و ق ف

KÖK HARFLER:  و ق ف

ANLAM: 

وَقَفَ : Durmak. Hareketsiz durmak. Durmaya devam etmek.

AÇIKLAMA:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnek ÂyetAçıklama
وَقَفَfiil-I3Durdurdu, ayakta dikti, tutukladı37/24Meçhulü: وُقِفَ
مَوْقُوفٌisim1Tutuklanan34/31

Toplam4


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • (مُتَوَقِّفٌ (عَلَى
    • (مُرْتَهِنٌ (بِ > bak: ر ه ن
    • (مُعْتَمِدٌ (عَلَى > bak: ع م د

Zıt Manada Kelimeler

  • (مُتَوَقِّفٌ (عَلَى

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Vakf (Vakıf) وَقْف Bir kimseyi ya da bir şeyi alıkoymak, durdurmak. Kımıldatmamak.
Vakfe وَقْفَة Bir hareketin geçici olarak durdurulması. Durak. Hacıların Arafat’ta durmaları.
Vakfiyye وَقْفِيَّة Bir vakfın şartlarını bildiren belge, vakıfname.
Vâkıf وَاقِف Bilen, anlayan. Duran, ayakta duran.
Vukûf وُقُوف Anlama, bilme, bilgi.
Evkâf أَوْقَاف Vakıflar. Vakıf’ın çoğulu
Mevkûf مَوْقُوف Durdurulan. Vakfedilen. Daimi bir halde bırakılan.
Mevkûfiyyet مَوْقُوفِيَّة Maznunun hüküm giyinceye kadar hapsedilmesi. Hapsedilme hali.
Mevkif مَوْقِف Durak.
Tevkîf تَوْقِيف Tutuklama. Tevkîf etmek
Muvakkıf مُوَقِّف Durduran. 
Îkâf إِيقَاف Vakfetme, malını vakıf şekline koyma. Durdurma, durdurulma.
Tevakkuf تَوَقُّف Durma.
Mütevakkıf مُتَوَقِّف Tevakkuf eden, duran.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

وَقَفَ :  Fiil-I. Meçhulü: وُقِفَ

6:27 وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ وُقِفُوا عَلَى النَّارِ فَقَالُوا يَا لَيْتَنَا نُرَدُّ
Diyanet Meali: Ateşin karşısında durdurulup da, “Ah, keşke …” dedikleri vakit (hâllerini) bir görsen!
6:30 وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ وُقِفُوا عَلَىٰ رَبِّهِمْ قَالَ أَلَيْسَ هَٰذَا بِالْحَقِّ
Diyanet Meali: Rab’lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hâllerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: “Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?”
37:24 وَقِفُوهُمْ إِنَّهُمْ مَسْئُولُونَ
Diyanet Meali: “Onları tutuklayın (durdurun). Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.” *

مَوْقُوفُونَ :  İsim. İsm-i Mef’ûl. Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مَوْقُوفٌ

34:31 وَلَوْ تَرَىٰ إِذِ الظَّالِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِنْدَ رَبِّهِمْ
Diyanet Meali: Zalimler, Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman hâllerini bir görsen!