KÖK HARFLER: ط ع ن
ANLAM:
طَعَنَ : Mızrakla delmek; mızrak batırmak, saplamak. Yaralamak. Diliyle bir kimseyi yaralamak ya da kötülemek ya da saldırmak. Bir kimseyi suçlamak, azarlamak, ayıplamak, dil uzatmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
طَعَنَ | fiil-I | 1 | Ayıpladı, dil uzattı, yerdi | 9/12 |
طَعْنٌ | isim | 1 | Ayıplamak, dil uzatmak, yermek | 4/46 |
| Toplam | 2 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Ta’n | طَعْن | Sövme, yerme, ayıblama. | Ta’n etmek |
Tâûn | طَاعُون | Veba hastalığı |
|
Tâûn kelimesi, “veba, veba kabarcığı” anlamındaki tâûn (طاعون) sözcüğünden gelmektedir. Bu kelime “mızrak veya kılıçla deldi, sançtı” anlamındaki ta‘ane (طعن) fiilinden türetilmiştir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
طَعَنَ : Fiil-I.
9:12 | وَطَعَنُوا فِي دِينِكُمْ فَقَاتِلُوا أَئِمَّةَ الْكُفْرِ إِنَّهُمْ لَا أَيْمَانَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup) dininize dil uzatırlarsa, küfrün elebaşlarıyla savaşın. Çünkü onlar yeminlerine riayet etmeyen kimselerdir. |
طَعْنٌ : İsim.
4:46 | وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيًّا بِأَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْنًا فِي الدِّينِ |
Diyanet Meali: | Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak “İşit, işitmez olası!” “Râ’inâ” derler. |