KÖK HARFLER: ط غ ي
(ط غ و – ط غ ى)
ANLAM:
طَغَا / طَغَى : Meşru sınırları ve ölçüyü aşmak, haddi aşmak, azgınlık etmek. Su yükselmek. Adil ölçüyü veya meşru limiti aşmak; itaatsizlikte aşırı, ölçüsüz olmak; kendini methetmek ve küfürde haddini aşmak. İtaatsizlik, azgınlık ve günah işleme eylemlerinde aşırı olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
طَغَا – طَغَى | fiil-I | 12 | Taştı, haddi aştı, azdı, azgınlık etti | 69/11 |
أَطْغَى | fiil-IV | 1 | Azdırdı | 50/27 |
طَاغٍ | isim | 6 | Haddi aşan, azan, azgınlık eden | 37/30 |
طَاغِيَةٌ | isim | 1 | Felâket, azap sayhası veya azgınlık | 69/5 |
أَطْغَى | isim | 1 | Çok azgın, en azgın, pek azgın | 53/52 |
طَاغُوتٌ | isim | 8 | Putlar, Allahtan başka her mabud, azgın (çoğul) | 39/17 |
طَغْوَى | isim | 1 | Meşru sınırları ve ölçüyü aşmal, haddi aşmak, azgınlık etmek | 91/11 |
طُغْيَانٌ | isim | 9 | Azap çığlığı; azgınlık | 18/80 |
| Toplam | 39 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Tâğî | طَاغِى | Asi azgın. | Müennesi: Tâgıye |
Tuğât | طُغَات | Asiler. | Tâğî’nin çoğulu |
Tâğût | طَاغُوت | Azgın, sapık, kötülük ve sapıklık önderi, zorba, şeytan, put, puthane, kâhin, sihirbaz. |
|
Tâğûn | طَاغُون | Azgınlar. |
|
Tuğyân | طُغْيَان | Taşma, azgınlık. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
طَغَى : Fiil-I.
11:112 | فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَنْ تَابَ مَعَكَ وَلَا تَطْغَوْا |
Diyanet Meali: | Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. |
20:24 | اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ |
Diyanet Meali: | “Firavun’a git, çünkü o azmıştır.” * |
20:43 | اذْهَبَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ |
Diyanet Meali: | “Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır.” * |
20:45 | قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَنْ يَطْغَىٰ |
Diyanet Meali: | Mûsâ ve Hârûn, şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz.” * |
20:81 | وَلَا تَطْغَوْا فِيهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبِي وَمَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَبِي |
Diyanet Meali: | “Bu konuda aşırı da gitmeyin, yoksa üzerinize gazabım iner. Gazabım da kimin üzerine inerse, (o muhakkak helâk olmuş demektir).” |
53:17 | مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ |
Diyanet Meali: | Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. * |
55:8 | أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ |
Diyanet Meali: | Ölçüde haddi aşmayın. * |
69:11 | إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık. * |
79:17 | اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ |
Diyanet Meali: | “Haydi Firavun’a git! Çünkü o azmıştır.” * |
79:37 | فَأَمَّا مَنْ طَغَىٰ |
Diyanet Meali: | Kim azgınlık ederse… * |
89:11 | الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ |
Diyanet Meali: | Bunlar şehirlerde azgınlık eden kimselerdi. * |
96:6 | كَلَّا إِنَّ الْإِنْسَانَ لَيَطْغَىٰ |
Diyanet Meali: | Hayır, insan mutlaka azgınlık eder. * |
أَطْغَى : Fiil-IV.
50:27 | قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَٰكِنْ كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ |
Diyanet Meali: | Arkadaşı (olan şeytan) der ki: “Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi.” * |
طَاغٍ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul : طَاغِينَ / طَاغُونَ
38:55 | هَٰذَا وَإِنَّ لِلطَّاغِينَ لَشَرَّ مَآبٍ |
Diyanet Meali: | İşte böyle! Şüphesiz azgınlar için elbette kötü bir dönüş yeri vardır. * |
51:53 | أَتَوَاصَوْا بِهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri söylüyorlar)? Hayır, onlar azgın bir topluluktur. * |
68:31 | قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ |
Diyanet Meali: | Şöyle dediler: “Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!” * |
78:22 | لِلطَّاغِينَ مَآبًا |
Diyanet Meali: | Azgınlar için bir dönüş yeridir. * |
37:30 | وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُمْ مِنْ سُلْطَانٍ بَلْ كُنْتُمْ قَوْمًا طَاغِينَ |
Diyanet Meali: | “Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hâkimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz.” * |
52:32 | أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُمْ بِهَٰذَا أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ |
Diyanet Meali: | Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur? * |
طَاغِيَةٌ : İsim. İsm-i Fâil.
69:5 | فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ |
Diyanet Meali: | Semûd kavmi korkunç bir sarsıntı ile helâk edildi. * |
أَطْغَى : İsim.
53:52 | وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ |
Diyanet Meali: | Daha önce de Nûh’un kavmini helâk etmişti. Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın kimselerdi. * |
طَاغُوتٌ : İsim.
2:256 | فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللَّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىٰ |
Diyanet Meali: | O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. |
2:257 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ |
Diyanet Meali: | Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. |
4:51 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِنَ الْكِتَابِ يُؤْمِنُونَ بِالْجِبْتِ وَالطَّاغُوتِ |
Diyanet Meali: | Kendilerine Kitap’tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar “cibt”e ve “tâğût”a inanıyorlar. |
4:60 | يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ |
Diyanet Meali: | Tâğût’u tanımamaları kendilerine emrolunduğu hâlde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. |
4:76 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. |
5:60 | وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازِيرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَ |
Diyanet Meali: | “(Onlar, Allah’ın lânetlediği ve gazabına uğrattığı) içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir.” |
16:36 | أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının.” |
39:17 | وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَنْ يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Tâğût’tan , ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah’a yönelenler için müjde vardır. |
طَغْوَى : İsim.
91:11 | كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوَاهَا |
Diyanet Meali: | Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı. * |
طُغْيَانٌ : İsim. Masdar.
2:15 | اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ |
Diyanet Meali: | Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. * |
5:64 | وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. |
5:68 | وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا |
Diyanet Meali: | Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur’an, onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. |
6:110 | وَنَذَرُهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ |
Diyanet Meali: | Ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar dururlar. |
7:186 | مَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَلَا هَادِيَ لَهُ وَيَذَرُهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek kimse yoktur. Allah, onları azgınlıkları içinde bırakır, bocalayıp dururlar. * |
10:11 | فَنَذَرُ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ |
Diyanet Meali: | İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız. |
17:60 | وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا طُغْيَانًا كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Biz onları korkutuyoruz. Fakat bu, sadece onların büyük azgınlıklarını (daha da) artırdı. |
18:80 | فَخَشِينَا أَنْ يُرْهِقَهُمَا طُغْيَانًا وَكُفْرًا |
Diyanet Meali: | “(Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı.) Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.” |
23:75 | وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ |
Diyanet Meali: | Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik, yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı. * |