و ز ن

KÖK HARFLER:  و ز ن

ANLAM: 

وَزَنَ : Bir şeyi tartmak ya da o şeyin ağırlığını belirlemek, hesap etmek. (Bir şey) ağır hale gelmek, ağırlaşmak.

AÇIKLAMA:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Âyet Açıklama
وَزَنَ fiil-I 3 Tarttı, değer biçti 83/3
مِيزَانٌ isim 16 Terazi, amel terazisi 55/7 Çoğulu: مَوَازٖينُ
وَزْنٌ isim 3 Tartma; değer biçme; ağırlık, ehemmiyet, değer, mertebe 7/8
مَوْزُونٌ isim 1 Tartılan 15/19

Toplam 23


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Vezn (Vezin) وَزْن Tartma. Ölçme. Hesaplama.
Vezniyyât وَزْنِيَّات Tartılan şeyler.
Vezne وَزْنَة Banka, büro vb. kuruluşlarda para alınıp verilen yer. Terazi.
Evzân أَوْزَان Tartılar, ağırlıklar, ölçüler.
Mevzûn مَوْزُون Vezinli. Ölçülü. 
Mîzân مِيزَان Terazi, ölçü, tartı. Akıl, idrak, muhakeme. Çoğulu: Mevâzin
Tevzîn تَوْزِين Tartma.
Muvâzene مُوَازَنَة Dengeli olma.
Muvâzin مُوَازِن Ağırlıkça birbirine eşit ve denk olan.
Tevâzün تَوَازُن Denklik. Müvazene hasıl olmak. Aynı tartıda olmak. Karşılıklı iki taraf da vezinde müsavi olmak. Denkleşmek. Çoğulu: Tevâzünât
Tevâzüniyyet تَوَازُنِيَّة İstatik.
Mütevâzin مُتَوَازِن Tevazün eden, tartıları bir olan. İkisinin ağırlığı birbirine denk, uygun olan, denk.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

وَزَنَ : Fiil-I. 

17:35 وَأَوْفُوا الْكَيْلَ إِذَا كِلْتُمْ وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ
Diyanet Meali: Ölçtüğünüzde ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın.
26:182 وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ
Diyanet Meali: “Doğru terazi ile tartın.” *
83:3 وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ
Diyanet Meali: Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar. *

مِيزَانٌ : İsim. Çoğulu: مَوَازٖينُ

6:152 وَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ
Diyanet Meali: Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın.
7:8 فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Diyanet Meali: Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
7:9 وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ
Diyanet Meali: Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse, işte onlar kendilerini ziyana sokanlardır.
7:85 فَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ
Diyanet Meali: Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin.”
11:84 وَلَا تَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ إِنِّي أَرَاكُمْ بِخَيْرٍ
Diyanet Meali: “Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizi bolluk içinde görüyorum.”
11:85 وَيَا قَوْمِ أَوْفُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ
Diyanet Meali: “Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın.”
21:47 وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali: Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız.
23:102 فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Diyanet Meali: Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. *
23:103 وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ
Diyanet Meali: Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir.
42:17 اللَّهُ الَّذِي أَنْزَلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَالْمِيزَانَ
Diyanet Meali: Allah, hak olarak Kitab’ı ve mizanı indirendir.
55:7 وَالسَّمَاءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ
Diyanet Meali: Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. *
55:8 أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ
Diyanet Meali: Ölçüde haddi aşmayın. *
55:9 وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ
Diyanet Meali: Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın. *
57:25 وَأَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ
Diyanet Meali: Beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler.
101:6
فَأَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ
Diyanet Meali:  İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse, *
101:8 وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ
Diyanet Meali: Ama kimin de tartıları hafif gelirse, *

وَزْنٌ : İsim. 

7:8 وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ
Diyanet Meali: O gün amellerin tartılması da haktır.
18:105 فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْنًا
Diyanet Meali: Böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.
55:9 وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ
Diyanet Meali: Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın. *

مَوْزُونٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.

15:19 وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ
Diyanet Meali: (Yeri de yaydık) ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik.