KÖK HARFLER: س ر ف
ANLAM:
سَرِفَ : İşe karşı dikkatsiz, ihmalkar veya ihtiyatsız olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
أَسْرَفَ | fiil-IV | 6 | Orta yolu (itidali) aştı, iktisatsızlık etti, israf etti | 39/53 |
إِسْرَاف | isim | 2 | Orta yolu aşmak | 4/6 |
مُسْرِف | isim | 15 | İsraf eden, haddi aşan | 7/81 |
| Toplam | 23 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Seref | سَرَف | Boş yere ve lüzumsuz harcamak, israf etmek. |
İsrâf | إِسْرَاف | Savurganlık, tutumsuzluk. |
Müsrif | مُسْرِف | İsraf eden. Savurgan. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَسْرَفَ : Fiil-IV.
6:141 | وَآتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ وَلَا تُسْرِفُوا |
Diyanet Meali: | Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. |
7:31 | وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا |
Diyanet Meali: | Yiyin için fakat israf etmeyin. |
17:33 | فَلَا يُسْرِفْ فِي الْقَتْلِ إِنَّهُ كَانَ مَنْصُورًا |
Diyanet Meali: | Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir. |
20:127 | وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِآيَاتِ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Haddi aşan ve Rabbi’nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. |
25:67 | وَالَّذِينَ إِذَا أَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا |
Diyanet Meali: | Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. |
39:53 | قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” |
إِسْرَاف : İsim. Masdar. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
3:147 | رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut.” |
4:6 | وَلَا تَأْكُلُوهَا إِسْرَافًا وَبِدَارًا أَنْ يَكْبَرُوا |
Diyanet Meali: | Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. |
مُسْرِف : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
5:32 | ثُمَّ إِنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ بَعْدَ ذَٰلِكَ فِي الْأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ |
Diyanet Meali: | Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir. |
6:141 | وَلَا تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | İsraf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. |
7:31 | وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. |
10:12 | كَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِفِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | İşte o haddi aşanlara, yapmakta oldukları şeyler, böylece süslenmiş (hoş gösterilmiş)tir. |
10:83 | وَإِنَّ فِرْعَوْنَ لَعَالٍ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الْمُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü Firavun, o yerde zorba bir kişi idi. O, gerçekten aşırı gidenlerdendi. |
21:9 | ثُمَّ صَدَقْنَاهُمُ الْوَعْدَ فَأَنْجَيْنَاهُمْ وَمَنْ نَشَاءُ وَأَهْلَكْنَا الْمُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helâk ettik. * |
26:151 | وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | Haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.* |
40:28 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.” |
40:34 | كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُرْتَابٌ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, aşırı giden şüpheci kimseleri böyle saptırır. |
40:43 | وَأَنَّ مَرَدَّنَا إِلَى اللَّهِ وَأَنَّ الْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَابُ النَّارِ |
Diyanet Meali: | “Kuşkusuz dönüşümüz Allah’adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir.” |
44:31 | مِنْ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ كَانَ عَالِيًا مِنَ الْمُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | Firavun’dan (kurtardık). Çünkü o, haddi aşanlardan bir zorba idi.* |
51:34 | مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar..* |
7:81 | بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ |
Diyanet Meali: | “Hayır, siz haddi aşan bir toplumsunuz.” |
36:19 | قَالُوا طَائِرُكُمْ مَعَكُمْ أَئِنْ ذُكِّرْتُمْ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ |
Diyanet Meali: | Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler. * |
43:5 | أَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ صَفْحًا أَنْ كُنْتُمْ قَوْمًا مُسْرِفِينَ |
Diyanet Meali: | Haddi aşan bir topluluk oldunuz, diye vazgeçip Zikir’le (Kur’an’la) sizi uyarmaktan geri mi duralım? * |