KÖK HARFLER: أ ج ر
ANLAM:
أَجَرَ : Yaptığı şeyden ötürü birisini mükafatlandırmak ya da ödüllendirmek; bedeli ya da parası karşılığı ona hizmet etmek; onun kiralık adamı olmak; onu bedel ya da para karşılığı kiraya vermek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
أَجَرَ | fiil-I | 1 | Karşılığını verdi | 28/27 | |
اِسْتَأْجَرَ | fiil-X | 2 | Kiraladı | 28/26 | |
أَجْرٌ | isim | 105 | Ecir, mükafat, ücret | 2/62 | Çoğulu: أُجُورٌ |
Toplam | 108 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- أَجْرٌ
- آجُرٌ
- قَرْمِيدٌ
AÇIKLAMA:
CEZA, SEVAB ve ECR kelimeleri arasındaki benzerlik
( ج ز ي – ث و ب – أ ج ر )
Ceza ve sevab kelimeleri “karşılığını vermek” anlamındadır. Her ikisi de hayır ve şer konularında kullanılabilir. Fakat özellikle Türkçede yaygın kullanım olarak ceza kelimesi olumsuz, sevab kelimesi ise olumlu davranışların karşılığıdır.
Ceza bütün işlere verilen karşılıktır, sevapta ise sadece âhiret mükafatı söz konusudur. (Sabri Türkmen 178)
Ecir kelimesi de bu anlamlara yakın bir anlama sahiptir. Ücret kelimesi de bu kökten gelir. Bunlar Allah tarafından olduğu gibi, insanlar tarafından da verilebilir. Ceza da öyledir. Fakat sevap kelimesi beşere isnad edilmemiştir. (Sabri Türkmen 177) Bknz: ( ث و ب – ج ز ي )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Ecr (Ecir) | أَجْر | *Sevab, ücret. Bir iş, bir hizmet mükabilinde verilen şey. | Çoğul: Ücûr |
Âcir | آجِر | Elindekini başkasına kiralayan. Kiraya veren. |
|
Me’cûr | مَأْجُور | *Karşılık almaya, mükafata hak kazanmış kimse. Kiraya verilen. |
|
İccâr | إِجَّار | Dam, çatı. |
|
Îcâr | إِيجَار | Kira. Kiraya verme. |
|
İcâre | إِجَارَة | Kira. Gelir, irad. Ücret. Belli bir menfaati belli bir karşılık ile satmak. |
|
Mûcir | مُوجِر | Kirâlayan, kirâya veren. |
|
Mûcer | مُوجَر | Kiraya verilmiş olan şey. |
|
İstîcâr | اِسْتِأْجَار | Kira ile tutma, kiralama. |
|
Müste’cir | مُسْتَأْجِر | İsticar eden, kira ile tutan, kiracı. |
|
Ücret | أُجْرَة | 1: İş gücünün karşılığı olan para ve mal. 2: Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَجَرَ : Fiil-I.
28:27 | عَلَىٰ أَنْ تَأْجُرَنِي ثَمَانِيَ حِجَجٍ |
Diyanet Meali: | “Ben, sekiz yıl bana çalışmana karşılık…” |
اِسْتَأْجَرَ : Fiil-X
28:26 | قَالَتْ إِحْدَاهُمَا يَا أَبَتِ اسْتَأْجِرْهُ |
Diyanet Meali: | Kızlardan biri, “Babacığım, onu ücretle tut.” dedi. |
28:26 | إِنَّ خَيْرَ مَنِ اسْتَأْجَرْتَ الْقَوِيُّ الْأَمِينُ |
Diyanet Meali: | “Herhâlde ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü ve güvenilir olan bu adam olacaktır.” |
أَجْرٌ : İsim. Çoğulu: أُجُورٌ
2:62 | وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | “(Allah’a ve ahiret gününe inanan) ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, (mahzun da olmayacaklardır).” |
2:112 | بَلَىٰ مَنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُ أَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Hayır, öyle değil! Kim “ihsan” derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. |
2:262 | ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَا أَنْفَقُوا مَنًّا وَلَا أَذًى لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | (Mallarını Allah yolunda harcayan), sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. |
2:274 | سِرًّا وَعَلَانِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | (Mallarını gece gündüz); gizli ve açık (Allah yolunda harcayanlar var ya), onların Rableri katında mükâfatları vardır. |
2:277 | وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen), namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. |
3:57 | وَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ |
Diyanet Meali: | “İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını tastamam verecektir.” |
3:136 | وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ |
Diyanet Meali: | Ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. (Allah yolunda çalışanların) mükâfatı ne güzeldir! |
3:171 | وَأَنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Şehitler Allah’ın nimetine, keremine) ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine (sevinirler). |
3:172 | لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır. |
3:179 | وَإِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır. |
3:185 | كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ |
Diyanet Meali: | Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak (kıyamet günü) yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. |
3:199 | أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. |
4:24 | فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِهِ مِنْهُنَّ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ فَرِيضَةً |
Diyanet Meali: | Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. |
4:25 | فَانْكِحُوهُنَّ بِإِذْنِ أَهْلِهِنَّ وَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ |
Diyanet Meali: | Sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. |
4:40 | وَإِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | (Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir. |
4:67 | وَإِذًا لَآتَيْنَاهُمْ مِنْ لَدُنَّا أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | O zaman kendilerine elbette katımızdan büyük bir mükâfat verirdik. * |
4:74 | وَمَنْ يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيُقْتَلْ أَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. |
4:95 | وَفَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile (kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile) cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. |
4:100 | ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da) sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. |
4:114 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. |
4:146 | وَسَوْفَ يُؤْتِ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, mü’minlere büyük bir mükâfat verecektir. |
4:152 | وَلَمْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ أُولَٰئِكَ سَوْفَ يُؤْتِيهِمْ أُجُورَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah’a ve peygamberlerine iman edenler) ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükâfatlarını verecektir. |
4:162 | وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ أُولَٰئِكَ سَنُؤْتِيهِمْ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | (O namazı kılanlar, zekâtı verenler), Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz. |
4:173 | فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenlere gelince, (Allah) onların mükâfatlarını eksiksiz ödeyecektir. |
5:5 | إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ مُحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ |
Diyanet Meali: | İffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; (evlenmek), zina etmemek (ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir). |
5:9 | الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Allah), iman edip salih ameller işleyenler hakkında, “Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır” (diye vaatte bulunmuştur). |
6:90 | قُلْ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır.” |
7:113 | وَجَاءَ السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالُوا إِنَّ لَنَا لَأَجْرًا |
Diyanet Meali: | Sihirbazlar Firavun’a geldiler. “(Galip gelenler biz olursak) mutlaka bize bir mükâfat vardır, değil mi?” dediler. |
7:170 | إِنَّا لَا نُضِيعُ أَجْرَ الْمُصْلِحِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz, iyiliğe çalışan (erdemli) kimselerin mükâfatını zayi etmeyiz. |
8:28 | أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır. * |
9:22 | خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükâfat vardır. * |
9:120 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını elbette zayi etmez. |
10:72 | فَإِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَمَا سَأَلْتُكُمْ مِنْ أَجْرٍ |
Diyanet Meali: | “Eğer yüz çeviriyorsanız, sizden zaten hiçbir ücret istemedim.” |
10:72 | إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Benim ücretim, ancak Allah’a aittir. Bana müslümanlardan olmam emredildi.” |
11:11 | وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُولَٰئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | (Ancak sabredip) salih amel işleyenler böyle değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. |
11:29 | إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | “Benim mükâfatım ancak Allah’a âittir. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim.” |
11:51 | يَا قَوْمِ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum.” |
11:51 | إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى الَّذِي فَطَرَنِي أَفَلَا تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | “Benim ücretim, ancak beni yaratana âittir. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” |
11:115 | وَاصْبِرْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sabret! Çünkü, Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez. * |
12:56 | نُصِيبُ بِرَحْمَتِنَا مَنْ نَشَاءُ وَلَا نُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. |
12:57 | وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. * |
12:90 | إِنَّهُ مَنْ يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez.” |
12:104 | وَمَا تَسْأَلُهُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (Kur’an) âlemler içinde ancak bir öğüttür. * |
16:41 | وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi.. |
16:96 | وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُوا أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Elbette sabredenlere, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz. |
16:97 | وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz. |
17:9 | وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Ve iyi işler yapan mü’minler için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler. |
18:2 | وَيُبَشِّرَ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا حَسَنًا |
Diyanet Meali: | Salih ameller işleyen mü’minleri, içlerinde ebedî olarak kalacakları güzel bir mükâfat (cennet) ile müjdelemek için… |
18:30 | إِنَّا لَا نُضِيعُ أَجْرَ مَنْ أَحْسَنَ عَمَلًا |
Diyanet Meali: | Elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz. |
18:77 | يُرِيدُ أَنْ يَنْقَضَّ فَأَقَامَهُ قَالَ لَوْ شِئْتَ لَاتَّخَذْتَ عَلَيْهِ أَجْرًا |
Diyanet Meali: | (Derken orada) yıkılmaya yüz tutmuş (bir duvar gördüler). Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, “İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın” dedi. |
25:57 | قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَنْ شَاءَ أَنْ يَتَّخِذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum.” * |
26:41 | فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا |
Diyanet Meali: | Sihirbazlar gelince, Firavun’a, “(Eğer biz üstün gelirsek), gerçekten bize bir mükâfat var mı?” dediler. |
26:109 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” * |
26:109 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” * |
26:127 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” * |
26:127 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” * |
26:145 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” * |
26:145 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” * |
26:164 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” * |
26:164 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” * |
26:180 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” * |
26:180 | وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” * |
28:25 | قَالَتْ إِنَّ أَبِي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ أَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا |
Diyanet Meali: | “Bizim için koyunlarımızı sulamanın ücretini vermek üzere babam seni çağırıyor” dedi. |
28:54 | أُولَٰئِكَ يُؤْتَوْنَ أَجْرَهُمْ مَرَّتَيْنِ بِمَا صَبَرُوا |
Diyanet Meali: | İşte onların, sabretmeleri karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir. |
29:27 | وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükâfatını da verdik. |
29:58 | تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ |
Diyanet Meali: | (İman edip salih amel işleyenler var ya), onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları (cennet köşklerine yerleştireceğiz). Çalışanların mükâfatı ne güzeldir! |
33:29 | فَإِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | “(Bilin ki) Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” |
33:31 | وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا |
Diyanet Meali: | (İçinizden kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder) ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır. |
33:35 | وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | … Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. |
33:44 | تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’a kavuşacakları gün mü’minlere yönelik esenlik dileği “Selâm”dır. Allah, onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır. * |
33:50 | إِنَّا أَحْلَلْنَا لَكَ أَزْوَاجَكَ اللَّاتِي آتَيْتَ أُجُورَهُنَّ |
Diyanet Meali: | Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini helâl kıldık. |
34:47 | قُلْ مَا سَأَلْتُكُمْ مِنْ أَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizden herhangi bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah’a aittir.” |
34:47 | إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Benim ücretim ancak Allah’a aittir. O, her şeye hakkıyla şahittir.” |
35:7 | وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenler için ise bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. |
35:30 | لِيُوَفِّيَهُمْ أُجُورَهُمْ وَيَزِيدَهُمْ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, kendilerine mükâfatlarını tam olarak versin ve kendi lütfundan daha da artırsın diye (böyle yaparlar). |
36:11 | وَخَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ |
Diyanet Meali: | (Sen ancak Zikr’e uyanı) ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele. |
36:21 | اتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُمْ مُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.” * |
38:86 | قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُتَكَلِّفِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Bundan (tebliğ görevinden) dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ben kendiliğinden yükümlülük altına girenlerden değilim.” * |
39:10 | إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ |
Diyanet Meali: | “Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.” |
39:35 | لِيُكَفِّرَ اللَّهُ عَنْهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ أَجْرَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, işlediklerinin en kötüsünü örtmek ve onlara (yaptıklarının en güzeli ile) karşılık vermek için (onları böyle mükâfatlandırdı). |
39:74 | نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاءُ فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ |
Diyanet Meali: | (Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve) bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere (bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur). Salih amel işleyenlerin mükâfatı ne güzelmiş!” |
41:8 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz iman edip salih ameller işleyenler için ise kesintisiz bir mükâfat vardır. * |
42:23 | قُلْ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَىٰ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum.” |
42:40 | فَمَنْ عَفَا وَأَصْلَحَ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez. |
47:36 | وَإِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ أُجُورَكُمْ وَلَا يَسْأَلْكُمْ أَمْوَالَكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer inanır ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, O size mükâfatınızı verir ve sizden mallarınızı (tamamen sarf etmenizi) istemez. |
48:10 | وَمَنْ أَوْفَىٰ بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir. |
48:16 | فَإِنْ تُطِيعُوا يُؤْتِكُمُ اللَّهُ أَجْرًا حَسَنًا |
Diyanet Meali: | “Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir.” |
48:29 | وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir. |
49:3 | امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَىٰ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar), Allah’ın, gönüllerini takvâ (Allah’a karşı gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. |
52:40 | أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ |
Diyanet Meali: | Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir yük altında mı kalmışlardır? * |
57:7 | فَالَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَأَنْفَقُوا لَهُمْ أَجْرٌ كَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | İçinizden iman edip de (Allah yolunda) harcayanlar var ya; onlar için büyük bir mükâfat vardır. |
57:11 | يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُ أَجْرٌ كَرِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a güzel bir borç verecek ki, Allah da onu kendisine kat kat ödesin. Ona çok değerli bir mükâfat da vardır. * |
57:18 | وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır. |
57:19 | وَالشُّهَدَاءُ عِنْدَ رَبِّهِمْ لَهُمْ أَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْ |
Diyanet Meali: | Ve Allah katında şahitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. |
57:27 | فَآتَيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا مِنْهُمْ أَجْرَهُمْ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir. |
60:10 | وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ أَنْ تَنْكِحُوهُنَّ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ |
Diyanet Meali: | Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. |
64:15 | إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır. * |
65:5 | وَمَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُعْظِمْ لَهُ أَجْرًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını büyütür. |
65:6 | فَإِنْ أَرْضَعْنَ لَكُمْ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ |
Diyanet Meali: | Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin. |
67:12 | إِنَّ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. * |
68:3 | وَإِنَّ لَكَ لَأَجْرًا غَيْرَ مَمْنُونٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır. * |
68:46 | أَمْ تَسْأَلُهُمْ أَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَ |
Diyanet Meali: | Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı girmişlerdir? * |
73:20 | تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا |
Diyanet Meali: | (Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz), onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. |
84:25 | إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ |
Diyanet Meali: | Ancak iman edip de sâlih ameller işleyenler başka. Onlar için, bitmez tükenmez bir mükâfat vardır. * |
95:6 | إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ |
Diyanet Meali: | Ancak, iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar için devamlı bir mükâfat vardır. * |