne olduğunu bilir misin? Allah tarafından tutuşturulan bir ateştir ki günahkâr kimselerin gönüllerine işler. O, onların üzerine kapatılacak sonra uzatılmış direkler arasında bağlı kalacaklardır.”

Kur’an-ı Kerim 104/1-8

2. Cehennemin yedi katından biri.



hutbe

1. Bir topluluk karşısında yapılan etkileyici konuşma, nutuk, hitabet.

2. Cuma ve bayram namazları başta olmak üzere bazı ibadet ve törenlerin yerine getirilmesi esnasında topluluğa karşı yapılan konuşma.

Cuma namazlarında hutbe okumak farz, bayram namazlarında ise sünnettir. Cuma hutbesi namazdan önce, bayram hutbesi ise namazdan sonra okunur. Hz. Peygamber cuma hutbelerinde genellikle Kur’an-ı Kerim’den ayetler ve sureler okumuş ve insanların ihtiyacına göre cemaati bilgilendirmiştir. Hutbe sırasında zorunlu olmadıkça konuşmamak gerekir. Hutbe, imamın namaz kıldırdığı mihrabın sağ yanında bulunan ve minber denilen yüksekçe bir yerde okunur.

“Cuma günü hutbe okunurken kişi yanındakine ‘sus’ diyecek olsa boş konuşmuş olur ve böylece cuma namazının sevabını kaçırır.”

Hadis-i Şerif



huzur

1. Hazır bulunma, var olma.

2. Gönül rahatlığı, sükûnet.

Bir ipek seccade üstünde gibi huzurla…

Durdun mu toprakta namaza.

Yavuz Bülent Bakiler

3. Hadis âlimlerinin toplantılarında, ilim meclislerinde bulunma.

4. Tasavvuf yoluna giren kişinin yalnızlığı tercih etmesi ve insanın var oluş amacıyla ilgili derin bir tefekkür hayatı yaşayıp tüm bunların sonucunda gönlünde Allah sevgisinin oluşması.



Hübel

İslamiyet’ten önce müşriklerin Kâbe’de bulundurduğu kırmızı akikten yapılmış insan şeklindeki put.

Hübel putu, M.Ö. III. yüzyılın ilk yarısında el-Cezire’deki Hit şehrinden getirilmiştir. Hübel’i Mekke’ye getirenin Amr b. Luhay olduğu söylenmiştir. Hübel’in getirilişiyle beraber Araplarda puta tapınma başlamıştır. Araplar gündelik hayatla ilgili birçok işini Hübel’in önünde fal oklarına bakmak suretiyle ayarlamışlardır. Hübel putu Mekke’nin fethi sırasında diğer putlarla beraber ortadan kaldırılmıştır.



hüccet

1. Delil, senet, vesika.

“De ki en üstün hüccet Allah’ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi.”

Kur'an-ı Kerim 6/149

2. Bir gerçeği açığa çıkaran ve dayanaklarını akıldan, tabiattan ve dinden alan delil.

3. İslam fıkhına göre karar veren mahkemelerde şahitlik, yemin ve yeminden dönme gibi davayı ispata yarayan hukuki deliller.

“Ben de sizin gibi bir insanım. Bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde bana gelirsiniz ve sizden biriniz hüccetini bana daha iyi anlatabilir. Ben de dinlediğime göre karar veririm. Hakkı olmadığı hâlde kime bir Müslümanın hakkını (bilmeden) verirsem; haksız yere almış olduğu o şey ateşten bir parçadır. Artık ister onu alsın ister sahibine geri versin.”

Hadis-i Şerif

4. Bir hükmün doğruluğunu veya yanlışlığını kanıtlamak için karşı tarafa üstün gelmek amacıyla ileri sürülen delil.

5. İslam bilginlerine verilen unvan.

6. Hadis ilimlerinde herkes tarafından otorite kabul edilen ve yaklaşık üç yüz bin hadis rivayetini metin ve senetleriyle ezbere bilen hadis âlimi.



Hücreyisaadet

Hz. Peygamber’in içerisinde vefat edip sonra da defnedildiği Hz. Aişe’ye ait oda.

Hücreyisaadet, bugün Ravzayimutahhara’nın bitişiğindeki Mescidinebevi’nin içerisinde kalmıştır. Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer’in kabirleri de buradadır. Her yıl Hücreyisaadeti milyonlarca Müslüman ziyaret eder. Bu ziyarette: “Vefatımdan sonra kabrimi ziyaret eden, beni sağlığımda iken ziyaret etmiş gibidir.” hadis-i şerifinin etkisi büyüktür. Hücreisaadet ziyaret edilirken Hz. Peygamber’e bol bol salatüselam okunur ve yüksek sesle konuşulmaz.



hüküm

1. Karar verme, idare etme.

“Şüphesiz ki Allah size emanetleri layık olanlara vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adaletle hüküm vermenizi emreder.”

Kur’an-ı Kerim 4/57

2. Bir şeyi yerli yerince ve sağlam yapma.

“Allah’a yemin olsun ki aralarındaki çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme, içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”

Kur'an-ı Kerim 4/65

3. Allah’ın, sorumluluk çağına gelmiş insanların inanç, ibadet, ahlak ve davranışlarına dair yapınız veya yapmayınız şeklindeki emirleri, yasakları.

“Hüküm ancak Allah’ındır. O gerçeği anlatır ve hüküm verenlerin en hayırlısı odur.”

Kur'an-ı Kerim 6/57

4. İki farklı düşünce arasında, olumlu veya olumsuz yönde verilen karar.

“…Aralarında hükmettiğin zaman adaletle hükmet. Allah, adaletle hükmedenleri sever.”

Kur’an-ı Kerim 5/42

5. Mahkemede hâkimin verdiği karar, mahkeme kararları.

“Hâkim kızgınlık anında hüküm vermesin.”

Hadis-i Şerif



hülle

Kocasından kesin olarak boşanıp ayrılmış olan bir kadının boşandığı kocasına tekrar dönebilmek amacıyla bir başka erkekle, anlaşmalı bir şekilde geçici olarak nikâhlanması, evlenmesi.

İslam fıkıh ekolleri hülle yapmanın dinen haram olduğunu belirtmişlerdir. Buna bağlı olarak, hülle şartıyla yapılan evliliğin önceki kocaya helal oluşunu sağlamayacağını ifade etmişlerdir. İslam bilginleri, eski kocaya dönmek için başvurulan bir hile olan hülleyi, İslam’daki nikâh kurumunu küçük düşürmeye çalışan ve insan onurunu zedeleyen bir uygulama olarak görmüşlerdir.

“Allah, hülle yapana da yaptırana da lanet etsin.”

Hadis-i Şerif



Hümeze Suresi

Kur’an-ı Kerim’in yüz dördüncü suresidir. Dokuz ayettir. Mekke’de inmiştir. Adını, birinci ayette geçen ve “insanların şeref ve haysiyetleriyle alay edip kınayanlar” anlamına gelen “hümeze” kelimesinden almıştır.

Sureye, fakir Müslümanlarla alay eden, Peygamber ve etrafındakileri küçük düşürmek için kaş göz işareti yapan inkârcılara ‘Yazıklar olsun!’ denilerek başlanır.

Surede, fakir Müslümanları, zayıf konumları nedeniyle ayıplayan inkârcı insanların dünyada ebedî kalacakmışçasına mal ve servet yığmaları anlatılır. Bu kötü niyetli insanların ahirete hiç önem vermedikleri belirtilir. Serveti biriktirip fakirin hakkını vermeyen ve zenginliği tek değer ölçüsü olarak kabul eden Mekke müşrikleri ahiret azabıyla uyarılırlar. Eğer inkârlarında devam edecek olurlarsa çok çetin bir cehennem azabıyla karşılaşacakları tehdidi yapılır. Böylece, servet hırsına kapılıp zenginlikleriyle şımaranların, Allah’ın sınamak için verdiği malı mutlak bir değer ölçüsü olarak algılayan ve mal çokluğu ile insanları küçük düşüren ahlaksız kişilerin, ahirette hak ettikleri cezayı alacakları, surede veciz bir şekilde anlatılır.



hünkâr

1. Osmanlı padişahlarına verilen bir unvan.

Ne çeker kulların serhat elinde

Bilinmez hünkârım görülmeyince

Bunca memleketin kâfir elinde

Kaldı, inanmadın ayrılmayınca.

Âşık Hasan

2. Allah’ın veli kulları ve tasavvuf büyükleri için kullanılan bir unvan.



hünsa

Doğuştan kendisinde hem erkeklik hem de dişilik organları bulunan veya erkek mi kadın mı olduğu tespit edilemeyen kimse, çift cinsiyetli.

İslam dini, biyolojik olarak bir insanın hem kadınlık hem de erkeklik özelliği taşımasını doğal karşılamıştır. Bu insanların uymaları gereken dini ve hukuki kuralları da belirlemiştir.



hürmüz

bk. Zerdüştilik.



hürriyet

1. Özgürlük, bağımsızlık, köle olmama.

Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet

Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy

2. Kişinin, başkalarının haklarını da gözetip saygı göstererek hareket etme özgürlüğü.

3. Bir kişinin, zümrenin veya kurumun kanuni haklarını koruma ve kullanma serbestliği.

“Ben kıyamet gününde hürriyet sahibi bir insanı köle olarak satıp sonra da parasını yiyen insandan davacıyım…”

Hadis-i Şerif

4. İnsanın; nefsinin, şehvetlerinin ve dünyaya karşı olan tutkularının etkisinden kurtulup amaç olarak yalnızca Allah’ı bilmesi ve bütün davranışlarını Allah’ın rızasına düzenlemesi durumu.

Hz. Hüseyin

Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fatıma ile damadı Hz. Ali’den olma torunu (ö. h.61/680).

Hz. Hüseyin, ‘Kerbela Şehidi’ olarak tanınmıştır. Hicretin dördüncü yılı şaban ayının beşinci günü (10 Ocak 626) Medine’de doğmuştur. “Şehit” lakabıyla meşhur olmuştur. Adını, Hz. Peygamber koymuştur. Hz. Peygamber, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i çok sevmiş ve “Allah’ım! Ben onları seviyorum sen de sev!” diye dua etmiştir. Her iki torununu da Hz. Muhammed kendi eğitiminden geçirmiştir.

Hz. Hüseyin, raşit halifeler döneminde çok saygın bir hayat yaşamıştır. Hilafet saltanata dönüştürülüp Muaviye’nin oğlu Yezid’e siyasi iktidar verilince, bu duruma Hz. Hüseyin başta olmak üzere birçok sahabe karşı çıkmıştır. Halkın iradesinin hesaba katılmadığı bir siyasi otoriteye ömrü boyunca bağlılık göstermemiştir. Kendisi için değil, yönetim saltanatla ehliyetsiz ellere teslim edildiği için Yezid’e karşı çıkmış ve bu karşı çıkış ikisi arasında savaşa dönüşmüştür. Kerbela’da yapılan bu savaş sonunda Hz. Hüseyin ve Hz. Peygamber’in torunlarının da içinde bulunduğu Ehlibeyt’ten yetmiş iki kişi şehit edilmiştir. Hicretin 61. yılı muharrem ayının 10. günü Hz. Hüseyin şehit edildiğinde elli yedi yaşında olduğu rivayet edilmiştir.

Hz. Hüseyin’in soyundan gelenlere “seyit” adı verilmiştir.



hüsnühat

1. Güzel yazı yazma, sanatkârane yazılmış yazı, hat.

2. Arap harflerinin yazımından doğarak İslam medeniyetinde başlı başına bir konum kazanan güzel yazı sanatı.

Hüsnühat sanatının celi, sülüs, nesih, talik, divani gibi çeşitleri vardır. Bu sanat en çok Türkler arasında gelişmiştir. Şu söz Türklerin hat sanatına katkılarından dolayı özdeyiş hâline gelmiştir: “Kur’an-ı Kerim Mekke ve Medine’de indirildi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.”



hüsnühatime

1. Bir işi sonunu hayır olacak biçimde bitirme, iyilikle sonuçlandırma.

2. Müslüman olarak ölme.



hüsnüzan

Bir kimse hakkında iyi bir düşünceye sahip olma, biri hakkında iyimser olma, iyi zanda bulunma.

İslam ahlakına göre Müslümanların birbirleri hakkında hüsnüzan sahip olmaları gerekir. Bu, onların birbirlerine karşı ahlaki görevleri arasındadır. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber müminlere hüsnüzan sahibi olmalarını tavsiye etmiştir.

“Hüsnüzan ibadetlerin en güzellerinden biridir.”

Hadis-i Şerif



hüsran

1. Zarar etme, mal eksilmesi.

2. İmanın yokluğuna ve salih amellerin imanın üzerine bina edilmemesine bağlı olarak dünya ve ahiret mutluluğunu kaybetme.

“Kim, İslam’dan başka bir din ararsa asla kabul edilmeyecektir ve bu kişiler ahirette hüsran içerisinde olacaklardır.”

Kur'an-ı Kerim 3/85

3. İnsanın ömrünün boşa gitmesi ve kişinin bütün manevi değerlerini kaybetmesi.

Ne ekmiştin ki mahsül istiyorsun bir de ferdadan?

Senin meşru olan hakkın bugün hüsran, yarın hüsran!

Mehmet Akif Ersoy

4. İmandan, hayırdan, Allah’ın hoşnutluğundan, İslam nimetinden yoksun olma durumu.

Kur’an-ı Kerim şu insanların hüsranda olduğunu açıklar: Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, Allah’a şirk koşanlar, Allah’ın bağışından mahrum kalanlar, Allah’a isyan edenler, ilahi buyruklara karşı gelenler, peygamberleri inkâr edip batılı seçenler, Hz. Peygamber’e inanmayanlar, başına gelen bir musibet sebebiyle İslam’dan yüz çevirenler, İslam’dan başka din arayanlar, imandan sonra inkârı seçenler, inkârcılara itaat edenler, yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar, akrabayla ilgiyi kesenler ve münafıklar.

“Asra yemin olsun ki, iman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine Hakk’ı tavsiye edenler, birbirlerine sabretmeyi tavsiye edenler hariç bütün insanlar hüsrandadır.”

Kur'an-ı Kerim 103/1-3



hüsün

1. Güzellik, beğenilen ve sevilen şey, iyilik.

“Kadın dört şey nedeniyle nikâhlanır: Soyu, malı, hüsnü ve ahlakı için. Sen bunlardan ahlakı güzel olanını tercih et.”

Hadis-i Şerif

2. Allah’a kulluk etme, tevhit.

3. Bolluk, genişlik, nimet.

4. Dünya ve ahiret hayatı açısından insanın yararına ve kurtuluşuna sebep olan söz, davranış, niyet.

Hüsün ve ‘çirkin, kötü, dinin onaylamadığı düşünce ve davranışlar’ anlamına gelen kubuh, kelam ilminin önemli tartışma konularından biridir. Kelam bilginleri hüsün ve kubuhun akılla bilinip bilinemeyeceği konusunu ayrıntılarıyla ele almışlar ve bu konuda farklı görüşler ortaya koymuşlardır.



hüthüt

1. Çavuş kuşu, ibibik.

2. Kur'an-ı Kerim’e göre Hz. Süleyman ile Sebe Kraliçesi Belkıs arasında haber getirip götüren kuş.

Hüthüt, Hz. Süleyman’a onun bilmediği Sebe ülkesinden haberler getirmiştir. Hüthüt, Sebe’yi bir kadının yönettiğini söylemiş ve onların dinî inançları hakkında bilgi getirmiştir. Bunun üzerine Hz. Süleyman hüthüte bir mektup vererek Sebe ülkesine götürmesini söylemiştir. Böylece iki yönetici arasında ilk diyalog başlamıştır. Hz. Süleyman, Belkıs’ı ve yönetmiş olduğu Sebe halkını İslam’a davet etmiştir. Bu davete olumlu cevap veren Sebe Kraliçesi Belkıs ve halkı topluca Müslüman olmuştur.



hüzün yılı

Mekke döneminin en sıkıntılı anında Hz. Peygamber’in eşi Hz. Hatice ile amcası Ebu Talip’in vefat ettikleri yıl. (M.S. 620)

Kureyş müşrikleri bu iki insanın vefatından sonra Hz. Muhammed’e işkencelerini daha çok artırmışlardır. İşkenceler artıp İslam daveti yeni üyeler bulmada zorlanınca Hz. Peygamber hicret etmeye karar vermiştir.