KÖK HARFLER: ش ه د
ANLAM:
شَهِدَ : Bir mecliste hazır bulunmak. Bir şeyi görmek ve ona dair bilgi edinmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
شَهِدَ | fiil-I | 44 | Hazır oldu, bildi, delalet etti, şahitlik etti, yemin etti | 27/49 | |
أشْهَدَ | fiil-IV | 7 | Hazır etti, hazır tuttu, bulundurdu | 18/51 | |
اِسْتَشْهَدَ | fiil-X | 2 | Şahit tuttu, şahidlik etmesini istedi | 4/15 | |
شَاهِدٌ | isim | 21 | Hazır olan, bilen, şahid, gözetleyici, yemin eden | 11/17 | Çoğulu: شُهُودٌ – أَشْهَادٌ |
شَهِيدٌ | isim | 56 | Çok bilen, iyi gözetleyen, iyi şahitlik yapan, Allah yolunda savaşırken öldürülen, Allah’ın isimlerinden biri | 4/33 | Çoğul: شُهَدَاءُ |
شَهَادَةٌ | isim | 26 | Şahitlik etme, yemin etme, huzurda bulunma, hazır olma | 65/2 | |
مَشْهَدٌ | isim | 1 | Hazır oluş, huzurda bulunuş | 19/37 | |
مَشْهُودٌ | isim | 3 | Şahit olunan | 85/3 | |
Toplam | 160 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Şehîd | شَهِيد | İyi şahidlik eden. Çokça gözetleyen. Şahid olan. Allah yolunda canını feda eden müslüman. |
|
Şühedâ | شُهَدَاء | Şahidler. Şehitler. | Şehid’in Çoğulu |
Şâhid | شَاهِد | Hazır olan. Bilen. Tanık. | Çoğul: Şühûd, Eşhâd |
Şevâhid | شَوَاهِد | Şahidler | Şâhid’in çoğulu |
Şehâdet | شَهَادَة | Tanıklık, şahitlik. |
|
Meşhed | مَشْهَد | Bir kimsenin şehid düştüğü yer. | Maşatlık |
Meşhûd | مَشْهُود | Görünen. Şehadet edilen. |
|
Eşhedü | أَشْهَدُ | Tanıklık ediyorum. |
|
Teşhîd | تَشْهِيد | Müşahade, gözle görmek. |
|
Müşâhede | مُشَاهَدَة | Görme. |
|
Müşâhid | مُشَاهِد | Gören, seyreden. Görmekle tetkik eden. |
|
Müşâhed | مُشَاهَد | Görülen. |
|
İşhâd | إِشْهَاد | Şahid getirme. |
|
Teşehhüd | تَشَهُّد | Şehadet getirmek. |
|
İstişhâd | اِسْتِشْهَاد | Birisinin şahidliğini istemek. |
|
Maşatlık kelimesi, “şehitlik” anlamındaki meşhed (مشهد) sözcüğünden türetilmiştir. (Nişanyan Sözlük) “Müslüman olmayanların, özellikle Yahudilerin mezarlığı” anlamındadır. (Nedir Ne Demek Sözlüğü)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
شَهِدَ : Fiil-I.
2:84 | ثُمَّ أَقْرَرْتُمْ وَأَنْتُمْ تَشْهَدُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz. |
2:185 | فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ |
Diyanet Meali: | Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. |
3:18 | شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَائِكَةُ وَأُولُو الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ |
Diyanet Meali: | Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilâh olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. |
3:52 | آمَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız.” |
3:64 | فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz müslümanlarız.” |
3:70 | يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَأَنْتُمْ تَشْهَدُونَ |
Diyanet Meali: | Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz hâlde, niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz? * |
3:81 | قَالُوا أَقْرَرْنَا قَالَ فَاشْهَدُوا وَأَنَا مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِدِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti. |
3:86 | كَيْفَ يَهْدِي اللَّهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُوا أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ |
Diyanet Meali: | İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? |
4:15 | فَإِنْ شَهِدُوا فَأَمْسِكُوهُنَّ فِي الْبُيُوتِ حَتَّىٰ يَتَوَفَّاهُنَّ الْمَوْتُ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye (veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya) kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın). |
4:166 | لَٰكِنِ اللَّهُ يَشْهَدُ بِمَا أَنْزَلَ إِلَيْكَ أَنْزَلَهُ بِعِلْمِهِ |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. |
4:166 | أَنْزَلَهُ بِعِلْمِهِ وَالْمَلَائِكَةُ يَشْهَدُونَ |
Diyanet Meali: | (Fakat Allah, sana indirdiğini) kendi ilmiyle indirmiş olduğuna (şahitlik eder). Melekler de buna şahitlik eder. |
5:111 | قَالُوا آمَنَّا وَاشْهَدْ بِأَنَّنَا مُسْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar da “İman ettik. Bizim müslüman olduğumuza sen de şahit ol” demişlerdi. |
6:19 | أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَىٰ قُلْ لَا أَشْهَدُ |
Diyanet Meali: | “Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” |
6:19 | أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَىٰ قُلْ لَا أَشْهَدُ |
Diyanet Meali: | “Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” |
6:130 | قَالُوا شَهِدْنَا عَلَىٰ أَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Onlar şöyle diyecekler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı. |
6:130 | وَشَهِدُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. |
6:150 | قُلْ هَلُمَّ شُهَدَاءَكُمُ الَّذِينَ يَشْهَدُونَ أَنَّ اللَّهَ حَرَّمَ هَٰذَا |
Diyanet Meali: | De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. |
6:150 | فَإِنْ شَهِدُوا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. |
6:150 | فَإِنْ شَهِدُوا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. |
7:37 | قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا وَشَهِدُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar da, “Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular” derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler. |
7:172 | شَهِدْنَا أَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَٰذَا غَافِلِينَ |
Diyanet Meali: | (Onlar da), “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin” demişlerdi). Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. |
9:107 | وَلَيَحْلِفُنَّ إِنْ أَرَدْنَا إِلَّا الْحُسْنَىٰ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar. |
11:54 | قَالَ إِنِّي أُشْهِدُ اللَّهَ وَاشْهَدُوا أَنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Hûd, dedi ki: “İşte ben Allah’ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin Allah’ı bırakıp da O’na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” |
12:26 | وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ أَهْلِهَا إِنْ كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ فَصَدَقَتْ |
Diyanet Meali: | Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir.” |
12:81 | فَقُولُوا يَا أَبَانَا إِنَّ ابْنَكَ سَرَقَ وَمَا شَهِدْنَا إِلَّا بِمَا عَلِمْنَا |
Diyanet Meali: | Ve deyin ki: “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahitlik ettik.” |
21:61 | قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَىٰ أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ |
Diyanet Meali: | (Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler. * |
22:28 | لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ |
Diyanet Meali: | (Gelsinler ki), kendilerine ait birtakım menfaatlere şahit olsunlar (ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine) belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. |
24:2 | وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَائِفَةٌ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Mü’minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun. |
24:8 | وَيَدْرَأُ عَنْهَا الْعَذَابَ أَنْ تَشْهَدَ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Kocasının yalancılardan olduğuna dair) Allah’ı dört defa şahit getirmesi (Allah adına yemin etmesi), kadından cezayı kaldırır. |
24:24 | يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde (onlara çok büyük bir azap vardır). * |
25:72 | وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا |
Diyanet Meali: | Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir. * |
27:32 | أَفْتُونِي فِي أَمْرِي مَا كُنْتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّىٰ تَشْهَدُونِ |
Diyanet Meali: | “Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir işe kesin olarak karar vermem.” |
27:49 | ثُمَّ لَنَقُولَنَّ لِوَلِيِّهِ مَا شَهِدْنَا مَهْلِكَ أَهْلِهِ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ |
Diyanet Meali: | “Sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz kesinlikle doğru söyleyenleriz’, diyeceğiz.” |
36:65 | وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
Diyanet Meali: | Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder. |
41:20 | حَتَّىٰ إِذَا مَا جَاءُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَارُهُمْ وَجُلُودُهُمْ |
Diyanet Meali: | Nihayet cehenneme vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri, (yapmış oldukları işler hakkında), kendileri aleyhine şahitlik ederler. |
41:21 | وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا |
Diyanet Meali: | Onlar derilerine, “Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?” derler. |
41:22 | وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَا أَبْصَارُكُمْ |
Diyanet Meali: | “Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin (ve derilerinizin), aleyhinize şâhitlik etmesinden sakınmıyordunuz.” |
43:19 | أَشَهِدُوا خَلْقَهُمْ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ |
Diyanet Meali: | Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak (ve sorgulanacaklardır). |
43:86 | وَلَا يَمْلِكُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak (bilerek) hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler. |
46:10 | وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَىٰ مِثْلِهِ فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Ne dersiniz? Şayet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz), İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini (Tevrat’ta görerek) şahitlik edip inandığı hâlde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız?).” |
59:11 | وَإِنْ قُوتِلْتُمْ لَنَنْصُرَنَّكُمْ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | “Eğer size karşı savaşılırsa, size mutlaka yardım ederiz” (diyerek münafıklık yapanlara bakmaz mısın)? Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. |
63:1 | إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler. |
63:1 | وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | (Fakat) Allah, o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder. |
83:21 | يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ |
Diyanet Meali: | Ona, Allah’a yakın olanlar şâhit olur. * |
أَشْهَدَ : Fiil-IV.
2:204 | وَيُشْهِدُ اللَّهَ عَلَىٰ مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ |
Diyanet Meali: | Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır. |
2:282 | وَأَشْهِدُوا إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلَا يُضَارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. |
4:6 | فَإِذَا دَفَعْتُمْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ فَأَشْهِدُوا عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. |
7:172 | وَأَشْهَدَهُمْ عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا بَلَىٰ |
Diyanet Meali: | Onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, (şahit olduk ki Rabbimizsin)” demişlerdi. |
11:54 | قَالَ إِنِّي أُشْهِدُ اللَّهَ وَاشْهَدُوا أَنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Hûd, dedi ki: “İşte ben Allah’ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin (Allah’ı bırakıp da) O’na ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” |
18:51 | مَا أَشْهَدْتُهُمْ خَلْقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, (ne de kendilerinin yaratılışına) şahit tuttum. |
65:2 | وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِنْكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. |
اِسْتَشْهَدَ : Fiil-X.
2:282 | وَاسْتَشْهِدُوا شَهِيدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْ |
Diyanet Meali: | Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. |
4:15 | فَاسْتَشْهِدُوا عَلَيْهِنَّ أَرْبَعَةً مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. |
شَاهِدٌ : İsim. İsm-i Fâil. Çoğulu: شُهُودٌ – أَشْهَادٌ
3:53 | فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.” |
3:81 | قَالُوا أَقْرَرْنَا قَالَ فَاشْهَدُوا وَأَنَا مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِدِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti. |
5:83 | يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenler (Muhammed’in ümmeti) ile beraber yaz” derler. |
5:113 | وَنَعْلَمَ أَنْ قَدْ صَدَقْتَنَا وَنَكُونَ عَلَيْهَا مِنَ الشَّاهِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım.” |
9:17 | مَا كَانَ لِلْمُشْرِكِينَ أَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللَّهِ شَاهِدِينَ عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. |
10:61 | وَلَا تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلَّا كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Ve (ey insanlar, sizler de) hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. |
11:17 | أَفَمَنْ كَانَ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّهِ وَيَتْلُوهُ شَاهِدٌ مِنْهُ |
Diyanet Meali: | Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse, (yalnız dünyalık isteyen kimse gibi midir)? Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir şahit (Kur’an) desteklemektedir. |
11:18 | وَيَقُولُ الْأَشْهَادُ هَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ كَذَبُوا عَلَىٰ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Ve şâhitler de, “Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır” diyeceklerdir. |
12:26 | وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ أَهْلِهَا إِنْ كَانَ قَمِيصُهُ قُدَّ مِنْ قُبُلٍ فَصَدَقَتْ |
Diyanet Meali: | Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir…” |
21:56 | وَأَنَا عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ مِنَ الشَّاهِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Ve ben de buna şahitlik edenlerdenim.” |
21:78 | إِذْ نَفَشَتْ فِيهِ غَنَمُ الْقَوْمِ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شَاهِدِينَ |
Diyanet Meali: | Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk. |
28:44 | وَمَا كُنْتَ مِنَ الشَّاهِدِينَ |
Diyanet Meali: | (O olayı) görenlerden de değildin. |
33:45 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا |
Diyanet Meali: | Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı olarak gönderdik. * |
37:150 | أَمْ خَلَقْنَا الْمَلَائِكَةَ إِنَاثًا وَهُمْ شَاهِدُونَ |
Diyanet Meali: | Yoksa biz melekleri dişi olarak yaratmışız da onlar şahid mi bulunuyorlarmış? * |
40:51 | إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz. * |
46:10 | وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَىٰ مِثْلِهِ فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ |
Diyanet Meali: | “İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini (Tevrat’ta görerek) şahitlik edip inandığı hâlde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız?).” |
48:8 | إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. * |
85:3 | وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ |
Diyanet Meali: | Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki…* |
85:7 | وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ |
Diyanet Meali: | O vakit, (ateşin etrafında oturmuş), mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. * |
73:15 | إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Mekkeliler!) Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. |
74:13 | وَبَنِينَ شُهُودًا |
Diyanet Meali: | Ve gözü önünde duran oğullar (verdim). * |
شَهِيدٌ : İsim. Çoğul: شُهَدَاءُ
2:23 | وَادْعُوا شُهَدَاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | Ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin). |
2:133 | أَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ إِذْ قَالَ لِبَنِيهِ مَا تَعْبُدُونَ مِنْ بَعْدِي |
Diyanet Meali: | Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediği zaman orada hazır mı bulunuyordunuz? |
2:143 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız diye sizi orta bir ümmet yaptık. |
2:143 | لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye (sizi orta bir ümmet yaptık). |
2:282 | وَاسْتَشْهِدُوا شَهِيدَيْنِ مِنْ رِجَالِكُمْ |
Diyanet Meali: | Erkeklerinizden iki şahid tutun. |
2:282 | فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاءِ |
Diyanet Meali: | (Eğer iki erkek bulunmazsa), şahidlerden razı olacağınız bir erkek, iki kadın olabilir. |
2:282 | وَلَا يَأْبَ الشُّهَدَاءُ إِذَا مَا دُعُوا |
Diyanet Meali: | Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. |
2:282 | وَأَشْهِدُوا إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلَا يُضَارَّ كَاتِبٌ وَلَا شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. |
3:98 | لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Allah, yaptıklarınızı görüp dururken Allah’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?” |
3:99 | لِمَ تَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَأَنْتُمْ شُهَدَاءُ |
Diyanet Meali: | “(Gerçeği) görüp bildiğiniz hâlde, niçin Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz?” |
3:140 | وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنْكُمْ شُهَدَاءَ |
Diyanet Meali: | Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. |
4:33 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah her şeye şahittir. |
4:41 | فَكَيْفَ إِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ بِشَهِيدٍ |
Diyanet Meali: | Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz (ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız) zaman, bakalım onların hâli nice olacak!. |
4:41 | وَجِئْنَا بِكَ عَلَىٰ هَٰؤُلَاءِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz) ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız (zaman, bakalım onların hâli nice olacak)!. |
4:69 | فَأُولَٰئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | (Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse), işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. |
4:72 | قَالَ قَدْ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيَّ إِذْ لَمْ أَكُنْ مَعَهُمْ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Eğer başınıza bir musibet gelirse), “Allah, bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım” der. |
4:79 | وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولًا وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. |
4:159 | وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü, o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır. |
4:166 | أَنْزَلَهُ بِعِلْمِهِ وَالْمَلَائِكَةُ يَشْهَدُونَ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | (Fakat Allah, sana indirdiğini) kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter. |
5:8 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. |
5:44 | بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللَّهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَاءَ |
Diyanet Meali: | Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. |
5:117 | وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَا دُمْتُ فِيهِمْ |
Diyanet Meali: | “Aralarında bulunduğum sürece onlara şahit (ve örnek) idim.” |
5:117 | فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي كُنْتَ أَنْتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ وَأَنْتَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen, her şeye hakkıyla şahitsin.” |
6:19 | قُلْ أَيُّ شَيْءٍ أَكْبَرُ شَهَادَةً قُلِ اللَّهُ شَهِيدٌ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir.” |
6:144 | أَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ وَصَّاكُمُ اللَّهُ بِهَٰذَا |
Diyanet Meali: | “Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde, orada hazır mı idiniz!?” |
6:150 | قُلْ هَلُمَّ شُهَدَاءَكُمُ الَّذِينَ يَشْهَدُونَ أَنَّ اللَّهَ حَرَّمَ هَٰذَا |
Diyanet Meali: | De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin.” |
16:89 | وَجِئْنَا بِكَ شَهِيدًا عَلَىٰ هَٰؤُلَاءِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz), seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz (günü düşün). |
22:78 | لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. |
24:4 | وَالَّذِينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَانِينَ جَلْدَةً |
Diyanet Meali: | Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. |
24:6 | وَالَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَاءُ إِلَّا أَنْفُسُهُمْ فَشَهَادَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ |
Diyanet Meali: | Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir. * |
24:13 | فَإِذْ لَمْ يَأْتُوا بِالشُّهَدَاءِ فَأُولَٰئِكَ عِنْدَ اللَّهِ هُمُ الْكَاذِبُونَ |
Diyanet Meali: | Madem ki şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir. |
29:52 | قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter.” |
39:69 | وَجِيءَ بِالنَّبِيِّينَ وَالشُّهَدَاءِ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Peygamberler ve şahitler getirilir ve haksızlığa uğratılmaksızın aralarında adaletle hüküm verilir. |
41:47 | وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ أَيْنَ شُرَكَائِي قَالُوا آذَنَّاكَ مَا مِنَّا مِنْ شَهِيدٍ |
Diyanet Meali: | Allah onlara, “Nerede bana ortak koştuklarınız?” diye seslendiği gün şöyle derler: “Sana arz ederiz ki, içimizden onları gören hiçbir kimse yok.” |
46:8 | هُوَ أَعْلَمُ بِمَا تُفِيضُونَ فِيهِ كَفَىٰ بِهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ |
Diyanet Meali: | “O, sizin, hakkında (düşüncesizce) yaygara kopardığınız şeyi daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter!” |
50:21 | وَجَاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir. * |
50:37 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunda, aklı olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır. * |
57:19 | وَالشُّهَدَاءُ عِنْدَ رَبِّهِمْ لَهُمْ أَجْرُهُمْ وَنُورُهُمْ |
Diyanet Meali: | Ve Allah katında şahitlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. |
85:9 | الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | (Onlar mü’minlere ancak); göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan (mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı). Allah, her şeye şahittir. * |
100:7 | وَإِنَّهُ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir. * |
4:135 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاءَ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! (Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa), Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. |
10:29 | فَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ إِنْ كُنَّا عَنْ عِبَادَتِكُمْ لَغَافِلِينَ |
Diyanet Meali: | “Şimdi ise sizin bize tapınmanızdan habersiz olduğumuza dair sizinle bizim aramızda şâhit olarak Allah yeter.” * |
10:46 | فَإِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ اللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Sonunda onların dönüşü bizedir. Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir. |
13:43 | قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَمَنْ عِنْدَهُ عِلْمُ الْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap (Kur’an) bilgisi bulunanlar yeter.” |
16:84 | وَيَوْمَ نَبْعَثُ مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا ثُمَّ لَا يُؤْذَنُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkâr edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilecek… |
16:89 | وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِمْ مِنْ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, (seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz) günü düşün. |
17:96 | قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O, kullarından hakkıyla haberdardır, onları hakkıyla görendir.” * |
22:17 | إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Allah, kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah, her şeye şahittir. |
22:78 | هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِنْ قَبْلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ |
Diyanet Meali: | Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. |
24:13 | لَوْلَا جَاءُوا عَلَيْهِ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ |
Diyanet Meali: | Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! |
28:75 | وَنَزَعْنَا مِنْ كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا فَقُلْنَا هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ |
Diyanet Meali: | Her ümmetten bir şahit çıkarırız ve (kâfirlere), “Kesin delilinizi getirin” deriz. |
33:55 | وَاتَّقِينَ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla şahittir. |
34:47 | إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Benim ücretim ancak Allah’a aittir. O, her şeye hakkıyla şahittir.” |
41:53 | أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi? |
48:28 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter. * |
58:6 | أَحْصَاهُ اللَّهُ وَنَسُوهُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Allah onları sayıp zaptetmiş, onlarsa bunları unutmuşlardır. Allah, her şeye şahittir. |
شَهَادَةٌ : İsim.
2:140 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ كَتَمَ شَهَادَةً عِنْدَهُ مِنَ اللَّهِ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. |
2:282 | ذَٰلِكُمْ أَقْسَطُ عِنْدَ اللَّهِ وَأَقْوَمُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَىٰ أَلَّا تَرْتَابُوا |
Diyanet Meali: | Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. |
2:283 | وَلَا تَكْتُمُوا الشَّهَادَةَ وَمَنْ يَكْتُمْهَا فَإِنَّهُ آثِمٌ قَلْبُهُ |
Diyanet Meali: | Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse, şüphesiz onun kalbi günahkârdır. |
5:106 | شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ |
Diyanet Meali: | Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, (vasiyet sırasında) aranızda şahitlik (edecek olanlar sizden adaletli iki kişidir). |
5:106 | وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللَّهِ إِنَّا إِذًا لَمِنَ الْآثِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde, şüphesiz günahkârlardan oluruz.” |
5:107 | فَيُقْسِمَانِ بِاللَّهِ لَشَهَادَتُنَا أَحَقُّ مِنْ شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَا |
Diyanet Meali: | “Allah’a yemin ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir. Biz hakkı da çiğneyip geçmedik.” diye yemin ederler. |
5:107 | فَيُقْسِمَانِ بِاللَّهِ لَشَهَادَتُنَا أَحَقُّ مِنْ شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَا |
Diyanet Meali: | “Allah’a yemin ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir. Biz hakkı da çiğneyip geçmedik.” diye yemin ederler. |
5:108 | ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ يَأْتُوا بِالشَّهَادَةِ عَلَىٰ وَجْهِهَا |
Diyanet Meali: | Bu (usul), şahitliği lâyıkıyla yerine getirmeleri için en uygun çaredir. |
6:19 | قُلْ أَيُّ شَيْءٍ أَكْبَرُ شَهَادَةً قُلِ اللَّهُ شَهِيدٌ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir.” |
6:73 | وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ |
Diyanet Meali: | Sûr’a üflendiği gün de mülk (hükümranlık) O’nundur. Gaybı da, görülen âlemi de bilendir. |
9:94 | ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.” |
9:105 | وَسَتُرَدُّونَ إِلَىٰ عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.” |
13:9 | عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْكَبِيرُ الْمُتَعَالِ |
Diyanet Meali: | O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir. * |
23:92 | عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir. * |
24:4 | فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَانِينَ جَلْدَةً وَلَا تَقْبَلُوا لَهُمْ شَهَادَةً أَبَدًا |
Diyanet Meali: | (Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere) seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. |
24:6 | فَشَهَادَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ |
Diyanet Meali: | Onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi ile yerine gelir. |
32:6 | ذَٰلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. * |
39:46 | عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan), gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin.” |
43:19 | أَشَهِدُوا خَلْقَهُمْ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْأَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır. |
59:22 | هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَٰنُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. * |
62:8 | ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” |
64:18 | عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | O, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
65:2 | وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِنْكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. |
شَهَادَاتٌ : İsim. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: شَهَادَةٌ
24:6 | فَشَهَادَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ |
Diyanet Meali: | Onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi ile yerine gelir. |
24:8 | وَيَدْرَأُ عَنْهَا الْعَذَابَ أَنْ تَشْهَدَ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ |
Diyanet Meali: | Kocasının yalancılardan olduğuna dair Allah’ı dört defa şahit getirmesi (Allah adına yemin etmesi), kadından cezayı kaldırır. * |
70:33 | وَالَّذِينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir. * |
مَشْهَدٌ : İsim.
19:37 | فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ مَشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | Büyük bir günü görüp yaşayacakları için vay kâfirlerin hâline! |
مَشْهُودٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
11:103 | ذَٰلِكَ يَوْمٌ مَجْمُوعٌ لَهُ النَّاسُ وَذَٰلِكَ يَوْمٌ مَشْهُودٌ |
Diyanet Meali: | Bu, insanların toplanacağı gündür; bu, görülecek bir gündür. |
17:78 | إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا |
Diyanet Meali: | Çünkü sabah namazı şahitlidir. |
85:3 | وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ |
Diyanet Meali: | Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki…* |