KÖK HARFLER: ر ض و
ANLAM:
رَضِىَ : Birisinden razı olmak, ona iyi olarak bakmak, ondan hoşnut olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
رَضِىَ | fiil-I | 38 | Tercih etti, hoşlandı, razı oldu, kanaat getirdi | 98/8 |
|
أَرْضَى | fiil-IV | 3 | Razı etti | 9/62 |
|
تَرَاضَى | fiil-VI | 2 | Birbirlerini razı etti(ler), birbirlerinden hoşlandı(lar) | 4/24 |
|
اِرْتَضَى | fiil-VIII | 3 | Onun için seçti, namına seçti | 72/27 |
|
رَضِيٌّ | isim | 1 | Tercih edilen, hoşlanılan | 19/6 |
|
رَاضِيَةٌ | isim | 4 | Razı olan, kanaat eden | 89/28 |
|
مَرْضِيٌّ | isim | 2 | Hoşnut olunmuş | 19/55 | Müennes: مَرْضِيَّةٌ |
مَرْضَاتٌ | isim | 5 | Hoşnut olma | 4/114 |
|
رِضْوَانٌ | isim | 13 | Razı olma (bolca sevap verme) | 3/162 |
|
تَرَاضٍ | isim | 2 | Birbirini razı etmek, birbirinden hoşlanmak | 4/29 | Aslı: التَّرَاضٖى |
| Toplam | 73 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Rızâ’ | رِضَاء | Memnunluk, hoşluk, razı olmak. |
Rıdvân | رِضْوَان | Memnunluk, razılık, hoşnudluk. |
Râzî (Râdî) | رَاضِى | Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren. Erkek adı. |
Râziye | رَاضِيَة | Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren. Kadın adı. |
Raziye | رَضِىَ | Razı olsun! |
Merzî | مَرْضِى | Rıza gösterilmiş, beğenilmiş; hoşnudluk. |
Merziyye | مَرْضِيَّة | Rızaya uygun. |
Merzât | مَرْضَات | Rıza, hoşnutluk. Razı olma, kabul etme. |
Terziye | تَرْضِيَة | Razı etmek. |
Terâzî | تَرَاضِى | Birbirini razı etme. Uyuşma. |
İrzâ’ | إِرْضَاء | Bir kimseyi razı etmek. |
İrtizâ’ | اِرْتِضَاء | Razı olma, uygun bulma, beğenme, seçme. |
Murtazâ | مُرْتَضَى | Kendisinden razı olunmuş. Beğenilmiş. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
رَضِىَ : Fiil-I.
2:120 | وَلَنْ تَرْضَىٰ عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَىٰ حَتَّىٰ تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ |
Diyanet Meali: | Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. |
2:144 | قَدْ نَرَىٰ تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاءِ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. |
2:282 | فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّنْ تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاءِ |
Diyanet Meali: | (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz (iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa), bir erkek ve iki kadını şahit tutun. |
4:108 | وَهُوَ مَعَهُمْ إِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضَىٰ مِنَ الْقَوْلِ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki Allah, geceleyin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. |
5:3 | وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِينًا |
Diyanet Meali: | Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim. |
5:119 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır. |
5:119 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır. |
6:113 | وَلِتَصْغَىٰ إِلَيْهِ أَفْئِدَةُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَلِيَرْضَوْهُ |
Diyanet Meali: | Bir de (şeytanlar), ahirete inanmayanların gönülleri bu yaldızlı sözlere meyletsin, onlardan hoşlansınlar diye… |
9:24 | وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | “Ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden daha sevgili ise…” |
9:38 | أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? |
9:58 | فَإِنْ أُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا وَإِنْ لَمْ يُعْطَوْا مِنْهَا إِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerine ondan bir pay verilirse, hoşnut olurlar; eğer kendilerine ondan bir pay verilmezse, hemen kızarlar. |
9:59 | وَلَوْ أَنَّهُمْ رَضُوا مَا آتَاهُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, “Bize Allah yeter.” deselerdi… |
9:83 | إِنَّكُمْ رَضِيتُمْ بِالْقُعُودِ أَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِفِينَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü siz baştan yerinizde oturup kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte oturun.” |
9:87 | رَضُوا بِأَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ وَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlar geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürlendi. |
9:93 | رَضُوا بِأَنْ يَكُونُوا مَعَ الْخَوَالِفِ وَطَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Bunlar, geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular. Allah da kalplerini mühürledi. |
9:96 | يَحْلِفُونَ لَكُمْ لِتَرْضَوْا عَنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin edeceklerdir. |
9:96 | فَإِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَرْضَىٰ عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Siz onlardan razı olsanız bile, Allah o fasıklar topluluğundan asla razı olmaz. |
9:96 | فَإِنْ تَرْضَوْا عَنْهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَرْضَىٰ عَنِ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Siz onlardan razı olsanız bile, Allah o fasıklar topluluğundan asla razı olmaz. |
9:100 | وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْسَانٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ |
Diyanet Meali: | (İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile), iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. |
9:100 | وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْسَانٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ |
Diyanet Meali: | (İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile), iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. |
10:7 | إِنَّ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا وَرَضُوا بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاطْمَأَنُّوا بِهَا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler… |
20:84 | قَالَ هُمْ أُولَاءِ عَلَىٰ أَثَرِي وَعَجِلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضَىٰ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar, işte onlar hemen arkamdalar. Rabbim! Sen hoşnut olasın diye, acele ederek sana geldim.” * |
20:109 | يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا |
Diyanet Meali: | O gün, Rahmân’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda vermez. * |
20:130 | وَمِنْ آنَاءِ اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَىٰ |
Diyanet Meali: | Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın. |
22:59 | لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Elbette onları hoşnut olacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). * |
27:19 | وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | “(Ey Rabbim! Beni; bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmeye) ve razı olacağın salih ameller işlemeye (sevk et) ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!” |
33:51 | وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَا آتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّ |
Diyanet Meali: | Üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları (için daha uygundur). |
39:7 | إِنْ تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ وَلَا يَرْضَىٰ لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ |
Diyanet Meali: | Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. |
39:7 | وَلَا يَرْضَىٰ لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ وَإِنْ تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. |
46:15 | وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي |
Diyanet Meali: | “(Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi), senin razı olacağın salih amel işlememi (bana ilham et). Neslimi de salih kimseler yap.” |
48:18 | لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. |
53:26 | إِلَّا مِنْ بَعْدِ أَنْ يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَرْضَىٰ |
Diyanet Meali: | (Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri); ancak Allah’ın izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere (yarar sağlar). |
58:22 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُولَٰئِكَ حِزْبُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. |
58:22 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ أُولَٰئِكَ حِزْبُ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. |
92:21 | وَلَسَوْفَ يَرْضَىٰ |
Diyanet Meali: | Elbette kendisi de hoşnut olacaktır. * |
93:5 | وَلَسَوْفَ يُعْطِيكَ رَبُّكَ فَتَرْضَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın. * |
98:8 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ |
Diyanet Meali: | Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur. |
98:8 | رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ |
Diyanet Meali: | Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur. |
أَرْضَى : Fiil-IV.
9:8 | يُرْضُونَكُمْ بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَىٰ قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir. |
9:62 | يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْ |
Diyanet Meali: | Sizi razı etmek için, Allah’a yemin ederler. |
9:62 | وَاللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَقُّ أَنْ يُرْضُوهُ إِنْ كَانُوا مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer gerçekten mü’min iseler (bilsinler ki), Allah ve Resûlü’nü razı etmeleri daha önceliklidir. |
تَرَاضَى : Fiil-VI.
2:232 | فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ أَنْ يَنْكِحْنَ أَزْوَاجَهُنَّ إِذَا تَرَاضَوْا بَيْنَهُمْ بِالْمَعْرُوفِ |
Diyanet Meali: | (Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman) kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle (yeniden) evlenmelerine engel olmayın. |
4:24 | وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا تَرَاضَيْتُمْ بِهِ مِنْ بَعْدِ الْفَرِيضَةِ |
Diyanet Meali: | Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. |
اِرْتَضَى : Fiil-VIII.
21:28 | وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَىٰ وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, O’nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O’nun korkusuyla titrerler. |
24:55 | وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَىٰ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah) onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine … (dair vaadde bulunmuştur). |
72:27 | إِلَّا مَنِ ارْتَضَىٰ مِنْ رَسُولٍ فَإِنَّهُ يَسْلُكُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ رَصَدًا |
Diyanet Meali: | Ancak seçtiği resûller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, Resûlün önünde ve arkasında gözetleyici (melek)ler yürütür. * |
رَضِيٌّ : İsim.
19:6 | يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا |
Diyanet Meali: | (Bana kendi tarafından); bana ve Yakub hanedanına varis olacak (bir çocuk bağışla) ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!” |
رَاضِيَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes.
88:9 | لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ |
Diyanet Meali: | Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar. * |
89:28 | ارْجِعِي إِلَىٰ رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً |
Diyanet Meali: | “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” * |
69:21 | فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ |
Diyanet Meali: | Artık o, hoşnut bir hayat içindedir. * |
101:7 | فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ |
Diyanet Meali: | Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır. * |
مَرْضِيٌّ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Müennesi: مَرْضِيَّةٌ
19:55 | وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِنْدَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا |
Diyanet Meali: | Ailesine namaz ve zekâtı emrederdi. Rabb’inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı. * |
مَرْضِيَّةٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Müzekkeri: مَرْضِيٌّ
89:28 | ارْجِعِي إِلَىٰ رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً |
Diyanet Meali: | “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” * |
مَرْضَاتٌ : İsim. Mastar.
2:207 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. |
2:265 | وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla mallarını Allah yolunda harcayanların durumu… |
4:114 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. |
60:1 | إِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فِي سَبِيلِي وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِي |
Diyanet Meali: | Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). |
66:1 | يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ لِمَ تُحَرِّمُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ لَكَ تَبْتَغِي مَرْضَاتَ أَزْوَاجِكَ |
Diyanet Meali: | Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? |
رِضْوَانٌ : İsim.
3:15 | خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | “(Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan), içinde ebedî kalacakları (cennetler), tertemiz eşler ve Allah’ın rızası (vardır).” |
3:162 | أَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللَّهِ كَمَنْ بَاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? |
3:174 | وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | Ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir. |
5:2 | وَلَا آمِّينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَانًا |
Diyanet Meali: | Ve Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere (sakın saygısızlık etmeyin). |
5:16 | يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ |
Diyanet Meali: | Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir. |
9:21 | يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُمْ بِرَحْمَةٍ مِنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ |
Diyanet Meali: | Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve (kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan) cennetler müjdelemektedir. |
9:72 | وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ أَكْبَرُ |
Diyanet Meali: | Ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler (va’detti). Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. |
9:109 | أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىٰ تَقْوَىٰ مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ |
Diyanet Meali: | Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır… |
47:28 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَا أَسْخَطَ اللَّهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ı gazaplandıran şeylere uydukları ve O’nun hoşnut olduğu şeyleri beğenmedikleri içindir. |
48:29 | تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا |
Diyanet Meali: | Onların, rükû ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. |
57:20 | وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ |
Diyanet Meali: | Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. |
57:27 | مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاءَ رِضْوَانِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Kendiliklerinden icat ettikleri ruhbanlığa gelince); biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için (onu kendileri icat etmişlerdi). |
59:8 | الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا |
Diyanet Meali: | (Bu mallar özellikle), Allah’tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken (ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan (fakir muhacirlerindir). |
تَرَاضٍ : İsim. Mastar. Tefâul Bâbı (VI. Bâb).
2:233 | فَإِنْ أَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا |
Diyanet Meali: | Eğer (anne ve baba) kendi aralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmek isterlerse, onlara günah yoktur. |
4:29 | إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. |