KÖK HARFLER: ذ ك ر
ANLAM:
ذَكَرَ : Zikretmek, söylemek. Bahsetmek, konuşmak. Hatırlamak, anmak. Muktezasını (gereğini) yapmakla birlikte hatıra getirmek, kadrini bilmek. Tefekkürle birlikte hatıra getirmek, zikretmek. Mükâfatlandırmak, övmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
ذَكَرَ | fiil-I | 84 | Zikretti, bahsetti, hatırladı, kadrini bildi, övdü | 87/15 | Meçhulü: ذُكِرَ Meçhul Muzari: يُذْكَرُ |
ذَكَّرَ | fiil-II | 18 | Zikre sevketti, hatırlattı, düşündürdü | 88/21 | Meçhulü: ذُكِّرَ |
تَذَكَّرَ | fiil-V | 51 | Tezekkür etti, hatıra getirdi, düşündü | 7/201 | Muzarisinin Kısaltması: يَذَّكَّرُ |
اَدَّكَرَ | fiil-VIII | 1 | Tezekkür etti, hatıra getirdi | 12/45 | Aslı: اَذْتَكَرَ |
ذِكْرٌ | isim | 76 | Zikir, söz, kıssa, kitap, Peygamber, şeref | 36/69 | |
ذِكْرَى | isim | 23 | Zikir, hatırlamak, hatırlatmak, ikaz | 87/9 | |
ذَاكِرٌ | isim | 3 | Zikreden | 33/35 | Müennes: ذَاكِرَةٌ |
مَذْكُورٌ | isim | 1 | Zikredilen | 76/1 | |
تَذْكِيرٌ | isim | 1 | Hatırlatmak, düşündürmek | 10/71 | |
مُدَّكِرٌ | isim | 6 | Tezekkür eden, hatıra getiren | 54/15 | Aslı: مُذْتَكِرٌ |
تَذْكِرَةٌ | isim | 9 | Vaaz, nasihat, hatırlatmaya sevkeden | 80/11 | |
مُذَكِّرٌ | isim | 1 | Zikre sevkeden, hatırlatan, düşündüren | 88/21 | |
ذَكَرٌ | isim | 18 | Eril, erkek, adam | 75/39 | Çoğulu: ذُكُورٌ – ذُكْرَانٌ |
Toplam | 292 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Zikir | ذِكْر | Anma, söyleme, sözünü etme. |
|
Zâkir | ذَاكِر | Zikreden, anan. |
|
Zeker | ذَكَر | Erkeklik organı. |
|
Mezkûr | مَذْكُور | Adı geçen, anılan, sözü geçen, zikredilen, zikrolunan. |
|
Tezkîr | تَذْكِير | Hatırlatma. |
|
Tezkâr | تَذْكَار | Zikretme, hatırlatma, anma, yadolunma. |
|
Tezkere | تَذْكَرَة | Bir iş için izin verildiğini bildiren resmî kâğıt. Pusula. Askerlik görevinin bittiğini bildiren belge. | Tezkire |
Müzekkir | مُذَكِّر | Zikreden, hatıra getiren, anan. Zikreden, ibadet eden. Hz. Peygamber’in isimlerinden. |
|
Müzâkere | مُذَاكَرَة | 1: Bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunma, oylaşma. 2: Sözlü sınav. | Müzâkere etmek |
İzkâr | إِذْكَار | Hatıra getirmek, andırmak, hatırlatmak. |
|
Tezekkür | تَذَكُّر | 1: Bir sorunu konuşma. 2: Hatırlama, hatıra getirme. |
|
Mütezekkir | مُتَذَكِّر | Hatırlayan, tezekkür eden. |
|
İstizkâr | اِسْتِذْكَار | Hatıra getirme, hatırlama. Tahattur etme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
ذَكَرَ : Fiil-I. Meçhulü: ذُكِرَ Meçhul Muzari: يُذْكَرُ
2:40 | يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَوْفُوا بِعَهْدِي |
Diyanet Meali: | Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin. |
2:47 | يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَأَنِّي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. * |
2:63 | خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | “Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab’ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün (gafil olmayın).” |
2:114 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللَّهِ أَنْ يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak edenden kim daha zalimdir. |
2:122 | يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّتِي أَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın. |
2:152 | فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لِي وَلَا تَكْفُرُونِ |
Diyanet Meali: | Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin. * |
2:152 | فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لِي وَلَا تَكْفُرُونِ |
Diyanet Meali: | Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin. * |
2:198 | فَإِذَا أَفَضْتُمْ مِنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللَّهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ |
Diyanet Meali: | Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin. |
2:198 | فَاذْكُرُوا اللَّهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin. Onu, size gösterdiği gibi zikredin. |
2:200 | فَإِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءَكُمْ |
Diyanet Meali: | Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, (hatta ondan da kuvvetli bir anışla) Allah’ı anın. |
2:203 | وَاذْكُرُوا اللَّهَ فِي أَيَّامٍ مَعْدُودَاتٍ |
Diyanet Meali: | Sayılı günlerde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin). |
2:231 | وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمَا أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. |
2:235 | عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلَٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا |
Diyanet Meali: | Allah biliyor ki, siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. (Meşru sözler söylemeniz dışında) sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. |
2:239 | فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَمَا عَلَّمَكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Güvenliğe kavuşunca da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın). |
3:41 | وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ |
Diyanet Meali: | “Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.” |
3:103 | وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنْتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. |
3:135 | وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar… |
3:191 | الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. |
4:103 | فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلَاةَ فَاذْكُرُوا اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. |
4:142 | وَإِذَا قَامُوا إِلَى الصَّلَاةِ قَامُوا كُسَالَىٰ يُرَاءُونَ النَّاسَ وَلَا يَذْكُرُونَ اللَّهَ إِلَّا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar. |
5:4 | فَكُلُوا مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin). |
5:7 | وَاذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمِيثَاقَهُ الَّذِي وَاثَقَكُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. |
5:11 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ هَمَّ قَوْمٌ أَنْ يَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) kalkışmıştı… |
5:20 | يَا قَوْمِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَعَلَ فِيكُمْ أَنْبِيَاءَ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı.” |
5:110 | اذْكُرْ نِعْمَتِي عَلَيْكَ وَعَلَىٰ وَالِدَتِكَ |
Diyanet Meali: | “(Ey Meryem oğlu İsa!) Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün.” |
6:118 | فَكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ إِنْ كُنْتُمْ بِآيَاتِهِ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah’ın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin. * |
6:119 | وَمَا لَكُمْ أَلَّا تَأْكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Üzerine Allah’ın adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir. |
6:121 | وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ |
Diyanet Meali: | Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. |
6:138 | وَأَنْعَامٌ لَا يَذْكُرُونَ اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا افْتِرَاءً عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | Bir kısım hayvanları da keserken üzerlerine Allah’ın adını anmazlar. (Bütün bunları) Allah’a iftira ederek yaparlar. |
7:69 | وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ |
Diyanet Meali: | “Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi.” |
7:69 | وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | “Ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.” |
7:74 | وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ عَادٍ |
Diyanet Meali: | “Hatırlayın ki Allah Âd kavminden sonra, sizi onların yerine getirdi.” |
7:74 | فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Artık Allah’ın nimetlerini anın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” |
7:86 | وَاذْكُرُوا إِذْ كُنْتُمْ قَلِيلًا فَكَثَّرَكُمْ |
Diyanet Meali: | “Hatırlayın ki, siz az (ve güçsüz) idiniz de O sizi çoğalttı.” |
7:171 | خُذُوا مَا آتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın ve onun içindekileri hatırlayın ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız.” |
7:205 | وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً |
Diyanet Meali: | Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, zikret. |
8:2 | إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ |
Diyanet Meali: | Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. |
8:26 | وَاذْكُرُوا إِذْ أَنْتُمْ قَلِيلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz. |
8:45 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! (Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın. |
12:42 | وَقَالَ لِلَّذِي ظَنَّ أَنَّهُ نَاجٍ مِنْهُمَا اذْكُرْنِي عِنْدَ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi. |
12:85 | قَالُوا تَاللَّهِ تَفْتَأُ تَذْكُرُ يُوسُفَ حَتَّىٰ تَكُونَ حَرَضًا |
Diyanet Meali: | Oğulları, “Allah’a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf’u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin” dediler. |
14:6 | وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ أَنْجَاكُمْ مِنْ آلِ فِرْعَوْنَ |
Diyanet Meali: | Hani Mûsâ kavmine, “Allah’ın size olan nimetini anın. Hani O sizi, Firavun ailesinden kurtarmıştı. |
17:46 | وَإِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْآنِ وَحْدَهُ وَلَّوْا عَلَىٰ أَدْبَارِهِمْ نُفُورًا |
Diyanet Meali: | Kur’an’da (ibadete lâyık ilâh olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar. |
18:24 | وَاذْكُرْ رَبَّكَ إِذَا نَسِيتَ |
Diyanet Meali: | Unuttuğun zaman Rabbini an. |
18:63 | فَإِنِّي نَسِيتُ الْحُوتَ وَمَا أَنْسَانِيهُ إِلَّا الشَّيْطَانُ أَنْ أَذْكُرَهُ |
Diyanet Meali: | (Kayaya sığındığımız sırada) balığı unutmuşum. Doğrusu onu sana söylememi bana ancak şeytan unutturdu. |
19:16 | وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَ إِذِ انْتَبَذَتْ مِنْ أَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Kitap’ta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. * |
19:41 | وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Kitap’ta İbrahim’i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi. * |
19:51 | وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسَىٰ إِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Kitap’ta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resûl, bir nebî idi. * |
19:54 | وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِسْمَاعِيلَ إِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ |
Diyanet Meali: | Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o, sözünde duran bir kimse idi. |
19:56 | وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِدْرِيسَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Kitap’ta İdris’i de an. Şüphesiz o, doğru sözlü bir kimse, bir nebî idi. * |
19:67 | أَوَلَا يَذْكُرُ الْإِنْسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? * |
20:34 | وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | “Seni çok zikredelim diye.” * |
21:36 | أَهَٰذَا الَّذِي يَذْكُرُ آلِهَتَكُمْ |
Diyanet Meali: | “Bu mu ilâhlarınızı diline dolayan?” |
21:60 | قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ |
Diyanet Meali: | (İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler. * |
22:28 | لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ |
Diyanet Meali: | (Gelsinler ki), kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. |
22:34 | وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ |
Diyanet Meali: | Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. |
22:35 | الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَىٰ مَا أَصَابَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden … kimselerdir. |
22:36 | وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ |
Diyanet Meali: | Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. |
22:40 | وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir edilirdi. |
24:36 | فِي بُيُوتٍ أَذِنَ اللَّهُ أَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde… |
26:227 | إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok ananlar başka. |
33:9 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَاءَتْكُمْ جُنُودٌ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti… |
33:21 | لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | (Andolsun, Allah’ın Resûlünde sizin için); Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için (güzel bir örnek vardır). |
33:34 | وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلَىٰ فِي بُيُوتِكُنَّ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ وَالْحِكْمَةِ |
Diyanet Meali: | Siz evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. |
33:41 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin. * |
35:3 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. |
37:13 | وَإِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar. * |
38:17 | اصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd’u hatırla. |
38:41 | وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o, Rabbine, “Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu” diye seslenmişti. * |
38:45 | وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ أُولِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da an. * |
38:48 | وَاذْكُرْ إِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِ وَكُلٌّ مِنَ الْأَخْيَارِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) İsmail, el-Yesa’ ve Zülkifl’i de an. Onların her biri iyi kimselerdi. * |
39:45 | وَإِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَحْدَهُ اشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Allah, bir tek (ilâh) olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalpleri daralır. |
39:45 | وَإِذَا ذُكِرَ الَّذِينَ مِنْ دُونِهِ إِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başkaları (ilâhları) anıldığında bakarsın sevinirler. |
40:44 | فَسَتَذْكُرُونَ مَا أَقُولُ لَكُمْ وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Size söylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a havale ediyorum.” |
43:13 | لِتَسْتَوُوا عَلَىٰ ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ |
Diyanet Meali: | (O, bütün çiftleri yaratan), üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız diye… |
46:21 | وَاذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنْذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ |
Diyanet Meali: | Âd kavminin kardeşini (Hûd’u) hatırla. Hani Ahkâf’taki kavmini uyarmıştı. |
47:20 | فَإِذَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ مُحْكَمَةٌ وَذُكِرَ فِيهَا الْقِتَالُ رَأَيْتَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يَنْظُرُونَ إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Fakat hükmü apaçık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, (ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi) sana baktıklarını görürsün. |
62:10 | وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz. |
73:8 | وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا |
Diyanet Meali: | Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O’na yönel. * |
74:55 | فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ |
Diyanet Meali: | Artık kim dilerse ondan öğüt alır. * |
74:56 | وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. |
76:25 | وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا |
Diyanet Meali: | Sabah akşam Rabbinin adını an. * |
80:12 | فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ |
Diyanet Meali: | Dileyen ondan öğüt alır. * |
87:15 | وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّىٰ |
Diyanet Meali: | Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse (mutlaka kurtuluşa erer). * |
ذَكَّرَ : Fiil-II. Meçhulü: ذُكِّرَ
2:282 | أَنْ تَضِلَّ إِحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الْأُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. |
5:13 | يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهِ |
Diyanet Meali: | Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. |
5:14 | وَمِنَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَىٰ أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهِ |
Diyanet Meali: | “Biz hıristiyanız” diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. |
6:44 | فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. |
6:70 | وَذَكِّرْ بِهِ أَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ |
Diyanet Meali: | Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. |
7:165 | فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ أَنْجَيْنَا الَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّوءِ |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerine hatırlatılanı unutunca, biz de kötülükten alıkoymaya çalışanları kurtardık. |
14:5 | أَنْ أَخْرِجْ قَوْمَكَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَذَكِّرْهُمْ بِأَيَّامِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın (geçmiş milletleri cezalandırdığı) günlerini hatırlat.” |
18:57 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ فَأَعْرَضَ عَنْهَا |
Diyanet Meali: | Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren (ve elleriyle yaptığını unutandan) daha zalimdir? |
25:73 | وَالَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا |
Diyanet Meali: | Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler. * |
32:15 | إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا |
Diyanet Meali: | Bizim âyetlerimize ancak, kendilerine bu âyetlerle öğüt verildiği zaman secdeye kapananlar inanırlar. |
32:22 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ ثُمَّ أَعْرَضَ عَنْهَا |
Diyanet Meali: | Kim, Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalimdir? |
36:19 | قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِنْ ذُكِّرْتُمْ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ |
Diyanet Meali: | Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler. * |
37:13 | وَإِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar. * |
50:45 | فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَنْ يَخَافُ وَعِيدِ |
Diyanet Meali: | O hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver. |
51:55 | وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَىٰ تَنْفَعُ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir. * |
52:29 | فَذَكِّرْ فَمَا أَنْتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) O hâlde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli. * |
87:9 | فَذَكِّرْ إِنْ نَفَعَتِ الذِّكْرَىٰ |
Diyanet Meali: | O hâlde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver. * |
88:21 | فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنْتَ مُذَكِّرٌ |
Diyanet Meali: | Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. * |
تَذَكَّرَ : Fiil-V. Muzarisinin Kısaltması: يَذَّكَّرُ
2:221 | وَيُبَيِّنُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. |
2:269 | وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّا أُولُو الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar. |
3:7 | وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّا أُولُو الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. |
6:80 | وَسِعَ رَبِّي كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?” |
6:126 | قَدْ فَصَّلْنَا الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık. |
6:152 | وَبِعَهْدِ اللَّهِ أَوْفُوا ذَٰلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti. |
7:3 | اتَّبِعُوا مَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! * |
7:26 | وَلِبَاسُ التَّقْوَىٰ ذَٰلِكَ خَيْرٌ ذَٰلِكَ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah’ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik). |
7:57 | كَذَٰلِكَ نُخْرِجُ الْمَوْتَىٰ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz. |
7:130 | وَلَقَدْ أَخَذْنَا آلَ فِرْعَوْنَ بِالسِّنِينَ وَنَقْصٍ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık. * |
7:201 | إِنَّ الَّذِينَ اتَّقَوْا إِذَا مَسَّهُمْ طَائِفٌ مِنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُوا فَإِذَا هُمْ مُبْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphe yok ki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhal Allah’ı hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar. * |
8:57 | فَإِمَّا تَثْقَفَنَّهُمْ فِي الْحَرْبِ فَشَرِّدْ بِهِمْ مَنْ خَلْفَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar. * |
9:126 | أَوَلَا يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar. * |
10:3 | ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | İşte O, Rabbiniz Allah’tır. O hâlde O’na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz? |
11:24 | مَثَلُ الْفَرِيقَيْنِ كَالْأَعْمَىٰ وَالْأَصَمِّ وَالْبَصِيرِ وَالسَّمِيعِ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları hiç birbirlerine denk olur mu? Hâlâ düşünmez misiniz? * |
11:30 | وَيَا قَوْمِ مَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللَّهِ إِنْ طَرَدْتُهُمْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah’tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?” * |
13:19 | أَفَمَنْ يَعْلَمُ أَنَّمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَىٰ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُولُو الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? (Bunu) ancak akıl sahipleri anlar. * |
14:25 | وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. |
14:52 | وَلِيَعْلَمُوا أَنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | (Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar), Allah’ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye (insanlara bir bildiridir). |
16:13 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır. |
16:17 | أَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Şu hâlde yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz? * |
16:90 | وَيَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. |
17:41 | وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِيَذَّكَّرُوا |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, onlar düşünüp öğüt alsınlar diye (gerçekleri) bu Kur’an’da değişik biçimlerde açıkladık. |
20:44 | فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ |
Diyanet Meali: | “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.” * |
23:85 | سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de. * |
24:1 | سُورَةٌ أَنْزَلْنَاهَا وَفَرَضْنَاهَا وَأَنْزَلْنَا فِيهَا آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. Düşünüp öğüt almanız için onda apaçık âyetler indirdik. * |
24:27 | ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor. |
25:50 | وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler. * |
25:62 | وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ أَرَادَ أَنْ يَذَّكَّرَ |
Diyanet Meali: | O, öğüt almak isteyen (ve çok şükredici olmayı dileyen) kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getirendir. |
27:62 | أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Ne kadar az düşünüyorsunuz! |
28:43 | بَصَائِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ’ya) -düşünüp ibret alsınlar diye- insanların kalp gözünü açan deliller ve bir hidayet rehberi, bir rahmet olarak (Kitab’ı verdik). |
28:46 | لِتُنْذِرَ قَوْمًا مَا أَتَاهُمْ مِنْ نَذِيرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | (Fakat Rabbinden bir rahmet olarak), senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmeyen bir kavmi, düşünüp öğüt alsınlar diye uyarman için (o haberleri sana bildiriyoruz). |
28:51 | وَلَقَدْ وَصَّلْنَا لَهُمُ الْقَوْلَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, düşünüp öğüt alsınlar diye o sözü (Kur’an âyetlerini) onlara peş peşe ulaştırdık. * |
32:4 | مَا لَكُمْ مِنْ دُونِهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Sizin için O’ndan başka hiçbir dost, hiçbir şefaatçi yoktur. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız? |
35:37 | أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ |
Diyanet Meali: | “Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti.” |
35:37 | أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ |
Diyanet Meali: | “Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti.” |
37:155 | أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Hiç düşünmüyor musunuz? * |
38:29 | كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُولُو الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. * |
39:9 | قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُولُو الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar. |
39:27 | وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, öğüt alsınlar diye biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali verdik. * |
40:13 | هُوَ الَّذِي يُرِيكُمْ آيَاتِهِ وَيُنَزِّلُ لَكُمْ مِنَ السَّمَاءِ رِزْقًا وَمَا يَتَذَكَّرُ إِلَّا مَنْ يُنِيبُ |
Diyanet Meali: | O, size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indirendir. Ancak O’na yönelen, düşünüp ibret alır. * |
40:58 | وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُسِيءُ قَلِيلًا مَا تَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Kör ile gören, iman edip salih ameller işleyenler ile kötülük yapan bir değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz. * |
44:58 | فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Biz Onu (Kur’an’ı) senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar. * |
45:23 | وَجَعَلَ عَلَىٰ بَصَرِهِ غِشَاوَةً فَمَنْ يَهْدِيهِ مِنْ بَعْدِ اللَّهِ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın …), gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız? |
51:49 | وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık. * |
56:62 | وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ النَّشْأَةَ الْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya! * |
69:42 | وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! * |
79:35 | يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ مَا سَعَىٰ |
Diyanet Meali: | O gün insan yaptıklarını hatırlar. * |
80:4 | أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. * |
87:10 | سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı derin saygı duyarak O’ndan korkan öğüt alacaktır. * |
89:23 | وَجِيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ وَأَنَّىٰ لَهُ الذِّكْرَىٰ |
Diyanet Meali: | O gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!? |
اَدَّكَرَ : Fiil-VIII. Aslı: اَذْتَكَرَ
12:45 | وَقَالَ الَّذِي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ أُمَّةٍ أَنَا أُنَبِّئُكُمْ بِتَأْوِيلِهِ فَأَرْسِلُونِ |
Diyanet Meali: | Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u) hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi. * |
ذِكْرٌ : İsim.
2:200 | فَإِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءَكُمْ أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. |
2:200 | فَإِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءَكُمْ أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. |
3:58 | ذَٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْآيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكِيمِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz. * |
5:91 | إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan alıkoymak ister. |
7:63 | أَوَعَجِبْتُمْ أَنْ جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُوا |
Diyanet Meali: | Sizi uyarması ve sizin de Allah’a karşı gelmekten sakınıp (rahmete ulaşmanız) için, içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir zikir (vahiy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? |
7:69 | أَوَعَجِبْتُمْ أَنْ جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ |
Diyanet Meali: | “Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi (Nûh kavminden sonra) onların yerine getirdi…” |
12:42 | فَأَنْسَاهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّهِ فَلَبِثَ فِي السِّجْنِ بِضْعَ سِنِينَ |
Diyanet Meali: | Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı. |
12:104 | وَمَا تَسْأَلُهُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (Kur’an) âlemler içinde ancak bir öğüttür. * |
13:28 | الَّذِينَ آمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. |
13:28 | أَلَا بِذِكْرِ اللَّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ |
Diyanet Meali: | Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. |
15:6 | وَقَالُوا يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Ey kendisine Zikir (Kur’an) indirilen kimse! Sen mutlaka delisin!” * |
15:9 | إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. * |
16:43 | وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. * |
16:44 | وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. |
18:28 | وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ |
Diyanet Meali: | Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş (ve işi hep aşırılık olmuş) kimselere boyun eğme. |
18:70 | قَالَ فَإِنِ اتَّبَعْتَنِي فَلَا تَسْأَلْنِي عَنْ شَيْءٍ حَتَّىٰ أُحْدِثَ لَكَ مِنْهُ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | O da şöyle dedi: “O hâlde, eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın.” * |
18:83 | وَيَسْأَلُونَكَ عَنْ ذِي الْقَرْنَيْنِ قُلْ سَأَتْلُو عَلَيْكُمْ مِنْهُ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: “Size ondan bir anı okuyacağım.” * |
18:101 | الَّذِينَ كَانَتْ أَعْيُنُهُمْ فِي غِطَاءٍ عَنْ ذِكْرِي |
Diyanet Meali: | Gözleri Zikr’ime (Kur’an’a) karşı perdeli olanlar… |
19:2 | ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّا |
Diyanet Meali: | Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır. * |
20:14 | إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي |
Diyanet Meali: | “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” * |
20:42 | اذْهَبْ أَنْتَ وَأَخُوكَ بِآيَاتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكْرِي |
Diyanet Meali: | “Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve beni anmakta gevşeklik göstermeyin.” * |
20:99 | كَذَٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنْبَاءِ مَا قَدْ سَبَقَ وَقَدْ آتَيْنَاكَ مِنْ لَدُنَّا ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir (Kur’an) verdik. * |
20:113 | وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ الْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık. |
20:124 | وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا |
Diyanet Meali: | “Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır.” |
21:2 | مَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنْ رَبِّهِمْ مُحْدَثٍ إِلَّا اسْتَمَعُوهُ وَهُمْ يَلْعَبُونَ |
Diyanet Meali: | Rab’lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, (kalpleri de gaflette olarak) dinlemesinler. * |
21:7 | وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. * |
21:10 | لَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? * |
21:24 | أَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ هَٰذَا ذِكْرُ مَنْ مَعِيَ |
Diyanet Meali: | Yoksa ondan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: “Haydi getirin delilinizi! İşte benimle beraber olanların kitabı…” |
21:24 | وَذِكْرُ مَنْ قَبْلِي بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ الْحَقَّ فَهُمْ مُعْرِضُونَ |
Diyanet Meali: | “Ve işte benden öncekilerin kitabı (Hiçbirinde birden fazla ilâh olduğuna dair hiçbir delil yok). Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler.” |
21:36 | أَهَٰذَا الَّذِي يَذْكُرُ آلِهَتَكُمْ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمَٰنِ هُمْ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Bu mu ilâhlarınızı diline dolayan?” derler. Hâlbuki kendileri Rahmân’ın kitabını inkâr ediyorlar. |
21:42 | قُلْ مَنْ يَكْلَؤُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَٰنِ بَلْ هُمْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِمْ مُعْرِضُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “(Size azab edecek olsa) gece ve gündüz Rahmân’ın azabından sizi kim koruyacak?” Öyle iken onlar Rablerinin zikrinden yüz çevirmekteler. * |
21:48 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَىٰ وَهَارُونَ الْفُرْقَانَ وَضِيَاءً وَذِكْرًا لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ ile Hârûn’a, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân’ı (Tevrat’ı) bir ışık ve öğüt olarak verdik. * |
21:50 | وَهَٰذَا ذِكْرٌ مُبَارَكٌ أَنْزَلْنَاهُ أَفَأَنْتُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ |
Diyanet Meali: | İşte bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkâr ediyorsunuz? * |
21:105 | وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık. * |
23:71 | بَلْ أَتَيْنَاهُمْ بِذِكْرِهِمْ |
Diyanet Meali: | Hayır, biz onlara şereflerini (Kur’an’ı) getirdik. |
23:71 | فَهُمْ عَنْ ذِكْرِهِمْ مُعْرِضُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar ise bu şereflerinden yüz çeviriyorlar. |
23:110 | فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنْسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنْتُمْ مِنْهُمْ تَضْحَكُونَ |
Diyanet Meali: | Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz. * |
24:37 | رِجَالٌ لَا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ |
Diyanet Meali: | Hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, (zekâtı vermekten) alıkoymadığı birtakım adamlar, (buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler). |
25:18 | وَلَٰكِنْ مَتَّعْتَهُمْ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا |
Diyanet Meali: | “Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helâke giden bir toplum oldular.” |
25:29 | لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءَنِي |
Diyanet Meali: | “Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı” |
26:5 | وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ |
Diyanet Meali: | Rahmân’dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler. * |
29:45 | إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ |
Diyanet Meali: | Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. |
33:41 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin. * |
36:11 | إِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. |
36:69 | إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. |
37:3 | فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | Ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki…* |
37:168 | لَوْ أَنَّ عِنْدَنَا ذِكْرًا مِنَ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı…” |
38:1 | ص وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ |
Diyanet Meali: | Sâd. O şanlı, şerefli Kur’an’a andolsun (ki o, Allah sözüdür). * |
38:8 | أَأُنْزِلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِنْ ذِكْرِي |
Diyanet Meali: | “O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?” (diyerek kalkıp gittiler). Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. |
38:8 | أَأُنْزِلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِنْ ذِكْرِي |
Diyanet Meali: | “O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?” (diyerek kalkıp gittiler). Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. |
38:32 | فَقَالَ إِنِّي أَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَنْ ذِكْرِ رَبِّي |
Diyanet Meali: | Süleyman, “Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim” dedi. |
38:49 | هَٰذَا ذِكْرٌ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ |
Diyanet Meali: | Bu bir öğüttür. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için elbette güzel bir dönüş yeri vardır. * |
38:87 | إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Bu Kur’an, âlemler için ancak bir öğüttür.” * |
39:22 | فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay hâline! İşte onlar açık bir sapıklık içindedirler. |
39:23 | ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. |
41:41 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءَهُمْ وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ |
Diyanet Meali: | Kur’an kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler mutlaka cezalarını göreceklerdir. Şüphesiz o, çok değerli ve sağlam bir kitaptır. * |
43:5 | أَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ صَفْحًا أَنْ كُنْتُمْ قَوْمًا مُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | Haddi aşan bir topluluk oldunuz, diye vazgeçip Zikir’le (Kur’an’la) sizi uyarmaktan geri mi duralım? * |
43:36 | وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمَٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ |
Diyanet Meali: | Kim, Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur. * |
43:44 | وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَكَ وَلِقَوْمِكَ وَسَوْفَ تُسْأَلُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz. * |
53:29 | فَأَعْرِضْ عَنْ مَنْ تَوَلَّىٰ عَنْ ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Öyle ise bizim zikrimizden (Kur’an’dan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden yüz çevir. * |
54:17 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? * |
54:22 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? * |
54:25 | أَأُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ |
Diyanet Meali: | “Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın biridir.” * |
54:32 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? * |
54:40 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? * |
57:16 | أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edenlerin Allah’ı zikretmekten (ve inen haktan) dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? |
58:19 | اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنْسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah’ı anmayı unutturmuştur. |
62:9 | إِذَا نُودِيَ لِلصَّلَاةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun. |
63:9 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. |
65:10 | قَدْ أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | Allah, size bir zikir (Kur’an) indirdi. |
68:51 | وَإِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِأَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz inkâr edenler Zikr’i (Kur’an’ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle devirecekler. |
68:52 | وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür. * |
72:17 | وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِ يَسْلُكْهُ عَذَابًا صَعَدًا |
Diyanet Meali: | “Kim Rabbinin zikrinden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.” |
77:5 | فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | Öğüt bırakanlara andolsun ki…* |
81:27 | إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | O, âlemler için, ancak bir öğüttür. * |
94:4 | وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ |
Diyanet Meali: | Senin şânını yükseltmedik mi? * |
ذِكْرَى : İsim.
6:68 | فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرَىٰ مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Şayet şeytan sana unutturursa) hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma. |
6:69 | وَمَا عَلَى الَّذِينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَلَٰكِنْ ذِكْرَىٰ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakınanlara, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Fakat üzerlerine düşen bir hatırlatmadır. Belki sakınırlar. * |
6:90 | قُلْ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur’an), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır.” |
7:2 | فَلَا يَكُنْ فِي صَدْرِكَ حَرَجٌ مِنْهُ لِتُنْذِرَ بِهِ وَذِكْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Onunla insanları uyarman ve inananlara öğüt vermen için kalbine bir darlık gelmesin. |
11:114 | إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَٰلِكَ ذِكْرَىٰ لِلذَّاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür. |
11:120 | وَجَاءَكَ فِي هَٰذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Bunlarda, sana hak, mü’minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir. |
21:84 | وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرَىٰ لِلْعَابِدِينَ |
Diyanet Meali: | Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik. |
26:209 | ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz. * |
29:51 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَىٰ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır. |
38:43 | وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنَّا وَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik. * |
38:46 | إِنَّا أَخْلَصْنَاهُمْ بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlâslı kimseler kıldık. * |
39:21 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki bunda akıl sahipleri için bir öğüt vardır. |
40:54 | هُدًى وَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | (İsrailoğulları’na da), akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak (o kitabı miras bıraktık). * |
44:13 | أَنَّىٰ لَهُمُ الذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Nerede onlarda öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti. * |
47:18 | فَقَدْ جَاءَ أَشْرَاطُهَا فَأَنَّىٰ لَهُمْ إِذَا جَاءَتْهُمْ ذِكْرَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek? |
50:8 | تَبْصِرَةً وَذِكْرَىٰ لِكُلِّ عَبْدٍ مُنِيبٍ |
Diyanet Meali: | Bütün bunlar, içtenlikle Allah’a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret vermek içindir. * |
50:37 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunda, aklı olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır. * |
51:55 | وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَىٰ تَنْفَعُ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir. * |
74:31 | وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ |
Diyanet Meali: | Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır. |
79:43 | فِيمَ أَنْتَ مِنْ ذِكْرَاهَا |
Diyanet Meali: | Onu bilip söylemek nerede, sen nerede? * |
80:4 | أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. * |
87:9 | فَذَكِّرْ إِنْ نَفَعَتِ الذِّكْرَىٰ |
Diyanet Meali: | O hâlde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver. * |
89:23 | وَجِيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ وَأَنَّىٰ لَهُ الذِّكْرَىٰ |
Diyanet Meali: | ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!? |
ذَاكِرِينَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: ذَاكِرٌ
11:114 | إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَٰلِكَ ذِكْرَىٰ لِلذَّاكِرِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür. |
33:35 | وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. |
ذَاكِرَاتٌ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: ذَاكِرَةٌ
33:35 | وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. |
مَذْكُورٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
76:1 | هَلْ أَتَىٰ عَلَى الْإِنْسَانِ حِينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْئًا مَذْكُورًا |
Diyanet Meali: | İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti. * |
تَذْكِيرٌ : İsim. Mastar. Tef’îl Bâbı (II. Bâb).
10:71 | إِنْ كَانَ كَبُرَ عَلَيْكُمْ مَقَامِي وَتَذْكِيرِي بِآيَاتِ اللَّهِ فَعَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْتُ |
Diyanet Meali: | “Eğer benim konumum ve Allah’ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah’a dayanıp güvenmişim.” |
مُدَّكِرٌ : İsim. İsm-i Fâil. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). Aslı: مُذْتَكِرٌ
54:15 | وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَا آيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan? * |
54:17 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? * |
54:22 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? * |
54:32 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? * |
54:40 | وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? * |
54:51 | وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz sizin gibileri hep helâk ettik. Fakat var mı düşünüp öğüt alan? * |
تَذْكِرَةٌ : İsim.
20:3 | إِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشَىٰ |
Diyanet Meali: | Ancak (Allah’ın azabından) korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye…* |
56:73 | نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِلْمُقْوِينَ |
Diyanet Meali: | Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. * |
69:12 | لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ |
Diyanet Meali: | Bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin. * |
69:48 | وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Kur’an, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür. * |
73:19 | إِنَّ هَٰذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. * |
74:49 | فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ |
Diyanet Meali: | Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar? * |
74:54 | كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ |
Diyanet Meali: | Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır. * |
76:29 | إِنَّ هَٰذِهِ تَذْكِرَةٌ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | İşte bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine ulaştıran bir yol tutar. * |
80:11 | كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ |
Diyanet Meali: | Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür. * |
مُذَكِّرٌ : İsim. İsm-i Fâil. Tef’îl Bâbı (II. Bâb).
88:21 | فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنْتَ مُذَكِّرٌ |
Diyanet Meali: | Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. * |
ذَكَرٌ : İsim. Çoğulu: ذُكُورٌ – ذُكْرَانٌ
3:36 | وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْأُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | “Erkek, kız gibi değildir.” |
3:195 | فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لَا أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | Rableri, onlara şu karşılığı verdi: “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim.” |
4:11 | يُوصِيكُمُ اللَّهُ فِي أَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنْثَيَيْنِ |
Diyanet Meali: | Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. |
4:124 | وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ |
Diyanet Meali: | Mü’min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler. |
4:176 | وَإِنْ كَانُوا إِخْوَةً رِجَالًا وَنِسَاءً فَلِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنْثَيَيْنِ |
Diyanet Meali: | Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. |
6:139 | وَقَالُوا مَا فِي بُطُونِ هَٰذِهِ الْأَنْعَامِ خَالِصَةٌ لِذُكُورِنَا وَمُحَرَّمٌ عَلَىٰ أَزْوَاجِنَا |
Diyanet Meali: | Bir de dediler ki: “Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize aittir. Karılarımıza ise haramdır.” |
6:143 | مِنَ الضَّأْنِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْمَعْزِ اثْنَيْنِ قُلْ آلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ أَمِ الْأُنْثَيَيْنِ |
Diyanet Meali: | (Erkek ve dişi olarak) koyundan iki, keçiden de iki. Ey Muhammed! De ki: “Allah iki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi?” |
6:144 | وَمِنَ الْإِبِلِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْبَقَرِ اثْنَيْنِ قُلْ آلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ أَمِ الْأُنْثَيَيْنِ |
Diyanet Meali: | Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De ki: “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi?” |
16:97 | مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً |
Diyanet Meali: | Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız. |
26:165 | أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “İnsanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz?” * |
40:40 | مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزَىٰ إِلَّا مِثْلَهَا وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ |
Diyanet Meali: | “Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak salih bir amel işlerse, işte onlar cennete gireceklerdir.” |
42:49 | يَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ إِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ الذُّكُورَ |
Diyanet Meali: | Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. |
42:50 | أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًا وَإِنَاثًا وَيَجْعَلُ مَنْ يَشَاءُ عَقِيمًا |
Diyanet Meali: | Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. |
49:13 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَىٰ وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. |
53:21 | أَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْأُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | Erkek size de, dişi O’na mı? * |
53:45 | وَأَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz O, iki eşi, erkeği ve dişiyi … yaratmıştır. * |
75:39 | فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti. * |
92:3 | وَمَا خَلَقَ الذَّكَرَ وَالْأُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki, * |