KÖK HARFLER: ر ذ ل
ANLAM:
رَذُلَ – رَذِلَ : Hal veya ahval olarak bayağı, aşağılık, aşağılanmış, adi olmak. (Bir şey) kötü, bayağı, berbat olmak, kabul görmemek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
أَرْذَلُ | isim | 4 | En aşağı, en hasis, en kıymetsiz, en zayıf, en aciz | 11/27 | Kırık Çoğulu: أَرَاذِلُ |
| Toplam | 4 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- رَذِيلَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Rezîl | رَذِيل | Alçak, aşağılık. |
|
Rezâlet | رَذَالَة | Utanılacak olay veya durum. |
|
Erzel | أَرْذَل | Daha rezil. | Çoğul: Erâzil |
Terzîl | تَرْذِيل | Rezil etme. |
|
İstirzâl | اِسْتِرْذَال | Rezil sayma. Kepaze, bayağı ve aşağılık görme. |
|
Müsterzil | مُسْتَرْذِل | Rezil sayan, kepaze kabul eden. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَرْذَلُ : İsim. Kırık Çoğulu: أَرَاذِلُ
11:27 | وَمَا نَرَاكَ اتَّبَعَكَ إِلَّا الَّذِينَ هُمْ أَرَاذِلُنَا بَادِيَ الرَّأْيِ |
Diyanet Meali: | İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. |
16:70 | وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. |
22:5 | وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hâle gelsin. |
26:111 | قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?”* |