KÖK HARFLER: ر ح م
ANLAM:
رَحِمَ : Birine karşı şefkat, merhamet veya sevgi beslemek. Ona karşı kibar veya nazik olmak. Ona lütufta bulunmaya veya ihsan eylemeye meyilli olmak. Onu bağışlamak veya affetmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
رَحِمَ | fiil-I | 28 | Acıdı, merhamet etti | 44/42 | Meçhul Muzari: يُرْحَمُ |
رَاحِمٌ | isim | 6 | Acıyan, merhamet eden | 23/109 | |
رَحِيمٌ | isim | 116 | Çok merhamet eden, çok acıyan | 1/3 | Çoğul: رُحَمَاءُ |
أَرْحَمُ | isim | 4 | En merhametli | 21/83 | |
أَرْحَامٌ | isim | 12 | Ana rahmi, akrabalık, karabet (çoğul) | 3/6 | Tekil: رَحِم |
رَحْمَةٌ | isim | 114 | İhsan. Allah’ın rahmetinden sayılan kitap ve rasul. Rahmetten neş’et eden nimet. | 57/27 | |
رَحْمٰنٌ | isim | 57 | Çok merhametli (Yalnız Allah’a ıtlak edilir) | 1/3 | |
رُحْمٌ | isim | 1 | Acımak, merhamet etmek | 18/81 | |
مَرْحَمَةٌ | isim | 1 | Merhamet | 90/17 | |
Toplam | 339 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Ruhm | رُحْم | Acıma, esirgeme, koruma. Rahmet. |
|
Râhim | رَاحِم | Merhametli, acıyıp esirgeyen. |
|
Rahmân | رَحْمٰن | Kullarına çok acıyan Allah. |
|
Rahîm | رَحِيم | Rahmet edici, merhamet eyleyen. | Çoğul: Ruhamâ |
Rahmet | رَحْمَة | Merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek. |
|
Merhamet | مَرْحَمَة | Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma. |
|
Erham | أَرْحَم | En rahim, en merhametli. |
|
Erhâm | أَرْحَام | Rahîmler. |
|
Merhûm | مَرْحُوم | Kendine rahmet edilmiş. |
|
Terhîm | تَرْحِيم | Yumuşatmak. |
|
İstirhâm | اِسْتِرْحَام | Yalvarma, merhamet dileme. |
|
Müsterhim | مُسْتَرْحِم | İstirham eden, niyaz eden, yalvaran. Merhamet dileyen. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
رَحِمَ : Fiil-I. Meçhul Muzari: يُرْحَمُ
2:286 | وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا |
Diyanet Meali: | “Bizi affet, bizi bağışla, bize acı!” |
3:132 | وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.* |
6:16 | مَنْ يُصْرَفْ عَنْهُ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمَهُ وَذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | (O günün azabı) kimden savuşturulursa, gerçekten (Allah) ona acımıştır. İşte bu apaçık kurtuluştur.* |
6:155 | وَهَٰذَا كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | Bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.* |
7:23 | وَإِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” |
7:63 | أَوَعَجِبْتُمْ أَنْ جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُوا وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | Sizi uyarması ve sizin de Allah’a karşı gelmekten sakınıp rahmete ulaşmanız için, içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir zikir (vahiy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı?* |
7:149 | قَالُوا لَئِنْ لَمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz” dediler. |
7:155 | أَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Sen, bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen, bağışlayanların en hayırlısısın.” |
7:204 | وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَأَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.* |
9:71 | أُولَٰئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
11:43 | قَالَ لَا عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ إِلَّا مَنْ رَحِمَ |
Diyanet Meali: | Nûh, “Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, O’nun azabından korunacak hiç kimse yoktur” dedi. |
11:47 | وَإِلَّا تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُنْ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum.” |
11:119 | إِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَ وَلِذَٰلِكَ خَلَقَهُمْ |
Diyanet Meali: | Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna. Zaten onları bunun için yarattı. |
12:53 | إِنَّ النَّفْسَ لَأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّي |
Diyanet Meali: | “(Ben nefsimi temize çıkarmam), çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder.” |
17:8 | عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَنْ يَرْحَمَكُمْ وَإِنْ عُدْتُمْ عُدْنَا |
Diyanet Meali: | Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer yine eski duruma dönerseniz, biz de (cezaya) döneriz. |
17:24 | وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا |
Diyanet Meali: | Ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” |
17:54 | رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِكُمْ إِنْ يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ أَوْ إِنْ يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْ |
Diyanet Meali: | Rabbiniz sizi daha iyi bilir. (Durumunuza göre) dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. |
23:75 | وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ |
Diyanet Meali: | Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik, yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı.* |
23:109 | اِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” diyen bir grup var idi.* |
23:118 | وَقُلْ رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!”* |
24:56 | وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resûle itaat edin ki size merhamet edilsin.* |
27:46 | لَوْلَا تَسْتَغْفِرُونَ اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Merhamet edilmeniz için Allah’tan bağışlanma dileseniz ya!” |
29:21 | يُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَيَرْحَمُ مَنْ يَشَاءُ وَإِلَيْهِ تُقْلَبُونَ |
Diyanet Meali: | O, dilediğine azap eder, dilediğine de merhamet eder. Ancak O’na döndürüleceksiniz.* |
36:45 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlara, “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) sakının ki size merhamet edilsin” denildiğinde yüz çevirirler.* |
40:9 | وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَنْ تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ |
Diyanet Meali: | “Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun.” |
44:42 | إِلَّا مَنْ رَحِمَ اللَّهُ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Yalnız, Allah’ın yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, çok merhamet edendir.* |
49:10 | فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ |
Diyanet Meali: | (Mü’minler ancak kardeştirler.) Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. |
67:28 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَنْ مَعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَنْ يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helâk etti, yahut bize acıdı. Peki, ya inkârcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak?”* |
رَاحِمِينَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali.Tekili: رَاحِمٌ
7:151 | وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | “(Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla.) Bizi kendi rahmetine sok. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin.” |
12:64 | فَاللَّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir.” |
12:92 | قَالَ لَا تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللَّهُ لَكُمْ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | Yûsuf dedi ki: “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.”* |
21:83 | وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti.* |
23:109 | رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” |
23:118 | وَقُلْ رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!”* |
رَحِيمٌ : İsim. Çoğul: رُحَمَاءُ
1:1 | بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.* |
1:3 | الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | Rahmân, Rahîm…* |
2:37 | فَتَلَقَّىٰ آدَمُ مِنْ رَبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.* |
2:54 | ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِئِكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | “Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.” |
2:128 | وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | “Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.” |
2:143 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. |
2:160 | فَأُولَٰئِكَ أَتُوبُ عَلَيْهِمْ وَأَنَا التَّوَّابُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim. |
2:163 | وَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الرَّحْمَٰنُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.* |
2:173 | فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı.) Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2:182 | فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve günaha girmesinden korkan bir kimse, tarafların aralarını düzeltirse) ona hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2:192 | فَإِنِ انْتَهَوْا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
2:199 | وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2:218 | أُولَٰئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللَّهِ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
2:226 | فَإِنْ فَاءُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Eşlerine yaklaşmamağa yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır.) Eğer (bu süre içinde) dönerlerse, şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
3:31 | يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki), Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
3:89 | إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
3:129 | يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | O, dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
4:16 | إِنَّ اللَّهَ كَانَ تَوَّابًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Çünkü Allah, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir. |
4:23 | إِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
4:25 | وَأَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
4:64 | لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. |
4:96 | دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | (Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile) kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile (cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır). Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
4:100 | ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | (Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da) sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
4:106 | وَاسْتَغْفِرِ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
4:110 | وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللَّهَ يَجِدِ اللَّهَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah’tan bağışlama dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur.* |
4:129 | وَإِنْ تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. |
4:152 | أُولَٰئِكَ سَوْفَ يُؤْتِيهِمْ أُجُورَهُمْ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | (Allah’a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince), işte onlara Allah mükâfatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
5:3 | فَمَنِ اضْطُرَّ فِي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِإِثْمٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
5:34 | إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ قَبْلِ أَنْ تَقْدِرُوا عَلَيْهِمْ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah’ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin.* |
5:39 | فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِهِ وَأَصْلَحَ فَإِنَّ اللَّهَ يَتُوبُ عَلَيْهِ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
5:74 | أَفَلَا يَتُوبُونَ إِلَى اللَّهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hâlâ mı Allah’a tövbe etmezler ve O’ndan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
5:98 | اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ وَأَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bilin ki, Allah’ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
6:54 | أَنَّهُ مَنْ عَمِلَ مِنْكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
6:145 | فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir. |
6:165 | إِنَّ رَبَّكَ سَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır. Şüphe yok ki O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
7:153 | وَالَّذِينَ عَمِلُوا السَّيِّئَاتِ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِهَا وَآمَنُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kötülükleri işleyip de sonra ardından tövbe edenler ile iman(larında sebat) edenlere gelince şüphe yok ki, Rabbin ondan (tövbeden) sonra elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
7:167 | إِنَّ رَبَّكَ لَسَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Rabbin, elbette cezayı çabuk verendir. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
8:69 | فَكُلُوا مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلَالًا طَيِّبًا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yiyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
8:70 | يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِمَّا أُخِذَ مِنْكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere söyle: Eğer Allah, kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse), sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
9:5 | فَإِنْ تَابُوا وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ فَخَلُّوا سَبِيلَهُمْ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
9:27 | ثُمَّ يَتُوبُ اللَّهُ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Sonra Allah, bunun ardından yine dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
9:91 | مَا عَلَى الْمُحْسِنِينَ مِنْ سَبِيلٍ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | İyilikte bulunan kimselerin (kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
9:99 | سَيُدْخِلُهُمُ اللَّهُ فِي رَحْمَتِهِ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
9:102 | عَسَى اللَّهُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
9:104 | أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَأَنَّ اللَّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu; tövbeyi çok kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi?* |
9:117 | ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ إِنَّهُ بِهِمْ رَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir. Şüphesiz O, onlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. |
9:118 | ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ لِيَتُوبُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Sonra (eski hâllerine) dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir. |
9:128 | حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir. |
10:107 | يُصِيبُ بِهِ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
11:41 | بِسْمِ اللَّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
11:90 | وَاسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي رَحِيمٌ وَدُودٌ |
Diyanet Meali: | “Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.”* |
12:53 | إِنَّ النَّفْسَ لَأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّي إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “(Ben nefsimi temize çıkarmam), çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
12:98 | قَالَ سَوْفَ أَسْتَغْفِرُ لَكُمْ رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Yakub, “Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.* |
14:36 | فَمَنْ تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Artık kim bana uyarsa, o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, şüphesiz sen çok bağışlayan, çok merhamet edensin.” |
15:49 | نَبِّئْ عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Kullarıma, benim elbette çok bağışlayıcı, çok merhametli olduğumu, (azabımın da elem dolu azap olduğunu) haber ver.* |
16:7 | وَتَحْمِلُ اَثْقَالَكُمْ اِلٰى بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Onlar ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.* |
16:18 | وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
16:47 | أَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلَىٰ تَخَوُّفٍ فَإِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Yahut da, onları korku üzere iken yakalamayacağından güven içinde midirler? Şüphesiz Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir.* |
16:110 | ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden), sonra Allah yolunda cihad edip sabreden kimselerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
16:115 | فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
16:119 | إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
22:65 | إِنَّ اللَّهَ بِالنَّاسِ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir. |
24:5 | إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ancak tövbe edip bundan sonra ıslah olanlar müstesna. Çünkü Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
24:20 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?* |
24:22 | أَلَا تُحِبُّونَ أَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
24:33 | وَمَنْ يُكْرِهْهُنَّ فَإِنَّ اللَّهَ مِنْ بَعْدِ إِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. |
24:62 | فَأْذَنْ لِمَنْ شِئْتَ مِنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمُ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (O hâlde bazı işlerini görmek için senden izin isterlerse), içlerinden dilediğine izin ver ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
25:6 | قُلْ أَنْزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “O kitabı göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, çok merhamet edendir.”* |
25:70 | فَأُولَٰئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
26:9 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.* |
26:68 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.* |
26:104 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.* |
26:122 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.* |
26:140 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.* |
26:159 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.* |
26:175 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.* |
26:191 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.* |
26:217 | وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | Mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.* |
27:11 | إِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَإِنِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim.”* |
27:30 | إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamaktadır.” |
28:16 | قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet” dedi. Allah da onu affetti. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
30:5 | بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | (O gün) Allah’ın (Rumlara) zafer vermesiyle (mü’minler sevinecektir). Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.* |
32:6 | ذَٰلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | İşte Allah, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.* |
33:5 | وَلَٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Fakat kasten yaptığınız şeylerde size günah vardır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
33:24 | وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقِينَ إِنْ شَاءَ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | (Bunun böyle olması Allah’ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle mükâfatlandırması), dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
33:43 | لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | (O), sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için (size merhamet eden; melekleri de sizin için bağışlanma dileyendir). Allah, mü’minlere çok merhamet edendir. |
33:50 | لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
33:59 | ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
33:73 | وَيَتُوبَ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | (Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve Allah’a ortak koşan kadınlara azap etmek); mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların da tövbelerini kabul etmek için (insana emaneti yüklemiştir). Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
36:5 | تَنْزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | (Kur’an), mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir.* |
36:58 | سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحِيمٍ |
Diyanet Meali: | Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine) “Selâm” (vardır).* |
39:53 | إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
41:2 | تَنْزِيلٌ مِنَ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | Bu Kur’an, Rahmân ve Rahîm olan Allah’tan indirilmedir.* |
41:32 | نُزُلًا مِنْ غَفُورٍ رَحِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Çok bağışlayan ve çok merhametli olan Allah’tan bir ağırlama olarak…”* |
42:5 | أَلَا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | İyi bilin ki Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
44:42 | إِلَّا مَنْ رَحِمَ اللَّهُ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Yalnız, Allah’ın yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, çok merhamet edendir.* |
46:8 | كَفَىٰ بِهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | “Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter! O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
48:14 | يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
48:29 | مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. |
49:5 | وَلَوْ أَنَّهُمْ صَبَرُوا حَتَّىٰ تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.* |
49:12 | وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. |
49:14 | لَا يَلِتْكُمْ مِنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “(Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz), yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” |
52:28 | إِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | “Gerçekten biz bundan önce O’na yalvarıyorduk. Şüphesiz O, iyilik edendir, çok merhametlidir.”* |
57:9 | لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَإِنَّ اللَّهَ بِكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (O), sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için (kulu Muhammed’e apaçık âyetler indirendir). Şüphesiz Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir. |
57:28 | وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. |
58:12 | ذَٰلِكَ خَيْرٌ لَكُمْ وَأَطْهَرُ فَإِنْ لَمْ تَجِدُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
59:10 | وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” |
59:22 | عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَٰنُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. |
60:7 | وَاللَّهُ قَدِيرٌ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, hakkıyla gücü yetendir. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir. |
60:12 | فَبَايِعْهُنَّ وَاسْتَغْفِرْ لَهُنَّ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Ey Peygamber! Mü’min kadınlar … üzere geldikleri zaman), biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
64:14 | وَإِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
66:1 | تَبْتَغِي مَرْضَاتَ أَزْوَاجِكَ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, (Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun)? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
4:29 | وَلَا تَقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. |
17:66 | رَبُّكُمُ الَّذِي يُزْجِي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ إِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Rabbiniz, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütendir. Şüphesiz O, size karşı çok merhametlidir.* |
34:2 | وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ الرَّحِيمُ الْغَفُورُ |
Diyanet Meali: | (Allah, yere gireni, yerden çıkanı); gökten ineni ve oraya yükseleni (bilir). O, çok merhamet edicidir, çok bağışlayıcıdır. |
73:20 | وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
أَرْحَمُ : İsim.
7:151 | وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Bizi kendi rahmetine sok. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin.” |
12:64 | فَاللَّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir.” |
12:92 | قَالَ لَا تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللَّهُ لَكُمْ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | Yûsuf dedi ki: “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.”* |
21:83 | وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَىٰ رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنْتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ |
Diyanet Meali: | Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti.* |
أَرْحَامٌ : İsim.
2:228 | وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ أَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللَّهُ فِي أَرْحَامِهِنَّ |
Diyanet Meali: | (Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli beklerler. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa), Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl olmaz. |
3:6 | هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. |
4:1 | وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ وَالْأَرْحَامَ |
Diyanet Meali: | Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. |
6:143 | أَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ أَرْحَامُ الْأُنْثَيَيْنِ نَبِّئُونِي بِعِلْمٍ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! De ki: “Allah iki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi?) Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bilerek haber verin.” |
6:144 | أَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ أَرْحَامُ الْأُنْثَيَيْنِ أَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ وَصَّاكُمُ اللَّهُ بِهَٰذَا |
Diyanet Meali: | (De ki: “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi?) Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları haram ettiğinde, orada hazır mı idiniz!?” |
8:75 | وَأُولُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın kitabınca, kan akrabaları birbirlerine (varis olmaya) daha lâyıktırlar. |
13:8 | اللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ أُنْثَىٰ وَمَا تَغِيضُ الْأَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ |
Diyanet Meali: | Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. |
22:5 | وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. |
31:34 | إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ |
Diyanet Meali: | Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. |
33:6 | وَأُولُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ |
Diyanet Meali: | Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah’ın Kitab’ına göre, (miras konusunda) birbirleri için (diğer) mü’minlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. |
47:22 | فَهَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ تَوَلَّيْتُمْ أَنْ تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ وَتُقَطِّعُوا أَرْحَامَكُمْ |
Diyanet Meali: | Demek, yüz çevirdiğinizde yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarını koparacaksınız, öyle mi?* |
60:3 | لَنْ تَنْفَعَكُمْ أَرْحَامُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْ |
Diyanet Meali: | Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir. Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. |
رَحْمَةٌ : İsim.
2:64 | فَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَكُنْتُمْ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı, herhâlde ziyana uğrayanlardan olurdunuz. |
2:105 | وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
2:157 | أُولَٰئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ |
Diyanet Meali: | İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. |
2:178 | ذَٰلِكَ تَخْفِيفٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَرَحْمَةٌ |
Diyanet Meali: | Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. |
2:218 | أُولَٰئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللَّهِ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
3:8 | رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً |
Diyanet Meali: | (Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet.” |
3:74 | يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ |
Diyanet Meali: | O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah, büyük lütuf sahibidir.* |
3:107 | وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. |
3:157 | لَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır. |
3:159 | فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللَّهِ لِنْتَ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. |
4:83 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَاتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ إِلَّا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız. |
4:96 | دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Kendinden dereceler, bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir. |
4:113 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ أَنْ يُضِلُّوكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. |
4:175 | فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَاعْتَصَمُوا بِهِ فَسَيُدْخِلُهُمْ فِي رَحْمَةٍ مِنْهُ وَفَضْلٍ |
Diyanet Meali: | Allah’a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacaktır. |
6:12 | كَتَبَ عَلَىٰ نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | O, merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. |
6:54 | فَقُلْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَىٰ نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Selâm olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı.” |
6:133 | وَرَبُّكَ الْغَنِيُّ ذُو الرَّحْمَةِ |
Diyanet Meali: | Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. |
6:147 | فَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ رَبُّكُمْ ذُو رَحْمَةٍ وَاسِعَةٍ |
Diyanet Meali: | Eğer seni yalanlarlarsa, de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir.” |
6:154 | وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | (Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak), hidayet ve rahmete erdirmek için (Mûsâ’ya Kitab’ı, Tevrat’ı verdik ki), Rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler. |
6:157 | فَقَدْ جَاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ |
Diyanet Meali: | İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. |
7:49 | أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لَا يَنَالُهُمُ اللَّهُ بِرَحْمَةٍ |
Diyanet Meali: | “Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez’ diye yemin ettikleriniz şunlar mı?” |
7:52 | وَلَقَدْ جِئْنَاهُمْ بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَىٰ عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdik.* |
7:56 | إِنَّ رَحْمَتَ اللَّهِ قَرِيبٌ مِنَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır. |
7:57 | وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | O, rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. |
7:72 | فَأَنْجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. |
7:151 | قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ), “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. |
7:154 | وَفِي نُسْخَتِهَا هُدًى وَرَحْمَةٌ لِلَّذِينَ هُمْ لِرَبِّهِمْ يَرْهَبُونَ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ’nın öfkesi dinince attığı levhaları aldı.) Onların yazısında Rableri için korku duyanlara bir hidayet ve bir rahmet vardı. |
7:156 | قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاءُ وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle dedi: “Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır.” |
7:203 | هَٰذَا بَصَائِرُ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | “Bu (Kur’an âyetleri), Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan nurlardır). İman edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir.” |
9:21 | يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَهُمْ فِيهَا نَعِيمٌ مُقِيمٌ |
Diyanet Meali: | Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir.* |
9:61 | يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | (Yine onlardan peygamberi inciten ve “O bir kulaktır” diyen kimseler de vardır. De ki: “O, sizin için bir hayır kulağıdır ki) Allah’a inanır, mü’minlere inanır (güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir.” |
9:99 | سَيُدْخِلُهُمُ اللَّهُ فِي رَحْمَتِهِ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah, onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. |
10:21 | وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً مِنْ بَعْدِ ضَرَّاءَ مَسَّتْهُمْ إِذَا لَهُمْ مَكْرٌ فِي آيَاتِنَا |
Diyanet Meali: | Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra, insanlara bir rahmet (ferahlık ve mutluluk) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzakları (birtakım tertipleri ve asılsız iddiaları) vardır. |
10:57 | وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt), kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an geldi). |
10:58 | قُلْ بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَٰلِكَ فَلْيَفْرَحُوا |
Diyanet Meali: | De ki: “Ancak Allah’ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler.” |
10:86 | وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar.* |
11:9 | وَلَئِنْ أَذَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً ثُمَّ نَزَعْنَاهَا مِنْهُ إِنَّهُ لَيَئُوسٌ كَفُورٌ |
Diyanet Meali: | Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir.* |
11:17 | وَمِنْ قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَىٰ إِمَامًا وَرَحْمَةً |
Diyanet Meali: | Ayrıca kendisinden önce, bir önder ve bir rahmet olarak Musa’nın Kitab’ı (elinde bulunan kimse inkârcılar gibi midir)? |
11:28 | قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي وَآتَانِي رَحْمَةً مِنْ عِنْدِهِ |
Diyanet Meali: | Nûh dedi ki: “Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil üzerinde isem ve O, kendi katından bana bir rahmet vermiş ise…” |
11:58 | وَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا |
Diyanet Meali: | Helâk emrimiz gelince, Hûd’u ve beraberindeki iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. |
11:63 | قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي وَآتَانِي مِنْهُ رَحْمَةً |
Diyanet Meali: | Salih, dedi ki: “Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbim tarafından apaçık bir delil üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet (peygamberlik) vermişse…” |
11:66 | فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا صَالِحًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا |
Diyanet Meali: | (Helâk) emrimiz geldiğinde Salih’i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle (helâktan ve o günün rezilliğinden) kurtardık. |
11:73 | رَحْمَتُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ أَهْلَ الْبَيْتِ إِنَّهُ حَمِيدٌ مَجِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O, övülmeye lâyıktır, şanı yücedir.” |
11:94 | وَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْبًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا |
Diyanet Meali: | (Azap) emrimiz gelince, Şu’ayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. |
12:56 | نُصِيبُ بِرَحْمَتِنَا مَنْ نَشَاءُ وَلَا نُضِيعُ أَجْرَ الْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. |
12:111 | وَلَٰكِنْ تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ كُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir. |
15:56 | قَالَ وَمَنْ يَقْنَطُ مِنْ رَحْمَةِ رَبِّهِ إِلَّا الضَّالُّونَ |
Diyanet Meali: | Dedi ki: “Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”* |
16:64 | إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | (Sana kitabı), ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak (indirdik). |
16:89 | وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ |
Diyanet Meali: | Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. |
17:24 | وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ |
Diyanet Meali: | Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir. |
17:28 | وَإِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَاءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُلْ لَهُمْ قَوْلًا مَيْسُورًا |
Diyanet Meali: | Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak bir söz söyle.* |
17:57 | يَبْتَغُونَ إِلَىٰ رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ |
Diyanet Meali: | (Onların yalvardıkları bu varlıklar), “hangimiz daha yakın olacağız” diye Rablerine vesile ararlar. O’nun rahmetini umarlar. |
17:82 | وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Biz Kur’an’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. |
17:87 | إِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ إِنَّ فَضْلَهُ كَانَ عَلَيْكَ كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Ancak Rabbin’den bir rahmet olarak böyle yapmadık. Çünkü O’nun sana olan lütfu büyüktür.* |
17:100 | قُلْ لَوْ أَنْتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَائِنَ رَحْمَةِ رَبِّي إِذًا لَأَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الْإِنْفَاقِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, o zaman da tükenir korkusuyla cimrilik ederdiniz.” |
18:10 | رَبَّنَا آتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır.” |
18:16 | فَأْوُوا إِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | “O hâlde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın.” |
18:58 | وَرَبُّكَ الْغَفُورُ ذُو الرَّحْمَةِ |
Diyanet Meali: | Rabbin, çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir. |
18:65 | فَوَجَدَا عَبْدًا مِنْ عِبَادِنَا آتَيْنَاهُ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا |
Diyanet Meali: | Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik. |
18:82 | فَأَرَادَ رَبُّكَ أَنْ يَبْلُغَا أَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنْزَهُمَا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | “Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi.” |
18:98 | قَالَ هَٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبِّي فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ رَبِّي جَعَلَهُ دَكَّاءَ |
Diyanet Meali: | Zülkarneyn, “Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder.” dedi. |
19:2 | ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّا |
Diyanet Meali: | Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır.* |
19:21 | وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِنَّا وَكَانَ أَمْرًا مَقْضِيًّا |
Diyanet Meali: | “Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir.” |
19:50 | وَوَهَبْنَا لَهُمْ مِنْ رَحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا |
Diyanet Meali: | Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik).* |
19:53 | وَوَهَبْنَا لَهُ مِنْ رَحْمَتِنَا أَخَاهُ هَارُونَ نَبِيًّا |
Diyanet Meali: | Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn’u bir nebî olarak kendisine bahşettik.* |
21:75 | وَأَدْخَلْنَاهُ فِي رَحْمَتِنَا إِنَّهُ مِنَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | Onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih kimselerdendi.* |
21:84 | وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِنَا وَذِكْرَىٰ لِلْعَابِدِينَ |
Diyanet Meali: | Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik. |
21:86 | وَأَدْخَلْنَاهُمْ فِي رَحْمَتِنَا إِنَّهُمْ مِنَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | Onları da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih kimselerdendi.* |
21:107 | وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.* |
24:10 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı, hâliniz nice olurdu?* |
24:14 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِي مَا أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eğer size dünya ve ahirette Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu!* |
24:20 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَأَنَّ اللَّهَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı, hâliniz nice olurdu?* |
24:21 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَىٰ مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. |
25:48 | وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | O, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderendir. |
27:19 | وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | “Ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!” |
27:63 | وَمَنْ يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | (Yahut karanın ve denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren) ve rahmetinin önünden rüzgârları bir müjdeci olarak gönderen mi? |
27:77 | وَإِنَّهُ لَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz o, elbette mü’minler için bir hidayet ve bir rahmettir.* |
28:43 | بَصَائِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ’ya) -düşünüp ibret alsınlar diye- insanların kalp gözünü açan deliller ve bir hidayet rehberi, bir rahmet olarak (Kitab’ı, Tevrat’ı verdik). |
28:46 | وَمَا كُنْتَ بِجَانِبِ الطُّورِ إِذْ نَادَيْنَا وَلَٰكِنْ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Yine biz (Mûsâ’ya) seslendiğimiz zaman Tûr’un yan tarafında da değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak… |
28:73 | وَمِنْ رَحْمَتِهِ جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, rahmetinden ötürü geceyi içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz diye sizin için yarattı. |
28:86 | وَمَا كُنْتَ تَرْجُو أَنْ يُلْقَىٰ إِلَيْكَ الْكِتَابُ إِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Sen, bu kitabın sana verileceğini ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmet olarak sana verildi. Öyle ise kâfirlere sakın arka çıkma. |
29:23 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَلِقَائِهِ أُولَٰئِكَ يَئِسُوا مِنْ رَحْمَتِي |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. |
29:51 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَىٰ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır. |
30:21 | وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً |
Diyanet Meali: | Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. |
30:33 | ثُمَّ إِذَا أَذَاقَهُمْ مِنْهُ رَحْمَةً إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra Allah, onlara kendinden bir rahmet tattırınca da, bir bakarsın ki içlerinden bir grup, Rablerine ortak koşuyorlar. |
30:36 | وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَا |
Diyanet Meali: | İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. |
30:46 | وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذِيقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | Rüzgârları, yağmurun müjdecileri olarak göndermesi, Allah’ın (varlık ve kudretinin) delillerindendir. O, bunu, size rahmetinden tattırmak … için yapar. |
30:50 | فَانْظُرْ إِلَىٰ آثَارِ رَحْمَتِ اللَّهِ كَيْفَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا |
Diyanet Meali: | Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. |
31:3 | هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | İyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak…* |
33:17 | قُلْ مَنْ ذَا الَّذِي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللَّهِ إِنْ أَرَادَ بِكُمْ سُوءًا أَوْ أَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةً |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer Allah size bir kötülük dilese, sizi Allah’tan koruyacak kimdir? Yahut size bir rahmet dilese, (buna engel olacak kimdir)?” |
35:2 | مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا |
Diyanet Meali: | Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. |
36:44 | إِلَّا رَحْمَةً مِنَّا وَمَتَاعًا إِلَىٰ حِينٍ |
Diyanet Meali: | Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar.* |
38:9 | أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَزِيزِ الْوَهَّابِ |
Diyanet Meali: | Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?* |
38:43 | وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنَّا |
Diyanet Meali: | Biz ona tarafımızdan bir rahmet (ve akıl sahiplerine bir öğüt) olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik. |
39:9 | يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak… |
39:38 | أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | “Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini engelleyebilirler mi?” |
39:38 | أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | “Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini engelleyebilirler mi?” |
39:53 | قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” |
40:7 | رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır.” |
41:50 | وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ رَحْمَةً مِنَّا مِنْ بَعْدِ ضَرَّاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هَٰذَا لِي |
Diyanet Meali: | Andolsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka “Bu benim hakkımdır…” der. |
42:8 | وَلَٰكِنْ يُدْخِلُ مَنْ يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | Fakat O, dilediğini rahmetine sokar. |
42:28 | وَهُوَ الَّذِي يُنَزِّلُ الْغَيْثَ مِنْ بَعْدِ مَا قَنَطُوا وَيَنْشُرُ رَحْمَتَهُ |
Diyanet Meali: | O, insanlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. |
42:48 | وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا |
Diyanet Meali: | Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir. |
43:32 | أَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? |
43:32 | وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ |
Diyanet Meali: | Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) şeylerden daha hayırlıdır. |
44:6 | رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | Rabbinden bir rahmet olarak (biz peygamberler göndermekteyiz). O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.* |
45:20 | هَٰذَا بَصَائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ |
Diyanet Meali: | Bu Kur’an, insanlar için kalp gözleri (konumundaki bir nur), kesin olarak inanan bir toplum için de bir hidayet ve bir rahmettir.* |
45:30 | فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فِي رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | İnanıp salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları rahmetine sokacaktır. |
46:12 | وَمِنْ قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَىٰ إِمَامًا وَرَحْمَةً |
Diyanet Meali: | Bundan önce bir rehber ve bir rahmet olarak Mûsâ’nın kitabı da vardı. |
48:25 | لِيُدْخِلَ اللَّهُ فِي رَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle yapmıştır. |
57:13 | بَاطِنُهُ فِيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِنْ قِبَلِهِ الْعَذَابُ |
Diyanet Meali: | Bunun iç tarafında rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır. |
57:27 | وَجَعَلْنَا فِي قُلُوبِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةً |
Diyanet Meali: | Ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. |
57:28 | اتَّقُوا اللَّهَ وَآمِنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِهِ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının ve peygamberine iman edin ki, size rahmetinden iki kat pay versin. |
76:31 | يُدْخِلُ مَنْ يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ وَالظَّالِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا |
Diyanet Meali: | O, dilediği kimseyi rahmetine sokar. Zalimlere ise elem dolu bir azap hazırlamıştır.* |
رَحْمٰنٌ : İsim.
2:163 | وَإِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الرَّحْمَٰنُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir.* |
13:30 | لِتَتْلُوَ عَلَيْهِمُ الَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَهُمْ يَكْفُرُونَ بِالرَّحْمَٰنِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik ki), onlar Rahmân’ı inkâr ederken sana vahyettiğimizi kendilerine okuyasın. |
17:110 | قُلِ ادْعُوا اللَّهَ أَوِ ادْعُوا الرَّحْمَٰنَ |
Diyanet Meali: | De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. |
19:18 | قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَٰنِ مِنْكَ إِنْ كُنْتَ تَقِيًّا |
Diyanet Meali: | Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.* |
19:26 | إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَٰنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنْسِيًّا |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım.” |
19:44 | يَا أَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ عَصِيًّا |
Diyanet Meali: | “Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân’a isyankâr olmuştur.”* |
19:45 | يَا أَبَتِ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِنَ الرَّحْمَٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا |
Diyanet Meali: | “Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.”* |
19:61 | جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | Rahmân’ın, kullarına gıyaben vaad ettiği “Adn” cennetlerine (girecekler). |
19:69 | ثُمَّ لَنَنْزِعَنَّ مِنْ كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَٰنِ عِتِيًّا |
Diyanet Meali: | Sonra her bir topluluktan, Rahman’a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız.* |
19:75 | قُلْ مَنْ كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَٰنُ مَدًّا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin…” |
19:78 | أَطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمَٰنِ عَهْدًا |
Diyanet Meali: | Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahmân’dan bir söz mü almış?* |
19:85 | يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَٰنِ وَفْدًا |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakınanları Rahmân’ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi toplayacağımız günü düşün!* |
19:87 | لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمَٰنِ عَهْدًا |
Diyanet Meali: | Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.* |
19:88 | وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا |
Diyanet Meali: | Onlar, “Rahmân, bir çocuk edindi” dediler.* |
19:91 | أَنْ دَعَوْا لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدًا |
Diyanet Meali: | Rahman’a çocuk isnat etmelerinden dolayı…* |
19:92 | وَمَا يَنْبَغِي لِلرَّحْمَٰنِ أَنْ يَتَّخِذَ وَلَدًا |
Diyanet Meali: | Hâlbuki Rahmân’a bir çocuk edinmek yakışmaz.* |
19:93 | إِنْ كُلُّ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَٰنِ عَبْدًا |
Diyanet Meali: | Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman’a kul olarak gelecektir.* |
19:96 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَٰنُ وُدًّا |
Diyanet Meali: | İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.* |
20:108 | وَخَشَعَتِ الْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَٰنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا |
Diyanet Meali: | Sesler, Rahmân’ın azametinden dolayı kısılmıştır. Artık sadece fısıltı işitebilirsin. |
20:109 | يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا |
Diyanet Meali: | O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez.* |
21:26 | وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ |
Diyanet Meali: | (Böyle iken) “Rahmân, çocuk edindi” dediler. O, böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır.* |
21:36 | أَهَٰذَا الَّذِي يَذْكُرُ آلِهَتَكُمْ وَهُمْ بِذِكْرِ الرَّحْمَٰنِ هُمْ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Bu mu ilâhlarınızı diline dolayan?” derler. Hâlbuki kendileri Rahmân’ın kitabını inkâr ediyorlar. |
21:42 | قُلْ مَنْ يَكْلَؤُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَٰنِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “(Size azab edecek olsa) gece ve gündüz Rahmân’ın azabından sizi kim koruyacak?” |
25:26 | الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ لِلرَّحْمَٰنِ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِرِينَ عَسِيرًا |
Diyanet Meali: | O gün gerçek hükümranlık Rahmân’ındır ve kâfirlere zorlu bir gün olacaktır.* |
25:60 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمَٰنِ |
Diyanet Meali: | Onlara, “Rahmân’a secdeye kapanın denildiğinde… |
25:60 | قَالُوا وَمَا الرَّحْمَٰنُ أَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا |
Diyanet Meali: | “Rahmân da nedir? Senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz?” derler ve bu onların nefretini artırır. |
26:5 | وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ |
Diyanet Meali: | Rahmân’dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler.* |
36:11 | إِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ |
Diyanet Meali: | Sen ancak Zikr’e (Kur’an’a) uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. |
36:15 | قَالُوا مَا أَنْتُمْ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَمَا أَنْزَلَ الرَّحْمَٰنُ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Onlar şöyle dediler: “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir…” |
36:23 | إِنْ يُرِدْنِ الرَّحْمَٰنُ بِضُرٍّ لَا تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | “Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz…” |
36:52 | هَٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.” |
41:2 | تَنْزِيلٌ مِنَ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | Bu Kur’an, Rahmân ve Rahîm olan Allah’tan indirilmedir.* |
43:17 | وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمَٰنِ مَثَلًا ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا |
Diyanet Meali: | Onlardan biri, Rahmân’a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman, (öfkesinden) yüzü simsiyah kesilir. |
43:20 | وَقَالُوا لَوْ شَاءَ الرَّحْمَٰنُ مَا عَبَدْنَاهُمْ |
Diyanet Meali: | “Eğer Rahmân dileseydi, biz onlara kulluk etmezdik” dediler. |
43:33 | لَجَعَلْنَا لِمَنْ يَكْفُرُ بِالرَّحْمَٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًا مِنْ فِضَّةٍ |
Diyanet Meali: | (Eğer bütün insanlar kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen bir tek ümmet olacak olmasalardı), Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar (ve üzerine çıkacakları merdivenler) yapardık. |
43:45 | أَجَعَلْنَا مِنْ دُونِ الرَّحْمَٰنِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ |
Diyanet Meali: | Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz? |
43:81 | قُلْ إِنْ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدٌ فَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Rahmân’ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum.”* |
50:33 | مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَاءَ بِقَلْبٍ مُنِيبٍ |
Diyanet Meali: | (Onlara şöyle denir: “İşte bu, size dünyada vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O’nun emrini gözeten için), görmediği hâlde sırf saygıdan dolayı Rahmân’dan korkan ve O’na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir.” |
59:22 | عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَٰنُ الرَّحِيمُ |
Diyanet Meali: | Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. |
67:3 | مَا تَرَىٰ فِي خَلْقِ الرَّحْمَٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍ |
Diyanet Meali: | Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. |
67:19 | مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا الرَّحْمَٰنُ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir. |
67:20 | أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمَٰنِ |
Diyanet Meali: | Yahut Rahmân’dan başka size yardım edecek şu ordunuz (taraftarlarınız) kimlerdir? |
67:29 | قُلْ هُوَ الرَّحْمَٰنُ آمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا |
Diyanet Meali: | De ki: “O, Rahmân’dır. O’na iman ettik, yalnızca O’na tevekkül ettik.” |
78:37 | رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ |
Diyanet Meali: | (Bunlar kendilerine; Rabbinden), göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahmân’dan (bir mükâfat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir). |
78:38 | لَا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا |
Diyanet Meali: | Sadece Rahmân’ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. |
1:1 | بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla.* |
1:3 | الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | Rahmân, Rahîm…* |
19:58 | إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُ الرَّحْمَٰنِ خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا |
Diyanet Meali: | Kendilerine Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. |
20:5 | الرَّحْمَٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَىٰ |
Diyanet Meali: | Rahmân, Arş’a kurulmuştur.* |
20:90 | وَإِنَّ رَبَّكُمُ الرَّحْمَٰنُ فَاتَّبِعُونِي وَأَطِيعُوا أَمْرِي |
Diyanet Meali: | “Doğrusu sizin Rabbiniz ancak Rahmân’dır. Öyleyse bana uyun ve emrime itaat edin.” |
21:112 | قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | (Peygamber), “Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân’dır” dedi.* |
25:59 | ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَٰنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | (Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde yaratan), sonra da Arş’a kurulan Rahmân’dır. Sen bunu haberdar olana sor! |
25:63 | وَعِبَادُ الرَّحْمَٰنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا |
Diyanet Meali: | Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. |
27:30 | إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ |
Diyanet Meali: | “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamaktadır.” |
43:19 | وَجَعَلُوا الْمَلَائِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَٰنِ إِنَاثًا |
Diyanet Meali: | Onlar, Rahmân’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. |
43:36 | وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمَٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ |
Diyanet Meali: | Kim, Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur.* |
55:1 | الرَّحْمَٰنُ |
Diyanet Meali: | Rahmân…* |
رُحْمٌ : İsim.
18:81 | فَأَرَدْنَا أَنْ يُبْدِلَهُمَا رَبُّهُمَا خَيْرًا مِنْهُ زَكَاةً وَأَقْرَبَ رُحْمًا |
Diyanet Meali: | “Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik.”* |
مَرْحَمَةٌ : İsim.
90:17 | وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ |
Diyanet Meali: | (Sonra da iman edenlerden olup) birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya… |