KÖK HARFLER: و ع ظ
ANLAM:
وَعَظَ : Nasihat etmek, öğüt vermek, uyarmak. Bir şeye uymasını emretmek. Birisine kalbini yumuşatacak şeyi hatırlatmak.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama | |
وَعَظَ | fiil-I | 15 | Vaaz etti, öğüt verdi | 26/136 | Meçhul muzari: يُوعَظُ |
مَوْعِظَةٌ | isim | 9 | Nasihat, öğüt | 7/145 | |
وَاعِظٌ | isim | 1 | Öğüt veren | 26/136 | |
Toplam | 25 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Vaaz | وَعَظ | Nasihat. |
|
Vâiz | وَاعِظ | Nasihat veren. Dini meseleler üzerinde öğüt veren. |
|
Vâiziyye | وَاعِظِيَّة | Vaaz edenlere gördükleri vazife karşılığı olarak verilen para. |
|
Mev’ize | مَوْعِظَة | Öğüt. Nasihat verme. | Çoğulu: Mevâız |
Muvâaza | مُوَاعَظَة | Va’z ve nasihat etme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
وَعَظَ : Fiil-I. Meçhul muzari: يُوعَظُ
2:231 | وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَمَا أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. |
2:232 | ذَٰلِكَ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Bununla içinizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. |
4:34 | وَاللَّاتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ |
Diyanet Meali: | (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. |
4:58 | إِنَّ اللَّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُمْ بِهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. |
4:63 | فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ |
Diyanet Meali: | Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver.. |
4:66 | وَلَوْ أَنَّهُمْ فَعَلُوا مَا يُوعَظُونَ بِهِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında daha hayırlı olurdu. |
7:164 | لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللَّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا |
Diyanet Meali: | “Siz, Allah’ın helâk edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?” |
11:46 | إِنِّي أَعِظُكَ أَنْ تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ |
Diyanet Meali: | “Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim.” |
16:90 | وَيَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. |
24:17 | يَعِظُكُمُ اللَّهُ أَنْ تَعُودُوا لِمِثْلِهِ أَبَدًا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor. * |
26:136 | قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.” * |
31:13 | وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Hani Lokmân, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allah’a ortak koşma!” |
34:46 | قُلْ إِنَّمَا أَعِظُكُمْ بِوَاحِدَةٍ أَنْ تَقُومُوا لِلَّهِ مَثْنَىٰ وَفُرَادَىٰ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Ben size ancak bir tek şeyi, Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkıp düşünmenizi öğütlüyorum.” |
58:3 | فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا ذَٰلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِ |
Diyanet Meali: | (Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar) eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor. |
65:2 | ذَٰلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | İşte bununla Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. |
مَوْعِظَةٌ : İsim.
2:66 | فَجَعَلْنَاهَا نَكَالًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık. * |
2:275 | فَمَنْ جَاءَهُ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّهِ فَانْتَهَىٰ فَلَهُ مَا سَلَفَ |
Diyanet Meali: | Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. |
3:138 | هَٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür. * |
5:46 | وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Önündeki Tevrat’ı doğrulayan, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak (İncil’i verdik). |
7:145 | وَكَتَبْنَا لَهُ فِي الْأَلْوَاحِ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْعِظَةً |
Diyanet Meali: | Mûsâ için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını yazdık.. |
10:57 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ … geldi. |
11:120 | وَجَاءَكَ فِي هَٰذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Bunlarda, sana hak, mü’minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir. |
16:125 | ادْعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır.. |
24:34 | وَلَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكُمْ آيَاتٍ مُبَيِّنَاتٍ وَمَثَلًا مِنَ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüt indirdik. * |
وَاعِظِينَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: وَاعِظٌ
26:136 | قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.” * |