KÖK HARFLER: م ر ر
ANLAM:
مَرَّ : Geçmek; geçip gitmek; uzaklaşmak. Gitmeye devam etmek; ilerlemek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
مَرَّ | fiil-I | 10 | Geçti, uğradı, hareket etti, yürüdü | 11/38 |
|
أَمَرُّ | isim | 1 | En acı, daha acı | 54/46 |
|
مَرَّةٌ | isim | 20 | Kere, defa, kez | 6/94 | Çoğul: مَرَّاتٌ |
مِرَّةٌ | isim | 1 | Yaratılışça kuvvetli olma, sağlam akıl | 53/6 |
|
مَرٌّ | isim | 1 | Geçmek, uğramak, hareket etmek, yürümek | 27/88 |
|
مُسْتَمِرٌّ | isim | 2 | Geçici, sağlam, kuvvetli | 54/2 |
|
| Toplam | 35 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Merr | مَرّ | Geçmek. Mürur etmek. |
|
Merre | مَرَّة | Def’a. Kerre. | Çoğulu: Merrât |
Emerr | أَمَرّ | Pek acı. |
|
Mürûr | مُرُور | Geçip gitme. |
|
Mürûriyye | مُرُورِيَّة | Geçiş bedeli. |
|
İmrâr | إِمْرَار | Geçirmek. Mürur ettirmek. |
|
İstimrâr | اِسْتِمْرَار | Devam. Sürüp gitmek. |
|
Müstemirr(e) | مُسْتَمِرّ | Devam eden, sürekli, arasız. Sağlam, muhkem, kavi, metin. |
|
Mırra | مِرَّة | Acılık veren sıvılarla özel bir biçimde kaynatılarak pişirilen bir tür acı kahve. |
|
Mırra kelimesi, “öd” anlamına gelen mırra(t) (مرّة) sözcüğünden gelmektedir. Bu kelime “acı idi” anlamındaki merra (مرّ) fiilinden türetilmiştir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
مَرَّ : Fiil-I.
2:259 | أَوْ كَالَّذِي مَرَّ عَلَىٰ قَرْيَةٍ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا |
Diyanet Meali: | Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? |
7:189 | فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَفِيفًا فَمَرَّتْ بِهِ |
Diyanet Meali: | (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. |
10:12 | فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ مَرَّ كَأَنْ لَمْ يَدْعُنَا إِلَىٰ ضُرٍّ مَسَّهُ |
Diyanet Meali: | Ama biz onun bu sıkıntısını ondan kaldırdık mı, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. |
11:38 | وَيَصْنَعُ الْفُلْكَ وَكُلَّمَا مَرَّ عَلَيْهِ مَلَأٌ مِنْ قَوْمِهِ سَخِرُوا مِنْهُ |
Diyanet Meali: | (Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay ediyorlardı. |
12:105 | وَكَأَيِّنْ مِنْ آيَةٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَمُرُّونَ عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da … |
25:72 | وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ |
Diyanet Meali: | Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, (vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir). |
25:72 | مَرُّوا كِرَامًا |
Diyanet Meali: | (Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman), vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir. |
27:88 | وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ |
Diyanet Meali: | Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. |
37:137 | وَإِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِمْ مُصْبِحِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah (akşam) onların (harap olmuş) yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. * |
83:30 | وَإِذَا مَرُّوا بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ |
Diyanet Meali: | Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı. * |
أَمَرُّ : İsim.
54:46 | بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَىٰ وَأَمَرُّ |
Diyanet Meali: | Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır. * |
مَرَّةٌ : İsim. Çoğulu: مَرَّاتٌ
2:229 | الطَّلَاقُ مَرَّتَانِ فَإِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ أَوْ تَسْرِيحٌ بِإِحْسَانٍ |
Diyanet Meali: | (Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. |
6:94 | وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَادَىٰ كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. |
6:110 | وَنُقَلِّبُ أَفْئِدَتَهُمْ وَأَبْصَارَهُمْ كَمَا لَمْ يُؤْمِنُوا بِهِ أَوَّلَ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi (mucize geldikten sonra da inanmazlar). |
8:56 | الَّذِينَ عَاهَدْتَ مِنْهُمْ ثُمَّ يَنْقُضُونَ عَهْدَهُمْ فِي كُلِّ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarını bozan kimselerdir. |
9:13 | وَهَمُّوا بِإِخْرَاجِ الرَّسُولِ وَهُمْ بَدَءُوكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | Peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü ilk defa kendileri başlatan (bir kavimle savaşmaz mısınız)? |
9:80 | إِنْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ سَبْعِينَ مَرَّةً فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar için yetmiş kez bağışlanma dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir. |
9:83 | إِنَّكُمْ رَضِيتُمْ بِالْقُعُودِ أَوَّلَ مَرَّةٍ فَاقْعُدُوا مَعَ الْخَالِفِينَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü siz baştan yerinizde oturup kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte oturun.” |
9:101 | سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَىٰ عَذَابٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir. |
9:126 | أَوَلَا يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ |
Diyanet Meali: | Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. |
9:126 | أَوَلَا يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ |
Diyanet Meali: | Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belâya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. |
17:4 | لَتُفْسِدُنَّ فِي الْأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | “Yeryüzünde muhakkak iki defa bozgunculuk yapacaksınız ve büyük bir kibre kapılarak böbürleneceksiniz.” |
17:7 | وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | Daha önce girdikleri gibi yine mescide (Beyt-i Makdis’e) girsinler. |
17:51 | فَسَيَقُولُونَ مَنْ يُعِيدُنَا قُلِ الَّذِي فَطَرَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | Diyecekler ki: “Peki bizi hayata tekrar kim döndürecek?” De ki: “Sizi ilk defa yaratan.” |
18:48 | وَعُرِضُوا عَلَىٰ رَبِّكَ صَفًّا لَقَدْ جِئْتُمُونَا كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | Hepsi saf saf Rabbinin huzuruna çıkarılırlar. Onlara, “Andolsun, sizi ilk önce yarattığımız gibi bize geldiniz.” denir. |
20:37 | وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk.” * |
28:54 | أُولَٰئِكَ يُؤْتَوْنَ أَجْرَهُمْ مَرَّتَيْنِ بِمَا صَبَرُوا |
Diyanet Meali: | İşte onların, sabretmeleri karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir. |
33:31 | نُؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ |
Diyanet Meali: | Ona mükâfatını iki kat veririz. |
36:79 | قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنْشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Onları ilk defa var eden diriltecektir.” |
41:21 | قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ |
Diyanet Meali: | (Derileri de) der ki; “Bizi her şeyi konuşturan Allah konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştı…” |
مَرَّاتٌ : İsim. Çoğul. Tekili: مَرَّةٌ
24:58 | لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ |
Diyanet Meali: | Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. |
مِرَّةٌ : İsim.
53:6 | ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ |
Diyanet Meali: | Muhteşem görünümlü (Cebrail). (Aslî sûretine girip) doğruldu. |
مَرٌّ : İsim. Masdar.
27:88 | وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ |
Diyanet Meali: | Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Hâlbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket ederler. |
مُسْتَمِرٌّ : İsim. İsm-i Fâil. İstif’âl Bâbı (X. Bâb).
54:2 | وَإِنْ يَرَوْا آيَةً يُعْرِضُوا وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ |
Diyanet Meali: | Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve “Süregelen bir sihirdir” derler. * |
54:19 | إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِي يَوْمِ نَحْسٍ مُسْتَمِرٍّ |
Diyanet Meali: | Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgâr gönderdik. * |