KÖK HARFLER: ن ه ر
ANLAM:
نَهَرَ : (Su) yerin üzerinden veya yerden akmak ya da bir ırmağınki gibi bir kanal açmak. (Kan) kuvvetle akmak. Bir ırmak için bir kanal kazmak; bir kaynağı akıtmak. Gündüz vakti düşman arazisine bir gedik açmak. Birisini azarlamak. Sert bir konuşmayla onu frenlemek ya da engellemek.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
نَهَرَ | fiil-I | 2 | Azarladı | 93/10 |
|
نَهْرٌ | isim | 54 | Nehir, ırmak | 47/15 | Çoğulu: أَنْهَارٌ |
نَهَارٌ | isim | 57 | Gündüz | 28/72 |
|
| Toplam | 113 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- نَهَرَ
- نَهْرٌ
- يَمٌّ > bak: ي م م
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Nehr (Nehir) | نَهْر | Çay, ırmak.Vüs’at, bolluk. Genişlik. | Çoğulu: Enhür, Enhâr |
Nehâr | نَهَار | Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar olan aydınlık. |
|
Nehârî |
| 1: Gündüzlü olarak. 2: Öğle yemeği |
|
Nihrîr |
| Tecrübeli, bilgili, fazıl, alim, mahir kimse. |
|
Bu kökten gelen “nihrîr” kelimesi, “bir konuda derin bilgi sahibi, üstat” anlamındadır. Bu kelime “aydınlık olma” anlamı ile irtibatlıdır. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
نَهَرَ : Fiil-I.
17:23 | فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا |
Diyanet Meali: | (Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa), sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. |
93:10 | وَأَمَّا السَّائِلَ فَلَا تَنْهَرْ |
Diyanet Meali: | Sakın isteyeni azarlama! * |
نَهَرٌ – نَهْرٌ : İsim. Çoğulu: أَنْهَارٌ
2:25 | وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. |
2:74 | وَإِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْأَنْهَار |
Diyanet Meali: | Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. |
2:249 | فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللَّهَ مُبْتَلِيكُمْ بِنَهَرٍ |
Diyanet Meali: | Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir…” dedi. |
2:266 | أَيَوَدُّ أَحَدُكُمْ أَنْ تَكُونَ لَهُ جَنَّةٌ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Herhangi biriniz ister mi ki, (içerisinde her türlü meyveye sahip bulunduğu), içinden ırmaklar akan, hurma ve üzüm ağaçlarından oluşan bir bahçesi olsun… |
3:15 | لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | “Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, (içinde ebedî kalacakları) cennetler … vardır.” |
3:136 | أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir… |
3:195 | وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | “(Allah katından bir mükâfat olmak üzere), onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım.” |
3:198 | لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, (Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları), içinden ırmaklar akan cennetler vardır. |
4:13 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, (içinde ebedî kalacakları) cennetlere sokar. |
4:57 | سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (İman edip salih ameller işleyenleri ise), içinden ırmaklar akan, (içlerinde ebedî kalacakları) cennetlere koyacağız. |
4:122 | سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (İman edip salih ameller işleyenleri de ebedî olarak kalacakları), içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. |
5:12 | وَلَأُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | “Ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım.” |
5:85 | فَأَثَابَهُمُ اللَّهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, (devamlı kalacakları), içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. |
5:119 | لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. |
6:6 | وَجَعَلْنَا الْأَنْهَارَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da günahları sebebiyle onları helâk ettik. |
7:43 | وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِمْ مِنْ غِلٍّ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. |
9:72 | وَعَدَ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, (ebedî olarak kalacakları), içinden ırmaklar akan cennetler … va’detti. |
9:89 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. |
9:100 | وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. |
10:9 | تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ |
Diyanet Meali: | Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akar. |
13:3 | وَهُوَ الَّذِي مَدَّ الْأَرْضَ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنْهَارًا |
Diyanet Meali: | O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getirendir… |
13:35 | مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dolunan cennetin durumu şudur: Onun içinden ırmaklar akar… |
14:23 | وَأُدْخِلَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İnanan ve salih ameller işleyenler, (Rablerinin izniyle, ebedî kalacakları ve) içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. |
14:32 | وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِي الْبَحْرِ بِأَمْرِهِ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْأَنْهَارَ |
Diyanet Meali: | Allah, … emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren, nehirleri de hizmetinize sunandır. |
16:15 | وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا |
Diyanet Meali: | Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; (yolunuzu bulmanız için de) nehirler, yollar (ve nice işaretler) meydana getirdi. |
16:31 | جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İçinden nehirler akan Adn cennetlerine gireceklerdir. |
17:91 | أَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ مِنْ نَخِيلٍ وَعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الْأَنْهَارَ خِلَالَهَا تَفْجِيرًا |
Diyanet Meali: | Yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça … (sana asla inanmayacağız). * |
18:31 | أُولَٰئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İşte onlar için içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. |
18:33 | وَفَجَّرْنَا خِلَالَهُمَا نَهَرًا |
Diyanet Meali: | Bu iki bağın arasından bir de nehir fışkırtmıştık. |
20:76 | جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | İçinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri (vardır). |
22:14 | إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Muhakkak ki Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. |
22:23 | إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. |
25:10 | إِنْ شَاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذَٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Dilerse sana bundan daha güzelini, içinden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan, (sana saraylar kurabilecek olan Allah’ın şanı yücedir). |
27:61 | أَمَّنْ جَعَلَ الْأَرْضَ قَرَارًا وَجَعَلَ خِلَالَهَا أَنْهَارًا |
Diyanet Meali: | Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan … mı? |
29:58 | لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (İman edip salih amel işleyenler var ya), onları içinden ırmaklar akan (ve içinde ebedî kalacakları) cennet köşklerine yerleştireceğiz. |
39:20 | لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ مَبْنِيَّةٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için cennette) üst üste yapılmış ve altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. |
43:51 | قَالَ يَا قَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَٰذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي |
Diyanet Meali: | (Firavun, kavmine seslenerek) dedi ki: “Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?)” |
47:12 | إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, inanıp salih ameller işleyenleri, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. |
47:15 | مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ فِيهَا أَنْهَارٌ مِنْ مَاءٍ غَيْرِ آسِنٍ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları … vardır. |
47:15 | وَأَنْهَارٌ مِنْ لَبَنٍ لَمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ |
Diyanet Meali: | Tadı değişmeyen süt ırmakları… |
47:15 | وَأَنْهَارٌ مِنْ خَمْرٍ لَذَّةٍ لِلشَّارِبِينَ |
Diyanet Meali: | çenlere zevk veren şarap ırmakları… |
47:15 | وَأَنْهَارٌ مِنْ عَسَلٍ مُصَفًّى |
Diyanet Meali: | Ve süzme bal ırmakları (vardır). |
48:5 | لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (Bütün bunlar Allah’ın); inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan, (içinde temelli kalacakları) cennetlere koyması içindir. |
48:17 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. |
54:54 | إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَهَرٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar cennetlerde, ırmak başlarındadırlar. * |
57:12 | بُشْرَاكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | “Bugün size müjdelenen şey içlerinden ırmaklar akan, ebedî olarak kalacağınız cennetlerdir.” |
58:22 | وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. |
61:12 | يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere (ve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere) koysun. |
64:9 | يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (Kim Allah’a inanır ve salih amel işlerse), Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan, (ebedî kalacakları) cennetlere sokar. |
65:11 | وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a inanır ve salih bir amel işlerse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, (içinde ebedî kalacakları) cennetlere sokar. |
66:8 | عَسَىٰ رَبُّكُمْ أَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, … Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. |
71:12 | وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا |
Diyanet Meali: | “Ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar var etsin.” |
85:11 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. |
98:8 | جَزَاؤُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | Rableri katında onların mükâfatı, içlerinden ırmaklar akan, (içlerinde ebedî kalacakları) Adn cennetleridir. |
نَهَارٌ : İsim.
2:164 | إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, … (elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır). |
2:274 | الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلَانِيَةً |
Diyanet Meali: | Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya… |
3:27 | تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | “Geceyi gündüze sokarsın…” |
3:27 | وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ |
Diyanet Meali: | “Gündüzü geceye sokarsın.” |
3:72 | آمِنُوا بِالَّذِي أُنْزِلَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | (Kitap ehlinden bir grup), “Mü’minlere indirilene günün başlangıcında inanın, (sonunda da inkâr edin, belki onlar size bakarak dönerler” dedi). |
3:190 | إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِأُولِي الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır. * |
6:13 | وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | Gece ve gündüzde barınan her şey O’nundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. * |
6:60 | وَهُوَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُمْ بِاللَّيْلِ وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُمْ بِالنَّهَارِ |
Diyanet Meali: | O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen… |
7:54 | ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde, altı evrede yaratan) ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan… |
10:6 | إِنَّ فِي اخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا خَلَقَ اللَّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz gece ve gündüzün ard arda değişmesinde, Allah’ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah’a karşı gelmekten sakınan bir toplum için pek çok deliller vardır. * |
10:24 | أَتَاهَا أَمْرُنَا لَيْلًا أَوْ نَهَارًا فَجَعَلْنَاهَا حَصِيدًا |
Diyanet Meali: | Geceleyin veya güpegündüz ansızın ona emrimiz (afetimiz) geliverir de, bunları, (sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi), kökünden yolunmuş bir hâle getiririz. |
10:45 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ كَأَنْ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِنَ النَّهَارِ يَتَعَارَفُونَ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onları yeniden diriltip hepsini bir araya toplayacağı gün, sanki gündüzün bir saatinden başka kalmamışlar (yeni ayrılmışlar) gibi, aralarında tanışırlar. |
10:50 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُهُ بَيَاتًا أَوْ نَهَارًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Söyleyin bakalım, O’nun azabı size geceleyin veya gündüzün (ansızın) gelecek olsa, (suçlular bunun hangisini acele isterler?!” Bunların hiçbiri istenecek bir şey değildir.) |
10:67 | هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا |
Diyanet Meali: | O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık); gündüzü ise aydınlık kılandır. |
11:114 | وَأَقِمِ الصَّلَاةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِنَ اللَّيْلِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. |
13:3 | وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ فِيهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ |
Diyanet Meali: | (O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren), orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. O, geceyi gündüze bürüyor. |
13:10 | سَوَاءٌ مِنْكُمْ مَنْ أَسَرَّ الْقَوْلَ وَمَنْ جَهَرَ بِهِ وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِاللَّيْلِ وَسَارِبٌ بِالنَّهَارِ |
Diyanet Meali: | (O’na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan eşittir.* |
14:33 | وَسَخَّرَ لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ دَائِبَيْنِ وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ |
Diyanet Meali: | O, âdetleri üzere hareket eden güneşi ve ayı sizin hizmetinize sunan, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verendir. * |
16:12 | وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ |
Diyanet Meali: | O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. |
17:12 | وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ |
Diyanet Meali: | Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alâmet yaptık. |
17:12 | فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً |
Diyanet Meali: | (Biz geceyi ve gündüzü kudretimizi gösteren iki alâmet yaptık. Rabbinizden lütuf isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye) gece alametini giderip gündüz alametini aydınlatıcı kıldık. |
20:130 | وَمِنْ آنَاءِ اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَىٰ |
Diyanet Meali: | Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın. |
21:20 | يُسَبِّحُونَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ |
Diyanet Meali: | Hiç ara vermeksizin gece gündüz tespih ederler. * |
21:33 | وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ |
Diyanet Meali: | O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. |
21:42 | قُلْ مَنْ يَكْلَؤُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَٰنِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) De ki: “(Size azab edecek olsa) gece ve gündüz Rahmân’ın azabından sizi kim koruyacak?” |
22:61 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Bu böyle. Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar… |
22:61 | وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ |
Diyanet Meali: | Gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. |
23:80 | وَهُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ |
Diyanet Meali: | O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O’na aittir. |
24:44 | يُقَلِّبُ اللَّهُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِأُولِي الْأَبْصَارِ |
Diyanet Meali: | Allah, geceyi ve gündüzü döndürüp duruyor. Şüphesiz bunda basiret sahibi olanlar için bir ibret vardır. * |
25:47 | وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا |
Diyanet Meali: | O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır. * |
25:62 | وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ أَرَادَ أَنْ يَذَّكَّرَ أَوْ أَرَادَ شُكُورًا |
Diyanet Meali: | O, öğüt almak isteyen ve çok şükredici olmayı dileyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getirendir. * |
27:86 | أَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا اللَّيْلَ لِيَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا |
Diyanet Meali: | Onlar görmüyorlar mı ki, biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak yarattık. |
28:72 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ جَعَلَ اللَّهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı…” |
28:73 | وَمِنْ رَحْمَتِهِ جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Allah, rahmetinden ötürü geceyi içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz (ve şükredesiniz) diye sizin için yarattı. |
30:23 | وَمِنْ آيَاتِهِ مَنَامُكُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَابْتِغَاؤُكُمْ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Geceleyin uyumanız ve gündüzün O’nun lütfundan istemeniz de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. |
31:29 | أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Görmedin mi ki, Allah, geceyi gündüzün içine (ve gündüzü de gecenin içine) sokuyor. |
31:29 | وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ |
Diyanet Meali: | (Görmedin mi ki, Allah, geceyi gündüzün içine) ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. |
34:33 | وَقَالَ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا بَلْ مَكْرُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, “Hayır, bizi hidayetten saptıran gece ve gündüz kurduğunuz tuzaklardır…” derler. |
35:13 | يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Allah, geceyi gündüzün içine sokar… |
35:13 | وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ |
Diyanet Meali: | Gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay’ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. |
36:37 | وَآيَةٌ لَهُمُ اللَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ النَّهَارَ فَإِذَا هُمْ مُظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır. * |
36:40 | لَا الشَّمْسُ يَنْبَغِي لَهَا أَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. |
39:5 | خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ يُكَوِّرُ اللَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor… |
39:5 | وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَر |
Diyanet Meali: | Gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. |
40:61 | اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا |
Diyanet Meali: | Allah, içinde rahat edesiniz diye geceyi ve (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak da gündüzü yaratandır. |
41:37 | وَمِنْ آيَاتِهِ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ |
Diyanet Meali: | Gece, gündüz, güneş ve ay Allah’ın varlığının delillerindendir. |
41:38 | فَاِنِ اسْتَكْبَرُوا فَالَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar büyüklük taslarlarsa, bilsinler ki Rabbinin yanında bulunanlar (melekler), gece gündüz (hiç usanmadan) O’nu tespih ederler. |
45:5 | وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ رِزْقٍ |
Diyanet Meali: | Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah’ın gökten rızık (sebebi olarak yağmur) indirip, (onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgârları evirip çevirmesinde aklını kullanan bir toplum için deliller vardır). |
46:35 | كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍ |
Diyanet Meali: | Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar. |
57:6 | يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Geceyi gündüze sokar… |
57:6 | وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَهُوَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ |
Diyanet Meali: | Gündüzü de geceye sokar. O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. |
73:7 | إِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلًا |
Diyanet Meali: | Çünkü gündüzün sana uzun bir meşguliyet vardır. * |
73:20 | وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) |
78:11 | وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا |
Diyanet Meali: | Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. * |
91:3 | وَالنَّهَارِ إِذَا جَلَّاهَا |
Diyanet Meali: | Onu ortaya çıkardığında gündüze andolsun, * |
92:2 | وَالنَّهَارِ إِذَا تَجَلَّىٰ |
Diyanet Meali: | Açılıp aydınlandığı zaman gündüze andolsun, * |
71:5 | قَالَ رَبِّ إِنِّي دَعَوْتُ قَوْمِي لَيْلًا وَنَهَارًا |
Diyanet Meali: | Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim.” * |