KÖK HARFLER: ج م ع
ANLAM:
جَمَعَ: Bir şey toplamak, yığmak, bir araya getirmek, akdetmek; bir şeyi gidermek ya da düzeltmek.
AÇIKLAMA:
Bu kökün temel manası “bir şeyi bir şeye yaklaştırarak onları birleştirmek”tir. (Müfredât) Toplamak, bir araya getirmek anlamı vardır.
Cuma günü, insanların namaz için bir araya toplanmasından dolayı bu adı almıştır. (Müfredât)
Câmi de aynı şekilde insanları bir araya getiren mekanın adıdır.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
جَمَعَ | fiil-I | 22 | (Maddi eşyaları) topladı | 104/2 |
|
أَجْمَعَ | fiil-IV | 4 | (Oy) topladı, azmetti, karar verdi | 20/64 |
|
اِجْتَمَعَ | fiil-VIII | 2 | İçtima etti, toplandı | 17/88 |
|
مَجْمُوعٌ | isim | 2 | Toplanmış | 56/50 |
|
مُجْتَمِعٌ | isim | 1 | İçtima eden, toplanan | 26/39 |
|
جَمْعٌ | isim | 13 | Bir grup halk, cemaat | 18/99 |
|
جَامِعٌ | isim | 3 | Hesap gününde mahlukatı bir araya getiren | 3/9 |
|
مَجْمَعٌ | isim | 2 | İçtima yeri | 18/60 |
|
جَمِيعٌ | isim | 53 | Topluluk, bir araya gelenler | 36/32 |
|
أَجْمَعُونَ | isim | 26 | Hepsi, hep beraber, topluca (çoğul) | 44/40 | Tekil: أَجْمَعُ |
جُمْعَةٌ | isim | 1 | Cuma günü | 62/9 |
|
| Toplam | 129 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- جَمَعَ
- اِجْتَمَعَ
- تَجَمَّعَ > bu kök
- تَكَأْكَأَ
- اِحْتَشَدَ
- اِنْضَمَّ > bak: ض م م
- تَضَافَرَ
- جَمْعٌَ
- جَمَاعَةٌ
- جَمِيعٌ
Zıt Manada Kelimeler
- جَمَعَ
- اِجْتَمَعَ
- جَمَاعَةٌ
- فَرْدٌ > bak: ف ر د
- جَمِيعٌ
AÇIKLAMA:
CEM‘ ile HAŞR, ZAMM ve TE’LÎF kelimeleri arasındaki farklar
( أ ل ف – ج م ع – ح ش ر – ض م م )
Haşr kelimesi, sevk edilmek ile beraber cem’ (toplanma) ifade eder. Sevke edilme konusu ile uyumlu olan, beraberinde sevk edilmenin de olduğu şeyler hakkında kullanılır.
Te’lîf kelimesi, ilsâk yani birleştirmedir. Bir topluluğu bir mecliste cem‘ edebiliriz yani bir araya getirebiliriz ama bunun için te’lif kelimesini kullanamayız.
Te’lif sadece cisimler konusunda kullanılır, oysa cem‘ hem cisimler, hem de arazlar konusunda kullanılır. Mesela nefsin istekleri söz konusu olursa, bunlar araz olduğu için cem‘ kelimesi kullanılabilir, te’lif kelimesi kullanılmaz ve şöyle denir: Hevâlarını cem‘ ettiler.
Telif kalpler arasında olabilir, kalpler cisim oldukları için, kalpleri birleştirme konusunda istiâre yoluyla kullanılır.
Te’lif muvâfakat yani uyuşma, karşılıklı kabul anlamı ifade eder. Oysa cem‘ bu anlamı ifade etmez.
Zamm kelimesi, birçok şeyi cem‘ etme anlamına gelir. Zamm için, bir şeyin başka bir şeye katılması, birbirine yapıştırılması denebilir. Oysa cem‘ kelimesi bu anlamı gerektirmez. (Farklar Sözlüğü 199-203) Bknz: ( أ ل ف – ح ش ر – ض م م )
MUCÂVERE ile İCTİMA‘ kelimeleri arasındaki fark
( ج م ع – ج و ر )
Mucâvere, iki cüz yani iki unsur arasında olur. İctima‘ ise üç ve daha fazla unsur arasında olur. Bu durumda cem‘in en azı üçtür. (Farklar Sözlüğü 206) Bknz: ( ج و ر )
SÜLLE, ZÜMRE, CEMAAT, HİZB ve FEVC kelimeleri arasındaki farklar
( ث ل ل – ج م ع – ح ز ب – ز م ر – ف و ج )
Sülle, hep birlikte aynı işi yapan cemaattir.
Zümre, anlaşılmayan bir ses çıkaran cemaattir. Bu topluluğun ayrılığa düşmüş bir topluluk olduğu söylenebilir.
Hizb, biri ile aynı işi yapan, biri ile yardımlaşan cemaattir. Yani bir kimse vardır, topluluk ona yardım etmektedir ve işler onlar sayesinde kuvvetlenmektedir.
Cemaat, bu söylenilen toplulukların tamamı için kullanılır.
Fevc ise pek çok cemaattir. (Farklar Sözlüğü 411) Bknz: ( ث ل ل – ح ز ب – ز م ر – ف و ج )
CEMAAT kelimesine benzer diğer kelimeler
Cemaat kelimesine benzer manada da çok kelime vardır. Bunlar cemaate göre daha özel manalar taşır. Cemaat ise daha genel anlam içeren bir kavramdır. Cemaate benzer manada kelimeler arasında şunları sayabiliriz: Fevc, sülle, zümre, usbe, taife, ferîk, fi’e, şi‘a, şirzime, raht, nefer vb.
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Cem | جَمْع | 1: Toplama, bir araya getirme 2: Çokluk. | Cem’an |
Cemî’ | جَمِيع | 1: Bütün, hep, bir şeyin hepsi, bir şeyin tümü. 2: Çoğul. |
|
Cem’î | جَمْعِيّ | Cemiyete mahsus, cemiyetle alakalı. |
|
Cümû’ | جُمُوع | Toplama. Toplamalar. |
|
Câmi’ | جَامِع | 1: Müslümanların namaz kılmak için toplandıkları yer. 2: Toplayan, bir araya getiren, bir arada bulunduran. |
|
Cum’a | جُمْعَة | Haftanın altıncı günü, perşembe ile cumartesi arasındaki gün. | Çoğul: Cumuât |
Cemâat | جَمَاعة | 1: Bir imama uyup namaz kılan kişiler. 2: İnsan kalabalığı, topluluk. |
|
Cem’îyyet (Cemiyet) | جَمْعِيَّة | 1: Bir olayı veya kişiyi kutlamak amacıyla bir araya gelen topluluk. 2: Toplum. 3: Dernek. | Çoğul: Cem’iyyât |
Câmia | جَامِعَة | Topluluk, zümre. | Çoğul: Cevâmi’ |
Cimâ’ | جِمَاع | İnsanlarda çiftleşme, cinsel ilişki. |
|
Cümmâ’ | جُمَّاع | Bir araya gelerek toplanmış şey, küme. |
|
Ecmaîn | أَجْمَعِين | Hepsi, cümlesi. | Tekil: Ecmâ’ |
Mecma’ | مَجْمَع | Toplanılacak yer. Kavuşulan yer. |
|
Mecmu’ | مَجْمُوع | Bir araya getirilmiş, toplanmış, bütün, hep. Toplam. |
|
Mecmûa | مَجْمُوعَة | 1: Dergi. 2: Yazma ya da eski basma kitaplarda birden çok kitapçanın yer aldığı cilt bütünü. | Çoğul: Mecâmi’ |
Tecmî’ | تَجْمِيع | Bir yere toplamak. |
|
Mücâmeat | مُجَامَعَة | Cima etmek. |
|
İcmâ’ | إِجْمَاع | 1: Toplama. 2: İslam bilginlerinin bir konuda fikir birliği etmeleri. 3: Toplanma. Dağınık şeyleri toplamak. | İcmâen |
Tecemmu’ | تَجَمُّع | Yığınak. | Çoğul: Tecemmuât |
Tecâmu’ | تَجَامُع | Cima etmek. |
|
Mütecemmi’ | مُتَجَمِّع | Toplanan, yığılan, biriken, tecemmü’ eden. |
|
İctimâ’ | اِجْتِمَاع | Toplantı. Toplanmak. Bir araya gelmek. Kavuşmak. | Çoğul: İctimâat |
Müctemi’ | مُجْتَمِع | Toplu. Topluca. Bir araya gelmiş. Hepsi. |
|
İctimâiyyât | اِجْتِمَاعِيَّات | İçtimai ilimler. Topluluk hayatına dair ilimler. Sosyoloji. |
|
Müstecmi’ | مُسْتَجْمِع | Toplayan, cem’ eden. Toplanan. |
|
Bu kökün temel manası “bir şeyi bir şeye yaklaştırarak onları birleştirmek”tir. (Müfredât) Toplamak, bir araya getirmek anlamı vardır.
Cuma günü, insanların namaz için bir araya toplanmasından dolayı bu adı almıştır. (Müfredât)
Câmi de aynı şekilde insanları bir araya getiren mekanın adıdır.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
جَمَعَ : Fiil-I. Meçhulü: جُمِعَ
3:25 | فَكَيْفَ إِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız vakit, hâlleri nice olacaktır. |
3:157 | وَلَئِنْ قُتِلْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır. * |
3:173 | الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, (bu söz onların imanını artırdı). |
4:23 | وَأَنْ تَجْمَعُوا بَيْنَ الْأُخْتَيْنِ إِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ |
Diyanet Meali: | (Size şunlarla evlenmek haram kılındı:) … iki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. |
4:87 | اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Andolsun, sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. |
5:109 | يَوْمَ يَجْمَعُ اللَّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, peygamberleri toplayıp “siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?” diyeceği günü hatırlayın. |
6:12 | كَتَبَ عَلَىٰ نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | O, merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. |
6:35 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدَىٰ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِلِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzere toplardı. O hâlde, sakın cahillerden olma. |
10:58 | قُلْ بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَٰلِكَ فَلْيَفْرَحُوا هُوَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ancak Allah’ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.” * |
18:99 | وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعًا |
Diyanet Meali: | Sonra sûra üfürülür de onları toptan bir araya getiririz. |
20:60 | فَتَوَلَّىٰ فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَىٰ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Firavun ayrılıp, hilesini kuracak sihirbazlarını topladı, sonra geldi. * |
26:38 | فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ |
Diyanet Meali: | Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler. * |
34:26 | قُلْ يَجْمَعُ بَيْنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفْتَحُ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَهُوَ الْفَتَّاحُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbimiz hepimizi kıyamet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm verecektir. O, gerçeği apaçık ortaya koyan, hakkıyla bilendir.” * |
42:15 | لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ اللَّهُ يَجْمَعُ بَيْنَنَا وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ |
Diyanet Meali: | Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O’nadır.” |
43:32 | وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır. |
45:26 | قُلِ اللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek…” |
64:9 | يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذَٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ |
Diyanet Meali: | Toplanma vakti için Allah’ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı gündür. |
70:18 | وَجَمَعَ فَأَوْعَىٰ |
Diyanet Meali: | Servet toplayıp yığanı…* |
75:3 | أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُ |
Diyanet Meali: | İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır? * |
75:9 | وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ |
Diyanet Meali: | Güneş ve ay bir araya getirildiği zaman…* |
77:38 | هَٰذَا يَوْمُ الْفَصْلِ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır. * |
104:2 | الَّذِي جَمَعَ مَالًا وَعَدَّدَهُ |
Diyanet Meali: | Mal toplayan ve onu durmadan sayan…* |
أَجْمَعَ : Fiil-IV.
10:71 | فَأَجْمِعُوا أَمْرَكُمْ وَشُرَكَاءَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُنْ أَمْرُكُمْ عَلَيْكُمْ غُمَّةً |
Diyanet Meali: | Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, işiniz size dert olmasın! |
12:15 | فَلَمَّا ذَهَبُوا بِهِ وَأَجْمَعُوا أَنْ يَجْعَلُوهُ فِي غَيَابَتِ الْجُبِّ |
Diyanet Meali: | Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman… |
12:102 | وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ أَجْمَعُوا أَمْرَهُمْ وَهُمْ يَمْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin. |
20:64 | فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَىٰ |
Diyanet Meali: | “Öyleyse, hilelerinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra hâlinde gelin. Bu gün üstün gelen muhakkak başarıya ulaşmıştır.” * |
اِجْتَمَعَ : Fiil-VIII.
17:88 | قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْإِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَىٰ أَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هَٰذَا الْقُرْآنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar (ve birbirlerine de destek olsalar), yine onun benzerini getiremezler.” |
22:73 | إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ |
Diyanet Meali: | Sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. |
مَجْمُوعٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
11:103 | ذَٰلِكَ يَوْمٌ مَجْمُوعٌ لَهُ النَّاسُ وَذَٰلِكَ يَوْمٌ مَشْهُودٌ |
Diyanet Meali: | O gün bütün insanların bir araya toplandığı bir gündür ve o gün (bütün mahlûkatın) hazır bulunduğu bir gündür. |
56:50 | لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ |
Diyanet Meali: | “Mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır.” * |
مُجْتَمِعُونَ : İsim. İsm-i Fâil. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُجْتَمِعٌ
26:39 | وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَ |
Diyanet Meali: | İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi. * |
جَمْعٌ : İsim.
3:155 | إِنَّ الَّذِينَ تَوَلَّوْا مِنْكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا |
Diyanet Meali: | İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. |
3:166 | وَمَا أَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِإِذْنِ اللَّهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması (ve münafıklık yapanları belli etmesi) içindi. * |
7:48 | قَالُوا مَا أَغْنَىٰ عَنْكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ |
Diyanet Meali: | Ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!” |
8:41 | وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ |
Diyanet Meali: | Hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize (inandıysanız bunu böyle bilin). |
18:99 | وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعًا |
Diyanet Meali: | Sonra sûra üfürülür de onları toptan bir araya getiririz. |
26:61 | فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ |
Diyanet Meali: | İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler. * |
28:78 | أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِنْ قَبْلِهِ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَأَكْثَرُ جَمْعًا |
Diyanet Meali: | O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? |
42:7 | لِتُنْذِرَ أُمَّ الْقُرَىٰ وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنْذِرَ يَوْمَ الْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيه |
Diyanet Meali: | (Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki), şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. |
42:29 | وَهُوَ عَلَىٰ جَمْعِهِمْ إِذَا يَشَاءُ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | O, dilediği zaman, onları bir araya getirmeye de gücü yetendir. |
54:45 | سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ |
Diyanet Meali: | O topluluk yakında (Bedir’de) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. * |
64:9 | يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذَٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ |
Diyanet Meali: | Toplanma vakti için Allah’ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı gündür. |
75:17 | إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. * |
100:5 | فَوَسَطْنَ بِهِ جَمْعًا |
Diyanet Meali: | Ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki…* |
جَامِعٌ : İsim. İsm-i Fâil.
3:9 | رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez.” * |
4:140 | إِنَّ اللَّهَ جَامِعُ الْمُنَافِقِينَ وَالْكَافِرِينَ فِي جَهَنَّمَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır. |
24:62 | وَإِذَا كَانُوا مَعَهُ عَلَىٰ أَمْرٍ جَامِعٍ لَمْ يَذْهَبُوا حَتَّىٰ يَسْتَأْذِنُوهُ |
Diyanet Meali: | (Mü’minler ancak Allah’a ve peygamberine inanan), onunla beraber toplumu ilgilendiren bir iş üzerindeyken ondan izin almadan çekip gitmeyen kimselerdir. |
مَجْمَعٌ : İsim.
18:60 | وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِفَتَاهُ لَا أَبْرَحُ حَتَّىٰ أَبْلُغَ مَجْمَعَ الْبَحْرَيْنِ |
Diyanet Meali: | Hani Mûsâ, beraberindeki gence şöyle demişti: “İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım…” |
18:61 | فَلَمَّا بَلَغَا مَجْمَعَ بَيْنِهِمَا نَسِيَا حُوتَهُمَا فَاتَّخَذَ سَبِيلَهُ فِي الْبَحْرِ سَرَبًا |
Diyanet Meali: | Onlar iki denizin birleştiği yere varınca, balıklarını unuttular. Balık denizde yolunu tutup kayıp gitti. * |
جَمِيعٌ : İsim.
2:29 | هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ اسْتَوَىٰ إِلَى السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip (onları yedi gök hâlinde düzenleyendir). |
2:38 | قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | “İnin oradan (cennetten) hepiniz.” dedik. |
2:148 | أَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللَّهُ جَمِيعًا إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
2:165 | وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُوا إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu bir bilselerdi! |
3:103 | وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا |
Diyanet Meali: | Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. |
4:71 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا خُذُوا حِذْرَكُمْ فَانْفِرُوا ثُبَاتٍ أَوِ انْفِرُوا جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp, küçük birlikler hâlinde, yahut topluca savaşa gidin. * |
4:139 | أَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir. |
4:140 | إِنَّ اللَّهَ جَامِعُ الْمُنَافِقِينَ وَالْكَافِرِينَ فِي جَهَنَّمَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır. |
4:172 | وَمَنْ يَسْتَنْكِفْ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ إِلَيْهِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır. |
5:17 | فَمَنْ يَمْلِكُ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ أَنْ يُهْلِكَ الْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | “Şâyet Allah, Meryem oğlu Mesih’i, onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, Allah’a karşı kim ne yapabilir?” |
5:32 | مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür.” |
5:32 | وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | “Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır.” |
5:36 | لَوْ أَنَّ لَهُمْ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُوا بِهِ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin (kâfirlerin) olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar, onlardan yine kabul edilmez. |
5:48 | إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir. |
5:105 | إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir. |
6:22 | وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوا أَيْنَ شُرَكَاؤُكُمُ |
Diyanet Meali: | Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allah’a ortak koşanlara, “Nerede, (ilâh olduklarını iddia ettiğiniz) ortaklarınız?” diyeceğimiz günü hatırla. |
6:128 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْإِنْسِ |
Diyanet Meali: | Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” |
7:38 | حَتَّىٰ إِذَا ادَّارَكُوا فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لِأُولَاهُمْ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ أَضَلُّونَا |
Diyanet Meali: | Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar.” derler. |
7:158 | قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim.” |
8:37 | وَيَجْعَلَ الْخَبِيثَ بَعْضَهُ عَلَىٰ بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَمِيعًا فَيَجْعَلَهُ فِي جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | (Allah, pis olanı temizden ayırmak), pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için (böyle yapar). |
8:63 | لَوْ أَنْفَقْتَ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مَا أَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. |
10:4 | إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا |
Diyanet Meali: | Hepinizin dönüşü ancak O’nadır. Allah, bunu bir gerçek olarak va’detmiştir. |
10:28 | وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشْرَكُوا مَكَانَكُمْ أَنْتُمْ وَشُرَكَاؤُكُمْ |
Diyanet Meali: | Onların hepsini bir araya toplayacağımız, sonra da Allah’a ortak koşanlara, “Siz de, ortaklarınız da yerinizde bekleyin” diyeceğimiz günü düşün. |
10:65 | وَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ إِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | Onların (inkârcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün güç Allah’ındır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. * |
10:99 | وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَآمَنَ مَنْ فِي الْأَرْضِ كُلُّهُمْ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekûn iman ederlerdi. |
11:55 | مِنْ دُونِهِ فَكِيدُونِي جَمِيعًا ثُمَّ لَا تُنْظِرُونِ |
Diyanet Meali: | “(Ben sizin) Allah’ı bırakıp da (O’na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım). Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da bana göz açtırmayın.” * |
12:83 | فَصَبْرٌ جَمِيلٌ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَنِي بِهِمْ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. |
13:18 | لَوْ أَنَّ لَهُمْ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِهِ |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde olan her şey ve onun yanında bir katı daha kendilerinin olsa, kurtulmak için hepsini kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. |
13:31 | بَلْ لِلَّهِ الْأَمْرُ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır. |
13:31 | أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُوا أَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. |
13:42 | وَقَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَلِلَّهِ الْمَكْرُ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Bütün tuzaklar Allah’a aittir. |
14:8 | وَقَالَ مُوسَىٰ إِنْ تَكْفُرُوا أَنْتُمْ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا فَإِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz de gerçek şu ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyık olandır.” * |
14:21 | وَبَرَزُوا لِلَّهِ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | İnsanların hepsi Allah’ın huzuruna çıkacaklar. |
17:103 | فَأَرَادَ أَنْ يَسْتَفِزَّهُمْ مِنَ الْأَرْضِ فَأَغْرَقْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Firavun (işkence etmek ve öldürmek suretiyle) o yerden onların kökünü kazımak istedi. Biz de onu ve beraberindekileri hep birden suda boğduk. * |
20:123 | قَالَ اهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعًا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ |
Diyanet Meali: | “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin.” |
24:31 | وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! |
24:61 | لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَأْكُلُوا جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًا |
Diyanet Meali: | Bir arada veya ayrı ayrı olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. |
26:56 | وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz.” * |
34:40 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلَائِكَةِ أَهَٰؤُلَاءِ إِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, onları hep birden toplayacağı, sonra da meleklere, “Bunlar mı size ibadet ediyorlardı?” diyeceği günü bir hatırla! * |
35:10 | مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. |
36:32 | وَإِنْ كُلٌّ لَمَّا جَمِيعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ |
Diyanet Meali: | Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır. * |
36:53 | إِنْ كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ |
Diyanet Meali: | Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır. * |
39:44 | قُلْ لِلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur.” |
39:47 | وَلَوْ أَنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. |
39:53 | لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder.” |
39:67 | وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O’nun elindedir. |
45:13 | وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مِنْهُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. |
54:44 | أَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَمِيعٌ مُنْتَصِرٌ |
Diyanet Meali: | Yoksa onlar, “Biz yardımlaşan (güçlü) bir topluluğuz” mu diyorlar? * |
58:6 | يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا |
Diyanet Meali: | Allah’ın onları hep birden diriltip yaptıklarını kendilerine haber vereceği günü hatırla. |
58:18 | يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ اللَّهُ جَمِيعًا فَيَحْلِفُونَ لَهُ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın onları hep birden dirilteceği, (onların da kendilerini kurtaracak bir iş üzerinde olduklarını sanarak) size yemin ettikleri gibi Allah’a da yemin edecekleri günü düşün! |
59:14 | لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلَّا فِي قُرًى مُحَصَّنَةٍ أَوْ مِنْ وَرَاءِ جُدُرٍ |
Diyanet Meali: | Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. |
59:14 | بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعًا وَقُلُوبُهُمْ شَتَّىٰ |
Diyanet Meali: | Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. |
70:14 | وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنْجِيهِ |
Diyanet Meali: | Ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın. * |
أَجْمَعُونَ : İsim. Çoğul. Tekili: أَجْمَعُ
2:161 | أُولَٰئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | İşte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. |
3:87 | جَزَاؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | İşte onların cezası; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin üzerlerine olmasıdır. * |
6:149 | قُلْ فَلِلَّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ فَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.” * |
7:18 | لَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنْكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.” |
7:124 | لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ ثُمَّ لَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | “Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım.” * |
11:119 | وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım” sözü kesinleşti. |
12:93 | فَأَلْقُوهُ عَلَىٰ وَجْهِ أَبِي يَأْتِ بَصِيرًا وَأْتُونِي بِأَهْلِكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | (Bu gömleğimi götürün de) babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin.” |
15:30 | فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine bütün melekler saygı ile eğildiler. * |
15:39 | قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, (içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç), onların hepsini azdıracağım” dedi. |
15:43 | وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz cehennem, onların hepsinin buluşacağı yerdir. * |
15:59 | إِلَّا آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Lût’un ailesi başka (Onlar suçlu değillerdir). Lût’un karısı dışında onların hepsini kurtaracağız. * |
15:92 | فَوَرَبِّكَ لَنَسْأَلَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Rabbine andolsun, onların hepsine mutlaka soracağız. * |
16:9 | وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi. * |
21:77 | إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekûn suda boğduk. |
26:49 | لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım.” |
26:65 | وَأَنْجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَنْ مَعَهُ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık. * |
26:95 | وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | İblis’in askerleri hepsi birden…* |
26:170 | فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine biz de onu ve (geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç) bütün ailesini kurtardık. * |
27:51 | فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْ أَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Bak, onların tuzaklarının sonucu nasıl oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekûn helâk ettik. * |
32:13 | وَلَٰكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Fakat benim, “Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım” sözüm gerçekleşecektir. |
37:134 | إِذْ نَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Hani biz onu ve (geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın, kâfir olan eşi dışında) bütün ailesini kurtarmıştık. * |
38:73 | فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Derken bütün melekler topluca saygı ile eğildiler. * |
38:82 | قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | İblis, “Senin şerefine andolsun ki, (içlerinden ihlâslı kulların hariç), elbette onların hepsini azdıracağım” dedi. * |
38:85 | لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنْكَ وَمِمَّنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.” * |
43:55 | فَلَمَّا آسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öç aldık, hepsini suda boğduk. * |
44:40 | إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı zamandır. * |
جُمُعَةٌ : İsim.
62:9 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِيَ لِلصَّلَاةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. |