dindersioyun.com
Dini Terimler Sözlüğü

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

D

Dabbetülarz

Kıyametin büyük alametlerinden biri olarak kabul edilen ve Kur’an-ı Kerim’in Neml Suresi 82. ayetinde “Dabbe” diye adı geçen yaratık.

“(Kıyametin alametlerinden) Üç şey ortaya çıkınca daha önce iman etmemiş olan kimsenin iman etmesi fayda etmez. Bunlar: Güneşin batından doğması, Deccal ve Dabbetülarz’ın ortaya çıkmaları.”

Hadis-i Şerif



dai

1. Davet eden, çağıran, tebliğ eden.

“(Sana gelince) Ey Peygamber, unutma ki biz seni (hakikatin) bir şahidi, bir müjdecisi, bir uyarıcısı ve (herkesi) onun izniyle Allah’a dai ve ışık saçan bir kandil olarak gönderdik.”

Kur’an-ı Kerim 33/45-46

2. Dua eden.

“Eğer kullarım sana benim hakkımda sorarlarsa (bilsinler ki) ben (onlara) çok yakınım; dainin yakarışına her zaman karşılık veririm. Öyleyse onlar da çağrımı kabul edip bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.”

Kur’an-ı Kerim 2/186

3. Vaaz eden, öğüt veren.

4. Misyoner.

5. Batıl mezheplerden birine mensup olup mezhebini ısrarla savunan ve propagandasını yapan kimse.



dâl

1. Yolunu şaşırmış, yanlış yola giden.

“(İbrahim) dedi ki: ‘Dâl olandan başka kim Rabbinin rahmetinden ümit keser…”

Kur’an-ı Kerim 15/56

2. İslam inanç ve hayat tarzından ayrılan, dinden çıkan, sapkın.

“Ey Rabbimiz! Bizi dosdoğru yola ilet. Nimet verdiğin kimselerin yoluna. Kendilerine gazap edilenlerin ve dâle düşenlerin yoluna değil.”

Kur’an-ı Kerim 1/6-7



dalalet

1. Doğru yoldan sapma, sapkınlık, şaşırma.

“(Ey Peygamber) De ki: Kim dalalette ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet verir. Nihayet kendilerine vaat olunan şeyi –ya azabı (müminler karşısında yenilgiyi), veya kıyameti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha kötü ve topluluğu daha zayıf olanın kim olduğunu çok geçmeden görecekler.”

Kur’an-ı Kerim 19/75

2. Bocalama, tereddüt etme.

“(Nuh) dedi ki: ‘Ey kavmim! Bende hiçbir dalalet yok ve ancak ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilen bir peygamberim.”

Kur’an-ı Kerim 7/61

3. Gizleme, kaybolma.

4. Batıl ve hükümsüz olma.

“İnkârcılar hidayete karşılık dalaleti satın aldılar da bu yüzden ticaretleri kâr etmedi. Onlar (hiçbir zaman) doğru yolu bulamadılar.”

Kur’an-ı Kerim 2/16

5. Haktan yüz çevirip batıla yönelme, ilahî buyruklara aykırı davranma.

Dalalette bırakıp da insanı

Yapma arzın en korkulu hayvanı

Unutturma doğruluğu, vicdanı

Bizi sana layık kullar eyle.

Orhan Seyfi Orhon



Dâr (ed-Dâr)

“Zarar verici şeyler dâhil her şeyi yaratan; insanları çeşitli biçimlerde zarara sokanları, azgınları ve sapkınları zarara uğratan.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“Allah’ın kullarına kim zarar verirse Dâr olan Allah da onları zarara uğratır.”

Hadis-i Şerif



dârülaceze

1. Acizler, düşkünler, yoksullar evi.

2. Kimsesiz çocukları, yaşlı ve muhtaçları barındırmak amacıyla 1896’da İstanbul’da açılan ve bugün de varlığını sürdüren bir hayır kurumu.



Dârülerkam

Mekke döneminde Hz. Peygamber’in, Müslümanlara İslam’ı anlattığı, gelen vahyi tebliğ ettiği, topluca ibadet veya çeşitli görüşmelerin yapıldığı ve İslami eğitimin verildiği Erkam b. Ebi’l-Erkam(ö. 55/675)’ın evi.

Erkam b. Ebi’l-Erkam İslam’ı ilk kabul edenlerdendir. Kendisi, yedinci Müslüman olduğunu söylemiştir. Başta Bedir ve Uhut olmak üzere bütün savaşlara katılmıştır. Hz. Erkam, evini İslam’ın ilk yıllarında Hz. Peygamber’e ve ilk Müslümanlara bir sığınak olarak açmıştır. İslam’a gönül verenler orada toplanıp cemaat hâlinde namaz kılmışlardır. Dinî hükümleri Müslümanlar burada öğrenmişlerdir. Hz. Muhammed, Hz. Ömer Müslüman olduktan sonra bu evden ayrılmıştır. Yapmış olduğu hizmetlerden dolayı Müslümanlar arasında Erkam’ın evi hep saygıyla anılmıştır. Daha sonra Hz. Erkam bu evi Müslümanlara vakfetmiştir. Haremişerif’in çevre düzenlemesi sırasında bu ev Harem’in sınırları içerisinde kalmıştır.



dârülhadis

1. Hadis öğretimi yapılan medrese.

2. Hadis ilimlerinin öğretildiği ve hadis ilimlerinde uzmanların yetiştirildiği yüksek öğretim kurumları.



dârülhuffaz

Kur’an-ı Kerim ezberletilen, Kur’an ilimleri okutulan ve hafız yetiştirilen okul.



dârülkurra

Kur’an-ı Kerim okuma ilmini uzmanlık derecesinde öğreten okul.

Dârülkurrada, Kur’an-ı Kerim’deki kelime ve cümlelerin okunuşlarıyla ilgili incelikler ve adına ilmikıraat denilen bilgiler öğretilmiştir.



Dârünnedve

Müslümanlıktan önce, Hz. Peygamber’in dedelerinden Kusay b. Kilab (ö. 480?) tarafından kurulan, Mekke’de Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinin toplanıp siyasi, hukuki ve idari konuları görüştükleri, ayrıca nikâh vb. törenler için de kullandıkları yer.

Darunnedve, Kusay b. Kilab tarafından M.S. 440 tarihinde Kâbe’nin güney batısında ve Kâbe’ye dönük olarak yaptırılmıştır. Bir meclis işlevini gören Dârünnedve’ye kırk yaşını aşanlar üye olarak katılmıştır. İslamiyet’ten sonra ise burası, Hz. Muhammed’e karşı çıkan Mekke müşriklerinin, Müslümanlar aleyhine toplanıp karar verdikleri bir yer olarak işlevini sürdürmüştür.

Darunnedve, Mekke’nin fethinden sonra Müslümanların eline geçmiştir.



darüsselam

1. Selamet yurdu, barış, huzur ve esenlik yeri.

2. Cennet.

“Şüphesiz ki Allah sizi dârüsselama davet ediyor. O, dilediği kimseleri dosdoğru yola iletir.”

Kur’an-ı Kerim 10/25

3. (Büyük D ile) Bağdat.



dârüssünne

1. Hz. Peygamber’in sünnetinin en iyi bilindiği ve yaşandığı yer.

2. (Büyük D ile) Medine.



dârüşşifa

1. Sağlık yurdu, hastane.

Nice nice imâretten, dârüşşifadan,

Asırlar boyu dua almış;

Şimdi, öbür dünyadan

Eserlerini seyre dalmış;

Büyük insan

Sinan!

Arif Nihat Asya

2. Tımarhane, akıl hastalarının tedavi edildiği yer.



davet

bk. tebliğ.



Davut Peygamber

İsrailoğulları’na gönderilen, kendisine kitap olarak Zebur verilen ve Kur’an-ı Kerim’de adı geçen bir peygamber.

Yahuda kabilesinden Yasa’nın sekizinci oğludur. Davut Peygamber Hz. Yakup’un soyundandır. Daha küçük yaşta iken zorba bir kral olan Calut’un ordusuna karşı savaşmış ve bu savaşta Calut’u öldürmüştür. Sonra İsrailoğulları’na kırk yıl yöneticilik yapmıştır. Yönetimle beraber Allah, Hz. Davut’a peygamberlik görevi de vermiştir.

İslam kaynaklarında Hz. Davut, devlet yönetiminde gösterdiği adaletle beraber Zebur’u güzel okuyuşuyla da bilinir. İsrailoğulları, Davut Peygamber zamanında tarihlerinin en parlak dönemlerini yaşamışlardır. Hz. Muhammed, onun bir gün oruç tutup bir gün iftar ettiğini ve geceleri namaz kıldığını haber vermiştir. Yetmiş bir yaşında vefat ettiği ve Kudüs’e defnedildiği nakledilmiştir.



deccal

1. Çok yalan söyleyen, fesat çıkaran, düzenbaz, sahtekâr, hilekâr.

Mahluk deccal oldu, insan haşarı

Asla bilen yoktur hayırı şerri

Teber çekip şu mağaradan dışarı

Çıkalım bakalım nice olursa olsun.

Pir Sultan Abdal

2. (Büyük D ile) Kıyametin büyük alametlerinden biri olarak ortaya çıkacağı ifade edilen yalancı bir kişi.

Deccal’in, kıyamet gününe yakın ortaya çıkıp göstereceği olağanüstü yeteneklerle insanları sapıklığa sürükleyeceği ve tanrılık iddiasında bulunacağı nakledilmiştir. Hz. Peygamber’in Deccal’den haber verdiği ve inananları uyardığı rivayet edilmiştir.



dede

1. Bektaşi tarikatında şeyh, baba.

2. Mevlevilik tarikatında çile doldurup dervişlik derecesine erişmiş kişi.



defihacet

İşeme, sidik ve dışkı çıkarma, abdest bozma.

İslam dini temizliğe büyük önem vermiştir. Hz. Peygamber, “Temizlik imanın yarısıdır.” buyurarak İslam dininin temizliğe vermiş olduğu önemi belirtmiştir. Defihacet yaparken tuvalete ‘Euzübesmele’ çekerek sol ayakla girmeyi tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber, defihacetten sonra bol su kullanarak temizlenmeyi önermiştir.

Defihacetten sonra ellerin bol sabunlu suyla yıkanması gerekir.

“Defihacet yaparken idrarın üzerinize sıçramasından şiddetle kaçınınız…”

Hadis-i Şerif



defin

Ölüyü gömme.

İslam inancına göre bir insanlık borcu ve saygı ifadesi olarak ölü yıkanıp kefenlenir, cenaze namazı kılınır, kabre götürülür, sağ yanı üzerine ve yüzü kıbleye dönük biçimde gömülür.

“Ölülerinizi defnetmekte acele ediniz.”

Hadis-i Şerif

dehri

Zamanın ve maddenin ebediliğine inanan, Allah’ın yaratıcılığını inkâr edip tüm evrenin tabiat kanunları tarafından var edildiğini savunan kimse, dehriye mezhebine inanan, materyalist.



dehriye

1. Allah’ın varlığını ve birliğini, ahiret gününü, evrenin Allah tarafından yaratıldığını inkâr edenlerin mezhebi, materyalizm.

2. Zamanın ve maddenin ebedîliğine inanan, dünyadaki tüm olayların tabiat kanunları tarafından yaratıldığını savunan felsefi akım.



Dehr Suresi

bk. İnsan Suresi.



delil

1. Yol gösteren, kılavuz, rehber, işaret, iz.

“İnsanlara hayır yollarını gösterme konusunda delil olan kişi sanki onu işlemiş gibi sevap alır.”

Hadis-i Şerif

2. Alamet, emare.

3. Bir konu hakkında olumlu veya olumsuz hüküm vermeye götüren şey.

4. Bir davayı ispat etmeye yarayan şey, kanıt.

“Siz ihtilafa düştüğünüz bir konuda bana gelirsiniz. Biriniz (haksız olduğu hâlde) delillerini daha iyi anlatır. Ben de dinlediğim şekilde hüküm veririm. (Dinlediğime göre) kime kardeşinin bir hakkını vermiş olursam onu almasın. Çünkü o (haksız yere alınan şey), ateşten bir parçadır.”

Hadis-i Şerif

5. İnsanlara, Allah’ın rızasını kazanmanın yollarını tutum ve davranışlarıyla gösteren kişi, mürşit.



dergâh

1. Kapı, eşik, sığınılacak yer, makam, tekke, zaviye, hankâh.

2. Bir tarikat şeyhi ile o tarikata mensup dervişlerin toplanıp ibadet yaptıkları ve kendilerini ilmen ve manen geliştirerek eğitim gördükleri yer.

Varalım doğru raha

Yüz sürelim dergâha

Yalvaralım Allah’a

Gelin Allah diyelim

Derviş Himmet



derviş

1. Dünyanın geçici nimetlerine tutku ile bağlanmayan, kendini Allah’a veren kişi.

2. Tarihte bir şeyhin gözetiminde bir tarikata girip tekkede hizmet ederek ibadetlerle meşgul olan, kendini bireysel ve ahlaki özellikleriyle geliştirmeye gayret eden ve böylelikle nefsini arındırmaya ve gönlünü zenginleştirmeye çalışan kimse.

Gerçek derviş, dinin emirlerine hakkıyla uyan, Allah’ı sevip sayarak ibadet ve itaat eden ve dünyanın geçiciliğinin farkında olan insandır. Dervişler, Anadolunun Müslümanlaşmasında çok etkin görevler yapmışlardır.

Dervişler gözü açık,

Dünü günü uyanık

Bu söze Tanrı’m tanık,

Bakmadan gören gelsin.

Yunus Emre



destur

1. İzin, müsaade.

Karac’oğlan der ki: Ben de ben olsam

Güzeller üstüne serdar ben olsam

Mevlam destur verse, bir top gül olsam

Sokulsam zülfünün aralarına.

Karacaoğlan

2. Halk arasında “İzin verin, yol verin.” anlamında, kuytu, karanlık ve süprüntülü yerlerden geçerken söylenen bir seslenme sözü.



deyiş

Alevi-Bektaşi edebiyatında, çoğunlukla hece vezninde söylenmiş şiirler.

Bektaşiler bu tür şiirlere genellikle nefes derken Aleviler ise deyiş adını verir.



didar

1. Yüz.

Taşkın sular gibi akıp çağlarım,

Didarın görüben gönül eğlerim,

Dünyaya geleli her dem ağlarım,

Çeşmim karışmadık seller mi kaldı.

Karacaoğlan

2. Görme, seyretme.

3. Sevgili.

4. İlahî güzelliği seyretme.

Ey Allah’ım! Beni senden ayırma

Beni senin didarından ayırma.

Eşrefoğlu Rumi



dil

1. Gönül.

2. Mümin kulun kalbi.

3. İlahî olgunluğun ve güzelliğin ortaya çıktığı yer.



dilenci

1. Geçimini dilenerek sağlayan kimse.

2. Israrla bir şey isteyen.

“Yetime kötü davranma. Dilenciyi de kovma.”

Kur’an-ı Kerim 93/9-10

3. Maddi menfaat sağlamak amacıyla başkalarına el açarak para isteyen.

“Sizden birinizin bir kucak odun toplaması, sonra o odun demetini sırtına yüklenip satması, dilenci olmasından hayırlıdır.”

Hadis-i Şerif



din

1. Âdet, yol, gidişat.

“Firavun dedi ki: ‘Bırakın Musa’yı öldüreyim de, Rabbine yalvarsın bakalım. Çünkü ben onun sizin dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum.”

Kur’an-ı Kerim 40/26

2. Ceza, mükâfat, hesap, ceza ve mükâfatın karşılığının verildiği gün.

“Dini yalanlayan adamı gördün mü? İşte o, öksüzü iter kakar, yoksulu doyurmaya ön ayak olmaz…”

Kur’an-ı Kerim 107/1-3

3. Galip gelmek, hâkimiyet.

4. Bir ülkede uygulanan kanun ve kurallar.

“…(Yusuf) Kralın dinine göre kardeşini yanında alıkoyamazdı. Meğer ki Allah dilemiş olsun.”

Kur’an-ı Kerim 12/76

5. Boyun eğme, kulluk, itaat.

“(Müşrikler) gemiye bindikleri zaman dini yalnız Allah’a özgü kılarak ona yalvarırlar. Fakat Allah onları karaya çıkarınca hemen ona ortak koşarlar.”

Kur’an-ı Kerim 29/65

6. İnanç ve ibadet sistemi.

“…Her mescitte bütün benliğinizle Allah’a yönelin ve dini yalnızca Allah’a özgü kılarak dua edin.”

Kur’an-ı Kerim 7/29

7. Bir ülkede uygulanan ceza hukuku.

“…Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız onun dinini uygularken sizi onlara (suçlulara) karşı bir acıma duygusu engellemesin…”

Kur’an-ı Kerim 24/2

8. Sorumluluk.

“Allah, sizin için dinde zorluk yaratmadı…”

Kur’an-ı Kerim 22/78

9. Allah tarafından peygamberler aracılığıyla gönderilen, aslını koruyan ve insan eliyle herhangi bir değişikliğe uğramayan din, gerçek din, İslam dini.

Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gönderilen bütün ilahî dinlerin ortak adı İslam’dır.

“Yakup Peygamber, oğullarına şöyle vasiyette bulundu: ‘Ey oğullarım! Allah sizin için bir din seçti ki ondan başkasını kabul etmeyin ve ancak Müslümanlar olarak ölün.”

Kur’an-ı Kerim 2/132

10. Akıl sahiplerini kendi istek ve hür iradeleri ile hayırlı olan şeylere sevk eden ilahî kanunlar bütünü.

Din, Allah’ın vahyine dayanan ilahî bildiridir. İnsani ve ahlaki olgunluğa ulaşmak için tutulacak en doğru yoldur.

“Kim İslam’dan başka bir dine inanmak isterse, bu din Allah tarafından kabul edilmeyecektir.”

Kur’an-ı Kerim 3/85

11. Hayat tarzı, hayatın nasıl yönlendirilmesi gerektiği konusunda benimsenen düşünce, inanç, ilke ve değerler bütünü.

“Allah, elçisini hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o (hak) din bütün dinlere üstün olsun. Şahit olarak Allah yeter.”

Kur’an-ı Kerim 48/28



dindar

Dinin emirlerine hakkıyla uyan ve içtenlikle yerine getiren kişi, mütedeyyin, dini bütün.

Deve gibi kinciliği terkeyle

Kindar olmaz dindar olan demişler.

Havâi



din günü

İnsanın dünyada yaşamış olduğu hayata göre ahirette iyiliklerinin ve kötülüklerinin tam karşılığının verileceği gün, ahiret günü, hesap günü.

“Din gününü yalanlayanlara yazıklar olsun.”

Kur’an-ı Kerim 83/10-11



dirayet tefsiri

bk. tefsir.



dirhem

1. Gümüş para, sikke.

“(Kafile Mısır’a vardığında) Yusuf’u değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar.”

Kur’an-ı Kerim 12/20

2. İslam’ın ilk dönemlerinde kullanılan ve daha sonraları da Müslüman toplumlarında geçerli olan gümüş para birimi.

Dirhem, İslam hukukunda bazı cezaların ve mali sorumlulukların belirlenmesinde ölçü kabul edilmiş, İslam tarihinin çeşitli dönemlerinde farklı ağırlıklarda basılmıştır.

divan

1. Devlet işleri ile alakalı yüksek düzeydeki devlet adamlarından oluşan en yüksek idari makam.

Mert dayanır, namert kaçar

Meydan gümbür gümbürlenir

Şahlar şahı divan açar

Meydan gümbür gümbürlenir.

Köroğlu

2. Osmanlılarda devlet adamlarının kurduğu, padişahla vezirleri bir araya getiren toplantı yeri, kurul.

3. Şairlerin şiirlerinin toplandığı kitap.

“Eski şairlerin divanını iyi öğreniniz. Çünkü Kur’an-ı Kerim’deki kelimelerin birçoğunun karşılığı bu şiirlerdedir.”

Hz. Ömer



diyanet

1. Din.

2. Dinî emirlere hakkıyla uymak, dindarlık.

Unuttum din diyanet kaldı benden

Bu ne mezhepdurur dinden içeri.

Yunus Emre

3. Türkiye’de İslam dini ile ilgili işleri yürütmek, toplumu din konusunda aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle ilgili kamu kuruluşu; Diyanet İşleri Başkanlığı.

Diyanet İşleri Başkanlığı 1924 yılından itibaren fiilen, 1961 (md.154) ve 1982 (md. 136) anayasaları ile de anayasa gereği olarak genel idare içinde yer alan bir kuruluştur.

Diyanet İşleri Başkanlığı, kuruluşundan bugüne kadar gerek Türkiye içinde Müslüman halka, gerekse 1960’lı yıllardan sonra yurt dışındaki Müslüman Türk toplumlarına imkânları ölçüsünde din hizmeti vermeye çalışmış; cami hizmetlerini bir disiplin içerisinde yürütmeyi amaçlamıştır. Bugün de bu görevini sürdürmektedir.



diyet

1. Bedel.

2. Kan bedeli, tazminat.

3. İslam hukukunda, öldürme ve yaralamalarda suçlunun veya velisinin, mağdurun kendisine veya yakınlarına ödemek zorunda olduğu bedel, kan parası.

“Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola…”

Kur’an-ı Kerim 4/92



doğruluk

1. Doğru olma hâli, dürüstlük.

“Saadette yükselmek için insana doğruluk lazımdır; insanlık doğruluğun adıdır, inan.”

Yusuf Has Hacip

2. Sıdk, sadakat.

“Doğruluk, hayâ ve iyi hareket bu üçü kimde birleşirse, o insan mesut olur.”

Yusuf Has Hacip

3. Söz, iş ve davranışlarında gerçeği gözetme.

“Allah buyurdu: ‘Bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağlayacağı bir gündür. Onlar için içinden ırmaklar akan ve ebedi kalacakları cennetler vardır.’ Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte en büyük ödül budur.”

Kur’an-ı Kerim 5/119

4. Allah’ın emirlerine ve yasaklarına uygun bir yol izleme, insanların haklarını gözetme.

“Doğruluk insanı iyiliğe yöneltir. İyilik ise kişiyi cennete götürür...”

Hadis-i Şerif



dost

1. Arkadaş, sevilen kimse, sevgili.

“Kişi dostunun dini üzerinedir. Sizden biriniz dost seçerken dikkatli olsun.”

Hadis-i Şerif

2. Veli, koruyucu.

“Mümin erkekler ile mümin kadınlar birbirinin dostudurlar.”

Kur’an-ı Kerim 9/71

3. Aynı yolda olan kişiler, dervişler.

4. Birinin iyiliğini isteyen, onu gönülden seven.

“Amellerin en hayırlısı Allah için dost olmaktır.”

Hadis-i Şerif



dua

1. Çağırma, seslenme.

“Peygamberin duasını aranızda herhangi birinizin diğerini çağırması ile bir tutmayın…”

Kur’an-ı Kerim 24/63

2. Yalvarma, yakarma.

“Orada Zekeriya, Rabbine dua etmiş: ‘Rabbim, demişti, bana katından temiz bir nesil ver. Sen duayı işitensin.”

Kur’an- Kerim 3/38

3. İbadet.

“Müminler, Allah ile beraber başka bir tanrıya dua etmezler. Hiçbir kimseyi haksız yere öldürmezler ve zina da yapmazlar.”

Kur’an-ı Kerim 25/68

4. Dileme, yardım isteğinde bulunma.

“Dua, ibadetlerin özüdür.”

Hadis-i Şerif

5. İbadet ve yakarma amacıyla okunan dinî metin.

“Kim abdest aldıktan sonra: ‘Allah’tan başka ilah yoktur. O tektir ve ortağı yoktur. Mülk ve hamt yalnızca ona aittir ve onun her şeye gücü yeter.’ anlamına gelen ‘La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh. Lehülmülkü velehülhamdü ve hüve ala külli şey’in kadir.’ duasını kıbleye yönelerek okursa onun için cennetin kapıları açılır.”

Hadis-i Şerif

6. İnsanın, Allah’ın yüceliği ve büyüklüğü karşısında kendi zayıflığını kavrayıp ona yalvarması, şükretmesi, onu övmesi ve Allah’la her an beraber olduğunun bir göstergesi olarak onunla iletişim kurma eylemi.

Kul duayı ya bir hayrın, iyiliğin ve nimetin kendisine verilmesi için ya bir bela ve kötülüğün, üstünden veya bulunduğu ortamdan kaldırılıp yok edilmesi için ya da Allah’a karşı bir ibadet, sevgi ve saygı ifadesi olarak yapar. Bütün insanlar için hayırlı şeyler istemek İslam dininde övülen bir davranıştır.

İslam dini, insanın isteklerini Allah’a sunmadan önce dileğinin yerine getirilmesi için çalışıp gayret göstermesini ister.

“Kullarım, beni sana sordukları zaman (de ki): Şüphesiz Ben onlara çok yakınım. Bana dua ettikleri zaman dualarını kabul ederim.”

Kur’an-ı Kerim 2/186



duha namazı

Güneşin doğup bir miktar yükselmesinden tepe noktasına gelmesine kadarki sürede iki, dört, sekiz veya on iki rekât olarak kılınan nafile namaz, kuşluk namazı.

“Hz. Peygamber üç şeyi tavsiye etti: Her aydan üç gün oruç tutmak, duha namazını ve vitir namazını kılmak.”

Ebu Hureyre



Duha Suresi

Kur’an-ı Kerim’in doksan üçüncü suresidir. Mekke’de indirilmiştir. On bir ayettir. Adını, “kuşluk vakti” anlamına gelen ve birinci ayette geçen “duha” kelimesinden almıştır.

Surede, Hz. Peygamber’in kişiliği; Allah’ın dünya ve ahirette ona verdiği bağışlar ele alınır. Bu çerçevede Allah’ın, Hz. Peygamber’i çeşitli biçimlerde desteklemesinden, ahiretin kalıcılığından, İslam dininin yayılma sürecinin gelecekte başarılı olacağından, yetimlere ve fakirlere güzel davranmanın öneminden bahsedilir. Allah’ın verdiği nimetleri sürekli anmanın gerekliliğini vurgulayan ayetle sure son bulur.



Duhan Suresi

Kur’an-ı Kerim’in kırk dördüncü suresidir. Mekke’de inmiştir. Elli dokuz ayettir. Adını, “gökyüzünü kaplayan duman” anlamına gelen ve onuncu ayette geçen “duhan” kelimesinden almıştır.

Surede, inkârcıların Allah’ın gönderdiği kitaba, Resulüne ve tekrar dirilmeye inanmayı reddedişleri ele alınır. Küfredenlerin başlarına gelecek belalara yer verilir. Bütün insanlığa rahmet olarak gönderilen Kur’an-ı Kerim’in ve bu kitabın inmiş olduğu günün önemine vurgu yapılır.

Surede, yerlerin, göklerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin Rabbinin Allah olduğu belirtilir. Allah’ın bir olduğu, öldürmeye ve diriltmeye gücünün yettiği ele alınır. Kur’an-ı Kerim’e inanmayıp alay edenleri tehdit eden ayetlere yer verilir. Müşrikler ölmeden önce tövbe etmeye çağrılır.

Firavun’un ve kavminin başlarına gelenler haber verildikten sonra insanların bu olaylardan ibret almaları öğütlenir. İnkârcılar için cehennemdeki korkunç azaplar ve müminler için de cennet tasvirleri yapılarak sure son bulur.



durak işaretleri

bk. vakıf işaretleri.



Dürzilik

Şiiliğin İsmailiye kolundan ortaya çıkan ve Fatımi halifelerinden el-Hâkim bi Emrillah (ö. 926-1021)’ın veziri olan Hamza b. Ali (ö. 1021)tarafından kurulan bir mezhep.

Dürziliğe mensup olanlar, el-Hâkim bi-Emrillah’ın tanrılığına inanırlar. Mezhebi sistemleştiren Hamza b. Ali ise bu mezhebin peygamberi olduğunu iddia etmiştir. Günümüzde Dürziler, Lübnan Dağları, Suriye ve İsrail’de yerleşik vaziyettedirler. İbadet yerlerine “halavat” denir.



düşü azmak

Rüyada boy abdesti almayı gerektirecek bir durumun başa gelmesi sonucunda meni gelmesi, ihtilam olmak, cünüp olmak.