KÖK HARFLER: ش ق ق
ANLAM:
شَقَّ : Bir şeyi bölmek, yarmak, ayırmak, parçalamak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
شَقَّ | fiil-I | 2 | Yardı | 80/26 |
شَاقَّ | fiil-III | 7 | Muhalefet etti, ayrılık yaptı | 59/4 |
تَشَقَّقَ | fiil-V | 3 | Çatladı, çokca yarıldı, parçalandı | 50/44 |
اِنْشَقَّ | fiil-VII | 5 | Yarıldı | 55/37 |
أَشَقُّ | isim | 1 | Daha güç, en güç, en zor | 13/34 |
شَقٌّ | isim | 1 | Yarmak | 80/26 |
شِقٌّ | isim | 1 | Yarım, yarı meşakkat, güçlük | 16/7 |
شُقَّةٌ | isim | 1 | Meşakkatli ve yorucu mesafe | 9/42 |
شِقَاقٌ | isim | 7 | Muhalefet etmek, ayrılık yapmak | 4/35 |
| Toplam | 28 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Şakk | شَقّ | Yarık, çatlak. | Çoğul: Şukûk |
Şıkk | شِقّ | Meşakkat. Canib. Nahiye. Bir bütünün parçalarından her biri. Yarı. İki cihetten her biri. |
|
Şakak | شَقَق | Göz, alın ve yanak arasında, elmacık kemiğinin üstünde bulunan çukurumsu bölge. | ؟؟؟—-؟؟ |
Şıkâk | شِقَاق | Ayak yarığı. |
|
Şukka | شُقَّة | Parça. Küçük tezkere. |
|
Şakîk | شَقِيق | İki parçadan biri. |
|
Şakîka | شَقِيقَة | Yarık. | Çoğul: Şakâik |
Şakîkıyye | شَقِيقِيَّة | Gelincik. |
|
Meşkûk | مَشْقُوق | Yarık. |
|
Meşakkat | مَشَقَّة |
Güçlük, sıkıntı, zorluk, zahmet.
| Çoğul: Meşâkk |
Teşkîk | تَشْقِيق | Parça parça yarma. İkiye ayırma. Yarmak. |
|
Müştakk(a) | مُشْتَقّ | Başka kelimeden ayrılmış, başka kelimeden çıkmış, türemiş. | Çoğul: Müştakkât |
Teşakkuk | تَشَقُّق | Yarılma, ikiye ayrılma. |
|
İnşikâk | اِنْشِقَاق | İkiye ayrılma. Çatlama. Yarılma. |
|
İştikâk | اِشْتِقَاق | Türemek. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
شَقَّ : Fiil-I.
28:27 | فَإِنْ أَتْمَمْتَ عَشْرًا فَمِنْ عِنْدِكَ وَمَا أُرِيدُ أَنْ أَشُقَّ عَلَيْكَ |
Diyanet Meali: | “Eğer sen bunu on yıla tamamlarsan, o da senden olur. Ben seni zora koşmak da istemiyorum.” |
80:26 | ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا |
Diyanet Meali: | Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık! * |
شَاقَّ : Fiil-III.
4:115 | وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَىٰ وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّىٰ |
Diyanet Meali: | Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız.. |
8:13 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerindendir. |
8:13 | وَمَنْ يُشَاقِقِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Her kim de Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse bilsin ki Allah’ın cezası şiddetlidir. |
16:27 | وَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تُشَاقُّونَ فِيهِمْ |
Diyanet Meali: | Ve diyecek ki: “Uğrunda mücadele ettiğiniz ortaklarım nerede?!” |
47:32 | وَشَاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | Kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler … |
59:4 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmeleri sebebiyledir. |
59:4 | وَمَنْ يُشَاقِّ اللَّهَ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı gelirse bilsin ki, Allah’ın azabı şiddetlidir. |
تَشَقَّقَ : Fiil-V.
2:74 | وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَاءُ |
Diyanet Meali: | Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. |
25:25 | وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَاءُ بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلَائِكَةُ تَنْزِيلًا |
Diyanet Meali: | O gün gök bulutlarla yarılıp parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.* |
50:44 | يَوْمَ تَشَقَّقُ الْأَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعًا ذَٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَسِيرٌ |
Diyanet Meali: | O gün yer, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, (hesap için) bir toplamadır, bize göre kolaydır. * |
اِنْشَقَّ : Fiil-VII.
19:90 |
تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْأَرْضُ
|
Diyanet Meali: | Rahman’a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacaktır! * |
54:1 |
اقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ
|
Diyanet Meali: | Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. * |
55:37 |
فَإِذَا انْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِ
|
Diyanet Meali: | Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?) * |
69:16 |
وَانْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ
|
Diyanet Meali: | Gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur. * |
84:1 |
إِذَا السَّمَاءُ انْشَقَّتْ
|
Diyanet Meali: | Gök yarıldığı zaman… * |
أَشَقُّ : İsim. Sıfat.
13:34 |
لَهُمْ عَذَابٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَقُّ
|
Diyanet Meali: | Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha ağırdır.. |
شَقٌّ : İsim.
80:26 |
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا
|
Diyanet Meali: | Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık! * |
شِقٌّ : İsim.
16:7 |
وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ
|
Diyanet Meali: | Onlar ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. |
شُقَّةٌ : İsim.
9:42 |
وَلَٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُ
|
Diyanet Meali: | Fakat meşakkatli yol, onlara uzak geldi. |
شِقَاقٌ : İsim. Masdar. Mufâale Bâbı (III. Bâb).
2:137 |
وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ
|
Diyanet Meali: | Eğer onlar yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. |
2:176 |
وَإِنَّ الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِي الْكِتَابِ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ
|
Diyanet Meali: | Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler. |
4:35 |
وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُوا حَكَمًا مِنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِنْ أَهْلِهَا إِنْ يُرِيدَا إِصْلَاحًا يُوَفِّقِ اللَّهُ بَيْنَهُمَا
|
Diyanet Meali: | Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. |
11:89 |
وَيَا قَوْمِ لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاقِي أَنْ يُصِيبَكُمْ مِثْلُ مَا أَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ أَوْ قَوْمَ هُودٍ أَوْ قَوْمَ صَالِحٍ
|
Diyanet Meali: | “Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin.” |
22:53 |
وَإِنَّ الظَّالِمِينَ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ
|
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz ki o zalimler, derin bir ayrılık içindedirler. |
38:2 |
بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ
|
Diyanet Meali: | Fakat inkâr edenler bir büyüklenme ve ayrılık içindedirler. * |
41:52 |
مَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ هُوَ فِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ
|
Diyanet Meali: | “(O zaman) derin bir ayrılık içinde bulunan kimseden daha sapık kim olabilir?” |