ص ر ح

KÖK HARFLER: ص ر ح

ANLAM: 

صَرَحَ : Bir işi açıklamak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
صَرْحٌ isim 4 Gökdelen, kule, saray, köşk, şato 27/44

Toplam 4

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • صَرَّحَ
  • صَرْحٌ
    • بِنَاءٌ > bak: ب ن ي
    • أَطَمٌ
    • أَجَمٌ
  • صَرِيحٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • صَرِيحٌ
    • مَشُوبٌ > bak: ش و ب
    • مُعِيبٌ > bak: ع ي ب
    • مُلَوَّثٌ
    • هَجِينٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Sarh صَرْح Büyük köşk, yüksek yapı. Surûh
Sarîh صَرِيح Açık, kolay anlaşılır, belli belirgin.
Sarâhat صَرَاحَة Açıklık.
Tasrîh تَصْرِيح Açık söyleme, belirtme.
Tasrîhât تَصْرِيحَات Açık açık anlatmalar. İzah etmeler.
Musâraha مُصَارَحَة Aşikar ve açık. Aşikar ve açık olarak.
İnsirâh اِنْصِرَاح Açığa çıkma.
Sürahi ——— İçecek koymaya yarar, cam, plastik vb.den yapılan kap.

Sürahi kelimesi, “şeffaf, kristal, cam” anlamındaki surâh (صراح) sözcüğünden gelmektedir. Bu kelime, “(su) saf ve berrak idi” anlamındaki saraha (صَرَحَ) fiilinden türetilmiştir. (Nişanyan Sözlük) 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

صَرْحٌ : İsim.

27:44 قِيلَ لَهَا ادْخُلِي الصَّرْحَ فَلَمَّا رَأَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً
Diyanet Meali: Ona “köşke gir” denildi. Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı.
27:44 قَالَ إِنَّهُ صَرْحٌ مُمَرَّدٌ مِنْ قَوَارِيرَ
Diyanet Meali: (Süleyman, ona) “Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür” dedi.
28:38 فَأَوْقِدْ لِي يَا هَامَانُ عَلَى الطِّينِ فَاجْعَلْ لِي صَرْحًا
Diyanet Meali: “Ey Hâmân! Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap!”
40:36 وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَا هَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَبْلُغُ الْأَسْبَابَ
Diyanet Meali: Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara erişirim.” *