KÖK HARFLER: ع ط و
ANLAM:
عَطَا : Bir şeyi almak. Elini birine doğru kaldırmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَطْوٌ : Bir şeyi almak için başı ve elleri kaldırma.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
أَعْطَى | fiil-IV | 8 | Verdi | 108/1 |
تَعَاطَى | fiil-VI | 1 | Cüret gösterdi, ileri atıldı | 54/29 |
عَطَاءٌ | isim | 5 | Lütuf, bağış, ihsan | 17/20 |
| Toplam | 14 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- أَعْطَى
- أَنْعَمَ > bak: ن ع م
- مَنَحَ
- حَبَا
- أَرْفَدَ / رَفَدَ
- تَبَرَّعَ
- تَعَاطَى
- عَطَاءٌ (a)
- عَطَاءٌ (b)
- عَطَاءٌ (c)
Zıt Manada Kelimeler
- أَعْطَى
- تَعَاطَى
- عَطَاءٌ (a)
- عَطَاءٌ (b)
- عَطَاءٌ (c)
AÇIKLAMA:
İ‘TÂ’ ile İNFÂK kelimeleri arasındaki fark
( ع ط و – ن ف ق )
İnfâk, bir malın mülkiyetten çıkarılmasıdır. Bu nedenle, “Allah kullarına infâkta bulunur” denilmez. Nasıl dilerse öyle infak eder (Mâide/64) ayetinde kelime, mecazi anlamdadır. İ‘tâ’ ise, verilen malın mülkiyetten çıkarılmasını gerektirmez. İ‘tâ’ anlamında, birisi için bir şey satın almak üzere Zeyd’e bir miktar mal vaya birisi için bir şey dikmek üzere bir miktar kumaş verilebilir. Bu mal ya da kumaş, bu şekilde o kişinin mülkiyetinden çıkmaz. (Farklar Sözlüğü 238) Bknz: ( ن ف ق )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Atâ’ | عَطَاء | Verme. Bağışlama. Bahşiş. Lütuf. |
A’tâ | أَعْطَى | Verdi. Veren. |
İ’tâ’ | إِعْطَاء | Verme, ödeme. |
Atiyye | عَطِيَّة | Hediye. |
Atâyâ | عَطَايَا | Bahşişler. İhsanlar. Lütuflar. |
Teâtî | تَعَاطِى | Karşılıklı alıp verme. |
Müteâtî | مُتَعَاطِى | Birbirine veren. |
Aksata kelimesi, “alışveriş” anlamındadır. أَخْذ وَ عَطَاء yani “alıp satma” ifadesinin dilimize geçmiş halidir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَعْطَى : Fiil-IV.
9:29 | حَتَّىٰ يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ |
Diyanet Meali: | … küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar (savaşın). |
9:58 | وَمِنْهُمْ مَنْ يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِ فَإِنْ أُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا |
Diyanet Meali: | İçlerinden sadakalar konusunda sana dil uzatanlar da var. Kendilerine ondan bir pay verilirse, hoşnut olurlar… |
9:58 | وَإِنْ لَمْ يُعْطَوْا مِنْهَا إِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ |
Diyanet Meali: | … eğer kendilerine ondan bir pay verilmezse, hemen kızarlar. |
20:50 | قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَىٰ كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَىٰ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir” dedi. * |
53:34 | وَأَعْطَىٰ قَلِيلًا وَأَكْدَىٰ |
Diyanet Meali: | Pek az verip de kaskatı cimrileşeni (gördün mü)? * |
92:5 | فَأَمَّا مَنْ أَعْطَىٰ وَاتَّقَىٰ |
Diyanet Meali: | Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınırsa…* |
93:5 | وَلَسَوْفَ يُعْطِيكَ رَبُّكَ فَتَرْضَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın. * |
108:1 | إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz sana Kevser’i verdik. * |
تَعَاطَى : Fiil-VI.
54:29 | فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ |
Diyanet Meali: | Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti. * |
عَطَاءٌ : İsim.
11:108 | عَطَاءً غَيْرَ مَجْذُوذٍ |
Diyanet Meali: | Bu, onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir. |
17:20 | كُلًّا نُمِدُّ هَٰؤُلَاءِ وَهَٰؤُلَاءِ مِنْ عَطَاءِ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Rabbinin lütfundan her birine; onlara da, bunlara da veririz. |
17:20 | وَمَا كَانَ عَطَاءُ رَبِّكَ مَحْظُورًا |
Diyanet Meali: | Rabbinin lütfu (hiç kimseye) yasaklanmış değildir. |
38:39 | هَٰذَا عَطَاؤُنَا فَامْنُنْ أَوْ أَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍ |
Diyanet Meali: | “İşte bu bizim ihsanımızdır. Artık sen de (istediğine) hesapsızca ver yahut verme” dedik. * |
78:36 | جَزَاءً مِنْ رَبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا |
Diyanet Meali: | Bunlar Rabbinin katından, hesabları karşılığı verilenlerdir. |