KÖK HARFLER: ر ق ب
ANLAM:
رَقَبَ : Bir kişi veya şeyi izlemek, gözetlemek, beklemek. Bir şeyi korumak, saklamak, muhafaza etmek; o şeye dikkat veya özen göstermek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
رَقَبَ | fiil-I | 3 | Gözetledi, gözetti, bekledi, gözledi | 9/10 |
|
تَرَقَّبَ | fiil-V | 2 | Bekledi, gözledi | 28/21 |
|
اِرْتَقَبَ | fiil-VIII | 4 | Bekledi, gözledi | 44/10 |
|
مُرْتَقِبٌ | isim | 1 | Bekleyen, gözleyen | 44/59 |
|
رَقَبَةٌ | isim | 9 | Boyun, köle | 5/89 | Çoğulu: رِقَابٌ |
رَقِيبٌ | isim | 5 | Bekleyici, gözetleyici | 11/93 |
|
| Toplam | 24 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Rakabe | رَقَبَة | 1: Ense kökü, boyun. 2: Köle. | Çoğul: Rikâb |
Râkıb | رَاقِب | Gözeten, bekleyen. |
|
Rakîb | رَقِيب | Gözeten. Bekçi. |
|
Rekâbet | رَقَابَة | Gözetmek. |
|
Merkab | مَرْقَب | Gözetleme yeri. |
|
Murâkabe | مُرَاقَبَة | Kontrol etmek. İnceleyip vaziyeti anlamak. |
|
Murâkıb | مُرَاقِب | Murakabe eden. Teftiş ve kontrol eden kimse. |
|
Terakkub | تَرَقُّب | Bekleme, gözetleme, yol gözleme. Ümit etme. |
|
İrtikâb | اِرْتِقَاب | Bekleme, gözleme. |
|
Mürtekıb | مُرْتَقِب | Bekleyen, gözleyen, uman. |
|
İstirkâb | اِسْتِرْقَاب | Çekememe, rekabet yapma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
رَقَبَ : Fiil-I.
9:8 | كَيْفَ وَإِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لَا يَرْقُبُوا فِيكُمْ إِلًّا وَلَا ذِمَّةً |
Diyanet Meali: | Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, sizin hakkınızda ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. |
9:10 | لَا يَرْقُبُونَ فِي مُؤْمِنٍ إِلًّا وَلَا ذِمَّةً وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُعْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Bir mü’min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir. * |
20:94 | إِنِّي خَشِيتُ أَنْ تَقُولَ فَرَّقْتَ بَيْنَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَمْ تَرْقُبْ قَوْلِي |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ben, İsrailoğullarının arasını açtın, sözüme uymadın demenden korktum.” |
تَرَقَّبَ : Fiil-V.
28:18 | فَأَصْبَحَ فِي الْمَدِينَةِ خَائِفًا يَتَرَقَّبُ |
Diyanet Meali: | Korkarak, etrafı gözetleyerek şehirde sabahladı. |
28:21 | فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı. |
اِرْتَقَبَ : Fiil-VIII.
11:93 | وَارْتَقِبُوا إِنِّي مَعَكُمْ رَقِيبٌ |
Diyanet Meali: | “Gözleyin. Şüphesiz ben de sizinle beraber gözlüyorum.” |
44:10 | فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Göğün açık bir duman getireceği günü bekle. * |
44:59 | فَارْتَقِبْ إِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ |
Diyanet Meali: | Artık sen (onların başına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler. * |
54:27 | إِنَّا مُرْسِلُو النَّاقَةِ فِتْنَةً لَهُمْ فَارْتَقِبْهُمْ وَاصْطَبِرْ |
Diyanet Meali: | (Salih’e şöyle demiştik:) “Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret.” * |
مُرْتَقِبُونَ : İsim. İsm-i Fâil. İftiâl Bâbı (VIII. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُرْتَقِبٌ
44:59 | فَارْتَقِبْ إِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ |
Diyanet Meali: | Artık sen (onların başına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler. * |
رَقَبَةٌ : İsim. Çoğulu: رِقَابٌ
2:177 | وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّائِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ |
Diyanet Meali: | Yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene… |
4:92 | وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَىٰ أَهْلِهِ |
Diyanet Meali: | Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. |
4:92 | فَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ |
Diyanet Meali: | (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü’min bir köle azad etmek gerekir. |
4:92 | وَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَىٰ أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ |
Diyanet Meali: | Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir. |
5:89 | مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ |
Diyanet Meali: | (Bu durumda yeminin keffareti), ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden (on yoksulu doyurmak), yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. |
9:60 | وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ |
Diyanet Meali: | Zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler … içindir. |
47:4 | فَإِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ |
Diyanet Meali: | (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. |
58:3 | ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَتَمَاسَّا |
Diyanet Meali: | Sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler. |
90:13 | فَكُّ رَقَبَةٍ |
Diyanet Meali: | O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir. * |
رَقِيبٌ : İsim.
4:1 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir. |
5:117 | فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي كُنْتَ أَنْتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | “Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun.” |
11:93 | وَارْتَقِبُوا إِنِّي مَعَكُمْ رَقِيبٌ |
Diyanet Meali: | “Gözleyin. Şüphesiz ben de sizinle beraber gözlüyorum.” |
33:52 | وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ رَقِيبًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir. |
50:18 | مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ |
Diyanet Meali: | İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın. * |