KÖK HARFLER: و ق د
ANLAM:
وَقَدَ : (Ateş) yanmak, parıl parıl veya cayır cayır yanmak. (Ateş) alevlenmek, tutuşmak. (Kalbi) şevkle heyecanlanmak. Ateşi yakmak, tutuşturmak. Cayır cayır yanmasını sağlamak.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama | |
أَوْقَدَ | fiil-IV | 5 | Yaktı, tutuşturdu | 36/80 | Meçhul muzari: يُوقَدُ |
اِسْتَوْقَدَ | fiil-X | 1 | Yaktı, yanmasını istedi | 2/17 | |
وَقُودٌ | isim | 4 | Yakacak, tutuşturucu, yanma | 3/10 | |
مُوقَدَةٌ | isim | 1 | Yakılan, tutuşturulan (müennes) | 104/6 | |
Toplam | 11 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Vakûd | وَقُود | Odun, kömür gibi yakılacak şeyler. |
|
Vakîd (Yakıt) | وَقِيد | Yakıt. Ateş yakacak odun ve sair çer çöpe denir ki tutrak tabir olunur. |
|
Vakkâd | وَقَّاد | Parlak, aydınlık. Çabuk anlayan. |
|
Tevkîd | تَوْقِيد | Vakit tayin etmek. | Çoğulu: Tevkîdât |
Îkâd | إِيقَاد | Ateş yakma, tutuşturma. |
|
Mûkad | مُوقَد | Ağır yüklü. Yıkılmış. |
|
Tevakkud | تَوَقُّد | Tutuşup yanma. |
|
İstîkâd | اِسْتِيقَاد | Yakma, ateşi tutuşturma. |
|
Müstevkid | مُسْتَوْقِد | Yakıp alevlendiren. |
|
Yakıt kelimesi Türkçedir, “yakmak” kökünden gelmektedir. Fakat “وَقِيد” kelimesine de çok benzer. “وَقِيد” kelimesi bize “yakıt” kelimesini çağrıştırdığı için burada işari bir benzerlik vardır, diyebiliriz.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَوْقَدَ : Fiil-IV. Meçhul muzari: يُوقَدُ
5:64 | كُلَّمَا أَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. |
13:17 | وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِي النَّارِ ابْتِغَاءَ حِلْيَةٍ |
Diyanet Meali: | Süs eşyası (veya yararlanılacak bir şey) elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden (de böyle köpük olur). |
24:35 | كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُبَارَكَةٍ |
Diyanet Meali: | (Fânûs) sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan tutuşturulur. |
28:38 | فَأَوْقِدْ لِي يَا هَامَانُ عَلَى الطِّينِ فَاجْعَلْ لِي صَرْحًا |
Diyanet Meali: | “Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap!” |
36:80 | الَّذِي جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنْتُمْ مِنْهُ تُوقِدُونَ |
Diyanet Meali: | O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz. * |
إِسْتَوْقَدَ : Fiil-X.
2:17 | مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِي اسْتَوْقَدَ نَارًا |
Diyanet Meali: | Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer. |
وَقُودٌ : İsim.
2:24 | فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ |
Diyanet Meali: | O hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. |
3:10 | وَأُولَٰئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ |
Diyanet Meali: | Onlar ateşin yakıtıdırlar. |
66:6 | قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler!) Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. |
85:5 | النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ |
Diyanet Meali: | Alevli ateş…* |
مُوقَدَةٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
104:6 | نَارُ اللَّهِ الْمُوقَدَةُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir. * |