KÖK HARFLER: ر ح ل
ANLAM:
رَحَلَ : Deveye semer vurmak; deveye binmek. Kılıcıyla sert bir biçimde vurmak. Birinin sırtına çıkmak. Bir yerden ayrılmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
رِحْلَةٌ | isim | 1 | Sefere çıkma | 106/2 |
|
رَحْلٌ | isim | 3 | Sefere çıkanın beraberinde aldığı yük, meta, ev eşyası | 12/62 | Çoğulu: رِحَالٌ |
| Toplam | 4 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- رَحَلَ
- رَاحِلَةٌ
- مَرْحَلَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Rahl (Rıhl) | رَحْل | Göçmek. |
|
Rahl | رَحْل | Semer, palan. | Çoğul: Rıhâl |
Rahle | رَحْلَة | Küçük masa. |
|
Rıhlet | رِحْلَة | Geçmek. Göç etmek, göçmek. |
|
Merhale | مَرْحَلَة | Menzil. Konak. İki konak arası mesafe. |
|
Terhîl | تَرْحِيل | Göç ettirme, göçtürme, nakletme. |
|
Murahhil | مُرَحِّل | Bir yerden diğer bir yere göçüren. |
|
İrtihâl | اِرْتِحَال | Bir yerden başka bir yere göçmek, gitmek. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
رِحْلَةٌ : İsim.
106:2 | إِيلَافِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَاءِ وَالصَّيْفِ |
Diyanet Meali: | Onları kışın (Yemen’e) ve yazın (Şam’a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için…* |
رَحْلٌ : İsim. Çoğulu: رِحَالٌ
12:62 | وَقَالَ لِفِتْيَانِهِ اجْعَلُوا بِضَاعَتَهُمْ فِي رِحَالِهِمْ |
Diyanet Meali: | Yûsuf, adamlarına dedi ki: “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun.” |
12:70 | فَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ جَعَلَ السِّقَايَةَ فِي رَحْلِ أَخِيهِ |
Diyanet Meali: | Yûsuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. |
12:75 | قَالُوا جَزَاؤُهُ مَنْ وُجِدَ فِي رَحْلِهِ فَهُوَ جَزَاؤُهُ |
Diyanet Meali: | Onlar da: “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisi(nin alıkonması) onun cezasıdır.” dediler. |