KÖK HARFLER: ح ش ر
ANLAM:
حَشَرَ : İnsanları toplamak, insanları toplamak ve yönlendirmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
حَشَرَ | fiil-I | 37 | Topladı, helak etti, döndürdü | 79/23 | Meçhulü: حُشِرَ Meçhul muzarisi: يُحْشَرُ |
حَشْرٌ | isim | 2 | Toplamak | 50/44 | |
حَاشِرٌ | isim | 3 | Toplayan | 26/53 | |
مَحْشُورَةٌ | isim | 1 | Toplanmış taife, sürü | 38/19 | |
Toplam | 43 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
AÇIKLAMA
CEM‘ ile HAŞR, ZAMM ve TE’LÎF kelimeleri arasındaki farklar
( أ ل ف – ج م ع – ح ش ر – ض م م )
Haşr kelimesi, sevk edilmek ile beraber cem’ (toplanma) ifade eder. Sevke edilme konusu ile uyumlu olan, beraberinde sevk edilmenin de olduğu şeyler hakkında kullanılır.
Te’lîf kelimesi, ilsâk yani birleştirmedir. Bir topluluğu bir mecliste cem‘ edebiliriz yani bir araya getirebiliriz ama bunun için te’lif kelimesini kullanamayız.
Te’lif sadece cisimler konusunda kullanılır, oysa cem‘ hem cisimler, hem de arazlar konusunda kullanılır. Mesela nefsin istekleri söz konusu olursa, bunlar araz olduğu için cem‘ kelimesi kullanılabilir, te’lif kelimesi kullanılmaz ve şöyle denir: Hevâlarını cem‘ ettiler.
Telif kalpler arasında olabilir, kalpler cisim oldukları için, kalpleri birleştirme konusunda istiâre yoluyla kullanılır.
Te’lif muvâfakat yani uyuşma, karşılıklı kabul anlamı ifade eder. Oysa cem‘ bu anlamı ifade etmez.
Zamm kelimesi, birçok şeyi cem‘ etme anlamına gelir. Zamm için, bir şeyin başka bir şeye katılması, birbirine yapıştırılması denebilir. Oysa cem‘ kelimesi bu anlamı gerektirmez. (Farklar Sözlüğü 199-203) Bknz: ( أ ل ف – ج م ع – ض م م )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Haşr | حَشـْر | Toplanmak, bir yere birikmek. | Haşr olmak |
Hâşir | حَاشِر | 1: Toplanma, bir araya gelme. 2: Kıyamet gününde ölülerin diriltilip mahşere çıkarılması. 3: Haşreden, toplayan. Cem’eden. |
|
Mahşûr | مَحْشُور | Toplanmış. |
|
Mahşer | مَحْشَر | 1: Kıyamet günü dirilenlerin toplanacaklarına inanılan yer. 2: Büyük kalabalık. |
|
Haşere | حَشَرَة |
Böcek.
| Çoğul: Haşerât |
Haşârı | حَشَرِى | 1: Çok yaramaz, ele avuca sığmayan (çocuk). 2: Huysuz, azgın (hayvan). |
|
İhtişâr | اِحْتِشَار | Toplanma. Cem olma. |
|
Haşarı kelimesi, “haşerata ait” anlamındaki haşarî (حشرى) sözcüğünden gelmektedir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَشَرَ : Fiil-I. Meçhulü: حُشِرَ Meçhul muzarisi: يُحْشَرُ
2:203 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin. |
3:12 | قُلْ لِلَّذِينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenlere de ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız.” |
3:158 | وَلَئِنْ مُتُّمْ أَوْ قُتِلْتُمْ لَإِلَى اللَّهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. * |
4:172 | وَمَنْ يَسْتَنْكِفْ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ إِلَيْهِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır. |
5:96 | وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. |
6:22 | وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوا أَيْنَ شُرَكَاؤُكُمُ |
Diyanet Meali: | Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allah’a ortak koşanlara, “Nerede ortaklarınız?” diyeceğimiz günü (hatırla). |
6:38 | مَا فَرَّطْنَا فِي الْكِتَابِ مِنْ شَيْءٍ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. |
6:51 | وَأَنْذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْ يُحْشَرُوا إِلَىٰ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları,onunla (Kur’an ile) uyar. |
6:72 | وَأَنْ أَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَاتَّقُوهُ وَهُوَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Bir de, bize, “Namazı dosdoğru kılın ve Allah’a karşı gelmekten sakının” diye emrolundu. O, huzurunda toplanacağınız Allah’tır. * |
6:111 | وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَيْءٍ قُبُلًا مَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Ve her şeyi karşılarında (hakikatın şahidleri olarak) toplasaydık, Allah dilemedikçe yine de iman edecek değillerdi. |
6:128 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْإِنْسِ |
Diyanet Meali: | Onların hepsini bir araya toplayacağı gün (şöyle diyecektir): “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” |
8:24 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız. |
8:36 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir. |
10:28 | وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوا مَكَانَكُمْ |
Diyanet Meali: | Onların hepsini bir araya toplayacağımız, sonra da Allah’a ortak koşanlara, “Siz de, ortaklarınız da yerinizde bekleyin” diyeceğimiz günü (düşün). |
10:45 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ كَأَنْ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِنَ النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Onları yeniden diriltip hepsini bir araya toplayacağı gün, sanki gündüzün bir saatinden başka kalmamışlar (yeni ayrılmışlar) gibi, (aralarında tanışırlar). |
15:25 | وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. * |
17:97 | وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّا |
Diyanet Meali: | Onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşredeceğiz. |
18:47 | وَتَرَى الْأَرْضَ بَارِزَةً وَحَشَرْنَاهُمْ فَلَمْ نُغَادِرْ مِنْهُمْ أَحَدًا |
Diyanet Meali: | Ve senin yeryüzünü çırılçıplak göreceğin (günü bir hatırla). Biz onları mahşerde toplarız da içlerinden hiçbirini bırakmayız. |
19:68 | فَوَرَبِّكَ لَنَحْشُرَنَّهُمْ وَالشَّيَاطِينَ |
Diyanet Meali: | Rabbine andolsun, onları şeytanlarla beraber mutlaka haşredeceğiz. |
19:85 | يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَٰنِ وَفْدًا |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakınanları Rahmân’ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız günü (düşün)! * |
20:59 | قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir” dedi. * |
20:102 | يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ وَنَحْشُرُ الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ زُرْقًا |
Diyanet Meali: | O gün günahkârları, (gözleri korkudan donup) gömgök kesilmiş olarak haşredeceğiz. * |
20:124 | وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَىٰ |
Diyanet Meali: | Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. |
20:125 | قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَىٰ وَقَدْ كُنْتُ بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?” * |
23:79 | وَهُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O’nun huzurunda toplanacaksınız. * |
25:17 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Rabbinin, onları ve Allah’ı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği günü (hatırla). |
25:34 | الَّذِينَ يُحْشَرُونَ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ إِلَىٰ جَهَنَّمَ أُولَٰئِكَ شَرٌّ مَكَانًا |
Diyanet Meali: | Yüzüstü cehenneme sürüklenecek olanlar var ya; işte onlar konumları itibariyle daha kötüdürler. |
27:17 | وَحُشِرَ لِسُلَيْمَانَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ وَالطَّيْرِ |
Diyanet Meali: | Süleyman’ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. |
27:83 | وَيَوْمَ نَحْشُرُ مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ فَوْجًا مِمَّنْ يُكَذِّبُ بِآيَاتِنَا |
Diyanet Meali: | Her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanlarından bir grubu toplayacağımız ve bunların (topluca hesap yerine) sevk edilecekleri günü hatırla. |
34:40 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلَائِكَةِ أَهَٰؤُلَاءِ إِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, onları hep birden toplayacağı, sonra da meleklere, “Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği günü bir hatırla! * |
37:22 | احْشُرُوا الَّذِينَ ظَلَمُوا وَأَزْوَاجَهُمْ وَمَا كَانُوا يَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | (Allah, meleklere şöyle emreder:) “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın…” * |
41:19 | وَيَوْمَ يُحْشَرُ أَعْدَاءُ اللَّهِ إِلَى النَّارِ فَهُمْ يُوزَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın düşmanlarının, toplanıp yığın yığın cehenneme sevk edilecekleri günü hatırla! * |
46:6 | وَإِذَا حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ أَعْدَاءً وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | İnsanlar (kıyamet günü) toplandığında, o taptıkları kendilerine düşman oluverir, onların ibâdetlerini de inkâr ederler. * |
58:9 | وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | İyilik ve takvayı konuşun ve huzuruna toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının. |
67:24 | قُلْ هُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “O, sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır. Ancak O’nun huzurunda toplanacaksınız.” * |
79:23 | فَحَشَرَ فَنَادَىٰ |
Diyanet Meali: | Hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi…* |
81:5 | وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ |
Diyanet Meali: | Yaban hayatı yaşayan (irili ufaklı) tüm canlılar toplandığı zaman…* |
حَشْرٌ : İsim.
50:44 | يَوْمَ تَشَقَّقُ الْأَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعًا ذَٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَسِيرٌ |
Diyanet Meali: | O gün yer, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, (hesap için) bir toplamadır, bize göre kolaydır. * |
59:2 | هُوَ الَّذِي أَخْرَجَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ دِيَارِهِمْ لِأَوَّلِ الْحَشْرِ |
Diyanet Meali: | O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. |
حَاشِرِين : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: حَاشِرٌ
7:111 | قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar şöyle dediler: “Mûsâ’yı ve kardeşini (bir süre) beklet (haklarında bir işlem yapma) ve şehirlere toplayıcılar yolla.” * |
26:36 | قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder.” * |
26:53 | فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ |
Diyanet Meali: | Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. * |
مَحْشُورَةٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
38:19 | وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً كُلٌّ لَهُ أَوَّابٌ |
Diyanet Meali: | Ve toplanıp gelen kuşları (Dâvûd’un emrine verdik). Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi. * |