KÖK HARFLER: س خ ر
ANLAM:
سَخِرَ : Birisiyle alay etmek, dalga geçmek, onunla eğlenmek, onu alaya almak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
سَخِرَ | fiil-I | 11 | Alay etti | 9/79 |
سَخَّرَ | fiil-II | 22 | Emre amade kıldı, emir altına aldı, emrine verdi | 14/32 |
اِسْتَسْخَرَ | fiil-X | 1 | Çokca alay etti, maskaralık çıkardı | 37/14 |
سَاخِرٌ | isim | 1 | Alay eden | 39/56 |
سُخْرِيٌّ | isim | 1 | Emri altına almak, boyun eğdirmek | 43/32 |
سِخْرِيٌّ | isim | 2 | Alay edilen, gülünen, eğlenceye alınan kişi | 23/110 |
مُسَخَّرٌ | isim | 1 | Emre amade kılınan | 2/164 |
مُسَخَّرَةٌ | isim | 3 | Emrine verilmiş | 16/79 |
| Toplam | 42 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sâhir | سَاخِر | Maskaralık eden, maskara. |
Suhriyye | سُخْرِيَّة | Maskaralık, alay. |
Teshîr | تَسْخِير | Ele geçirme, zapt etme. |
Musahhır | مُسَخِّر | 1: Teshir eden, zabteden. 2: İstediği gibi hareket ettiren ve kullanan. |
Musahhar | مُسَخَّر | Teshir edilmiş. Ele geçirilmiş. Fethedilmiş. |
Tesehhur | تَسَخُّر | Alay etme, maskaraya alma. |
İstishâr | اِسْتِسْخَار | Alay etme, zevklenme, eğlenme. |
Maskara | ——— | Eğlendirici, sevimli, güldürücü, sevimli, soytarı, hoş. |
Maske | ——— | Boyalı karton, kumaş veya plastikten yapılan ve başkalarınca tanınmamak için yüze geçirilerek kullanılan yapma yüz. |
Maskara kelimesi, “güldü, şaklabanlık yaptı, alay etti” anlamındaki سَخِرَ fiilinden türeyen mashara (مسخرة) kelimesinden gelmektedir, bu kelime “1. şaklabanlık, karnaval, 2. soytarı” anlamındadır. (Nişanyan Sözlük)
Maske kelimesi, Fransızca masque sözcüğünden gelmektedir. Fransızcaya İtalyancadan geçmiştir ve “şaklabanlık, maskeli balo” sözcüğünden türetilmiştir. Bu kelime Arapça mashara kelimesinden gelmektedir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَخِرَ : Fiil-I.
2:212 | زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُوا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَيَسْخَرُونَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. |
6:10 | فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ |
Diyanet Meali: | Onlarla alay edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp mahvetmişti. |
9:79 | فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْ سَخِرَ اللَّهُ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları) çekiştirip onlarla alay edenler var ya; işte Allah asıl onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. |
9:79 | فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْ سَخِرَ اللَّهُ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Güçlerinin yettiğinden başkasını bulamayanları) çekiştirip onlarla alay edenler var ya; işte Allah asıl onları maskaraya çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. |
11:38 | وَيَصْنَعُ الْفُلْكَ وَكُلَّمَا مَرَّ عَلَيْهِ مَلَأٌ مِنْ قَوْمِهِ سَخِرُوا مِنْهُ |
Diyanet Meali: | (Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. |
11:38 | قَالَ إِنْ تَسْخَرُوا مِنَّا فَإِنَّا نَسْخَرُ مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Dedi ki: “Bizimle alay ediyorsanız, (sizin bizimle alay ettiğiniz gibi )biz de sizinle alay edeceğiz.” |
11:38 | قَالَ إِنْ تَسْخَرُوا مِنَّا فَإِنَّا نَسْخَرُ مِنْكُمْ كَمَا تَسْخَرُونَ |
Diyanet Meali: | Dedi ki: “Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz.” |
11:38 | فَإِنَّا نَسْخَرُ مِنْكُمْ كَمَا تَسْخَرُونَ |
Diyanet Meali: | “Sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz.” |
21:41 | فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُوا مِنْهُمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ |
Diyanet Meali: | İçlerinden alay edenleri, o alaya aldıkları şey kuşatıverdi. |
37:12 | بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ |
Diyanet Meali: | Hayır, sen (onların hâline) şaştın, onlar ise alay ediyorlar. * |
49:11 | لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسَىٰ أَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. |
سَخَّرَ : Fiil-II.
13:2 | ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ |
Diyanet Meali: | (Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten) sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. |
14:32 | وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | (Allah) emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren(dir.) |
14:32 | وَسَخَّرَ لَكُمُ الْأَنْهَارَ |
Diyanet Meali: | (Allah) nehirleri de hizmetinize sunandır. |
14:33 | وَسَخَّرَ لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ دَائِبَيْنِ |
Diyanet Meali: | O, âdetleri üzere hareket eden güneşi ve ayı sizin hizmetinize sunan(dır.) |
14:33 | وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ |
Diyanet Meali: | (O) geceyi ve gündüzü sizin emrinize verendir. |
16:12 | وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ |
Diyanet Meali: | O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. |
16:14 | وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا |
Diyanet Meali: | O, taze et yemeniz için denizi sizin hizmetinize verendir. |
21:79 | وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ |
Diyanet Meali: | Dâvûd ile birlikte (Süleyman’a), Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. |
22:36 | كَذَٰلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik. |
22:37 | كَذَٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. |
22:65 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri sizin hizmetinize vermiştir. |
29:61 | وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. |
31:20 | أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini görmediniz mi? |
31:29 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar akar gider. |
35:13 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ |
Diyanet Meali: | Güneşi ve Ay’ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu, Allah’tır, Rabbinizdir. |
38:18 | إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِشْرَاقِ |
Diyanet Meali: | Kendisiyle birlikte akşam ve işrak vakti tesbih etsinler diye biz, dağları Dâvûd’un emrine verdik. * |
38:36 | فَسَخَّرْنَا لَهُ الرِّيحَ تَجْرِي بِأَمْرِهِ رُخَاءً حَيْثُ أَصَابَ |
Diyanet Meali: | Biz de rüzgârı onun buyruğuna verdik. Rüzgâr, onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi. * |
39:5 | وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. |
43:13 | سُبْحَانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ |
Diyanet Meali: | “Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi.” |
45:12 | اللَّهُ الَّذِي سَخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, içinde gemilerin, emriyle akıp gitmesi için denizi sizin hizmetinize verendir. |
45:13 | وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مِنْهُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. |
69:7 | سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا |
Diyanet Meali: | Allah, onu kesintisiz olarak yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. |
اِسْتَسْخَرَ : Fiil-X.
37:14 | وَإِذَا رَأَوْا آيَةً يَسْتَسْخِرُونَ |
Diyanet Meali: | Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar. * |
سَاخِرِينَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: سَاخِرٌ
39:56 | يَا حَسْرَتَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْتُ فِي جَنْبِ اللَّهِ وَإِنْ كُنْتُ لَمِنَ السَّاخِرِينَ |
Diyanet Meali: | (Kişi) “Allah’ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay hâlime! Gerçekten ben alay edenlerden idim” (demesin.) |
سُخْرِيٌّ : İsim.
43:32 | وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا سُخْرِيًّا |
Diyanet Meali: | Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini kimine, derece derece üstün kıldık. |
سِخْرِيٌّ : İsim.
23:110 | فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنْسَوْكُمْ ذِكْرِي |
Diyanet Meali: | Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. |
38:63 | أَتَّخَذْنَاهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ الْأَبْصَارُ |
Diyanet Meali: | “(Cehennemlik değillerdi de) biz onları alaya mı almış olduk, yoksa (buradalar da) gözlerimizden mi kaçtılar?” * |
مُسَخَّرٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Tef’îl Bâbı (II. Bâb).
2:164 | وَتَصْرٖيفِ الرِّياَحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. |
مُسَخَّرَاتٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: مُسَخَّرَةٌ
7:54 | وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz sizin Rabbiniz) … güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak (yaratan Allah’tır.) |
16:12 | وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır. |
16:79 | أَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ فِي جَوِّ السَّمَاءِ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Gökyüzünde Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte ancak Allah tutar. |