dindersioyun.com
Dini Terimler Sözlüğü

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

E



ebabil

Kur'an-ı Kerim’in Fil Suresinde adı geçen ve Hz. Peygamber’in doğumundan kısa bir süre önce (M.S. 570) Kâbe’yi yıkmaya gelen Habeşli komutan Ebrehe ve askerlerine taş yağdırarak yok eden dağ kırlangıcı; keçisağan da denilen kuş sürüsü.

“Ey Muhammed! Rabbinin fil ordusuna neler yaptığını bilmiyor musun? Onların kurnazca planlarını alt üst etmedi mi? Onların üzerlerine sert taşlar atan Ebabil kuşları gönderdi ve onları yenilmiş yaprak gibi (delik deşik) yaptı.”

Kur'an-ı Kerim 105/1-5



ebcet

Arap alfabesindeki harflerin taşıdığı sayı değerlerine dayanan hesap sistemi.

Ebcet hesabına göre, Arap alfabesindeki her harfin bir rakam değeri vardır. Bu rakamlar, önemli olaylara tarih düşürmede kullanılır.

Ebcet hesabında harflerin sayısal değerleri şöyledir:

Elif – 1 s - 60

b – 2 Ayın - 70

c – 3 f - 80

d – 4 Sad - 90

h – 5 k - 100

v – 6 r - 200

z – 7 ş - 300

Ha – 8 t - 400

Tı – 9 Se - 500

y – 10 Hı - 600

Kef – 20 Zel - 700

l – 30 Dad - 800

m – 40 Zı - 900

n – 50 Gayın - 1000



ebdal

bk. abdal.



ebeveyn

İnsanın dünyaya gelmesine, sevgiyle yetiştirilip eğitilmesine ve büyümesine sebep olan ana baba.

İslam dini, ana ve babaya sevgi ve saygıyla davranmayı, iyilik etmeyi, onların dine aykırı olmayan isteklerini yerine getirmeyi emreder. Onlara karşı her türlü kötü davranışı yerer ve “öf” demeyi bile hoş görmez.

“Rabbin, yalnızca kendisine ibadet etmenizi ve ebeveyninize iyilik etmenizi emreder. Onlardan birisi yahut her ikisi, senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırlarsa sakın onlara ‘öf’ bile deme, onları azarlama! Onlara en güzel şekilde (kibar ve nazikçe) konuş. Onlara olan şefkatinden dolayı alçakgönüllü davran ve: ‘Ey Rabbim! Onlar beni nasıl şefkatle yetiştirdilerse sen de onlara merhamet et.’ de.”

Kur'an-ı Kerim 17/23-24



ebrar

1. İyiler, hayır sahipleri.

2. İtaat edenler, Allah’a gönülden bağlı olanlar, sadıklar.

“Ebrardan olanlar ahirette nimetler içerisindedirler. Koltuklarına oturmuş vaziyette (sevinçle) birbirlerine bakarlar.”

Kur’an-ı Kerim 83/22

3. Dinin emirlerine hakkıyla uyan ve bu emirleri içtenlikle yapanlar.

“Ey Rabbimiz! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu ebrarla beraber al.”

Kur'an-ı Kerim 3/193



ebter

1. Sonunda hayır ve bereket olmayan (iş).

“Besmele ile başlanmayan her iş ebterdir.”

Hadis-i Şerif

2. Hayır ve iyilikle anılmayan (kimse).

Dağda gez belde gez, insafı koyma

İnsafsız olana ebter demişler.

Yesarî

3. Arap kültüründe kendisini takip edecek, neslini devam ettirecek erkek çocuğu olmayan veya yaşamayan.

Müşrikler ebter ifadesini Hz. Peygamber için kullanmışlardır. Kur'an-ı Kerim, onların bu ifadesini reddedip gerçek ebterin hakikati inkâr eden kimse olduğunu söylemiştir. Çünkü, Hz. Peygamber’in soyu Hz. Fatıma yoluyla devam ettiği gibi, getirdiği din de kıyamete kadar devam edecektir. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in soyunun devamı ve getirdiği dini kabul edenlerin çokluğu bakımından bir ebterlik söz konusu değildir.

“Ey Muhammed! Biz sana kevseri verdik. Onun için Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl ebter olan şüphesiz seni kötüleyendir.”

Kur'an-ı Kerim 108/1-3



Hz. Ebubekir

İlk Müslümanlardan, dört halifenin birincisi.

Hz. Ebubekir(ö. 13/634), Araplarca meşhur olan ‘Fil Olayı’ndan üç yıl kadar önce dünyaya gelmiştir. Babasının adı Ebu Kuhafe Osman, annesinin adı ise Selma bt. Sahr’dır. Hz. Peygamber’den iki veya üç yaş küçük olduğu rivayet edilmiştir. ‘Cehennemden azat edilen’ anlamında ‘Atik’ lakabıyla isimlendirilmiştir. Çünkü o, İslam’dan önce de saygınlığı, dürüstlüğü ve putlara tapmayan tevhit ehli kişiliği ile anılmıştır. Hz. Peygamber tarafından ona Abdullah ismi verilmiştir. Hz. Peygamber’in İsra ve Miraç olaylarını tereddütsüz kabul ettiği için ‘Sıddik’ lakabıyla da meşhur olmuştur.

Hz. Ebubekir, gençliğinde Hz. Peygamber’le arkadaş olmuş ve onunla beraber bazı ticari seferlere katılmıştır. Hz. Muhammed peygamberliğini ilan edince ondaki eşsiz kişiliği bilen Hz. Ebubekir hemen Müslüman olmuştur. Hz. Ebubekir’in çalışmalarıyla Mekkeli birçok kimse İslamiyeti kabul etmiştir. Araplar arasında soy ilmini en iyi bilen Hz. Ebubekir olduğu için, Hz. Muhammed bir yere İslam davetçisi gönderirken o yerle ilgili toplumsal bilgileri Hz. Ebubekir’den almıştır.

İslamiyet’in Mekke’de yayılış yıllarında bütün malını İslam uğrunda harcayan Hz. Ebubekir, hicret esnasında da Hz. Peygamber’e arkadaş olmuştur. Onun hicret arkadaşı olması Kur’an-ı Kerim’de de vurgulanmıştır. İslam’ın Medine döneminde de Hz. Peygamber’e olan yardımını devam ettirmiş ve Müslümanların yapmış olduğu bütün savaşlara katılmıştır. Hicretin sekizinci yılında Müslümanlar hacca giderken Hz. Peygamber’i temsil etme görevi Hz. Ebubekir’e verilmiş ve hac emiri olmuştur. Hz. Peygamber’den onunla ilgili övücü nitelikte birçok hadis rivayet edilmiştir.

Hz. Muhammed’in vefatından sonra Müslümanların ortak seçimiyle halife olmuştur. İki yıl süren halifelik döneminde İslam toplumunu sağlam bir temele oturtmak için gayret etmiş ve onun halifeliği döneminde Kur’an-ı Kerim tek kitap hâline getirilmiştir. Hz. Ebubekir’in, sahabelerin en âlimlerinden biri olduğu konusunda Müslümanların hepsi ittifak etmiştir.

Hz. Ebubekir, 634 yılında Medine’de vefat etmiş ve Ravzayımutahhara’ya Hz. Peygamber’in yanına defnedilmiştir.





Ebu Davut

bk. sünen.



Ebu Hanife Numan b. Sabit

bk. Hanefi mezhebi.



ecel

1. Süre, belirlenmiş vakit.

“Ey iman edenler! Belirli bir ecele kadar borçlandığınız vakit onu yazınız (senetleşiniz).”

Kur’an-ı Kerim 2/282

2. Ölüm için belirlenen ve takdir edilen zaman.

“Allah sizi topraktan yarattı ve sizin için bir ecel belirledi.”

Kur'an-ı Kerim 6/2

3. Hayatın son bulması, ölüm vaktinin gelmesi.

“Her topluluk için bir ecel vardır. Onların eceli geldiği zaman bir an olsun onu ne geciktirebilirler ne de öne alabilirler.”

Kur'an-ı Kerim 7/34

Kur'an-ı Kerim’e göre dünyanın, medeniyetlerin, toplumların ve insanın bir eceli vardır. Bu eceli de Allah’tan başka kimse bilemez.

ecir

1. Ücret, karşılık.

“(Nuh Peygamber) Milletine şöyle dedi: Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden hiçbir ecir istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan âlemlerin Rabb’i Allah’tır.”

Kur'an-ı Kerim 26/108-109

2. İbadetlere ve güzel davranışlara verilen ahiret mükâfatı, sevap.

“Allah, iman eden ve iyi işler yapanlara günahlarının bağışlanacağını ve büyük bir ecre kavuşacaklarını vaat etmiştir.”

Kur'an-ı Kerim 5/9

3. Başa gelen bela ve felaketlere sabretmenin karşılığı olarak verilecek olan ilahî mükâfat, ödül.

“…(Unutmayın ki) Sıkıntılara sabredenlere ecirleri hesapsız verilecektir.”

Kur'an-ı Kerim 39/10

4. Mehir.

“(Nikâh akdi sırasında) Kadınlar için belirlenen ecirlerini bir hak olarak onlara veriniz…”

Kur’an-ı Kerim 4/24



eda

1. Yerine getirme, bir hakkı hak sahibine ödeme, verme.

“Allah, emanetleri layık olanlara eda etmenizi emreder.”

Kur’an-ı Kerim 4/58

2. Bir borcu ödeme, bir görevi hakkıyla ifa etme.

“Birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kimse emaneti eda etsin, Rabbi olan Allah’tan korksun. Şahitliği gizlemeyin, şahitliği gizleyen günah işlemiş olur. Allah yaptıklarınızı bilir.”

Kur’an-ı Kerim 2/283

3. İslam dininin yapılmasını emrettiği bütün ibadetlerin ve yüklediği sorumlulukların şartlarına uygun olarak vaktinde yerine getirilmesi.

“Allah’a imandan sonra en faziletli amel vaktinde eda edilen namazdır.”

Hadis-i Şerif

4. Kur'an-ı Kerim’i tecvit kurallarına uygun olarak okuma.



edep

1. İyi ahlak, güzel terbiye, eğitim.

“Beni Rabbim terbiye ettiği için edebim güzel oldu.”

Hadis-i Şerif

2. Utanma, zarafet; insanlara söz ve hareketlerinde güzel davranışta bulunma.

“Bir baba, çocuğuna edepten daha güzel bir miras bırakmaz.”

Hadis-i Şerif

3. Bir toplumda örf, âdet ve kural hâlini almış iyi tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgi.

“Çocuklarınızı şahsiyetli yetiştiriniz ve onların edeplerinin güzel olması için çalışınız.”

Hadis-i Şerif

4. Allah’ın razı olmadığı her türlü işten el çekme, günahlardan sakınma yollarını bilme ve kulluğun hakikatini kavrayarak ibadet etme.

5. Allah ve Resulünün emrettiği bütün istekleri yerine getirip sakındırdıklarından kaçınarak elde edilen güzel huy.

Edep bir tac imiş nur-ı Huda’dan,

Giy ol tacı emin ol her beladan.

Sarı Mehmet Paşa



edep yeri

1. Avret yeri.

2. İnsanların cinsel organlarının bulunduğu bölge, insan bedeninde görünmesi ve başkasına gösterilmesi haram ve ayıp sayılan yerler.



edilleyierbaa

bk. edilleyişeriye.



edilleyişeriye

1. Dinî deliller.

2. İslam fıkhının dört ana kaynağı: Kur'an-ı Kerim, sünnet, icma ve kıyas.

Edilleyişeriye’ye edilleyierbaa (dört ana delil) da denir. Bu dört ana kaynağa ek olarak sahabe kavli, istihsan, istishab, mesalihimürsele, seddizerayi ve örf de dinî delillerden sayılmaktadır.



efâlimükellefin

1. Dinen sorumluluk çağına gelmiş bireylerin iyi ve kötü olan bütün davranışları ve bunlarla ilgili hükümler.

2. Allah’ın yapınız veya yapmayınız şeklinde isteklerine muhatap olan insanların yapmış olduğu iş ve davranışlar.

Efalimükellefin farz, vacip, sünnet, haram, mekruh, müstehap, mubah ve müfsit gibi bölümlere ayrılır.



efdal

1. Üstün, en üstün, daha üstün, daha makbul, daha uygun.

“Yapılan işlerin en efdali; Allah’a ve Resulüne iman, vaktinde kılınan namaz, Allah yolunda cihat etmek ve anaya babaya yapılan iyiliktir.”

Hadis-i Şerif

2. Çok faziletli, yapıldığında sevabı çok olan.

“Amellerin efdali, helal kazançtır.”

Hadis-i Şerif



ehad

bk. ahad.



Ehlibeyt

1. Hz. Peygamber’in ev halkı ve yakın akrabaları.

2. Hz. Muhammed’in hanımlarının hepsi, kızları ve damatları.

“…Ey ehlibeyt, Allah sizden her türlü kötülüğü gidermek ve sizleri tertemiz yapmak istiyor. Sizler de evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz, Allah Latiftir ve her şeyden haberdar olandır.”

Kur’an-ı Kerim 33/33-34

3. Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fatıma (ö. 10/632), damadı Hz. Ali (ö. 40/661) ve torunları Hz. Hasan (ö. 49/669) ve Hz. Hüseyin (ö. 61/680).

“Benden sonra Kur’an-ı Kerim’e uymanızı ve Ehlibeytimi örnek almanızı tavsiye ederim.”

Hadis-i Şerif

4. Hz. Peygamber’in vefatından sonra sadaka ve zekât malı yemenin kendilerine yasak olduğu Hz. Ali, Hz. Cafer (ö. 8/629) ve amcasının oğlu Akil (ö. 60/680)’in çocukları, kan hısımları.



ehlibidat

1. İslam dinine aykırı bir görüşü benimseyenler.

2. İnanç ve davranışlarında Kur'an-ı Kerim ve sünnete aykırı bir hayat tarzını kabul eden kişi veya topluluk.

3. Dinî konularda, Hz. Peygamber’in ve seçkin arkadaşlarının yolunu ve yöntemini terk ederek İslam dışı yollara sapanlar.

“Ehlibidat bidatını terk edene kadar Allah onların namazlarını, oruçlarını kabul etmez.”

Hadis-i Şerif



ehlidünya

1. Dünyaya tutkuyla bağlanan, dünyayı aşırı sevenler.

2. Keyf ehli, zevkine, safasına düşkün olanlar.

3. Dünyaya fazlaca bağlanarak dine ve dinî emirlere karşı duyarsız, ahiret bilinci ve hesap verme duygusu olmadan yaşayanlar.



ehlihadis

1. Hadis bilgini, hadisçi, muhaddis, hadis ilimleriyle uğraşan kimseler.

2. Hadislere göre tutum ve davranışlarını düzenlemeye çalışan kimseler.

3. Yeni ortaya çıkan olayların çözümünü Kur'an-ı Kerim’in yanı sıra Hz. Peygamber’in hadisleri ve sahabelerin görüşlerine dayandıran, Kur'an ve hadisten bağımsız görüş belirtmekten sakınan İslam âlimleri, Hadis ekolü.



ehlihak

1. Hakka uyanlar, hakikat ehli, doğru kimseler, doğru yolda bulunanlar.

2. Gerçeğe uygun inanç, hüküm ve düşünceleri benimseyenler.

3. İslam dininin emir ve yasaklarını içtenlikle hayata katmaya çalışan, bunun göstergesi olarak Kâbe’ye yönelerek namaz kılması nedeniyle ehlikıble olarak da adlandırılan, inançta ve amelde İslam’ın temel ilkelerine özden bağlı kimseler.



ehlihâl

1. Hâl ehli, gönül adamları.

2. İlahi aşkı içselleştirme sürecinde örnek bir yaşantı sergileyen kişiler.

3. Tasavvuf düşüncesini benimseyip bunu davranış hâline getiren kimse.



ehlihâl velakd

1. Halifenin belirlenmesinde söz sahibi kimseler, İslam bilginleri.

2. Tarihte Müslüman toplumlarda devlet başkanını seçmek ve gerektiğinde görevine son vermekle yetkili olan, belirli ilmî ve siyasal nitelikleri taşıyan kişilerden oluşan kurul.



ehliheva

1. İsteklerine, tutkularına esir olanlar.

2. Tutum ve davranışlarını, Allahuteala’nın ve Hz. Peygamber’in gösterdiği ilkeleri gözardı ederek belirleyenler.

3. İnanç ve davranışlarını peygamberlerce bildirilen ilahî buyruklara dayandırmaksızın sadece kişisel görüş ve arzularına göre oluşturanlar.



ehlikıble

1. Kıbleye yönelerek namaz kılanlar; Müslümanlar.

2. Kâbe’ye yönelerek namaz kılmanın farz olduğunu kabul edenlerin hepsi.

3. İslam inanç esaslarını dinin özüne aykırı düşmeyecek şekilde yorumlayan farklı mezheplere bağlı bütün Müslümanlar.

İnanç esaslarını açık bir şekilde inkâr etmeyen ve İslam’ın temel ilkeleriyle çatışır bir davranış sergilemeyen tüm Müslümanlar ehlikıble sayılır. İslam bilginleri herhangi bir gerekçeye dayanmadan ehlikıbleyi küfürle suçlamanın haram olduğunu söylerler.



ehlikitap

1. Kitap sahipleri, kitabi.

2. Yahudiler ve Hristiyanlar.

“Müslüman hanımlar ehlikitabın erkekleriyle evlenmesinler…”

Hadis-i Şerif

3. Yahudiler ve Hristiyanları müşriklerden ayırt etmek için elde bulunan Tevrat, Zebur ve İncil’e inanan kimseler.

Her ne kadar Yahudi ve Hristiyanlar kendilerine Allah tarafından gönderilmiş olan kitapların asıllarını bozmuş olsalar da; Allah, peygamber, ahiret gibi inançları taşımaları nedeniyle ehlikitap denmiştir. Kur'an-ı Kerim, ehlikitaptan inançlarındaki yanlışlıkları terk etmelerini ve İslam dinine girmelerini ısrarla ister.

“Ey iman edenler! Ehlikitaptan herhangi bir gruba uyarsanız, onlar sizi iman etmenizden sonra inkârcı yapmak isterler.”

Kur’an-ı Kerim 3/100



ehlikur’an

1. Kur’an-ı Kerim’i çok okuyanlar.

2. Hafız, Kur'an-ı Kerim’i ezberleyen ve böylece Allah’a dost olan (kişiler).

3. Okuduğu sure ve ayetleri düşünen, anlayan ve ayetlerden çıkardığı sonuçları samimiyetle hayatına yansıtan ve başkalarının da yaşaması için diğer insanlarla paylaşanlar.

“Kim ehlikur’an’dan olursa, Yüce Allah o kişinin babasına parlaklığı güneşten daha güzel olan altın bir taç giydirir. Siz Kur’an-ı Kerim’i yaşamayı ne sanıyorsunuz?”

Hadis-i Şerif



ehlirey

1. Görüş, kanaat, fikir sahipleri.

2. Kur'an-ı Kerim ve sünnette çözümü açık olmayan konularda kıyas metodunu kullanarak hüküm çıkaranlar ve içtihat yapanlar.

3. Sahabe döneminden itibaren Irak bölgesinde ortaya çıkan ve Kufe ekolü olarak da bilinen fıkhi mezhep.

Ehlirey, Kur’an-ı Kerim ve sünneti terk edip yalnızca rey ile hüküm vermemiştir. Onlar da Kur’an-ı Kerim ve sünneti asli delil olarak kabul etmişlerdir. Ayet ve hadislerin yorumunda farklı bir metod takip ettikleri için ehlihadisten ayrılmışlardır. Kur’an-ı Kerim ve sünneti anlamada ve yorumlamada akla ve reye ağırlık vermeleri nedeniyle ehlirey olarak adlandırılmışlardır.



ehlisalat

1. Kâbe’ye doğru yönelerek namaz kılmanın farz olduğuna inanan, değişik mezheplere bağlı Müslümanların ortak adı.

2. Beş vakit namazı düzenli olarak kılan.



ehlisalip

1. Haçlılar, Hristiyanlar.

2. Baba, oğul ve Ruhu’l-Kudüs’ten meydana gelen teslis inancını haç ile sembolize edenler.

Sen ki, son ehlisalibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin’i.

Mehmet Akif Ersoy



Ehlisuffe

bk. Ashabısuffa.



ehlisünnet

1. Sünnete bağlı olanlar.

2. İslam dininin temel konularında Hz. Peygamber’in sünnetine ve sahabelerinin yoluna uymayı ilke edinenlerin izlediği yolu ve yöntemi benimseyenler.

3. Selefiye, Eşariye ve Maturidiye gibi inançla ilgili mezheplerin ortak adı, ehl-i sünnet ve’l-cemaat.

4. Dört Sünni fıkıh mezhebinden Hanefilik, Malikilik, Şafiilik ve Hanbelilik’ten birisinin ibadet ve hayatın diğer alanlarındaki görüşlerine bağlananlar.



ehlisünnet velcemaat

bk. ehlisünnet.



ehlitarik

1. Dervişler.

2. Bir tarikata bağlı olanlar.

3. Tasavvuf ilminde, farz ve vaciplerden ayrı olarak önerilmiş nafile ibadetleri içtenlikle yapmak suretiyle Allah’ı sevgi ve saygıyla çokça zikrederek tevhit bilincini güçlendirmek ve ahlakını güzelleştirmek amacıyla bir tarikata giren kimseler.



ehlitertip

bk. sahibitertip



ehlitevhit

1. Allah’ın varlığını ve birliğini kesin olarak kabul eden, onun varlığına iman etmekle hayatın her alanında prensipler koyması arasında ayrım yapmayan bilinçli müminler.

2. Gerçek Müslümanlığı kendilerinin temsil ettiğini savunan ehlisünnet, Mutezile veya tasavvuf yoluna bağlı olanların kendilerine verdikleri ad.



ehliyet

1. Yeterlilik, elverişlilik, liyakat.

2. Allah’ın “yapınız” ya da “yapmayınız” şeklindeki isteklerine muhatap olma hâli.

3. Kişinin hukuki haklardan yararlanmaya ve bu hakları kullanmaya elverişli olması.

4. Allah’ın koymuş olduğu dinî, hukuki emir ve yasaklarla yükümlü olma durumu, mükellefiyet.

Delilik, bunama, kölelik, çocukluk, bayılma, uyku ve unutma gibi durumlarda ehliyet eksikliği meydana geldiği için dinî ve hukuki yükümlülüklerden bazıları düşer.



ehlizikir

1. Kur’an-ı Kerim ve sünnet ilimlerinde uzmanlaşan, yaşadığı toplumun ve çağın sorunlarına Kur’an-ı Kerim ve sünnetten çözüm üretebilen İslam âlimleri.

“Biz senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız ehlizikre sorun.”

Kur’an-ı Kerim 16/43

2. Allah’ın sürekli olarak kendilerini gördüğünü, duyduğunu ve davranışlarını bildiğini hissederek hareketlerine Kur’an-ı Kerim ve sünnet çerçevesinde yön veren Müslümanlar.

3. Allah’ı, isim ve sıfatlarıyla veya Hz. Peygamber’in öğretmiş olduğu dualarla devamlı olarak ananlar.

4. Hz. Peygamber döneminde Tevrat’ı ve İncil’i iyi bilen ve daha sonra İslamiyeti kabul eden Yahudi ve Hristiyan asıllı bilginler.



ehlullah

1. Allah dostları, veliler.

2. Allah’ı sevmenin ve saygı duymanın bir göstergesi olarak dinin bütün emirlerini yerine getiren, Allah’ı görüyormuşçasına bir ibadet bilinciyle hareket eden ve bu sayede onun yakınlığını kazanarak toplumda davranışlarıyla örnek alınan kişi veya kişiler.

3. Kur’an-ı Kerim ve sünnet ilimleriyle meşgul olan ve bu ilimlerde derinleşen âlim.

“Kur’an-ı Kerim’i çokça okuyup gereğiyle amel edenler, ehlullah ve Allah’ın has kullarıdır.”

Hadis-i Şerif

Ehrimen

bk. Zerdüştilik.



ekrem

1. En şerefli, asil, seçkin.

“Sizin, Allah katında en ekrem olanınız Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak onun koruması altına girenlerinizdir.”

Kur'an-ı Kerim 49/13

2. Cömert, bağışı ve affı çok olan; şeref ve cömertlikte hiçbir benzeri olmayan.

“Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan yarattı. Oku, ekrem olan Rabbin kalemle yazmayı öğretti.”

Kur’an-ı Kerim 96/1-5



Ekremülekremin

“Cömertliği, bağışı ve affı her şeyi kuşatan; şerefte, izzette ve cömertlikte eşi ve benzeri olmayan.” anlamında Allah.



elçi

bk. resul.



Elest Bezmi

Allah’ın, ruhlar âleminde kullarıyla ezelde yaptığı, kulların da bizzat şahitlik ettikleri toplantıda yapılan ilahî sözleşme.

Yüce Allah, kullarına “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” anlamında “Elestü birabbiküm” diye sormuş ve bütün kullar da “Evet, sen bizim Rabbimizsin.” anlamında “kalubela” şeklinde karşılık vermişlerdir. Bu sözleşme ile Allah, yaratmada ve emretmede yalnızca kendisinin ilah kabul edilmesini istemiştir. Araf Suresi’nin yüz yetmiş ikinci ayetinde bu sözleşme anlatılmakta ve bunun, kıyamet gününde insanların “Bizim bundan haberimiz yoktu.” şeklinde bahane ileri sürmelerine engel olmak için yapıldığı bildirilmektedir.



elhamdülillah

1. “Allah’a şükürler olsun.”, “Allah’a hamdolsun.” anlamında bir dua sözü.

“Duanın en güzeli elhamdülillah demektir.”

Hadis-i Şerif

2. “Elimizde bulunan ve bulunmasını arzu ettiğimiz her türlü nimetten dolayı şükür, övgü, yücelik Allah’a özgüdür.” anlamında bir övgü sözü.

“(Cennete girenler) şöyle derler: ‘Elhamdülillah! Allah bize dosdoğru olan yolu gösterdi. O, bize doğru yolu göstermeseydi biz doğru yolu bulamazdık.”

Kur'an-ı Kerim 7/43



elli dört farz

Müslümanlara inanç, ibadet ve ahlak konusunda İslam’ın temel prensiplerinin öğrenimini kolaylaştırmak amacıyla İslam âlimlerinin Kur'an-ı Kerim’den ve sünnetten çıkarmış oldukları bazı emir ve yasaklar.

Türk kültüründe elli dört farz olarak bilinen dinî emir ve yasaklar şunlardır:

1. Allahuteala’nın var ve bir olduğuna inanmak.

2. Helal yemek ve içmek.

3. Abdest almak.

4. Beş vakit namaz kılmak.

5. Cünüplükten yıkanmak.

6. Rızkı yaratanın Allahuteala olduğuna inanmak.

7. Helal ve temiz elbise giymek.

8. Allah’a tevekkül etmek.

9. Kanaatkâr olmak.

10. Verdiği nimetlerin karşılığında, Allahuteala’ya şükretmek.

11. Allah’ın verdiği hükme (kazaya) razı olmak.

12. Allah’tan gelen belalara sabretmek.

13. Günahlardan tevbe etmek.

14. Allah rızası için ibadet etmek.

15. Şeytanı düşman bilmek.

16. Kur’an-ı Kerim’in hükmüne razı olmak.

17. Ölümün gerçekleşeceğine inanmak.

18. Allah’ın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmak.

19. Anaya ve babaya iyilik etmek.

20. İyiliği emredip kötülükleri yasaklamak.

21. Akrabayı ziyaret etmek.

22. Emanete hıyanet etmemek.

23. Daima Allah’ın gazabından korkup şımarıklığı ve azgınlığı terk etmek.

24. Allaha ve Resulüne itaat etmek.

25. Günahtan kaçıp ibadetlerle meşgul olmak.

26. Müslüman yöneticilere itaat etmek.

27. Âleme ibret nazarıyla bakmak.

28. Allahuteala’nın varlığını tefekkür etmek.

29. Dilini, her türlü kötü sözden korumak.

30. Kalbini temiz tutmak.

31. Hiçbir kimseyle alay etmemek.

32. Harama bakmamak.

33. Sözüne sadık olmak.

34. Kulağını kötü şeyleri dinlemekten korumak.

35. İlim öğrenmek.

36. Tartı ve ölçü âletlerinde hile yapmamak.

37. Allah’ın azabından emin olmayıp daima korkmak.

38. Müslüman fakirlere zekât vermek ve yardım etmek.

39. Allah’ın rahmetinden ümit kesmemek.

40. Nefsinin isteklerine tâbi olmamak.

41. Allah rızası için (fakirlere) yemek yedirmek.

42. Yeterli miktarda rızık kazanmak için çalışmak.

43. Malının ve gelir getiren her türlü kazancının zekâtını vermek.

44. Hayız veya loğusa olan eşiyle cinsel ilişkide bulunmamak.

45. Kalbini günahlardan temizlemek.

46. Kibrli olmaktan sakınmak.

47. Rüşt çağına ulaşmamış yetimin malını korumak.

48. Lutilikten ve her türlü cinsel sapıklıktan uzak durmak.

49. Beş vakit namazı vaktinde kılıp kazaya bırakmamak.

50. Haksız yere kimsenin malını yememek.

51. Allahuteala’ya şirk koşmamak.

52. Zinadan kaçınmak.

53. Şarabı ve alkollü içkileri içmemek.

54. Gereksiz ve yalan yere yemin etmemek.

Elyesa Peygamber

Kur'an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.

Hz. Elyesa’nın M.Ö. VIII. yüzyılda yaşadığı ifade edilmektedir. Hz. İlyas’tan sonra peygamber olarak görevlendirilmiş ve onun yanından hiç ayrılmamıştır. Allah’ın izniyle birçok mucize göstermiştir. İsrailoğulları’nı Allah’ın birliğine inanmaya çağırıp onlara sürekli öğütte bulunmuştur. Bu çağrısında başarılı olmuş ve tevhit inancını İsrailoğulları arasında yerleştirmiştir. İsrail Kralı Yoaş zamanında hastalanmış ve vefat etmiştir.

Hz. Elyesa’dan sonra Hz. Zülkifl, peygamber olmuştur.



eman

1. Af.

2. İzin.

3. Yazılı olarak birisine verilen güvenlik belgesi.

4. Yardım isteme, aman dileme.

5. Emniyette olma, güvenme ve güvende olma.

“İbrahim, Allah’a şöyle dua etti: ‘Ey Rabbim! Mekke’yi bir eman yeri yap…”

Kur’an-ı Kerim 2/126

6. Devletler arası ilişkilerde sığınma ve korunma hakkı.

“(Müşrikler) bir mümine karşı ne bir yemin ne de eman gözetirler. Onlar gerçekten saldırgan insanlardır.”

Kur’an-ı Kerim 9/10

7. Tarihte Müslüman ülkesine girmek ve Müslüman ordusuna teslim olmak isteyen bir yabancıya verilen can, mal ve namusunu koruma güvencesi.

“Müslümanların emanı birdir; onlardan herhangi birisinin vermiş olduğu eman diğer Müslümanları da bağlar.”

Hadis-i Şerif



emanet

1. Güven verme, karşılıklı güven üzerine yapılan anlaşma.

“Ey iman edenler! Allah’a ve resulüne ihanet etmeyin; emanetlerinize de ihanet etmeyin…”

Kur’an-ı Kerim 8/27

2. Korumak için güvenilen birine veya bir yere bırakılan eşya.

“Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz ve emanete hıyanet eder.”

Hadis-i Şerif

3. “Eminlik, güvenilirlik” anlamında peygamberlerin en önemli niteliklerinden birisi.

Peygamberler her zaman ve her yerde güvenilir olup kutsal görevlerini yerine getirmede emanet üzere davranmışlardır. Hem insanların emanetlerini hem de Allah’ın emaneti olan vahyi gereği gibi korumuşlar ve insanlara gerektiği gibi ulaştırmışlardır.

4. Akıl ve özgürlük, insana verilen dileme, isteme gücü; irade.

“Emaneti olmayanın dini yoktur.”

Hadis-i Şerif

5. Allah’ın, kullarına peygamberler aracılığıyla göndermiş olduğu dinî yükümlülükler, sorumluluklar.

“Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara vermeyi teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler. Nihayet onu insan yüklendi…”

Kur'an-ı Kerim 33/72

6. Yönetimde ehliyet ve yetki.

“Allah, emanetleri layık olana vermenizi emreder.”

Kur'an-ı Kerim 4/58



emin

1. İnanılan, güvenilen (kimse).

“Ben, size Rabbimin benimle göndermiş olduğu buyrukları duyuruyorum. Ben sizin için emin bir nasihatçiyim.”

Kur’an-ı Kerim 7/68

2. Emniyetli, tehlikesiz, güvenilir.

“Kâbe’de Allah’ın apaçık ayetleri ve İbrahim makamı vardır. Kim Kâbe’ye girerse emin olur.”

Kur'an-ı Kerim 3/97

3. Kendisine bırakılan şeyi iyi koruyan, emanete ihanet etmeyen.

“Mümin, insanların mallarından ve canlarından emin olduğu kişidir.”

Hadis-i Şerif

4. Doğru sözlü, sözünde duran, vefalı.

“Doğru sözlü ve emin bir ticaret adamı peygamberlerle beraberdir.”

Hadis-i Şerif

5. (Büyük E ile) Mekkeliler tarafından Hz. Muhammed’e İslamiyetten önce verilen ve peygamber olduktan sonra da kullanılan sıfat, Hz. Muhammed’in adlarından biri.

Hz. Peygamber, dürüstlüğü, iyi ahlakı, erdemli ve güvenilir kişiliği ile bütün Mekke halkının güvenini kazanmış olduğu için, daha peygamberlik gelmeden önce, gençliğinde kendisine “Muhammedü’l-Emin” denilmiştir. “Emin”, onun anıldığı bir lakap olmuştur.

Allah’tan, Cebrail vasıtasıyla kendilerine gelen vahyi, ümmetlerine eksiksiz olarak aktardıkları ve ilahî emirleri en güzel biçimde uyguladıkları için, tüm peygamberlere Kur’an’da, “emin” sıfatı verilmiştir.



emir

1. Yüce Allah’ın ve Hz. Muhammed’in müminlerin kesin olarak yapmalarını istediği farzlar.

“Kadınlarınız için âdetten kesilmiş olanlarla, âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süresi ise doğum yapmalarıdır. Kim Allah’tan korkarsa Allah ona işinde bir kolaylık verir. İşte bu Allah’ın size indirdiği emridir. Kim Allah’tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını artırır.”

Kur'an-ı Kerim 64/4-5

2. Allah’ın göklerde ve yerde, gerek yaratma ve gerekse hüküm koymadaki yetki ve kudreti.

“…Bilesiniz ki yaratmak da emir de ona aittir.”

Kur'an-ı Kerim 7/54

3. Emretme, buyurma, bir işin yapılmasını kesin bir şekilde isteme.

“Size dininiz hususunda bir şey emrettiğim zaman onu hemen alıp uygulayınız.”

Hadis-i Şerif

4. Buyruk, iş.

“Allah ve Resulü bir emir konusunda karar verdiği zaman mümin erkek ve kadınlar için seçme hakkı yoktur.”

Kur’an-ı Kerim 33/36

5. Yönetici, vali, komutan.

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin, sizden olan emir sahiplerine de…”

Kur’an-ı Kerim 4/59

6. İslam’da, erginlik çağına girip dinin emir ve yasakları karşısında yükümlü tutulan erkek ve kadınların yapmakla sorumlu oldukları dinî işler.



emrihak

1. Allah’ın belirlediği kader, varlıklarla ilgili hükmü.

2. Ölüm.



emirülmüminîn

1. Müminlerin emiri, başkanı, yöneticisi, halifesi, komutanı.

2. İslam tarihinde Hz. Ömer’den itibaren halifelere verilen unvan.



emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker

1. İyiliği, hayrı tavsiye etme, kötülüğü ve çirkin olanı yasaklama.

“Ya emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker görevini yaparsınız; bu görevi yapmazsanız, dua edersiniz de dualarınız kabul olmaz.”

Hadis-i Şerif

2. Dine göre yapılması gereken işleri emir ve teşvik, yapılmaması gereken işleri de yasaklama, engellemeye gayret etme.

“Sizden insanları hayra çağıran, emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker yapan bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtulanlardır.”

Kur'an-ı Kerim 3/104

3. Kötü söz, fiil ve ahlaka karşı tavır alıp hayatın her alanında dinin ve aklın emretmiş olduğu hayır ve güzellikler yerleşinceye kadar insanların yerine göre elleriyle, mallarıyla, dilleriyle yapmış oldukları her türlü gayret ve çalışma.

“Mümin erkekler ve kadınlar birbirlerinin velisidirler. Onlar emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker (görevini) hakkıyla yerine getirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Peygamberine itaat ederler. Allah onlara rahmet edecektir. Allah her zaman en üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.”

Kur’an-ı Kerim 9/71



enam

Dinen yenilmesi ve kurban edilmesi caiz olan evcil hayvanlardan deve, sığır, koyun ve keçi.

“Allah sizin için enamı yarattı. O (hayvanlardan) pek çok yararları yanında sizi ısıtan elbiseler, besleyen yiyecekler elde ediyorsunuz.”

Kur'an-ı Kerim 16/5



Enam Suresi

Kur’an-ı Kerim’in altıncı suresidir. Mekke’de inmiştir. Yüz altmış beş ayettir. Adını yüz otuz altı ve yüz otuz dokuzuncu ayetlerde geçen ve “deve, sığır, koyun, keçi” anlamına gelen “enam” kelimesinden almıştır.

Surede, tevhit inancının, peygamberliğin ve yeniden dirilişin önemi üzerinde durulur. Şirk ve diğer sapık inançların insanlara verdiği zararlar anlatılır. Eti yenilen ve yenilmeyen hayvanlarla ilgili açıklayıcı bilgilere; helal ve harama ait hükümlere yer verilir.

Surede, gökleri ve yeri yaratanın Allah olduğu vurgulandıktan sonra bütün varlıkları belirli ölçü ve sınırlar çerçevesinde yaratan ve yaşatanın da yine Allah olduğu bildirilir. Peygamberin bir melek olması, vahiy yerine yazılı bir kitap gelmesi gerektiği yolundaki tutarsız iddialara cevaplar verilir. Tüm evrende Allah’ın tek ilah olduğu kesin ifadelerle açıklanır. Bir tek ilaha inanmanın önemi vurgulanır. En değerli varlık olan insanı, yaratılmışlara tapınmaktan ve onların önünde küçülmekten kurtarmak için insanlığa peygamber göndermenin bir rahmet olduğu belirtilir.

Surede, inkârcıların ve müşriklerin bağnazlıkları ve tutarsızlıkları geniş geniş açıklanırken şirkin insanlığı hüsrana götüreceği söylenir. İnkârcıların, daha önceki çağlarda peygamberlere karşı direnen kavimlerin kötü akıbetlerinden ders almayı bilmedikleri dile getirilerek bazı çarpıcı örnekler verilir. Allah’ın, kitabında hiçbir şeyi eksik bırakmadığı, dolayısıyla böyle bir kitaba karşı kör ve sağır gibi davranmanın çirkinliği açıklanır.

Surede, iman edenlerin yaptıkları amellerin karşılıksız bırakılmayacağı ve ahirette büyük mükâfatlar verileceği müjdelenir. İman konusunda İbrahim Peygamber’in örnek alınması tavsiye edilir. Bu çerçevede kendilerini İbrahim Peygamber’in soyundan sayan Mekkelilerin onun yolundan nasıl saptıkları anlatılır. Hz. İbrahim dâhil bütün peygamberlerin çağrısının aynı olduğu haber verilir. Evreni en güzel şekilde yaratan Allah’ın, evreni yaratırken insan, cin ve meleklerden herhangi bir yardımcısının olmadığı bildirilir.

Yüz on sekizinci ayetten itibaren eti yenen ve yenmeyen hayvanlar hakkında bilgi verilir ve insanların helal ve haram koyma yetkisinin olmadığı dile getirilir.

Surede, geçim korkusuyla çocukları öldürmenin, zina yapmanın, adam öldürmenin, yetim malı yemenin, ölçüde ve tartıda hile yapmanın büyük günah olduğu üzerinde durulur. Adaletli olmak, sözleşmelerin şartlarını yerine getirmek, suçlulara herhangi bir ceza uygulamada aşırılığa kaçmamak tavsiye edilir.

Allah’ın dinini yaşama ve başkalarına da anlatma konusunda samimi olmanın önemini vurgulayan ayetlerle sure son bulur.



enamışerif

Enam Suresiyle beraber Kur'an-ı Kerim’in bazı sure ve ayetlerini içine alan kitapçık.

enaniyet

1. Kendini beğenme, bencillik, egoistlik.

2. Büyüklenme, kibirlenme, başkasına tepeden bakma.

3. Kişinin kendi çıkarlarını, başkalarının haklarını göz ardı ederek veya çiğneyerek üstün tutması.



enbiya

Nebiler, peygamberler, resuller.

“Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse işte onlar Allah’ın nimet verdiği enbiya, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel dosttur.”

Kur’an-ı Kerim 4/69



Enbiya Suresi

Kur'an-ı Kerim’in yirmi birinci suresidir. Mekke’de inmiştir. Yüz on iki ayettir. Sureye, on sekiz peygamberin tebliğ hayatından ve çeşitli özelliklerinden bahsettiği için “peygamberler” anlamında “enbiya” adı verilmiştir.

Sureye, ahirete inanmayan ve gaflet içinde yaşayan Mekkeli müşriklerin cezalandırılma günlerinin yaklaştığı haber verilerek başlanır. Müşrikler, Hz. Peygamber’i bir şair, Kur'an-ı Kerim’i de onun sözleri olarak algılamaları nedeniyle kınanırlar. Surede, Hz. Peygamber’in de bir insan olduğu fakat diğer insanlardan farklı olarak vahiy aldığı vurgulanır. Tarihte, peygamberlerine karşı gelen toplumların yok olduğu hatırlatılır; fakat peygamberle ortak hareket eden insanların yüceldikleri ve büyük birer millet hâline geldikleri açıklanır.

Surede canlı cansız bütün evrenin Allah’ın egemenliği altında bulunduğu, tabiattaki düzenli işleyişin onun varlığına ve birliğine işaret ettiği ve Son Peygamber Hz. Muhammed’e verilen mucizelerin ilmî, akli ve evrensel olduğu hususlarına dikkat çekilir. Peygamberlerin getirdiği hakikate karşı çıkanların, vahiy ve mucizelerle alay edenlerin, dünya ve ahirette sonlarının kötü olacağı haber verilir.

Surede, vahiy bilgisine sahip toplumların Kur’an-ı Kerim’i inkâr edişleri yadırganır. Hz. İbrahim’in tevhit mücadelesi ve onun bu uğurda çektiği çileler ayrıntılı bir biçimde anlatılır. Ayrıca Hz. Lut, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Nuh, Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. Eyüp, Hz. İsmail, Hz. İdris, Hz. Zülkifl, Hz. Yunus, Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya Peygamberlerin İslam’a davet çalışmalarına değinilir. Dünyaya gelişi başlı başına bir mucize olan Hz. İsa’nın yaratılış olayına vurgular yapıldıktan sonra surenin sonunda tevhit inancı pekiştirilir; iyilerle kötülerin sonları tasvir edilir ve yeryüzüne iyilerin hâkim olacağı hatırlatılır. Hz. Muhammed’in tüm insanlık için gönderilen bir rahmet olduğu “Biz seni bütün âlemlere rahmet olarak gönderdik.” ifadesi ile vurgulanır.

Allah’ın her şeyi bildiğini ve kıyamet gününde bütün varlıklara adaletle hükmedeceğini bildiren ayetlerle sure son bulur.



endüljans

Hristiyanlık’ta, işlenen günahlardan dolayı dünyada çekilecek cezanın bir miktar para ödemek karşılığında affedilmesi.

Endüljans yalnızca Katolikler tarafından kabul edilir. Bu uygulama XI. ve XII. yüzyıllarda başlamış ve XV. yüzyılda ölüler de endüljansın kapsamına alınmıştır. Af yetkisini tekeline alan kilise bu sayede rahip ve rahibeleri ekonomik olarak güçlendirmiştir.



enfal

Ganimet, savaşta düşmandan alınan taşınır ve taşınmaz mallar.

“Sana enfalden sorarlar. De ki: ‘Enfal, Allah’ın ve Resulünündür. Siz gerçekten iman ediyorsanız Allah’ın koyduğu kurallara uyarak onun korumasına girin, aranızı düzeltin, Allah’a ve Elçisine itaat edin.”

Kur’an-ı Kerim 8/1



Enfal Suresi

Kur'an-ı Kerim’in sekizinci suresidir. Medine’de inmiştir. Yetmiş altı ayettir. Adını “ganimet” anlamına gelen ve birinci ayette geçen “enfal” kelimesinden almıştır.

Sureye, Bedir Savaşı’nda müşriklerden elde edilen ganimetlerin Allah’ın ve Peygamber’in koyduğu ölçülere göre paylaştırılması gerektiği açıklanarak başlanır. Müslümanların Allah’tan korkmaları, birbirleriyle iyi geçinmeleri, Allah’a ve Peygambere itaat etmeleri emredilir. Müminlerin her dönemde düşmanlarına karşı alacakları tedbirler ve ilkeler sıralanır. Savaşların kazanılmasında en önemli faktörün her türlü hazırlık yapıldıktan sonra Allah’tan gelecek yardım olduğu vurgulanır.

Sonraki ayetlerde gerek savaş gerekse barış zamanlarında insanları başarıya götüren ve ahiret mutluluğunu sağlayan etkenler sıralanır. Bunlar; Allah’a ve Resulüne itaat etmek, hem kişilere hem de toplumlara hayat hakkı veren ilahî çağrıya olumlu şekilde karşılık vermektir.

Surede, Allah’ın emirlerine karşı duyarlı olmanın müminlere ‘iyiyi kötüden ayırma’ niteliği kazandıracağından söz edilir. İlahî bir yasa olarak insanların, Allah’a ve Peygamberine itaat edip günahlardan sakınarak tövbe ettiklerinde, herhangi bir cezaya uğramayacakları belirtilir. Kâbe’de ve Allah’ın adının anıldığı diğer mescitlerde müşriklerin yönetim haklarının olmadığı üzerinde durulur. Savaşlarda zaferin elde edilmesinde belirleyici olanın sayısal çokluk değil; inanç, azim, cesaret, hazırlık ve ilahî yardım olduğu haber verilir. Bu çerçevede Müslümanların her durumda Allah’ı unutmamaları ve onu dost edinmeleri emredilir.

Allah’ın dostluğu çerçevesinde bir araya gelen müminlerin birbirleriyle çekişmemeleri; birlik ve dirliklerini yitirmemeleri tavsiye edilir.

Toplumları zaafa düşüren nedenlerin bazıları sayılarak bunların; gösteriş, inançsızlık ve dünyayı putlaştırmak olduğu anlatılır. Firavun ve hanedanının bu yüzden helak olduğu açıklanır. Müslümanların bu tür zaaflara düşmemeleri önerilir.

Surenin sonunda surenin baş tarafı ile irtibat kurularak İslam’da cihattan amacın esir ve ganimet elde etmek değil; insanları İslam’ın aydınlığına kavuşturmak olduğu bildirilir. Bu çerçevede Allah için kardeş olmanın, din uğrunda hicret etmenin, hayırda dayanışma içerisinde bulunmanın, müminlere yardım etmenin, fitneden uzak durmanın önemi anlatılır.

Müslümanlığı benimseyen bütün müminlerin aynı haklara sahip olduğunu ancak akrabaların kendi aralarında mirastan doğan farklı hak ve görevleri bulunduğunu bildiren ayetlerle sure son bulur.



engizisyon

Katolik inançlarına karşı gelenleri cezalandırmak üzere kurulan kilise yüksek mahkemesi.

Engizisyon mahkemeleri ilk olarak 1233’de kurulmuştur. Batı dünyasında uzun zaman faaliyette bulunmuş olan bu mahkemeler, çok sayıda bilim adamı ve düşünürü yargılayarak çeşitli cezalara çarptırmıştır. On dokuzuncu yüzyıla kadar çeşitli Avrupa ülkelerinde varlığını sürdüren engizisyon, kilisenin gücünü kaybetmesi ölçüsünde etkinliğini kaybetmiştir.



ensar

1. Yardım edenler, koruyanlar, destekleyenler, himaye edenler.

“Ey iman edenler! Allah’ın ensarı olun. Nitekim Meryem oğlu İsa da havarilere: ‘Allah yolunda benim ensarım kimdir?’ demişti. Havariler: ‘Allah (yolun)un ensarı biziz’ dediler. İsrailoğulları’ndan bir grup inandı, bir grup inkâr etti. Biz, inananları düşmanlarına karşı destekledik de inananlar üstün geldiler.”

Kur’an-ı Kerim 61/14

2. Hicret sırasında Hz. Peygamber’e ve Mekke’den Medine’ye göç eden diğer Müslümanlara kucak açıp onları misafir eden; beslenme, barınma ihtiyaçlarını gideren ve farklı bir ortamda yeni bir yaşamın kurulabilmesinde onlara yardımcı olan ve sahip oldukları her şeyi onlarla paylaşan Medineli Müslümanlar.

“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine iman yerleştirilmiş olan Ensar, kendilerine hicret edip gelenleri severler ve onlara verilenler karşısında içlerinde bir kaygı duymazlar. Kendileri ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim cimrilikten korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”

Kur'an-ı Kerim 59/9

erbain

Kırk sayısı esas alınarak dinî konularda yazılan eserler.

Hz. Muhammed’e peygamberlik kırk yaşında verildiği için erbain kelimesinin İslam kültüründe önemli bir yeri vardır.

En çok erbain çalışması hadis alanında yapılmış ve çeşitli konularla ilgili kırk hadisten oluşan kitapçıklar hazırlanmıştır.



erbain çıkarmak

Tarikat ehli arasından özel insani kazanımlarıyla seçilen ve kâmil bir mürşidin denetiminde gönüllerin arınması, kalplerin temizlenmesi ve ruhun yücelmesi amacıyla mescitlerde veya tekkelerde hazırlanmış özel küçük bir odaya girip kırk gün süreyle ibadet, zikir ve tefekkürle meşgul olma.



eren

bk. veli.



Erhamerrahimin

“Yarattığı tüm varlıklara karşı şefkati, bağışı ve merhameti çok ve eşsiz olan.” anlamında Allah.

“Ben Erhamürrahimin’im. Bana hiçbir varlığı ortak koşmayan cennetime girsin…”

Kudsi Hadis

ervah

bk. ruh.



esatir

1. Uydurulmuş sözler, hurafeler.

2. Mitoloji, masal.

3. Bir düşüncenin etkili bir biçimde ifade edilmesi veya yorumlanmasında şairlerin ve filozofların başvurduğu edebî bir tür.

4. Mekke müşriklerinin Kur'an-ı Kerim’in Allah tarafından gönderildiğini inkâr etmek ve Hz. Muhammed’in uydurduğu bir söz olduğunu ifade etmek için kullandıkları bir terim.

“Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman ‘işittik, istersek biz de bunun bir benzerini getirebiliriz; çünkü bu öncekilerin esatirinden başka bir şey değildir.’ dediler.”

Kur'an-ı Kerim 8/31



esbabıhadis

bk. esbabıvürudilhadis.



esbabınüzul

1. Tefsir ilminin ayet ve surelerin iniş nedenlerini araştıran dalı.

2. Hz. Muhammed’in peygamberlik döneminde meydana gelen ve Kur’an-ı Kerim’in bir veya birkaç ayetinin yahut bir suresinin inmesine yol açan olayı, durumu veya ayet ve surelerin hangi ortam ve şartlarda, ne gibi nedenlerle indirildiğini bildiren ilim dalı.

Kur'an-ı Kerim’in bir kısım ayet ve sureleri, meydana gelen bazı olaylar ve Hz. Peygamber’e sorulan sorulara cevap olarak indirilmiştir. Her ayet ve surenin bir indirilme sebebi de yoktur. Esbabınüzulü bilmek Kur'an-ı Kerim’i anlamaya önemli bir katkı sağlar.



esbabıvürudilhadis

Hadis ilminde bir hadisin veya sünnetin Hz. Peygamber tarafından hangi ortamda, ne sebeple, hangi şartlarda söylendiğini veya yapıldığını araştıran ilim dalı.

Hz. Peygamber, İslam’ı gerek Mekke gerekse Medine döneminde tebliğ ederken veya ibadetlerle ilgili uygulamaları öğretirken sahabelerine gerekli açıklamaları yapmıştır. Bu açıklamaları yaparken sahabeler de Resulullah’a dinî konularda çeşitli sorular sormuşlardır. Esbabıvürudilhadis ilmi Hz. Peygamber’in bu dönemlerdeki sözlerinin ve uygulamalarının nedenlerini araştırır. Bu sayede insanlar hadisleri ve sünneti daha iyi anlama imkanını elde ederler.



eser

1. Hadis.

2. Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirleri.

3. Sahabe ve tabiilere ait her türlü haber.



esfelisafilin

1. İnsanın, görev ve sorumluluklarını kasten terk edip yaratılış amacından uzaklaşarak Allah katında değer kaybetmesi sonunda düştüğü manevi konum.

“Biz, insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu esfelisafiline gönderdik. Yalnız, inanıp iyi işler yapanlar hariç. Onlar için kesintisiz bir ödül vardır…”

Kur’an-ı Kerim 95/4-6

2. Cehennemin dibi.



Esmayıhüsna

1. Allah’ın zatını, sıfatlarını ve fiillerini en güzel şekilde tanımlayan Allah’a ait güzel isimler.

2. Allah’ın yücelik ve aşkınlığını ifade eden, zikir ve dualarda kullanılan ve duaların kabul olmasına vesile olan, kalplere huzur veren Yüce Allah’ın isimleri.

Allah, esmayıhüsna aracılığı ile gereği gibi tanınabilir.

“Esmayıhüsna Allah’ındır. Ona o isimlerle dua edin. İsimleri konusunda sapkınlığa yeltenenleri terk edin. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir.”

Kur'an-ı Kerim 7/180

Esmayıhüsna şunlardır:

Allah: Varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan zatın özel ve en kapsamlı adı.

el-Adl: Mutlak adalet sahibi, aşırılığa yönelmeyen.

el-Afüv: Hiçbir sorumluluk kalmayacak biçimde günahları affeden.

el-Ahir: Varlığının sonu olmayan.

el-Aliy: İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce.

el-Alim: Hakkıyla bilen.

el-Azim: Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılmayacak kadar yüce.

el-Aziz: Yenilmeyen yegâne galip.

el-Bais: Ölümden sonra dirilten.

el-Baki: Varlığının sonu olmayan.

el-Bari’: Bütün varlıkları bir model olmaksızın yaratan.

el-Bâsıt: Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan.

el-Basir: Her şeyi gören.

el-Bâtın: Zatının görülmesi ve mahiyetinin bilinmesi açısından gizli.

el-Bedi’: Örneği olmadan sanatkârane yaratan.

el-Ber: İyilik eden, vaadini yerine getiren.

el-Cami: Toplayıp düzenleyen, kıyamet günü hesaba çekmek için yarattıklarını toplayan.

el-Cebbar: İradesini her durumda yürüten, yaratılmışların hâlini iyileştiren.

el-Celil: Azamet ve yücelik sahibi.

ed-Dâr: Zalimleri ziyana uğratan.

el-Evvel: Varlığının başlangıcı olmayan.

el-Fettah: İyilik kapılarını açan, hakemlik yapan.

el-Gaffâr: Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan.

el-Gafur: Bütün günahları bağışlayan.

el-Gani: Her şeyden müstağni, kendi dışındaki her şeyin ona muhtaç olması.

el-Habir: Her şeyin iç yüzünden haberdar olan.

el-Hadi: Yol gösteren, murada erdiren.

el-Hafıd: Alçaltan, zillete düşüren.

el-Hafiz: Koruyup gözeten ve dengede tutan.

el-Hak: Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyeti gerçek olan.

el-Hakem: Son hükmü veren.

el-Hâkim: Bütün emirleri ve işleri yerli yerinde olan.

el-Halik: Takdirine uygun bir şekilde yaratan.

el-Halim: Acele ile kızgınlıkla muamele etmeyen.

el-Hamid: Övülmeye layık.

el-Hasib: Kullarına yeten, onları hesaba çeken.

el-Hay: Sonsuz hayatla diri olan.

el-Kâbız: Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan.

el-Kâdir: Her şeye gücü yeten, kudretli.

el-Kahhar: Yenilmeyen, biricik galip.

el-Kavi: Her şeye gücü yeten, kudretli.

el-Kayyum: Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı idare eden.

el-Kebir: Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılmayacak kadar yüce.

el-Kerim: Şan, şeref ve cömertlik başta olmak üzere her türlü üstünlüğe sahip.

el-Kuddus: Her türlü eksiklikten münezzeh.

el-Latif: Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan.

el-Macid: Şanlı, şerefli.

Malikü’l-Mülk: Mülkün sahibi.

el-Mâni: Dilemediği şeyin gerçekleşmesine izin vermeyen, kötü şeylere engel olan.

el-Mecid: Şanlı, şerefli.

el-Melik: Görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibi.

el-Metin: Her şeye gücü yeten, kudretli.

el-Muahhir: Geriye bırakan, erteleyen.

el-Muğni: Zenginlik verip tatmin eden.

el-Muhsi: Her şeyi tek tek ve bütün sıfatlarıyla bilen.

el-Muhyi: Can veren, dirilten.

el-Muid: Tekrar yaratan.

el-Mu‘iz: Yücelten, izzet ve şeref veren.

el-Mukaddim: Öne alan.

el-Mukit: Yaratmış olduğu tüm varlıkların ayırım yapmaksızın gıda ve yiyeceklerini veren.

el-Muksit: Adaletle hükmeden.

el-Muktedir: Her şeye gücü yeten, kudretli.

el-Musavvir: Şekil ve özellik veren.

el-Mübdi: Örneksiz ilk yaratan.

el-Mücib: Dileklere karşılık veren.

el-Müheymin: Kâinatın bütün işlerini gözetip yöneten.

el-Mümin: Güven veren, vaadine güvenilen.

el-Mümit: Öldüren.

el-Müntakim: Suçluları cezalandıran.

el-Müteali: İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın.

el-Mütekebbir: Azamet ve yüceliğini ortaya çıkaran, gözler önüne seren.

el-Müzil: Alçaltan, zillet veren.

en-Nafi: Fayda veren.

en-Nur: Nurlandıran, nur kaynağı.

er-Rafi: Yücelten, izzet ve şeref veren.

er-Rahîm: Ahirette mümin kullarına keremiyle muamelede bulunan.

er-Rahman: Dünyada, mümin ve kâfir ayırt etmeksizin herkese merhamet eden.

er-Rakib: Gözetleyip kontrol eden.

er-Rauf: Şefkatli.

er-Reşid: Bütün işleri isabetli ve hedefine ulaşıcı, irşat edici.

er-Rezzak: Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren.

es-Sabur: Çok sabırlı.

es-Samed: Arzu ve ihtiyaçları sebebiyle herkesin kendisine yöneldiği, kendisi ise hiçbir şeye muhtaç olmayan ulular ulusu.

es-Selam: Esenlik veren.

es-Semi: Her şeyi işiten.

eş-Şehid: Her şeyi gözetleyen, bilen.

eş-Şekur: Az iyiliğe çok mükâfat veren.

et-Tevvab: Kullarını tövbeye sevk eden ve tövbelerini kabul eden.

el-Vacid: Dilediğini dilediği zaman bulan bir müstağni.

el-Vahid: Bölünüp parçalara ayrılmaması ve benzerinin bulunmaması anlamında tek.

el-Vali: Kâinata hâkim olup onu yöneten.

el-Vâris: Varlığının sonu olmayan ve sonunda her şeyin kendisine kalacağı mutlak varlık.

el-Vâsi: İlmi ve merhameti her şeyi kuşatan.

el-Vedud: Çok seven, çok sevilen.

el-Vehhab: Karşılık beklemeden bol bol veren.

el-Vekil: Güvenilip dayanılan.

el-Veli: Yardımcı ve dost.

ez-Zâhir: Varlığını ve birliğini belgeleyen birçok delilin bulunması açısından âşikâr.

Zülcelali velikram: Azamet ve kerem sahibi.



esra

bk. isra.



Essenilik

M.Ö. II. yüzyılda ortaya çıkan, dünyadan el etek çekerek gruplar hâlinde sıkı bir keşişlik disiplini altında yaşamayı öneren mistik yapılı bir Yahudi mezhebi.



estağfirullah

1. “Allah’tan af ve bağışlama isterim.”, anlamına gelen bir dua cümlesi, istiğfar.

“Ben günde yüz defa ‘estağfirullah’ diyerek Yüce Allah’tan bağışlanma dilerim.”

Hadis-i Şerif

2. İnsanın, yapmış olduğu güzel işlerle yetinmeyip onları daha da çoğaltma isteği ve günah işlememe azmiyle Allah’tan bağışlanma dileği.

“Hz. Peygamber namazın farzını kıldıktan sonra üç defa ‘estağfirullah’ derdi.”

Hz. Sevban



Eşarî

Eşarî mezhebine bağlı olan kimse.



Eşarilik

Ebu’l-Hasan el-Eşari (ö.324/935)’nin, inanca ait konularda ayet ve hadislerden çıkardığı görüşleri kabul edenlerin bağlı olduğu itikadi mezhep.

Eşarilik, Mutezile mezhebine tepki olarak doğmuştur. Sünni kelam ekollerinin en önemli temsilcilerindendir. Bu ekol ilk önce Irak ve Suriye’de daha sonra da Nizamiye medreseleri sayesinde geniş bir alana yayılmıştır.

Eşariliğin temel görüşleri şunlardır:

1. Allah’ın birliği, sıfatları ve isimleri konusunda ayet ve hadisler esastır.

2. Cennetlikler ahirette Allah’ı göreceklerdir.

3. Kur’an Allah’ın sözüdür ve yaratılmış değildir.

4. Kulun iyiliğine olan şeyleri yaratmak Allah için zorunlu değildir.

5. Büyük günah işleyen günahı helal saymadıkça dinden çıkmaz.

6. Allah’ın zati ve subuti sıfatları vardır.



eşrefimahlukat

Yaratılmışların en şereflisi, en değerlisi olan insan.

İnsan, varlığının amacını kavrayıp bu amaç doğrultusunda çalışır ve Allah’a karşı görevlerini içtenlikle yerine getirirse eşrefimahlukat nitelendirmesine hak kazanır.

İnsan
eşrefimahlukattır, derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı.

İsmet Özel



eşhürihurum

Kamerî takvime göre içerisinde savaş yapmanın yasaklandığı recep, zilkade, zilhicce ve muharrem ayları.

Eşhürihurumdan recep ayı hariç diğer üç ay peş peşe gelir.

İslam öncesi Araplar arasında iç savaşlar eksik olmazdı. Yalnız adı geçen haram aylarda savaş yapılmazdı. Bu aylarda panayırlar kurulur, şiir yarışmaları düzenlenirdi. Birçok din bilgini kendi dininin propagandasını yapardı. İslam, eşhürihurumu olduğu gibi kabul etti. Çünkü bu aylarda insanlar savaşmadan, barış içinde yaşıyorlardı. İslam dini bu uygulamayı onaylayarak barışa katkı sağlamıştır.

“Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah’ın katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü eşhürihurumdur.” Kur'an-ı Kerim 9/36



euzü besmele

“Allah’ın rahmetinden kovulup uzaklaştırılan şeytan(ın şerrin)den Allah’a sığınırım.” ve “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım.” anlamına gelen “Euzubillahimine’ş-şeytani’r-racim”, “Bismillahi’r-Rahmani’r-Rahîm.” cümlelerinin kısaltılmış biçimi.



Evamiriaşere

bk. On Emir.

evkaf

bk. vakıf.



evliya

1. Dostlar, yakınlar, arkadaşlar.

“Müminler, müminleri bırakıp da inkârcıları evliya edinmesinler…”

Kur’an-ı Kerim 3/28

2. İdareciler, yönetenler.

“Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları kendinize evliya edinmeyin. Onlar birbirlerinin evliyasıdır. Kim onları kendine evliya edinirse o da onlardan olur.”

Kur’an-ı Kerim 5/51

3. Yardım edenler, koruyanlar, himayesine alanlar.

“Sakın zalimlere meyletmeyin, sonra cehennemlik olursunuz. Sizin, Allah’tan başka evliyanız yoktur. Sonra size hiçbir yardım da gelmez.”

Kur’an-ı Kerim 11/113

4. Allah’ın özel ilgisini, sevgisini ve yardımını elde eden sevgili kulları, dostları; onun övgüsüne layık olan veliler, ermişler, erenler.

“Şüphesiz ki Allah’ın evliyası ancak muttaki olan müminlerdir. Fakat insanların çoğu (bu gerçeği) bilmiyorlar.”

Kur’an-ı Kerim 8/34

5. Allah’ı hakkıyla tanımaya çalışan, ibadetlerini içtenlikle yapan, günahlardan kaçınarak nefsiyle mücadele eden ve ruhunu arıtan, bayağı arzu ve zevklere dalmayan, Allah’a yakın ermiş kişiler.

“Kullarımdan benim evliyam ve yarattığım insanlardan benim dostlarım beni sürekli zikredenlerdir, onlar beni andıklarında ben de onları anarım.”

Kudsi Hadis

evliyaullah

Allah’ın evliyası, velileri, dostları, koruması altına aldığı kimseler.

Genel anlamda müminlerin hepsi Allah’ın evliyasıdır.

“İyi bilin ki evliyaullaha korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Çünkü onlar inandılar ve inançlarının gereğini yerine getirerek takva sahibi oldular.”

Kur'an-ı Kerim 10/62-63



evrad

1. Hz. Peygamber’in sözlerinden alınan derin ve kuşatıcı anlamları olan ve tekrarlanması tavsiye edilen dualar.

2. Müslümanlarca belirli zamanlarda okunması âdet olan, Kur'an-ı Kerim ve hadislerden alınan dua cümleleri.

3. Allah’a yaklaşmak için belirli zamanda ve belli miktarda yapılan ibadet, dua ve zikirler.

Gülşenihüsnünde evrada başlar

Her bülbülüşeyda seni görünce.

Dertli



evvabin namazı

Allah’a çokça tövbe etmenin ve yalnızca ona yönelmenin sembolik bir ifadesi olarak akşam namazından sonra en az iki, en çok altı rekât kılınan ve Hz. Peygamber tarafından tavsiye edilen nafile namaz.



Evvel (el-Evvel)

“Yaratmayı ilk başlatan ve sürdüren, bütün var olanlar ve olaylarla birlikte tüm evreni ilk kez yaratan, kendisinden evvel hiçbir varlığın olmadığı.” anlamında Allah’ın esmayıhüsnasından biri.

“O Evvel ve Ahirdir(her şey yok olduktan sonra onun varlığı devam edecektir)…”

Kur’an-ı Kerim 57/3

eyvallah

1. “Evet.”, “Doğrudur.” anlamında onay kelimesi.

Hak erenler buna ummam ki desin: Eyvallah!

Şöyle bir bak: Ne harap ortalığın manzarası…

Ama hiç deşme sakın, çünkü yürekler yarası.

Mehmet Akif Ersoy

2. “Teşekkür ederim.”, “Allah razı olsun.”, anlamında bir söz.

3. “Allah’a ısmarladık.” anlamında ayrılırken söylenen bir söz.



eyyamıbiyd

Kamerî ayların on üçüncü, on dördüncü ve on beşinci günleri.

Eyyamıbiydde oruç tutmak Hz. Peygamber’in sünnetidir. Hz. Muhammed, bu günlerde oruç tutmayı tavsiye etmiş ve eyyamıbiydde oruç tutan kimsenin bütün yılı oruçlu olarak geçirmiş gibi sevap kazanacağını bildirmiştir.

“Hz. Peygamber bizim her ayın on üçüncü, on dördüncü ve on beşinci günleri olan eyyamıbiydde oruç tutmamızı tavsiye etti.”

Ebu Zer el-Gıfari



eyyamınahr

Kurban bayramında kurban kesme günleri olan zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günleri.

“Yeme içme günleri olan eyyamınahr’da oruç tutmayı Hz. Peygamber yasakladı.”

Hz. Ömer



Eyüp Peygamber

Kur'an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden biri.

İbrahim Peygamber’in soyundandır. Havran bölgesinde yaşamıştır. Kendisine büyük bir servet verilmiştir. Rivayetlere göre Allah, onu hastalıklarla ve servetinin yok olmasıyla sınamıştır. O, bunları sabır ve şükürle karşılayarak insanlara örnek olmuştur.

Hz. Eyüp takva sahibi, yoksullara karşı merhametli, dulları ve yetimleri koruyan, misafire ikram eden, yolcunun yardımına koşan bir peygamberdir. Hz. Yakup veya Yusuf Peygamber ile çağdaş olduğu söylenmiştir. Hz. Eyüb’ün hastalığının ayrıntıları ile ilgili verilen bilgilerin çoğunun uydurma olduğu nakledilmiştir.



Eyyubiler

Adını Selâhaddin Eyyubi’nin babası Necmeddin b. Eyyub b. Şadi’den alan, 1171-1348 yılları arasında Ortadoğu, Mısır, Hicaz, Yemen ve Kuzey Afrika’da hüküm süren bir Türk devleti.

Eyyubiler en parlak zamanlarını Selâhaddin Eyyubi (ö. 589/1193) zamanında yaşamıştır. Aldığı siyasi tedbirlerle Fatımileri idareden uzaklaştırmış, Mısır’ı fethederek kendi devletine bağlamıştır. Haçlılara karşı başarılı savaşlar yapmış, 1182 yılında Haçlıları büyük bir yenilgiye uğratarak Kudüs’ü geri almıştır. Selâhaddin Eyyubi Şam’da vefat ettiğinde devletinin sınırları Trablusgarb’dan Hemedan ve Ahlat’a, Yemen’den Malatya’ya kadar ulaşmıştır.



ezan

Her gün kılınması farz olan namazların ve Cuma namazının vaktinin geldiğini Müslümanlara duyurmak için okunan ve sözleri Hz. Peygamber’in sünneti ile belirlenen namaza çağrı sözleri.

Ezan, hicretten sonra Müslümanlar tarafından okunmaya başlanmıştır. Ezanı terk etmek, İslam dinine göre büyük bir günahtır. Çünkü ezan, anlamı bakımından hem namaz hem de İslam için bir davettir. Ayrıca ezan, müminleri, Allah’a ve Resulüne itaat etmeye, dini konularda uyanıklığa ve sorumlulukları yerine getirmede bir bilinç hâli kazanmaya çağrıdır. Ezan vasıtasıyla insanlar bir taraftan namaza çağrılırken diğer taraftan tüm insanlığa İslam’ın üç temel ilkesi hatırlatılır. Bunlar, Allah’ın varlığı ve birliği, Hz. Peygamber’in Allah’ın elçisi olduğu ve asıl kurtuluşun ahiret mutluluğunda olduğudur.

Ezan okuyana “müezzin”, ezan okunan yere de ‘mizene’ veya ‘minare’ denir. Ezan, ilk defa Medine’de Bilal-i Habeşi diye meşhur olan gür ve güzel sesli sahabe Bilâl bin Rebah (ö.20/641) tarafından okunmuştur.

Ezanın sözleri şöyledir:

Allahüekber (4 kez) “Allah en büyüktür. Allah en büyüktür.”

Eşhedü en lâ ilahe illallah (2 kez) “Allah’tan başka tanrı olmadığına şehadet ederim.”

Eşhedü enne Muhammeden Resulullah (2 kez) “Muhammed’in, Allah’ın elçisi olduğuna şehadet ederim.”

Hayye alessalah (2 kez) “Haydi namaza(cemaatle namaz kılmak için topluca camiye gidin).”

Hayya alelfelah (2 kez) “Haydi kurtuluşa (ahirette kurtulmak ve mutluluğu elde etmek için hep beraber namaza gidin)."

(Sabah namazı için okunan ezanlarda ek olarak Es-salatü hayrun minennevm “Namaz uykudan hayırlıdır” cümlesi 2 kez söylenir.)

Allahu ekber (2 kez), “Allah en büyüktür.”

Lâ ilahe illallah (1 kez) “Allah’tan başka tanrı yoktur.”

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli

Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.

Mehmet Akif Ersoy



ezan duası

Ezandan sonra okunması sünnet olan dua, vesile duası.

Hz. Peygamber, ezandan sonra müminlere şu duayı okumalarını tavsiye etmiştir:

“Allahümme rabbe hazihi’d-dâveti’t-tâmmeti ve’s-salâti’l-kâimeti. Âti Muhammedeni’l-vesilete ve’l-fazilete ve’d-derecete’r-rafîate. Veb’as’hu makamen Mahmudeni’llezi veatteh. İnneke lâ tuhlifu’l-mîâd.”

Ezan duasının anlamı şöyledir: “Ey bu mükemmel çağrının ve kılınacak namazın Rabbi olan Allah’ım! Resulün Muhammed’e lütuf, yüksek dereceler ve vesile ver. Onu, söz verdiğin Makamımahmut’a eriştir. Sen, verdiğin sözü mutlaka yerine getirirsin.”



ezel

1. Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.

Mehmet Akif Ersoy

2. Zihnen başlangıcı düşünülemeyen süre.



ezelî

1. Başlangıcı olmayan, öncesinde yokluk olmayan.

2. Hiç evveli olmayan varlık, Allah.



ezlam

İslam öncesi Arapların fal açmak veya uğur saymak için kullandıkları kumar okları.

“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), ezlam birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.”

Kur'an-ı Kerim 5/90



ezvacıtahirat

“Tertemiz, iffetli, namuslu, terbiyeli eşler.” anlamında Hz. Peygamber’in hanımları.

Kur'an-ı Kerim, Hz. Peygamber’in hanımlarını “tüm müminlerin anneleri” diye nitelendirir. Onlara karşı saygılı olmak gerekir. Onlar Hz. Peygamber’in eşleri olduğundan Müslümanlar arasında ayrı bir değere sahiptirler. Müminlerin anneleri olmaları nedeniyle Hz. Peygamber’in vefatından sonra da kimse onlarla evlenemez.