ن ض ر

KÖK HARFLER:  ن ض ر

ANLAM: 

نَضَرَ : (Bir ağaç veya yüz) parıltılı ve güzel, sevinçli ve güzel, neşeli ve güzel, güzel ve hoş olmak. (Ağaç) hoş, verimli ve doğal olmak. (Bir kimse) sefa halinde, bereketli, hoş ve rahat bir yaşam içerisinde olmak.

AÇIKLAMA:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
نَضْرَةٌ isim 2 Sevimlilik, sevinç, parıltı, parlaklık, neşe 76/11
نَاضِرَةٌ isim 1 Sevimli, güleç yüzlü, pırıl pırıl parlayan, ışıl ışıl parıldayan, parlak, neşeli 75/22

Toplam 3

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • نَضُرَ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Nazar نَضَر Taze. Altın.
Nadret (Nazret) نَضْرَة Sevinç. Tazelik. Canlılık.
Nazâret نَضَارَة Tazelik.
Nazîr نَضِير Taze. Altın.
Tanzîr تَنْضِير Tazeleştirme, tazelendirme.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

نَضْرَةٌ : İsim.

76:11 فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا
Diyanet Meali: Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir. *
83:24 تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ
Diyanet Meali: Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün. *

نَاضِرَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes.

75:22 وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاضِرَةٌ
Diyanet Meali: O gün birtakım yüzler aydındır. *