KÖK HARFLER: ت ب ع
ANLAM:
تَبِعَ : Uymak, tabi olmak, (fiziki olsun, manevi olsun umumi manada) arkasından yürümek.
AÇIKLAMA:
Tâbi’ olmak ve ittibâ’ etmek kelimeleri bir kişinin izinde gitmek anlamını taşır. Bu bazen bizzat bedenle izlemeyi, bazen de onu örnek almayı, lider edinmeyi ifade eder.
Tubba’ kelimesi eski Yemen devlet başkanlarının genel adıdır. Başkanlık ve siyasette arka arkaya geldiklerinden, birbirlerine uyduklarından bu ismi almışlardır. “Kavmi tarafından izlenen kraldır” da denmiştir. (Müfredât)
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama | |
تَبِعَ | fiil-I | 9 | Uydu, tâbi oldu | 2/38 | |
أَتْبَعَ | fiil-IV | 15 | Tâbi kıldı, peşine taktı | 18/85 | Meçhul: أُتْبِعَ |
اِتَّبَعَ | fiil-VIII | 136 | Uydu, tâbi oldu | 2/102 | Meçhul: اُتُّبِعَ Meçhul Muzari: يُتَّبَعُ |
تَابِعٌ | isim | 3 | Uyan, tâbi olan | 24/31 | |
تَبَعٌ | isim | 2 | Takip eden, uyan | 14/21 | |
تَبِيعٌ | isim | 1 | Takipçi, peşine düşen | 17/69 | |
اِتِّبَاعٌ | isim | 2 | Uymak, tâbi olmak | 4/157 | |
مُتَّبَعٌ | isim | 2 | Uyulan, tâbi olunan | 44/23 | |
مُتَتَابِعٌ | isim | 2 | Peşpeşe, ard arda gelen | 58/4 | |
تُبَّعٌ | özel isim | 1 | Yemen meliklerinin lakabı | 50/14 | |
Toplam | 173 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- تَبِعَ
- اِنْقَادَ
- اِحْتَذَى
- تَأَسَّى > bak: أ س و
- تَتَابَعَ
- اِتَّبَعَ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Tâbi’ | تَابِع | Bir kimsenin, bir kuruluşun, bir devletin etkisi altında, güdümünde olma durumu. | Tâbiîn, Tâbiîyet |
Tebâ’ | تَبَاع | Tâbi olma. Uyma. |
|
Etbâ’ | أَتْبَاع | Tâbi olanlar, bağlı olanlar, emri altında bulunanlar. |
|
Tebî’ | تَبِيع | Yardımcı, yardak. |
|
Metbu’ | مَتْبُوع | Kendisine bağlanılan. |
|
Mütâbi’ | مُتَابِع | Tâbi olan, uyan. | Mütâbiîn |
Mütâbaât | مُتَابَعَات | Birine tâbi olmak, uymak. Birini takib etmek. |
|
Tübba’ | تُبَّع | Yemen Meliki. |
|
İtbâ’ | إِتْبَاع | Tâbi kılmak. Ardına katmak. |
|
Tetbî’ | تَتْبِيع | Peşini bırakmayıp iyice araştırma. |
|
İttiba’ | اِتِّبَاع | Tâbi olma. Arkasından gitme. İtaat etme. |
|
Müttebi’ | مُتَّبِع | İttiba eden. Uyan, tâbi olan. Muktedi. |
|
Tetâbu’ | تَتَابُع | Fasılasız birbiri ardından gelmek. Aralıksız birbirini takib etmek. |
|
Mütetâbi’ | مُتَتَابِع | Birbiri ardınca gelen. |
|
Tetebbu’ | تَتَبُّع | Bir şeyi iyice inceleme, onunla ilgili bilgi edinme, araştırma. |
|
Mütetebbi’ | مُتَتَبِّع | Bir konuyu dikkatle araştıran, irdeleyici, araştırıcı. |
|
İstitbâ’ | اِسْتِتْبَاع | Tâbi olmayı istemek. Peşinden sürüklemek. |
|
Müstetbî’ | مُسْتَتْبِيع | Kendisine tâbi olunmasını isteyen. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
تَبِعَ : Fiil-I.
2:38 | فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | “(Tarafımdan size bir yol gösterici, peygamber gelir de) kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” |
2:145 | وَلَئِنْ أَتَيْتَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ بِكُلِّ آيَةٍ مَا تَبِعُوا قِبْلَتَكَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. |
2:263 | قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى |
Diyanet Meali: | Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. |
3:73 | وَلَا تُؤْمِنُوا إِلَّا لِمَنْ تَبِعَ دِينَكُمْ |
Diyanet Meali: | “Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın” (dediler). |
7:18 | لَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنْكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.” |
14:36 | فَمَنْ تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Artık kim bana uyarsa, o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, şüphesiz sen çok bağışlayan, çok merhamet edensin.” |
17:63 | قَالَ اذْهَبْ فَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَاؤُكُمْ جَزَاءً مَوْفُورًا |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle dedi: “Çekil, git.” Onlardan kim sana uyarsa, kuşkusuz cehennem tam bir karşılık olarak hepinizin cezası olacaktır.” * |
38:85 | لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنْكَ وَمِمَّنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.” * |
79:7 | تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ |
Diyanet Meali: | (O sarsıntıyı), peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir. * |
أَتْبَعَ : Fiil-IV. Meçhul: أُتْبِعَ
2:262 | ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَا أَنْفَقُوا مَنًّا وَلَا أَذًى لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | (Mallarını Allah yolunda harcayan), sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. |
7:175 | فَانْسَلَخَ مِنْهَا فَأَتْبَعَهُ الشَّيْطَانُ فَكَانَ مِنَ الْغَاوِينَ |
Diyanet Meali: | (Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz hâlde), onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan (kimsenin haberini onlara anlat). |
10:90 | فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا |
Diyanet Meali: | Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak üzere, derhal onları takibe koyuldu. |
11:60 | وَأُتْبِعُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lânete uğratıldılar. |
11:99 | وَأُتْبِعُوا فِي هَٰذِهِ لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ بِئْسَ الرِّفْدُ الْمَرْفُودُ |
Diyanet Meali: | Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lânete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek! * |
15:18 | إِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir. * |
18:85 | فَأَتْبَعَ سَبَبًا |
Diyanet Meali: | O da (Batı’ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu. * |
18:89 | ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَبًا |
Diyanet Meali: | Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu. * |
18:92 | ثُمَّ أَتْبَعَ سَبَبًا |
Diyanet Meali: | Sonra yine bir yol tuttu. * |
20:78 | فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ بِجُنُودِهِ فَغَشِيَهُمْ مِنَ الْيَمِّ مَا غَشِيَهُمْ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Firavun askerleriyle birlikte onların peşine düştü de, deniz onları görülmedik bir şekilde kuşatıp yuttu. * |
23:44 | فَأَتْبَعْنَا بَعْضَهُمْ بَعْضًا وَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ |
Diyanet Meali: | (Her ümmete kendi peygamberi geldikçe, onu yalanladılar). Biz de onları birbiri ardından helâk ettik ve onları birer ibretli hikâye yaptık. |
26:60 | فَأَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقِينَ |
Diyanet Meali: | Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular. * |
28:42 | وَأَتْبَعْنَاهُمْ فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ هُمْ مِنَ الْمَقْبُوحِينَ |
Diyanet Meali: | Bu dünyada onları lânete uğrattık. Kıyamet gününde de onlar iğrenç kılınmış kimselerden olacaklardır. * |
37:10 | إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ |
Diyanet Meali: | Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder). * |
77:17 | ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız. * |
اِتَّبَعَ : Fiil-VIII. Meçhul: اُتُّبِعَ Meçhul Muzari: يُتَّبَعُ
2:102 | وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُو الشَّيَاطِينُ عَلَىٰ مُلْكِ سُلَيْمَانَ |
Diyanet Meali: | Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. |
2:120 | وَلَنْ تَرْضَىٰ عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَىٰ حَتَّىٰ تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ |
Diyanet Meali: | Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. |
2:120 | وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ |
Diyanet Meali: | Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. |
2:143 | وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنْتَ عَلَيْهَا إِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يَتَّبِعُ الرَّسُولَ |
Diyanet Meali: | Senin yöneldiğin yönü, Peygambere uyanları, (cayacaklardan) ayırdetmek için kıble yaptık. |
2:145 | وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ إِنَّكَ إِذًا لَمِنَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun. |
2:166 | إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا |
Diyanet Meali: | Kendilerine uyulanlar (o gün azabı görünce), kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklardır. |
2:166 | إِذْ تَبَرَّأَ الَّذِينَ اتُّبِعُوا مِنَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا وَرَأَوُا الْعَذَابَ |
Diyanet Meali: | Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklardır. |
2:167 | وَقَالَ الَّذِينَ اتَّبَعُوا لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُوا مِنَّا |
Diyanet Meali: | Uyanlar şöyle derler: “Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.” |
2:168 | كُلُوا مِمَّا فِي الْأَرْضِ حَلَالًا طَيِّبًا وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ |
Diyanet Meali: | Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. |
2:170 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا |
Diyanet Meali: | Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. |
2:170 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا |
Diyanet Meali: | Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. |
2:208 | ادْخُلُوا فِي السِّلْمِ كَافَّةً وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ |
Diyanet Meali: | Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. |
3:7 | فَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ |
Diyanet Meali: | Kalplerinde bir eğrilik olanlar, (fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için) müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. |
3:20 | فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ |
Diyanet Meali: | Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” |
3:31 | قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin…” |
3:53 | رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.” * |
3:55 | وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | (Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey İsa!) … sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım.” |
3:68 | إِنَّ أَوْلَى النَّاسِ بِإِبْرَاهِيمَ لَلَّذِينَ اتَّبَعُوهُ وَهَٰذَا النَّبِيُّ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, insanların İbrahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed ve mü’minler)dir. |
3:95 | قُلْ صَدَقَ اللَّهُ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah, doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun.” |
3:162 | أَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللَّهِ كَمَنْ بَاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? |
3:167 | قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالًا لَاتَّبَعْنَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. |
3:174 | وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
4:27 | وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَنْ تَمِيلُوا مَيْلًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar. |
4:83 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَاتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ إِلَّا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız. |
4:115 | وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّىٰ وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ |
Diyanet Meali: | (Kim, kendisine hidayet besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar), mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. |
4:125 | وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا |
Diyanet Meali: | Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? |
4:135 | فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوَىٰ أَنْ تَعْدِلُوا |
Diyanet Meali: | Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. |
5:16 | يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ |
Diyanet Meali: | Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir… |
5:48 | وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. |
5:49 | وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur’an’ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. |
5:77 | وَلَا تَتَّبِعُوا أَهْوَاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَأَضَلُّوا كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | “Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın.” |
6:50 | وَلَا أَقُولُ لَكُمْ إِنِّي مَلَكٌ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ |
Diyanet Meali: | “Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.” |
6:56 | قُلْ لَا أَتَّبِعُ أَهْوَاءَكُمْ قَدْ ضَلَلْتُ إِذًا وَمَا أَنَا مِنَ الْمُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben sizin arzularınıza uymam. (Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete erenlerden olmam.” |
6:106 | اتَّبِعْ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. |
6:116 | إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar. |
6:142 | كُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın size rızık olarak verdiğinden yiyin de şeytanın adımlarına uymayın. |
6:148 | إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ أَنْتُمْ إِلَّا تَخْرُصُونَ |
Diyanet Meali: | “Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.” |
6:150 | وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا |
Diyanet Meali: | Âyetlerimizi yalanlayanların (ve ahirete inanmayanların) arzularına uyma. |
6:153 | وَأَنَّ هَٰذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ |
Diyanet Meali: | İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. |
6:153 | وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ |
Diyanet Meali: | Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. |
6:155 | وَهَٰذَا كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | Bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. * |
7:3 | اتَّبِعُوا مَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ |
Diyanet Meali: | Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. |
7:3 | اتَّبِعُوا مَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ |
Diyanet Meali: | Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. |
7:90 | لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْبًا إِنَّكُمْ إِذًا لَخَاسِرُونَ |
Diyanet Meali: | “(Ey ahali!) Andolsun ki eğer Şu’ayb’a uyarsanız, o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz.” |
7:142 | اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلَا تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ, kardeşi Hârûn’a), “Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı ol. Sakın bozguncuların yoluna uyma” (dedi). |
7:157 | الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْأُمِّيَّ الَّذِي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا |
Diyanet Meali: | Onlar, (yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de) yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. |
7:157 | فَالَّذِينَ آمَنُوا بِهِ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذِي أُنْزِلَ مَعَهُ أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. |
7:158 | فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الْأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ |
Diyanet Meali: | “O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun (ki doğru yolu bulasınız).” |
7:176 | وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلَٰكِنَّهُ أَخْلَدَ إِلَى الْأَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوَاهُ |
Diyanet Meali: | Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. |
7:193 | وَإِنْ تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَىٰ لَا يَتَّبِعُوكُمْ |
Diyanet Meali: | Onları doğru yola çağırsanız size uymazlar. |
7:203 | قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ مِنْ رَبِّي |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene uymaktayım.” |
8:64 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَسْبُكَ اللَّهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü’minlere Allah yeter. * |
9:42 | لَوْ كَانَ عَرَضًا قَرِيبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا لَاتَّبَعُوكَ |
Diyanet Meali: | Eğer yakın bir dünya menfaati ve kolay bir yolculuk olsaydı, (sefere katılmayan münafıklar da) mutlaka sana uyarlardı. |
9:100 | وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْسَانٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ |
Diyanet Meali: | (İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile), iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. |
9:117 | لَقَدْ تَابَ اللَّهُ عَلَى النَّبِيِّ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ |
Diyanet Meali: | Andolsun Allah; Peygamber ile … ona uyan muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir. |
10:15 | قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِنْ تِلْقَاءِ نَفْسِي إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım.” |
10:35 | أَفَمَنْ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ أَحَقُّ أَنْ يُتَّبَعَ |
Diyanet Meali: | Öyle ise, hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır… |
10:36 | وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلَّا ظَنًّا |
Diyanet Meali: | Onların çoğu ancak zannın ardından gider. |
10:66 | وَمَا يَتَّبِعُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ شُرَكَاءَ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başkasına tapanlar (gerçekte) Allah’a koştukları ortaklara tâbi olmuyorlar. (Şüphesiz onlar ancak zanna uyuyorlar ve sadece yalan söylüyorlar). |
10:66 | إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz onlar ancak zanna uyuyorlar ve sadece yalan söylüyorlar. |
10:89 | فَاسْتَقِيمَا وَلَا تَتَّبِعَانِّ سَبِيلَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve sakın bilmeyenlerin yolunda gitmeyin.” |
10:109 | وَاتَّبِعْ مَا يُوحَىٰ إِلَيْكَ وَاصْبِرْ حَتَّىٰ يَحْكُمَ اللَّهُ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır. * |
11:27 | وَمَا نَرَاكَ اتَّبَعَكَ إِلَّا الَّذِينَ هُمْ أَرَاذِلُنَا بَادِيَ الرَّأْيِ |
Diyanet Meali: | “(Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz). İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz.” |
11:59 | وَعَصَوْا رُسُلَهُ وَاتَّبَعُوا أَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ |
Diyanet Meali: | O’nun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular! |
11:97 | إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَاتَّبَعُوا أَمْرَ فِرْعَوْنَ وَمَا أَمْرُ فِرْعَوْنَ بِرَشِيدٍ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, biz Mûsâ’yı âyetlerimizle ve apaçık bir mucize ile) Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına (peygamber gönderdik de) ileri gelenler Firavun’un emrine uydular. Hâlbuki Firavun’un emri doğru değildi. * |
11:116 | وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَا أُتْرِفُوا فِيهِ وَكَانُوا مُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | Zulmedenler ise içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkâr kimseler oldular. |
12:38 | وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ آبَائِي إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ |
Diyanet Meali: | “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” |
12:108 | قُلْ هَٰذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَىٰ بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي |
Diyanet Meali: | De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız.” |
13:37 | وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ بَعْدَمَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا وَاقٍ |
Diyanet Meali: | Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu. |
14:44 | رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele de senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden gidelim.” |
15:42 | إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ |
Diyanet Meali: | “Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur.” * |
15:65 | فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ اللَّيْلِ وَاتَّبِعْ أَدْبَارَهُمْ |
Diyanet Meali: | “Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git.” |
16:123 | ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا |
Diyanet Meali: | Sonra da sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy.” diye vahyettik. |
17:47 | إِذْ يَقُولُ الظَّالِمُونَ إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا |
Diyanet Meali: | O zalimlerin, “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediklerini (çok iyi biliyoruz). |
18:28 | وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ اَمْرُهُ فُرُطًا |
Diyanet Meali: | Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme. |
18:66 | قَالَ لَهُ مُوسَىٰ هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَىٰ أَنْ تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi. * |
18:70 | قَالَ فَإِنِ اتَّبَعْتَنِي فَلَا تَسْأَلْنِي عَنْ شَيْءٍ حَتَّىٰ أُحْدِثَ لَكَ مِنْهُ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | O da şöyle dedi: “O hâlde, eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın.” * |
19:43 | يَا أَبَتِ إِنِّي قَدْ جَاءَنِي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنِي |
Diyanet Meali: | “Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki (seni doğru yola ileteyim).” |
19:59 | فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ |
Diyanet Meali: | Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. |
20:16 | فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَتَرْدَىٰ |
Diyanet Meali: | “Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun!” * |
20:47 | قَدْ جِئْنَاكَ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكَ وَالسَّلَامُ عَلَىٰ مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | “Sana Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selâm, doğru yola uyanlara olsun.” |
20:90 | وَإِنَّ رَبَّكُمُ الرَّحْمَٰنُ فَاتَّبِعُونِي وَأَطِيعُوا أَمْرِي |
Diyanet Meali: | “Doğrusu sizin Rabbiniz ancak Rahmân’dır. Öyleyse bana uyun ve emrime itaat edin.” |
20:93 | أَلَّا تَتَّبِعَنِ أَفَعَصَيْتَ أَمْرِي |
Diyanet Meali: | “(Ey Hârûn! Saptıklarını gördüğün zaman) bana uymana ne engel oldu? Yoksa emrime karşı mı geldin?” * |
20:108 | يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ الدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُ |
Diyanet Meali: | O gün kendisinden yan çizmek mümkün olmayan davetçiye (İsrâfil’e) uyarlar. |
20:123 | فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَىٰ |
Diyanet Meali: | “Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.” |
20:134 | رَبَّنَا لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Keşke bize bir peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık.” (derlerdi) |
22:3 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَرِيدٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı hâlde, Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer. * |
23:71 | وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءَهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ |
Diyanet Meali: | Eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. |
24:21 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. |
24:21 | وَمَنْ يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَإِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ |
Diyanet Meali: | Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. |
25:8 | وَقَالَ الظَّالِمُونَ إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا |
Diyanet Meali: | Zalimler, (inananlara): “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediler. |
26:40 | لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ |
Diyanet Meali: | “Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız” (dediler.) * |
26:111 | قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?” * |
26:215 | وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir. * |
26:224 | وَالشُّعَرَاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ |
Diyanet Meali: | Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar. * |
28:35 | أَنْتُمَا وَمَنِ اتَّبَعَكُمَا الْغَالِبُونَ |
Diyanet Meali: | “Siz ve size uyanlar, galip gelecek olanlardır.” |
28:47 | لَوْلَا أَرْسَلْتَ إِلَيْنَا رَسُولًا فَنَتَّبِعَ آيَاتِكَ وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü’minlerden olsaydık” (diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik). |
28:49 | هُوَ أَهْدَىٰ مِنْهُمَا أَتَّبِعْهُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer doğru söyleyenler iseniz, (Allah katından), doğruya bu ikisinden (Tevrat ve Kur’an’dan) daha çok ulaştıran (bir kitap getirin de, ben ona uyayım).” |
28:50 | فَإِنْ لَمْ يَسْتَجِيبُوا لَكَ فَاعْلَمْ أَنَّمَا يَتَّبِعُونَ أَهْوَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse, bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına uymaktadırlar. |
28:50 | وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوَاهُ بِغَيْرِ هُدًى مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kim, Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. |
28:57 | وَقَالُوا إِنْ نَتَّبِعِ الْهُدَىٰ مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَا |
Diyanet Meali: | Onlar, “Sizinle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız” dediler. |
29:12 | وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا اتَّبِعُوا سَبِيلَنَا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler iman edenlere, “Yolumuza uyun (da sizin günahlarınızı yüklenelim)” derler. |
30:29 | بَلِ اتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَهْوَاءَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ |
Diyanet Meali: | Fakat, zulmedenler bilgisizce nefislerinin arzularına uydular. |
31:15 | وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ |
Diyanet Meali: | “Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy.” |
31:21 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا |
Diyanet Meali: | Kendilerine, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. |
31:21 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا |
Diyanet Meali: | Kendilerine, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. |
33:2 | وَاتَّبِعْ مَا يُوحَىٰ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Rabbinden sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. * |
34:20 | وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Şeytan, onlar hakkındaki zannını doğru çıkardı. İnananlardan bir grup dışında hepsi ona uydular. * |
36:11 | إِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. |
36:20 | قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | (Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi) ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.” |
36:21 | اتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُمْ مُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.” * |
38:26 | فَاحْكُمْ بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوَىٰ |
Diyanet Meali: | “İnsanlar arasında hak ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma…” |
39:18 | الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ |
Diyanet Meali: | Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya… |
39:55 | وَاتَّبِعُوا أَحْسَنَ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | (Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce), Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun… |
40:7 | فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ |
Diyanet Meali: | “O hâlde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru.” |
40:38 | وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِ |
Diyanet Meali: | O inanan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.” * |
42:15 | فَلِذَٰلِكَ فَادْعُ وَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevâ ve heveslerine uyma… |
43:61 | وَإِنَّهُ لَعِلْمٌ لِلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُونِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun… |
45:18 | ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَىٰ شَرِيعَةٍ مِنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا |
Diyanet Meali: | Sonra da seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy… |
45:18 | فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Sen ona uy, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma. |
46:9 | إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ وَمَا أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | “Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.” |
47:3 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا اتَّبَعُوا الْبَاطِلَ |
Diyanet Meali: | Bu, inkâr edenlerin batıla uymalarından dolayıdır. |
47:3 | وَأَنَّ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّبَعُوا الْحَقَّ مِنْ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Ve inananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından dolayıdır. İ |
47:14 | أَفَمَنْ كَانَ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّهِ كَمَنْ زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | Rabbinin katından açık bir belgesi olan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve nefislerinin arzularına uyan kimseler gibi midir? * |
47:16 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar, Allah’ın, kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir. |
47:28 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَا أَسْخَطَ اللَّهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ı gazaplandıran şeylere uydukları ve O’nun hoşnut olduğu şeyleri beğenmedikleri içindir. |
48:15 | سَيَقُولُ الْمُخَلَّفُونَ إِذَا انْطَلَقْتُمْ إِلَىٰ مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْكُمْ |
Diyanet Meali: | Savaştan geri bırakılanlar, siz ganimetleri almaya giderken, “Bırakın biz de sizinle gelelim” diyeceklerdir. |
48:15 | قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا كَذَٰلِكُمْ قَالَ اللَّهُ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz. Allah, önceden böyle buyurmuştur.” |
52:21 | وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُمْ بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ |
Diyanet Meali: | İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. |
53:23 | إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنْفُسُ |
Diyanet Meali: | Onlar (putperestler) yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tâbi oluyorlar. |
53:28 | إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez. |
54:3 | وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ |
Diyanet Meali: | Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Hâlbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir. * |
54:24 | فَقَالُوا أَبَشَرًا مِنَّا وَاحِدًا نَتَّبِعُهُ إِنَّا إِذًا لَفِي ضَلَالٍ وَسُعُرٍ |
Diyanet Meali: | Ve şöyle demişlerdi: “İçimizden bir insana mı uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.” * |
57:27 | وَجَعَلْنَا فِي قُلُوبِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةً |
Diyanet Meali: | (Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik) ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. |
71:21 | إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلَّا خَسَارًا |
Diyanet Meali: | “Gerçekten onlar bana karşı geldiler, malı ve çocuğu ancak kendi hüsranını artıran kimselere uydular.” |
75:18 | فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ |
Diyanet Meali: | O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. * |
تَابِعٌ : İsim. İsm-i Fâil.
2:145 | وَمَا أَنْتَ بِتَابِعٍ قِبْلَتَهُمْ |
Diyanet Meali: | Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. |
2:145 | وَمَا بَعْضُهُمْ بِتَابِعٍ قِبْلَةَ بَعْضٍ |
Diyanet Meali: | Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. |
24:31 | أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُولِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ |
Diyanet Meali: | (Zinetlerini), … yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden … (başkalarına göstermesinler). |
تَبَعٌ : İsim
14:21 | إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا مِنْ عَذَابِ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz bizler size uymuştuk; şimdi siz az bir şey olsun, Allah’ın azabından bizi koruyabilecek misiniz?” |
40:47 | إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا نَصِيبًا مِنَ النَّارِ |
Diyanet Meali: | “Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?” |
تَبِيعٌ : İsim.
17:69 | فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْ ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِهِ تَبِيعًا |
Diyanet Meali: | (Yahut sizi tekrar denize döndürüp üstünüze, kasıp kavuran bir fırtına yollayarak) nankörlüğünüz sebebiyle sizi boğmasından, sonra da bize karşı kendiniz için arka çıkacak bir yardımcı bulamama (durumun)dan (güvende misiniz)? |
اِتِّبَاعٌ : İsim.Mastar. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb).
2:178 | فَمَنْ عُفِيَ لَهُ مِنْ أَخِيهِ شَيْءٌ فَاتِّبَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ |
Diyanet Meali: | Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek (ve güzellikle diyet ödemek) gerekir. |
4:157 | مَا لَهُمْ بِهِ مِنْ عِلْمٍ إِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّ وَمَا قَتَلُوهُ يَقِينًا |
Diyanet Meali: | O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler. |
مُتَّبَعُونَ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). Tekili: مُتَّبَعٌ
26:52 | وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ |
Diyanet Meali: | Biz Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz” diye vahyettik. * |
44:23 | فَأَسْرِ بِعِبَادِي لَيْلًا إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah da şöyle dedi: “O hâlde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz.” * |
مُتَتَابِعَيْنِ : İsim. İsm-i Fâil. Tefâul Bâbı (VI. Bâb). İkili isim. Tekili: مُتَتَابِعٌ
4:92 | فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutması gerekir. |
58:4 | فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا |
Diyanet Meali: | Kim (köle azat etme imkânı) bulamazsa, eşine dokunmadan önce ard arda iki ay oruç tutmalıdır. |
تُبَّعٌ : Özel İsim.
50:14 | وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ |
Diyanet Meali: | Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti. * |