KÖK HARFLER: ر أ س
ANLAM:
رَأَسَ : İnsanlara önderlik etmek, liderleri, başları veya efendileri olmak. Mertebe veya mevki olarak yüksekte olmak, yükselmek. Liderlik veya hakimiyet için çalışıp çabalamak. Başını vurmak ya da incitmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
رَأْسٌ | isim | 18 | Baş | 19/4 | Çoğulu: رُؤُوسٌ |
| Toplam | 18 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Re’s | رَأْس | Baş, kafa. |
|
Re’sen | رَأْسًا | Kendi başına, kendiliğinden. |
|
Reîs | رَئِيس | Başkan. | Çoğul: Rüûs |
Riyâset | رِيَاسَة | Reislik. Bir işi idarede başta bulunmak. Başkanlık. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
رَأْسٌ : İsim. Çoğulu: (رُءُوسٌ (رُؤُوسٌ
2:196 | وَلَا تَحْلِقُوا رُءُوسَكُمْ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ |
Diyanet Meali: | Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. |
2:196 | فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ بِهِ أَذًى مِنْ رَأْسِهِ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ |
Diyanet Meali: | İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak oruç tutması … gerekir. |
2:279 | وَإِنْ تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُءُوسُ أَمْوَالِكُمْ لَا تَظْلِمُونَ وَلَا تُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur. |
5:6 | وَامْسَحُوا بِرُءُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ |
Diyanet Meali: | -Başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. |
7:150 | وَأَلْقَى الْأَلْوَاحَ وَأَخَذَ بِرَأْسِ أَخِيهِ يَجُرُّهُ إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı. |
12:36 | إِنِّي أَرَانِي أَعْصِرُ خَمْرًا وَقَالَ الْآخَرُ إِنِّي أَرَانِي أَحْمِلُ فَوْقَ رَأْسِي خُبْزًا تَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْهُ |
Diyanet Meali: | “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” (dedi). Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm.” dedi. |
12:41 | وَأَمَّا الْآخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِهِ |
Diyanet Meali: | Diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. |
14:43 | مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لَا يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ |
Diyanet Meali: | O gün başlarını dikerek (çağırıldıkları yere doğru) koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönmez. |
17:51 | فَسَيُنْغِضُونَ إِلَيْكَ رُءُوسَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هُوَ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine başlarını sana (alaylı bir tarzda) sallayacaklar ve “Ne zamanmış o?” diyecekler. |
19:4 | قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا |
Diyanet Meali: | O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. |
20:94 | قَالَ يَا ابْنَ أُمَّ لَا تَأْخُذْ بِلِحْيَتِي وَلَا بِرَأْسِي |
Diyanet Meali: | Hârûn: “Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme.” dedi. |
21:65 | ثُمَّ نُكِسُوا عَلَىٰ رُءُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَٰؤُلَاءِ يَنْطِقُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, “Andolsun, bunların konuşmayacağını sen de bilirsin” dediler.* |
22:19 | يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ |
Diyanet Meali: | Başlarının üstünden de kaynar su dökülür. |
32:12 | وَلَوْ تَرَىٰ إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُءُوسِهِمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ |
Diyanet Meali: | Suçlular, Rablerinin huzurunda boyunlarını büktükleri vakit, (onları) bir görsen! |
37:65 | طَلْعُهَا كَأَنَّهُ رُءُوسُ الشَّيَاطِينِ |
Diyanet Meali: | Onun meyveleri sanki şeytanların kafalarıdır.* |
44:48 | ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ |
Diyanet Meali: | “Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün.”* |
48:27 | لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ آمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُءُوسَكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış (veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan) Mescid-i Haram’a gireceksiniz. |
63:5 | وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ اللَّهِ لَوَّوْا رُءُوسَهُمْ |
Diyanet Meali: | O münafıklara, “Gelin, Allah’ın Resûlü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman başlarını çevirirler. |