KÖK HARFLER: ن ف س
ANLAM:
نَفُسَ / نَفِسَ : Loğusa / nifas döneminde olmak.
نَفُسَ : İtibarı yüksek olmak, çok saygıdeğer olmak. Kıymetli, değerli, paha biçilmez olmak.
نَفِسَ : Bir konuda cimri davranmak, cimrilik etmek. Birinin bir şeyini kıskanmak.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
تَنَفَّسَ | fiil-V | 1 | Tenefüs etti. Mecazen: ortaya çıktı, ışıdı | 81/18 | |
تَنَافَسَ | fiil-VI | 1 | Yarıştı, müsabaka yaptı | 83/26 | |
نَفْسٌ | isim | 295 | Kendi, kendisi, zat, nefis, ruh, kalp | 81/7 | Çoğul: نُفُوسٌ – أَنْفُسٌ |
مُتَنَافِسٌ | isim | 1 | Yarışan, müsabaka yapan | 83/26 | |
Toplam | 298 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- تَنَفَّسَ
- تَنَسَّمَ
- طَلَعَ الصُّبْحُ
- إِسْتَنْشَقَ
- نَفِيسٌ
Zıt Manada Kelimeler
- تَنَفَّسَ
- زَفَرَ > bak: ز ف ر
- تَنَهَّدَ
- نَفِيسٌ
- رَخِيصٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Nefs (Nefis) | نَفْس | Can, kişi, kendi, öz varlık. Bir şeyin zatı olan, kendisi. | Çoğulu: Nüfûs, Enfüs |
Nefes | نَفَس | Soluma, soluk verip alma. |
|
Nefsânî | نَفْسَانِى | Canlılığın zorunlu kıldığı gereksinim ve isteklerle ilgili, beden arzularıyla ilgili. |
|
Nefîs(e) | نَفِيس | Pek beğenilen, pek güzel, pek iyi. |
|
Nefâset | نَفَاسَة | Nefis olma durumu. |
|
Nüfus | نُفُوس | Nefisler, canlar, şahıslar. |
|
Enfusi | أَنْفُسِى | Sübjektif | |
Enfes | أَنْفَس | Çok güzel, en güzel. |
|
Teneffüs | تَنَفُّس | Nefes, soluk alma. Dinlenme. |
|
Müteneffis | مُتَنَفِّس | Teneffüs eden. Soluyan. Nefes alan. |
|
Münâfese(t) | مُنَافَسَة | Nefslerin nefasette, iyi şeylerde yarışması. Haset, kin, çekememezlik, gizli düşmanlık. |
|
Mütenâfis | مُتَنَافِس | Çekişen. Birbiriyle münakaşa eden. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
تَنَفَّسَ : Fiil-V.
81:18 | وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, aydınlandığı zaman sabaha ki…* |
تَنَافَسَ : Fiil-VI.
83:26 | خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفِي ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ |
Diyanet Meali: | Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar. * |
نَفْسٌ : İsim. Çoğulu: نُفُوسٌ – أَنْفُسٌ
2:9 | يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَمَا يَخْدَعُونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar (da farkında değillerdir). |
2:44 | أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | (Siz Kitab’ı, Tevrat’ı okuyup durduğunuz hâlde), kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? |
2:48 | وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ |
Diyanet Meali: | Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse (bir başkası adına bir şey) ödeyemez. |
2:48 | عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ |
Diyanet Meali: | (Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse) bir başkası adına bir şey (ödeyemez). Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz… |
2:54 | يَا قَوْمِ إِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ أَنْفُسَكُمْ بِاتِّخَاذِكُمُ الْعِجْلَ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz.” |
2:54 | فَتُوبُوا إِلَىٰ بَارِئِكُمْ فَاقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | “Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin).” |
2:57 | وَمَا ظَلَمُونَا وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı. |
2:72 | وَإِذْ قَتَلْتُمْ نَفْسًا فَادَّارَأْتُمْ فِيهَا وَاللَّهُ مُخْرِجٌ مَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ |
Diyanet Meali: | Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. * |
2:84 | وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ لَا تَسْفِكُونَ دِمَاءَكُمْ وَلَا تُخْرِجُونَ أَنْفُسَكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ |
Diyanet Meali: | Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye de sizden kesin söz almıştık. |
2:85 | ثُمَّ أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ تَقْتُلُونَ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | Ama siz, birbirinizi öldüren … kimselersiniz. |
2:87 | أَفَكُلَّمَا جَاءَكُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوَىٰ أَنْفُسُكُمُ اسْتَكْبَرْتُمْ |
Diyanet Meali: | Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi)? |
2:90 | بِئْسَمَا اشْتَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın kullarından dilediğine peygamberlik ihsan etmesini kıskandıkları için Allah’ın indirdiğini inkâr ederek) kendilerini harcamaları ne kötü bir şeydir! |
2:102 | وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi! |
2:109 | وَدَّ كَثِيرٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِكُمْ كُفَّارًا حَسَدًا مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Kitap ehlinden birçoğu, (hak kendilerine belirdikten sonra dahi), içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. |
2:110 | وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. |
2:123 | وَاتَّقُوا يَوْمًا لَا تَجْزِي نَفْسٌ |
Diyanet Meali: | Kimsenin (kimse namına bir şey ödemeyeceği), … günden sakının. |
2:123 | عَنْ نَفْسٍ شَيْئًا وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ |
Diyanet Meali: | (Kimsenin) kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, … (günden sakının). |
2:130 | وَمَنْ يَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلَّا مَنْ سَفِهَ نَفْسَهُ |
Diyanet Meali: | Kendini bilmeyenden başka İbrahim’in dininden kim yüz çevirir? |
2:155 | وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. |
2:187 | عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ كُنْتُمْ تَخْتَانُونَ أَنْفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. |
2:207 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. |
2:223 | نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ فَأْتُوا حَرْثَكُمْ أَنَّىٰ شِئْتُمْ وَقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. |
2:228 | وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِأَنْفُسِهِنَّ ثَلَاثَةَ قُرُوءٍ |
Diyanet Meali: | Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. |
2:231 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ |
Diyanet Meali: | Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. |
2:233 | لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ إِلَّا وُسْعَهَا |
Diyanet Meali: | Hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. |
2:234 | يَتَرَبَّصْنَ بِأَنْفُسِهِنَّ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا |
Diyanet Meali: | (İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri), kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler. |
2:234 | فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ |
Diyanet Meali: | Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. |
2:235 | وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا عَرَّضْتُمْ بِهِ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَاءِ أَوْ أَكْنَنْتُمْ فِي أَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | (Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. |
2:235 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي أَنْفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُ |
Diyanet Meali: | Şunu da bilin ki, Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmekten sakının. |
2:240 | فَإِنْ خَرَجْنَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ مِنْ مَعْرُوفٍ |
Diyanet Meali: | Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. |
2:265 | وَمَثَلُ الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ وَتَثْبِيتًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ |
Diyanet Meali: | Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki… |
2:272 | وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَلِأَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. |
2:281 | ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. |
2:284 | وَإِنْ تُبْدُوا مَا فِي أَنْفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker… |
2:286 | لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا |
Diyanet Meali: | Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. |
3:25 | وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği (vakit, hâlleri nice olacaktır). |
3:28 | وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ |
Diyanet Meali: | Allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah’adır. |
3:30 | يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا |
Diyanet Meali: | Herkesin yaptığı iyiliği (ve yaptığı kötülüğü) hazır bulacağı günde… |
3:30 | وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ |
Diyanet Meali: | Yine Allah, sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah, kullarını çok esirgeyicidir. |
3:61 | فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَأَنْفُسَنَا وَأَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım…” |
3:61 | فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَأَنْفُسَنَا وَأَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım.” |
3:69 | وَمَا يُضِلُّونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ |
Diyanet Meali: | Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar. |
3:93 | كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِلًّا لِبَنِي إِسْرَائِيلَ إِلَّا مَا حَرَّمَ إِسْرَائِيلُ عَلَىٰ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | (Tevrat indirilmeden önce), İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. |
3:117 | كَمَثَلِ رِيحٍ فِيهَا صِرٌّ أَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ فَأَهْلَكَتْهُ |
Diyanet Meali: | (Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu), kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir.. |
3:117 | وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar. |
3:135 | وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp (hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenlerdir). |
3:145 | وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تَمُوتَ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ كِتَابًا مُؤَجَّلًا |
Diyanet Meali: | Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. |
3:154 | وَطَائِفَةٌ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنْفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah’a karşı (cahiliye zannı gibi) gerçek dışı zanda bulunuyorlardı. |
3:154 | يُخْفُونَ فِي أَنْفُسِهِمْ مَا لَا يُبْدُونَ لَكَ |
Diyanet Meali: | Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlardı. |
3:161 | ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir. |
3:164 | لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. |
3:165 | قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “O (musibet), kendinizdendir.” Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. |
3:168 | قُلْ فَادْرَءُوا عَنْ أَنْفُسِكُمُ الْمَوْتَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz kendinizden ölümü savın.” |
3:178 | وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ خَيْرٌ لِأَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. |
3:185 | كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. |
3:186 | لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. |
4:1 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan … Rabbinize karşı gelmekten sakının. |
4:4 | فَإِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَيْءٍ مِنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَنِيئًا مَرِيئًا |
Diyanet Meali: | Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin. |
4:29 | وَلَا تَقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. |
4:49 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُزَكُّونَ أَنْفُسَهُمْ بَلِ اللَّهُ يُزَكِّي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah, dilediğini temize çıkarır. |
4:63 | فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ فِي أَنْفُسِهِمْ قَوْلًا بَلِيغًا |
Diyanet Meali: | Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle. |
4:64 | وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ جَاءُوكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللَّهَ تَوَّابًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. |
4:65 | ثُمَّ لَا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا |
Diyanet Meali: | (Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp), sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe (iman etmiş olmazlar). |
4:66 | وَلَوْ أَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ أَنِ اقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ أَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ إِلَّا قَلِيلٌ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer biz onlara, “Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. |
4:79 | وَمَا أَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَ |
Diyanet Meali: | Sana ne kötülük gelirse kendindendir. |
4:84 | فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ لَا تُكَلَّفُ إِلَّا نَفْسَكَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! |
4:95 | لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُولِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. |
4:95 | فَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً |
Diyanet Meali: | Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. |
4:97 | إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ قَالُوا فِيمَ كُنْتُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: “Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)” |
4:107 | وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذِينَ يَخْتَانُونَ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerine hainlik edenleri savunma. |
4:110 | وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللَّهَ يَجِدِ اللَّهَ غَفُورًا رَحِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah’tan bağışlama dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur. * |
4:111 | وَمَنْ يَكْسِبْ إِثْمًا فَإِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلَىٰ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Kim bir günah kazanırsa, onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. |
4:113 | لَهَمَّتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ أَنْ يُضِلُّوكَ وَمَا يُضِلُّونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı), onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Hâlbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar. |
4:128 | وَأُحْضِرَتِ الْأَنْفُسُ الشُّحَّ |
Diyanet Meali: | Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. |
4:135 | كُونُوا قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ شُهَدَاءَ لِلَّهِ وَلَوْ عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Kendiniz, (ana babanız ve en yakınlarınızın) aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. |
5:25 | قَالَ رَبِّ إِنِّي لَا أَمْلِكُ إِلَّا نَفْسِي وَأَخِي |
Diyanet Meali: | Mûsa, “Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim.” dedi. |
5:30 | فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu. * |
5:32 | مِنْ أَجْلِ ذَٰلِكَ كَتَبْنَا عَلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap’ta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür.” |
5:32 | أَنَّهُ مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | (Bundan dolayı İsrailoğullarına Kitap’ta şunu yazdık): “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür.” |
5:45 | وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ فِيهَا أَنَّ النَّفْسَ |
Diyanet Meali: | Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: (Cana) can… |
5:45 | بِالنَّفْسِ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْأَنْفَ بِالْأَنْفِ وَالْأُذُنَ بِالْأُذُنِ |
Diyanet Meali: | Cana (can), göze göz, buruna burun, kulağa kulak… |
5:52 | فَيُصْبِحُوا عَلَىٰ مَا أَسَرُّوا فِي أَنْفُسِهِمْ نَادِمِينَ |
Diyanet Meali: | Ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar. |
5:70 | كُلَّمَا جَاءَهُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوَىٰ أَنْفُسُهُمْ فَرِيقًا كَذَّبُوا وَفَرِيقًا يَقْتُلُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat her ne zaman bir Peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. |
5:80 | لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ أَنْفُسُهُمْ أَنْ سَخِطَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki kendileri için önceden (ahirete) gönderdikleri şey; Allah’ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! |
5:105 | عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ |
Diyanet Meali: | Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. |
5:116 | تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلَا أَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِكَ إِنَّكَ أَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوبِ |
Diyanet Meali: | “Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.” |
5:116 | تَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِي وَلَا أَعْلَمُ مَا فِي نَفْسِكَ |
Diyanet Meali: | “Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem.” |
6:12 | قُلْ لِلَّهِ كَتَبَ عَلَىٰ نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?”) “Allah’ındır” de. O, merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. |
6:12 | الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar. |
6:20 | الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar. |
6:24 | انْظُرْ كَيْفَ كَذَبُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Bak, kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve iftira edip durdukları şeyler (uydurma ilâhları) onları nasıl yüzüstü bırakıp kayboluverdi? * |
6:26 | وَإِنْ يُهْلِكُونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar farkına varmaksızın, ancak kendilerini helâk ediyorlar. |
6:54 | فَقُلْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَىٰ نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Selâm olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı.” |
6:70 | وَذَكِّرْ بِهِ أَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ |
Diyanet Meali: | Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. |
6:93 | أَخْرِجُوا أَنْفُسَكُمُ الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ |
Diyanet Meali: | “Haydi canlarınızı kurtarın! (Allah’a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve O’nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için) bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız.” |
6:98 | وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ فَمُسْتَقَرٌّ وَمُسْتَوْدَعٌ |
Diyanet Meali: | O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. |
6:104 | قَدْ جَاءَكُمْ بَصَائِرُ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ أَبْصَرَ فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ عَمِيَ فَعَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. |
6:123 | وَمَا يَمْكُرُونَ إِلَّا بِأَنْفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar. |
6:130 | قَالُوا شَهِدْنَا عَلَىٰ أَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Onlar şöyle diyecekler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı. |
6:130 | وَشَهِدُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. |
6:151 | وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | “Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin.” |
6:152 | لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا |
Diyanet Meali: | Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. |
6:158 | يَوْمَ يَأْتِي بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ لَا يَنْفَعُ نَفْسًا إِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Rabbinin âyetlerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş (veya imanında bir hayır kazanmamış olan) bir kimseye (o günkü) imanı fayda vermez. |
6:164 | وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلَّا عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. |
7:9 | وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse, işte onlar (âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle) kendilerini ziyana sokanlardır. |
7:23 | قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنْفُسَنَا وَإِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” * |
7:37 | قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا وَشَهِدُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar da, “Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular” derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler. |
7:42 | وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- (işte onlar cennetliklerdir). |
7:53 | قَدْ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (İlâh diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır. |
7:160 | وَمَا ظَلَمُونَا وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı. |
7:172 | وَأَشْهَدَهُمْ عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا بَلَىٰ |
Diyanet Meali: | (Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış), onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, (şahit olduk ki Rabbimizsin)” demişlerdi. |
7:177 | سَاءَ مَثَلًا الْقَوْمُ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَأَنْفُسَهُمْ كَانُوا يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Âyetlerimizi yalan sayan ve ancak kendilerine zulmeden bir kavmin durumu ne kötüdür! * |
7:188 | قُلْ لَا أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلَا ضَرًّا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim.” |
7:189 | هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا |
Diyanet Meali: | Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve (kendisi ile huzur bulsun diye) eşini de ondan var edendir. |
7:192 | وَلَا يَسْتَطِيعُونَ لَهُمْ نَصْرًا وَلَا أَنْفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki onlar (edindikleri ilâhlar) ne onlara yardım edebilirler, ne de kendilerine yardım edebilirler. * |
7:197 | وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَكُمْ وَلَا أَنْفُسَهُمْ يَنْصُرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’tan başka taptıklarınızın ise size yardım etmeğe güçleri yetmez. Onlar kendilerine de yardım edemezler. * |
7:205 | وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً |
Diyanet Meali: | Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, (yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam) zikret… |
8:53 | ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَىٰ قَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez. |
8:72 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler… |
9:17 | مَا كَانَ لِلْمُشْرِكِينَ أَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللَّهِ شَاهِدِينَ عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. |
9:20 | الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. |
9:35 | هَٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِأَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ |
Diyanet Meali: | “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!” |
9:36 | مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا فِيهِنَّ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. |
9:41 | انْفِرُوا خِفَافًا وَثِقَالًا وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. |
9:42 | وَسَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْ يُهْلِكُونَ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Eğer yakın bir dünya menfaati ve kolay bir yolculuk olsaydı, sefere katılmayan münafıklar da mutlaka sana uyarlardı. Fakat meşakkatli yol, onlara uzak geldi.) Gerçi onlar, “Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber çıkardık” diye Allah’a yemin edeceklerdir. Onlar kendilerini helâke sürüklüyorlar. |
9:44 | لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten geri kalmak için senden izin istemezler. Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları çok iyi bilendir. * |
9:55 | إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ أَنْفُسُهُمْ وَهُمْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor. |
9:70 | فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
9:81 | وَكَرِهُوا أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi. |
9:85 | إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ أَنْفُسُهُمْ وَهُمْكَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | (Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin). Allah, bunlarla ancak, dünyada kendilerine azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor. |
9:88 | لَٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Fakat peygamber ve beraberindeki mü’minler, mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. |
9:111 | إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَىٰ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, (kendilerine vereceği cennet karşılığında) satın almıştır. |
9:118 | وَضَاقَتْ عَلَيْهِمْ أَنْفُسُهُمْ وَظَنُّوا أَنْ لَا مَلْجَأَ مِنَ اللَّهِ إِلَّا إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | (Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş), vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmıştı; böylece Allah’(ın azabın)dan yine O’na sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. |
9:120 | أَنْ يَتَخَلَّفُوا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ وَلَا يَرْغَبُوا بِأَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | (Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere), Allah’ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak (yaraşmaz). |
9:120 | وَلَا يَرْغَبُوا بِأَنْفُسِهِمْ عَنْ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Kendi canlarını onun canından üstün tutmak (yaraşmaz). |
9:128 | لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. |
10:15 | قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِنْ تِلْقَاءِ نَفْسِي |
Diyanet Meali: | De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir.” |
10:23 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir. (Bununla) sadece dünya hayatının yararını elde edersiniz. |
10:30 | هُنَالِكَ تَبْلُو كُلُّ نَفْسٍ مَا أَسْلَفَتْ |
Diyanet Meali: | Orada herkes daha önce yaptığı şeyleri yoklayacak (ve kendi akıbetini öğrenecek)… |
10:44 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَظْلِمُ النَّاسَ شَيْئًا وَلَٰكِنَّ النَّاسَ أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler. * |
10:49 | قُلْ لَا أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرًّا وَلَا نَفْعًا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim.” |
10:54 | وَلَوْ أَنَّ لِكُلِّ نَفْسٍ ظَلَمَتْ مَا فِي الْأَرْضِ لَافْتَدَتْ بِهِ |
Diyanet Meali: | (O gün) zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir. |
10:100 | وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَنْ تُؤْمِنَ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. |
10:108 | فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَنْ ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | “Artık kim doğru yola girerse, ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar.” |
11:21 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar, kendilerini ziyana uğratan kimselerdir. Uydurmakta oldukları şeyler de kendilerini yüz üstü bırakıp kaybolup gitmiştir. * |
11:31 | اللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا فِي أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. |
11:101 | وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler. |
11:105 | يَوْمَ يَأْتِ لَا تَكَلَّمُ نَفْسٌ إِلَّا بِإِذْنِهِ |
Diyanet Meali: | O gün geldiği zaman Allah’ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz. |
12:18 | قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللَّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصِفُونَ |
Diyanet Meali: | Yakub dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.” |
12:23 | وَرَاوَدَتْهُ الَّتِي هُوَ فِي بَيْتِهَا عَنْ نَفْسِهِ وَغَلَّقَتِ الْأَبْوَابَ |
Diyanet Meali: | Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitledi… |
12:26 | قَالَ هِيَ رَاوَدَتْنِي عَنْ نَفْسِي |
Diyanet Meali: | Yûsuf, “O, benden arzusunu elde etmek istedi” dedi. |
12:30 | وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدِينَةِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ تُرَاوِدُ فَتَاهَا عَنْ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Şehirde birtakım kadınlar, “Aziz’in karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak istemiş.” dediler. |
12:32 | وَلَقَدْ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهِ فَاسْتَعْصَمَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı.” |
12:51 | قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ إِذْ رَاوَدْتُنَّ يُوسُفَ عَنْ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Kral, kadınlara, “Yûsuf’tan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?” dedi. |
12:51 | الْآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَا رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim.” |
12:53 | وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لَأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّي |
Diyanet Meali: | “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder.” |
12:53 | وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لَأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّي |
Diyanet Meali: | “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder.” |
12:54 | وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ أَسْتَخْلِصْهُ لِنَفْسِي |
Diyanet Meali: | Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. |
12:68 | إِلَّا حَاجَةً فِي نَفْسِ يَعْقُوبَ قَضَاهَا |
Diyanet Meali: | Sadece Yakub, içindeki bir dileği ortaya koymuş oldu. |
12:77 | فَأَسَرَّهَا يُوسُفُ فِي نَفْسِهِ وَلَمْ يُبْدِهَا لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Yûsuf, bunu içinde sakladı ve onlara belli etmedi. |
12:83 | قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ |
Diyanet Meali: | Yakub, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır.” |
13:11 | إِنَّ اللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. |
13:16 | قُلْ أَفَاتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ لَا يَمْلِكُونَ لِأَنْفُسِهِمْ نَفْعًا وَلَا ضَرًّا |
Diyanet Meali: | De ki: “O’nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?” |
13:33 | أَفَمَنْ هُوَ قَائِمٌ عَلَىٰ كُلِّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ |
Diyanet Meali: | Herkesin kazandığını görüp gözeten (Allah inkâr edilir mi)? |
13:42 | يَعْلَمُ مَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ وَسَيَعْلَمُ الْكُفَّارُ لِمَنْ عُقْبَى الدَّارِ |
Diyanet Meali: | O, her nefsin kazandığını bilir. İnkâr edenler de dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir. |
14:22 | فَلَا تَلُومُونِي وَلُومُوا أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | “O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın.” |
14:45 | وَسَكَنْتُمْ فِي مَسَاكِنِ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | “Kendilerine zulmedenlerin yerlerinde oturdunuz.” |
14:51 | لِيَجْزِيَ اللَّهُ كُلَّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, herkese kazandığının karşılığını vermek için böyle yapar. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir. * |
16:7 | وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ |
Diyanet Meali: | Onlar ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. |
16:28 | الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | O kâfirler, nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır… |
16:33 | وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
16:72 | وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Allah, size kendi cinsinizden eşler var etti. |
16:89 | وَيَوْمَ نَبْعَثُ فِي كُلِّ أُمَّةٍ شَهِيدًا عَلَيْهِمْ مِنْ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, (seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz) günü düşün. |
16:111 | يَوْمَ تَأْتِي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا |
Diyanet Meali: | Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği … günü düşün. |
16:111 | يَوْمَ تَأْتِي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا |
Diyanet Meali: | Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği … günü düşün. |
16:111 | وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerine zulmedilmeksizin herkese yaptığının karşılığının eksiksiz ödeneceği (günü düşün). |
16:118 | وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Biz (bununla) onlara zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
17:7 | إِنْ أَحْسَنْتُمْ أَحْسَنْتُمْ لِأَنْفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا |
Diyanet Meali: | İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz. |
17:14 | اقْرَأْ كِتَابَكَ كَفَىٰ بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا |
Diyanet Meali: | “Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter” denilecektir. * |
17:15 | مَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَنْ ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. |
17:25 | رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. |
17:33 | وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. |
18:6 | فَلَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ عَلَىٰ آثَارِهِمْ إِنْ لَمْ يُؤْمِنُوا بِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَسَفًا |
Diyanet Meali: | Demek sen, bu söze (Kur’an’a) inanmazlarsa, arkalarından üzülerek âdeta kendini tüketeceksin! * |
18:28 | وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ |
Diyanet Meali: | Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek O’na yalvaranlarla beraber sen de sabret. |
18:35 | وَدَخَلَ جَنَّتَهُ وَهُوَ ظَالِمٌ لِنَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Derken kendine zulmederek bağına girdi. |
18:51 | مَا أَشْهَدْتُهُمْ خَلْقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَا خَلْقَ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şahit tuttum. |
18:74 | قَالَ أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍ لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا نُكْرًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi. |
18:74 | قَالَ أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍ لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا نُكْرًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi. |
20:15 | إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَىٰ |
Diyanet Meali: | “Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.” * |
20:40 | وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا |
Diyanet Meali: | “Ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık, seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin).” |
20:41 | وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِي |
Diyanet Meali: | “Ben seni kendim için seçtim.” * |
20:67 | فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُوسَىٰ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Mûsâ, içinde bir korku hissetti. * |
20:96 | وَكَذَٰلِكَ سَوَّلَتْ لِي نَفْسِي |
Diyanet Meali: | “Böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi.” |
21:35 | كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً |
Diyanet Meali: | Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. |
21:43 | أَمْ لَهُمْ آلِهَةٌ تَمْنَعُهُمْ مِنْ دُونِنَا لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Yoksa bizim dışımızda onları koruyacak ilâhları mı var? O ilâh edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. |
21:47 | وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. |
21:64 | فَرَجَعُوا إِلَىٰ أَنْفُسِهِمْ فَقَالُوا إِنَّكُمْ أَنْتُمُ الظَّالِمُونَ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine birbirlerine dönüp, “Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz” dediler. * |
21:102 | لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar. * |
23:62 | وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِقُ بِالْحَقِّ |
Diyanet Meali: | Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. |
23:103 | وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. |
24:6 | وَالَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَاءُ إِلَّا أَنْفُسُهُمْ فَشَهَادَةُ أَحَدِهِمْ أَرْبَعُ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ |
Diyanet Meali: | (6-7) Eşlerine zina isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik etmesi… |
24:12 | لَوْلَا إِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بِأَنْفُسِهِمْ خَيْرًا وَقَالُوا هٰذَا اِفْكٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında iyi zan besleyip de, “Bu, apaçık bir iftiradır” deselerdi ya! |
24:61 | وَلَا عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ أَنْ تَأْكُلُوا مِنْ بُيُوتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ آبَائِكُمْ |
Diyanet Meali: | Kendi evlerinizde veya babalarınızın evlerinde … yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. |
24:61 | فَإِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selâm verin. |
25:3 | وَلَا يَمْلِكُونَ لِأَنْفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا |
Diyanet Meali: | Üstelik kendilerine fayda ve zararları dokunmayan… |
25:21 | لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْا عُتُوًّا كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Andolsun, onlar kendi benliklerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler. |
25:68 | وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ |
Diyanet Meali: | (Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen), haksız yere, Allah’ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. |
26:3 | لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Mü’min olmuyorlar diye âdeta kendini helâk edeceksin! * |
27:14 | وَجَحَدُوا بِهَا وَاسْتَيْقَنَتْهَا أَنْفُسُهُمْ ظُلْمًا وَعُلُوًّا |
Diyanet Meali: | Kendileri de bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri hâlde, sırf zalimliklerinden ve büyüklük taslamalarından ötürü onları inkâr ettiler. |
27:40 | وَمَنْ شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.” |
27:44 | قَالَتْ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي |
Diyanet Meali: | Belkıs, “Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim…” dedi. |
27:92 | فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | “Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer.” |
28:16 | قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet” dedi. Allah da onu affetti. |
28:19 | قَالَ يَا مُوسَىٰ أَتُرِيدُ أَنْ تَقْتُلَنِي كَمَا قَتَلْتَ نَفْسًا بِالْأَمْسِ |
Diyanet Meali: | “Ey Mûsâ! Dün birini öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun…” dedi. |
28:33 | قَالَ رَبِّ إِنِّي قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni öldürmelerinden korkuyorum.” * |
29:6 | وَمَنْ جَاهَدَ فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ إِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlere muhtaç değildir. * |
29:40 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
29:57 | كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz. * |
30:8 | أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا فِي أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, kendi nefisleri(nin yaratılış incelikleri) hakkında hiç düşünmediler mi? |
30:9 | فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara asla zulmediyor değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. |
30:21 | وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması (ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi) de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. |
30:28 | ضَرَبَ لَكُمْ مَثَلًا مِنْ أَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, size kendinizden şöyle bir örnek getirdi… |
30:28 | فَأَنْتُمْ فِيهِ سَوَاءٌ تَخَافُونَهُمْ كَخِيفَتِكُمْ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | (Kölelerinizden, verdiğimiz rızıklarda) sizinle eşit haklara sahip olan ve birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekindiğiniz (ortaklarınız var mı)? |
30:44 | مَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِأَنْفُسِهِمْ يَمْهَدُونَ |
Diyanet Meali: | Kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhinedir. Kimler de salih amel işlerse, ancak kendileri için (cennette yer) hazırlarlar. * |
31:12 | وَمَنْ يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır. |
31:28 | مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ إِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ |
Diyanet Meali: | (Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz, ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. |
31:34 | وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا |
Diyanet Meali: | Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. |
31:34 | وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ |
Diyanet Meali: | Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. |
32:13 | وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا |
Diyanet Meali: | Eğer dileseydik, herkese hidayetini verirdik. |
32:17 | فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا أُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ أَعْيُنٍ |
Diyanet Meali: | Hiç kimse, (yapmakta olduklarına karşılık olarak), onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez. |
32:27 | فَنُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَامُهُمْ وَأَنْفُسُهُمْ |
Diyanet Meali: | (Görmediler mi ki, biz yağmuru kupkuru yere gönderip) onunla hayvanlarının ve kendilerinin yiyeceği ekinler çıkarırız. |
33:6 | النَّبِيُّ أَوْلَىٰ بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنْفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ |
Diyanet Meali: | Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü’minlerin analarıdır. |
33:37 | وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ |
Diyanet Meali: | İçinde, Allah’ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor (ve insanlardan çekiniyor)dun. |
33:50 | وَامْرَأَةً مُؤْمِنَةً إِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ |
Diyanet Meali: | Mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, (Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği) herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) |
34:19 | فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ أَسْفَارِنَا وَظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar ise, “Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzun konakları arasını uzaklaştır” dediler ve kendilerine zulmettiler. |
34:50 | قُلْ إِنْ ضَلَلْتُ فَإِنَّمَا أَضِلُّ عَلَىٰ نَفْسِي |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben eğer sapmışsam, ancak kendi aleyhime sapmış olurum.” |
35:8 | فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Onlar için duyduğun üzüntüler yüzünden kendini helâk etme! |
35:18 | وَمَنْ تَزَكَّىٰ فَإِنَّمَا يَتَزَكَّىٰ لِنَفْسِهِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ |
Diyanet Meali: | Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah’adır. |
35:32 | فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِنَفْسِهِ وَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ |
Diyanet Meali: | Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan (Allah’ın izniyle) hayırlı işlerde öne geçenler vardır. |
36:36 | سُبْحَانَ الَّذِي خَلَقَ الْأَزْوَاجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنْبِتُ الْأَرْضُ وَمِنْ أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden (ve daha bilemedikleri nice şeylerden), bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir. |
36:54 | فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir. * |
37:113 | وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِنَفْسِهِ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da vardı, kendine apaçık zulmedenler de. |
39:6 | خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا |
Diyanet Meali: | O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti. |
39:15 | قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır.” |
39:41 | فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Kim doğru yola girerse, kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar. |
39:42 | اللَّهُ يَتَوَفَّى الْأَنْفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَالَّتِي لَمْ تَمُتْ فِي مَنَامِهَا |
Diyanet Meali: | Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. |
39:53 | قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” |
39:56 | أَنْ تَقُولَ نَفْسٌ يَا حَسْرَتَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْتُ فِي جَنْبِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kişi, “Allah’ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay hâlime!” demesin. |
39:70 | وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir. * |
40:10 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللَّهِ أَكْبَرُ مِنْ مَقْتِكُمْ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler var ya, muhakkak onlara: “Allah’ın (size) gazabı, sizin kendinize olan gazabınızdan daha büyüktür.” diye seslenilir. |
40:17 | الْيَوْمَ تُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ |
Diyanet Meali: | Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. |
41:31 | وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنْفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ |
Diyanet Meali: | “Orada canlarınızın çektiği her şey var, istediğiniz her şey orada sizin için var.” |
41:46 | مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاءَ فَعَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Kim iyi bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. |
41:53 | سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنْفُسِهِمْ |
Diyanet Meali: | Varlığımızın delillerini, (kâinattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz… |
42:11 | جَعَلَ لَكُمْ مِنْ أَنْفُسِكُمْ أَزْوَاجًا |
Diyanet Meali: | Size kendinizden eşler, (hayvanlardan da kendilerine eşler) yaratmıştır. |
42:45 | إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ |
Diyanet Meali: | “İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır.” |
43:71 | وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنْتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız. |
45:15 | مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاءَ فَعَلَيْهَا ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Kim salih bir amel işlerse, kendi lehine işlemiş olur. Kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz. * |
45:22 | وَلِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | (Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak), herkese kazandığının karşılığı verilsin diye (yaratmıştır). Onlara zulm edilmez. |
47:38 | وَمَنْ يَبْخَلْ فَإِنَّمَا يَبْخَلُ عَنْ نَفْسِهِ وَاللَّهُ الْغَنِيُّ وَأَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ |
Diyanet Meali: | Kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına cimrilik yapmış olur. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz. |
48:10 | فَمَنْ نَكَثَ فَإِنَّمَا يَنْكُثُ عَلَىٰ نَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. |
49:11 | وَلَا تَلْمِزُوا أَنْفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ |
Diyanet Meali: | Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. |
49:15 | ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (İman edenler ancak, Allah’a ve Peygamberine inanan), sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. |
50:16 | وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ |
Diyanet Meali: | Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. |
50:21 | وَجَاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ |
Diyanet Meali: | Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir. * |
51:21 | وَفِي أَنْفُسِكُمْ أَفَلَا تُبْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | (Kesin olarak inananlar için yeryüzünde) ve kendi nefislerinizde (birçok alametler vardır). Hâlâ görmüyor musunuz? * |
53:23 | إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنْفُسُ |
Diyanet Meali: | Onlar (putperestler) yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tâbi oluyorlar. |
53:32 | فَلَا تُزَكُّوا أَنْفُسَكُمْ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَىٰ |
Diyanet Meali: | Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir. |
57:14 | يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ قَالُوا بَلَىٰ وَلَٰكِنَّكُمْ فَتَنْتُمْ أَنْفُسَكُمْ |
Diyanet Meali: | (Münafıklar) mü’minlere şöyle seslenirler: “Biz de (dünyada) sizinle beraber değil miydik?” (Mü’minler de) derler ki: “Evet, fakat siz kendinizi yaktınız.” |
57:22 | مَا أَصَابَ مِنْ مُصِيبَةٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي أَنْفُسِكُمْ إِلَّا فِي كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ أَنْ نَبْرَأَهَا |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. |
58:8 | وَيَقُولُونَ فِي أَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللَّهُ بِمَا نَقُولُ |
Diyanet Meali: | İçlerinden de, “Söylediklerimizden dolayı Allah bize azap etse ya!” diyorlar. |
59:9 | وَيُؤْثِرُونَ عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ |
Diyanet Meali: | Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. |
59:9 | وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
59:18 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. |
59:19 | وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنْسَاهُمْ أَنْفُسَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. |
61:11 | وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. |
63:11 | وَلَنْ يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاءَ أَجَلُهَا |
Diyanet Meali: | Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. |
64:16 | وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنْفِقُوا خَيْرًا لِأَنْفُسِكُمْ |
Diyanet Meali: | Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğiniz için harcayın. |
64:16 | وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
65:1 | وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. |
65:7 | لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا مَا آتَاهَا |
Diyanet Meali: | Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. |
66:6 | قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ |
Diyanet Meali: | Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. |
73:20 | وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا |
Diyanet Meali: | Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu Allah katında daha üstün bir iyilik (ve daha büyük mükâfat) olarak bulursunuz. |
74:38 | كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ |
Diyanet Meali: | Herkes kazandığına karşılık bir rehindir. * |
75:2 | وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ |
Diyanet Meali: | (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz). * |
75:14 | بَلِ الْإِنْسَانُ عَلَىٰ نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ |
Diyanet Meali: | Artık insan, kendi kendinin şahididir. |
79:40 | وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَىٰ |
Diyanet Meali: | Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa…* |
81:7 | وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ |
Diyanet Meali: | Ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman. * |
81:14 | عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا أَحْضَرَتْ |
Diyanet Meali: | Herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir. * |
82:5 | عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ |
Diyanet Meali: | Herkes yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecek. * |
82:19 | يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ |
Diyanet Meali: | O gün kimse (kimseye hiçbir fayda) sağlayamayacaktır. |
82:19 | لِنَفْسٍ شَيْئًا وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | (O gün kimse) kimseye hiçbir fayda (sağlayamayacaktır). O gün buyruk, yalnız Allah’ındır. |
86:4 | إِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ |
Diyanet Meali: | Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın. * |
89:27 | يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ |
Diyanet Meali: | (Allah, şöyle der:) “Ey huzur içinde olan nefis!” * |
91:7 | وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا |
Diyanet Meali: | Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirene andolsun ki…* |
مُتَنَافِسٌ : İsim.
83:26 | وَفِي ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ |
Diyanet Meali: | İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar. |