ق و ي

KÖK HARFLER: ق و ي

ANLAM: 

قَوِىَ : (Bir kimse) güçlü, dinç, dirençli hale gelmek. Acıkmak. (Yağmur) durmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
قُوَّةٌ isim 30 Kudret, kuvvet 9/69 Çoğulu: قُوًى
قَوِىٌّ isim 11 Kuvvetli, güçlü 8/52
مُقْوِى isim 1 Sıkıntıda olan, muhtaç 56/73

Toplam 42


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • قَوِيٌّ
  • قُوَّةٌ
  • أَقْوَى
  • تَقْوَى

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA:

KUVVET ile ŞİDDET kelimeleri arasındaki fark

( ش د د – ق و ي )

Asıl itibarı ile şiddet, bir şeyin sertliğini niteleme konusunda mübalağadır ve “kudret” türünden bir kelime değildir. Bu nedenle Yüce Allah hakkında “şedîd” (çok şiddetli) ifadesi kullanılmaz. Kuvvet ise “kudret” türünden bir kelimedir. Allah Teala hakkında Kur’ân’da “Kuvvet sahibidir, metindir” (Zâriyât 58) buyurulmaktadır. (Bu kullanım, “kuvvet bakımından şânı yücedir” demektir. Burada bir anlam genişlemesi söz konusudur.) (Farklar Sözlüğü 140) Bknz: ( ش د د )

KUVVET ile METÂNET kelimeleri arasındaki fark / benzerlik

( ق و ي – م ت ن )

Metânet, “yükseklikten kaynaklanan salâbet (sertlik, katılık)” anlamına gelir. Zira “el-metnu mine’l arz”, “sert ve yüksek yer” demektir. Metânet, rehâvet (rahatlık ve gevşeklik) kelimesinin zıddıdır. “Kuvvetli ve metin” ifadesi, niteleme kapsamında, zayıflığın zıddı olarak mübalağalı bir kullanımdır.(Farklar Sözlüğü 141) Bknz: ( م ت ن )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Kuvve قُوَّة Kuvvet. Güç. Salahiyyet. İktidar. Düşünce, niyet.
Kuvvet قُوَّة Sükunette bulunan cisimleri harekete, hareket ettikleri sükunete getirmeğe muktedir olan sebeb. 
Kuvâ قُوَى Güçler. Kuvvetler.
Kavî قَوِى Sağlam, metin, zorlu, kuvvetli, güçlü. Kaviyyen
Takviye تَقْوِيَة Kuvvetlendirme.
Mukavvî مُقَوِّى Kuvvetlendirici, güç katıcı.
Mukavvâ مُقَوَّى Sağlamlaştırılmış, kavileştirilmiş.
İktivâ’ اِقْتِوَاء Kuvvetlenme.
Takavvî تَقَوِّى Kuvvetlenme.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

قُوَّةٌ : İsim. Çoğulu: قُوًى

2:63 خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ
Diyanet Meali: “Size verdiğimiz Kitab’ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün (gafil olmayın).” 
2:93 خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُوا
Diyanet Meali: “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin.”
2:165 وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُوا إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا
Diyanet Meali: Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu bir bilselerdi!
7:145 فَخُذْهَا بِقُوَّةٍ وَأْمُرْ قَوْمَكَ يَأْخُذُوا بِأَحْسَنِهَا
Diyanet Meali: “Şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret. Onları en güzeliyle alsınlar (uygulasınlar).”
7:171 خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Diyanet Meali: “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın ve onun içindekileri hatırlayın ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız.”
8:60 وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ
Diyanet Meali: Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın.
9:69 كَانُوا أَشَدَّ مِنْكُمْ قُوَّةً وَأَكْثَرَ أَمْوَالًا وَأَوْلَادًا
Diyanet Meali: Onlar sizden daha güçlü, malları ve çocukları daha fazlaydı.
11:52 يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً إِلَىٰ قُوَّتِكُمْ
Diyanet Meali: “Üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın.”
11:52 يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً إِلَىٰ قُوَّتِكُمْ
Diyanet Meali: “Üzerinize bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın.”
11:80 قَالَ لَوْ أَنَّ لِي بِكُمْ قُوَّةً أَوْ آوِي إِلَىٰ رُكْنٍ شَدِيدٍ
Diyanet Meali: (Lût da:) “Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim” dedi. *
16:92 وَلَا تَكُونُوا كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ أَنْكَاثًا
Diyanet Meali: İpliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın.
18:39 وَلَوْلَا إِذْ دَخَلْتَ جَنَّتَكَ قُلْتَ مَا شَاءَ اللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ
Diyanet Meali: “Bağına girdiğinde ‘Mâşaallah! Kuvvet yalnız Allah’ındır’ deseydin ya!”
18:95 قَالَ مَا مَكَّنِّي فِيهِ رَبِّي خَيْرٌ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ
Diyanet Meali: “Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, (sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım).”
19:12 يَا يَحْيَىٰ خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ وَآتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيًّا
Diyanet Meali: “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet vermiştik.
27:33 قَالُوا نَحْنُ أُولُو قُوَّةٍ وَأُولُو بَأْسٍ شَدِيدٍ وَالْأَمْرُ إِلَيْكِ
Diyanet Meali: Dediler ki: “Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız. Emir senin.”
28:76 وَآتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَا إِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالْعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ
Diyanet Meali: Biz ona, anahtarlarını (bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler verdik.
28:78 أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِنْ قَبْلِهِ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً
Diyanet Meali: O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu?
30:9 كَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَأَثَارُوا الْأَرْضَ وَعَمَرُوهَا
Diyanet Meali: Onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler. Yeryüzünü sürüp işlemişler ve orayı (kendilerinin imar ettiğinden daha çok) imar etmişlerdi.
30:54 ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً
Diyanet Meali: Sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren…
30:54 ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً
Diyanet Meali: … sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir.
35:44 كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً
Diyanet Meali: (Yeryüzünde dolaşıp) kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Oysa onlar kendilerinden daha da kuvvetli idiler.
40:21 كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali: Onlar, kendilerinden daha güçlü ve yeryüzündeki eserleri daha üstündü.
40:82 كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali: Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri daha üstündü.
41:15 وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً
Diyanet Meali:
“Bizden daha güçlü kim var?” demişlerdi.
41:15 أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةً
Diyanet Meali: Onlar, kendilerini yaratan Allah’ın onlardan daha güçlü olduğunu görmediler mi?
47:13 وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ هِيَ أَشَدُّ قُوَّةً مِنْ قَرْيَتِكَ الَّتِي أَخْرَجَتْكَ أَهْلَكْنَاهُمْ
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Seni çıkaran kendi memleket halkından daha güçlü nice memleket halkları vardı ki, biz onları helâk ettik.
51:58 إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ
Diyanet Meali: Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir. *
53:5 عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ
Diyanet Meali: (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip (Cebrail) öğretti. *
81:20 ذِي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ
Diyanet Meali: Güçlü ve Arş’ın sahibi katında itibarlı… *
86:10 فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ
Diyanet Meali: (O gün) artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı. *

قَوِىٌّ : İsim. 

8:52 إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ
Diyanet Meali: Şüphesiz Allah kuvvetlidir, azabı çetin olandır.
11:66 إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ
Diyanet Meali: Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
22:40 وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Diyanet Meali: Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
22:74 مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Diyanet Meali: Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. *
27:39 أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ تَقُومَ مِنْ مَقَامِكَ وَإِنِّي عَلَيْهِ لَقَوِيٌّ أَمِينٌ
Diyanet Meali: “Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim.”
28:26 إِنَّ خَيْرَ مَنِ اسْتَأْجَرْتَ الْقَوِيُّ الْأَمِينُ
Diyanet Meali:  “Herhâlde ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü ve güvenilir olan bu adam olacaktır.”
33:25 وَكَفَى اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ الْقِتَالَ وَكَانَ اللَّهُ قَوِيًّا عَزِيزًا
Diyanet Meali: Allah, savaşta mü’minlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
40:22 فَكَفَرُوا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ إِنَّهُ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ
Diyanet Meali: Onlar inkâr ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakalayıverdi. Şüphesiz O, güçlüdür, cezası da çok şiddetlidir.
42:19 اللَّهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ
Diyanet Meali: Allah, kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. *
57:25 وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ
Diyanet Meali: Allah da kendisine ve Resûllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.
58:21 كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ
Diyanet Meali: Allah, “Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz” diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. *

مُقْوِينَ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: مُقْوِى

56:73 نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِلْمُقْوِينَ
Diyanet Meali: Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. *