ص ح ب

KÖK HARFLER: ص ح ب

ANLAM: 

صَحِبَ : Birisiyle arkadaşlık etmek, ahbaplık etmek ya da birlikte vakit geçirmek. Onun dostu, ortağı, yoldaşı, ahbabı, arkadaşı veya yol arkadaşı olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
صَاحَبَfiil-III2Arkadaşlık etti, muaşeret etti, geçindi18/76
أَصْحَبَfiil-IV1Kurtardı, sahip çıktı21/43Meçhul Muzari: يُصْحَبُ
صَاحِبٌisim16Arkadaş, sıkı dost, sahip53/2Müennes: صَاحِبَةٌ
أَصْحَابٌisim78Arkadaş, sıkı dost, sahip (çoğul) 90/18Tekili: صَاحِبٌ

Toplam97


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • صَاحَبَ (a)
    • رَافَقَ > bak: ر ف ق
    • مَاشَى > bak: م ش ي
    • جَارَى > bak: ج ر ي
    • سَايَرَ > bak: س ي ر
    • اِصْطَحَبَ > bu kök
    • وَاكَبَ
  • صَاحَبَ (b)
    • وَازَى

Zıt Manada Kelimeler

  • صَاحَبَ (a)
  • صَاحَبَ (b)

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Sâhib صَاحِب 1. Sohbet edilen kimse. 2. Bir şeyi koruyan ve ona malik olan. Müennes: Sâhibe
Sahâbe صَحٍابَة Sahipler, sahip çıkanlar.
Ashâb أَصْحَاب Arkadaş olanlar. 
Sohbet صُحْبَة Dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirme, söyleşi, yârenlik, hasbihâl.
Musâhabe مُصَاحَبَة Konuşma, görüşme, söyleşi.
Musâhib مُصَاحِب Beraber sohbet eden. Arkadaş. Arkadaşlık eden. Birlikte bulunan. Müennes: Musâhibe
İshâb إِصْحَاب Çok söylemek.
Tesâhub تَصَاحُب Arkadaşlık etme, sahip çıkma.
Mütesâhib مُتَصَاحِب Sahib çıkan, arka olan.
İstishâb اِسْتِصْحَاب Yanına alma.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

صَاحَبَ : Fiil-III. 

18:76قَالَ إِنْ سَأَلْتُكَ عَنْ شَيْءٍ بَعْدَهَا فَلَا تُصَاحِبْنِي
Diyanet Meali:Mûsâ, “Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme.” dedi.
31:15فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا
Diyanet Meali:“(Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa), onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin.”

أَصْحَبَ : Fiil-IV. Meçhul Muzari: يُصْحَبُ

21:43لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَ أَنْفُسِهِمْ وَلَا هُمْ مِنَّا يُصْحَبُونَ
Diyanet Meali:O ilâh edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım görmezler.

صَاحِبٌ : İsim.

4:36وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبِيلِ
Diyanet Meali:Uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya … (iyilik edin).
7:184أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا مَا بِصَاحِبِهِمْ مِنْ جِنَّةٍ إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Onlar düşünmediler mi ki (çok iyi tanıdıkları, kendileriyle iç içe yaşamış olan) arkadaşlarında (Peygamber’de) delilikten eser yoktur. O, ancak apaçık bir uyarıcıdır. *
9:40إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا
Diyanet Meali:Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu.
12:39يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ أَأَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ أَمِ اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ
Diyanet Meali:“Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı?” *
12:41يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ أَمَّا أَحَدُكُمَا فَيَسْقِي رَبَّهُ خَمْرًا
Diyanet Meali:“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak…”
18:34فَقَالَ لِصَاحِبِهِ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَنَا أَكْثَرُ مِنْكَ مَالًا
Diyanet Meali:Arkadaşıyla konuşurken ona dedi ki: “Benim malım seninkinden daha çok…”
18:37قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَكَفَرْتَ بِالَّذِي خَلَقَكَ مِنْ تُرَابٍ
Diyanet Meali:Arkadaşı, ona cevap vererek dedi ki: “Seni topraktan … yaratan … Allah’ı inkâr mı ediyorsun?”
34:46مَا بِصَاحِبِكُمْ مِنْ جِنَّةٍ
Diyanet Meali:“Arkadaşınız Muhammed’de cinnetten eser yoktur.”
53:2مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
Diyanet Meali:Arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. *
54:29فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ
Diyanet Meali:Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti. *
68:48فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِ
Diyanet Meali:Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma.
81:22وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍ
Diyanet Meali:(Ey Kureyşliler!) Sizin arkadaşınız (Muhammed) bir deli değildir. *

صَاحِبَةٌ : İsim. Müennes. Müzekkeri: صَاحِبٌ

6:101أَنَّىٰ يَكُونُ لَهُ وَلَدٌ وَلَمْ تَكُنْ لَهُ صَاحِبَةٌ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ
Diyanet Meali:O’nun bir eşi olmadığı hâlde, nasıl bir çocuğu olabilir? Hâlbuki her şeyi O yarattı.
70:12وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ
Diyanet Meali:Karısını, kardeşini…
72:3وَأَنَّهُ تَعَالَىٰ جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا
Diyanet Meali:“Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir; ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.” *
80:36وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ
Diyanet Meali:Eşinden ve çocuklarından (kaçacağı gün)…

أَصْحَابٌ : İsim. Çoğul. Tekili: صَاحِبٌ

2:39وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ
Diyanet Meali:İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir.
2:81بَلَىٰ مَنْ كَسَبَ سَيِّئَةً وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيئَتُهُ فَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ
Diyanet Meali:Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış (ve böylece şirke düşmüş) olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir.
2:82وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ
Diyanet Meali:İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir.
2:119إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَلَا تُسْأَلُ عَنْ أَصْحَابِ الْجَحِيمِ
Diyanet Meali:Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemlik olanlardan sorumlu tutulacak değilsin. *
2:217فَأُولَٰئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Diyanet Meali:Öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.
2:257يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ
Diyanet Meali:(O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir.
2:275وَمَنْ عَادَ فَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Diyanet Meali:Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.
3:116لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Diyanet Meali:(İnkâr edenlerin) ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır. *
4:47أَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّا أَصْحَابَ السَّبْتِ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا
Diyanet Meali:Yahut cumartesi halkını  lânetlediğimiz gibi onları lânetlemeden, (yanınızda bulunanı doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba iman edin). Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir.
5:10وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Diyanet Meali:İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar var ya; işte onlar cehennemliklerdir. *
5:29إِنِّي أُرِيدُ أَنْ تَبُوءَ بِإِثْمِي وَإِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ
Diyanet Meali:“Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın.”
5:86وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Diyanet Meali:İnkâr edenlere ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennemliklerdir. *
6:71حَيْرَانَ لَهُ أَصْحَابٌ يَدْعُونَهُ إِلَى الْهُدَى ائْتِنَا
Diyanet Meali:“Arkadaşları ‘bize gel!’ diye doğru yola çağırdıkları hâlde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp (şeytanların ayarttığı kimse gibi mi olalım)?”
7:36وَالَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ
Diyanet Meali:Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince, işte onlar cehennemliklerdir.
7:42لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ
Diyanet Meali:Biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz. İşte onlar cennetliklerdir.
7:44وَنَادَىٰ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ
Diyanet Meali:Cennetlikler (cehennemliklere) … diye seslenirler.
7:44أَصْحَابَ النَّارِ أَنْ قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا
Diyanet Meali:(Cennetlikler) cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. (Siz de Rabbinizin va’dettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler).
7:46وَنَادَوْا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ
Diyanet Meali:Cennetliklere, “Selâm olsun size!” diye seslenirler.
7:47وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاءَ أَصْحَابِ النَّارِ قَالُوا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Diyanet Meali:Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler. *
7:48وَنَادَىٰ أَصْحَابُ الْأَعْرَافِ رِجَالًا يَعْرِفُونَهُمْ بِسِيمَاهُمْ
Diyanet Meali:A’râftakiler, simalarından tanıdıkları birtakım adamlara da seslenirler.
7:50وَنَادَىٰ أَصْحَابُ النَّارِ
Diyanet Meali:Cehennemlikler de (cennetliklere), … diye çağrışırlar.
7:50أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُوا عَلَيْنَا مِنَ الْمَاءِ
Diyanet Meali:(Cehennemlikler de) cennetliklere, “Ne olur, sudan (veya Allah’ın size verdiği rızıktan) biraz da bizim üzerimize akıtın” (diye çağrışırlar).
9:70وَقَوْمِ إِبْرَاهِيمَ وَأَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِ
Diyanet Meali:(Onlara) … İbrahim’in kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin (haberleri ulaşmadı mı)?
9:113مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُمْ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Diyanet Meali:Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra…
10:26وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ
Diyanet Meali:Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir…
10:27أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Diyanet Meali:İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
11:23وَأَخْبَتُوا إِلَىٰ رَبِّهِمْ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ
Diyanet Meali:(İman edip, salih ameller işleyen) ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir.
13:5وَأُولَٰئِكَ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ
Diyanet Meali:İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir.
15:78وَإِنْ كَانَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ
Diyanet Meali:“Eyke” halkı da şüphesiz zalim idiler. *
15:80وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الْحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ
Diyanet Meali:Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı. *
18:9أَمْ حَسِبْتَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَهْفِ وَالرَّقِيمِ كَانُوا مِنْ آيَاتِنَا عَجَبًا
Diyanet Meali:Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm’i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın? *
20:135فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ أَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِيِّ وَمَنِ اهْتَدَىٰ
Diyanet Meali:“Yakında kimin düz yolun sahipleri olduğunu, kimin doğru yolu bulduğunu bileceksiniz!”
22:44وَأَصْحَابُ مَدْيَنَ وَكُذِّبَ مُوسَىٰ فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ
Diyanet Meali:Ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim.
22:51وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Diyanet Meali:Âyetlerimizi geçersiz kılmak için  çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. *
25:24أَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُسْتَقَرًّا وَأَحْسَنُ مَقِيلًا
Diyanet Meali:O gün cennetliklerin kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer daha güzeldir. *
25:38وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَٰلِكَ كَثِيرًا
Diyanet Meali:Âd ve Semûd kavimlerini, Ress halkını  ve bunların arasında pek çok nesilleri de helâk ettik. *
26:61فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
Diyanet Meali:İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler. *
26:176كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ
Diyanet Meali:Eyke halkı da peygamberleri yalanladı. *
29:15فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَصْحَابَ السَّفِينَةِ وَجَعَلْنَاهَا آيَةً لِلْعَالَمِينَ
Diyanet Meali:Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık. *
35:6إِنَّمَا يَدْعُو حِزْبَهُ لِيَكُونُوا مِنْ أَصْحَابِ السَّعِيرِ
Diyanet Meali:O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.
36:13وَاضْرِبْ لَهُمْ مَثَلًا أَصْحَابَ الْقَرْيَةِ إِذْ جَاءَهَا الْمُرْسَلُونَ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti. *
36:55إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ
Diyanet Meali:Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. *
38:13وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ أُولَٰئِكَ الْأَحْزَابُ
Diyanet Meali:Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da (Peygamberleri yalanlamışlardı). İşte onlar da (böyle) gruplardı.
39:8قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًا إِنَّكَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ
Diyanet Meali:De ki: “Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen cehennemliklerdensin.”
40:6وَكَذَٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّهُمْ أَصْحَابُ النَّارِ
Diyanet Meali:Böylece Rabbinin, inkâr edenler hakkındaki, “Onlar cehennemliklerdir” sözü gerçekleşmiş oldu. *
40:43وَأَنَّ مَرَدَّنَا إِلَى اللَّهِ وَأَنَّ الْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَابُ النَّارِ
Diyanet Meali:“Kuşkusuz dönüşümüz Allah’adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir.”
46:14أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:Onlar cennetliklerdir. Yapmakta olduklarına karşılık, orada sürekli kalacaklardır. *
46:16وَنَتَجَاوَزُ عَنْ سَيِّئَاتِهِمْ فِي أَصْحَابِ الْجَنَّةِ
Diyanet Meali:(İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz) ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar.
50:12كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَأَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُ
Diyanet Meali:Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi … de yalanlamıştı. *
50:14وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ
Diyanet Meali:Eykeliler, Tübba’ın kavmi (de yalanlamıştı). Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti. *
51:59فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ
Diyanet Meali:Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır.
56:8فَأَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
Diyanet Meali:Sağdakiler, (ne mutlu o sağdakilere)!
56:8مَا أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
Diyanet Meali:(Sağdakiler), ne mutlu o sağdakilere!
56:9وَأَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
Diyanet Meali:Soldakiler, (ne bahtsızdırlar onlar)!
56:9مَا أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
Diyanet Meali:(Soldakiler), ne bahtsızdırlar onlar!
56:27وَأَصْحَابُ الْيَمِينِ
Diyanet Meali:Sağdakiler, (ne mutlu o sağdakilere)!
56:27مَا أَصْحَابُ الْيَمِينِ
Diyanet Meali:(Sağdakiler), ne mutlu o sağdakilere!
56:38لِأَصْحَابِ الْيَمِينِ
Diyanet Meali:Bütün bunlar sağdakiler içindir. *
56:41وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ
Diyanet Meali:Soldakiler; (ne yazık o soldakilere)!
56:41مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ
Diyanet Meali:(Soldakiler); ne yazık o soldakilere!
56:90وَأَمَّا إِنْ كَانَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ
Diyanet Meali:Eğer o sağdakilerden ise…*
56:91فَسَلَامٌ لَكَ مِنْ أَصْحَابِ الْيَمِينِ
Diyanet Meali:“Ey sağdaki! Sana selam olsun!” *
57:19وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Diyanet Meali:nkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar cehennemliklerdir.
58:17أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Diyanet Meali:Onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
59:20لَا يَسْتَوِي أَصْحَابُ النَّارِ
Diyanet Meali:Cehennemliklerle (cennetlikler) bir olmaz.
59:20وَأَصْحَابُ الْجَنَّةِ
Diyanet Meali:(Cehennemliklerle) cennetlikler (bir olmaz).
59:20أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَائِزُونَ
Diyanet Meali:Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
60:13قَدْ يَئِسُوا مِنَ الْآخِرَةِ كَمَا يَئِسَ الْكُفَّارُ مِنْ أَصْحَابِ الْقُبُورِ
Diyanet Meali:Kabirlerdeki kâfirlerin ümit kestikleri gibi tamamen ahiretten ümitlerini kesmiş  (bir toplumu dost edinmeyin).
64:10أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ خَالِدِينَ فِيهَا
Diyanet Meali:İşte onlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennemliklerdir.
67:10وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ
Diyanet Meali:Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.” *
67:11فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْ فَسُحْقًا لِأَصْحَابِ السَّعِيرِ
Diyanet Meali:İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun! *
68:17إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ
Diyanet Meali:Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik.
74:31وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً
Diyanet Meali:Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık.
74:39إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ
Diyanet Meali:Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler başka. *
85:4قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ
Diyanet Meali:(Mü’minleri yakmak için) hendek kazıp (içinde alevli ateş yakan)lar lânetlenmiştir.
90:18أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
Diyanet Meali:İşte bunlar amel defterleri sağdan verilenlerdir. *
90:19وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
Diyanet Meali:Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir. *
105:1أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ
Diyanet Meali:Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? *