KÖK HARFLER: س ب ح
ANLAM:
سَبَحَ : Suda yüzmek ve ondan keyif almak. (Yıldızlar) bir yayılmayla semada yüzmek, süzülmek, geçip gitmek. Rızkını kazanmakla, ihtiyaçlarını yerine getirmekle meşgul olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
سَبَحَ | fiil-I | 2 | Yüzdü, aktı, gezdi, cereyan etti | 36/40 |
سَبَّحَ | fiil-II | 42 | Tesbih (takdis ve tenzih) etti | 57/1 |
سَبْحٌ | isim | 2 | Yüzmek, akmak, gezmek | 79/3 |
سَابِحَةٌ | isim | 1 | Akan, gezen, cereyan eden | 79/3 |
تَسْبِيحٌ | isim | 2 | Tesbih etmek | 24/41 |
مُسَبِّحٌ | isim | 2 | Tesbih eden | 37/166 |
سُبْحَانٌ | isim | 41 | Münezzehiyet (kusursuzluk) Allah’a mahsustur demek | 36/36 |
| Toplam | 92 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
Zıt Manada Kelimeler
- سَبَحَ
- غَرِقَ > bak: غ ر ق
- عَاصَ
AÇIKLAMA:
عَوْمٌ ile سِبَاحَةٌ kelimeleri arasındaki fark:
عَوْمٌ kelimesi bir kimsenin dalarak suda ilerlemesini, سِبَاحَةٌ kelimesi ise bir kimsenin dalmadan su üzerinde ilerlemesini ifade etmektedir.
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sebh | سَبْح | Yüzmek. Gezmek. |
Sâbih | سَابِح | Yüzen, yüzücü. |
Sebûh | سَبُوح | İyi yüzen. |
Sebbâhe | سَبَّاحَة | Yüzücü. Kuşlar, perde ayaklılar. |
Subbâh | سُبَّاح | Yüzenler, yüzücüler. |
Sebâhat | سَبَاحَة | Suda yüzme. |
Sâbihât | سَابِحَات | Yüzücü olanlar, yüzenler. Gemiler. |
Misbah | مِسْبَاح | Yüzgeç. |
Tesbîh | تَسْبِيح | Sübhanallah demek. |
Tesbîhât | تَسْبِيحَات | Cenab-ı Hakk’ı (C.C.) sıfatına layık ifadelerle yadetmeler. |
Müsebbih | مُسَبِّح | Allah’ı tesbih edip anan. |
İsbâh | إِسْبَاح | Yüzdürme. |
Subhân | سُبْحَان | Allah (C.C.). |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَبَحَ : Fiil-l.
21:33 | كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ |
Diyanet Meali: | Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. |
36:40 | وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ |
Diyanet Meali: | (Ne güneş aya yetişebilir), ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. |
سَبَّحَ : Fiil-II.
2:30 | قَالُوا أَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişlerdi. |
3:41 | وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ |
Diyanet Meali: | “Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.” |
7:206 | إِنَّ الَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيُسَبِّحُونَهُ وَلَهُ يَسْجُدُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Rabbin katındaki (melek)ler O’na ibadet etmekten büyüklenmezler. O’nu tespih ederler ve yalnız O’na secde ederler. * |
13:13 | وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِهِ وَالْمَلَائِكَةُ مِنْ خِيفَتِهِ |
Diyanet Meali: | Gök gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. |
15:98 | فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِدِينَ |
Diyanet Meali: | O hâlde, Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt) ve secde edenlerden ol. * |
17:44 | تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالْأَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ |
Diyanet Meali: | Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. |
17:44 | وَإِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ وَلَٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ |
Diyanet Meali: | O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. |
19:11 | فَأَوْحَىٰ إِلَيْهِمْ أَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا |
Diyanet Meali: | Ve onlara “Sabah akşam Allah’ı tespih edin” diye işaret etti. |
20:33 | كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا |
Diyanet Meali: | “Seni çok tespih edelim diye”, * |
20:130 | وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا |
Diyanet Meali: | Ve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. |
20:130 | وَمِنْ آنَاءِ اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَىٰ |
Diyanet Meali: | Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın. |
21:20 | يُسَبِّحُونَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ |
Diyanet Meali: | Hiç ara vermeksizin gece gündüz tespih ederler. * |
21:79 | وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ |
Diyanet Meali: | Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. |
24:36 | يُسَبِّحُ لَهُ فِيهَا بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ |
Diyanet Meali: | Buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. |
24:41 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالطَّيْرُ صَافَّاتٍ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allah’ı tespih ettiğini görmez misin? |
25:58 | وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِ |
Diyanet Meali: | Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah’a) tevekkül et. O’nu her türlü övgüyle yücelterek tesbih et. |
32:15 | إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Bizim âyetlerimize ancak, kendilerine bu âyetlerle öğüt verildiği zaman secdeye kapanan, (kibirlenmeksizin) Rablerine hamd ederek tespih edenler inanırlar. |
33:42 | وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا |
Diyanet Meali: | O’nu sabah akşam tespih edin. * |
38:18 | إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِشْرَاقِ |
Diyanet Meali: | Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları onun buyruğu altına vermiştik. * |
39:75 | وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Melekleri de, Rablerini hamd ile tesbih edip yücelterek Arş’ın etrafını kuşatmış hâlde görürsün. |
40:7 | يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler. |
40:55 | وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ |
Diyanet Meali: | Günahının bağışlanmasını iste. Akşam sabah Rabbini hamd ederek tespih et! |
41:38 | فَإِنِ اسْتَكْبَرُوا فَالَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar büyüklük taslarlarsa, bilsinler ki Rabbinin yanında bulunanlar (melekler), gece gündüz O’nu tespih ederler. |
42:5 | وَالْمَلَائِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَنْ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Melekler ise, Rablerini hamd ile tespih ederler ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler. |
48:9 | لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ وَتُسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Allah’a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah’ı tespih edesiniz diye (Peygamber’i gönderdik.) * |
50:39 | وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ |
Diyanet Meali: | Ve güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ederek tespih et. |
50:40 | وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ |
Diyanet Meali: | Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından da O’nu tespih et. * |
52:48 | وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ |
Diyanet Meali: | Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et. * |
52:49 | وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَإِدْبَارَ النُّجُومِ |
Diyanet Meali: | Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O’nu tespih et. * |
56:74 | فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). * |
56:96 | فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et. * |
57:1 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
59:1 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
59:24 | يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
61:1 | سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
62:1 | يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey, mülkün sahibi, mukaddes, (mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi) olan Allah’ı tespih eder. |
64:1 | يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. Mülk yalnızca O’nundur, hamd de O’na mahsustur. |
68:28 | قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُلْ لَكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ |
Diyanet Meali: | Onların en akl-ı selim sahibi olanı, “Ben size ‘Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş miydim?” dedi. * |
69:52 | فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | O hâlde sen, yüce Rabbinin adıyla tespih et. * |
76:26 | وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا |
Diyanet Meali: | Gecenin bir kısmında O’na secde et; geceleyin de O’nu uzun uzadıya tespih et. * |
87:1 | سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْأَعْلَى |
Diyanet Meali: | Yüce Rabbinin adını tespih et. * |
110:3 | فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا |
Diyanet Meali: | Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O’ndan bağışlama dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir. * |
سَبْحٌ : İsim.
73:7 | إِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلًا |
Diyanet Meali: | Çünkü gündüzün sana uzun bir meşguliyet vardır. * |
79:3 | وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا |
Diyanet Meali: | Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere, * |
سَابِحَاتٌ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: سَابِحَةٌ
79:3 | وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا |
Diyanet Meali: | Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere, * |
تَسْبِيحٌ : İsim. Mastar. Tef’îl Bâbı (II. Bâb).
17:44 | وَلَٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا |
Diyanet Meali: | Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm’dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır. |
24:41 | كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. Allah, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir. |
مُسَبِّحُونَ : İsim. İsm-i Fâil. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُسَبِّحٌ
37:143 | فَلَوْلَا أَنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُسَبِّحِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer o, Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı…* |
37:166 | وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz biz (Allah’ı) tespih edip yüceltenleriz.” * |
سُبْحَانٌ : İsim.
2:32 | قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَا إِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا |
Diyanet Meali: | Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur.” dediler. |
2:116 | وَقَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ |
Diyanet Meali: | “Allah, çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. |
3:191 | رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru.” |
4:171 | سُبْحَانَهُ أَنْ يَكُونَ لَهُ وَلَدٌ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. |
5:116 | قَالَ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أَقُولَ مَا لَيْسَ لِي بِحَقٍّ |
Diyanet Meali: | “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz.” |
6:100 | سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir. |
7:143 | فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi. |
9:31 | لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır. |
10:10 | دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلَامٌ |
Diyanet Meali: | Bunların oradaki duaları, “Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım!”, aralarındaki esenlik dilekleri, “selâm”… |
10:18 | قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللَّهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.” |
10:68 | قَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ هُوَ الْغَنِيُّ |
Diyanet Meali: | “Allah, bir çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. O, her bakımdan sınırsız zengindir. |
12:108 | وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” |
16:1 | أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın emri gelecektir. Artık onun acele gelmesini istemeyin. Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir. * |
16:57 | وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, kızları Allah’a nispet ediyorlar -ki O, bundan uzaktır- kendilerine ise, canlarının istediğini. * |
17:1 | سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَىٰ بِعَبْدِهِ لَيْلًا مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى |
Diyanet Meali: | (Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye) kulunu, (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. |
17:43 | سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Allah, her türlü eksiklikten uzaktır, onların söylediklerinin ötesindedir, yücedir. * |
17:93 | قُلْ سُبْحَانَ رَبِّي هَلْ كُنْتُ إِلَّا بَشَرًا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resûl olarak gönderilen bir beşerim.” |
17:108 | وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنْ كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | “Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va’di mutlaka gerçekleşecektir” derler. * |
19:35 | مَا كَانَ لِلَّهِ أَنْ يَتَّخِذَ مِنْ وَلَدٍ سُبْحَانَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez. O, bundan yücedir, uzaktır. |
21:22 | فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir. |
21:26 | وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ |
Diyanet Meali: | (Böyle iken) “Rahmân, çocuk edindi” dediler. O, böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. * |
21:87 | فَنَادَىٰ فِي الظُّلُمَاتِ أَنْ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti. |
23:91 | وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | (O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür) ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. (Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah), onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. |
24:16 | مَا يَكُونُ لَنَا أَنْ نَتَكَلَّمَ بِهَٰذَا سُبْحَانَكَ هَٰذَا بُهْتَانٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım! Bu, çok büyük bir iftiradır.” |
25:18 | قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَّخِذَ مِنْ دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاءَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz.” derler. |
27:8 | أَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | “Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır.” |
28:68 | مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ سُبْحَانَ اللَّهِ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Onların ise seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir. |
30:17 | فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ |
Diyanet Meali: | Öyle ise akşama girdiğinizde, sabaha kavuştuğunuzda, Allah’ı tespih edin. * |
30:40 | هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَفْعَلُ مِنْ ذَٰلِكُمْ مِنْ شَيْءٍ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a koştuğunuz ortaklardan, bunlardan herhangi bir şeyi yapabilen var mı? O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir. |
34:41 | قَالُوا سُبْحَانَكَ أَنْتَ وَلِيُّنَا مِنْ دُونِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Melekler) derler ki: “Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun.” |
36:36 | سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنْبِتُ الْأَرْضُ |
Diyanet Meali: | Yerin bitirdiği şeylerden … bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir. |
36:83 | فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir! Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz. * |
37:159 | سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. * |
37:180 | سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. * |
39:4 | لَوْ أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا لَاصْطَفَىٰ مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ سُبْحَانَهُ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O, bundan uzaktır, yücedir. |
39:67 | وَالسَّمَاوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Gökler de O’nun kudretiyle dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir. |
43:13 | وَتَقُولُوا سُبْحَانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ |
Diyanet Meali: | Ve “Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi.” diyesiniz diye… |
43:82 | سُبْحَانَ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin Rabbi, Arş’ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır. * |
52:43 | أَمْ لَهُمْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Yoksa, onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. * |
59:23 | الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | O, … gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. |
68:29 | قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz” dediler. * |