KÖK HARFLER: ن س ي
ANLAM:
نَسِىَ : Unutmak; bir şeyi yapmayı bırakmak; bir şeyi görmezden gelmek ya da önemsememek.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
نَسِيَ | fiil-I | 35 | Unuttu, hatırından çıkarttı, terketti | 36/78 | Meçhul muzari: يُنْسَى |
أَنْسَى | fiil-IV | 7 | Unutturdu, terkettirdi | 18/63 | |
نَسْيٌ | isim | 1 | Değersiz eşya | 19/23 | |
نَسِيٌّ | isim | 1 | Unutkan | 19/64 | |
مَنسِيٌّ | isim | 1 | Unutulan | 19/23 | |
Toplam | 45 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Nesy | نَسْي | Unutma, nisyan. Unutulmuş. |
|
Nesyen | نَسْيًا | Unutarak. |
|
Nisyân | نِسْيَان | Unutmak, hatırdan çıkarmak. |
|
Mensî | مَنْسِي | Unutulmuş, unutulan. | Çoğulu: Mensiyyât |
Mensiyyen | مَنْسِيًا | Hiç bahsedilmeyen, terk edilmiş nesne. |
|
Tensiye | تَنْسِيَة | Unutturma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
نَسِىَ : Fiil-I. Meçhul muzari: يُنْسَى
2:44 | أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | Siz kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? |
2:237 | وَلَا تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْ إِنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. |
2:286 | رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا إِنْ نَسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!” |
5:13 | يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهِ |
Diyanet Meali: | Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. |
5:14 | أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ فَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهِ |
Diyanet Meali: | (“Biz hıristiyanız” diyenlerden de) sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. |
6:41 | فَيَكْشِفُ مَا تَدْعُونَ إِلَيْهِ إِنْ شَاءَ وَتَنْسَوْنَ مَا تُشْرِكُونَ |
Diyanet Meali: | (Hayır! Bu durumda yalnız O’na dua edersiniz.) O da dilerse (kurtulmak için) dua ettiğiniz sıkıntıyı giderir ve siz o an Allah’a ortak koştuklarınızı unutursunuz. |
6:44 | فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. |
7:51 | فَالْيَوْمَ نَنْسَاهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَاءَ يَوْمِهِمْ هَٰذَا |
Diyanet Meali: | İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttularsa, biz de onları bugün öyle unuturuz. |
7:51 | فَالْيَوْمَ نَنْسَاهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَاءَ يَوْمِهِمْ هَٰذَا |
Diyanet Meali: | İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttularsa, biz de onları bugün öyle unuturuz. |
7:53 | يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | (Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün) önceden onu unutmuş olanlar derler ki: “Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler.” |
7:165 | فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ أَنْجَيْنَا الَّذِينَ يَنْهَوْنَ عَنِ السُّوءِ |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerine hatırlatılanı unutunca, biz de kötülükten alıkoymaya çalışanları kurtardık. |
9:67 | نَسُوا اللَّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir. |
9:67 | نَسُوا اللَّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir. |
18:24 | وَاذْكُرْ رَبَّكَ إِذَا نَسِيتَ |
Diyanet Meali: | Unuttuğun zaman Rabbini an.. |
18:57 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِآيَاتِ رَبِّهِ فَأَعْرَضَ عَنْهَا وَنَسِيَ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ |
Diyanet Meali: | Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? |
18:61 | فَلَمَّا بَلَغَا مَجْمَعَ بَيْنِهِمَا نَسِيَا حُوتَهُمَا |
Diyanet Meali: | Onlar iki denizin birleştiği yere varınca, balıklarını unuttular. |
18:63 | قَالَ أَرَأَيْتَ إِذْ أَوَيْنَا إِلَى الصَّخْرَةِ فَإِنِّي نَسِيتُ الْحُوتَ |
Diyanet Meali: | Genç, “Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum.” dedi. |
18:73 | قَالَ لَا تُؤَاخِذْنِي بِمَا نَسِيتُ وَلَا تُرْهِقْنِي مِنْ أَمْرِي عُسْرًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!” dedi. * |
20:52 | قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبِّي فِي كِتَابٍ لَا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنْسَى |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. Rabbim, yanılmaz ve unutmaz.” * |
20:88 | فَقَالُوا هَٰذَا إِلَٰهُكُمْ وَإِلَٰهُ مُوسَىٰ فَنَسِيَ |
Diyanet Meali: | Bu sizin de ilâhınızdır, Mûsâ’nın da ilâhıdır. Öyle iken Mûsâ, (ilâhını burada) unuttu (da onu Tûr’da aramaya gitti)” dediler. |
20:115 | وَلَقَدْ عَهِدْنَا إِلَىٰ آدَمَ مِنْ قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, bundan önce biz Âdem’e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme, diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık. * |
20:126 | قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا |
Diyanet Meali: | Allah, “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun.” der. |
20:126 | قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا وَكَذَٰلِكَ الْيَوْمَ تُنْسَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah, “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun” der. * |
25:18 | وَلَٰكِنْ مَتَّعْتَهُمْ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا |
Diyanet Meali: | “Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helâke giden bir toplum oldular.” |
28:77 | وَلَا تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | “Dünyadan da nasibini unutma.” |
32:14 | فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا |
Diyanet Meali: | (Onlara şöyle denilecek:) “O hâlde, bu gününüze kavuşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın.” |
32:14 | فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا إِنَّا نَسِينَاكُمْ |
Diyanet Meali: | (Onlara şöyle denilecek:) “O hâlde, bu gününüze kavuşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi unuttuk.” |
36:78 | وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ |
Diyanet Meali: | Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. |
38:26 | لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا نَسُوا يَوْمَ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | “(Allah’ın yolundan sapanlar için) hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.” |
39:8 | ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce O’na yalvardığını unutur.. |
45:34 | وَقِيلَ الْيَوْمَ نَنْسَاكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا |
Diyanet Meali: | Onlara şöyle denir: “Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi, bu gün biz de sizi unutuyoruz.” |
45:34 | وَقِيلَ الْيَوْمَ نَنْسَاكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا |
Diyanet Meali: | Onlara şöyle denir: “Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi, bu gün biz de sizi unutuyoruz.” |
58:6 | أَحْصَاهُ اللَّهُ وَنَسُوهُ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Allah onları sayıp zaptetmiş, onlarsa bunları unutmuşlardır. Allah, her şeye şahittir. |
59:19 | وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنْسَاهُمْ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. |
87:6 | سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسَىٰ |
Diyanet Meali: | Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. * |
أَنْسَى : Fiil-IV.
2:106 | مَا نَنْسَخْ مِنْ آيَةٍ أَوْ نُنْسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِنْهَا أَوْ مِثْلِهَا |
Diyanet Meali: | Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. |
6:68 | وَإِمَّا يُنْسِيَنَّكَ الشَّيْطَانُ فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرَىٰ مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Şayet şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o zalimler grubu ile beraber oturma. |
12:42 | فَأَنْسَاهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّهِ فَلَبِثَ فِي السِّجْنِ بِضْعَ سِنِينَ |
Diyanet Meali: | Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı. |
18:63 | وَمَا أَنْسَانِيهُ إِلَّا الشَّيْطَانُ |
Diyanet Meali: | Doğrusu onu (sana söylememi) bana ancak şeytan unutturdu. |
23:110 | فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنْسَوْكُمْ ذِكْرِي |
Diyanet Meali: | Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. |
58:19 | اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنْسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah’ı anmayı unutturmuştur. |
59:19 | وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنْسَاهُمْ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. |
نَسْيٌ : İsim.
19:23 | قَالَتْ يَا لَيْتَنِي مِتُّ قَبْلَ هَٰذَا وَكُنْتُ نَسْيًا مَنْسِيًّا |
Diyanet Meali: | “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi. |
نَسِيٌّ : İsim.
19:64 | وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا |
Diyanet Meali: | “Rabbin unutkan değildir.” |
مَنْسِيٌّ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
19:23 | قَالَتْ يَا لَيْتَنِي مِتُّ قَبْلَ هَٰذَا وَكُنْتُ نَسْيًا مَنْسِيًّا |
Diyanet Meali: | “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi. |