KÖK HARFLER: ر س و
ANLAM:
رَسَا : (Dağ) zemine iyice oturmuş, sabit olmak. Durağan, hareketsiz, sabit, bağlı, sağlam veya muhkem olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
أَرْسَى | fiil-I | 1 | Köklü (yerleşmiş, rasih) kıldı, yerleştirdi. | 79/32 |
|
رَاسِيَةٌ | isim | 10 | Kökü (yahut dibi) sabit ve rasih olan. Köklü, yerleşmiş. Dağlar. | 13/3 | Çoğulu: رَاسِيَاتٌ رَوَاسِيَ |
مُرْسَى | isim | 3 | Sebat, yerleşme, sabit olma, durdurma, demir atma. | 7/187 |
|
| Toplam | 14 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Yok.
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Râsiye | رَاسِيَة | Büyük dağ. | Çoğul: Ravâsî |
İrsâ’ | إِرْسَاء | Sağlamlaştırma, sabit kılma. Geminin demir atması. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَرْسَى : Fiil-I.
79:32 | وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا |
Diyanet Meali: | Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.* |
رَوَاسِيَ / رَاسِيَاتٌ : İsim. İsm-i Fâil. Çoğul. Tekili: رَاسِيَةٌ
13:3 | وَهُوَ الَّذِي مَدَّ الْأَرْضَ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنْهَارًا |
Diyanet Meali: | O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getirendir. |
15:19 | وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ |
Diyanet Meali: | Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik.. |
16:15 | وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا |
Diyanet Meali: | Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; (yolunuzu bulmanız için de) nehirler meydana getirdi. |
21:31 | وَجَعَلْنَا فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik. |
27:61 | أَمَّنْ جَعَلَ الْأَرْضَ قَرَارًا وَجَعَلَ خِلَالَهَا أَنْهَارًا وَجَعَلَ لَهَا رَوَاسِيَ |
Diyanet Meali: | Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan mı? |
31:10 | وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ |
Diyanet Meali: | Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. |
34:13 | وَجِفَانٍ كَالْجَوَابِ وَقُدُورٍ رَاسِيَاتٍ |
Diyanet Meali: | Havuz gibi çanaklar ve sabit kazanlar (yapıyorlardı). |
41:10 | وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَكَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi. |
50:7 | وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ |
Diyanet Meali: | Yeryüzünü de yaydık ve orada sabit dağlar yerleştirdik. |
77:27 | وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُمْ مَاءً فُرَاتًا |
Diyanet Meali: | Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?* |
مُرْسَى : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
7:187 | يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ رَبِّي |
Diyanet Meali: | Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır.” |
11:41 | وَقَالَ ارْكَبُوا فِيهَا بِسْمِ اللَّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا |
Diyanet Meali: | (Nûh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. |
79:42 | يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا |
Diyanet Meali: | Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. |