KÖK HARFLER: ر ش د
ANLAM:
رَشِدَ – رَشَدَ : Doğru yöne, yola veya istikamete gitmek, onu takip etmek; doğru bir inanca sahip olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | |
رَشَدَ | fiil-I | 1 | Doğru yolu buldu, olgunlaştı, doğru yolu tutarak gayeye doğru yürüdü | 2/186 |
رَشَدٌ | isim | 5 | Sedâd (isabetli davranma), dalaletten uzak durma | 72/14 |
رُشْدٌ | isim | 6 | Hidayet, doğruluk | 72/2 |
رَاشِدٌ | isim | 1 | Doğru yolu bulan, olgunlaşan | 49/7 |
رَشِيدٌ | isim | 3 | Raşit, doğru görüşlü, olgun, doğru, doğruyu bulan | 11/87 |
رَشَادٌ | isim | 2 | Doğru yol, istikamet, hidayet, doğruluk, olgunluk. (Dalâletin zıddı) | 40/29 |
مُرْشِدٌ | isim | 1 | Doğru yolu gösteren, mürşit, şad eden, kemale erdiren | 18/17 |
Toplam | 19 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir.
Rüşd | رُشْد | Doğru yol bulup bağlanmak. |
Rüşdiye | رُشْدِيَة | Eskiden orta tahsil derecesindeki mektep. |
Reşîd | رَشِيد | Doğru yolda giden, ergin, olgun. |
Râşid | رَاشِد | Hak dinini kabul eden, doğruya giden, rüşde erişmiş olan. |
Reşâd | رَشَاد | Hak yolda yürümek. Doğru yolda olmak. Doğru yolu bulup ondan sapmamak. |
İrşâd | إِرْشَاد | Doğru yolu göstermek. |
Mürşid | مُرْشِد | İrşad eden, doğru yolu gösteren, gafletten uyandıran. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
رَشَدَ : Fiil-I.
2:186 | فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ |
Diyanet Meali: | O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. |
رَشَدٌ : İsim.
18:10 | رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır.” |
18:24 | وَقُلْ عَسَىٰ أَنْ يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَٰذَا رَشَدًا |
Diyanet Meali: | “Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır” de. |
72:10 | أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَنْ فِي الْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًا |
Diyanet Meali: | “Yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?” |
72:14 | فَمَنْ أَسْلَمَ فَأُولَٰئِكَ تَحَرَّوْا رَشَدًا |
Diyanet Meali: | “Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.” |
72:21 | قُلْ إِنِّي لَا أَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا رَشَدًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz ben, size ne zarar verebilir ne de fayda sağlayabilirim.” * |
رُشْدٌ : İsim.
2:256 | لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ |
Diyanet Meali: | Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. |
4:6 | فَإِنْ آنَسْتُمْ مِنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُوا إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. |
7:146 | وَإِنْ يَرَوْا سَبِيلَ الرُّشْدِ لَا يَتَّخِذُوهُ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. |
18:66 | قَالَ لَهُ مُوسَىٰ هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَىٰ أَنْ تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi. * |
21:51 | وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا بِهِ عَالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, daha önce de İbrahim’e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk. * |
72:2 | يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz biz doğruya ileten (hayranlık verici bir Kur’an dinledik) de ona inandık. |
رَاشِدُونَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: رَاشِدٌ
49:7 | أُولَٰئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir. |
رَشِيدٌ : İsim.
11:78 | فَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ فِي ضَيْفِي أَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَشِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Allah’a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?” |
11:87 | أَوْ أَنْ نَفْعَلَ فِي أَمْوَالِنَا مَا نَشَاءُ إِنَّكَ لَأَنْتَ الْحَلِيمُ الرَّشِيدُ |
Diyanet Meali: | “Yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı (terk etmemizi sana namazın mı emrediyor). Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı başında bir adamsın.” |
11:97 | فَاتَّبَعُوا أَمْرَ فِرْعَوْنَ وَمَا أَمْرُ فِرْعَوْنَ بِرَشِيدٍ |
Diyanet Meali: | Firavun’un emrine uydular. Hâlbuki Firavun’un emri doğru değildi. |
رَشَادٌ : İsim.
40:29 | وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ |
Diyanet Meali: | “Sizi ancak doğru yola götürüyorum.” |
40:38 | وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِ |
Diyanet Meali: | O inanan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.” * |
مُرْشِدٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb).
18:17 | وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ وَلِيًّا مُرْشِدًا |
Diyanet Meali: | Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın. |