dindersioyun.com
Dini Terimler Sözlüğü

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

İ



ibadet

1. Boyun eğme, itaat etme, saygı duyma.

“Ey insanoğulları! Ben size, ‘şeytana ibadet etmeyin, o sizin için apaçık bir düşmandır, bana ibadet edin, dosdoğru yol budur diye bildirmedim mi?”

Kur’an-ı Kerim 36/60-61

2. Kulluk etme, tapınma.

“Şu iki adamın (Musa ve Harun’un) kavmi bize ibadet ederken, şimdi biz kalkıp bizim gibi iki insana mı inanacağız?” dediler.”

Kur'an-ı Kerim 23/47

3. Ululama, övme, yüceltme.

“Ben kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’ım. Yalnızca bana ibadet et ve beni hatırlamak için namaz kıl!”

Kur’an-ı Kerim 20/14

4. Allah’ın insanlara emrettiği ve insanların da Allah’a karşı yapmakla yükümlü oldukları tüm davranışlar.

“Biz İsrailoğulları’ndan şöyle söz almıştık: ‘Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz; anaya babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin!’ Sonra siz pek azınız hariç verdiğiniz sözden döndünüz; hâlâ da yüz çeviriyorsunuz.”

Kur’an-ı Kerim 2/183

5. İnsanın yaratılış amacına uygun olarak, Hz. Peygamber’in uygulamalarını esas alıp niyet ederek yapmış olduğu Allah’a yaklaşma şekilleri; davranışlar.

“Onlara, inançlarında samimi bir biçimde içlerinden gelerek ve Allah dışında bütün tanrıları reddederek Allah’a ibadet etmelerinden, namaz kılmalarından ve zekâtı vermelerinden başka bir şey emredilmemişti. İşte gerçek din budur.”

Kur'an-ı Kerim 98/5

6. Tevhit inancına bağlı kalarak sadece Allah emrettiği için ona sevgi, saygı ve tazim göstermek amacıyla Allah’ın rızasını kazanmak için niyet ederek belirli zamanlarda ve şekillerde yapılan iş, amel.

“Ben, insanları ve cinleri ancak bana ibadet etmeleri için yarattım.”

Kur'an-ı Kerim 51/56



ibadethane

Çeşitli din mensuplarının kendilerine mahsus ibadet, tapınma, ayin ve merasimlerini gerçekleştirmek için toplandıkları yer.

Müslümanlıkta ibadethane mescitler ve camilerdir. Ayrıca Hz. Peygamber tüm yeryüzünün kendi ümmetine ibadethane kılındığını haber vermiştir.

Yahudilerin ibadethaneleri havra ve sinagog, Hristiyanlarınki ise kilisedir.



ibaha

bk. mubah.



İbahiye

Asılsız yorumlarla İslam dininin koymuş olduğu haramların bütününü veya bazılarını helal sayan, farzları ortadan kaldıran, dinî emirlerin ve ahlak kurallarının bağlayıcılığını kabul etmeyip her şeyi serbest kabul edenlerin bağlı olduğu sapık ve batıl bir mezhep.



ibadilik

Abdullah b. İbad (ö. 64/683) tarafından kurulan ve günümüze kadar varlığını devam ettiren bir Haricî fırkası.

Adını, kurucusu olan Abdullah b. İbad’dan almıştır. Kuzey Afrika ve Umman’da Ebaziyye de denilir. Emevilere karşı mutedil bir siyaset izlemişlerdir. Bundan dolayı Emevi idarecileri onlara karşı şiddet kullanmamışlardır. Basra, Hicaz, Yemen, Umman, Kuzey Afrika, Doğu Afrika ve Sudan’da ayrı ayrı örgütlenmişlerdir. Bugün daha çok Kuzey Afrika’da İbadi gruplara rastlamak mümkündür.

En ılımlı Harici fırkası olan İbadilerin genel düşünceleri şöyledir: Devlet başkanı belirlemek dinî bir görevdir ve halifenin Kureyş kabilesinden olması şart değildir. Gerekli şartları taşıyan herkes halife olabilir. İyiliği emredip kötülüğü yasaklamak Müslümanların en temel görevlerindendir. İman; inanılacak şeyleri dille ifade etmek, iman edilecek şeyleri amele dönüştürmek ve sünnete uymaktır. Farzlardan birini yerine getirmeyen kişinin imanı yok olur. Günahkâr insanlara ahirette herhangi bir şefaat olmayacaktır.



iblis

“Allah’ın rahmetinden ümit kesen, hayırdan yoksun, hayırsız” anlamında şeytanların en büyüğü, Azazil.

“Ey insan oğulları! Siz beni bırakıp iblisi ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar size düşmandır.”

Kur'an-ı Kerim 18/50

İbn Mace

bk. sünen.

ibnisebil

1. Yolcu, bir yerden bir başka yere giden kimse

2. Kendi memleketinde zengin bile olsa yolculuk sırasında herhangi bir nedenle yoksul ve muhtaç duruma düşerek zekât verilebilecek duruma gelen kimse.

“Zekât Allah’tan bir farz olarak fakirlere, yoksullara, zekât memurlarına, kalpleri İslam’a ısındırılmak istenenlere, kölelere, borçlulara, Allah yolunda cihat edenlere ve ibnsebile verilir.

Kur'an-ı Kerim 9/60



Hz. İbrahim b. Muhammed

Hz. Peygamber’in küçük yaşta vefat eden, Hz. Mariye adlı hanımından doğma oğlu.

Hicretin VIII. yılının zilhicce ayında (6 Mart 630)da Medine yakınlarındaki Kuf bölgesinde doğmuştur. Hz. Peygamber, çocuğuna atası İbrahim Peygamberin adını vermiştir. Doğduktan sonra akika kurbanı kestirmiş ve fakirlere sadaka dağıtmıştır. Hz. Peygamber’in çok sevdiği oğlu İbrahim 18 aylıkken hastalanmış ve hicretin 10. yılı Şevval ayının 29’unda (M. 28 Ocak 632) vefat etmiştir.



İbrahim Peygamber

Kur'an-ı Kerim’de kendisinden çok söz edilen, sabrı ve yaptığı tevhit mücadelesi ile övülen, bunun sonucunda Allah’ın kendisine dost olarak seçtiği peygamber, Halilullah.

Dinî kaynaklarda İbrahim Peygamberin soyu Nuh Peygamberin oğlu Sam’a kadar uzanmaktadır. Kur'an-ı Kerim, Hz. İbrahim’i son derece ağırbaşlı, yumuşak huylu, akıllı, kendisini Allah’a adayan, misafirperver, sabırlı ve bilge bir insan olarak tasvir eder.

Hz. İbrahim’e on sayfalık ilahî bir kitap verilmiştir. Mezopotamya’nın Ur kentinde doğduğu söylenen İbrahim Peygamberin ailesini ve kardeşinin oğlu Lut’u alıp Mısır’a gittiği rivayet edilmiştir. Mısır’da bir süre kaldıktan sonra Filistin’e dönmüşler ve Hz. Hacer adlı hanımından İsmail, Hz. Sârâ’dan da İshak adlı çocukları doğmuştur. Hz. Hacer’i ve oğlu İsmail’i alıp Mekke’ye yerleştirmiştir. En son Peygamber Hz. Muhammed, Hz. İsmail Peygamberin soyundan gelmiştir.



İbrahim Suresi

Kur'an-ı Kerim’in on dördüncü suresidir. Mekke’de inmiştir. Elli iki ayettir. Otuz beş ile kırk ikinci ayetleri arasında İbrahim Peygamberden bahsettiği için bu adı almıştır.

Sureye, Allah’ın insanlığa göndermiş olduğu vahyin ve kitabın önemi anlatılarak başlanır. Allah’ı gereği gibi tanımayan, ahirete inanmayan inkârcılar kınanır. Önceki peygamberler nasıl ki kavimlerinin diliyle gönderildiyse Kur’an-ı Kerim’in de Hz. Muhammed’e Arapça olarak gönderildiği vurgulanır. Peygamberlerin ve kavimlerinin görmüş oldukları eziyetlere dikkat çekilir, özellikle de Hz. Musa örneğine yer verilir. Bu eziyetlere karşı peygamberlerin göstermiş oldukları direnç övülür. Bu çerçevede peygamberlerin kâfirler tarafından yurtlarından çıkarılışı, insanların ibret alması için anlatılır.

Allah’ı inkâr etmenin çok büyük bir suç olduğu üzerinde durulur ve iman olmadıktan sonra yapılan amellerin, iyi davranışların Allah katında hiçbir değerinin olmadığı vurgulanır.

Surede, hakikati inkâr eden önderlerin peşine düşen insanların ahiretteki acıklı hâlleri ele alınır. İnançları uğruna sıkıntılara katlanan müminlerin cennetteki durumları özendirici bir dille anlatılır. Müminler, her zaman meyve veren ve yere sağlamca tutunmuş bir ağaca benzetilirken; küfrün köksüzlüğü, verimsizliği ve çirkinliği ise kötü bir ağaca benzetilir. Müslümanların iman ve güzel amellerini devam ettirebilmeleri için namaza ve fakirlere yardımda bulunmaya devam etmeleri istenir.

Surede, İbrahim Peygamberin Mekke’ye ailesini yerleştirmesi ve onların putperestlikten uzak kalması için yaptığı duaya da yer verilir. Onun, Allah’ın vermiş olduğu nimetler nedeniyle yapmış olduğu duada annesini, babasını, çocuklarını ve tüm inananları anması diğer insanlar için örnek dua olarak nakledilir.

Surenin son bölümünde ilahî hakikatlere karşı çıkanların kim olursa olsun yenilgiye uğrayacağı üzerinde durulur. Bu hakikatlere karşı çıkanların ahirette duyacakları pişmanlıklar ve başlarına gelecek cezalar da kısaca anlatılır.

İnsanların yalnızca Allah’a ibadet etmelerini, Kur’an-ı Kerim’in emirlerine uymalarını ve ayetler üzerinde düşünmelerini bildiren ayetlerle sure son bulur.



İbrani

Sami ırkından olan Yahudi, İsrailoğulları milletine mensup kimse.

Fırat nehrini geçerek Filistin topraklarına geldikleri için veya göçebe bir hayat sürdürdüklerinden dolayı “ırmağı geçen” veya “göçebe” anlamında İbrani adını almışlardır. Bunlar Hz. Yakup’un on iki oğlundan türeyen on iki kabilenin bir araya gelmesiyle oluşan bir kavimdir.



ibret

1. Ders alma, öğüt alma.

“Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size onların karınlarındaki işkembe ile kan arasından (gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen halis bir süt içiriyoruz.”

Kur’an-ı Kerim 16/66

2. Yanlış davranışların yol açtığı kötü sonuçlardan ders alma.

“Kişinin konuşması zikir, susması fikir, bakışı da ibret olmalıdır.”

Hatem-i Esam

3. Görünenden görünmeyene geçme, nesneleri ve olayları dış yüzüne bakıp onlardaki hikmeti kavramaya çalışma, olaylardan ders alıp doğru sonuçlar çıkarma ve bunlara göre davranma.

“Allah gece ile gündüzü sürekli evirip çeviriyor. Şüphesiz bunda (hakikati görebilen) basiret sahibi insanlar için ibret vardır.”

Kur’an-ı Kerim 24/44



icabet

1. Çağrıya olumlu karşılık verme.

“Ey iman edenler! Allah ve Resulü her ne zaman sizi, size hayat verecek olan şeylere çağıracak olsa Allah’a ve Resulüne icabet edin…”

Kur'an-ı Kerim 8/24

2. Allah’ın kendisine yapılan dualara karşılık vermesi.

“Kullarım sana beni soracak olurlarsa bilsinler ki ben onlara çok yakınım. Bana dua ettiklerinde dua edenlerin duasına icabet ederim.”

Kur'an-ı Kerim 2/186

3. Bir anlaşmada tarafların anlaşma şartlarını kabul etmeleri.



icar

1. Bir şeyi kiraya vermenin karşılığı olarak elde edilen menfaat, bedel.

2. Mal ve hizmetin ücret karşılığı kiralanması.

“Bir işçiyi kiralayan icarını daha önceden belirlesin.”

Hadis-i Şerif



icaz

Bir şeyin benzerini yapmada veya bir sözün benzerini söylemede herkesi susturma, cevap veremez duruma düşürme, çaresiz ve âciz bırakma.



icazet

1. İzin verme, onay, onaylama, müsaade etme, ruhsat verme.

2. Eskiden medreselerde, eğitim ve öğretim kurumlarında hocanın okuttuğu talebeye verdiği diploma benzeri yeterlilik belgesi.

3. Hadis ilimleri konusunda uzmanlaşan İslam bilgininin sahip bulunduğu hadisleri sözlü veya yazılı olarak rivayet etmesi için öğrencisine izin vermesi, rivayet hakkını devretmesi.



icazulkur’an

1. Kur'an-ı Kerim’in mucize olması.

2. Kur'an-ı Kerim’in sahip olduğu hem edebî üstünlük hem de içerik zenginliği nedeniyle benzerinin meydana getirilememesi özelliği.

3. Allah’ın, Kur'an-ı Kerim’in Allah kelamı olduğunu inkâr etmekte ısrar eden kişilere, bu kitabın en kısa bir suresini bile oluşturamayacakları konusunda meydan okuyarak iddia sahiplerini acze düşürüp susturması.



icma

1. Toplama, dağınık şeyleri bir araya getirme, ittifak etme.

2. Bir konuda fikir birliği etme, ortak karar verme.

“Benim ümmetim hata üzerine icma etmez.”

Hadis-i Şerif

3. Hz. Peygamber’in vefatından sonraki dönemlerde fıkıh âlimlerinin Kur’an-ı Kerim ve sünnetten hareketle bir konuda görüş birliğine varmaları.

İslam âlimlerinin ortak kararları sonucunda meydana gelen icmaya Müslüman toplumlarda icmayiümmet de denir.

4. Kur’an-ı Kerim, sünnet ve kıyas gibi dinî hükümlerin kendilerinden çıkarıldığı kaynaklardan biri.

Kitabı, sünneti, icmayı kaldırıp attık;

Havassı maskara yaptık, avamı aldattık.

Mehmet Akif Ersoy

icmayiümmet

bk. icma.



icmali iman

1. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna inanma.

2. Hz. Peygamber’in bildirdiği dinî esasların tamamına inanma, toptan kabul etme.



içki

Aklın doğru düşünme ve karar verme yeteneğini gideren, içinde alkol ve uyuşturucu bulunan, kullanıldığında sarhoşluk veren her türlü katı veya sıvı madde.

“İçki bütün kötülüklerin anasıdır.”

Hadis-i Şerif

“Ey iman edenler! İçki, şans oyunları, putlar ve gelecek hakkında kehanette bulunmak şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.”

Kur'an-ı Kerim 5/90



içtihat

1. Çaba gösterme, bir işi yapmak için olanca gayreti harcama, güç ve imkânı sarfetme, zahmet çekme, ısrarlı olma.

2. Dinî konularda kıyas yoluyla yeni sonuçlar elde etme, hüküm çıkarma, istinbat.

“…Dinî bir meselede Kur’an-ı Kerim ve sünnette bir çözüm bulamadığınızda konuları birbirine kıyaslayarak içtihat ediniz…”

Hz. Ömer

3. Kur’an-ı Kerim ve hadislerden delil ve hüküm çıkarabilecek seviyedeki İslam fıkıh bilginlerinin, hakkında bir emir veya yasak olmayan konularda Kur'an-ı Kerim ve sünnetten yeni hükümler çıkarmaları.

“Müçtehit, içtihadında doğru sonuca varabilirse iki sevap, içtihadında yanılırsa bir sevap alır.”

Hadis-i Şerif

4. Ayet ve hadislerin lafız ve anlamlarından hareketle, hakkında ayet ve hadis bulunmayan konularda çeşitli hukuki çıkarım metotlarını kullanarak dinî hükümler hakkında kesin olmayan sonuçlara ulaşma çabası.

İslam hukukuna göre, herhangi bir konunun çözümüyle ilgili ayet veya hadis varsa o konuda tekrar içtihada başvurulmaz. Bu durum, Kur’an-ı Kerim ve sünnetten maddeleştirilen Mecelle’de şu şekilde ifade edilmiştir: Ayet ve hadis bulunan konularda içtihada yer yoktur.

“Herhangi bir meselenin çözümünü Kur’an-ı Kerim ve sünnette bulamazsam içtihatta bulunurum…”

Muaz b. Cebel



iddet

1. Sayma, süre, zaman.

2. Evliliğin ölüm, boşanma veya hâkim kararı ile iptal edilip sona erdirilmesinden dolayı kadının yeniden evlenebilmek için dinen beklemesi gereken süre.

“Boşanmış olan kadınlar üç hayız süresi iddet beklerler…”

Kur'an-ı Kerim 2/228

“İçinizden ölenlerin geride bırakmış olduğu eşleri yeniden evlenebilmek için dört ay on günlük iddet süresi geçirmeleri gerekir…”

Kur'an-ı Kerim 2/234

Boşanmış veya kocası ölmüş bir kadın hamile ise doğumla beraber iddeti sona erer. Kadın isterse bir başkası ile evlenebilir.



İdris Peygamber

Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.

Hz. İdris’e, Şit Peygamberden sonra peygamberlik verilmiştir. Babil ya da Mısır’da doğduğu hakkında farklı görüşler vardır. Kendisine otuz sayfalık bir kitap indirilmiştir. Yazıyı ilk yazanın, elbiseyi ilk dikenin Hz. İdris olduğu rivayet edilmiştir.

İnsanlar gerçek dinden ayrılmaya başladığında, Allah’ın dinini insanlara duyurmuş, onları sarhoş edici şeylerden engellemeye; namaz, oruç, güzel ahlak gibi şeyleri de tavsiye etmeye çalışmıştır.



ifa

1. Bir şeyi tam ve mükemmel bir biçimde yapma, yerine getirme, ödeme, eda etme.

“Allah için söz verdiğinizde sözlerinizi ifa ediniz…”

Kur'an-ı Kerim 16/91

2. Sorumluluk çağındaki insanların Allah’ın isteklerini şartlarına uygun bir şekilde yerine getirmesi.

Namaz kılma, oruç tutma ve diğer ibadetleri yerine getirme gibi.

“…Bana olan sözünüzü ifa ediniz ki ben de size vermiş olduğum sözü ifa edeyim…”

Kur’an-ı Kerim 2/40

3. Borcun vaktinde ödenmesi.

“Zengin kişinin borcunu vaktinde ifa etmemesi zulümdür.”

Hadis-i Şerif

ifada

Hac esnasında hacıların Arafat, Müzdelife ve Mina’dan gruplar hâlinde ayrılmaları.

“Sonra insanların ifada ettiği yerden siz de ifada yapın ve Allah’tan bağışlanma dileyin.”

Kur'an-ı Kerim 2/199



iffet

1. Haramdan uzak durma, kötü söz ve işlerden kaçınma.

“Kim, Allah’tan iffetli davranmayı isterse Allah da onu iffetli kılar…”

Hadis-i Şerif

2. Yeme, içme ve diğer bedeni hazlar konusunda ölçülü olma, aşırı istekleri bastırıp dinin ve aklın buyruğu altına sokmak suretiyle kazanılan erdem.

“Ey Allah’ım! Senden, beni dosdoğru yola iletmeni, bana kulluk bilinci vermeni ve iffetli davranmam için yardım etmeni dilerim…”

Hadis-i Şerif

3. Cinsel konularda ahlak kurallarına bağlı kalarak insanın namusunu, şerefini ve haysiyetini koruması.

“Evlenme imkânı bulamayanlar, Allah kendilerini lütfu ile zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar.”

Kur'an-ı Kerim 24/33

4. Gözü ve gönlü tok olma durumu.

“Allah yoluna kendilerini tamamen adamış oldukları için, yeryüzünde rızık aramak niyetiyle gezip dolaşamayan muhtaçlara yardım edin. Onların durumunun farkında olmayan, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder.”

Kur'an-ı Kerim 2/273



İfk Hadisesi

Münafıkların, Müstalikoğulları savaşından dönerken Hz. Peygamber’in hanımı Hz. Ayşe hakkında uydurdukları yalan haber ve onun namusuna yapmış oldukları iftira.

Müslümanlar, Mustalikoğulları savaşından dönerlerken Hz. Ayşe, ordunun konaklama yerinde kızkardeşi Hz. Esma’dan ödünç aldığı gerdanlığı kaybetmiştir. Hz. Ayşe, gerdanlığını aramak için konaklama yerinden uzaklaşmış ve gerdanlığını bulup döndüğünde orduyu bulamamıştır. Bir müddet beklemiş daha sonra ordunun artçıları onu görmüşler ve hemen orduya yetiştirmişlerdir. Bu durumu gören münafıklar, Hz. Peygamber’in sevgili eşi Ayşe’ye iftirada bulunmuşlardır. Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara bu durumu kullanarak eziyet etmişlerdir. Hz. Ayşe bu duruma çok üzülmüştür. Yüce Allah, Hz. Ayşe’nin namusunun temizliği ile ilgili ayetler göndermiş ve ona yapılan iftirayı ve iftiracıları kınamıştır. Hz. Peygamber de iftiracıları cezalandırmıştır. Allah, Nur Suresi’nin yirmi bir ve yirmi beşinci ayetleri arasında, Hz. Ayşe’nin iffetinin güzelliği ile ilgili ayetler indirerek Hz. Peygamber ve Hz. Ayşe’yi de teselli etmiştir.



iflas

1. Kişinin ağır borç yükü altında kalıp sermayesini kaybetmesi ve borçlarını da ödeyemez duruma düşmesiyle çok az miktarda paraya muhtaç hâle gelmesi.

“Bir kimse, iflas eden birinin yanında kendi malını bulursa, malını almaya başkasından daha fazla hak sahibidir.”

Hadis-i Şerif

2. Kişinin dünyada işlediği günahlardan ve başkalarına vermiş olduğu zarardan dolayı dünyada yaptığı bazı iyiliklerin karşılığını ahirette elde edememesi.

“Gerçek müflis kıyamet günü iflas eden kimsedir…”

Hadis-i Şerif

ifrat

1. Söz ve işte sınırı aşma, aşırı gitme, taşkın olma, ölçüsüz davranma.

“(Musa ve Harun, Allah’a şöyle dua ettiler) : ‘Ey Rabbimiz! (Firavun’un) bize karşı ifratının ve azgınlığının artmasından korkuyoruz.’ dediler. Allah da ‘Korkmayın! Çünkü ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm.’ buyurdu.”

Kur’an-ı Kerim 20/45-46

2. Dinin koymuş olduğu kurallarda Peygamberin örnekliğini göz önünde bulundurmayarak aşırı gitme, kural tanımama.

“Kur'an’a karşı kalbini ilgisiz bulduğumuz; tutkuların esiri ve işi hep ifrat olan kişiye itaat etme.”

Kur'an-ı Kerim 18/28



ifrat haccı

bk. haccıifrat.



ifrit

1. Kurnaz, hileci.

2. Yaratılışı güçlü, kızgın ve öfkeli kimse.

3. Cinlerin reisi, en kurnaz ve zararlı olanı.

“Cinlerden bir ifrit: ‘Sen yerinden kalkmadan önce onu (Belkıs’ın tahtını) sana getiririm’ dedi; Bunu yapmaya gücüm yeter ve bana güvenilir.”

Kur'an-ı Kerim 27/39

ifsat

bk. fesat.



ifta

bk. fetva



iftar

1. Oruç tutan bir kimsenin güneşin batıp akşam vaktinin girmesiyle beraber yeyip içmeye başlaması, başladığı orucunu bitirmesi.

“İftarı vakit girer girmez yapmak, peygamberlerin sünnetlerindendir.”

Hadis-i Şerif

2. Oruçlunun orucunu açmasını sağlama.

“Oruçluyu iftar ettiren kimse oruçlunun sevabından bir eksilme olmadan onun alacağı kadar sevap alır.”

Hadis-i Şerif

3. Başlanmış bir orucu herhangi bir hastalık veya yolculuk gibi bir nedenle iftardan önce bozma.

4. Ramazan ayında özürlü veya özürsüz oruç tutmama.

“Hz. Peygamber’le beraber ramazan ayında yolculuk yaptım. Yolculuk esnasında oruç tutanlar iftar edenleri, iftar edenler de oruç tutanları hiçbir zaman ayıplamazlardı.”

Enes b. Malik



iftar duası

İftar etmeden önce yapılması sünnet olan dua.

Hz. Peygamber iftar etmeden önce şu duayı yapardı:

“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttum, senin verdiğin rızıklarla iftar ettim, orucumu kabul et. Şüphesiz ki sen duaları işiten ve her şeyi bilensin.”

Hadis-i Şerif



iftira

1. Yalan uydurma, birine haksız ve asılsız yere suç yükleme, bühtan etme.

“Kim bir mümine (haklı bir gerekçe olmadan) kâfir diye iftirada bulunursa onu öldürmüş gibi olur.”

Hadis-i Şerif

2. Bir kimseye asılsız olarak haksız bir şekilde suç, günah yahut kusur sayılan bir söz, nitelik veya davranış isnat ederek onun onur ve kişiliğiyle oynama.

“Eğer, Müslüman kardeşine gıyabında yüklemiş olduğun kötü nitelik onda varsa gıybetini yapmış olursun, yoksa iftira etmiş olursun.”

Hadis-i Şerif

3. Allah’tan başka tanrılar edinerek şirk koşma, Allah’ı zatına layık olmayan isim ve sıfatlarla niteleme.

“İslam’a davet edildiği hâlde Allah’a iftira eden kimseden daha zalim kim vardır.”

Kur'an-ı Kerim 61/7



iftitah tekbiri

1. Başlangıç tekbiri, tahrim tekbiri.

2. Namaza başlarken söylenen ve “Allah’ı yüceltme ve saygı” anlamına gelen “Allahu Ekber” ifadesi.

İftitah tekbiri alındıktan sonra namazın geçerliliğine zarar verecek hiçbir işle uğraşılmaz, namazın ruhuna aykırı herhangi bir söz söylenmez. Böyle bir şey yapılırsa namaz bozulur.

“Namazın anahtarı abdesttir. Namaz esnasında yapılması yasak olan şeyler iftitah tekbiri ile başlar ve selam verildikten sonra serbest olur.”

Hadis-i Şerif



iğva

1. Yanıltma, şaşırtma, saptırma, şüpheye düşürme, ayartma, vesvese verme.

2. Bir kimseyi şaşırtıp doğru yoldan çıkartma.

“(Kâfirler ahirette şöyle diyecekler) ‘Ve üzerimize Rabbimizin azabı hak oldu, muhakkak hepimiz onu tadacağız. Evet, biz sizi iğva ettik, çünkü biz azgın bir toplumduk.’ O hâlde hepsi o gün azaba ortak olacaklardır.”

Kur’an-ı Kerim 37/31-33

3. Şeytanın veya sapkınlığı huy edinmiş insanların batılı süsleyip hak gibi göstererek veya kötülükleri çekici duruma getirerek insanları Allah’ın yolundan saptırmaları.

“(Dünyada iken insanları azdırmak suretiyle ahirette) Allah’ın azabını hak eden kişiler şöyle dediler: ‘Rabbimiz, şunlar iğva ettiklerimiz. Kendimiz iğva olduğumuz gibi onları da iğva ettik. Onlar da bize uydular. Onların yaptıkları (kötü işlerden) uzak olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar bize tapmıyorlardı.”

Kur'an-ı Kerim 28/63



ihanet (1)

1. Sözünde durmama, anlaşmayı bozma, haksızlık yapma, vefasızlık.

“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona ihanet etmez, yalan söylemez ve onu haksızlığa terk etmez...”

Hadis-i Şerif

2. Emanete gereken özeni göstermeme.

“Münafığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz ve emanete ihanet eder.”

Hadis-i Şerif

3. Allah’ın insanlar için koymuş olduğu kuralları hiçe sayma.

“Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamberine ihanet etmeyiniz. Bile bile emanetlerinize de ihanet etmeyin…”

Kur’an-ı Kerim 8/27

4. İnsanın din, can, akıl, namus, mal gibi değerleri koruma konusunda titiz davranmaması.

“…Allah, ihanet eden ve çok günah işleyenleri sevmez.”

Kur’an-ı Kerim 4/107



ihanet (2)

1. Değerini düşürme, önem vermeme, küçültme.

2. İlahlık veya peygamberlik iddiasında bulunan bir kimsenin elinde, onun bu iddiasını yalanlayan olağanüstü bir olayın meydana gelmesi, onun arzu ve isteklerinin tersinin olması.



ihbat

1. Boşa gitme, değerini kaybetme, silip yok etme.

2. İslam dininin ilkelerinden hepsini veya birini inkâr etmenin veya ilahî emirlere karşı gelmenin sonunda kişinin yapmış olduğu salih amellerin değerinin yok olması; Allah’ın, yapılan amelleri karşılıksız bırakması.

“Allah, indirmiş olduğu (hükümleri) beğenmeyenlerin amellerini ihbat eder.”

Kur’an-ı Kerim 47/9



ihdad

Kocası ölen veya kocasından kesin bir şekilde boşanan bir kadının dinen beklemesi zorunlu olan iddet süresince tutum ve davranışlarında nikâh bağına saygıyı gözetmesi.

“Bir kadının kocasından başka ölen birisi için üç günden fazla ihdadda bulunması helal değildir…”

Hadis-i Şerif



ihlas

1. Samimiyet, içtenlik, kalbî ve karşılıksız sevgi, samimi bağlılık, doğruluk, temizlik, saflık, gösterişsizlik, riyanın karşıtı.

2. Tutum ve davranışlarda sadece Allah’ın hoşnutluğunu gözetme, sözün öze uyması, riyakâr ve iki yüzlülükten uzak olma.

“(Şeytan şöyle dedi): ‘Rabbim! Beni (azgınlığıma karşılık) dosdoğru yoldan çıkardığın için, ant olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; ihlaslı kulların hariç onların hepsini saptıracağım.”

Kur’an-ı Kerim 15/39-40

3. Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmama.

“Mescide namaz için her girişinde bütün benliğinizle Allah’a yönelin. Ona olan inancınızda ihlaslı bir şekilde yalnızca Allah’a dua (kulluk) edin.”

Kur'an-ı Kerim 7/29

4. İnsanın bütün davranışlarında, sözlerinde, inançlarında ve ibadetlerinde yalnızca Allah’ın rızasını gözetmesi.

“Bütün insanlar helak olur, ancak âlimler kurtulur. Bütün âlimler de helak olur, ancak ilmiyle amel edenler kurtulur. Bütün amel edenler helak olur, ancak ihlasla amel edenler kurtulur. Onlar da büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır.”

Hadis-i Şerif



İhlas Suresi

Kur'an-ı Kerim’in yüz on ikinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Dört ayettir. İnançta ihlas ve samimiyeti, iman esaslarının özüne kesin bağlılığı konu edindiği için “ihlas” adını almıştır.

Surede, İslam’ın temel ilkesi olan tevhit inancı özlü bir şekilde ele alınır. Yüce Allah, herkesin anlayıp kavrayabileceği sade bir anlatımla tanıtılır. İlk iki ayette Allah’ın birliği, onun her türlü ihtiyaçtan uzak oluşu ve her şeyin ona muhtaç olması ele alınır. Son iki ayette ise, Allah’a çocuk isnat eden müşrik, Hristiyan, Yahudi ve bu inanca sahip olan her din mensubuna da cevap olarak Allah’ın doğmadığı, doğurmadığı ve hiçbir şeyin ona denk olmadığı haber verilir.

İhlas Suresinin önemiyle ilgili Hz. Peygamber’den birçok hadis gelmiştir. Bu hadislerden birinde “İhlas Suresi Kur'an-ı Kerim’in üçte birine denktir.” buyrulmuştur. Resulullah iki rekâtlı nafile namazların ikinci rekâtında genellikle İhlas Suresini okumuştur. İhlas Suresini öğrenmek İslam dünyasında ve Türk kültüründe önemli bir yer tutmuş ve çocuklar daha konuşmaya başlar başlamaz İhlas suresini ezberlemişlerdir. Hz. Peygamber, Felak, Nas ve İhlas surelerini yatmadan evvel okumuş ve bu sureleri dua niyetiyle sıkça okumanın önemini vurgulamıştır.



ihram

1. Yasaklama, haram kılma, haramlaştırma.

2. Hac veya umreye niyet eden kimsenin diğer zamanlarda yapması helal olan bazı davranışları, bu ibadetlerin esaslarını veya bütün adabını tamamlayıncaya kadar kendisine haram kılması.

“Ey iman edenler! İhramlı iken sakın avlanmayın…”

Kur’an-ı Kerim 5/95

3. Hac ve umre yapmak isteyenlerin, Kâbe’ye varmadan önce yasakların başladığı sınır yerleri olan “mikat” bölgelerinden birinde niyet ederek giymeye mecbur oldukları dikişsiz beyaz kıyafet, altlı üstlü iki parçadan oluşan peştamal.

Kadınlar için özel bir ihram elbisesi yoktur. Normal elbiseleriyle ihrama girerler.



ihsan (1)

1. İyilik etme, iyi ve güzel davranma, güzel yapma, bağışlama, bağışta bulunma, ikram etme.

“İnsanlar, işlerini ihsanla yapmalarına göre değer kazanırlar.”

Hz. Ali

2. İnsanın başta ana ve babası olmak üzere diğer insanlara yönelik sevgiye ve saygıya dayalı özverili tutumu.

“Şüphesiz Allah adaletli olmayı, ihsanda bulunmayı, akrabaya yardım etmeyi emreder; zinayı, kötülük yapmayı ve haddi aşmayı yasaklar. Tutasınız diye size öğüt verir.”

Kur'an-ı Kerim 16/90

3. İnsanın, kendisinin Allah’ın huzurunda olduğunu hissetmeye çalışarak onu görüyormuşçasına ibadetlerini yerine getirmesi.

“İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmendir. Sen onu görmesen de o seni görür.”

Hadis-i Şerif



ihsan (2)

1. Himaye etme, koruma, sağlam yapma, engelleme.

“Mallarınızın zekâtını vererek onları ihsan altına alınız.”

Hadis-i Şerif

2. İslam dinine göre, bireyi zinaya karşı tam bir koruma altına alan evlilik, iffet, hürriyet, Müslümanlık gibi nitelikler.

“Allah’a ortak koşanın ihsanı ortadan kalkar.”

Hadis-i Şerif

3. Zina suçu işleyen kişilere cezanın uygulanabilmesi için ilgili taraflarda bulunması gereken iffet, gerçek bir nikâhla oluşan evlilik, hürriyet veya Müslüman olma gibi nitelikler.

Fıkıhta, ihsan sahibi kimselere muhsan adı verilir.

“İçinizden gücü yeten bekârlar evlensin; çünkü evlilik gözü (haramdan) korur ve zinaya karşı ihsan sahibi yapar.”

Hadis-i Şerif



ihsar

1. Alıkoyma, engelleme.

2. Hac yapacak kişinin hastalık, düşman tehdidi, yol parasını kaybetme gibi nedenlerle hac yapmasının engellenmesi.

3. Kişinin hac veya umre için ihrama girdikten sonra hac ve umre ibadetini tamamlamaya engel olan bir durumun ve tehlikenin ortaya çıkması.

“Başladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer ihsar olursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar da başlarınzı tıraş etmeyin…”

Kur’an-ı Kerim 2/196



ihtida

1. Doğru yola girme, hedefe götüren doğru yolu bularak bu yola girme, yol gösterme.

“Şüphesiz ki Rabbinizden size gerçekleri açıklayan vahiy gelmiştir. Bundan sonra kim ihtida ederse kendisi için ihtida etmiş olur.”

Kur'an-ı Kerim 10/108

2. Diğer dinleri terk edip İslam dinini kabul etme, hidayete erme.

“Eğer onlar (Yahudi ve Hristiyanlar) sizin kendisine iman etmiş olduğunuz şeylere sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse ihtida etmiş olurlar.”

Kur'an-ı Kerim 2/137

İhtidanın şartı, kelimeişehadet getirerek Allah’ın birliğini, Kur'an-ı Kerim’in hak kitap olduğunu ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmektir. Bunun herhangi bir törenle veya dinî bir kurumun önünde gerçekleştirilmesi gerekmez. İhtida eden kişinin, iki kişinin yanında kelimeişehadet getirmesi gelenek olmuştur. Çünkü, bu insanın Müslümanlığına başkaları da tanıklık ederlerse Müslüman bir hanımla evlenme, onların mezarlığına gömülme ve Müslümanların lehine olan diğer hukuki durumlardan yararlanma hakkına sahip olur.



ihtikar

1. Ticaret malının pahalılaşması amacıyla malı stoklayıp piyasaya mal vermeme, vurgunculuk, karaborsacılık yapma.

“İhtikar yapana Allah lanet etsin.”

Hadis-i Şerif

2. Halkın, yiyecek ve içecek gibi zorunlu ihtiyaç maddelerini ucuz şekilde piyasadan toplayıp stoklama, piyasada darlık meydana gelince elindekileri çok yüksek fiyatla satma.

“Kim Müslümanlara karşı yiyecek maddeleri konusunda ihtikar yaparsa Allah onu ticaretinde iflas ettirir.”

Hadis-i Şerif



ihtilaf

1. Bir konudaki farklı görüş ve düşünüş, fikir ayrılığı.

2. Kur’an-ı Kerim ve sünnetin kesin bir biçimde ortaya koyduğu inanç ve ibadet konularında ayrılığa düşme, vahyin getirdiği doğrulardan sapma.

“Allah katında tek hak din İslam’dır. Daha önce kendilerine kitap verilmiş olan (Yahudi ve Hristiyan)lar aralarındaki düşmanlık yüzünden ihtilafa düştüler.”

Kur'an-ı Kerim 3/19

3. İslam âlimlerinin, hakkında kesin bir ayet veya hadis olmayan konularda farklı görüşler ileri sürmeleri, içtihatta bulunmaları.

“Ümmetimin ihtilafında rahmet vardır.”

Hadis-i Şerif



ihtilam

1. Düş azması, cünüp olma.

2. Büluğa erme, erginlik çağına ulaşma.

“Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Uyuyandan, deliden ve ihtilam olana kadar çocuktan.”

Hadis-i Şerif

3. Yetişkin bir erkek veya kadının uykuda iken cinsel boşalıma uğraması.

İhtilam olan kişi cünüp olur ve boy abdesti alması farzdır.



ihtilat

1. Karışma, bir araya gelme, kaynaşma, ünsiyet.

2. Kişinin şuurunun bozulması, söylediklerini ve yaptıklarını karıştırması, bunama.

3. Hadis nakleden ravinin yaşlılık, aşırı üzüntü, sıkıntı ve daha başka nedenlerle aklının zayıflaması sonucu naklettiği hadisleri birbirine karıştırması.

İhtilat durumuna düşen bir kimsenin naklettiği hadislere itibar edilmez.



ihtiyat

1. Ölçülü, tedbirli, temkinli davranma, en sağlam ve en garantili gözüken yolu benimseme, güvenli olana tutunma, hatadan sakınıp korunma.

“Her sözü söz diye ağzından çıkarma; lüzumlu olan sözü düşünerek ve ihtiyatla söyle.”

Yusuf Has Hacip

2. Harama düşmemek için, dinin kesin olarak yasaklamadığı konularda bile günahlardan kaçınmak amacıyla en güvenli yolu ve çözümü benimseyip ölçülü davranma.

“Biz harama düşeriz endişesiyle mübahlarda bile ihtiyatlı davranırdık.”

Hz. Ebubekir



ihvan

1. Kardeşler.

“…Ey Allah’ın kulları ihvan olunuz. Bir Müslümanın kardeşiyle üç günden fazla dargın durması helal değildir.”

Hadis-i Şerif

2. Aynı dine bağlı kişiler.

“(Müşrikler) eğer (şirkten) tövbe ederler, namazı kılarlar ve zekâtı verirlerse, dinde sizin ihvanınız olurlar. Biz, bilen bir kavme ayetleri bu şekilde ayrıntılarıyla açıklıyoruz.”

Kur’an-ı Kerim 9/11

3. Samimi, candan dostlar.

“Hep birden Allah’ın ipine (İslam’a, Kur’an-ı Kerim’e) sarılın, ayrılığa düşmeyin; Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz, (Allah) kalplerinizi birleştirdi. Onun nimetiyle ihvan oldunuz…”

Kur’an-ı Kerim 3/103

4. Aynı şeyhin terbiyesi altında ahlaki eğitim gören müritler; aynı tarikata mensup kişilerin birbiri hakkında kullandıkları ifade.



ihya

1. Hayat verme, diriltme, canlandırma, yeniden hayata döndürme.

“Kim bir canı ihya ederse bütün insanlığı ihya etmiş gibi olur.”

Kur'an-ı Kerim 5/32

2. İşlenmeyen ziraat arazisinin mülkiyet veya kullanım hakkını kazanma amacıyla işlenip verimli duruma getirilerek imara açılması.

“Bir kimse sahibi olmayan bir araziyi ihya ederse o kimse o yere sahip olur.”

Hadis-i Şerif

3. İnsanın ömrünü ibadet ederek, ilmî çalışmalar yaparak, insanlığın yararına maddi ve manevi şeyler üreterek değerlendirmesi.

“Her kim ki ramazan ayını inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek ihya ederse Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar.”

Hadis-i Şerif



ikab

1. Cezalandırma, ceza, azap.

“Kim dünyada günah işlerse, karşılığında ahirette ikab vardır.”

Hadis-i Şerif

2. Allah’ın emirlerini hiçe sayarak ona karşı gelen inkârcılara dünyada ve ahirette verilecek ceza.

“Kim Allah’a ve Peygamberine karşı gelirse (emirlerini hiçe sayarsa) şüphesiz ki Allah ikabı çetin olandır.”

Kur’an-ı Kerim 8/13



ikamet (1)

1. Oturma, yerleşme, mukim olma.

2. Kişinin, yolculuk ve misafirlik durumunda olmayıp kendi memleketinde veya bir beldede yerleşik olması durumu.

3. Yolculuk sırasında, bazı ibadetlerle ilgili kolaylıklardan faydalanmaya engel sayılan bir yerde belirli bir süre kalma, yolcu olmama durumu, mukim.



ikamet (2)

bk. kamet.



ikindi namazı

Öğle vaktinin bitmesinden güneşin batmasına kadarki süre içerisinde kılınan dört rekâtlık farz namaz.

İkindi namazının farzından önce dört rekât sünneti kılınır. İkindinin sünneti yatsı namazının sünneti gibidir. Her iki vaktin sünnet namazı kılınırken ikinci rekâta oturulduğunda Tahiyyat Duasından sonra Salli-Barik Duaları okunur. Üçüncü rekât için ayağa kalkıldığında da Sübhaneke Duası ile başlanır. İkindi namazının sünneti kılındıktan sonra kamet getirilerek dört rekât farz kılınır.

“Kim (diğer vakit namazlarıyla beraber) özellikle ikindi ve sabah namazlarını kılmaya devam ederse cennetlik olur.”

Hadis-i Şerif



İkra Suresi

bk. Alak Suresi.



ikrah

1. İğrenme, tiksinme, bir şeyden hoşlanmama.

“…Birbirinizin gizli şeylerini araştırmayın; biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Ölü kardeşinizin etini yemeyi sever misiniz? Bak işte bundan ikrah ettiniz. O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının, şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul eden ve kullarına karşı çok merhametli olandır.”

Kur’an-ı Kerim 49/12

2. Zorla iş yaptırma, bir kimseyi inanç konularında istemediği bir sözü söylemeye veya bir işi yapmaya zorlama.

“Dinde ikrah yoktur. Artık iman ile küfür apaçık ortaya çıkmıştır.”

Kur'an-ı Kerim 2/256

3. Bir kimseyi öldürmek veya organlarına zarar vermek ya da malını yok etmek üzere korkutarak isteği dışında bir iş yapmaya zorlama.

“Allah, ümmetimi hata, unutma ve ikrah nedeniyle yapmak zorunda kaldıkları şeylerden sorumlu tutmaz.”

Hadis-i Şerif



ikrar

1. Kabul etme, doğrulama, onaylama, itiraf etme.

“…Allah, peygamberlerden şöyle söz almıştı: ‘Bakın, size kitap ve hikmet verdim; Şimdi yanınızda bulunan kitabı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanacak ve ona mutlaka yardım edeceksiniz. Bunu ikrar ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” demişti. ‘İkrar ettik.’ dediler. ‘O hâlde tanık olun, ben de sizinle beraber tanık olanlardanım.’ dedi.”

Kur'an-ı Kerim 3/81

2. Allah’ın varlığına ve birliğine iman eden bir kimsenin Müslüman muamelesi görebilmesi için inanmış olduğu değerleri sözlü veya fiilî olarak dışa yansıtması.

3. Fıkıhta kişinin kendi aleyhine olan bir konuda başkasının hakkını kabul edip haber vermesi.



ikta

1. Kesme, ayırma, pay verme.

2. İslam tarihinde mülkiyeti devlete ait olan arazi ve taşınmaz malların kendisinin veya işletme haklarının yöneticiler tarafından kişilere verilmesi.

“İkta olarak verilen bir arazinin bir başkası tarafından geri alınması doğru olmaz…”

İmam Ebu Yusuf

iktibas

1. Bilgi elde etmeye çalışma, birinin ilminden yararlanma.

2. Sözü pekiştirmek, güzelleştirmek ve canlandırmak için Kur’an-ı Kerim ve hadislerden alıntı yaparak nesirde ve nazımda kullanma.

İslam’ın ilk dönemlerinden beri iktibas bilinmektedir. Hz. Peygamber dualarında, hutbelerinde Kur’an-ı Kerim’den iktibaslar yapmıştır. Edebiyatta ise iktibas daha çok nazım eserlerde kullanılmıştır.



iktida

1. Uyma, tabi olma, birinin peşine düşme.

2. Örnek alma.

“Sahabelerim yıldızlar gibidir. Kim onlara iktida ederse hidayete erer.”

Hadis-i Şerif

3. Cemaatle kılınan namazlarda imama uyma.

“Kim, âlim ve takva sahibi bir imama iktida ederek namaz kılarsa Peygamberin arkasında namaz kılmış gibi sevap alır.”

Hadis-i Şerif



iktisat

1. Orta yolu tutma, aşırılıklardan uzak olma.

“İktisat, geçimin yarısıdır.”

Hadis-i Şerif

2. Tutumlu olma.

“İktisat eden fakir düşmez.”

Hadis-i Şerif

3. Yeme, içme, giyim, kuşam ve eşya kullanımı dâhil her türlü harcamada israf ve cimrilikten uzak durma.

4. Gerek inanç gerekse amel alanında Kur'an-ı Kerim ve sünnetin bağlayıcılığını kabul edip dinin emirlerini yerine getirmede Hz. Peygamber’i örnek alma.

“Sonra, kitabı kullarımız arasından seçtiklerimize miras olarak verdik. Onlardan kimi, kendisine haksızlık eder kimi de iktisatlıdır (Hz. Peygamber’i örnek alır, orta yolu tutar), kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte en büyük erdemlilik budur.”

Kur’an-ı Kerim 35/32



ilah

1. Hak olsun batıl olsun tapınılan her türlü varlık, tanrı, mabut.

“Allah’la beraber başka bir ilaha dua etmeyin.”

Kur'an-ı Kerim 28/88

2. Tapınılan, yüceliği karşısında hayranlık duyulan, gönülden bağlanılıp sığınılan, duyularla idrak edilemeyen varlık.

“Allah ki ondan başka İlah yoktur, daima diri ve yarattıklarını koruyup yönetendir. Kendisini ne bir uyuklama ne de uyku tutar. Göklerde ve yerde olanların hepsi onundur…”

Kur’an-ı Kerim 2/255

3. Hayatın tüm alanlarındaki kuralları belirleme hakkı elinde olan, sevgi, saygı ve yüceltmede eşsiz kabul edilen mutlak varlık, Allah.

“Sizin ilahınız tek İlahtır. Ondan başka ilah yoktur. O Rahman’dır ve Rahim’dir.”

Kur'an-ı Kerim 2/163



ilahî

1. Allah’a ait, Allah’la ilgili.

2. Rabbim! Ey Allah’ım! anlamında dua ve yakarma sözü.

Ruhumun senden, ilahî, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli

Mehmet Akif Ersoy

3. Dinî düşünceleri içeren, Allah’ı övme ve ona dua etme amacıyla yazılıp bestelenen şiir.



ilahî gazap

bk. gazap.



ilahî kitaplar

İnsanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamak için peygamberler aracılığıyla gönderilen, inanç, ibadet, ahlak ve her türlü toplumsal kuralları içeren vahiyler bütünü.

Allah’ın gönderdiği vahiylerin toplandığı kitaplara “semavi kitaplar” da denir. Bunlar, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an-ı Kerim’dir. Bu kitaplardan ayrı olarak 10 sayfa Hz. Âdem’e, 50 sayfa Hz. Şit’e, 30 sayfa Hz. İdris’e ve 10 sayfa Hz. İbrahim’e verilmiştir. Bu sayfalara “suhuf” denilmiştir.

Kitaplara iman konusunda ayırım yapılmaz. Allah’tan geldiği biçimiyle hepsine inanmak zorunludur. Birini inkâr etmek tamamını inkâr etmek gibidir. Kur'an-ı Kerim’in verdiği bilgilere göre aslı bozulmadan varlığını devam ettiren tek kitap Kur'an-ı Kerim’dir. Öbür ilahî kitapların asılları günümüze kadar gelememiştir.



ilahiyat

1. Allah’a ait, tanrısal ve tanrı ile ilgili.

2. İslam inanç esaslarının ilki olan Allah inancı, Allah’ın isim ve sıfatlarıyla ilgili konuların genel adı.

3. Dinin çıkış yerini, tarih içindeki etkinliğini ve değişik alanlardaki faaliyet şekillerini araştıran bilimler, teoloji.



ilayıkelimetullah

1. Allah kelimesini yüceltme.

2. Allah’ın dininin ve tevhit inancının yüceltilip yaygınlaştırılması yolunda gösterilen her türlü gayret ve faaliyet.

“…Kim ilayıkelimetullah için çalışırsa onun çalışması Allah yolundadır.”

Hadis-i Şerif

3. Müslümanın Allah’a kulluk ve onun rızasını elde etmek için İslam dininin prensiplerini öğrenme, öğretme, bireysel ve toplumsal planda yaşama, yaşanmasını sağlamaya çalışma ve İslam’ı tebliğ etme.



ilhad

1. Doğru ve orta yoldan sapma.

2. İslam’dan çıkıp İslam’ın dışındaki dinlerden veya görüşlerden herhangi birisine meyletme.

“Ayetlerimiz hakkında ilhad içinde olanlar bize gizli değildir. Ateşin içine atılacak olan mı daha hayırlıdır; yoksa kıyamet günü güven içerisinde gelecek olan mı? Dilediğinizi yapın, o, yaptıklarınızı görmektedir.”

Kur’an-ı Kerim 41/40

3. Allah’ın varlığına, birliğine inanmama.

Beşeriyet yeni bir din tanıyıp ilhadı,

Beşerin hafızasından silinir Hakk’ın adı.

Mehmet Akif Ersoy

4. Dinden çıkma sonucunu doğuracak inanç ve görüşleri savunma.

“En güzel isimler Allah’ındır. Ona o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında ilhad içerisinde olanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını çekecekler.”

Kur'an-ı Kerim 7/180



ilham

1. Gönle doğan şey, kalbe gelen mana, akıl yürütme ve düşünmeye dayanmaksızın elde edilen bilgi.

“Allah’ım! Bana gerçeği bulma yeteneğini ilham et.”

Hadis-i Şerif

2. Allah’tan peygamberlerin kalbine gelen ve vahiy şeklinde inen bilgi ve düşünceler.

3. Allah’ın iyilik telkin eden bilgileri doğrudan veya melek aracılığıyla insanın kalbine ulaştırması.

“Sizden önceki ümmetler içerisinde ilham edilen kimseler vardı. Eğer ümmetimin arasında böylesi bulunuyorsa o Ömer’dir.”

Hadis-i Şerif



ilim

1. Bilgi, bilim, marifet, haber.

“İlim, kadın ve erkek her Müslümanın üzerine farzdır.”

Hadis-i Şerif

2. Bir şeyi olduğu gibi ve gerçeğe uygun şekilde bilme.

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır.



Okumaktan mana ne?

Kişi Hakk’ı bilmektir,

Çün okudun bilmezsin

Ha bir kuru emektir.

Yunus Emre

3. İnsanın duyu organlarıyla elde ettiği veya Allah’ın vahiy yoluyla doğrudan doğruya gönderdiği ve kesinliği konusunda şüphe olmayan bilgi.

“Musa olguluk çağına ulaşınca biz ona hüküm ve ilim verdik. Güzel davrananları böyle mükâfatlandırırız.”

Kur'an-ı Kerim 28/14

4. “Gerek duyular âlemine gerekse duyularla kavranılmayan âleme ait her şeyi bütün ayrıntılarıyla bilen.” anlamında Allah’ın sıfatlarından biri.

“(Melekler) şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz! Seni her türlü eksiklikten ve kusurdan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğin hariç bizim hiçbir ilmimiz yoktur. Mutlak anlamda ilim ve hikmet sahibi sensin.”

Kur’an-ı Kerim 2/32



illet

1. Sebep, neden, gerekçe.

2. Bir hükmün amacının kendisiyle gerçekleştiği sıfat, hükmü gösteren veya gerekli kılan gerekçe, mana.

İslam dininde haram veya helal gibi hükümler illetin varlığına göre belirlenir. İllet bilinmezse hüküm de bilinmez. Örneğin, içkinin haram oluşunun illeti, içinde akla ve bedene zarar veren uyuşturucunun az veya çok olarak bulunmasıdır.



ilmihâl

1. Bir Müslümanın içinde yaşadığı zaman içerisinde inanç, ibadet, ahlak, sosyal ve ekonomik hayatıyla ilgili davranışlarını Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in sünnetinden güncelleştirerek hayatına katma bilgisi.

2. İnanç, ibadet, ahlak, sosyal ve ekonomik hayatla ilgili dinî bilgiler kitabı.

Yandı kitap dağlarım, ne garip bir hâl oldu!

Sonunda bana kalan, yalnız ilmihâl oldu.

Necip Fazıl Kısakürek

ilmiilahî

1. Allah’ın bilgisi.

2. Vahiy, Kur’an-ı Kerim.

3. Allah’ın yaratmış olduğu bütün varlıklar hakkında ezelde takdir etmiş olduğu; ömürleri, şekilleri, cinsiyetleri, coğrafyaları, renkleri ile ilgili bilgi, kader.



İlyas Peygamber

Kur'an-ı Kerim’de adı geçen ve İsrailoğulları’na gönderilen peygamberlerden biri.

İlyas Peygamber, İsrailoğlulları içerisinde çıkan bidat ve sapıklıkları düzeltmek için gönderilmiştir. Onları “Ba’l” putuna tapmayı bırakıp Allah’a inanmaya davet etmiştir. Yahudiler ise defalarca onu öldürmek istemişlerdir. Allah, ona birçok mucize vermiştir. Hızır’la beraber İlyas Peygamberin de hâlen yaşadığı bir söylenceden ibarettir.



ima

1. İşaret etme, dolaylı anlatım, üstü kapalı belirtme.

2. Geçerli bir özrü veya hastalığı bulunan Müslümanın kılmak istediği namazının rükû ve secdelerinin yerine geçmek üzere baş ve gözüyle yaptığı işaret.



imam

1. Önder, lider, rehber, devlet başkanı.

“…Bizi, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara imam yap.”

Kur'an-ı Kerim 25/74

2. Büyük İslam bilgini ve mezhep kurucusu.

3. Camilerde cemaate namaz kıldıran ve başta Kur'an-ı Kerim bilgisi olmak üzere diğer İslami ilimlere sahip kişi.

“Kim âlim ve takva sahibi bir imamın arkasında namaz kılarsa sanki Peygamberin arkasında namaz kılmış gibi olur.”

Hadis-i Şerif

4. Müslümanların oyu ve sözleşmeleri ile seçilen, Müslüman toplumun din ve dünya işlerini idare etmek üzere seçilmiş Müslüman önder, halife.

“Başınıza kafası kuru üzüm tanesi gibi siyah bir köle de imam olarak geçse, Allah’ın kitabıyla amel ettiği sürece dinleyin ve itaat edin.”

Hadis-i Şerif

5. Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma ilmi olan kıraat ilminde yetki sahibi olan âlim.

6. Dünyada yaptıklarının karşılığı olarak ahiret gününde insanlara verilecek olan amel defteri.

“Biz, insanların yapmış olduğu her şeyi apaçık bir imamda muhafaza ederiz.”

Kur'an-ı Kerim 36/12

7. Sahasında otorite ve güvenilir olan hadis âlimi.



imame

1. Fes üzerine sarılan sarık.

2. Tespihlerin baş tarafına geçirilen uzunca kısım ve başlık.



imamet

1. Camilerde Müslümanlara namaz kıldırma görevi.

2. Önderlik, liderlik, devlet başkanlığı, halifelik.

3. Hz. Peygamber’in vefatından sonra İslam toplumunun dinî ve siyasi liderliği.



imameyn

‘İki imam’ anlamında olup Hanefî mezhebinin kurucusu olan Ebu Hanife’nin iki öğrencisi; Ebu Yusuf Yakup b. İbrahim el-Kûfi (ö. 182/798) ile İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybani (ö. 189/805) için kullanılan ortak unvan.



İmamı Azam

bk. Ebu Hanife.



İmamiye

İmamet konusunu İslam dininin esaslarından kabul eden ve Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ali ve onun iki oğlu Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’i ve bunların torunlarını Allah’ın emri, Peygamberin de tayiniyle imam kabul edenlerin mezhebi.

Günümüzde, Şia denince genellikle İmamiye mezhebi anlaşılır. İsnaaşeriye adı da verilen İmamiye, inanç, ibadet ve toplumsal ilişkilerde İmam Cafer es-Sadık’ın görüşlerine dayandığından dolayı da Caferiye olarak da bilinir.

İmamiye mezhebi İslam âleminde Sünnilerden sonra en yaygın mezheptir. İran’ın resmî mezhebi olan İmamiye; Irak, Suriye, Hindistan ve Pakistan’da oldukça kalabalık bir kitleye sahiptir.

İmamiye’ye göre iman esasları üç tanedir: 1. Allah’ın varlığını, birliğini ve fiillerinde adaletini tasdik etmek 2. Peygamberlerin elçiliğine iman etmek. 3. Şia imamlarının imametini kabul etmek.

İmamiye mezhebine göre imamet, çözümü halka bırakılacak basit bir mesele olmayıp namaz, oruç, zekât gibi dinin rükünlerinden biridir. Dolayısıyla, Hz. Peygamber kendisinden sonra yerine geçecek kişiyi hayatında belirlemiştir ki bu Hz. Ali’dir. Hz. Ali’den önce kendilerine bağlanılan ilk üç halife meşru değildir. Bu mezhebe göre imamlar, başta Hz. Ali olmak üzere insanların muhtaç olduğu her şeyi bilir. Ayrıca imamlar, peygamberler gibi günahlardan korunmuştur. Takıyye İmamiye’de vaciptir. Takıyyeyi terk eden, namazı terk etmiş gibi olur. İmamiye inanç konularında genel olarak Mutezile mezhebinin görüşlerini benimsemiştir.



iman

1. İnanma, tasdik etme.

“İman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere; hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna (kesin bir şekilde) inanmaktır.”

Hadis-i Şerif

2. Emniyette olma, güvende olma, güven verme.

“İbrahim: ‘Rabbim! Burayı (Mekke’yi) bir iman yurdu kıl ve halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli ürünlerle rızıklandır.’ diye dua etti…”

Kur’an-ı Kerim 2/126

3. Kişinin Allah’ın varlığını, birliğini, sıfatlarını, peygamberlerini, ahiret gününü ve bunlardan başka iman edilmesi gereken şeyleri kalp ile tasdik edip dil ile söylemesi.

“Peygamber ve onunla birlikte olan müminler Rabbi tarafından ona (Hz. Muhammed’e) indirilene iman ettiler. Hepsi, Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandılar. ‘Onun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz.’ (dediler.) Ve yine dediler ki: ‘(Hakikati) işittik ve itaat ettik! Rabbimiz! Bizi bağışlamanı dileriz. Dönüşümüz sanadır.”

Kur'an-ı Kerim 2/285

4. Son peygamber Hz. Muhammed’e ve onun tarafından insanlığa bildirilen şeylere hiçbirini dışta bırakmaksızın inanma, onun doğruluğu konusunda herhangi bir kuşku duymama.

Öneminden dolayı Kur'an-ı Kerim ayetlerinin çoğunluğunu imanla ilgili ayetler oluşturur. Kur'an-ı Kerim’den çıkarılan sonuçlara göre imanın Allah katında geçerli olabilmesi için; iman ölüm anına ertelenmemeli, inanılan şeylerin doğruluğu hakkında hiçbir kuşku bulunmamalı, dinen kesin olan bir hüküm dışta bırakılmamalı, iman ve ibadet konularında kibirlenmekten kaçınılmalıdır.

“Allah’a yemin ederim ki benim kendilerine gönderilmiş olduğum insanlardan ister Yahudi ister Hristiyan olsun, Allah katından getirdiğim şeylerin tamamına iman etmeden ölürse cehennemlik olur.”

Hadis-i Şerif



imare

Kâbe’nin bakımını yapma, çevresini bayındır duruma getirme, orada huzur ve emniyeti sağlama görevi.

İmare görevi, İslam öncesi dönemde Hz. Peygamber’in amcası Abbas b. Abdülmuttalip’e verilmiştir.



imarethane

1. Osmanlılar döneminde yoksullara, yolculara, öğrencilere yardım etmek amacıyla kurulmuş hayır kurumu.

2. Aşevi, aşhane.



imsak

1. Tutma, el çekme, geri durma, çekinme, sakınma, korunma.

“Şayet Allah, vermiş olduğu rızkı imsak edecek olursa size kim rızık verecektir?...”

Kur’an-ı Kerim 67/21

2. Oruca başlama zamanı.

3. Oruçlunun ikinci fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar ibadet etme amacıyla yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durması.

4. Kur’an-ı Kerim’deki müteşabih ayetler konusunda herhangi bir yorum yapmama; bu ayetlerle ilgili kararı Allah’a havale etme.



imsakiye

Ramazanda oruca başlangıç, iftar ve namaz vakitlerini gösteren çizelge.



inabe

1. Biat etme, söz verme.

2. Tövbe etme, vazgeçme, pişman olma.

“Ey Rabbimiz! Yalnızca sana tevekkül ettik, inabemiz sanadır ve dönüşümüz de senin huzurunadır.”

Kur'an-ı Kerim 60/4

3. Gözüken ve gözükmeyen bütün günahlardan vazgeçip Allah’ın affına, bağışına yönelme.

“Onlar ki tağutlara (Allah’tan başka ilah sanılan uydurma şeylere) ibadet etmekten uzak durdular. Yalnızca Allah’a inabe ettiler. Onlara müjdeler olsun, böyle kullarımı müjdele.”

Kur’an-ı Kerim 39/17

4. Ahlaken olgunlaşıp kendisini geliştirmek isteyen kişinin bir mürşide başvurup onun huzurunda tövbe ederek Allah’ın emirlerine daha sıkı bir şekilde uyma konusunda bağlılık sözü vermesi.



inam

1. Güzel ve parlak olma.

2. İyilik ve ihsanda bulunma, bağışlama, nimet verme.

“Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine inam ettiği peygamberler, sıddikler, şehitler ve salihlerle beraber olacaklardır. Bunlarla dost olmak ne güzeldir.”

Kur'an-ı Kerim 4/69

3. Yeme, içme, nefes alma başta olmak üzere, Allah’ın kullarına her türlü hayır yollarını kolaylaştırarak ikramda bulunması.

“Allah bir kavme inam ettiği nimeti o kavim kendi özlerinde olanı değiştirmedikçe (ahlaken bozulmadıkça) onlardan geri almaz…”

Kur’an-ı Kerim 8/53

4. Osmanlılarda devlet hazinesinden padişah adına yapılan maddi yardım.



inanç

1. İnanılan şey, itikat, iman, bir fikre olan bağlılık.

2. Birine duyulan güven.

3. İslam dinini son din olarak kabul edip onun içerisinde bulunan her şeye gönülden bağlanıp Allah’ın emirlerine teslim olma.



inayet

1. Yardım, koruma, lütuf, kerem.

Az yemektir enbiyalar hasleti,

Az yiyenlere Hakk’ın inayeti.

Yozgatlı Hüzni

2. İsteme, ilgilenme, önem verme.

3. Allah’ın, kullarına kitap, peygamber göndermesi ve bütün bunları düşünüp doğru bir şekilde yorumlayabilmesi için akıl nimeti vermesi.

4. Allah’ın, hayırlı davranışlarında kullarına yardım edip onları başarıya ulaştırması.

Ne ilmim var ne taatim, ne gücüm var ne takatim

Meğer senin inayetin kıla yüzüm ak, Çalabım.

Yunus Emre

5. Allah’ın kullarını gözetip koruması.

“Allah’ın inayeti ve yardımı olmasa hiç kimse cennete giremez.”

Hadis-i Şerif



İncil

Hz. İsa’ya verilen ilahî kitabın Kur'an-ı Kerim’deki adı.

Geçmiş peygamberlerde olduğu gibi Hz. İsa’nın sağlığında da İncil, yazılı kitap hâline getirilememiştir. Hz. İsa’nın tebliğ süresinin kısa oluşu ve yaşadığı devrin şartları buna elvermemiştir. En erken yazılan İncil, Hz. İsa’dan sonra 70’li yıllarda kaleme alınmıştır. İncil yazarlarının hiçbiri bildirdikleri olayların görgü tanığı olamamıştır.

Hristiyan kiliselerince kabul edilen ve yazarlarının adıyla anılan dört İncil şunlardır:

1. Matta İncili: Yirmi sekiz bölümdür. Matta, 70 yılında Hristiyanlığı yaymak için yerleşmiş olduğu Habeşistan’da ölmüştür. İncil’de İsa’nın Mesih oluşu üzerinde durur.

2. Markos İncili: Markos, havarilerin reisi olan Petrus’un öğrencisidir. Hristiyanlığı yaymak için yerleşmiş olduğu Mısır’da M. 62 yılında ölmüştür. İncil’i on altı bölüm olup Hz. İsa’nın hayatından bahsetmektedir.

3. Luka İncili: Doktor veya ressam olduğu söylenen Luka, Pavlos’un öğrencisidir. Havari değildir. İncil’ini M. 60 yıllarında yazmıştır. Yirmi dört bölümdür. İsa’nın hayatı ve tebliğ ettiği şeylerden bahsetmektedir.

4. Yuhanna İncili: Yirmi dört bölümden oluşan bu İncil’in yazarının Yuhanna’nın öğrencisi olduğu sanılmaktadır. Yuhanna İncili’nde Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu tezi ileri sürülmektedir.

Bugün elde bulunan dört İncil’in dışında yirmi üç İncil daha olup toplam yirmi yedi İncil vardır. Hâlbuki Allah’ın göndermiş olduğu İncil tektir.

Müslümanlar bütün peygamberlere ve ilahî kitapların asıllarına iman ettikleri gibi Hz. İsa’nın da peygamberliğine, Allah katından gönderilen ve aslı bozulmayan İncil’in ilahî bir kitap olduğuna iman ederler. Kur'an-ı Kerim, birçok ayette İncil’in insanlar tarafından tahrif edildiğini ve ilahî dinlerin özünü oluşturan inanç esaslarının bile mevcut İncillerde değiştirildiğini haber vermiştir.



infak

1. Tükenme, tamamlanma, bitirme, son bulma, yoksul düşme.

2. Karşılıksız yardım, sadaka verme.

“En çok sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe gerçek iyiliğe ulaşamazsınız. Her ne infak ederseniz şüphesiz Allah bilir.”

Kur'an-ı Kerim 3/92

3. Zekât.

“Müminler, gayba iman ederler, namazlarını en güzel biçimde kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler.”

Kur’an-ı Kerim 2/3

4. Kişinin kendisi, ana ve babası, çocukları ve eşi için yapmış olduğu her türlü meşru harcama.

“Sana neyi (ve kime) infak edeceklerini soruyorlar. De ki: ‘İnfak ettiğiniz mal, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Allah, yaptığınız her hayrı mutlaka bilir.”

Kur’an-ı Kerim 2/215

5. Gerek akrabalardan gerekse diğer insanlardan yoksul ve muhtaç olanlara maddi yardım yaparak onların geçimini sağlamaya yardımcı olma.

“Ey iman edenler! Kazandığınız güzel şeylerden ve topraktan sizin için bitirdiğimiz ürünlerden başkalarına infak ediniz…”

Kur'an-ı Kerim 2/267

6. Allah’ın rızasını kazanmak için insanın kendisine verilen malların şükrünün bir göstergesi olarak onun emrettiği yerlere harcama yapması, bağışta bulunması.

“Mallarını Allah yolunda infak edenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren bir tanenin durumu gibidir. Allah, dilediğine kat kat artırarak verir. Allah, bağışı çok olan ve her şeyi bilendir.”

Kur’an-ı Kerim 2/261



İnfitar Suresi

Kur’an-ı Kerim’in seksen ikinci suresidir. Mekke’de indirilmiştir. On dokuz ayettir. Sure, adını birinci ayetteki ‘göğün yarılmasından’ bahseden ‘infitar’ kelimesinden almıştır.

Surede yerin ve göğün durumu ile ilgili kıyamet tasvirleri yapılır. Kıyamet gününde göğün yarılacağı, yıldızların etrafa saçılacağı, denizlerin sularının birbirine karıştırılacağı ve mezarlardaki insanların dışarı çıkarılacakları anlatılır. Dünyadayken Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük yapanlar, “Ey insan! Seni cömertlik ve şeref sahibi Rabbine karşı aldatan nedir?” şeklindeki soru ifadesiyle kınanırlar. Bu sorunun ardından Allah’a gerektiği gibi şükretmeyen kişilere sorumlulukları hatırlatılır. Surenin sonuna doğru inançsız insanların yalanlamalarına dikkat çekilir. Ahiret teması surenin en önemli konularından biridir. Bu çerçevede yazıcı meleklerin insanın yaptıklarının hepsini kayda aldığı, sevabı çok olanların cennete, kötülüğü çok olanların da cehenneme gideceği bildirilir.

Her türlü yardımın kesildiği bir zamanda her şeye hâkim olan tek varlığın Allah olduğunu, onun dışında tanrı diye kabul edilen hiçbir varlığın kıyamet gününde bir işe yaramayacağını bildiren ayetlerle sure son bulur.



inkâr

1. Gizleme, saklama.

2. Çirkin, kötü, beğenilmeyen.

3. Reddetme, tanımama, inanmama, kabul ve tasdik etmeme.

“(Müşrikler) Allah’ın nimetlerini bilirler (ve bu nimetleri Allah’ın yarattığını kabul ederler), sonra da bunları (verenin Allah olduğunu) inkâr ederler, çünkü onların çoğu kâfirdir.”

Kur’an-ı Kerim 16/83

4. Allah’ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmeme.

“Onlar ki, Allah’ı ve elçilerini inkâr ederler, Allah ile elçilerinin arasını ayırmak isterler, ‘Peygamberlerin kimine inanırız, kimini inkâr ederiz.’ derler; bu ikisinin (imanla inkârın) arasında bir yol tutmak isterler. İşte bunlar gerçek kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırladık.”

Kur’an-ı Kerim 4/150-151

5. Allah’ın buyruklarından birini veya tamamını reddetme.

“Allah’ı ve peygamberini inkâr edenler ve (iman konusunda) Allah ile peygamberini birbirinden ayıran ‘bir kısmına iman ederiz, bir kısmını inkâr ederiz.’ diyenler ve imanla inkâr arasında bir yol tutmak isteyenler var ya işte gerçek kâfirler bunlardır.”

Kur'an-ı Kerim 4/150-151



insan

1. Âdemoğlu, beşer.

“Ey insan! Nedir seni lütuf sahibi Rabbinden uzaklaştıran, seni yaratan ve varlık amacına uygun olarak şekillendiren, tabiatını adil ölçüler içinde oluşturan ve seni dilediği şekilde bir araya getiren (Rabbinden)?”

Kur’an-ı Kerim 82/6-8

2. Allah’ın koymuş olduğu kuralların yeryüzünde uygulanıp uygulanmadığını denetleyen, yeryüzünün gidişatından sorumlu, kendi kendinin farkında, eylemlerinde özgür olan ve en güzel bir şekilde yaratılan, ruh ve bedenden oluşan en değerli ve üstün varlık.

“Gerçek şu ki, biz emaneti (dini sorumlulukları, akıl ve özgürlüğü) göklere, yere ve dağlara sunduk; fakat (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmekten kaçındılar. O emaneti (sadece) insan üstlendi.”

Kur'an-ı Kerim 33/72



insanıkâmil

1. Olgun, ideal, örnek insan.

2. Hz. Muhammed ve onun ahlaki özelliklerine sahip olan kimse.

3. Kur’an-ı Kerim’deki ahlaki ilkelerle ahlaklanarak Hz. Peygamber gibi İslam’ı yaşama kararlılığında olan, öğrendiklerini ve kalbine doğan ilhamları halkla paylaşmaya çalışan ve insanlara Allah’ı sevdiren üstün nitelikli insan.

İnsan Suresi

Kur’an-ı Kerim’in yetmiş altıncı suresidir. Mekke’de indirilmiştir. Otuz bir ayettir. Adını, birinci ayetinde geçen ‘insan’ kelimesinden almıştır.

Sure insanın yaratılışını ve özelliklerini ele alan ayetlerle başlar. İnsana verilen işitme ve görme duyularının öneminden bahsedilir. Bilgiyi elde etmede göz ve kulağın yanında akli ve zihnî donanımların da önemi vurgulanır. Allah tarafından insana yolun doğrusu ve eğrisi gösterildikten sonra doğruyu tercih ederek şükretmenin veya doğruyu tercih etmeyerek nankörlük etmenin insanın elinde olduğu haber verilir.

Surede, iradelerini kötülükten yana kullananların ahirette karşılaşacakları azaplar üzerinde durulduğu gibi iyilik yapmayı alışkanlık hâline getirenlerin cennette elde edecekleri nimetler üzerinde de durulur. Surede, iyi insanların nitelikleri; sözünde durmak, sorumluluk bilinci taşımak, fakirleri doyurmak, onlara maddi yardımda bulunmak ve yaptıklarını yalnızca Allah rızası için yapmak olarak sıralanır. Dünyada yapılan en küçük bir iyiliğin bile ahirette karşılıksız kalmayacağı gerçeği tüm insanlara duyurulur.

Surede, Hz. Peygamber’e her türlü eziyete dayanıp sabır göstermeyi tavsiye eden ayetlere de yer verilir. Dünyaya taparcasına bağlananlar eleştirilir ve uyarılır. Allah’ın iyilik yapanlara lütufta bulunacağı hatırlatılır. Zalimlerin yaptığı zulmün karşılıksız kalmayacağı ve ahirette çetin bir azaba uğrayacakları tehdidi yapılarak sure son bulur.

inşallah

1. “Allah izin verirse, Allah isterse, Allah nasip ederse, Allah dilerse, kısmet olursa” anlamlarında bir dua ifadesi.

2. Bir işin, Allah’ın dilemesi ve iznine bağlı olarak gerçekleşebileceğini belirtmek amacıyla öncesinde veya sonrasında söylenmesi gereken bir söz.

Kur’an-ı Kerim ve hadislerde öğütlendiği üzere Allah’a inanan her mümin, bir iş yapacağı zaman Allah’ın gözetiminde olduğunu hissetmelidir. Bunun bir göstergesi olarak olumlu ve yararlı bir iş yaparken inşallah denilmesi İslam dinine göre ahlaki bir davranıştır.

“Şüphesiz Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. İnşallah saçlarınızı tıraş ederek veya kısaltarak, korkmadan, güven içinde Mescidiharam’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediklerinizi bildi ve size bundan önce yakın bir fetih verdi.”

Kur’an-ı Kerim 48/27



İnşikak Suresi

Kur’an-ı Kerim’in seksen dördüncü suresidir. Mekke’de indirilmiştir. Yirmi beş ayettir. ‘Kıyamet gününde göğün yarılması olayı’ ‘inşikak’ kelimesiyle anlatıldığı için sure bu adı almıştır.

Sureye, kıyamet sırasında olacak olaylardan söz edilerek başlanır. İnsanın Allah’a hesap vermek üzere onun huzurunda bulunacağı anlatılır. İnsanların amel defterlerinin dünyadaki davranışlarına göre sağ ya da sol taraflarından verilmesi ele alınır. İyilerin ahiret sorgulamalarında başarılı olacaklarından, kötülerin ise ağır bir hesaptan geçirilerek cehenneme atılacaklarından bahsedilir.

Surede, Kur'an-ı Kerim okunduğu zaman secde etmeyip yalanlayanların başlarına gelecek olan ahiretteki azap konusuna da değinilir. İnananların cennette kesintisiz bir mükâfata kavuşacaklarını bildiren ayetlerle sure son bulur.



inşikakıkamer

Hz. Peygamber’in Mekke müşriklerine göstermiş olduğu ayın ikiye yarılması mucizesi.

Mekkeli müşrikler, Hz. Peygamber’den mucize göstermesini istemişler, o da Allah’ın izniyle aya işaret edince ay ikiye bölünmüş, sonra tekrar birleşmiştir. İman edeceklerine söz veren müşrikler, gördükleri bu mucizeye rağmen inanmamış ve olayı sihir olarak nitelemişlerdir. Bu mucizenin amacı tüm evrene egemen olan gücün Allah olduğunun vurgulanmasıdır. Hz. Peygamber, Allah’ın izni ile bu mucizeyi gerçekleştirmiştir. Hicretten beş yıl önce meydana geldiği söylenen bu olaya Kamer Suresi’nde işaret edilmiştir.



İnşirah Suresi

Kur’an-ı Kerim’in doksan dördüncü suresidir. Mekke’de inmiştir. Sekiz ayettir. Adını, ‘Hz. Peygamber’in göğsünün açılmasına’ işaret eden ‘inşirah’ kelimesinden almıştır.

Sureye, Hz. Peygamber’in kalbinin açıldığını, cesaretinin pekiştirildiğini, tebliğ ettiği İslam davasına öncelikle kendisinin sıkı sıkıya bağlı olduğunu bildiren ayetlerle başlanır. Hira Mağarası’nda Resulullah’ın insanlığın içine düştüğü bunalımı düşünerek duymuş olduğu büyük üzüntü ve kendisine vahiy verilmek suretiyle insanlığın problemlerine getirmiş olduğu çözümler ele alınır. Hz. Muhammed’in peygamberlik göreviyle şanının yüceltildiği vurgulanır. Her güçlükten sonra kolaylığın bulunduğu gerçeği üzerinde durulur ve bir iş bitirilince boş durulmayıp yeni bir işe başlanılmasını tavsiye eden ayetle sure son bulur.



intihar

1. İnsanın kendini öldürmesi, canına kıyması.

“Kulum, intihar etmek suretiyle bana gelmekte acele etti; ben de ona cenneti haram kıldım.”

Kudsi Hadis

2. Kişinin ölümle sonuçlanacağını bilerek giriştiği olumlu veya olumsuz bir fiilin doğrudan doğruya veya dolaylı sonucu olan her ölüm olayı.

İslam’da intihar etmek en büyük günahlardandır. Hiçbir insanın intihar etme hakkı yoktur. İntihar, çabuk ölümle gerçekleşebileceği gibi uzun bir süreçte de gerçekleştirilebilir.

“Kim zehir içerek intihar ederse cehennemde elinde zehir kadehi olduğu hâlde ceza çeker…”

Hadis-i Şerif



intisap

1. Bağlanma, katılma, girme.

2. Bir kişinin manevi olarak kendisini geliştirmek, ruhen olgunlaşmak, yaptığı ibadetlerde ruhsal coşkuyu yakalamak amacıyla Hz. Peygamber’i örnek alan ve onun ahlakıyla ahlaklanan bir tasavvuf âliminin manevi eğitimine girmesi.



inzal

1. İndirme, inme.

2. Kur’an-ı Kerim ayetlerinin Allah tarafından Hz. Peygamber’e indirilmesi.

Tefsir usulü ilminde Kur'an-ı Kerim’in olayların akışına göre Hz. Peygamber’e bölüm bölüm indirilmesine “tenzil” denir. Levhimahfuz’dan dünya semasına bir defada toptan indirilmesi için ise “inzal” terimi kullanılır. Aslında inzalin ve tenzilin birinci muhatabı Hz. Peygamber’dir. Dolayısıyla her iki terim de Kur'an-ı Kerim’in Hz. Peygamber’e indirilmesiyle alakalıdır.

“Düşünün, özünde açık olan ve hakikati bütün açıklığıyla ortaya koyan bu ilahî kelamı! Biz onu kutlu bir gecede inzal ettik: Zaten biz, (insanı) her zaman uyarmaktayız.”

Kur’an-ı Kerim 44/2-3



inzar

1. Uyarma, hatırlatma, sakındırma.

“(Ey Peygamber) Allah’ın dışında başka bir tanrıya dua ve ibadet etme. Sonra azap edilenlerden olursun. (İslam’ı tebliğ etmeye) en yakın akrabalarını inzar ederek (başla).”

Kur'an-ı Kerim 26/213-214

2. Korkutarak haber verme, bildirme.

“İnkâr edenlere gelince, onları inzar etsen de etmesen de birdir. Onlar (kesinlikle) inanmazlar.”

Kur’an-ı Kerim 2/6

3. Allah’ın, göndermiş olduğu emirlerine uymayanları ahirette ilahî azabın beklediğini peygamberleri aracılığıyla uyarması.

“Bu Kur'an-ı Kerim siz (Mekkeli)leri ve kendisine vahyin ulaştığı herkesi kendisiyle inzar etmem için bana vahyolundu.”

Kur'an-ı Kerim 6/19



inziva

1. Köşeye çekilme, halktan uzaklaşıp ayrı yaşama, insanlarla beraber olmaktan kaçınma.

2. Tasavvuf yoluna giren kişinin kendisini manevi yönden geliştirmesi, topluma eliyle, diliyle zarar vermediği gibi kendisinin de günaha sebep olacak davranışlardan uzak kalması amacıyla geçici bir süre insanlardan uzak yaşaması.

İslam dininde esas olan insanlarla beraber yaşamaktır. Hz. Peygamber: “İnsanların arasına girip onların eziyetlerine katlanan müminin, insanlardan uzak kalan, eziyet ve sıkıntılarına katlanmayanlardan daha hayırlı.” olduğunu söyleyerek insanların toplum içinde yaşamalarını öğütlemiştir. Tasavvuf ilmindeki inziva ise dervişin manevi açılımı ve ruhi gelişimi için geçici bir durumdur.



irade

1. Seçme, tercih etme, isteme, dileme, arzu etme, meyletme, karar verme.

“Kim hacca gitmeyi irade ederse acele etsin.”

Hadis-i Şerif

2. Aklın düşünüp karar vermesi, yapılması veya yapılmaması eşit olan çeşitli davranışlardan birini beğenip tercih etmesi.

3. Allah’ın dilemesi, arzu etmesi, tercih etmesi ve dilediğini yerine getirmesi anlamlarında Allah’ın sıfatlarından biri.

Allah’ın iradesi ezelîdir; irade sıfatı kendinden olup bir başkası tarafından yaratılmış değildir. Onun irade ettiği şey mutlaka olur, irade etmediği hiçbir şey meydana gelmez. Allah için bir zorunluluk da düşünülemez. Hiçbir şeyi var etmeye veya yok etmeye mecbur değildir. Kimse Allah’ı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlayamaz.



iradeyicüziye

1. İnsana verilen sınırlı özgürlük, tercih etme kabiliyeti.

2. İnsana Allah tarafından verilen özgürlük; dileme, tercih etme kabiliyeti ve bu kabiliyetlerin tekil bir olaya bağlanması.

İnsan, iradeyicüziyesi sayesinde davranışlarından sorumlu olur. Bu nedenle kişilerin iradeyicüziyelerini kendilerine hem dünyada hem de ahirette yararlı olacak işler için kullanmaları dince tavsiye edilmiştir.



iradeyikülliye

1. Allah’ın iradesi, ilahî irade.

2. “Allah’ın istediğini istediği gibi dilemesi ve seçmesi” anlamında Allah’ın mutlak ve sınırsız iradesi.

Külli irade, her şeye hâkim olan, her şeyi içine alan iradedir. Yaratma fiili ile birlikte ele alınır. Her şeyin yaratıcısı Allah’tır; hakiki irade de ona mahsustur. Evrende Allah’ın iradeyikülliyesine aykırı hiçbir olay gerçekleşemez.



İrem

Sütunları ve kaleleriyle ünlü olan ve Âd kavminin yaşadığı, Kur'an-ı Kerim’de sözü edilen yerleşim merkezi.

İrem’de yaşayan Âd Kavmi zenginliklerinden ve güçlerinden dolayı peygamberlerini önemsememişler ve ahlaksızlık yapmayı sürdürmüşlerdir. Şehir halkı inkârcılığı ve şımarıklıkları yüzünden Allah’tan ceza olarak yere batırılarak helak edilmişlerdir.

“(Ey Muhammed) Rabbinin hiçbir memlekette benzeri yapılmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Âd milletine ne ettiğini görmedin mi?”

Kur’an-ı Kerim 89/6-8



irfan

1. Bilme, marifet, keşif, ilham, sezgi, anlayış, kavrayış.

Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır,

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Mehmet Akif Ersoy

2. Allah’a içtenlikle ibadet eden insanların ilahî hakikatleri sezmesi, ilahî sırlara ve gerçeklere ulaşması ve bu yolla elde edilen bilgi.

İrfan ocağında pişen çorbayı

Tekkeyi bekleyen içer demişler.

Yesari



irhas

Allah’ın, peygamber olarak göndereceği kimselerde peygamber olmadan önce görülen olağanüstü hâller.

Bazı peygamberlerin hayatında peygamberlik öncesi olağanüstü durumlar olmuştur. Hz. İsa’nın beşikte iken konuşması, Hz. Muhammed’e cansız varlıkların, bazı ağaçların selam vermesi, bulutların şemsiye gibi gölge yapması irhas türü örneklerdir. Henüz peygamberlik görevi verilmediği için bu olağanüstü durumların gözükmesinde peygamberlik iddiası yoktur. Peygamber olduktan sonra göstermiş oldukları mucizelerde ise peygamberliğin ispatı söz konusudur.



irşat

1. Rehberlik etme, yol gösterme, kılavuzluk yapma.

“Yolunu kaybetmiş olan kardeşini irşat etmen sadakadır.”

Hadis-i Şerif

2. Müslüman olmayanlara İslam’ı tanıtarak onların Müslüman olmalarını sağlama veya Müslüman oldukları hâlde Müslümanlığın emir ve yasakları karşısında yanlış davrananları doğru olana çağırmak amacıyla yapılan dinî çalışma.

Belki üç beş kişi olsun bulur, irşat ederim

Diye etrafa baktımsa da…….

Mehmet Akif Ersoy

3. Dinî konularda yeterlilik sahibi kişilerin, insanları, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmeleri için hak ve hakikate, doğru yola, salih amele ve her çeşit iyiliğe çağırarak onların her türlü kötülükten uzaklaşmasını sağlama gayreti.



irtidat

1. Dinden dönme, dinden çıkma, küfür, riddet.

“Ey iman edenler! Aranızda kim dininden irtidat ederse bilsin ki, Allah’ın sevdiği ve onların da Allah’ı sevdiği inananlara karşı alçak gönüllü, inkârcılara karşı güçlü, Allah yolunda cihat eden, kınayanın kınamasından korkmayan bir millet getirir…”

Kur'an-ı Kerim 5/55

2. Müslüman bir kimsenin İslam dininin kurallarından birini veya tamamını inkâr etmesi yahut İslam’ın dışında herhangi bir dine girmesi veya ateist olması.

“Sizden her kim irtidat eder de kâfir olarak ölürse onların yapmış oldukları işler dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalacaklardır.”

Kur'an-ı Kerim 2/217



İsa Peygamber

İsrailoğulları’na gönderilen ve kendisine ilahî kitap olarak İncil verilen, Kur'an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.

Hz. İsa, Kur’an-ı Kerim’de Mesih, Kelimetullah ve Ruhullah adlarıyla da tanıtılmıştır. Annesi, İmran’ın kızı Meryem’dir. Âdem Peygamber nasıl annesiz ve babasız yaratılmışsa, Hz. İsa da mucize eseri olarak babasız yaratılmıştır. Doğumu Miladi tarihin başlangıcı sayılmıştır. Allah’ın izniyle beşikte iken konuşma, alaca hastalığını iyileştirme, doğuştan görmeyen insanların görmelerini sağlama ve ölüyü diriltme gibi mucizelerle donatılmıştır.

Kaynakların bildirdiğine göre, Hz. İsa’ya otuz yaşındayken peygamberlik görevi verilmiş ve bu görev üç yıl kadar sürmüştür. Hz. İsa, insanları Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmeye çağırırken Filistin havalisindeki putperestler ve İsrailoğulları ile mücadele de etmiştir. Bütün çabalarına rağmen peygamberliği süresince kendisine sadece on iki kişi iman etmiştir. İman eden bu kişilere ‘havari’ denilmiştir.

Yahudiler, Hz. İsa’yı öldürmek için tuzak kurmuşlar, fakat Kur'an-ı Kerim’in bildirdiğine göre Hz. İsa yerine başkasını öldürmüşlerdir.

Allah’ın gönderdiği peygamberler arasında ayırım yapmayan Müslümanlar, Hz. İsa’yı da hak peygamber olarak tanımış ve onun peygamberliğine inanmışlardır.



isar

1. Bir şeyi veya bir kimseyi diğerine üstün tutma, tercih etme.

“(Yusuf’un kardeşleri şöyle dediler: Ey Yusuf!) Allah’a yemin ederiz ki, Allah seni bize karşı isar etmiştir…”

Kur’an-ı Kerim 12/91

2. Diğerkâmlık, özgecilik.

3. Kişinin, kendi ihtiyacı varken başkalarına yardımda bulunarak özverili davranması, onları kendisine tercih ederek fedakârlık yapması.

“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine iman yerleştirilmiş olan kimseler kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilenler karşısında içlerinde bir kaygı duymazlar. İhtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine isar ederler.”

Kur'an-ı Kerim 59/9



İsevi

bk. Hristiyanlık.



İshak Peygamber

Hz. İbrahim’in oğlu olan ve Kur'an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.

İsrailoğulları’nın İbrahim Peygamberden sonra ikinci atasıdır. M.Ö. XIX. veya XVIII. yüzyılda yaşamıştır. Annesi Sârâ’dır. Hz. İbrahim’in yaşlılık günlerinde doğmuştur. Hz. İsmail’den on üç sene sonra dünyaya gelmiştir. İbrahim Peygamberin vefatından sonra Filistin bölgesindeki insanları Allah’ın emirlerine çağırarak peygamberlik görevini yapmıştır. Hz. Yakup’un babası olup uzunca bir ömür sürmüştür. Çocukları ve torunları ile beraber Filistin topraklarına yerleşmiştir. Kudüs yakınlarında vefat etmiş ve babası Hz. İbrahim’in Mezra’daki kabri yanına defnedilmiştir.



İslam

1. Kurtuluşa erme, güven, emniyette olma.

2. Boyun eğme, itaat, teslim olma, sulh ve barış yapma.

3. Şirkten ve şirk ahlakından uzaklaşıp Allah’ın birliğini ve Hz. Peygamber’in hak oluşunu kabul ederek Allah’ın emrine, peygamberin sözüne uyup teslimiyet gösterme.

“Ey Allah’ım! Kalbimi İslam üzerine sabit kıl. Ben, Rab olarak sana, din olarak İslam’a razı oldum…”

Hadis-i Şerif

4. Allah tarafından peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed’e vahiy yolu ile bildirilerek bütün insanlığa gönderilen son ve hak din, Müslümanlık.

“Kim İslam’dan başka bir dine girecek olursa, kabul edilmeyecektir ve ahirette de en büyük zarara uğrayanlardan olacaktır.”

Kur'an-ı Kerim 3/85

İslam, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem’den beri peygamberler aracılığıyla gönderilen ilahî dinlerin ortak adıdır. İlahî olma özelliğini yitirmeyen dinlerde ana ilkeler aynıdır. İnanç esasları sabit olan tüm ilahî dinlerde namaz kılma, oruç tutma, zekât verme, hacca gitme ve cihat ibadetleri vardır.

“Allah katında (geçerli olan) tek din İslam’dır.”

Kur'an-ı Kerim 3/19



ism

1. Günah, suç.

“İsm, gönlünün yatışmadığı ve yaptığın zaman insanların duymasını istemediğin (kötü) şeylerdir.”

Hadis-i Şerif

2. Sevaptan alıkoyan ve yapıldığında kişiyi hayırdan uzaklaştıran eylem.

“İyilik ve takva konusunda birbirinize yardımcı olun fakat ism ve düşmanlık konusunda yardımlaşmayın.”

Kur'an-ı Kerim 5/2

3. Herhangi bir helali terk etme veya haram işlemekten dolayı yapıldığında ahirette azap, dünyada da yaptırım gerektiren dinî suç.

“Müminler, ufak tefek hatalar hariç ismin büyüğünden şiddetle kaçınırlar.”

Kur'an-ı Kerim 53/32



İsmail Peygamber

İbrahim Peygamberin oğlu ve Kur'an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.

Hz. İbrahim, Allah’a salih bir evlat vermesi için dua etmiştir. Allah da onun duasını kabul etmiş ve Hz. Hacer adlı hanımından Hz. İsmail’i vermiştir. Hz. İbrahim, gördüğü bir rüya üzerine oğlu Hz. İsmail’i kurban etmek istemiştir. Hz. İsmail bu konuda da babasına itaat etmiş ise de Yüce Allah, Hz. İbrahim’e bir koç göndermiş ve Hz. İsmail’i kurtarmıştır. Allah’ın emri üzerine Hz. İbrahim, Hz. Hacer’i oğlu Hz. İsmail ile birlikte götürüp Mekke’ye yerleştirmiştir. Daha sonra Mekke’ye yerleşen Cürhüm kabilesinden bir kız ile evlenmiş ve bu evlilikten birçok çocuğu dünyaya gelmiştir. Kureyş kabilesi de Hz. İsmail’in soyundan gelmiştir. Hz. İbrahim ara sıra Mekke’ye gitmiş ve ailesini ziyaret etmiştir. Bu ziyaretlerden birinde Allah’ın emri üzerine Hz. İsmail ile birlikte Kâbe’yi yapmışlar ve ibadete açmışlardır. Kâbe’ye ilk örtüyü Hz. İsmail örtmüştür. Elli yıla yakın peygamberlik yapmıştır. Mekke’de vefat etmiş ve Hicr denilen yere defnedilmiştir.



İsmaililik

Kendilerini İsmail b. Cafer b. Sadık’a (ö. 138/755) nispet eden ve İslam’ın inanç ve ibadet sistemine batıni yorumlar getiren aşırı Şii bir grup.

İsmaililer, İslam dünyasında batınilik inancının yayıcısı olmuşlardır. En parlak dönemlerini İsmaililerin başına geçen Hasan Sabbah (ö. 483/1090) döneminde yaşamışlardır. Alamut Kalesi’ni alarak batıni İsmailiye devletini kurmuşlardır. Bu devlet 654/1256’da Moğollar tarafından yıkılmıştır.

Günümüzde İsmaililer Suriye, İran, Afganistan, Hindistan ve Pakistan’da gruplar hâlinde yaşamaktadırlar. İsmailiyenin liderliğini Ağahan yapmaktadır. Bu liderlere imam da denir. İsmailiyeye göre imamı sevmek ve emirlerine uymak dinin en önemli esasıdır. Bu mezhepte hulul inancı vardır ve tanrının Ağahan’a hulul ettiğine inanırlar. Bunlara göre imam yanılmaz ve fermanları Kur’an yerine geçer. Dini emirlere kendilerine göre batıni yorumlar getirirler.



ismet

1. Günahsızlık, temizlik, korunmuşluk.

“…Kur’an-ı Kerim Allah’ın ipi, nuru, kendisinden faydalanılan şifa, tutunanlar için ismet ve emirlerine uyanlar için kurtuluştur…”

Abdullah b. Mesud

2. Namus, iffet.

3. Allah’ın, peygamberlerini temiz bir yaratılışa sahip kılması, bedensel üstünlük vermesi, zafer ve kararlılık lütfetmesi, iç huzuru yaratması ve hayıra muvaffak kılması suretiyle koruması.

4. Allah’ın, peygamberlerini gizli ve açık her türlü günahtan; şirkten, küfürden, münafıklıktan ve zulüm yapmaktan koruması.

“Ey Allah’ım! Tüm işlerimin ismeti olan dinimi ıslah et…”

Hadis-i Şerif



ismetienbiya

Peygamberlerin günah işlemekten korunmuş olduklarını kanıtlamak amacıyla yazılan eserler.



ismiazam

1. En büyük isim.

2. Allah’ın bütün isimlerinin anlamlarını içinde bulunduran en önemli ve en büyük ismi.

İsmiazamla ilgili bilgiler, Hz. Peygamber’in hadisleri ve kelam kaynakları aracılığıyla gelmiştir. İsmiazamın ne olduğuna dair onlarca görüş ileri sürülmüştür. En meşhur olanları: “Allah lafzıcelali, el-Hayyu’l-Kayyum, Zü’l-Celâl-i ve’l-İkram, La ilahe illa ente Subhaneke inni küntü mine’z-zalimin” gibi. Âlimler, ismiazamla yapılan duaların kabul edileceğini söylemişlerdir.

“Her kim ismiazamla dua ederse Allah onun duasını kabul eder ve dileğini yerine getirir.”

Hadis-i Şerif



İsna Aşeriye

Hz. Peygamber’in vefatından sonra, imametin Hz. Ali ve onun soyundan gelen on bir imama geçtiğine inanan insanların oluşturduğu, Şia’nın bir kolu olan siyasi ve amelî mezhep.

İsna Aşeriye’ye, imameti dinin esaslarından kabul ettikleri için İmamiye de denilmiştir. Bunlara göre imamet Hz. Ali’den başlar, oğlu Hz. Hasan’dan sonra Hz. Hüseyin’e geçer, Hz. Hüseyin’den itibaren kesintiye uğramadan babadan oğula devrederek on iki imamı tamamlar. On iki imam sırasıyla şunlardır:

Hz. Ali,

Hz. Hasan,

Hz. Hüseyin,

Ali Zeyne’l-abidin,

Muhammed el-Bakır,

Cafer es-Sadık,

Musa el-Kâzım,

Ali er-Rıza,

Muhammed et-Taki,

Ali en-Naki,

Hasan el-Askeri,

Muhammed el-Mehdi.

İsna Aşeriye Mezhebi mensupları, Şia’nın çoğunluğunu teşkil eder. On iki imamın sonuncusu olan Muhammed el-Mehdi h. 256 yılında doğmuş, küçük yaşta Samerra’da kaybolmuştur. Şia’ya göre Muhammed el-Mehdi ölmemiştir. Bir gün tekrar geri dönüp Şia Mezhebinin prensiplerini yayacaktır. Bu şahsa “Beklenen Mehdi” anlamında “Mehdi el-Muntazar” denilir.

İsna Aşeriye, inanç ve ameli konularda altıncı imam olan Cafer es-Sadık (ö. 148/765)’ın içtihatlarını kabul eder. Bundan dolayı İsna Aşeriye mensuplarına Caferi de denilir. Bu mezhep günümüzde daha çok İran ve Irak’ta yaygındır.



isnat

1. Bir sözü ilk söyleyene nispet etme.

2. Bir hadisin Hz. Muhammed’e ulaşıncaya kadar birbirine nakleden ravilerin hadis metninin başında belirtilmesi.

Bir hadisin sahih ve güvenilir olmasının en önemli şartlarından birisi isnadında kopukluk olmaması; diğeri de ravilerin güvenilir (sika) olmasıdır. İsnada sened de denir. İslam kültüründe ve dini ilimlerde önemli bir yer tutan isnat sistemi sayesinde, dinin ikinci kaynağı olan hadisler nesiller boyunca aslı korunarak nakledilmiştir.



isra

1. Gece yürüyüşü.

2. Hz. Peygamber’in, hicretten yaklaşık bir buçuk sene evvel (620), Miraç gecesinde Kâbe’den Kudüs’teki Mescidiaksa’ya Allah’ın izniyle götürülmesi.

“Kulu (Muhammed’i) gecenin bir vaktinde ayetlerimizden bir kısmını göstermek için Mescidiharam’dan, çevresini bereketli kıldığımız Mescidiaksa’ya gecenin bir kısmında götüren Allah her türlü eksiklikten uzaktır.” (Kur’an-ı Kerim 17/1) İsra olayının gerçekleştiğini bu ayet haber vermektedir. Bundan dolayı hiçbir Müslüman İsra olayını inkâr etmez.



İsra Suresi

Kur’an-ı Kerim’in on yedinci suresidir. Mekke’de indirilmiştir. Yüz on bir ayettir. Adını birinci ayette geçen ve ‘gece yolculuğu yapmak’ anlamına gelen ‘esra’ sözcüğünden almıştır.

Surede, Mekkeli müşriklerin, İsrailoğulları’nın ve diğer toplulukların kötü sonlarından ders almaları öğütlenir. Başlarına ilahî bir azap gelmeden önce Mekke müşriklerinin kendilerini düzeltmeleri istenir. Ayetlerde, Allah’a iman etmenin çok önemli bir davranış olduğu vurgulanır. Buna uygun olarak Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğunu ispatlayan ikna edici deliller öne sürülür. Kâfirlerin bu gerçekler hakkındaki şüpheleri giderilmeye çalışılır ve uygun yerlerde kâfirler cahillikleri nedeniyle uyarılırlar. Bu bağlamda, İslami hayat tarzının dayandırılması amaçlanan temel ahlak ve medeniyet ilkeleri ortaya konur. Buna göre, müminlerden yalnızca Allah’a ibadet etmeleri istenir. Ana ve babalarına itaat etmeleri emredilir. Çocuklarını öldürmemeleri, zina, israf, cimrilik, ölçüde ve tartıda hile yapmamaları, haksız yere başkasının malını yememeleri ve katillikten kaçınmaları haber verilir. Müslümanların, hicret öncesi bu ahlaki kurallara mutlaka uymaları tavsiye edilir. Şayet bu ahlaki kurallar ihlal edilirse Müslümanların siyasette başarılı olamayacakları hatırlatılır.

Surede, Hz. Peygamber’e çektiği sıkıntı ve zorluklara aldırmaksızın görevine devam etmesi ve hiçbir şekilde kâfirlere ödün vermeyi aklından geçirmemesi söylenir. Kur’an-ı Kerim okuması, gece ibadetine devam etmesi, namaz kılarak güç toplaması ve sabırlı olması da Hz. Peygamber’e yapılan tavsiyelerdendir. Müşriklerin, Hz. Peygamber’den mucizeler istemeleri dile getirilir ve mucize istenen fakat sonunda iman etmeyen Hz. Musa’nın kavminden bahsedilerek onların acı sonu Mekkeli müşriklere anlatılır. Allah’ın isimlerindeki ve sıfatlarındaki yüceliğini haber veren ayetle sure son bulur.



israf

1. Saçıp savurma, harcamalarda orta yoldan sapma, ölçüyü aşma ve aşırılık yapmak suretiyle sahip olduğu nimetleri gereksiz yere tüketme.

İslam dininde, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla yol, okul, hastane ve cami gibi iyi şeyler için yapılan harcamalar israf sayılmaz. Fakat Allah’ın yasaklamış olduğu herhangi bir şeye yapılan en küçük harcama bile israf sayılır.

“Müminler harcamada bulundukları zaman cimrilikten ve israftan kaçınırlar. İkisi arasında orta bir yol tutarlar.”

Kur'an-ı Kerim 25/67

2. Küfür, şirk, nifak, zulüm gibi her türlü günahı işlemede ısrar ederek inanç, söz ve davranışta dinin, aklın ve örfün dışına çıkma.

“De ki: Ey kendilerine karşı israfkâr davranan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü O, bütün günahları affedicidir…”

Kur’an-ı Kerim 39/53



İsrafil

Dört büyük melekten biri olup kıyametin kopması ve kıyametten sonra tekrar dirilmenin gerçekleşmesi için sura üflemekle görevlendirilen melek.

İslam inancına göre, sura birinci üflemede yeryüzündeki bütün canlılar ölecek, ikinci üflemede insanlar kabirlerinden kalkacak ve böylelikle ahiret hayatı başlayacaktır.

“(İsrafil tarafından) sura üflendiğinde insanların mezarlarından kalkarak Allah’ın huzuruna doğru akın akın gittiklerini görürsün.”

Kur’an-ı Kerim 36/51



İsrail

bk. Yakup Peygamber.



İsrailoğulları

Tevrat ve Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yakup’un (İsrail) çocuklarına ve onların soyundan gelenlere verilen ad.

Kur’an-ı Kerim’de Yahudiler, Beni İsrail, Hûd, Yehûd ve Hâdû kelimeleriyle tanımlanır. Ancak ‘Yehûd’ kelimesi Medeni surelerde geçtiği hâlde, ‘Beni İsrail’ ise Mekki surelerde geçer. İslami kaynaklarda İsrailoğulları Hz. Yakup’un soyundan gelen ve ırken Yakubi olanlar; Yahudi ise hem bunları hem de başka ırklardan olup da Yahudiliğe girenleri ifade etmek için kullanılır.

“Bir zamanlar İsrailoğulları’na ‘Yalnız Allah’a ibadet edeceksiniz, anaya babaya iyi davranacaksınız, yakın akrabaya, yetimlere, miskinlere iyilik edeceksiniz.’ diye emretmiş, onlardan bunu tutacaklarına dair söz almış ve ‘İnsanlara güzel söz söyleyin, namaz kılın, zekâtı verin’ demiştik. Ey İsrailoğulları! Sonunda çok azınız hariç yüz çevirerek (eski alışkanlıklarınıza ve kötülüklerinize) geri döndünüz.”

Kur'an-ı Kerim 2/83



İsrailiyat

İslami kaynaklara kasıtlı veya kasıtsız olarak aktarılan Yahudi ve Hristiyan kültürüne ait sosyal ve mitolojik olaylar veya dünyanın yaratılışı ile ilgili haberler.

Tefsir usulü kaynaklarında İsrailiyata ait bilgi ve haberlerin Kur'an-ı Kerim ve hadislerle örtüşüyorsa alınıp öğrenilmesinde bir sakınca olmadığı ifade edilmiştir. Aynı kaynaklar, Kur'an-ı Kerim ve sahih hadislere aykırı olan İsrailiyatın İslam nazarında bir bilgi değeri bulunmadığına dikkat çekmişlerdir.



istavroz

bk. haç.



istiaze

1. Sığınma, bağlanma, korunma, güvenme.

2. Euzübillahimineşşeytanirracim (Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.) biçiminde söylenen ve her türlü kötülükten Allah’a sığınıp yalnızca ondan yardım istemeyi ifade eden dua sözü.

“…Ey Ebu Zer! İnsanların ve cinlerin şeytanlaşmış olanlarının şerrinden Allah’a istiaze et…”

Hadis-i Şerif

3. Kur’an-ı Kerim okumaya, ibadetlere ve hayırlı bir işe başlarken lanetlenmiş şeytanın şerrinden Allah’a sığınmak amacıyla okunan dua.

“Kur'an-ı Kerim okumak istediğin zaman kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a istiaze et.”

Kur'an-ı Kerim 16/98



istibra

1. Temizlenme, kurtulma, uzaklaşma.

2. Erkeklerin küçük abdest yaptıktan sonra herhangi bir idrar akıntısının gelmeyeceğinden emin olana kadar beklemesi.

İstibra yapmak, namazın sıhhatli olabilmesi için Hz. Peygamber’in sünnetlerinden biridir. İstibra yapılmadığında gelecek olan bir idrar artığı elbiseyi kirleterek namazın kabul olmasına engel olur. Ayrıca istibrasız abdeste başlanır, sonra da akıntı gelecek olursa abdest de bozulmuş olur. İstibra, biraz beklemek, oturmak veya birkaç adım yürümekle yapılır.

3. Soyun karışmasını önlemek amacıyla kadının, önceki evliliğinden hamile kalıp kalmadığının anlaşılması için yeni bir nikâh yapmadan önce belli bir süre beklemesi.



istidlal

1. Akıl yürütme, delil arama, delile başvurma.

2. Bilinen düşünceleri belli bir yöntem dâhilinde düzenlemek suretiyle bilinmeyen bir sonuca varma.

3. Doğruluğu, hemen anlaşılmayan bir önerme ile doğruluğu kabul edilmiş başka bir önerme arasında bağlantı kurarak doğruluğu kesin olarak bilinen önermenin hükmünü doğruluğu bilinmeyen önermeye verme.

Kur'an-ı Kerim, insan sağlığına zararlı olan uyuşturucuları tek tek saymamıştır. Hâlbuki sarhoşluk veren çeşitli içecek ve maddeler değişik isimlerle üretilmektedir. İslam fıkhında, şarabın yasak olmasının nedeni olan etkiyi bu tür içecek ve maddeler de yaptığı için istidlal yapılarak şarabın dışındaki sarhoşluk verici maddelerin de haram olduğu sonucuna varılmıştır.



istidrac

1. Adım adım ilerleme, basamak basamak yükselme, derece derece yukarı çıkma veya aşağı inme.

2. Süre verme, mühlet tanıma ve sonunda yok etme.

“Ayetlerimizi yalanlayan kimseleri hiç bilmedikleri bir biçimde istidrac edeceğiz.”

Kur’an-ı Kerim 7/182

3. Allah’ın verdiği sağlık, mal vb. nimetlere karşı nankörlük ederek bu nimetleri isyan yolunda kullanma, isyanda daha da ileri gitme.

“Allah’ın bir insana, isyan edip günah işlemeye devam etmesine rağmen dünyalık olarak kişinin sevdiği şeyleri bağışladığını görürseniz bilin ki o istidractır.”

Hadis-i Şerif

4. Allah’a isyan eden inkârcıların zaman zaman ellerinde meydana gelen olağanüstü olaylar.

Keramet ile istidracı birbirine karıştırmamak gerekir. Keramet, Allah’ın sevgili kullarının elinde meydana gelen olağanüstü durumlardır. İstidrac ise inkârcıların elinde meydana gelen olağanüstülüklerdir.



istigase

Tehlikeli veya sıkıntılı bir durumda kalan insanın bu durumdan kurtulmak için Allah’tan yardım istemesi.

İslam dinine göre istigase sadece Allah’a yapılır. Darda kalan kişinin, ölülerden ve yanında hazır bulunmayan salih kişilerden istigasede bulunması doğru değildir. Ancak salih insanların ve velilerin yanına giderek onlardan dua istemek uygun görülmüştür.



istiğfar

1. Örtme, perdeleme, kirden, pastan korunma.

2. Bağışlanma ve af isteğinde bulunma.

“(Ey Muhammed!) Münafıklar için istiğfar etme. Onlar için yetmiş defa istiğfarda bulunsan Allah yine de onları asla affetmeyecektir. (Onları affetmemesinin sebebi) münafıkların Allah’ı ve Resulünü inkâr etmelerinden dolayıdır.”

Kur'an-ı Kerim 9/80

3. Estağfirullah (Allah’tan bağışlanma dilerim.), estağfirullah el-azim (Yüce Allah’tan bağışlanma isterim.) şeklindeki dua cümlelerini okuma.

“İstiğfara devam eden kişiyi, Allah hiç ummadığı yerden rızıklandırır ve içinde bulunduğu darlıktan çıkarır.”

Hadis-i Şerif

4. İnsanın yapmış olduğu güzel işleri az görüp onları artırma çabası, ahirette azap görmesine neden olacak kötü amellerini gözünde büyütüp onlardan kaçınması ve günah eylemlerinin çirkinliğini fark ettikten sonra Allah’tan bağışlanma dileğinde bulunması.

İstiğfar etmek Kur'an-ı Kerim’de ve sünnette teşvik edilmiştir. Hz. Muhammed, peygamber olmasına rağmen günde yüz defa istiğfar ettiğini söylemiştir.

“Yüce Allah, gecenin son üçte birinde bütün rahmetini dünya semasına indirerek şöyle buyurur: ‘Yok mu dua eden? Duasını kabul edeyim. Yok mu istiğfar eden? Günahlarını bağışlayayım’…”

Hadis-i Şerif



istihare

1. Hayırlı olanı isteme.

2. Yapılması düşünülen bir işin Allah katında hayırlı olan şekliyle gerçekleşmesini isteme.

3. İnsanın yapmak istediği bir şeyin kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını anlamak için olaylara vâkıf olan uzman kişilerle yapılan istişare ve fikir alışverişi.

4. Kişinin kararsız kaldığı mubah bir iş için iki rekât namaz kılıp dua ettikten sonra hayırlı olanı belirlemek üzere rüyada manevi bir işaret alma arzusu.

İstihare, Hz. Peygamber tarafından tavsiye edilmiştir. İstişare yapmak istihareden daha önemli sayılmıştır.

“İstihare yapan kimse zarar etmez, pişman olmaz. İktisatlı davranan kimse de muhtaç duruma düşmez.”

Hadis-i Şerif



istihaze

1. Suyun akıp taşması, kanın akması.

2. Kadının rahminden hayız ve nifas hâlleri dışında, genellikle de bir hastalık sebebiyle akan kan, özür kanı.

Âdet görme çağına gelen bir kadının cinsel organından üç günden az, on günden fazla gelen kan istihaze kanıdır.

Gebelik sırasında gelen kan, doğumdan sonra kırk günden fazla devam eden kan, dokuz yaşından küçük kız çocuklarından ve hayızdan kesilmiş olan yaşlı kadınlardan gelen kan da istihaze kanıdır.

İstihaze kanı vücudun herhangi bir yerinden akan kan gibidir. Bu kan yalnız abdesti bozar, gusül abdesti gerektirmez. Devam ederse, kadın özür sahibi olur. Böyle bir kadın her vakit için ayrı bir abdest alıp namazını kılar. Bu abdestle aynı vakit içinde istediği kadar kaza ve nafile namazı kılabilir. İstihaze kanı Kur’an-ı Kerim okumaya, oruç tutmaya ve karı koca arasındaki cinsel ilişkiye engel değildir.



istihfaf

1. Hafife alma, az, önemsiz ve değersiz sayma.

“Firavun, kavmini istihfaf etti. Ama onlar kendisine yine de itaat ettiler. Doğrusu onlar (Firavunun kavmi) yoldan çıkmış bir milletti.”

Kur’an-ı Kerim 43/54

2. Dinin ilke, yargı ve değerlerine yönelik aşağılayıcı tavır.

3. Hz. Peygamber’in Allah’tan getirdiği vahiyleri ve bunlardan zorunlu olarak çıkan dinî hükümleri küçümseme.

İslam bilginleri dinden çıkan zorunlu hükümlerden herhangi birisini istihfaf eden kimselerin Müslüman olmadıkları konusunda görüş birliğine varmışlardır.

“Şimdi sen sabret, çünkü Allah’ın vermiş olduğu söz mutlaka gerçekleşecektir. İnanmayanlar seni istihfaf etmesinler.”

Kur’an-ı Kerim 30/60



istihlaf

1. Vekil bırakma, halef tayin etme, yerine birini geçirme.

“Allah’a ve Resulüne iman edin. Sizi, başlarına istihlaf ettiği mallardan (Allah için) harcayın. Sizden inanan ve (Allah yolunda) harcamada bulunanlar için büyük mükâfat vardır.”

Kur’an-ı Kerim 57/7

2. Namaz kıldırırken imamın bir özür sebebiyle namaza devam edememesi durumunda cemaatten imamlığa uygun olan birini yerine geçirmesi.

3. Hâkimin yargı görevini yapamaması durumunda, hukuki bir ihtilafta karar vermek veya yargıçlık yapmak üzere kendi yerine başka birini yargıç olarak bırakması.

4. İş başındaki devlet başkanının sağlığında veya ölümünden sonra bir başkasını devlet başkanı olarak yerine ataması.



istihsan

1. Bir şeyi iyi ve güzel görme, rağbet etme, tercih etme.

2. Fıkıh âliminin özel bir delile dayanmak suretiyle genel fıkıh kurallarından ayrılması.

3. İslam fıkhında birey veya toplum herhangi bir meselede sıkıntıya düşünce müçtehidin insanlar için en kolay olanı almak amacıyla kıyası terk etmesi.

4. Müçtehidin bir meselede icma, zaruret, örf, maslahat gibi özel ve daha kuvvetli görünen bir delile dayanarak o meselenin benzerlerinde izlenen genel kuraldan ve ilk hatıra gelen çözümden vazgeçerek hukukun amacına daha uygun bulduğu başka bir hüküm vermesi; açık kıyasa karşı gizli kıyası tercih etmesi.



istihza

Başkasının söz ve davranışlarını kusurlu göstermek amacıyla alaya alma, küçük düşürme, şeref ve haysiyetini kırma, hakir görme, hafife alma, horlama.

İstihza, inkârcıların ve münafıkların bir davranışıdır. Dinde, ahlak dışı bir davranış olduğu için yasaklanmıştır. Dinî değerler, ibadetler ve sembollerle istihza etmek büyük günahlardandır.

“(Allah) size kitapta indirmişti ki Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla istihza edildiğini işittiğiniz zaman onlar (bu alaylı sözleri bırakıp) başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Şüphesiz Allah bütün münafıkları ve kâfirleri cehennemde toplayacaktır.”

Kur'an-ı Kerim 4/140



istikamet

1. Hak yolda olma, hak yola girme, doğruluk, dürüstlük, adalet, denge, dürüstçe yaşama.

“Rabbim Allah de, sonra da istikamet üzere ol!”

Hadis-i Şerif

2. İslam’ı kabul edip, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan inanç, düşünce ve niyette, tutum ve davranışta sürekli olarak Allah’ın rızasına uygun hareket etme.

“Emrolunduğun gibi istikamet üzere ol. Seninle beraber tövbe eden müminler de istikamet üzere olsunlar.”

Kur'an-ı Kerim 11/113

3. Yeme, içme, giyinme gibi davranışlar başta olmak üzere dinî ve ahlaki hükümlere uygun bir hayat sürme, orta yolu takip edip aşırılıktan kaçınma.

“Sizlere istikamet ve takvalı olmak yaraşır.”

Hadis-i Şerif



istikbalikıble

Namazın şartlarından olup namaza başlarken yüzü Kâbe yönüne çevirme.

Namaz kılarken Kâbe’ye doğru yönelme emri, “Nerede olursanız olun yüzünüzü Mescidiharam’a (Kâbe’ye) doğru çevirin.” (Kur'an-ı Kerim 2/149-150) ayetiyle bildirilmiştir. Mekke döneminde Kâbe’ye doğru namaz kılan Müslümanlar, Medine’ye hicret ettiklerinde bir buçuk yıl kadar Mescidiaksa’ya doğru namaz kılmışlar, daha sonra Allah’ın emri üzerine yeniden Kâbe’ye yönelmişlerdir.



istikbar

1. Büyüklenme, kibirlenme, insanları küçük görme.

“…Allah istikbar edenleri sevmez.”

Kur’an-ı Kerim 16/23

2. Kişinin kendini yeterli ve ihtiyaçsız görerek Allah’a isyan etmesi, insanlara karşı büyüklenme ve onlar üzerinde zorla egemenlik kurma anlayışı.

“Ona (Allah’ın ayetlerine bilgisizce davranan kişiye) ayetlerimiz okunduğu zaman onları, sanki kulaklarında sağırlık var da hiç işitmemiş gibi istikbar ederek döner. Ona acı bir azabı müjdele.”

Kur’an-ı Kerim 31/7

3. Hakka teslim olmaktan ve Allah’ın emirlerini, yasaklarını ve insanlık için göndermiş olduğu kuralları kabul etmekten kaçınma.

“Ne zaman ki bir peygamber size canınızın istemediği bir şey getirdiyse istikbar etmediniz mi? Kimini yalanladınız, kimini de öldürdünüz.”

Kur'an-ı Kerim 2/87



istila

1. Bir şeyi ele geçirme, egemenliği altına alma.

Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela…

Hani, tâûna da züldür bu rezil istila!

Mehmet Akif Ersoy

2. Hilafet makamını veya yöneticiliği ele geçirme, zorla sahip olma.

3. Dinen kullanılmasında sakınca olmayan bir mala sahip olma amacıyla el koyma.



istilam

1. Selamlama.

2. Kâbe’yi tavaf sırasında Hacerulesvet’in karşısına gelindiğinde ona el sürme veya el ile dokunma, bunlar mümkün olmadığı zaman ise elleri yukarı kaldırarak onu selamlama.

Tavafın başlangıç yeri Hacerulesvet’in tam karşısıdır. Tavaf eden kişi Hz. Peygamber’in yaptığı gibi Haceriesvet’i öperek veya kalabalık olduğunda uzaktan istilam ederek tavafa başlar. Başlarken ‘Allah’ın adıyla başlarım, O en büyüktür.’ anlamında “Bismillah Allahu ekber.” ifadesini söyler.

“Hz. Peygamber’i Kâbe’yi istilam ederken gördüm.”

Hz. Ömer



istimdat

1. Yardıma çağırma, tehlikeli ve sıkıntılı durumlarda yardım isteme.

2. Sıkıntılardan kurtulmak için peygamberlerin veya velilerin ruhaniyetinden yardım isteme.

Bazı İslam âlimleri istimdatın yanlış anlamaya ve istismara açık bir konu olduğunu söylemişlerdir. İnsanın sıkıntılı anında doğrudan Allah’tan yardım istemesi, tehlikeli durumlarda sadece Allah’a sığınması İslam inancına en uygun olan davranıştır.

“Kendilerine güven veya korku verici bir haber geldiği zaman, onu yayıveriyorlar, hâlbuki onu Peygambere ve içlerinden buyruk sahiplerine arz etseler, elbette bunlardan istimdat etmeye gücü yetenler onu anlar ve bilirlerdi. Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı çok azınız hariç şeytana uymuş gitmiştiniz.”

Kur’an-ı Kerim 4/83



istimna

1. Meniyi dışarı çıkarmayı isteme.

2. İnsanın elle oynama veya herhangi bir şeyle kendini cinsel yönden tatmin etmesi.

İstimnanın insan sağlığını ve psikolojisini bozacak derecede alışkanlık hâline getirilmesi tıp otoritelerince ve İslam bilginlerince sakıncalı görülmüştür.



istinbat

1. Araştırma, peşine düşme, sonuca varma.

2. Müçtehidin, Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerden ve Hz. Peygamber’in sünnetinden insan hayatının inanç, ibadet, ahlak ve muamelat alanlarıyla ilgili hükümler çıkarması, dinî sonuçlara varması.



istinca

1. Temizlenme, taharetlenme, pislikten kurtulma, uzak olma.

2. İdrar, dışkı, meni, hayız akıntısı gibi maddelerin temizleyici özelliği olan herhangi bir şeyle temizlenmesi.

Namazın Allah katında kabul edilebilir olması istincanın güzel bir biçimde yapılmasına bağlıdır. Vücuttaki kan, idrar ve dışkı artıklarının varlığı namaz vb. ibadetlerin kabulüne engeldir.



istinşak

Abdest ve gusülde burna su çekip iyice temizleme.

“Sizden biriniz abdest aldığı zaman istinşak yapsın.”

Hadis-i Şerif



istirca

Bir ölüm haberi veya bir felaket duyulduğu zaman “Biz Allah’tan geldik ve Allah’a döneceğiz.” anlamına gelen Bakara Suresi’nin yüz elli altıncı ayeti olan “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.” ayetini okuma.

İstirca, İslam kültüründe bir insanın felaketler karşısında Allah’ın takdirine razı olduğunun bir göstergesidir. Böylelikle felakete uğrayan kişi teselli olur.

“Başına bir sıkıntı veya felaket gelen bir Müslüman, Allah’ın buyurduğu şekilde ‘Biz Allah’tan geldik ve Allah’a döneceğiz.’ diyerek istircada bulunur ve ‘Ey Allah’ım! Başıma gelen bu felaket konusunda bana mükâfat ver ve benim için daha hayırlı şeyler lütfet.’ biçiminde dua ederse Allah ona mutlaka daha hayırlısını verir.”

Hadis-i Şerif



istishab

1. Beraber olma ve beraber olmayı isteme, birlikte olmayı sürdürme.

2. Sabit olan bir hükmün, değiştiğine delil bulununcaya kadar, olumlu veya olumsuz hâliyle devam etmesini kabul etme.

İstishab, Maliki Mezhebi’nde başvurulan hüküm elde etme yollarından biridir. İstishab, ispat edici bir delil olmayıp koruyucu bir delildir. Yani başkasının aleyhinde olan bir şeyi ispat etmez. Mevcut olan hakları korur. İstishab delili yerine göre diğer fakihler tarafından da kullanılmıştır.



istiska

1. Su ve yağmur isteme.

2. Kuraklık olduğunda yağmur yağdırması için Allah’a özel bir şekilde topluca dua etme.

Allah’ın rızasını kazanmak ve duaların kabul olması için istiskaya çıkmadan önce küs olanlar barıştırılır, tövbe edilir, namaz kılınır, fakirlere yemekler yedirilir. Temizliği ve saflığı sembolize ettiği için Allah’ın rahmeti daha çabuk gelir ümidiyle çocuklar da yağmur duasına götürülür. Dinimizde istiska sünnettir.



istiska namazı

Yağmur duasına çıkıldığı zaman cemaatle kılınan iki rekâtlık nafile namaz.

İstiska namazından sonra günün önemiyle ilgili hutbe okunur. Günahlardan tövbe edilir. Fakirlere yardım edilir.



istişare

1. Görüş alışverişinde bulunma, fikir alma, danışma.

“Kendisiyle istişare edilen güvenilir biri olmalıdır.”

Hadis-i Şerif

2. Herhangi bir konuda doğruyu bulmak için sahasında güvenilir bir uzmanın görüşüne başvurma.

“İstişare eden pişman olmaz.”

Hadis-i Şerif

3. Yöneticilerin halkın durumunu ilgilendiren konularda daha güzel ve yararlı sonuçlara varabilmeleri için uzmanlarla görüş alış verişinde bulunmaları.

İslam dinine göre, herhangi bir konuda ayet veya Hz. Peygamber’in hadisi ya da uygulaması varsa istişareye başvurulmaz. İstişare ayet ve hadislerin olmadığı alanlarda yapılır.

“Allah’ın rahmeti sebebiyledir ki sen onlara nazik davrandın. Eğer kaba ve katı olsaydın etrafından dağılıp giderlerdi. Öyleyse onları affet, onlar için bağışlanma dile. İşlerinde onlarla istişare et…”

Kur'an-ı Kerim 3/159



istiva

“Allah’ın her şeye hükümran ve egemen olması, yarattıklarını istediği gibi yönetip yönlendirmesi.” anlamında Allah’ın sıfatlarından biri.

“O Allah ki, yeryüzünde bulunan her şeyi sizin (yararlanmanız) için yarattı. Sonra da göğü istiva etti ve yedi kat gök olarak düzenledi. O her şeyi bilendir.”

Kur’an-ı Kerim 2/29



işrak namazı

Güneş doğduktan yaklaşık kırk beş dakika sonra kılınan iki veya dört rekâtlık nafile namaz.

İşrak namazı, kuşluk namazından farklı olup ondan önce kılınır. İslam dininde, isteyen kişinin sabah namazı ile işrak namazı arasında Kur'an-ı Kerim okuyup dua ederek vaktini ibadetle değerlendirmesi övülmüştür.



itaat

1. Boyun eğme, uyma, dinlenme, söz dinleme, alınan emre göre hareket etme, saygı gösterme.

“Allah’a ve Peygamberine itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Aksi takdirde korkuya kapılırsınız da gücünüz kuvvetiniz yok olur. Sabredin! Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir.”

Kur’an-ı Kerim 8/46

2. Allah’ın ve elçisinin ortaya koyduğu emir ve yasaklara uyma.

“Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne itaat edin, sizden olan buyruk sahiplerine de. Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz o meselenin çözümü için Allah’ın kitabına ve Resulünün sünnetine baş vurun.”

Kur'an-ı Kerim 4/59

3. Dinen, ilmen ve yaş olarak kendisinden üstün olanlara saygı duyma, onların meşru isteklerine uyma.

“Allah’a isyan konusunda yaratılmışlara itaat edilmez.”

Hadis-i Şerif

itidal

1. Aşırı olmama, ılımlılık, ölçülülük, dengelilik, soğukkanlılık.

Hamakatin aşıyor haddi itidali, yeter!

Ekilmeden biçilen tarla nerde var? Göster!

Mehmet Akif Ersoy

2. Yeme, içme, giyim ve kuşamda dengeli ve ölçülü olma, israftan ve cimrilikten kaçınma.

“Her şeyin bir itidali, usülü ve âdâbı vardır; her şey itidal ile selamete kavuşur.”

Yusuf Has Hacip

3. Duygu, düşünce, inanç, ibadet, ahlak ve davranışlardaki denge.

4. İnsanın yaratılış amacına uygun hareket etmesi, hayatının her anında Kur'an-ı Kerim’i ve Hz. Peygamber’i örnek alarak yaşamayı prensip edinmesi.



itikâf

1. Bir yerde kalma, yerleşme, ayrılmama, durma.

2. Bir Müslümanın, beş vakit namaz kılınan bir camide ibadet amacıyla bir süre bulunması.

“…İbrahim ve İsmail’e şöyle emir verdik: ‘Evimi (Kâbe’yi) hem tavaf edenler, hem itikâf yapanlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz bulundurun.”

Kur’an-ı Kerim 2/125

3. İbadete açık olan bir mescitte, kişinin Allah’ın rızasını kazanmak için ramazanın son on gününde ibadet niyetiyle kalması.

Hz. Peygamber her ramazan ayının son on günü, mescitte itikâfa çekilirdi. Bundan dolayı itikâf yapmak, İslam’a göre sünnettir. İtikâf yapan kişinin zorunlu ihtiyaçları dışında itikâf süresince camiden çıkmaması gerekir. Bu sürede Kur’an-ı Kerim okur, namaz kılar, oruç tutar ve ilim öğrenir.

“Hz. Peygamber ramazanın son on gününde itikâfa girme alışkanlığını vefatına kadar devam ettirmiştir…”

Hz. Ayşe



itikat

1. Gönülden bağlanma, kesin karar verme, samimi olarak inanma, iman.

2. Belli bir dinin, düşüncenin ya da felsefi ekolün inanç esasları, prensipleri.

3. Kişinin Allah, insan ve evren hakkındaki düşünce ve anlayışları.

4. Dünyada ve ahirette insanların mutlu olmaları için Allah’ın göndermiş olduğu kuralların hepsini kesin bir şekilde kabullenme, iman etme.



itlaf

1. Tahrip etme, yok etme.

“Kim insanların mallarını itlaf etme arzusuyla (haksız bir biçimde) alırsa Allah da o kişiyi itlaf eder.”

Hadis-i Şerif

2. Bir malın ödeme sorumluluğu doğuracak biçimde hukuka aykırı olarak kısmen veya tamamen yok edilmesi, telef edilmesi.



ittihadıislam

XIX. yüzyılın ikinci yarısında özellikle II. Abdülhamid (ö. 1918) döneminde Müslümanlar arasında birliği sağlayarak sömürgeciliğe karşı koymayı amaçlayan siyasi anlayış.



ittika

bk. takva.



iyafe

1. Uğur tutma amacıyla kuş uçurma.

2. Öngörü sahibi olma.

3. Cahiliye Araplarının kuş uçurmak ve iz sürmek suretiyle kehanette bulunmaları, gelecekten haber vermeleri.

İslam’a göre geleceği yalnızca Allah bilir. Hz. Peygamber, müşrik Araplardan kalma iyafe âdetini eleştirerek büyük bir günah olduğunu söylemiştir.

“İyafe, büyü çeşitlerindendir.”

Hadis-i Şerif



izdivaç

1. Evlenme, nikâhlanma.

2. İnsan soyunun devamı için birbirlerine dinî, ahlaki ve sosyal açıdan denk olan insanların kendi istekleriyle şahitlerin huzurunda nikâhlanmaları.

“Evlenmeye gücü yeten izdivaç yapsın. Çünkü izdivaç gözü haramdan korur, neslin bozulmasını önler.”

Hadis-i Şerif



İznik Konsili

1. Hristiyanlık tarihindeki ilk genel konsil.

2. İmparator I. Kostantinos’un çağrısı üzerine M.S. 325 yılında İznik’te, Hristiyanlık’ta kiliseye bağlı bütün piskoposların katılımıyla düzenlenen ve önemli dini konuların tartışılıp karara bağlandığı ilk konsil.

İznik Konsili’nde, Teslis anlayışı Hristiyanlığın temel inanç esaslarından biri olarak kabul edilmiştir. Teslisi kabul etmeyen Ariusçular, Hristiyanlık’tan aforoz edilmiştir. Rahiplerin uyması gereken kurallar tespit edilmiştir. Bu konsilde, yüzden fazla yazılmış olan İncil’den sadece Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri’nin geçerliliği kabul edilmiştir.



izzet

1. Değer, itibar, şeref, yücelik, kuvvet ve kudret, galebe, üstünlük, büyüklük.

“İzzet, Allah’ın, Resulünün ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu anlamaz.”

Kur'an-ı Kerim 63/8

2. Kişinin insani değerlerle bezenerek geçici dünya menfaatleri karşısında şahsiyetli ve onurlu davranması, Müslüman olmayanlara karşı vakarlı olması.

Çiğnenirsek biz bugün, çiğnenmek istihkakımız;

Çünkü izzet nerde, bir bak, nerdedir ahlakımız.

Mehmet Akif Ersoy