KÖK HARFLER: ص ل ب
ANLAM:
صَلَبَ : Bir hayvanın etini pişirmek ya da kaynatmak ya da kızartmak ve onun yağını akıtmak. Kemikleri toplamak, pişirmek ve iliklerini çıkartmak. (Güneş, terinin akmasına sebep olacak şekilde) onu yakmak. Birisini asmak, onu çarmıha germek, onu bilinen bir biçimde idam etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
صَلَبَ | fiil-I | 2 | Çarmıha gerdi, idam etti, astı | 12/41 | Meçhul muzari: يُصْلَبُ |
صَلَّبَ | fiil-II | 4 | Astı, idam etti | 5/33 | Meçhul muzari: يُصَلَّبُ |
صُلْبٌ | isim | 2 | Sulb, zürriyet, nesil, soy, bel kemiği, omurga | 86/7 | Çoğulu: أَصْلَابٌ |
Toplam | 8 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Salb | صَلْب | Darağacına çekmek. |
|
Sulb | صُلْب | 1: Şedid ve muhkem nesne. 2: Omurga kemiği. 3: Sülale, zürriyet. | Çoğulu: Aslâb |
Salâbet | صَلَابَة | Şiddet ve heybet. |
|
Salîb | صَلِيب | Haç. |
|
Sulbî | صٌلْبِى | Birinin sulbünden gelme. |
|
Sulbiyye | صُلْبِيَّة | Nesebi halis olan. |
|
Sulbiyyet | صُلْبِيَّة | Katılık, sertlik. |
|
Taslîb | تَصْلِيب | Haça germek. Haç çıkarmak. |
|
Mütesâlib(e) | مُتَصَالِب | Çapraz. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
صَلَبَ : Fiil-I. Meçhul muzari: يُصْلَبُ
4:157 | وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلَٰكِنْ شُبِّهَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. |
12:41 | وَأَمَّا الْآخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِهِ |
Diyanet Meali: | “Diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir.” |
صَلَّبَ : Fiil-II. Meçhul muzari: يُصَلَّبُ
5:33 | أَنْ يُقَتَّلُوا أَوْ يُصَلَّبُوا أَوْ تُقَطَّعَ أَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُمْ مِنْ خِلَافٍ |
Diyanet Meali: | (… cezası); ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesidir. |
7:124 | لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ ثُمَّ لَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | “Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım.” * |
20:71 | وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِي جُذُوعِ النَّخْلِ |
Diyanet Meali: | “Mutlaka sizi hurma dallarına asacağım.” |
26:49 | لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım.” |
صُلْبٌ : İsim. Çoğulu: أَصْلَابٌ
4:23 | وَحَلَائِلُ أَبْنَائِكُمُ الَّذِينَ مِنْ أَصْلَابِكُمْ |
Diyanet Meali: | Öz oğullarınızın karıları… |
86:7 | يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ |
Diyanet Meali: | Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar. * |