ن ص ح

KÖK HARFLER:  ن ص ح

ANLAM: 

نَصَحَ : Samimice, içtenlikle, ısrarla, ciddiyetle veya güvenilir bir biçimde nasihatte bulunmak, öğüt vermek. Birisini onun için hayırlı olana yönlendirmek. Ona hayırlı bir nasihatte bulunmak. Saf, katışıksız, gerçek olmak. İçten, samimi olmak.

AÇIKLAMA:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
نَصَحَ fiil-I 5 Nasihat etti, öğüt verdi, sadık kaldı 11/34
نُصْحٌ isim 1 Nasihat etmek, öğüt vermek 11/34
نَصُوحٌ isim 1 Çok halis, safi tövbe 66/8
نَاصِحٌ isim 6 Nasihat eden, iyiliklerini isteyen 7/21

Toplam 13

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Nush نُصْح Öğüt, nasihat.
Nasûh نَصُوح Halis. Temiz. Kesin, kat’i. Çok nasihat eden. Nasûh tevbesi
Nâsih نَاصِح Öğüt veren, nasihat eden. İçi temiz adam.
Nussâh نُصَّاح Nasihat edenler, öğüt verenler.
Nusahâ نُصَحَا Nasihat edenler, öğüt verenler.
Nasîhat نَصِيحَة İbret verici ders, tavsiye, ihtar, öğüt. Çoğulu: Nasâih
Münâsaha مُنَاصَحَة Nasihat etme, nasihatta bulunma.
Tenassuh تَنَصُّح Nasihat almak, aklı başına gelmek.
Mütenassıh مُتَنَصِّح Nasihat dinleyip uslanan. Öğüt kabul eden.
İntisâh إِنْتِصَاح Verilen nasihati, öğüdü tutma.
Muntasıh مُنْتَصِح Nasihat dinliyen. Öğüt dinliyen.
İstinsâh إِسْتِنْصَاح Nasihat alma. Öğüt isteme.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

نَصَحَ :  Fiil-I. 

7:62 أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنْصَحُ لَكُمْ
Diyanet Meali: “Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum.”
7:79 وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ
Diyanet Meali: “Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihatta bulundum.” dedi.
7:93 فَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ
Diyanet Meali: (Şu’ayb) onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: “Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini ulaştırdım. Size nasihat de ettim.”
9:91 وَلَا عَلَى الَّذِينَ لَا يَجِدُونَ مَا يُنْفِقُونَ حَرَجٌ إِذَا نَصَحُوا لِلَّهِ وَرَسُولِهِ
Diyanet Meali: Allah’a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, (seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur.
11:34 وَلَا يَنْفَعُكُمْ نُصْحِي إِنْ أَرَدْتُ أَنْ أَنْصَحَ لَكُمْ
Diyanet Meali: Ben size öğüt vermek istesem de, (eğer Allah sizi azdırmak istemişse) öğüdüm size fayda vermez.

نُصْحٌ : İsim. 

11:34 وَلَا يَنْفَعُكُمْ نُصْحِي
Diyanet Meali: Öğüdüm size fayda vermez.

نَصُوحٌ :  İsim. Sıfat. 

66:8 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحًا
Diyanet Meali: Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin.

نَاصِحٌ : İsim. İsm-i Fâil. 

7:21 وَقَاسَمَهُمَا إِنِّي لَكُمَا لَمِنَ النَّاصِحِينَ
Diyanet Meali: “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti. *
7:68 أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنَا لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ
Diyanet Meali: “Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım.” *
7:79 وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَٰكِنْ لَا تُحِبُّونَ النَّاصِحِينَ
Diyanet Meali: “Ve size nasihatta bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz.”
12:11 قَالُوا يَا أَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأْمَنَّا عَلَىٰ يُوسُفَ وَإِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ
Diyanet Meali: Babalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.” *
28:12 فَقَالَتْ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ أَهْلِ بَيْتٍ يَكْفُلُونَهُ لَكُمْ وَهُمْ لَهُ نَاصِحُونَ
Diyanet Meali: (Kız kardeşi) “Size onun bakımını, sizin adınıza üstlenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim mi?” dedi.
28:20 يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ إِنِّي لَكَ مِنَ النَّاصِحِينَ
Diyanet Meali: “(Ey Mûsâ! İleri gelenler) seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden hemen çık. Şüphesiz ben sana öğüt verenlerdenim.”