و ع د

KÖK HARFLER:  و ع د

ANLAM: 

وَعَدَ : (Genellikle hayırlı bir şey) vaat etmek.

AÇIKLAMA:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
وَعَدَfiil-I70Vaadetti, söz verdi57/10Meçhulü: وُعِدَ Meçhul Muzari: يُوعَدُ
وَاعَدَfiil-III4Sözleşti20/80
أَوْعَدَfiil-IV1Tehdit etti7/86
تَوَاعَدَfiil-VI1Vaadleşti, sözleşti8/42
وَعِيدٌisim6Tehdit, tehdit mevzusu50/20
مَوْعِدٌisim12Vaadin yerine getirileceğı yer ve zaman18/58
مَوْعِدَةٌisim1Vaad, söz9/114
مِيعَادٌisim6Vaad, söz, sözleşme34/30
مَوْعُودٌisim1Vaad edilen, söz verilen85/2
وَعْدٌisim49Vaad21/97

Toplam151


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • وَعَدَ
  • وَعِيدٌ
    • وَعْدٌ > bu kök
    • تَرْغِيبٌ > bak: ر غ ب

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Va’d وَعْد Bir işi yapmak için verilen söz. Va’d etmek
Va’de  وَعْدَة Bir işin yapılması veya bir borcun ödenmesi için tanınan süre, mühlet.
Vaîd وَعِيد Haber vererek korkutmak.
Mev’ûd مَوْعُود Söz verilmiş. Vaadedilmiş.  Çoğulu: Mevâîd
Mev’id مَوْعِد Söz verilen yer.
Mîâd مِيعَاد Vaad edilen gelecek zaman veya yer. Çoğulu: Mevâîd
Müvâade مُوَاعَدَة Vadeleşmek, sözleşmek.
Tevâüd تَوَاعُد Birbirine söz verme. Va’dleşme. Çoğulu: Tevâüdât

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

وَعَدَ :  Fiil-I. Meçhulü: وُعِدَ Meçhul Muzari: يُوعَدُ

2:268الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُمْ بِالْفَحْشَاءِ
Diyanet Meali:Şeytan sizi fakirlikle korkutur  ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder.
2:268وَاللَّهُ يَعِدُكُمْ مَغْفِرَةً مِنْهُ وَفَضْلًا وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Diyanet Meali:Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet va’dediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
3:194رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali:“Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize va’dettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme.”
4:95وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ
Diyanet Meali:Gerçi Allah (mü’minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir.
4:120يَعِدُهُمْ وَيُمَنِّيهِمْ
Diyanet Meali:Şeytan onlara (birçok) vaadde bulunur ve onları kuruntulara sürükler.
4:120وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلَّا غُرُورًا
Diyanet Meali:Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor.
5:9وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Diyanet Meali:Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, “Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır” diye vaatte bulunmuştur. *
6:134إِنَّ مَا تُوعَدُونَ لَآتٍ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ
Diyanet Meali:Şüphesiz size va’dedilen şeyler mutlaka gelecektir.  Siz bunun önüne geçemezsiniz. *
7:44وَنَادَىٰ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابَ النَّارِ أَنْ قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا
Diyanet Meali:Cennetlikler cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. (Siz de Rabbinizin va’dettiğini gerçek buldunuz mu?)” diye seslenirler.
7:44فَهَلْ وَجَدْتُمْ مَا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا
Diyanet Meali:“Siz de Rabbinizin va’dettiğini gerçek buldunuz mu?”
7:70فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir.”
7:77وَقَالُوا يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Diyanet Meali:Ve “Ey Salih! Sen eğer (dediğin gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı getir” dediler.
8:7وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللَّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتَيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ
Diyanet Meali:Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir diye va’dediyordu.
9:68وَعَدَ اللَّهُ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ
Diyanet Meali:Allah, erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kâfirlere, (içinde ebedî kalmak üzere) cehennem ateşini va’detti.
9:72وَعَدَ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ
Diyanet Meali:Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, (ebedî olarak kalacakları), içinden ırmaklar akan cennetler va’detti.
9:77فَأَعْقَبَهُمْ نِفَاقًا فِي قُلُوبِهِمْ إِلَىٰ يَوْمِ يَلْقَوْنَهُ بِمَا أَخْلَفُوا اللَّهَ مَا وَعَدُوهُ
Diyanet Meali:Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları (ve yalan söyledikleri) için O da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.
9:114وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ إِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَا إِيَّاهُ
Diyanet Meali:İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. 
10:46وَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ
Diyanet Meali:Onları tehdit ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) seni vefat ettirsek de sonunda onların dönüşü bizedir.
11:32فَأَكْثَرْتَ جِدَالَنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Diyanet Meali:(Dediler ki: “Ey Nûh! Bizimle tartıştın) ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir.”
13:35مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ
Diyanet Meali:Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dolunan cennetin durumu şudur: Onun içinden ırmaklar akar…
13:40وَإِنْ مَا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ
Diyanet Meali:Onlara va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da senin görevin sadece tebliğ etmektir.
14:22وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الْأَمْرُ إِنَّ اللَّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ
Diyanet Meali:İş bitirilince şeytan da diyecek ki: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi…”
14:22إِنَّ اللَّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدْتُكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ
Diyanet Meali:“Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım.”
17:64وَشَارِكْهُمْ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ وَعِدْهُمْ
Diyanet Meali:“Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun.”
17:64وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلَّا غُرُورًا
Diyanet Meali:“Onlara vaadlerde bulun.” Hâlbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va’detmez.
19:61جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ
Diyanet Meali:Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine…
19:75حَتَّىٰ إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ إِمَّا الْعَذَابَ وَإِمَّا السَّاعَةَ
Diyanet Meali:“Nihayet kendilerine vâdolunan şeyi -ya azabı (müminler karşısında yenilgiyi), veya kıyameti- gördükleri zaman…”
20:86قَالَ يَا قَوْمِ أَلَمْ يَعِدْكُمْ رَبُّكُمْ وَعْدًا حَسَنًا
Diyanet Meali:“Ey kavmim! Rabbiniz, size güzel bir vaadde bulunmadı mı?” dedi.
21:103وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Ve melekler onları, “İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür” diyerek karşılarlar.
21:109وَإِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ أَمْ بَعِيدٌ مَا تُوعَدُونَ
Diyanet Meali:“Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum.”
22:72النَّارُ وَعَدَهَا اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Diyanet Meali:Ateş.. Allah, onu kâfirlere vaad etti. Ne kötü varış yeridir orası!”
23:35أَيَعِدُكُمْ أَنَّكُمْ إِذَا مِتُّمْ وَكُنْتُمْ تُرَابًا وَعِظَامًا أَنَّكُمْ مُخْرَجُونَ
Diyanet Meali:“O, öldüğünüz, toprak ve kemik hâline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?” *
23:36هَيْهَاتَ هَيْهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ
Diyanet Meali:“Hâlbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!” *
23:83لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا هَٰذَا مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik.
23:93قُلْ رَبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, (beni o zalim milletin içinde bulundurma).” *
23:95وَإِنَّا عَلَىٰ أَنْ نُرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَادِرُونَ
Diyanet Meali:Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter. *
24:55وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ
Diyanet Meali:Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, (kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi) onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına dair vaadde bulunmuştur.
25:15قُلْ أَذَٰلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dedilen ebedîlik cenneti mi?”
26:206ثُمَّ جَاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (hâlleri nice olurdu?) *
27:68لَقَدْ وُعِدْنَا هَٰذَا نَحْنُ وَآبَاؤُنَا مِنْ قَبْلُ
Diyanet Meali:“Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik.”
28:61أَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقِيهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا
Diyanet Meali:Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve o vaad edilen şeye kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçimliklerinden yararlandırdığımız, (sonra da kıyamet günü hesaba çekilmek için huzura getirilecek) kimse gibi midir?
33:12وَإِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ إِلَّا غُرُورًا
Diyanet Meali:Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, “Allah ve Resûlü bize, ancak aldatmak için vaadde bulunmuşlar” diyorlardı. *
33:22قَالُوا هَٰذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ
Diyanet Meali:“İşte bu, Allah’ın ve Resûlünün bize vaad ettiği şeydir.” dediler.
35:40بَلْ إِنْ يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا
Diyanet Meali:Hayır, zalimler birbirlerine aldatmadan başka hiçbir şey vaad etmezler.
36:52هَٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ
Diyanet Meali:“Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.”
36:63هَٰذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
Diyanet Meali: “İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.” *
38:53هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ الْحِسَابِ
Diyanet Meali: İşte bunlar, hesap günü için size vaad edilenlerdir. *
40:8رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدْتَهُمْ
Diyanet Meali:“Ey Rabbimiz! Onları da, (onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da), kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy.”
40:28وَإِنْ يَكُ صَادِقًا يُصِبْكُمْ بَعْضُ الَّذِي يَعِدُكُمْ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir.”
40:77فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Diyanet Meali:Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek de (ya da göstermeden önce) seni vefât ettirsek de, sonunda onlar bize döndürüleceklerdir.
41:30أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
Diyanet Meali:“Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!”
43:42أَوْ نُرِيَنَّكَ الَّذِي وَعَدْنَاهُمْ فَإِنَّا عَلَيْهِمْ مُقْتَدِرُونَ
Diyanet Meali:Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter. *
43:83فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar. *
46:16وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Bu, onlara öteden beri yapılagelen doğru bir va’ddir.
46:17وَالَّذِي قَالَ لِوَالِدَيْهِ أُفٍّ لَكُمَا أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ
Diyanet Meali:Anne ve babasına, “Öf size! (Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken), beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?” diyen kimse…
46:22فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Diyanet Meali:“Doğru söyleyenlerden isen bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir.”
46:35كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍ
Diyanet Meali:Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar.
47:15مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِنْ مَاءٍ غَيْرِ آسِنٍ
Diyanet Meali:Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları … vardır.
48:20وَعَدَكُمُ اللَّهُ مَغَانِمَ كَثِيرَةً تَأْخُذُونَهَا فَعَجَّلَ لَكُمْ هَٰذِهِ
Diyanet Meali:Allah, size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Şimdilik bunu size hemen vermiş (ve insanların ellerini sizden çekmiş)tir.
48:29وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Diyanet Meali:Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.
50:32هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
Diyanet Meali:(Onlara şöyle denir:) “İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O’nun emrini gözeten için…” *
51:5إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ
Diyanet Meali:Size vaad olunan şey elbette doğrudur. *
51:22وَفِي السَّمَاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Gökte rızkınız ve size vaad olunan şeyler vardır. *
51:60فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkâr edenlerin hâline! *
57:10وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Diyanet Meali:Bununla beraber Allah, hepsine de en güzel olanı (cenneti) va’detmiştir. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
70:42فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve oynasınlar. *
70:44تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Kendilerini zillet kaplamış bir hâlde (mezarlarından süratle çıkacakları o günü hatırla)! İşte o, uyarıldıkları gündür.
72:24إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا
Diyanet Meali:Nihayet uyarıldıkları şeyi gördüklerinde kimin yardımcısı daha zayıf, (kimin sayısı daha azmış), bilecekler.
72:25قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا
Diyanet Meali:De ki: “Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi koyacaktır, bilemem.” *
77:7إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ
Diyanet Meali:Uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir. *

وَاعَدَ : Fiil-III.

2:51وَإِذْ وَاعَدْنَا مُوسَىٰ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِهِ
Diyanet Meali:Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize zulmederek) bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz.
2:235وَلَٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلَّا أَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًا
Diyanet Meali:Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin.
7:142وَوَاعَدْنَا مُوسَىٰ ثَلَاثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ
Diyanet Meali:Mûsâ’ya otuz gece süre belirledik, buna on (gece) daha kattık.
20:80قَدْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَوَاعَدْنَاكُمْ جَانِبَ الطُّورِ الْأَيْمَنَ
Diyanet Meali:(Allah, şöyle dedi: “Ey İsrailoğulları!) Sizi düşmanınızdan kurtardık, size Tûr’un sağ yanını va’dettik…”

أَوْعَدَ : Fiil-IV.

7:86وَلَا تَقْعُدُوا بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ
Diyanet Meali:“Bir de, tehdit ederek (Allah’ın yolundan O’na iman edenleri çevirmek, Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermek üzere) her yol üstüne oturmayın.

تَوَاعَدَ : Fiil-VI.

8:42وَلَوْ تَوَاعَدْتُمْ لَاخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ
Diyanet Meali:(Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi ki), şâyet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız (durumu fark edince) sözleşmenizde (vaktini tayinde) ayrılığa düşerdiniz (savaşa yanaşmazdınız).

وَعِيدٌ : İsim.

14:14ذَٰلِكَ لِمَنْ خَافَ مَقَامِي وَخَافَ وَعِيدِ
Diyanet Meali:“Bu, makamımdan korkan  ve tehdidimden sakınan kimseler içindir.”
20:113وَكَذَٰلِكَ أَنْزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ الْوَعِيدِ
Diyanet Meali:İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve (Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye) onda tehditleri teker teker sıraladık.
50:14كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ
Diyanet Meali:Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.
50:20وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ
Diyanet Meali:(İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilmeleri için) Sûr’a üfürülecek. İşte bu, tehdidin gerçekleşeceği gündür *
50:28قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُمْ بِالْوَعِيدِ
Diyanet Meali:Allah, şöyle der: “Benim huzurumda çekişmeyin. Çünkü ben bu (konudaki) uyarıyı size önceden yaptım.”  *
50:45وَمَا أَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَنْ يَخَافُ وَعِيدِ
Diyanet Meali:Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O hâlde sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur’an ile öğüt ver. *

مَوْعِدٌ : İsim.

11:17وَمَنْ يَكْفُرْ بِهِ مِنَ الْأَحْزَابِ فَالنَّارُ مَوْعِدُهُ
Diyanet Meali:Gruplardan her kim onu inkâr ederse, ateş onun varacağı yerdir.
11:81إِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ
Diyanet Meali:“Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!”
15:43وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ
Diyanet Meali:Şüphesiz cehennem, onların hepsinin buluşacağı yerdir. *
18:48بَلْ زَعَمْتُمْ أَلَّنْ نَجْعَلَ لَكُمْ مَوْعِدًا
Diyanet Meali:“Oysa siz, sizin için hesaba çekileceğiniz bir zaman belirlemediğimizi sanmıştınız.”
18:58بَلْ لَهُمْ مَوْعِدٌ لَنْ يَجِدُوا مِنْ دُونِهِ مَوْئِلًا
Diyanet Meali:Hayır, onlar için belirlenmiş bir gün vardır ki (o gün gelince) hiçbir kurtuluş çaresi bulamazlar.
18:59وَتِلْكَ الْقُرَىٰ أَهْلَكْنَاهُمْ لَمَّا ظَلَمُوا وَجَعَلْنَا لِمَهْلِكِهِمْ مَوْعِدًا
Diyanet Meali:İşte zulmettiklerinde yok ettiğimiz memleketler.. Helâk edilmeleri için de belli bir zaman tayin etmiştik. *
20:58فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَا أَنْتَ
Diyanet Meali:“Bunun için seninle bizim aramızda; (uygun bir yerde), senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle.”
20:59قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى
Diyanet Meali:Mûsâ, “Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir” dedi. *
20:86أَمْ أَرَدْتُمْ أَنْ يَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبٌ مِنْ رَبِّكُمْ فَأَخْلَفْتُمْ مَوْعِدِي
Diyanet Meali:“Yoksa üzerinize Rabbinizden bir gazap inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze uymadınız (ve buzağıya taptınız)?”
20:87قَالُوا مَا أَخْلَفْنَا مَوْعِدَكَ بِمَلْكِنَا
Diyanet Meali:Şöyle dediler: “Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz…”
20:97وَإِنَّ لَكَ مَوْعِدًا لَنْ تُخْلَفَهُ
Diyanet Meali:“Senin için, asla kaçamayacağın bir ceza daha var.”
54:46بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَىٰ وَأَمَرُّ
Diyanet Meali:Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır. *

مَوْعِدَةٌ : İsim.

9:114وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ إِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَا إِيَّاهُ
Diyanet Meali:İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. 

مِيعَادٌ : İsim.

3:9رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Diyanet Meali:“Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez.” *
3:194وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Diyanet Meali:“Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, va’dinden dönmezsin.”
8:42وَلَوْ تَوَاعَدْتُمْ لَاخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ
Diyanet Meali:(Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi ki), şâyet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız (durumu fark edince) sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz (savaşa yanaşmazdınız).
13:31إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Diyanet Meali:Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez.
34:30قُلْ لَكُمْ مِيعَادُ يَوْمٍ لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Sizin için belirlenen bir gün vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.”  *
39:20وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ
Diyanet Meali:Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Allah, va’dinden dönmez.

مَوْعُودٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. 

85:2وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ
Diyanet Meali:Va’dedilmiş güne (kıyamete) andolsun, *

وَعْدٌ : İsim.

3:152وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللَّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُمْ بِإِذْنِهِ
Diyanet Meali:Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan va’dini gerçekleştirdi.
4:122وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللَّهِ قِيلًا
Diyanet Meali:Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan?
9:111وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ وَالْقُرْآنِ
Diyanet Meali:Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir.
10:4إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا
Diyanet Meali:Hepinizin dönüşü ancak O’nadır. Allah, bunu bir gerçek olarak va’detmiştir.
10:48وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söyleyenler iseniz, (söyleyin) bu tehdit ne zaman (gerçekleşecek)?” diyorlar. *
10:55أَلَا إِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَلَا إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Bilesiniz ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Yine bilesiniz ki, Allah’ın va’di haktır. Fakat onların çoğu bunu bilmez. *
11:45فَقَالَ رَبِّ إِنَّ ابْنِي مِنْ أَهْلِي وَإِنَّ وَعْدَكَ الْحَقُّ
Diyanet Meali:(Nûh, Rabbine seslenip) şöyle dedi: “Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va’din elbette gerçektir…”
11:65فَقَالَ تَمَتَّعُوا فِي دَارِكُمْ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ ذَٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ
Diyanet Meali:Salih, dedi ki: “Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. (Sonra helâk olacaksınız.) İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir.”
13:31أَوْ تَحُلُّ قَرِيبًا مِنْ دَارِهِمْ حَتَّىٰ يَأْتِيَ وَعْدُ اللَّهِ
Diyanet Meali:Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, (inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek) veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir.
14:22وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الْأَمْرُ إِنَّ اللَّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ
Diyanet Meali:İş bitirilince şeytan da diyecek ki: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi…”
14:47فَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ
Diyanet Meali:Sakın Allah’ın, peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma!
16:38بَلَىٰ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:(Onlar, “Allah, ölen bir kimseyi diriltmez” diye var güçleriyle Allah’a yemin ettiler.) Hayır, diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah’ın üzerine aldığı bir vaaddir. Fakat insanların çoğu bilmezler.
17:5فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ أُولَاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَنَا أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ
Diyanet Meali:Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik.
17:5فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْدًا مَفْعُولًا
Diyanet Meali:Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, herhâlde yerine gelmesi gereken bir va’d idi.
17:7فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ
Diyanet Meali:İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, (daha önce girdikleri gibi) yine mescide (Beyt-i Makdis’e) girsinler (ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler) diye (üzerinize yine  düşmanlarınızı gönderdik.)
17:104اسْكُنُوا الْأَرْضَ فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ جِئْنَا بِكُمْ لَفِيفًا
Diyanet Meali:“Bu topraklarda oturun, ahiret va’di (kıyamet) gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz.”
17:108وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنْ كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولًا
Diyanet Meali:“Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va’di mutlaka gerçekleşecektir” derler. *
18:21وَكَذَٰلِكَ أَعْثَرْنَا عَلَيْهِمْ لِيَعْلَمُوا أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ
Diyanet Meali:Böylece biz, (insanları) onların hâlinden haberdar ettik ki, Allah’ın va’dinin hak olduğunu (ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını) bilsinler.
18:98قَالَ هَٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبِّي فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ رَبِّي جَعَلَهُ دَكَّاءَ
Diyanet Meali:Zülkarneyn, “Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder…” dedi. 
18:98وَكَانَ وَعْدُ رَبِّي حَقًّا
Diyanet Meali:“Rabbimin vaadi gerçektir.” 
19:54إِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَبِيًّا
Diyanet Meali:(Kitap’ta İsmail’i de an.) Şüphesiz o, sözünde duran bir kimse idi. Bir resûl, bir nebî idi.
19:61إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا
Diyanet Meali:Şüphesiz O’nun va’di kesinlikle gerçekleşir.
20:86قَالَ يَا قَوْمِ أَلَمْ يَعِدْكُمْ رَبُّكُمْ وَعْدًا حَسَنًا
Diyanet Meali:“Ey kavmim! Rabbiniz, size güzel bir vaadde bulunmadı mı?” dedi.
21:9ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَاءُ وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ
Diyanet Meali:Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helâk ettik. *
21:38وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:Bir de “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.  *
21:97وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا
Diyanet Meali:Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır.
21:104كَمَا بَدَأْنَا أَوَّلَ خَلْقٍ نُعِيدُهُ وَعْدًا عَلَيْنَا إِنَّا كُنَّا فَاعِلِينَ
Diyanet Meali:Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak yapacağız.
22:47وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ
Diyanet Meali:Bir de senden acele azap istiyorlar. Hâlbuki Allah asla va’dinden caymaz.
25:16لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ خَالِدِينَ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ وَعْدًا مَسْئُولًا
Diyanet Meali:Ebedî olarak kalacakları orada onlar için diledikleri her şey vardır. Bu, Rabbinin uhdesine aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir va’didir. *
27:71وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:Onlar, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar. *
28:13فَرَدَدْنَاهُ إِلَىٰ أُمِّهِ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَلِتَعْلَمَ أَنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ
Diyanet Meali:Böylece biz, anasının gözü aydın olsun ve üzülmesin, Allah’ın va’dinin hak olduğunu bilsin diye onu anasına geri döndürdük.
28:61أَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقِيهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا
Diyanet Meali:Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve o vaad edilen şeye kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçimliklerinden yararlandırdığımız, (sonra da kıyamet günü (hesaba çekilmek için) huzura getirilecek) kimse gibi midir?
30:6وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Allah, (onlara zafer konusunda) bir vaadde bulunmuştur. Allah, vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler. *
30:6وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:Allah, (onlara zafer konusunda) bir vaadde bulunmuştur. Allah, vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler. *
30:60فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ
Diyanet Meali:Sabret. Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler. *
31:9خَالِدِينَ فِيهَا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Diyanet Meali:İçlerinde ebedî kalacakları (Naîm cennetleri vardır). Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. *
31:33إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا
Diyanet Meali:Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın.
34:29وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek” diyorlar. *
35:5يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا
Diyanet Meali:Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın.
36:48وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?” diyorlar.  *
39:20تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ
Diyanet Meali:(Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için cennette üst üste yapılmış ve) altlarından ırmaklar akan (köşkler vardır). Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Allah, va’dinden dönmez.
39:74وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ
Diyanet Meali:Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi (cennetten dilediğimiz yere konmak üzere) bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur.”
40:55فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ
Diyanet Meali:Ey Muhammed! Sabret. Allah’ın va’di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste.
40:77فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ
Diyanet Meali: Sen sabret! Şüphesiz Allah’ın verdiği söz gerçektir.
45:32وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا
Diyanet Meali:“Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur” dendiği zaman…
46:16وَنَتَجَاوَزُ عَنْ سَيِّئَاتِهِمْ فِي أَصْحَابِ الْجَنَّةِ وَعْدَ الصِّدْقِ
Diyanet Meali:(İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz) ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, (onlara öteden beri yapılagelen) doğru bir va’ddir.
46:17وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ اللَّهَ وَيْلَكَ آمِنْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ
Diyanet Meali:(Anne ve babasına, “Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?” diyen kimseye), onlar Allah’a sığınarak, “Yazıklar olsun sana! İman et, Allah’ın va’di gerçektir” diyorlardı.
67:25وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
Diyanet Meali:“Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar. *
73:18السَّمَاءُ مُنْفَطِرٌ بِهِ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا
Diyanet Meali:O günle gök (bile) yarılır, Allah’ın va’di gerçekleşir. *