KÖK HARFLER: ش ي ع
ANLAM:
شَاعَ : Bilgi veya bir haber yaymak, duyurmak, ifşa etmek. Bilgi, insanlar arasında yayılmak, ifşa ya da açık edilmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
شَاعَ | fiil-I | 1 | Şüyû’ buldu, yayıldı, kuvvet kazandı | 24/19 |
|
شِيعَةٌ | isim | 11 | Şia, fırka, hemfikir grup, kafa dengi olan kimse | 19/69 | Çoğulu: أَشْيَاعُ – شِيَعٌ |
| Toplam | 12 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Şîî | شِيعِى | Ayrılıkçı. Şiilik mezhebinden olan kimse. |
|
Şîa | شِيعَة | Yardımcılar manasıyla, Alevilik, Şiilik. | Çoğul: Şiyâ’, Eşyâ’ |
Şüyû’ | شُيُوع | Duyulmak, yayılmak. |
|
Şâyia | شَايِعَة | Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu. |
|
Teşyî’ | تَشْيِيع | Uğurlama. |
|
Teşeyyu’ | تَشَيُّع | Şiilik taslamak. Şii olma. |
|
Müteşeyyi’ | مُتَشَيِّع | Şiilik taslayan. Şii taifesine girmiş olan. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
شَاعَ : Fiil-I.
24:19 |
إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
|
Diyanet Meali: | İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için elem dolu bir azap vardır. |
شِيعَةٌ : İsim. Çoğulu: أَشْيَاعُ – شِيَعٌ
6:65 |
أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا وَيُذِيقَ بَعْضَكُمْ بَأْسَ بَعْضٍ
|
Diyanet Meali: | Ya da sizi grup grup birbirinize düşürmeğe ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya (gücü yetendir).” |
6:159 |
إِنَّ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا لَسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ
|
Diyanet Meali: | Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. |
15:10 |
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ فِي شِيَعِ الْأَوَّلِينَ
|
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber gönderdik. * |
19:69 |
ثُمَّ لَنَنْزِعَنَّ مِنْ كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَٰنِ عِتِيًّا
|
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber gönderdik. * |
28:4 |
إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًا
|
Diyanet Meali: | Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. |
28:15 |
فَوَجَدَ فِيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِ هَٰذَا مِنْ شِيعَتِهِ وَهَٰذَا مِنْ عَدُوِّهِ
|
Diyanet Meali: | Orada biri kendi tarafından, diğeri düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. |
28:15 |
فَاسْتَغَاثَهُ الَّذِي مِنْ شِيعَتِهِ عَلَى الَّذِي مِنْ عَدُوِّهِ
|
Diyanet Meali: | Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. |
30:32 |
مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا
|
Diyanet Meali: | Dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden (olmayın). |
34:54 |
وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِمْ مِنْ قَبْلُ
|
Diyanet Meali: | Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzuladıkları arasına bir engel konmuştur. |
37:83 |
وَإِنَّ مِنْ شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَ
|
Diyanet Meali: | Şüphesiz İbrahim de O’nun taraftarlarından idi. * |
54:51 |
وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
|
Diyanet Meali: | Andolsun, biz sizin gibileri hep helâk ettik. Fakat var mı düşünüp öğüt alan? * |